• Sonuç bulunamadı

Münavi'nin Süyüti'ye itirazları (Feyzu'l-Kadir'in birinci cildi özeline)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Münavi'nin Süyüti'ye itirazları (Feyzu'l-Kadir'in birinci cildi özeline)"

Copied!
98
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

HADİS BİLİM DALI

MÜNÂVÎ’NİN SÜYÛTÎ’YE İTİRAZLARI

(FEYZU’L-KADÎR’İN BİRİNCİ CİLDİ ÖZELİNDE)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Zekeriya GÜLER

Hazırlayan

Nasseruddin MAZHARİ

(2)
(3)
(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Nasseruddin MAZHARİ Numarası 084244021001

Ana Bilim / Bilim Dalı

Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı / Hadis Bilim Dalı

Ö

ğrencinin Danışmanı Prof. Dr. Zekeriya GÜLER

Tezin Adı Münâvî’nin Suyûtî’ye İtirazları (Feyzu’l-Kadîr’in

Birinci Cildi Özelinde) ÖZET

Süyûti uydurmacı ve yalancı râvilerin hadislerini el-Câmiu's-Sağir adlı kitabında yer vermediğini açıklamıştir. Ancak hadisler incelendiğinde Süyûti'nin üç gruba ayırdığı, zayıf, hasen ve hatta sahih hadislerin içerisinde bile uydurma hadislerin bulunduğunu görüyoruz.

Feyzu'l-Kadir’in birinci cildinde hadis sayısı 1175’dir. Süyüti’ye göre bu

hadislerin 365’i sahih, 185’i hasan, 337’i ise zayıftır. 288 hadisi için de herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Biz Münâvi'nin itirazlarını göz önüne alarak bu toplam sayı içerisinden 30 mevzû, sahih saydığı hadisler içerisinden 25 zayıf ve hasen saydığı hadislerden de 19 hadisin zayıf olduğunu tesbit ettik. Ayrıca Süyûti'nin sahih işaret ettiği hadislerden 4 mevzû, hasen işaret ettiği hadisler içerisinden 3 mevzû, zayıf saydığı hadislerden de 23’ünün mevzû haber olduğunu tesbit ettik.

Hadislerin sadece metinlerini okuyup şerhlerden mustağni olmak, her zaman doğru netice vermediği göz önünde bulundurmalıdır. Elbette ki bu kanaat

el-Câmiu's-Sağir'i okuyan ve bilenlere hasıl olmuştur. Münâvi, Feyzu'l-Kedîr adlı eserinde

Süyûti'nin el-Câmiu's-Sağir'inde bulunan hadislerin metinleri ve senedleriyle ilgili yüzlerce itirazda bulunmuştur. Aslında onların bu iki eseri ve eserlerindeki değerlendirmeler, onların hadis ilmindeki yeri ve ehliyyetini ortaya koymak açısından önem arzetmektedir. Bunun yanısıra Münâvi'nin hadis ilmindeki yerini tesbit etme ve Süyûti'nin el-Câmiu's-Sağir'deki hadsilerin sened ve metinlerinin durumlarını ve yanlış anlaşılmaları tesbit edip açığa çıkarmasıyla hadis ilmine ve islami düşünceye katkı sağlayacağı açıktır.

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Nasseruddin MAZHARİ Numarası 084244021001

Ana Bilim / Bilim Dalı

Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı / Hadis Bilim Dalı

Ö

ğrencinin Danışmanı Prof. Dr. Zekeriya GÜLER

Tezin İngilizce Adı The Objection of al‐Muavi to Jalal al‐Din al‐Suyuti 

in the First Volume of Fayd al‐Qadir.

SUMMARY

Though Jalāl al-Dīn al-Suyutī states that he included in his al-Jāmi‘ al-Saghīr no accounts related by the fabricating and untrustworthy narrators of hadith, we discovered that there are some fabricated narrations among the hadiths al-Suyūtī categorizes as the weak, the nice, and the authentic.

The first volume of Fayd al-Qadīr contains 1175 hadiths. Al-Suyūtī says that 365 of them are authentic, 185 are nice, and 337 are weak, making no evaluation about 288 hadiths. Considering the objections of ‘Allāma al-Munāwī, we discovered that 30 of the total accounts are fabricated, 25 of the accounts that al-Suyūtī considers to be authentic are weak, and 19 of the accounts that al-Suyūtī reckons as nice are weak. We also found out that 4 of the accounts that al-Suyūtī reckons as authentic are fabricated and 3 of the accounts that al-Suyūtī reckons as nice are fabricated and 23 of the accounts that al-Suyūtī reckons as weak are fabricated.

One should keep in mind the fact that reading the texts of the hadiths alone without having recourse to the commentary litterature does not guarantee the desirable result all the time. We think that this point is clear for any person who has studied al-Jāmi‘ al-Saghīr. In his Fayd al-Qadīr, ‘Allāma al-Munāwī raised hundreds of objections as to the texts and narrator chains of the hadiths included in Jāmi‘

al-Saghīr by al-Suyūtī. In fact, the works of these two authors as well as their assesments

therein are quite important in terms of revealing their position and authority in the Science of Hadith.

(6)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ...2

KISALTMALAR

...

4

GİRİŞ...5

A. Konunun Önemi ve Mahiyeti...5

B. Araştırmada Takip Edilen Usûl ...6

C. Konunun Kaynakları...7

1. Suyûtî ve el-Câmiu’s-sağîr Adlı Eseri...7

a) Suyûtî’nin Hayatı...7

b) Yetişme Tarzı ve İlmi Şahsiyeti ...7

c) Eserleri ...9

d) el-Câmiu’s-sağîr Adlı Eseri ...12

e) Vefatı...13

2. Münâvî ve Feyzu’l-kadîr Adlı Eseri ...14

a) Münâvî’nin Hayatı...14

b) Yetişme Tarzı ve İlmi Şahsiyeti ...14

c) Eserleri ...15

d) Feyzu’l-kadîr Adlı Eseri ...17

e) Vefatı...18

BİRİNCİ BÖLÜM MÜNÂVÎ’NİN SÜYÛTÎ'YE MEVZÛ HADİSLER KONUSUNDAKİ İTİRAZLARI

...19

İKİNCİ BÖLÜM MÜNÂVÎ’NİN SÜYÛTÎ'YE MEVZÛ HADİSLER DIŞINDAKİ RİVÂYETLER KONUSUNDAKİ İTİRAZLARI...37

A. Sahih Hadislere Dair Münâvî'nin İtirazları ...37

B. Münâvî’nin Süyûtî'ye Hasen Hadislere Dair İtirazları ...64

C. GENEL DEĞERLENDİRME

...80

D. HADİS METİNLERİ İNDEKSİ

...82

SONUÇ...85

(7)

 

ÖNSÖZ  

Hadis ve Sünnet, Kur'an'dan sonra İslam'ın ikinci temel kaynağıdır. Müslümanlar sahabe döneminden itibaren bu kaynağa azami derecede ihtimam göstermişlerdir. Hz. Peygamber (s.a)'in aralarında bulunduğu sahabiler, sünnetin doğru anlaşılması ve bunu hayata geçirme konusunda herkesten daha avantajlı olmuşlardır. Onlar, Hz. Peygamber (s.a)'in söz ve davranışlarını doğrudan işitip onu hayata geçirme ve başkalarına ulaştırma hususunda vazifelerini hakkıyla yapmışlardır. Tabii, onların bu vazifeyi can-ı gönülden üstlenmeleri ve bize kadar ulaştırmada başarılı olmalarının en önemli sebeblerinden birisi, Hz. Peygamber'in onlara yaptığı teşvik ve Allah (c.c)'ın rızasını kazanma arzularıdır.

Tarih boyunca İslâm alimleri Hadis ilmine ilgi göstermiş, bu ilmin gelişmesi ve yaygınlaşması uğrunda ciddi gayret sarfetmişler ve bu alanda bize zengin bir hadis literatürü bırakmışlardır.  Onlar  arasında,  hadis metinleri üzerinde uzun uzadıya duran şârih müelliflerin geniş çaplı şerh çalışmaları ayrı bir öneme sahiptir. Hadis alanında çalışan ve bu ilme ilgi gösteren kimse, bu zengin mirastan asla mustağni kalamaz. Doğru ve eksiksiz bilgiye ancak tarihî mirasın, klasik tecrübe ve birikimin temel alınmasıyla ulaşılabilir.

Münâvî'nin Feyzu’l-kadîr adlı kitabı, rivâyetü'l-hadis ve dirâyetü'l-hadis titizliğiyle telif edilen, şerhle birlikte hadislerin tahricine yer veren eserlerden biridir. Münâvî bu eserinde Süyûtî'nin el-Câmiu’s-sağir'ini şerhetmiş ve adını Feyzu’l-kadîr koymuştur. Münâvî bu eserinde Süyûtî'ye çok sayıda eleştiride bulunmuştur. bizim çalışmamızın temelini de Münâvî'nin Süyûtî'ye yönelttiği itirazlar teşkil etmektedir.

Yüksek lisans tezinin tesbiti konusunda danışman hocamla yapılan müzakereler sonrasında Münâvî’nin Suyûtî’ye İtirazları konusunu ele almaya karar verdik. Elimizde bulunan Münâvî'nin Feyzu’l-kadîr adlı eser altı ciltten ibarettir ve her ciltte Münâvî, Süyûtî'ye çok sayıda itirazda bulunmuştur. Bu sebeble de eserin yüksek lisans tezi olarak sadece bir kişi tarafından çalışılması, zaman bakımından mümkün değildir. Bu yüzden de konumuz eserin birinci cildi ile sınırlandırılmıştır. Bu konunun seçilmesinde tahriç ilmine duyduğumuz ilgi ile danışman hocamın rehberliği etkili olmuştur.

(8)

Çalışmamız, Giriş ve İki Bölümden teşekkül etmektedir. Giriş’te, Konunun Önemi ve Mahiyeti, Araştırmada Takip Edilen Usûl ve Konunun Kaynakları hakkında bilgi verilmiştir. Konunun Kaynakları başlığı altında, Suyûtî ve el-Câmiu’s-sağîr Adlı Eseri ile Münâvî ve Feyzu’l-kadîr Adlı Eseri ele alınmıştır. Birinci bölümde Münâvî'nin, Süyûtî'nin zayıf dediği hadislere itirazda bulunup bu hadislerin uydurma olduğuna dair tesbit ve değerlendirmelerini ele aldık. İkinci Bölümde ise Münâvî'nin Süyûtî'’ye sahih ve hasen dediği hadislere itirazda bulunup zayıf olduğuna dair bildirdiği görüş ve kanaatleri değerlendirmeye tabi tuttuk.

Türkiye'ye gelip Fakülteye girmemden itibaren ilmi destek ve teşvikiyle bizi çalışmaya sevkeden ve ilim tahsili yolunda sabırlı ve kararlı olmamız konusunda gerekli tavsiyelerde bulunan danışman hocam Prof. Dr. Zekeriya GÜLER'e, jüri üyeleri Doç. Dr. Adil YAVUZ ile Doç. Dr. Muhittin UYSAL’a ve Hadis Anabilim Dalı’na mensup diğer hocalarıma şükranlarımı sunuyorum.

