• Sonuç bulunamadı

Spikerlik eğitiminde ses kalitesi ve boğumlama bozukluklarının düzeltilmesinde ses eğitimi yöntemlerinin etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Spikerlik eğitiminde ses kalitesi ve boğumlama bozukluklarının düzeltilmesinde ses eğitimi yöntemlerinin etkisi"

Copied!
89
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

MÜZİK ANABİLİM DALI

ŞAN BİLİM DALI

SPİKERLİK EĞİTİMİNDE

SES KALİTESİ VE BOĞUMLAMA

BOZUKLUKLARININ DÜZELTİLMESİNDE

SES EĞİTİMİ YÖNTEMLERİNİN ETKİSİ

Sena NUROL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Nalan YİĞİT

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

den yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Sena N

(İmza)

 

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerin

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Sena NUROL tarafından hazırlanan Spikerlik Eğitiminde Ses Kalitesi ve

Boğumlama Bozukluklarının Düzeltilmesinde Ses Eğitimi Yöntemlerinin Etkisi

başlıklı bu çalışma 12 / 06 / 2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Doç. Dr. Nalan YİĞİT Danışman İmza

Yrd. Doç. Dr. Sema SEVİNÇ Üye İmza

Yrd. Doç. Dr. Nurtuğ BARIŞERİ

AHMETHAN Üye İmza

 

 

(4)

TEŞEKKÜR

Çalışmamın her aşamasında değerli yardım ve katkıları ile beni yönlendiren danışmanım Doç. Dr. Nalan YİĞİT’e; çalışmamı işbirliği içerisinde sürdürdüğüm S. Ü. Meram Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Anabilim Dalı Başkanlığına ve kişilerin teşhis ve değerlendirilmesinde desteklerini esirgemeyen Doç. Dr. Kayhan ÖZTÜRK’e ve Arş. Gör. Dr. Akhmad AZİMOV’a; verilerin elde edilmesi aşamasında yardımlarını gördüğüm Yrd. Doç. Dr. Sema SEVİNÇ ve Öğr. Gör. Halil GÜNTAN’a; verilerin istatistik analizlerinde yardımcı olan S.Ü. Ziraat Fakültesi Zooteni Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç Dr. Abdurrahman TOZLUCA’ya ve hayatımın her döneminde her türlü destekleriyle yanımda olan çok kıymetli aileme teşekkürü borç bilirim.

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Sena NUROL Numarası: 064251021002 Ana Bilim /

Bilim Dalı Müzik / Şan

Ö

ğrencinin Danışmanı Doç. Dr. Nalan YİĞİT

Tezin Adı Spikerlik Eğitiminde Ses Kalitesi ve Boğumlama Bozukluklarının Düzeltilmesinde Ses Eğitimi Yöntemlerinin Etkisi

ÖZET

Bu çalışma, seslerini profesyonel olarak kullanacak olan spikerlik eğitimi alan bireylerde ses kalitesi ve boğumlama bozukluklarının düzeltilmesinde ses eğitiminin etkisini araştırmak amacıyla yapılmıştır.

Çalışmada, spikerlik eğitimi almakta olan bireylerin, yapılan ses akustik ve aerodinamik ölçümler ve perseptüel değerlendirme sonuçlarına göre ses kalitesi ve /veya boğumlama bozuklukları olanlar belirlenmiştir. Ses kalitesi ve/veya boğumlama bozukluğu olan 16 öğrenci 8’er kişilik iki gruba ayrılarak, bunlardan biri “kontrol grubu”, diğeri de “deney grubu” olarak adlandırılmıştır. Bireylerden yapılan ölçüm ve değerlendirme verileri, “çalışma öncesi veriler” olarak alınmıştır.

Kontrol grubundaki bireylere hiçbir uygulama yapılmamış, deney grubundaki bireylere ise 10 hafta süreyle ses eğitimi uygulanmıştır. Bu süre sonunda, çalışma öncesinde yapılan ölçüm ve değerlendirmeler her iki grupta da yeniden yapılmıştır. Kontrol ve deney gruplarından, çalışma öncesinde ve çalışma sonrasında elde edilen veriler istatistik olarak analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda kontrol ve deney grupları arasında, hem çalışma öncesinde, hem de çalışma sonrasında S dışında elde edilen akustik ve aerodinamik ölçüm verileri (Fo (Temel Frekans), Jitter, Shimmer, NHR (Noice Harmonic Ratio), MFS (Maksimum Fonasyon Süresi), S, Z ve S/Z oranı) bakımlarından önemli farklılıklar bulunmamıştır. Akustik değerlendirmelerde önemli farkın bulunmaması öğrencilerin tümünde ses probleminin olmadığını göstermektedir.

Kontrol ve deney grupları arasında, çalışma süresince akustik ve aerodinamik özelliklerde saptanan değişmeler bakımından, S dışındaki özelliklerde istatistiksel olarak önemli farklılık olmadığı saptanmıştır.