Gayret kuldan, muvaffakiyet ise Allah Teâlâ’dandır.

Nasseruddin MAZHARİ 27. 05. 2010

(9)

KISALTMALAR 

a.g.e :Adı geçen eser agm : Adı geçen makale b. : İbn

bk. : Bakınız

a. mlf : Aynı müellif

bs. : Baskı

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Hz. : Hazreti

h. : Hicrî

İA : MEB İslam Ansiklopedisi MEB : Milli Eğitim Bakanlığı nşr : Neşreden

no : Numara

(r.a) : Radıyallahu anh/anha

(s.a ) : Sallallâhu aleyhi ve sellem thk. : Tahkik eden tlk. : Talik eden thç. : Tahric eden trc. : Tercüme eden ts. : Tarihsiz tsh. : Tashih eden y. : Yayınevi, yayınlar

(10)

 

GİRİŞ  

A. Konunun Önemi ve Mahiyeti

Hadis alimlerinin, Hz. Peygamber’den (s.a) sadır olan söz, fiil ve davranışlarla ilgili bilgileri büyük bir titizlikle kitaplarında kaydettikleri bilinen bir husustur. Hadislerin anlaşılması ve senetteki ricâl hakkında alimlerin farklı özelliklere sahip olmaları sebebiyle değişik fikirler ortaya çıkmıştır. Onlar birbirlerine nezaket ve ahlâkî ölçüler çerçevesinde tenkitte bulunmuşlardır. Şüphesiz bu durum, gerçeklerin ve doğruların tesbitine vesile olmuştur.

Hicri ikinci asırdan itibaren, yabancı kültür akımlarıyla birlikte ictimaî-siyasî ihtilâflar ortaya çıkmaya başlayınca, hadis alimleri râvi ve isnadlar üzerinde daha fazla durma lüzumu hissetmişlerdir. Şu’be b. el-Haccâc (ö. 160/776) Mâlik İbn Enes

(ö. 179/ 795), Abdullah İbnu'l-Mubârek (ö. 181/ 797), Sufyân İbn Uyeyne (ö.

198/813), Yahya İbn Sa'îd el-Kattân (ö. 198/813) ve bunların talebeleri Yahya İbn Maîn (ö. 233/ 847 ), Alî İbnu'l-Medînî (ö. 234/848), Ahmed İbn Hanbel (ö. 241/855) gibi birçok muhaddis, râviler hakkında geniş araştırmalar yaparak büyük şöhret ka-zanmışlardır.

Hadislerin doğru anlaşılması konusunda şümullü şerh çalışması için ilk girişimde bulunan âlim İbrahim el-Hattâbî el-Büstî (ö. 388/998) olmuştur. Muhaddis-fakih olan bu büyük alimin şerh alanındaki önemli ve mustesna çalışmaları, Buhârî’nin Sahîh’ine yazdığı A'lâmu's-sünen ile Ebû Davud' un Sünen' ine yazdığı

Me'âlimu's-sünen'den ibarettir. Garîbu'l-hadîs ile Islahu ğalatı'l-muhaddisîn de onun muhalled eserleri arasındadır., Daha sonra h. IV. asırdan itibaren her asırda yüzlerce şerh, haşiye ve tâlik yazılmış ve hadis edebiyatına büyük katkılarda bulunulmuştur.

Münâvî, Feyzu’l-kadîr adlı eserinde, hadisleri önce lugat, muhteva ve hüküm açısından ele almış, sonra da tahriçlerini yaparak yer yer Süyûtî'yi eleştiriye tabi tutmuş, yüzlerce itirazda bulunmuştur. Bu itirazlar üzerine yapılacak bir akademik çalışmanın, gerek Süyûtî'nin el-Câmiu’s-sağir'indeki hadislerin kaynak değerlerinin ortaya çıkması, gerekse Münâvî'nin hadis ilmindeki yerini tesbit açısından hadis ilmine katkı sağlayacağı açıktır.

(11)

B. Araştırmada Takip Edilen Usûl

Bu çalışma, kadîr'in birinci cildi ile sınırlı tutulmuştur.

Feyzu’l-kadîr'in birinci cildinde toplam 1175 hadis bulunmaktadır.

Münâvî, el-Câmiu’s-sağir'in hadislerini tahric ederken Süyûtî'nin zikrettiği kaynaklarla birlikte kendisi de bazı önemli kaynakları zikretmiştir. Ayrıca Süyûtî'nin hadislere verdiği hükmüyle ilgili birtakım itirazlarda bulunup bazen de hükmün sebebleriyle ilgili değerlendirmede bulunmuştur. Münâvî hadisleri değerlendirirken Süyûtî'nin hadise verdiği hükmüne burada sıralayacağımız açık lafızlarla itiraz etmiştir: ،هفذح هيلع ناک آ ز مر ؟ن يأ ن م نسحلاف ؟نيأ نم ةحصلاف ،هرکذ یف فنصملا أطخأ ،فنصملا مھو ز مر ،لا ق ا مک سي لو هنس حل ز مر ،یرتا م ه يفو هتحص ل ز مر ،یرت ام هيفو هنسحل زمر ،هيف ام هيفو هتحصل سحل هيف نکل هفعضل زمر ،طقف فيعضب سيلو هفعضل زمر ،نسحب سيلو هن ... هتحص لزمر ،ه فذح ی غبني ناک ، نسحب هنم اذ سيلو هنسحل زمر ،هفلاخب رملأاو هنسحب زمر ،لاق امک سيلو .

Bu ifadeler, Münâvî'nin açık lafızlarla itirazlarıdır. Bunun yanında bazen hadisleri değerlendirirken açık bir şekilde itiraz etmeyip, hadisin senediyle ilgili alimlerin cerh lafızlarını zikretmekle yetinmiştir. Bazen Süyûtî hadisleri naklederken ilk kaynaklardan nakletmemiş veya doğru ve ricâli cerhedilmemiş tarikini bırakıp, zayıf tarikini zikretmiştir. Münâvî zaman zaman bu hatalara da değinmiş ve hadisin asıl kaynaklarını ve sika râviler tarafından nakledildiği tarikini de hatırlatmıştır. Biz de bazı hadisleri incelerken Süyûtî'nin zayıf tarikini zikrettikten sonra sahih tarikleri varsa zikredeceğiz. Bazen de Süyûtî'nin kaynakları kullanırken hadisi eksik nakledip veya lafızlarında yanlışlık yaptıysa, onlara de değineceğiz ve doğru lafızlarını hatırlatacağız. Münâvî'nin itirazlarını tesbit ettikten sonra haklı olup olmadını ortaya koyacağız. Bazı yerlerde Münâvî'nin itirazlarını yerinde görmediğimiz zaman yanıldığı noktaları hatırlatacağız. Bu itirazların gerçek olup olmadığını ortaya koymak için hadisleri yeniden değerlendirmeye tabi tutacağız. İlk olarak her iki alimin atıfta bulunduğu kaynakları tesbit etmeye çışacağız, aynı zamanda verdikleri bilgileri de gözden geçireceğz. Bunun yanısıra Süyûtî ve Münâvî'nin zikrettiği kaynaklarla yetinmeyip, özellikle Şâmile-2 CD’den istifade ederek ulaşabildiğimiz kaynaklara değineceğiz.

(12)

C. Konunun Kaynakları

1. Suyûtî ve el-Câmiu’s-sağîr Adlı Eseri a) Suyûtî’nin Hayatı

Doğumu ve Nesebi

Süyûtî Receb ayının birinde h. 849 yılında Kâhire'de doğdu.1 Süyûtî'nin tam ismi Abdurrahman b. Ebi Bekir b. Muhammed b. Sâbikıddin b. Osman b. Muhammed b. Hızır b. Eyyub b. Muhammed b. Hemmâm el-Hudeyri el-Asyuti'dir.2 Ebu'l-Fadl künyesini ona babasının dostlarından olan İzzuddin Ahmed b. İbrahim vermiştir.3 Süyûtî'nin ecdâdı, kendisinin de dedeği gibi şark tarafından gelmişlerdir. Daha sonra Bağdatta ikamet etmişler ve sonra da göç yoluyla Mısır'da Asyut denilen bir yere yerleşmişlerdir. Asyutta kalmalarından dolayı da el-Asyuti veya Sûyûti nisbesini kullanmışlardır.4

Süyûtî ecdâdını hakikat ehli, manevi önderler ve saygın insanlar şeklinde tanıtmıştır. Özellikle de büyük dedesi Hemmâmuddin'nin hakikat ehli olduğunu ve babası olan Kemaluddin'nin diğer ecdâdına nazaran, ilime tam anlamıyla hizmette

bulunduğunu söylemiştir.5 Süyûtî'nin babası Kemaluddin devrinin en büyük

alimlerinden olan İbn Hacer Askalânî (ö. 852/1448) ve İzzuddin el-Kudsî’den ilim almıştır. Kemaluddin zamanında Süyût'ta kadılık görevini de üstlenmiştir.6 Süyûtî daha altı yaşındayken babası Kemaluddin vefat etmiştir ve Süyûtî yetim kalmıştır.7 fakat babası ona yeterince mal bırakmış ve annesi de o bırakılan mallarla çocuğunun iyi yetişmesi için azamî gayret göstermiştir.8

b) Yetişme Tarzı ve İlmi Şahsiyeti

Süyûtî'yi babası daha çok küçükken İbn Hacer, Zeyneddin Rıdvan ve Sırâcuddin Ömer gibi alimlerin ders halkalarına götürmüştür. daha sekiz yaşındayken

1 Süyûtî, Hüsnü'l-muhâdara, I, 335; İbn İmâd, Şezarâtu'z-zeheb, X, 74. 2 Süyûtî, a.g.e, I, 335.

3 Karahan Abdulkâdir, "Süyûtî" IA, XI, 258. 4 Süyûtî, a.g.e, I, 336.

5 Süyûtî, a.g.e, I, 336.

6 Süyûtî, a.g.e, I, 337-338; İbn İmâd, a.g.e, X, 74. 7 Süyûtî, Târihu'l-hulefa, 511-512.

(13)

Kur'an'ı ezberlemiş ve ondan sonra İmam Nevevi (ö. 676/1277)'nin

Minhâcu't-tâlibin'nini, Beyzavi'nin Minhâcu'l-usul’unu, ve İbn Mâlik'in Elfiyye'sini ezberlemiştir.9 Süyûtî Ferâiz dersini Şehâbeddin Ahmed eş-Şarimsahî (ö. 865/1461), nahiv ve hadis derslerini de Şeyhuniyye cami imamı olan Muhammed b. Musa es-Seyrâmi el-Hanefî (ö. 871/1466)'den almıştır. Ayrıca adı geçen zat Süyûtî'ye nahiv kitaplarının okutmasına icâzet vermiştir.10 Süyûtî henüz on yedi yaşında iken ilk eseri olan Şarhu'l-isti'âze ve'l-besmele'yi kaleme alarak el-Bulkinî'ye sunmuş, o da eseri

inceleyerek başına bir takriz yazmıştır. Süyûtî bu zatın vefatına kadar ondan ayrılmamış ve fıkıh'ından istifade etmıştir. Ölümünden sonra da onun oğlunun yanına ders okumaya başlamış ve ondan tedris icazet almıştır. Bu zikrettiğimiz hocaların dışından da Süyûtî bir çok hocadan ilim ve feyz aldı.11