Perseptüel değerlendirme sonucunda elde edilen verilerin (/r/ (gılama), /s/ (ıslıklama), /ş/, /c/, /ç/, /z/, Hızlı Boğumlama, Ağır Boğumlama, Şiddete İlişkin Bozukluk, Perdeye İlişkin Bozukluk, Tona İlişkin Bozukluk (Garık ses ve gırtlak sesi) değerlendirmesi sonucunda, bu bozukluklar bakımından kontrol grubunda değişme olmadığı, ancak deney grubunda gelişme sağlandığı belirlenmiştir.

(6)

Bu sonuçlar ışığında ses eğitiminin sağlıklı seslerin akustik özelliklerinde önemli bir değişme meydana getirmediği, bunun yanında, perseptüel değerlendirme ile belirlenen boğumlama ve ses kalitesi bozukluklarında gelişme sağlandığı sonucuna varılmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(7)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Name and Surname Sena NUROL Number: 064251021002 Department / Division Music / Voice Training

Student’s Advisor Assoc. Prof. Dr. Nalan YİĞİT

Name of Thesis

Voice Quality in Education of Speakers and the Effects of Voice Training methods on the Correction of Articulatory Disorders

SUMMARY

This study was conducted to investigate the effects of voice training on correction of voice quality and articulatory disorders in individuals who receive speaker training because they will use their voice professionally.

In the study, among the individuals who received speaker training, those who suffered from voice quality and/or articulatory disorders were determined on the basis of voice acoustic and aerodynamic measurements and the results of perceptual evaluation. 16 students who suffered from voice quality and/or articulatory disorders were divided into two groups, each with 8 students, and one was named the “control group” while the other one was named the “experimental group”. The data obtained from measurements and evaluations of individuals were named “pre-experimental study data”.

No tests were administered to the individuals in the control group whereas the individuals in the experimental group were given voice control training for a period of 10 weeks. At the end of this period, the measurements and evaluations made before the study were conducted again in both groups. The data obtained from the control and experimental groups before and after the study were analysed statistically. As a result of the analyses made, except for S, no significant differences were found between the control and experimental groups both before and after the study in terms of acoustic and aerodynamic measurement data (Fo (Fundamental Frequency), Jitter, Shimmer, NHR (Noice Harmonic Ratio), MFS (Maximum Phonation Period), S, Z and S/Z ratio). The fact that no significant differences were found in acoustic evaluations indicates that not all the students suffer from vocal disorders.

It was found that there were no statistically significant differences in the features except for S between the control and the experimental groups in terms of the changes observed in acoustic and aerodynamic properties during the study.

As a result of the perceptual evaluation of the data in terms of (/r/ (guttural), /s/ (hissing), /sh/, /dz/, /t∫/, /z/, Quick Articulation, Slow Articulation, Disorder of Intensity, Disorder of Pitch, Disorder of Tone (Gargling voice and Guttural voice), it was found that there was no change in the control group in terms of these disorders but that progress had been made in the experimental group.

(8)

In light of these findings, it was concluded that voice training did not bring about a significant change in acoustic features of healty voices but progress was made in articulatory and voice quality disorders that were determined via a perceptual evaluation.

 

 

 

(9)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... ii

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... iii

TEŞEKKÜR ... iv ÖZET ... v SUMMARY ... vii İÇİNDEKİLER ... ix KISALTMALAR ...x TABLOLAR LİSTESİ ... xi

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xii

EKLER LİSTESİ... xiv

1. GİRİŞ ...1

2. KURAMSAL YAKLAŞIMLAR VE KAYNAK ARAŞTIRMASI ...4

2.1. Spiker Kavramı ...4

2.1.1. Spikerlik eğitiminde konuşma eğitimi ve önemi ...5

2.2. İnsan Sesinin Oluşumu ...7

2.2.1. İnsan sesini oluşturan öğeler ...7

2.2.2. İnsan sesinin karakterini ve kalitesini belirleyen etkenler ...10

2.3. Ses Bozuklukları...12

2.3.1. Ses bozukluğu türleri ...12

2.3.2. Ses bozukluk nedenleri ...13

2.4. Boğumlama ...16

2.4.1. Başlıca boğumlama kusurları ...17

3. YÖNTEM ...21

3.1. Çalışma Grupları (Deney – Kontrol) ...21

3.2. Araştırmanın Modeli ...21

3.2.1. Denel işlem ...21

3.3. Deney Grubuyla Yapılan Ses Eğitimi Çalışmaları ...24

3.4. Verilerin Elde Edilmesi ...24

3.5. Verilerin Analizi ...24

3.6. Gözlemciler Arası Uyum Analizi ...25

4. BULGULAR VE YORUMLAR ...27

4.1. Akustik Analiz ve Aerodinamik Ölçümlere İlişkin Elde Edilen Bulgular ...…..27

4.2. Akustik Analiz ve Aerodinamik Ölçümlerden Elde Edilen Bulgulara İlişkin Yorumlar ...39

4.3. Kişisel Bilgi Formundan Elde Edilen Bulgular ve Yorumlar ...42

4.4. Konuşkanlık İndeksi (Talk Activeness Index) Formundan Elde Edilen Bulgular ve Yorumlar ...43

4.5. Ses Bozukluğu Skoru (Voice Handicap Index) Anket Formu’ndan Elde Edilen Bulgular ve Yorumlar ...43

4.6. Boğumlama ve Ses Kalitesi Bozukluğuna İlişkin Bulgular ve Yorumlar ...44

4.7. Görüş Bildirme Formundan Elde Edilen Bulgular ve Yorumlar ...50

5. SONUÇ ...52

KAYNAKÇA ...54

EKLER ...58

(10)