Süyûtî bir çok ilim dalında kendisinin de belirttiği gibi derinleşmiş ve esrarına vakıf olmuştur. Bu ilimler: tefsir, hadis, fıkıh, arap dili, mantık, ferâiz ve

tıp'tan iabarettir. Mantık ilmiyle biraz uğraştıktan sonra haram olduğuna dair bazı şeyhlerin fetvalarının etkisi altına kalarak haram olduğunu düşünmüş ve bırakmıştır. Böylece mantığın bırakmasına karşılık olarak Allah (c.c)'ın, ona daha hayırlı ilim olan hadis ilmini verdiğini söylemiştir. Süyûtî matematik ilminde zorlandığını söylemiştir, hatta matematiğin ona ne kadar zor geldiğini şöyle anlatmıştır: “İş matematik ilmine gelince, kendimi bir dağı yüklenmiş gibi hissediyorum”.12

Süyûtî ilim tahsili için bazı ülkeleri gezmiştir, bu bölgelerin başında

Mekke,13 Mısır, Hindistan, Yemen,14Feyyum ve Dimyât gelmektedir. Gittiği

bölgelerde alimlerle görüşmüş ve onlardan tedris için icazet almıştır.15 Süyûtî, ilmi

bakımından yeterliliği sıkça dile getirilmiş ve bu yüzden de bazen eleştirilmiştir.16 Süyûtî bir yerde ilmi derinliğini şöyle ifade etmiştir: “Eğer istesem, her mesele hakkında ulemânın görüşlerini, mezheb farklılıklarını, karşılaştırmalarını, kaynaklarını ve cevaplarını kiyâsi ve naklî delillerinin hepsini zikredip müstakil eserler yazabilirim”.17 Süyûtî'in kendisini mutlak müctehidlerden sayması da bu eleştirilerden birisidir. Süyûtî'nin öğrencisi olan İmam Şâ’rani bu eleşririleri ve

9 Süyûtî, a.g.e, I, 336, 138.

10 Süyûtî, a.g.e, I, 336; İbn İmâd, a.g.e, VIII, 52. 11 Karahan, agm, IA, XI, 259.

12 Süyûtî, a.g.e, I, 338-339; İbn İmâd, a.g.e, VIII, 53. 13 Brokelman, Tarihu'l-edebi’l-arabî, X, 604. 14 Süyûtî, a.g.e, I, 339.

15 Şevkâni, el-Bedru't-tâli, I, 327. 16 Karahan, agm, IA, VI, 258.

(14)

Süyûtî’nin dilinden cevaplarını kitabında uzun uzun anlatıp, bu konuda Süyûtî'yi eleştirenlerin yanlış yaklaşımlarda bulunduklarını ifade etmiştir.18

Dönemin meşhur alimlerinden Muhammed b. Abdurrahman es-Sehâvî (902/496) ile Süyûtî arasında ilmi rekabet ve karşılıklı sert eleştiriler olmuştur. Hatta bu rekabet birine Süyûtî’nin diğerine Sehâvî’nin önderlik ettiği iki kampın oluşmasına yol açmıştır.19

19 yaşından sonra Süyûtî hocalık yapmaya başlamış ve derslerinde bir çok talebelerin yanısıra bazı hocaların da bulunduklarını söylemişlerdir.20 Yaşadığı bazı camilerde hadis eğitimi ve bazı kitapların tedrisi ile meşgul olmuştur.21

Süyûtî döneminin bazı alimleri ile farklı konularda münakaşa ve münazarada bulunmuştur, özellikle de tasavvufî konular ve mantığın haram olup olmadığı konusu bunların başına gelir.22 Bu tartışmalardan dolayı çok alimlerle arası açılmıştır. Hatta bu tartışmalar yüzünden dönemin hükümdarı olan Sultan Tomunbay Süyûtî'nin sûfilerle yaptığı tartışmada sûfilerin tarafını tutmuş ve tutuklama emrinden dolayı Süyûtî kendini saklamıştır. Bu tartışmaların konusu uzun olduğundan dolayı biz burda sadece mevzuyu zikretmekle yetindik.23

Süyûtî, izzet-i nefs sahibi olup başkalardan hayır ve sadakayı asla kabul etmemiştir. Hatta yoksulluk günlerinde bazı kitaplarını satıp geçimini sağlamıştır. Pâdişahlardan ve emirlerden gelen hediyyeleri kabul etmemiştir. Süyûtî hastalığında dönemin sultânı olan Gavri'den terekelerini devlet adına kayıt etmesini söylemiştir, ama adı geçen sultan Süyûtî'nin vefatından sonra onun terekesine el koymamıştır.24

c) Eserleri

Süyûtî bir çok alanda çok fazla eser kaleme almıştir. Onun eserlerinin sayısı hakkında çeşitli adetler söylenmiştir. İbn İyâs Süyûtî'nin eserlerinin sayısını altı yüz,25

18 Şa'râni, Tabakâtu's-suğrâ, s. 17.

19 Bu tartışmalar ile ilgili görüş ve değerlendirmeler için (bk. Sehâvî, Muhammed b. Abdurrahman, ed-Dâvu’l-lami li ehli’l-karni’t-tâsi, IV, 65-68; Süyûtî, Nazmu’l-ıkyân fi â’yâni’l-â’yân, s. 152; Şevkânî, el-Bedru’t-talî bi mehâsin-i men ba’de’l-karni’s-sâbi, I, 331-333; Yavuz, Adil, Muhammed b. Abdurrahman Sehâvî ve el-Mekâsıdu’l-hasene, s. 26-34).

20 Karahan, egm, IA, XI, 259. 21 Sehâvî, a.g.e, IV, 68. 22 İbn İyâs, Bedâ'i, III, 48. 23 İbn İyâs, a.g.e, III, 471.

24 Hamid Vehbi, Meşâhir-i islâm, IV, 1432; İbn İmâd, a.g.e, VIII, 53. 25 İbn İyâs, a.g.e, IV, 83.

(15)

Şevkâni üç yüzü aşkın,26 Ziriklî altı yüz, 27 Hâmid Vehbi beş yüz kırk sekiz28 adet olduğunu söylemişlerdir. Süyûtî'nin bazı önemli eserleri şunlardır:

1- el-Hasâ’is el-kubrâ: Hz. Peygamber’in husûsiyetleri hakkında kaleme

alınmış olup, 2 cilt halinde Heaydarabad 1319-1320’da basılmıştır.29

2- Tercumân el-Kur’ân:30 bu eser tefsir ile ilgili bütün rivayetleri ihtivâ

ettiği anlaşılmakta olup, maalesef günümüze intikal etmemiştir.31

3- Mufhamat el-akran fi mubhamât el-Kur’ân:32 Bu kitapta Süyûtî bir kaç

müphem nokta üzerinde durmuştur.33

4- Tefsir el-Celâleyn:34 Bu eser Süyûtî’nin en meşhur ve mütedâvil

eserlerinden olup, hocası Celaleddin el-Mahallî (ö.864/1459) tarafından başlanılmış ve ölümünden sonra, Süyûtî bu eseri kırk günde tamamlamıştır. Bu önemli eser defalarca basılmıştır. En son 1954 yılında Kahire’de basılmıştır.35

6- el-Leâli'l-masnûa fi'l-ehâdisi'l-mevzûâ:36 Hadis tenkidi bakımından

mevzû hadisler hakkında hazırladığı bir eserdir. Müellif, önce İbn el-Cevzî tarzında ve bu zatın Kitab el-Mevzûât’ı üzerinde en-Nukâtu’l-bedîât,unvanı ile bazı notlar kaleme almış olup, bundan sonra eseri bizzat el-Leâli'l-masnûa fi'l-ehâdisi'l-mevzûâ adıyla tedvin etmiştir. İstanbul kütüphanelerinde muhtelif nushalarına tesâduf edilen bu kitap birkaç defa basılmıştır.37

26 Şevkâni, a.g.e, I, 331. 27 Ziriklî, el-Â'lâm, III, 301. 28 İbn İmâd, a.g.e, VIII, 52-53. 29 Karahan, egm, IA, XI, 262. 30 Süyûtî, a.g.e, I, 339. 31 Karahan, egm, IA, XI, 262. 32 Süyûtî, a.g.e, I, 339. 33 Karahan, egm, IA, XI, 262. 34 Süyûtî, a.g.e, I, 339. 35 Karahan, egm, IA, XI, 262. 36 Süyûtî, a.g.e, I, 340. 37 Karahan, egm, IA, XI, 262.

(16)

7- Tedribu'r-râvi fi şerhi Takribi'n-Nevavî:38 Hadis usulu kitapları arasında hala ehemiyyet ve söhretini muhafaza eden bu eser, İbn Salâh (ö.643/1245)’ın hadise dair kaleme aldığı Ma’rifat anvâ ilmi’l-Hadis, Nevevî tarafından yapılan et-Takrîb

ve’t-teysîr adlı muhtasarına Süyûtî’nin yazdığı şerhtir. Eser Mısır’da 1907, ve

Medine’de 1959’da neşredilmiştir.39

8- Cüz'ün fi esmâi'l-müdellisin mine'r-ruvât40

9- el-Câmiu'l-kebîr41

10- Miftâhu’l-Cenne fi’l-îtisâm bi’s-sünne42 11- Keşfü'l-mugatta fi şerhi Muvatta43 12- et-Tehzîb fi’z-zevâid ale’t-Takrîb44 13- Keşfu’n-nikâb ani’l-Alkâb45

14- el-Muzhir fi ulumi’l-luga:46 Bu eser dil bilgisi ile ilgili bütün çalışma

ve meseleleri içine alan çok faydalı ve malûmat bakımından çok zengin bir ansiklopedisidir. Bu eser h. 1323’da Kahire’da basılmıştır. Ayrıca Ma’el-Aynayn tarafından Simâr el-Muzhir unvanı ile manzum hala getirilmiştir.47

15- el-Behcetu’l-mudiyye:48 Bu eser Mâlik’in Alfiye’sinin şerhinden ibarettir. Eser Kahire’da h.1310’da basılmıştır.49

38 Süyûtî, a.g.e, I, 340. 39 Karahan, egm, IA, XI, 262. 40 Süyûtî, a.g.e, I, 341. 41 Süyûtî, a.g.e, I, 342. 42 Süyûtî, a.g.e, I, 340. 43 Süyûtî, a.g.e, I, 341. 44 Süyûtî, a.g.e, I, 340. 45 Süyûtî, a.g.e, I, 341. 46 Karahan, egm, IA, XI, 262. 47 Karahan, egm, IA, XI, 262. 48 Süyûtî, a.g.e, I, 340. 49 Karahan, egm, IA, XI, 262.

(17)

16- el-Câmiu’s-sağîr50

d) el-Câmiu’s-sağîr Adlı Eseri

Süyûtî'nin Cemu'l-cevâmi adlı eserinin hulasası olan el-Câmiu’s-sağir 10031 hadis ihtiva etmektedir. Süyûtî bu eserinde daha çok kısa hadislere yer vermiş ve hadislerin konularını gözetmeksizin okuyucuya kolaylık olsun diye kelimenin ilk iki harfine göre sıralamıştır.51 Rivâyetler genellikle birkaç kelime veya bir iki cümleden oluşmaktadır. Süyûtî bu eserinde hadislerin senetlerini zikretmeyip, hadisin metninden sonra hadislerin geçtiği kaynaklarını bazı rumuzlarla göstermiştir. Rumuzlardan hemen sonra sahâbe râvilerin isimlerini zikretmiştir. Süyûtî eserinde yalancıların ve zayıf râvilerin hadislerinin rivâyetini kayıt etmediğini söylemiş ve hadisleri üç şekilde değerlendirmiştir:

1- حص( ) sahih hadisler için kullandığı remz 2- )( hasen hadisler için kullandığı remz ح

3- ( ض) zayıf hadisler için kullndığı remz

Bazen de Süyûtî hadisleri zikrederken hiç remz kullanmamıştır. Elbânî

el-Câmiu’s-sağir'deki rumuzlara tam olarak itimad edilemiyeceğini ve istinsah

zamanında bazılarının yanlış konulduğunu veya nüshalarda tahrif meydana geldiğini söyleyip, sözkonusu değişikliği bazı örneklerle belirtmiştir.52 Bizde çalışmamız sırasında Feyzu’l-kadîr’de bu tahrif veya değişikliğe şahid olduk. Ancak hadislerin çoğunda Münâvî, Süyûtî'nin hatalarını veya remizlerine işaret ederken, Münâvî'nin kullandığı nüsha ile elimizdeki nüsha arasında genel olarak mutabakat olduğunu gördük.

Süyûtî rivâyetlerin sonunda aldığı kaynakları simgeleyen bazı remizler koymuştur. Süyûtî'nin kullandığı kaynakları gösteren remizler şunlardır:

ت Tirmizî, Sünen

خت Buhârî, et-Târihü'l-kebir خ Buhârî, el-Câmiu's-sahih دخ Buhârî el-Edebü'l-müfred

50 Karahan, egm, IA, XI, 261. 51 Süyûtîi el-Câmiu’s-sağir, I, 12. 52 Elbânî, Zaîfu'l-Câmiu’s-sağir, 13-17.

(18)

طخ Hatib el-Bağdâdî, Tarihu Bağdad بح İbn Hibbân, Sahihu İbn Hibbân لح Ebû Nuaym, Hilyetü'l-evliya مح Ahmed b. Hanbel, Müsned د Ebû Davûd, Sünen

ش İbn Ebi Şeybe, Kitabu'l-Musannef ص Said b. Mansur, Sünen

بط Taberânî, el-Mu'Cemu'l-kebir سط Taberânî, el-Mu'Cemu'l-evsat صط Taberânî, el-Mu'Cemu'l-sağir ع Ebu Ya'la, Müsned

بع Abdurrazzak, el-Musannef دع İbn Adî, el-Kamil fi-duafâi'r-ricâl قع Ukaylî, Kitabu'z-zuafâil-kebir

مع Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Zevâid رف Deylemî, Müsnedü'l-firdevs

ق Buhârî ve Müslim'in ikisinde طق Dârakutnî, Sünen ک Hâkim, Müstedrek م Müslim, el-Camiu's-sahih ن Nesâî, Sünen ه İbn Mâce, Sünen بھ Beyhakî, Şuabu'l-imân قھ Beyhakî, es-Sünenü'l-kübra 3 Ebû Davûd, Tirmizî, Nesâî

4 Ebû Davûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce

e) Vefatı

Süyûtî hayatının son dönemlerinde inzivaya çekilmiş; dünya ve ehlinden elini çekmişti. Hatta emirlerin ve önde gelenlerin hediyyelerini bile kabul etmemiş ve onların etrafından uzak durmayı tercih etmiştir. Süyûtî'nin hastalığı kolundaki büyük bir şişlikle başladı ve 12 Cemâdiyelevvel 11 ekim 1505'de hastalığı şiddetlenmiştir.

(19)

1505'da Cuma günü vefat etmiş ve Kâhire'de Bâbü'l-Karâfe yakınındaki Küsun Kabristanına defnedilmiştir.53

2.Münâvî ve Feyzu’l-kadîr Adlı Eseri a) Münâvî’nin Hayatı

Münâvî 952/1546 yılında Kâhire'de doğdu.54 Münâvî'nin ismi Muhammed

Abdurraûf b. Nureddin Ali b. Zeynilâbidin el-Haddâdi el-Munâvi el-Kâhiri'dir.55

Münâvî'nin nisbesi Mısır'ın köylerinden olan Muna'dan gelmiştir.56 Münâvî'nin büyük dedesi Şahâbeddin Ahmed, Tunus'un Haddâd adlı köyünde ikâmet etmiş ve bu yüzden de bu sulâleye Haddâdi nisbesi verilmiştir. Hicri yedinci asırda da adı geçen büyük dedesi Tunus'u terkedip Mısır'ın Münyetü Beni Huseyb'e gelip yerleşmiştir.57

b) Yetişme Tarzı ve İlmi Şahsiyeti

Âilesi ilimle uğraşmış, babası, dedesi ve büyük dedesi tanınmış âlimleri olan Münâvî, küçük yaşta ilime yönelmiş ve ilk önce Kur'an'ı ezberlemiştir. Daha sonra metin ezberlemeye yönelmiş ve Şâfii mezhebine ait bazı eserleri ezberlemiştir. Bunun yanısıra hadis usulünde Irâki'nin Elfiyye'sini ve Nahiv ilminde İbn Mâlik'in

Elfiyye'sini ezberlemiştir.58

Münâvî ilim talebinden sonra bazı mezhebi görevlerde bulunmuşsa da, bir süre sonra görevleri bırakmış ve halvete çekilmiştir. Halvette kitab telif etmeye başlamış ve uzun süre bu dışa kapanış sürmüştür. Halvet döneminden sonra Sâlihiyye isimli bir medresede müderrislik yapmıştır. Bu arada ona karşı kıskançlık yapan bazı ilmi çevreler olmuştur, bu çekememezlik onun ilmi mertebesinin bilinmemesinden ortaya çıkmıştır. Ancak Münâvî daha sonra dersleri esnasında ilmi kişiliğini ortaya koymuş ve kendisine karşı gelenleri susturmuştur.59 Münâvî, Şâfii fıkhında derin bilgiye sahiptı, hatta onu “zamanının Şâfiisi”60 şeklinde bir lakabla anmışlardır. Şâfii mezhebine mensub olmasına rağmen, mezhep tassubuna asla kapılmamıştır, tam

53 İbn İmâd, a.g.e, VIII, 55.

54 Muhibbi, Hulâsetu'l-eser, II, 412; Kettâni, Muhammed b. Câ'fer, er- Risâletü'l-müstatrefe, s. 184; Kandemir Yaşar, "Münâvî" DIA, XXXI, 572.

55 Muhammed b. Câ'fer, er-Risâletü'l-müstatrefe, s. 184. 56 Hamevi, Mu'cemü'l-buldân, V, 218.

57 Kettâni, Abdulhay, Fihrisü’l-fehâris, II, 560. 58 Muhibbi, a.g.e, II, 412-413.

59 Muhibbi, a.g.e, II, 412-413.

(20)

tersine mezhebinin anlayışına aykırı da olsa, daha sahih gördüğü hadisleri belirtmekten geri kalmamıştır.61

Münâvî İslâmi ilimlerin hemen hemen her alanında özellikle de Tefsir, Fıkıh,

Hadis, Tasavvuf, Kelam'de eser yazmış derin ilme sahibtir.62 Münâvî'nin ilmi

mertebesine delalet eden âlimlerin övgü dolu sözleri kitaplarda zikredilmiştir.63

c) Eserleri

Daha önce de değindiğimiz gibi Münâvî bir çok ilim dalında kitap yazmış ve telifte bulunmuştur. Biz Münâvî'nin muhtelif ilim dallarında yüze aşkın eserine rastladık. Ancak biz farklı dallarda kaleme alınmış bazı meşhur eserlerini zikretmekte

fayda görüyoruz. Daha sonra çalışmamızın asıl konusu olan Feyzu’l-kadîr adlı eserini ayrı başlık altına ele alıp tanıtacağız.

1- el-Fethu's-semâvi bi tahrici ehâdisi tefsiri'l-kâdi'l-Beyzâvi: Münâvî bu

eserinde tefsirde geçen, mükerrerleriyle birlikte 1051 merfu, mevkuf ve maktu rivayeti değerlendirmiş, bunları tahric ederken Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı üzerine Abdullah b. Yusuf ez-Zeylaî ve İbn Hacer el-Askalânî’nin yaptığı tahriclerden, Tîbî ve İbn el-Irâkî’nin aynı esere dair haşiyelerinden ve Süyûtî’nin Beyzavî tefsirine yazdığı hâşiyeden büyük ölçüde faydalanmıştır. Ahmed Müctebâ b. Nezir es-Selefî’nin eser hakkında yaptığı yüksek lisans çalışması 2 cilt halinde h. 1409’da Riyad’da yayınlanmıştır.64

2- et-Teysîr bi şerhi’l-Câmi’i’s-sağîr: Müellif fazla geniş bulduğu Feyzü’l-kadîr’i bu çalışmasında üçte bir nisbetinde ihtisar etmiş ve bu defa hadislerin sıhhat

derecesini titizlikle belirtmiştir. Eser iki cilt halinde h. 1286’da Hindistan’da basıllımştır. Ayrıca Kahire’de 1980, Riyad’da 1988’da basılmıştır.65

61 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 572. 62 Ziriklî, el-Alâm, VII, 75.

63 Bu sözleri daha detaylı bir şekilde görmek için (bk. Muhibbi, a.g.e, II, 412; Kettâni, a.g.e, II, 560). 64 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573.