KISALTMALAR

CSL : Bilgisayarlı konuşma laboratuarı Fo : Fundamental frekans

MFS : Maksimum fonasyon süresi NHR : Gürültü harmoni oranı

SBS : Ses bozukluğu skoru Jitt : Jitter

Shim : Shimmer

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 4.1.1. Sesin akustik ve aerodinamik özelliklerinin çalışma öncesi

değerleri ...27 Tablo 4.1.2. Sesin akustik ve aerodinamik özelliklerinin çalışma sonrası

değerleri ...28 Tablo 4.1.3. Ölçülen özellikler bakımından çalışma öncesi ve çalışma sonrası

ölçülen değerler arasındaki farklara ait ortalamalar...33 Tablo 4.1.4. Kontrol ve deney gruplarında çalışma öncesi ve çalışma

sonrasında ölçülen değerler arasındaki farkların ortalamaları ve

standart sapmaları ...38 Tablo 4.6.1 Boğumlama ve ses kalitesi bozuklukları değerlendirmesi yapan

üç uzmanın ortak ve farklı karar verme oranları...44 Tablo 4.6.2. Boğumlama ve ses kalitesi bozukluklarına ait değerler ...45

(12)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 3.1. Araştırmanın yürütülme planı ...26 Şekil 4.1.1. Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası

Fo değerlerinin karşılaştırılması...29 Şekil 4.1.2. Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası

Jitter değerlerinin karşılaştırılması ...29 Şekil 4.1.3. Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası

Shimmer değerlerinin karşılaştırılması ...30 Şekil 4.1.4 . Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası

NHR değerlerinin karşılaştırılması ...30 Şekil 4.1.5. Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası

MFS değerlerinin karşılaştırılması...31 Şekil 4.1.6. Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası

S değerlerinin karşılaştırılması...31 Şekil 4.1.7. Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası

Z değerlerinin karşılaştırılması ...32 Şekil 4.1.8 Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası

S/Z oranı değerlerinin karşılaştırılması...32 Şekil 4.1.9. Çalışma öncesi ve çalışma sonrasında ölçülen Fo değerleri

arasındaki ortalama farklar...34 Şekil 4.1.10. Çalışma öncesi ve çalışma sonrasında ölçülen Jitter değerleri

arasındaki ortalama farklar...34 Şekil 4.1.11. Çalışma öncesi ve çalışma sonrasında ölçülen Shimmer

değerleri arasındaki ortalama farklar ...35 Şekil 4.1.12. Çalışma öncesi ve çalışma sonrasında ölçülen NHR değerleri

arasındaki ortalama farklar...35 Şekil 4.1.13. Çalışma öncesi ve çalışma sonrasında ölçülen MFS değerleri

(13)

Şekil 4.1.14. Çalışma öncesi ve çalışma sonrasında ölçülen S değerleri

arasındaki ortalama farklar...36 Şekil 4.1.15. Çalışma öncesi ve çalışma sonrasında ölçülen Z değerleri

arasındaki ortalama farklar...37 Şekil 4.1.16 Çalışma öncesi ve çalışma sonrasında ölçülen S/Z oranı değerleri

(14)

EKLER LİSTESİ

Ek 1. Ses Koruma Yolları

Ek 2. Kişisel Bilgi Formu

Ek 3. Konuşkanlık İndeksi (Talk Activeness Index)

Ek 4. Ses Bozukluğu Skoru (Voice Handicap Index) Anket Formu Ek 5. Boğumlama ve Ses Kalitesi Bozukluğu Değerlendirme Formu Ek 6. Görüş Bildirme Formu

Ek 7. haftalık Çalışma Planı

Ek 8. Uzman 1 (Araştırıcı) tarafından yapılan boğumlama ve ses bozuklukları değerlendirmeleri

Ek 9. Uzman 2 tarafından yapılan boğumlama ve ses bozuklukları değerlendirmeleri

Ek 10. Uzman 3 tarafından yapılan boğumlama ve ses bozuklukları değerlendirmeleri

(15)

1. GİRİŞ

İnsanlar mesleklerini icra ederken bedenlerinin farklı özelliklerini kullanırlar. Mesleklerinin icrasında seslerini kullanan kişiler için “Profesyonel Ses Kullanıcısı” tanımlaması yapılmaktadır.

Mesleğini icra ederken seslerini kullanmayan kişilerdeki ses bozuklukları, mesleklerini yürütmelerine engel değilken, profesyonel ses kullanıcılarının seslerindeki bozulma mesleklerini sürdürememelerine yol açar.