(21)

3- el-Ehâdisü’l-muntakât mine’l-Mizân ve’l-Lisân: Bu eserde Zehebî’nin Mizânu’l-itidâl’i ile İbn Hacer’in Lisânu’l-mizân’ından derlenen rivayetler alfabetik

olarak sıralanmış, mevzû, zayıf ve metrûk olanları belirtilmiştir.66

3- Mesânidu's-sahâbe: Bu eserin bir nushası İbrahim Bassâm’ın Özel

kütüphanesinde mevcuttur.67

4- el-Mucemü'l-fakih min hadisi'l-Hâtimeti Rasûli'l-halâik: Bu eserde kısa

hadisler derlenmiş ve sıhhat dereceleri gösterilmiştir. Escurial Library’dan alınmış bir mikro filmi de el-Câmistü’l-İslâmiye’de (Medine) kayıtlıdır.68

5- el-Metâlibü’l-aliyye fi’l-ed’iyeti’z-zahiyyeti’l-muhtememe bi’l-ehâdisi’l-kudsiyye (Haydarabâd, 1323)69

6- Teysîru’l-vukuf alâ gavâmizi ahkâmi’l-vukuf: Eser vakıf konularında geniş bir çalışmadan ibarettir. Bu eser üzerinde Ahamed Abdülcebbâr eş’Şâbî’nin yaptığı doktora çalışması iki cilt halinde 1998 yılında Riyad’da yayımlanmıştır.70

7- Şerhu'l-Erbâin en-Neveviyye: Münâvî’nin bu eser Süleymaniye

kütüphanesinde bulunmaktadır.71

8- el-Câmiu'l-ezher min hadisi'n-Nebiyyi'l-enver: Müellif bu eserinde 30.000

hadisi derlemiş, bunlardan Süyûtî’nin el-Câmiu’l-kebîr’inde bulunmayanları göstermiş ve hadislerin sıhhat derecesini belirtmiştir. Eser (1400/1980)’da Kahire’da basılmıştır.72

9- Yevâkit ve'd-dürer şerhu Nuhbeti'l-Fiker: Bu eser İbn Hacer

el-Askalânî’nin Nüzhetü’n-nazar fi tavzîhi Nuhbeti’l-fiker’inin haşiyesidir. Bu eser Riyad’da 1999’da iki cilt halinde yayımlanmıştır. Eser üzerinde Hasan Muhammed

66 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573. 67 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573. 68 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573. 69 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573. 70 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 574. 71 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573. 72 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573.

(22)

Abacı doktora çalışması yapmıştır, (1417/197, Câmiatü’l-Kur’âni’l-Kerîm ve ululûmi’l İslâmiyye, Sudan).73

d) Feyzu’l-kadîr Adlı Eseri

Münâvî'nin eserleri arasında en çok kabul gören ve beğenilen eserdir. Bu eser Süyûtî'nin el-Câmiu’s-sağir adlı eserinin şerhidir. Münâvî bu eserinde sahih zayıf ve hatta uydurma demeden hadisleri dil, anlam ve hüküm bakımından ele almıştır. Kelimeleri ve bazı cümleleri açıklarken lugat alimlerinin eserlerinden bilgiler nakletmiş ve zaman zaman da şiirle de istişhâtta bulunmuştur. Ayrıca hadislerin senet bakımındaki değer ve durumlarını ele alarak sahih veya zayıf yönlerini incelemiş ve gerek muhteva gerek senet konusunda alimlerin görüşlerine yer vermiştir. Münâvî azda olsa hadisleri şerhederken bazı tasavvufi görşlere yer vermiş ve bazı râvilerin hallerini de açıklamıştır. Münâvî bazı hadisleri açıklarken fakihler arasında ihtilaflı olan bazı fıkhi meselelere de zaman zaman temas etmiş ve konuyla ilgili fıkhi mezheplerin ihtilaf ettiği bazı meselelere değinmiştir. Münâvî hadisi açıklarken bazı gerekli gördüğü ek bilgileri “Tenbih” kelimesiyle beyan etmiştir.

Münâvî hadislerin kaynaklarını zikrederken Süyûtî'nin sıralamasını göz önünde bulundurmuştur. Şayet rivâyetin başka kaynaklarda değişik lafızları varsa, Münâvî, bu değişikliği Süyûtî'nin sıralamasını bozmayarak, daha sonra kayda tabi tutmuştur. Hadisin en son kısmında ise sened zincirinde zayıf râviler varsa, onların isimlerini zikrederek sıhhat veya zaaf konusunda itirazlarını dile getirmiştir. Eğer hadis hakkında kendisi de Süyûtî gibi bir kanaata sahipse, o zaman hüküm konusunda sükût etmiştir.

Münâvî'nin Feyzu’l-kadîr'i Alkamî'nin el-Kevkebü'l-münir fi

şerhi'l-Câmii's-Sağir ile birlikte 1329 tarihinde Kahire de basılmıştır. Daha sonra da Beyrut’ta ve

Kahire'de sayfaların üst kısmında el-Câmiu’s-sağir'in metniyle birlikte altı cild halinde basılmıştır; son olarak da Hamdi ed-Demirtaş Muhammed tarafından Mekke de 1418/1998 tarihinde on üç cilt halinde basılmıştır.74 Böylece Feyzu’l-kadîr şu ana kadar üç defa basılmıştır.

73 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573. 74 Kandemir Yaşar, agm, DIA, XXXI, 573.

(23)

e) Vefatı

Münâvî'nin düşmanları tarafından zehirlendiğini ve zehiri def etme amacıyla panzehir veya başka bir ilacın kullanmasıyla vucudunun çok zayıf düştüğünü ve bu nedenle vefat ettiğini söylemişlerdir. Münâvî tam 79 yaşında 23 sefer 1031/1621 yılında Kâhire'de vefat etmiştir.75

Münâvî ve Süyûtî’nin hayat ve eserleri hakkında bilgi verdikten sonra, şimdi mevzû hadisiler değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

75 Bağdâdî, İsmail Paşa, Hediyetü'l-ârifin, I, 510; Kettâni, Muhammed b. Câfer, a.g.e, s. 184; Muhabbi, a.g.e, II, 413.

(24)

 

BİRİNCİ BÖLÜM 

MÜNÂVÎ’NİN SÜYÛTÎ'YE MEVZÛ HADİSLER KONUSUNDAKİ 

İTİRAZLARI 

Bu bölümde, Süyûtî'nin el-Câmii's-Sağîr’inde (birinci cilt) zayıf remzinin konulduğu, ancak Münâvî’nin Feyzu'l kadîr adlı eserinde mevzû olduğunu tesbit edip itirazda bulunduğu hadisler sırasıyla ele alınacak; tahriç ve değerlendirmeleri yapılacaktır. 1 -نمؤملا هدبع ندب یلع اناطلس ءلابلل لعجي نأ ﷲ یبأ ) . ض (

1. Allah (c.c) belayı mümin kulunun bedeni üzerine (devamlı olarak) musallat etmekten imtina etmiştir." Feyzu'l kadîr, I, hadis no: 41.

Münâvî (ö. 1031/1621) bu hadis üzerine itirazda bulunup hadisin senedinde yalancılıkla ithâm edilen Kâsım b. İbrahim el-Malatî'nin bulunduğunu söylemiştir. ayrıca Lisânu’l-mîzân'da bu râvi'ye ait ilginç batıl rivayetlerin bulunduğunu öne sürmüştür.76 Bu ravi hakkında Dârakutnî (ö. 385/995) kezzâb, Hatib el-Bağdâdî (ö.

463/1070) lehû acâyib mine-l ebâtil,77Zehebî 78 (ö. 748/1347) de “Üstesinden

gelinemeyecek felâketi rivâyet etmiş” (قا طت لا ة ماطب ی تأ) demiştir.79 İbn Hacer (ö. 852/144) bu râvinin hadislerini naklettikten sonra onların uydurma olduklarını söylemiştir.80 Şevkânî (ö. 1250/1834) râvi hakkında yervi el-ebâtil, “Batıl rivâyetleri

nakleder” diyerek, uydurma rivayette bulunduğunu söylemiştir.81 Elbânî de (ö.

1420/1999) bu hadisin uydurma olduğunu söyledikten sonra Zehebî'nin “bu batıl ve

76 Münâvî, Feyzu’l-kadîr şerhu'l-Câmii's-Sağîr, I, 73.

77 İbn Arrâk, Tenzihu'ş-şeriati'l-merfûâ ani'l-ehâdisi'ş-şenîati'l-Mevzûâ, I, 97; Şevkâni, el-Fevâidü'l mecmûa fi'l-ehâdisi'l mevzûâ, I, 150.

78 Zehebî, Mîzânu’l-i’tidâl fî nakdi’r-ricâl, V, 446. 79 Zehebî, a.g.e, V, 447.

80İbn Hacer, Lisanü'l-mizan, II, 299. 81 Şevkânî, a.g. e, I, 150.

(25)

dalalettir” (للا ضو لطاباذ ھو) sözünü nakledip şöyle der: “İşte bu ve benzeri uydurma hadisler vasıtasıyla biz, Süyûtî ile Münâvî arasındaki farkı bilebiliriz”82

Kâsım b. İbrahim el-Malatî'nin, cerh ve tâdil alimleri tarafından yalancı bir râvi olarak tanıtılmasından dolayı söz konusu hadis mevzû83dur.

2 -نا ك نم ﷲ یلإ دابعلا ضغبأ ها بوث ه لمع ن م ار يخ : ل مع ه لمعو ءا يبنلأا با يث ه بايث نو كت نأ نيرابجلا ) . ض (

2. “Allah (c.c)'ın en nefret ettiği kullar, iki elbisesi amelinden daha hayırlı olanlardır: Onların elbiseleri Peygamberlerin elbiseleri, amelleri ise zalimlerin amelleri” Feyzu’l-kadîr, I, 80, hadis no: 56.

Münâvî, Süyûtî'nin Deylemî84 (ö. 509/1115)’den rivâyet ettiği bu hadise senetteki Selim'in metrûk ve mechûl, Yahya'nın mecrûh, İbn Barkân'nin rivâyetlerinin de hüccet olmadığını söyleyerek tenkid eder.85 Ukaylî (ö. 322/933), Selim'in hadis naklinde mechûl bir râvi olup rivâyet ettiği hadislerin metruk olduğunu söyler.86

Ayrıca hadisin râvileri arasında Kâtibu'l-Leys'in bulunduğu anlaşılmaktadır. İbn Hanbel (ö. 241/855) Katibu'l-Leys hakkında leyse bi şey87 der. Buhârî (ö. 256/869) ve diğer bazı alimler88 bu hadisin râvileri arasında bulunan Selim b. İsa'nin kıraatta İmam olduğunu söylerler.89 Bu bilgilere yer veren Zehebî, “Belki bu kişi kâri olan değildir” der.90 İbn Barkân hakkında Nesâî (ö. 303/915) leyse bil kaviyyi fi'z-Zuhrî derken, İbn Huzeyme (ö. 311/924) lâ yuhtaccu bihi der. Diğer tarafta İbn Adî

82 Elbânî, Silsiletü'l-ehâdisi'z-zaîfe ve eseruha's-seyyi'fi'l-ümme, I, 689.

83 Mevzû: 1. Buyurmadığı, yapmadığı ve takrir etmediği halde Resûlullaha yalandan nisbet edilen hadis; 2. Resûlullah’a nisbet filhakika doğru olsa da kizble cerhedilmiş olan bir râvinin rivâyet ettiği hadis (bk. Aydınlı, Hadis ıstılahları sölüğü, s. 100).

84 Deylemî, el-Firdevs bi mesüri'l-hitâb,367.

85 Münâvî, a.g.e, I, 80. Mecrûh: Kendisinde cerh sebeblerinin birinin veya birkaçının bulunduğu söylenerek tenkide uğraşım râvi. Huccet: hadis sahasındaki ehliyyeti her kes tarafından kabul edilen, rivâyet ettiği hadislerle ihticâc edilmeye lâyık olan râvi (bk. Aydınlı, Hadis ıstılahları sözlüğü, s. 94). 86 Ukaylî, Kitâbu'z-zuafâil-kebir, II, s. 163; İbnü’l-Cevzî, Kitâbu'l-mevzûât mine'l-ehâdis el-merfûât, III, 232.

87 İbnü’l-Cevzî, a.g.e, III, 232; Süyûtî, el-Leâlîü'l-masnûa fi'l-ehâdîsi'l-mevzûâ, II. 314. Leyse bi şey: Yahya İbn Ma’în bu sîgayı cerh için de kullanmakla beraber râvinin az hadis rivâyet etmiş biri olduğu manasında kullanır ki bu durumda cerh edici bir sîga olmaz ( bk. Aydınlı Abdullah, Hadis ıstılahları sölüğü, s. 89).

88 İbn Ebî Hâtim, el-Cerhi ve't-ta'dîl, III, 60. 89 Buhâri, et-Târihul'l-kebir, IV, 127.

(26)

(ö. 365/975) bu râviyi mârûfun fi's-sikât diye tanıtır.91 İbn Hanbel'e İbn Barkân

sorulduğunda: “Zührî dışında başkalarından rivâyeti kabul edilir”92 diye cevap

vemiştir. Süfyân es-Sevrî (ö. 161/975) ise İbn Barkân hakkında: “Ondan daha faziletli kimse görmedim” diyerek kanaatini beyan eder. İncelediğimiz kadarıyla Câfer b.

Barkân'ın rivâyetleri hakkında hemen hemen bütün âlimler, onun Zührî (ö.

124/741)'den rivâyet ettiği hadisler dışında diğer rivâyetlerinin kabul edildiğini söylemektedirler. Elbânî de bu hadisi mevzu olarak değerlendirmiştir.93

Netice itibariyle, Câfer b. Barkân’ın durumu ne olursa olsun, senedinde diğer uydurmacı râviler bulunduğundan dolayı hadisin uydurma olduğu kanaati ağır basmaktadır. 3 نبا ج یمستف هصعت لاو ،لاقاع یمست كبر عطأ مدآ لاھا ) . ض (

3. “Ey Adem oğlu! Rabbine itaat et ki akıllı olarak tanınırsın, O’na isyan etme değilse, cahil olarak tanınırsın”. Feyzu’l-kadîr, I, 86, hadis no: 64.

Münâvî, Süyûtî’nin Ebû Nuaym’dan94 rivâvyet ettiği bu hadisin senedinde Abdulazîz b. Ebi Recâ'nın bulunduğunu söyleyerek itirazda bulunur. Münâvî, bu râvi hakkında metrûk sıfatını kullanarak “Müellif bu hadisi hazfetmeliydi” diyerek Süyûtî'yi tenkit eder.95 Dârakutnî, Abdulazîz b. Ebi Recâ’nın metrûk olduğunu ve ona ait uydurma hadisleri içeren bir Musannef’in bulunduğunu söylemektedir.96 Zehebî bu

hadisi zikrettikten sonra haza bâtilûn diyerek hadisi rivâyet eden uydurmacı râviye

dikkat çeker.97 Elbânî de bu hadisi, vaddâ râvisinden dolayı mevzû olarak

değerlendirir.98

91 İbn Hacer, Tehzîbu’t-tehzîb, I, 301;Mizzî, Tehzîbu'l-kemâl fi esmâi'i-ricâl, V, 14. Sıka: Adâlet ve Zabt sıfatlarını tam olarak taşıyan râvi (bk. Aydınlı, a.g.e, s. 138).

92 Mizzî, a.g.e, V, 14.

93 Elbânî, Silsiletü'l-ehâdisi'z-zaîfe ve eseruha's-seyyi'fi'l-ümme, II, s. 217. 94 Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, VI, 345.

95 Münâvî, a.g.e, I, 86.

96 Zehebî, a.g.e, IV, s. 363; İbn Hacer, Lisânu’l-mîzân, II, s. 117. Metrûk: 1. İttihâm bi’l-Kizb, Kesretu’l-Galat, Fısk, Fartu’l-Gaflet gibi bir cerh sebebiyle tenkid edilen râvinin tek başına rivâyet ettiği hadis. 2. Sıka olduğu hiç belirtilmediği halde bir cerh sebebiyle cehedilmiş olan râvi. Bu râvi Zehebî ve Sehâvî’ye göre cerhin 3., Irâkî’ye göre 2., İbn Hacer’in Takrib’teki tertibine göre 10. mertebesindedir. Böyle bir râvinin rivâyet ettiği hadis hiçbir suretle alınmaz (bk. Aydınlı, a.g.e, s. 99). 97 Zehebî, a.g.e, IV, 363.

(27)

4 -و ينم ركب-وبأ أ هنم ان ركبوبأو ، رخلآاو ايندلا یف یخأ ة . ) ض (

4. “Ebû Bekir bendendir, ben de ondanım. Ebû Bekir dünya ve âhirette

benim kardeşimdir”. Feyzu’l-kadîr, I, 91, hadis no: 72.

Münâvî, Süyûtî’nin Deylemî’den99 rivâyet ettiği bu hadisin senedinde

Abdurrahmân b. Amr b. Cebele'nin bulunduğunu ve bu râvinin yalancı bir râvi olduğu gerekçesiyle, Süyûtî’ye itirazda bulunmuştur.100 Bu râvi hakkında İbn Hacer vâhin,101

zayîfûn ve metrûk; Ebû Hâtim (ö. 277/890) “Yalan söyliyordu, ben onun rivâyetini

almadım”102 Dârakutnî metrûkûn;103 Mizzî münkerü'l-hadis;104 demişlerdir. Elbânî de

hadise mevzû demiştir.105

5 -رخلآا حيباصمو ايندلا جرس مھنإف ءاملعلا اوعبتإ ة ) . ض (

5. “Ulamâyı ittiba edin, (onları izleyin) çünkü onlar dünyada etrafını aydınlatan ışıklar ve âhiretin kandilleridir.” Feyzu’l-kadîr, I, 106, hadis no: 94.

Münâvî, Süyûtî’nin Deylemî’den106 rivâyet ettiği bu hadisin senedinde

yalancılıkla ithâm edilen Kâsim b. İbrâhim el-Malatî'nin bulunduğunu söylemekte ve Süyûtî'nin “Kitabımda sahih Hadislerden başka bir şey almadım” dediğine ters düştüğünü hatırlatır.107 Adı geçen râvi hakkınd Dârakutnî kezzâb,108 Hatîb el-Bağdâdî (ö. 463/1070) lehû acâyib mine'l ebâtil,109 İbn Hacer etâ bi tâmmetin la tutâk,110

Aclûnî (ö. 1162/1748) zayıf,111 olduğunu söyler. Elbânî de bu hadisi mevzû olarak

değerlendirmiştir.112

99 Deylemî, e.g.e, I, 437. 100 Münâvî, a.g.e, I, 91.

101 İbn Hacer, el-İsâbe fi temyizi's-sahabe, III, 116. Zehebî ve Irâkî’ye göre vâhin ifadesi cerhin 4., Sehâvî’ye göre 5. mertebesinde bulunan bir râvi hakkında kullanılan sîgadır. Böyle bir râvinin rivâyet ettiği hadis i’tibâr için alınır (bk. Abdullah Aydınlı, e.g.e, s. 159).

102 Zehebî, a.g.e, IV, 305. 103 Zehebî, a.g.e, IV, 305.

104

Mizzî, a.g.e, IV, 112. 105 Elbânî, a.g.e, V, 109. 106 Deylemî, e.g.e, I, 71. 107 Münâvî, a.g.e, I,106. 108 Zehebî, a.g.e, V. S. 446. 109 İbn Hacer, a.g.e, IV, 456. 110 İbn Hacr, a.g.e, IV, 456.

111 Aclûnî, Keşfu'l-hafa ve müzil'l-ilbâs amme'ş-tehere mine'l-ehâdisi alâ elsineti'n-Nas, I, 36. 112 Elbânî, a.g.e, I, 556.

(28)

6 تاريود لا لاو ،رحا س لاو ناطي ش ا ھبرقي لا ضي بأ ك يد ا ھيف اراد نإ ف ؛ضي بلأا كيد لا اوذ ختإ اھلوح ) . ض (

6. "Beyaz horoz edinin. Çünkü beyaz horoz bulunan eve şeytan ve sihirbaz yaklaşamaz, etrafındaki evlere de yaklaşamaz”. Feyzu’l-kadîr, I, 111, hadis no: 101.

Münâvî, Süyûti’nin Taberânî’den113 rivâyet ettiği hadisin senedinde kezzâb olan Muhammed b. Muhsin el-Ukâşî'nin bulunduğunu söyleyip Süyûtî’ye itirazda bulunmaktadır.114 Bu râvi hakkında Süfyân es-Sevri (ö. 211/826) leyse bi sikatin,115

(Sika değildir), İbn Hacer kezzebûhû,116 (Onu Yalanlamışlardır), Yahyâ b. Maîn (ö. 233/ 847) kezzâb,117 Buhârî münkeru’l hadis,118 Dârakutnî metrûk, İbn Hibbân (ö. 354/965)'da şeyhûn yadaû'l hadis ale's-sikât,119 (Sıka râvilere nisbetle hadis uyduran

bir şeyhtir), demektedirler. Elbânî de bu hadis hakkında mevzû değerlendirmesinde bulunmuştur.120 7 -ةمايقلا موي ةلود مھل نإف ؛یدايأ ءارقفلا دنع اوذختإ ) . ض (

7. “Fakîrlere yardım ediniz, çünkü kıyâmet günü onların bir otoritesi (manevî nüfüzü) vardır”. Feyzu’l-kadîr, I, 113, hadis no: 104.

Ebû Nuaym (ö. 430/1038)'ın Hüseyin b. Alî (r.a) (ö. 61/680)'den rivâyet ettiği121 ve Süyûtî'nin zayıf olarak kaydettiği bu hadis üzerine Münâvî itiraz etmekte

113 Taberâni, el-Mu’cemü’l-evsat, I, 210. 114 Münâvî, a.g.e. I, 111.

115 Zehebî, a.g.e. VI, 319.

116 İbn Hacer, Takrîbu't-tehzib, II, 129. 117 İbn Hacer, Lisânu’l-mîzân, III, 245.