Mutlaka ses eğitiminden geçmiş olması gereken profesyonel konuşmacı öncelikle ses organlarını tanımalı, ses organlarının işlevlerini, fonksiyonlarını, seslendirmede hangi organların hangi hareketlerle hangi sesleri çıkardığını bilmeli, doğru ve güzel bir konuşmanın ya da seslendirmenin gerektirdiği tüm bu önemli noktalara dikkat etmelidir (Alçın, 1999).

Mesleği konuşmak olan profesyonel elemanın yani spikerin mesleki özellikleri onun herhangi bir konuşmacıdan daha yetenekli ve donanımlı olmasını gerekli kılmaktadır (Kayador, 1993: 26).

Çünkü spikerlik mesleğinde en önemli özellik doğru ve güzel konuşmadır.

“Konuşma; ses kelime ve söz akımından meydana geldiğine göre bir sözü açıkça anlatabilmek, söz ve anlatımın inandırıcı olması, söz ve anlatımda güzelliğe ulaşabilmek, diksiyon sanatının başlıca amacıdır” (Şenbay, 1990: 4).

“Konuşma tanım olarak, kişinin kendisi ve çevresiyle dengeli ilişkiler kurmasına ve sürdürmesine yarayan; geleneksel sesli sembollerin kullanıldığı iletişim sistemidir. Konuşma, akciğerden çıkan havanın sese dönüşmesidir. Bu ses, ses tellerinin üst tarafındaki boşlukların, boğaz, yumuşak damak, küçük dil, dil ve dudakların çeşitli şekillere girerek ünlü ve ünsüz sesleri oluşturmasıyla anlamlı bir konuşmaya dönüşür” (Ömür, 2001: 32).

Konuşma sesleri 2 grupta incelenir; ünlüler ve ünsüzler. Ünlülerin seslendirilmesi (söyleniş) olarak adlandırılırken ünsüzlerin seslendirilmesi boğumlama olarak tanımlanmaktadır.

Ünlülerde ağız boşluğunun aldığı şekil önemlidir. Ünlü sesler gırtlağa özgüdür. Çünkü gırtlak süzgecinden geçerek dile getirilirler. Fakat gırtlakta oluşmazlar.

(16)

“Ünsüzler ise soluğun gırtlaktan sonra soluk borusu üzerinde herhangi bir yerde kısmen ya da tamamen engele uğraması sonucu çıkan seslerdir” (Ömür, 2001: 33).

Her iki durumda da solunumun etkisi büyüktür.

“İyi bir sese sahip olmak, dilimizi doğru ve güzel konuşmak amacını taşıyorsak, her şeyden önce bilinçli solunum yapabilmeyi öğrenmemiz gerekecektir. Soluk almayı, tutmayı, konuşma sırasında bu soluğu bilinçli kullanmayı başarabilenler, konuşma eğitimlerinin sonraki aşamalarında daha az güçlükle karşılaşacaklardır” (Çevik, 2002: 1).

Solunum çalışmalarından sonra “ses” ile ilgili bir takım özelliklerinde öğrenilmesi gerekir.

“Ses çıkarırken, dil normal duruşunu yitirir ve adeta kabararak biraz uzar. Tabii ki küçük dilin, dişetlerinin, dişlerin, dudakların, damakların ve çenelerin (özellikle alt çenenin) de önemli katkıları vardır. En doğrusu burundan soluk aldıktan sonra dişleri sıkmadan alt çeneyi rahat bırakmak ve ağzı açmaktadır” (Çevik, 2002: 13).

Çene, dudak ve dil kontrolü ile gırtlak serbestisinin sağlanması sesin diyafram üzerinde durması, larenkse üstten baskı yapma eğiliminin önlenmesi güzel bir konuşma sesinin ve sağlam bir telaffuzun oluşmasına yardımcı olacaktır (Manchester, 1907).

Tüm bu oluşumların yanı sıra sesin rezonans boşluklarında büyütülerek zenginleştirilmesiyle de maskeye yerleşmesi sağlanır. Her zaman ihtiyaç duyduğumuz ve işleyebileceğimiz rezonans alanı; yanaklar, gözler ve alında bulabileceğimiz mümkün olan en yüksek düzeydir.

Sesin rezonasyonunu da içeren artikülasyonun doğru yapılmasıyla da ses kalitesinde olumlu değişimler elde edilebilir.

“Boğumlama anlamlı sesletmenin temel koşuludur. İyi bir boğumlanma olmadan konuşma anlaşılmaz. Çok yüksek sesle konuşulsa da boğumlama yetersiz kaldığı sürece, söylenenler iyi anlaşılmayacak ve konuşma etkisiz kalacaktır” (Özben, 1989: 43).

(17)

Bütün bu sebepler göz önünde bulundurularak çalışmanın amacı, sesini profesyonel anlamda kullanacak olan spikerlik eğitimi alan bireylerde ses kalitesi ve boğumlama bozukluklarının düzeltilmesinde ses eğitimi yöntemlerinin etkisini araştırmaktır .