118 İbn Hacer, Tehzîbu’t-tehzîb, III, 689. Münkeru’l hadis: Zehebî ve Sehâvi’ye göre cerhin 5.,

mertebesinde bulunan râvi hakkında kullanılan bir sîge. Buhârî tabiri, kendilerinden hadis rivâyet etmenin helal olmadığı râviler hakkında kullanır (bk. Abdullah Aydınlı, Hadis ıstılahları sözlüğü, s. 112).

119 İbn Hacer, a.g.e, III, 52. 120 Elbânî, a.g.e, IV, 190. 121 Ebû Nuaym, e.g.e, IV, 71.

(29)

ve söz konusu hadisin mevzû olduğunu söylemektedir.122 Irâkî (ö. 806/1403) bu hadis hakkında seneduhu da’îfün,123 (Senedi zayıftır), İbn Hacer la asla leh (bilinen bir

senedi yok),124 Sehâvî (ö. 902/1496) hâzâ batılun,125 (Bu bâtıldır), demiştir. İbn Teymiyye (ö. 728/1328) bu hadis ve buna benzer olan "ر ختفا ه بو یر خف ر قفلا" hadisi hakkında: kilâhûmâ kezibun lâ yu’rafu fi şeyin min kütübi'l-Müslimin el-mârûfe (İkisi

de yalandır ve müslümanların tanınmış kitaplarında bulunmamaktadır),126 derken

Fettenî (ö. 936/1578)'de mevzû,127 olarak değerlendirmede bulunmuştur. Elbânî de bu hadise mevzû hükmünü vermiştir.128

8 داصر علاط سيلبإ نإف ،ءاسنلا اوقتاو ايندلا اوقت . يشب وھ امو ئ ی ف هديص ل قثوأ ب ه خوخف نم ءاسنلا نم ءايقتلأا ) . ض (

8. “Dünyadan ve kadınlardan sakının, çünkü İblis bakıp gözetler. Takvâ sahibi olanları avlamak için onun hiçbir tuzağı kadınlardan daha güçlü değildir”.

Feyzu’l-kadîr, I, 133, hadis no: 134

Münâvî, Süyûtî'nin Deylemî'den naklettiği bu hadis üzerine itirazda bulunup senette ismi geçen iki veddâ (uydurmacı), râvi olan Hişâm b. Ammâr ve Saît b. Sinan'nın bulunduğunu söyler.129 Saîd b. Sinan hakkından İbn Hanbel (ö. 241/855) leyse bi'l-kaviyyi fi’l hadis130 veda’îfûn131 (Hadiste güçlü değildir. Zayıftır), derken, İbn Maîn (ö. 233/847) leyse bi sika, Cüzcânî (ö. 543/1148) “Onun bütün hadislerinin mevzû olduklarından korkuyorum, çünkü başkaların rivâyet ettiği hadislere benzemiyorlar” demiştir. Buhâri, münkerû'l-Hadis132 (Hadisi münkerdir), Nesâî ise (ö. 303/915) metrûkûn133 (Terkedilmiştir), demektedirler.Hişâm b. Ammâr'a gelince, İbn

122 Münâvî, a.g.e, I, 113, (104).

123 Irâkî, el-Muğnî an hamli'l-esfâr fî'l-esfâr fi tahrîci mâ fî'l-İhya mine'l-ahbâr,I, 1086. 124 Aclûnî, a.g.e, I, 37.

125 Sehâvî, el-Mekâsıdü'l-hesene fi beyân-i kesîrin minel'l-ehâdîsi'l-müştehire ale'l-elsine, s. 9. 126 İbn Teymiyye, el-Fatâve’l-kübrâ, II, 196.

127 Fettenî, Tezkirratü'l-mevzûât,I, 175. 128 Elbânî, a.g.e. IV, 116.

129Münâvî, a.g.e, I, 133.

130 İbn. Hanbel, el-İlel ve mârifeti'i-ricâl, I, 129. 131 İbn Hacer, Tehzîbu’t-tehzîb, IV, 41.

132 İbn Hacer, a.g.e, IV, 41.

(30)

Hacer leyse bi sikatin,134 Ebû Hâtim (ö. 277/890) münkerû'l-hadis,135 demektedir.

Elbânî de bu hadisi mevzû olarak değerlendirmiştir.136

9 -زخلاو فوصلا ،نيترھشلا اورذحا ) . ض (

9. “İki şöhret kaynağından sakının: Yün ve ipek”. Feyzu’l-kadîr, I, 189, hadis no: 248.

Süyûtî'nin Deylemî’den137 naklettiği hadise Münâvî mevzû der ve itirazda bulunur. Münâvî Bu hadisin senedinde veddâ olan Ahmed b. Hüseyn es-Seffâr'ın

bulunduğunu, ayrıca Süyûtî bu hadisi Ebu Abdurrahman es-Sülemî'nin Sünen

es'Sûffiyye adlı eserinden naklettiğini ve adı geçen râvinin Sûfiler lehine hadis uydurduğunu dile getirir.138 Hüseyn es-Seffâr hakkında Zehebî zayıf,139 Hâkim (ö. 405/1014) kezzâbun lâ yuştagal bih140 (Onun rivâyet ettiği hadisiyle uğraşılmaz), derler. Yine Zehebî Ebu Abdurrahman es-Sülemî hakkında tekellemû fihi, (Aleyhinde konuşmuşlardır), derken, Hatib el-Bağdâdî de kâne yedaü'l-ehâdis li's-Sufiyye141

(Sûfiler lehine hadisler uydururdu), demektedir. Elbânî Ahmed b. Hüyseyn es-Seffâr'ın isminin maklûb142 olarak nakledildiğini, ve doğrusunun, el-Hüseyn b. Ahmed

es-Seffâr143 olduğunu ifade etmektedir. Hadisin senedinde ismi geçen iki vaddâ

râvinin bulunduğundan dolayı bu hadisin mevzû olduğu açıktır.

10 -نيطلاو ءاملاو ،ناينبلا یف هلام قفنأ اناوھ دبعب ﷲ دارأ اذإ ) . ض (

10. “Allah bir kimseyi alçaltmayı dilerse, onun malını binaya, suya ve çamura harcatır”. Feyzu’l-kadîr, I, 264, hadis no: 398.

134 İbn Hacer, Takrîbu't-Tehzib, II, 368. 135 İbn Hacer, Tehzîbu’t-tehzîb, I, 94. 136 Elbânî, a.g.e, V, 75.

137 Deylemî, e.g.e, I, 83. 138 Münâvî, a.g.e, I, 189.

139 Zehebî, Tezkiratü'l-huffâz, III, 831. 140 Elbânî, a.g.e. IV, 461.

141 Elbânî, a.g.e. IV, 461.

142 Maklûb: 1. Bir veya birkaç râvisi aynı tabakadan başkalarıyla değiştirilmiş olan hadis; 2. Sened veya metnindeki kelime veya cümlelerde takdimte’hirler yapılmış olan hadis; 3. Metninin isnadı alınıp diğer bir metnin başına diğerininkide bunun başına konmuş olan hadis. Maklûb’un çeşitlerini ve detayı görmek için (bk. Aydınlı, a.g.e, s. 92).

(31)

Münâvî, Süyûti’nin Beyhakî144 ve İbn Adî’den145 naklettiği bu hadisin senedinde mechul (Bilinmeyen), râvi olan Seleme b. Şurayh'in bulunduğunu, ayrıca Süyûtî'nin bu hadisi naklederken İbn Adî (ö. 365/975)'nin el-Kâmil fi zuafâi'r-ricâl adlı eserine atıfta bulunup, bu hadisi Enes b. Mâlik (ö. 93/711-12)'ten nakleden Ebu Yahya el-Vakkâr el-Mısrî adlı râvi hakkında İbn Adî'nin kanaatini nakletmeme sebebiyle itirazda bulunmuştur.146 Biz İbn Adî'nin adı geçen eserine baktığımızda İbn Adî, Enes b. Mâlik'ten bu hadisi rivâyet eden Ebu Yahya el-Vakkâr el-Mısri hakkında

kâne yadau'l-hadis ve yûsiluhâ, kâne minel kezzâbîn el-kibâr147 (Hadis uydurup mevsul şeklinde nakledirdi, büyük yalancılardandı), demektedir. Zehebî, Seleme b. Şureyh hakkında mechul,148 İbn Hacer ve İbn Ebî Hâtim de mechul,149 demektedirler.

Böylece bu hadis, İbn Adî'in rivâyetinde bulunan yalancı râvi Ebu Yahya Vakkâr el-Mısri'nin bulunmasından dolayı mevzûdur. Bununla beraber bu hadisi Beyhakî150 (ö.

458/1065) ve Taberânî151 (ö. 360/970) Muhammed b. Beşir el-Ensârî'den

nakletmişlerdir. Muhammed b. Beşir el-Ensârî sika bir râvidir, ancak bu sened zincirinde de mechul râvi olan Seleme b. Şureyh’in bulunması ve Heysemî'nin bu sened zinciriyle ilgili fihi men lem ârifhu152 (Senette tanımadığım kimse vardır),

demesi bu tariki de zayıf duruma düşürmektedir. Elbânî de râvisi Ebu Yahya

el-Vakkâr el-Mısri olan tarikini mevzû olarak değerlendirmiş; Beyhakî tarikini ise zayıf kabul etmiştir.153 11 -مھيفرتم یلإ مھرمأ لعج ◌ءوس موقب ﷲ دارا اذإ ً ً ) . ض (

11. “Allah bir kavme kötülük dilerse, azgınlarını başlarına reis eder”.

Feyzu’l-kadîr, I, 265. hadis no: 399.

Münâvî, Süyûtî'nin Deylemî'den rivâyet ettiği bu hadisin senedinde metruk olan Hafs b. Müslim es-Semerkandî'nin olduğunu söyler ve itirazda bulunur. Hafs b.

144 Beyhakî, el-Câmi li şuabi’l-îmân, XIII, 227-228. 145 İbn Adî, el-kâmil fi zuafâi'r-ricâl, IV, 174. 146 Münâvî, a.g.e, I, 264.

147 İbn Adî, a.g.e, IV, 174.

148 Zehebî, Mîzânu’l-i’tidâl fî nakdi’r-ricâl, III, 271.

149 İbn Hacer, Lisânu’l-mîzân, III, 69; İbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve't-ta'dîl, IV, 164. 150 Beyhakî, a.g.e, XIII, 227-228.

151 Taberânî, el-Mucemü’l-evsat, VIII, 381.

152 Heysemî, Mecmau'z-zevâid ve menbâu'l-fevâid, IV, 84. 153 Elbânî, a.g.e, V, 320.

(32)

Müslim es-Semerkandî hakkında Kuteybe b. Saîd (ö. 240/855) vâhin, Abdurrahman b.