Bu amaca yönelik olarak problem cümlesi: “Spikerlik eğitiminde ses kalitesi ve boğumlama bozukluklarının düzeltilmesinde ses eğitimi yöntemlerinin etkisinin incelenmesi” şeklinde oluşturulmuştur. Buna göre, bu araştırmada aşağıdaki alt problemlere çözüm aranacaktır:

 Ses eğitimi yöntemleri sesin akustik özelliklerini (Fo, Jitter, Shimmer, NHR) nasıl etkilemektedir?

 Ses eğitimi yöntemleri aerodinamik açıdan solunum fonksiyonlarını (MFS, S, Z değerlerini ve oranını) nasıl etkilemektedir?

 Ses eğitimi yöntemleri ünsüzlerin seslendirilme bozukluklarını nasıl etkilemektedir?

 Ses eğitimi yöntemleri şiddete, perdeye ve tona ilişkin bozuklukları nasıl etkilemektedir?

Profesyonel olarak ses kullanımını gerektiren spikerlik mesleğine sahip olacak bireylerin, aldıkları ses eğitimi sonucunda, yeterli solunum, doğru boğumlama ve kaliteli ses oluşumuna ulaşıp ulaşmadıklarının tespit edilmesi gerekir.

Bu çalışma, spikerlik eğitiminde ses kalitesi ve boğumlama bozukluklarının düzeltilmesinde ses eğitimi yöntemlerinin kullanılabilirliğinin ortaya konması ve bu alanda yapılmamış bir çalışma olması bakımından önem teşkil etmektedir.

(18)

2. KURAMSAL YAKLAŞIMLAR VE KAYNAK ARAŞTIRMASI

“Toplumsal yaşamın bir gereği olan iletişimin en önemli öğelerinden birisi konuşmadır. İnsanlar bu yolla duygu ve düşüncelerini birbirlerine aktarabilir, birbirlerini anlayabilirler. İletişim bir organizmanın ürettiği, organizmalar için anlamlı olan ve böylelikle anlam davranışlarını etkileyen sinyallerden oluşur” (Özgür, 2003: 5).

İletişim konusunda yapılan araştırmalar konuşmacının iletişimde ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. İnsanın sosyal ilişkilerini sürdürebilmesi için en fazla ihtiyaç duyduğu beceri olan konuşma günlük hayatın ayrılmaz bir parçasıdır (http: 1).

“Duygu ve düşüncelerimizi, görüp yaşadıklarımızı, karşımızdakilere sözle iletme ve paylaşma işidir. Toplumdaki rolü ve statüsü ne olursa olsun herkes uğraşısının gerektirdiği konuşmaları yaparak amacına ulaşmaya çalışır” (Vural, 2003: 13).

Uğraşısı radyo ve televizyon mikrofonlarında topluma seslenmek olan spikerlik mesleği üyeleri haber verme, eğitme, eğlendirme, mal ve hizmetlerin tanıtımı işlevlerini yerine getirmektedirler.

2.1. Spiker Kavramı

“Spiker (Speaker) konuşmacı demektir. İngilizce “to speak” fiilinden türemiş olan “speaker” sözcüğü temel olarak “belli bir zaman dilimi içinde konuşan kimse” anlamına gelmektedir. Bundan başka “topluluk karşısında konuşma yapan kişi”, “bir dili konuşan insan” anlamlarını da taşımaktadır.

“Collins Cebuild English Language Dictionary”de (1987), dilimizde “spiker” biçiminde yazılıp okunan, konumuz kapsamındaki “speaker” sözcüğü, “radyo ve televizyon istasyonlarında bir metni okumakla, bir sahneyi yorumlamakla görevli kişi” olarak açıklanmaktadır (Aktaran: Kayador, 1993: 4 ).

Almancada ise, bu kavram “ansager” ve “sprecher” sözcükleriyle ifade edilmektedir. “Deutscher Taschenbuch Verlag”da (1984), “ansager” sözcüğü yalnız “radyo ve televizyonda programı sunan kimse” olarak değerlendirilirken, “sprecher” daha fazla anlam ifade etmektedir. İlk olarak sözlükte konuşan kişi tanımı yer alıyor.

(19)

Daha sonraki tanımı “radyo televizyon sunucusu” biçimindedir (Aktaran: Kayador, 1993: 5).

“Kavramı daha iyi açıklayabilmek için sözlük anlamının dışında, ilgili kuruluşların ve uzmanların konuya yaklaşımlarını incelemekte yarar var. Ülkemizin şu anda tek yasal ve kamusal radyo televizyon örgütü olan TRT’nin hizmet yönetmeliğinde bir meslek olarak “spiker” sözcüğü kullanılmakta ve görev tanımı şöyle yapılmaktadır: Spikerlik hizmeti, dilbilgisi, fonetik, diksiyon, boğumlama, vurgulama, tonlama hataları yapmadan doğru, güzel konuşmak metinleri özelliklerine göre değerlendirmek yapım ve yayın çalışmalarına sesle katılmak, stüdyo da günlük yayın çizelgesine uygun olarak yayını estetik bir bütünlükle yürütmektedir” (Kayador, 1993: 6).

2.1.1. Spikerlik eğitiminde konuşma eğitimi ve önemi

Kitle iletişim araçlarında söz söyleyen kişiler, aynı zamanda birer konuşma öğretmenidir. Bu nedenle bu kurumlarda görev almak isteyenlerin, kapsamlı bir konuşma eğitiminden geçmeleri gereklidir.

 Kaliteli bir ses için en gerekli etmen olan nefesin doğru ve kontrollü bir biçimde alınıp kullanılabilmesi ve bu özelliğinin sistemli çalışmalarla geliştirilmesi,

 Ses niteliğini belirleyen; ses yüksekliği, ses şiddeti ve tınısı gibi temel özelliklerin ciddi çalışmalarla geliştirilmesi,

 Sesin maskeye oturması olarak nitelenen, sesin ağız boşluğunda ve burunda son şeklini ve en güzel biçimde alması,

 Seslerin boğumlanmasında oluşan bozukluklarının giderilmesine yönelik boğumlamayı gerçekleştiren kasların çalıştırılması ve rahatlıkla kullanılabilir duruma getirilmesi.

Sunuculuk-spikerlik eğitimi programı içeriğinde olması gereken ve bir spiker için mutlaka sağlanması gereken hususlardır.

Topluluk karşısında konuşmanın bir takım teknik ve kültürel özellikleri vardır. Spikerliğin esası olarak kabul edilebilecek “topluluk karşısında konuşma” eyleminin

(20)

temelinde ise öncelikle kontrollü ses kullanımı bulunmaktadır. Konuşma için sese ihtiyaç vardır.

“Konuşmada anlatım ile etkinlik sese dayanır. Sesin tonları, titreşimleri, değişimleri, süresi, yoğunluk ve oylumca artıp eksilmesi bunlar işe karışmadan tek başlarına sözcükler anlamsız ve anlatımsız kalır. Bir dilin sözcükleri, çoğunlukla anlam bakımından zengin olabilir. Bu zenginlik içinde seçtiğimiz ve belirtmeyi amaçladığımız anlamı, ancak ses ile sesin birleşimleriyle belirleyebiliriz. Çünkü konuşmada sözcüklerin anlamını dil değil ses belirler ve sınırlandırır” (Taşer, 1992: 57).

Ses: Konuşma sırasında, boğumlanan sözcüklerle birlikte işitilen özgül öğe. Bu öğe: konuşma seslerinin yüksekliğini, niteliğini, perdesini, süresini, bunların türlü oranlarda değişim ve karışımı ile meydana gelen sınırsız çeşitlemeleri içerir (Taşer, 1992: 56).

Sesin şiddeti, ses kirişlerinin titreşimindeki enerjiye bağlıdır (Taşer, 1992: 57).

Sesin asal perdesini belirleyen, genel olarak ses kirişlerinin titreşim hızıdır. Yüksek tonlar, ses kirişlerinin ard arda yaptıkları titreşimden doğar, sesin hızını da kirişlerin uzunluğu, kalınlığı ve gerginliği belirler.

Periyodik titreşimlerin bir araya gelmesi ile oluşan tını ise sesin en zor tanımlanabilen özelliğidir. Sese hoşluk ve kuvvet verir. Kısık, pürüzlü, madensel, burunsu, hırıltılı, buğulu sesler, tınlatıcıların işlevlerini iyi yapmamalarının sonucudur (Taşer, 1992: 106).

Sesin tını ve kalitesi çeşitli titreşim odalarının yani boğazın, göğüs boşluğunun ve ağzın, boyut ve biçimlerine bağlıdır (Taşer, 1992: 98).

Ses kalitesi kord vokal vibrasyonu ve rezonans ile belirlenir. Fonasyon, vokal kordların vibrasyon düzenince oluşturulan hava pulsasyonlarının hareket tarzını kapsar. Açılma, kapanma, glottik aralığın kapalı fazları birbirleri ile ilişkili olarak değişir. Bu faktörler, kompleks vokal sesi kapsayan harmonik parsiyellerin sayı ve nispeten şiddetini ve dolayısı ile ses kalitesini etkileyebilirler.

(21)

Sesin farenks, ağız ve burun (rezonans)’dan geçerken mondifikasyonu, yüksek tanıların ve larinksden üretilen kompleks seslerdeki diğer parsiyellerin seçici olarak vurgulanması ve boğulması sonucu oluşur.

Fonasyonsuz konuşma fısıldamadır. Fısıldama konuşmasında kord vokaller titreşmez, fonasyon yoktur ve hava, solunum yolu duvarındaki düzensizliklerden hızla geçerek türbülan olurken üretilen ses, solunum seslerinden oluşan nispeten zayıf bir gürültüdür (gerçek ve yalancı vokal kıvrımlar). Bu türbülan hava gürültüsü, vokal ses glottisden yükseldiğinde olduğu gibi, ağız, farenks ve burundaki rezonans sonucu oluşur. Vokal kordlar titreştiğinde perde ve birçok belirleyici vokal kalitelere sahip olan ve kişinin sesini belirleyen ses oluşur (Ballenger ve Snow (t.y.): 439).