Mehdî (ö. 198/813) kezzâb, derler. Ayrıca İbrahim b. Tahmân (ö. 163/780) Hafıs b. Müslim es-Semerkandî hakkında şöyle demektedir: “Sadece onun ibâdetinden örnek

alın yeter”.154 Yine Abdurrahman b. Mehdî Hafıs b. Müslim es-Semerkendî

konusunda “Vallâhi ondan hadis rivâyet etmek haramdır”155 demiştir. Buna benzer

Kuteybe b. Saîd de adı geçen râvi hakkında “Ne konuştuğunu bilmez”156 diyerek

tenkitte bulunmuştur. 12 -ا -اذإ ل قو ،حار قلا ءا م ن م ر جو ف يغرب ك يلعف عو جلا ب لك دت ش " : ی نم ا ھلھاو ايند لا ی لع رامدلا ) ." ض (

12. “Açlık senin için dayanılmaz hal aldığında, bir parça ekmek, bir miktar su al ve de ki: Dünyaya ve ehline diyeceğim şey: "Yerle yeksan olunuz!”. Feyzu’l-kadîr, I, 282, hadis no: 441

Münâvî, Süyûtî’nin Beyhakî’den157 rivâyet ettiği bu hadisin senedinde

metruk râvi olan el-Huseyin b.Abdulgaffâr’ın, ayrıca yalancı râvi olan Ebu Yahya el-Vakkâr el-Mısrî'nin bulunduğuna dikkat çeker ve itirazda bulunur.158 İsmi Huseyin b. Abdulgaffâr olan râvi hakkında Darakutnî metruk, İbn Adî de "Münker rivâyetleri

vardır; ayrıca bir zümreden hadis rivâyet eder ama yaşını dikkate aldığımızda onların zamanına yetişmiş olması imkansız görünmektedir."159 demektedir. İbn Adî, Ebu

Yahya el-Vakkâr el-Mısrî hakkında kâne yadau'l-hadis ve yûsiluhâ, kâne minel

kezzâbîn el-kibâr,160 demektedir. Elbânî de bu hadisi mevzû olarak değerlendirir,

ancak devamında sözkonusu hadisin başka zayıf tarikinin de bulunduğunu ve

senedinde de yalancılıkla itham edilen kimsenin olmadığını söylemektedir. O zayıf hadis şudur:161 " ةريرھ ابأ اي ! رامدلا اھلھأو ايندلا یلعو ،ءام نم زوكو فيغرب كيلعف ؛عوجلا دتشا اذإ "

154 Zehebî, a.g.e, II, 319.

155 İbn Hibbân, Kitâbu'l-mecrûhin mine'l-muhaddisîn ve'z-zuafâi ve'l-metrûkîn, I, 256. 156 İbn Hibbân, a.g.e, I, 256.

157 Beyhakî, a.g.e, XIII, 13. 158 Münâvî a.g.e, I, 282.

159 Zehebî, a.g.e, II, 295; İbn Hacer, Lisânu’l-mîzân, II, 295. 160 İbn Adî, a.g.e, IV, 174.

(33)

Böylece birinci isnadında yalancılıkla itham edilen râvinin bulunduğundan dolayı mevzû; ikinci isnadı ise zayıftır.

13 -عطلا لجرلا لقأ اذإ ا لم م ارون هفوج ئ ) . ض (

13. “Kişi az yediği zaman karnı nurla dolar”. Feyzu’l-kadîr" I, 293. hadis no: 469.

Münâvî, Süyûtî’nin Deylemî'den162 rivâyet ettiği bu hadise mevzû deyip

Süyûtî'nin zayıf değerlendirmesine karşı çıkmıştır. Münâvî bu hadisin senedinde geçen Allân el-Kerhî, İbrâhim b. Mehdî el-Eylî ve Muhammed b. İbrâhim el-Elâ'nın

vaddâ olduklarına dair nakillerde bulunmuştur.163 Zehebî, Allân el-Kerhî'nin adını, Allân b. Zeyd es-Sufî olarak kaydetmiş ve "ة برغ ق حلا ب لط" hadisini nakledip "Öyle görünüyor ki bu kişi (Allân b. Zeyid es-Sufi'yi kastederek) bu hadisi uydurmuştur"164 şeklinde yorumda bulunmuştur. İbn Hacer de Allân el-Kerhî hakkında aynı cümleyi kullanmıştır.165 İbrâhim b. Mehdî el-Eyli'ye gelince bazıları onun adının son kısmını el-İblî, bazıları da el-Eylî olarak kaydetmişlerdir. Mesela: Mizzî “el-İblî” şeklinde kayda geçirmiş ve onun meşhur bir vaddâ olduğunu söylemiştir. Bu kadarla da yetinmeyip onun hakkında şöyle demiştir: “Aslında kendisine ve rivâyet ettiği hadise hiç i’tibâr etmemek gerekir”.166 İbn Hacer onun adının son kısmını “el-Eylî” şeklinde kaydetmiş ve kezzebuhu, yeda'u'l-hadis,167 lafızlarıyla cerhetmiştir. Biz bu vaddâ

râvinin isminin son tarafıyla ilgili ihtilafları dikkatle inceledikten sonra farklı kişiler olmadıklarını sonuçta tek bir kişi olduğunu tesbit ettik. Muhammed b. İbrâhim el-Elâ hakkında kâne yesriku'l-hadis168 (Hadisi çalardı), ifâdesi geçer. Ayrıca İbn Adî (ö. 365/975) bu râvi hakkında âmmetu ahâdisihi gayrı mehfuze, (Genel olarak bu râvinin

rivâyetleri mehfuz değildir), derken, Dârakutnî kezzâb169 demektedir. Elbânî de bu

162 Deylemî, e.g.e, I, 290. 163 Münâvî, a.g.e, I, 293. 164 Zehebî, a.g.e, V, 133. 165 İbn Hacer, a.g.e, IV, 187. 166 Mizzî, a.g.e, II, 217.

167 İbn Hacer, Tekrîbu't-Tehzib, I, 45.

168 Zehebî, a.g.e, VI, 33. Sehâviye göre yesriku'l-hadis ifâdesi cerhin 3. mertebesinde bulunan râvi hakkında kullanılan bir sîgadır. Böyle bir râvinin rivâyet ettiği hadis hiçbir suretle alınmaz (bk. Aydınlı, a.g.e, s. 161). Serikatu’l-Hadis: Bir râvinin bir hocadan duymamış olduğu bir hadisi ondan duyduğunu iddia etmesi veya bir hocadan geldiği bilinen bir hadisi o hocanın tabakasından bir başka hocaya isnad etmesi.

(34)

râviler sebebiyle hadisi mevzû olarak değerlendirmiştir.170 Hadisin senedinde geçen üç vaddâ râvinin bulunduğundan dolayı hadis mevzûdur.

14 -ش لك هنم ﷲ فاخأ دبعلا ﷲ فاخ اذإ ئ ، لك نم ﷲ هفاخأ ﷲ دبعلا فخي مل اذإو ئش ) . ض (

14. “Eğer kul Allah'tan korkarsa Allah her şeyi ondan korkutur, eğer kul Allah'tan korkmazsa, Allah da onu her şeyden korkutur”. Feyzu’l-kadîr, I, 332. hadis no: 569.

Münâvî, Süyûtî'nin Beyhakî’den171 naklettiği bu hadise zayıf demesine karşı çıkıp, senette geçen yalancı râvi Amr b. Ziyâd'ın olduğunu söylemektedir.172 İbn Adî, Amr b. Ziyâd hakkında kane yesrik el-hadis, yuhaddis bi'l-bevâtil, Dârakutnî,

yadeu'l-hadis,173 İbn Ebî Hâtim de mechul174 demektedir. Biz Amr b. Ziyâd

konusunda ilgili kitapların hemen hemen hepsini inceledik, hepsinde de yukarıda zikrettiğimiz âlimlerin kanaatlerinin dışında izâfî bir bilgiye rastlamadık; demek ki bu râvi konusunda cerh ve tâdil âlimlerinin görüşleri aynıdır.

15 اذإ نيضرأ عبس یلإ هتھبج تحت ام هدوجس رھط دبعلا دجس ) . ض (

15. “Kul secde ettiğinde, secdesi yerin yedi kat aşağısına kadar alnının altındaki yeri temizler”. Feyzu’l-kadîr, I, 372, hadis no: 672.

Münâvî, Süyûtî'nin Taberânî’den175 rivâyet ettiği ve zayıf olarak

değerlendirdiği hadisin senedindeki Buzeyğ'in uydurmacılıkla itham edildiğine dair nakiller yaparak itirazda bulunmuştur. Ayrıca Münâvî, İbn Hibbân'ın adı geçen râvi hakkında “Sika râvilerden mevzû nakillerde bulunur” Heysemî'nin “Yalancılıkla itham edilmiştir”176 sözlerini nakleder. Buzeyğ'in adını Zehebî, Muhammed b. Buzeyğ

170 Elbânî, a.g.e, V, 366.

171 Beyhakî, a.g.e, II, 304; VIII, 297. 172 Münâvî, a.g.e, I, 332.

173 Zehebî, a.g.e, V, 215-216.

174 İbn Ebî Hâtim, a.g.e, III, 540. Mechul ifadesi Hadis öğrenimiyle şöhret kazanmamış veya alimler tarafından ilim talebesi olarak tanınmamış ve hadisi sadece tek bir râvi yoluyla gelen râvi hakkında kullanılan bir terimdir (bk. Aydınlı, a.g.e, s. 94).

175 Taberâni, a.g.e, V, 163. 176 Münâvî, a.g.e, I, 372.

Şekil

Tablo 2. el-Câmiu’s-sağîr’deki Hadisler ve Münâvî’nin İtirazları  Feyzu’l-Kadîr’deki Hadisler (I
Tablo 3. el-Câmiu’s-sağîr’deki Hadisler ve Münâvî’nin Yerinde  Olmayan Hükümleri

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca, Kurul’un Seri: V, No: 125 sayılı “Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında

Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi, Ankara Okulu 17.. Hayri Kırbaşoğlu, Alternatif Hadis

Hz. Peygamber’in veda haccı için ihrama Medine’nin güneybatısında yer alan Zülhuleyfe’de girdiği nakledilmektedir. 467 Rasûlullah, Medine’den hacca gelecek

Auralı migren olan grupta diğer gruplarla benzer şekilde, putamen volümündeki artış kontrol grubuna göre anlamlı olarak fazla saptandı (sağ putamen p<0,05,

vakada; yeni kemik olu~umlarmm humerus ' un distal 1/3 'O nde yogunla~tlgl ve di~er uzun kemik lerde has - tallkla ilgili sklerotik alanlar olu~madlQI lesp i t

Melanositik lezyonların tanı ve tedavisinde deneyimli bir kliniğimiz olan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı’ndan Bengü Nisa Akay

Fakat kendisini bir hakan oğ­ lu ve hakanın da üçüncü oğ’u imiş gibi farzetmiş yahut rahmeti', doktor Rıza Nur’un evlâtlığı olunca kendisini böyle

Sözgelimi, insana benzeyen son derece ak›ll› makineler yapmak yerine düflük zekal› ama küme halinde çal›flan birçok robotun bir ifli yapmak için programlanmas›,