2.2. İnsan Sesinin Oluşumu

2.2.1. İnsan sesini oluşturan öğeler

“İnsan sesinin oluşumu ve algılanması aşağıdaki sistemlerin bir arada bulunması ve uyumlu çalışması ile mümkündür.

 Algılayan sistem (İşitme/denetleme sistemi)

Sesin doğru solunum, fonasyon, rezonans ve artikülasyon ile doğru frekanslarda oluşturulabilmesi için, ses dalgalarını beyne ulaştıran ve beyin tarafından algılanarak denetlenmesini, düzenlenmesini sağlayan sistemdir (kulak ve beyin).

 Solunum Aygıtı harekete geçiren sistem (Aktivatör sistem)

Sesin oluşumunda gerekli havayı düzenleyen organlardan oluşur ve titreşimi sağlayan sistemin kaynağıdır (soluk).

Temel işlevi organizmanın oksijen gereksinimini karşılamak ve ses üretimi (fonasyon) için gerekli enerjiyi sağlamak olan solunum (Çevik, 1999: 7); soluk alma (inspirasyon), soluk verme (ekspirasyon) göğüs kafesi, boyun sırt ve karın kaslarının koordine çalışması sonucu gerçekleşir.

“Sesin üretilmesi kullanılması ve korunması için bu fonksiyonunun çok iyi bir şekilde yerine getirilmesi gereklidir. Tam kas ve iskelet sisteminin koordine çalışması sonucu solunumun iki ana komponenti karşımıza çıkar. Thorasic (göğüs) solunumu, ikincisi abdominal (karın) solunumudur” (Belgin, 1995: 3).

(22)

“Göğüs (toraks) karın (abdomen) solunumu veya diyaframatik solunum denilen göğüs kafesinin alt kısmı ile karın kaslarının kullanıldığı solunum yöntemiyle, soluk verirken basınç ve soluk akış ayarı en ince şekilde yapılabilmektedir. Bu vokal, kordlarının kapanma kalitesinde çok önemlidir. Doğru soluk alıp vermek, doğru ve kaliteli bir ses üretimi için temel işlev görür” (Yiğit, 1998: 29).

“Üç solunum biçimi vardır: Bunlardan biri üst kaburga ve köprücük kemiklerinin, ikincisi alt kaburga kemiklerinin, üçüncüsü de diyaframın hareketiyle gerçekleşir. Üst kısımda gerçekleşen solunum, konuşma için engelleyicidir. Bu nedenle, göğüs boşluğundan ve diyaframdan yapılan solunum biçimleri yeğlenmelidir” (Özben, 1989: 35).

Ses sisteminde olumsuz etkisi bulunmayan, akciğerlerin daha çok genişleyerek, daha çok hava almasını sağlayan soluk alma yöntemi diyafram ve alt göğüs kafesi kullanılarak yapılan soluk alma biçimidir (Önen, 1998).

Gerekli egzersizlerle kullanımı düzeltilip kolaylaştırılabilen diyafram; nefes alırken alçalarak göğüs boşluğuna bol hava dolmasını, nefes verirken ihtiyaca göre, ağır ağır veya çabucak eski haline gelerek havanın dışarı atılmasını sağlar (İkesus, 1965).

“Bütün soluk alma çeşitlerinin ortak yanı nefes alırken ciğerlere hava dolması, verirken havanın atılmasıdır. Sistem nefes alınırken ciğerin hacminin büyümesi, verirken küçülmesi üzere yapılmıştır” (Avanoğlu, 2000: 269-270).

“Olağan solunum ritmiktir yani soluk alma ve soluk verme süreleri birbirine eşittir. Konuşma sırasında ise soluk verme, soluk almadan daha fazladır. Her ne kadar çoğu kimseler soluk alıp verme alışkanlıklarını rasgele edinmişlerse de gösterilecek bilinçli çabalarla, solunumu denetim altına almak olanağı yok değildir.

Konuşma için doğru solunum alışkanlıkları edinebilmek, ancak tepkisel olan ve rasgele edinilmiş solunumu yöneten kaslar üzerinde olumsuz baskılara baş vurmadan, yeterince havayı sağlayacak biçimde değiştirmekle olanaklıdır” (Taşer, 1992: 106).

Çünkü “Solunum sisteminde yer alan kasların çoğu, solunumun omurganın denge

(23)

bağlıdır. Aynı şekilde omurganın duruşu da nefesin hızını ve niteliğini etkiler. Böylece iyi solunum bedenin iyi duruşu demek olduğu gibi, iyi bir duruş da solunumun iyi olmasına etki eder” (Avanoğlu, 2000: 272-273).

“Bozuk bir duruşla iyi, doğru soluk alma oluşturulamaz” (Güvenir, 2004: 25).

Solunum kontrolü yani nefesin doğru ve gerekli biçimde alınıp kullanılabilmesi, ses sınırının genişletilebilmesi ve sesin etkili bir düzeye getirilerek doğru yerden ve doğru zamanlamayla çıkartılabilmesi için büyük önem taşımaktadır.

“Solunum konuşmanın kendine göre ayarlanmasını zorunlu kılar. Fonasyon da konuşmanın doğal hareketini etkiler. Bu durum konuşmanın değişik biçimlerine göre çeşitlenir. Öyleyse bu iki hareketin uyumunun sağlanması gerekir. Bu nedenle solunum çalışmaları, diksiyon eğitiminin ön koşullarından birini ve önemli bir bölümünü oluşturur. Günlük konuşmalardan dramatik çalışmalara kadar her alanda kusursuz bir diksiyon için soluğun gerekli biçimde kullanılması gerekir” (Özben, 1989: 35).

Bu bağlamda yeterli soluk alıp verme aşamasına gelmemiz ve sesteki genel kusurları gidermemiz gerekecektir. Çünkü nitelikli bir ses, güzel konuşmanın temel unsurudur (Özdem, 2003).

 Titreşen sistem (Vibratör sistem)

“İlk sesin üretildiği ve ses jeneratörü gibi çalışan ses tellerinin de içinde bulunduğu kas, kıkırdak ve sinirlerden oluşan organları bütünüdür (Larinks, gırtlak)” (Töreyin, 2008: 33).

Larinksin ikincil işlevidir. Ses üretimi kapakçığın ilk görevi nefesi içerde tutmak ve alınan besinlerinin nefes borusuna gitmesini engellemektir.

Kapakçığın iki kanadı arasında kalan boşluk glottis adını alır. Alt kıvrımlar ses telleri (vocal cords) olarak adlandırılır.

“Ses üretimi sırasında yalancı ses telleri gevşer ve gerçek ses telleri gerilerek birleşirler. Gerçek ses telleri aynı zamanda vokal kıvrımlar ya da vokal dudaklar olarak da adlandırılır. Vokal dudakların nefese karşı gösterdiği direnç, titreşimleri doğurur” (Vennard, 1992: 352).

(24)

Martin ve Darnley’e (1996) göre, Vokal kordlarla oluşan titreşim enerjisi, solukla ağza taşınarak orada şekillenir. Tam rezonans oluşumu rezonans boşluklarında meydana gelmektedir” (Aktaran: Yiğit, 1998: 5).

 Yankılayan sistem (Rezonatör sistem)

“Sesin asıl kalitesini ve karakteristik özelliklerini ortaya çıkaran organlar bütünüdür (ağız boşluğu, dudaklar, dişler, damaklar, farinks, burun ve parazonal sinüsler)” (Töreyin, 2008: 34).

Gould’a (1991) göre özellikle sesin şekillenmesini ve artikülasyonunu sağlayan kısım, rezonans bölgesidir. Ses telleriyle üretilen sesin çeşitli rezonans bölgelerindeki özellikleri farklıdır. Bu bölgede üretilen sesin frekans ranjı, diğer fiziki ve psikofiziki özellikleri rezonans boşluklarının özellikleri ile belirlenir (Aktaran: Yiğit, 1998: 40).

“Rezonans mekanizmasında (yankı aygıtı) özellikle oral (ağız) ve nazal (burun) kaviteler, sert ve yumuşak damak farenks ve göğüsün işlevleri çok önemlidir” (Çevik, 1999: 27).

“Gırtlak bölgesi, sesin üretildiği kaynaktan (larenks) ağız boşluğuna (oral kavite) kadar uzanır ve tınının oluşmasında önemli bir etkendir. Ağız boşluğunda yer alan ve bu bölgeyi adeta dolduran dil, özellikle de eklemlenmenin (boğumlama) gerçekleşmesinde etkindir. Dolayısıyla dilin fiziksel becerisi konuşma kalitesini doğrudan etkilemektedir. Alt çene, (mandibula) aşağı, yukarı ve yana doğru hareket edebilme becerisiyle ağız boşluğunun genişletilmesi, rezonansın güçlendirilmesinde konuşma ve şarkı söylemede sesli ve sessizlerin oluşumunda işlevseldir. Sert ve yumuşak damak, sesin tını renginin oluşumunda son derece etkin bir rezonans bölgesidir. Konkalar arasındaki boşluklar en önemli rezonans bölgeleridir. Göğüs boşlukları, özellikle pes seslerde seslerin zenginleşmesine ve dolayısıyla seslerin kuvvetlendirilmesine yardım eder” (Çevik, 1999: 28).

2.2.2. İnsan sesinin karakterini ve kalitesini belirleyen etkenler

 Fonasyon tipleri

“Soluk verme sırasında “trakea” yoluyla akciğerlerden gelen havanın (ekspirasyon) ses tellerini titreştirmesiyle, ses üretilir. Buna “fonasyon” denir. O

(25)

halde ses bir üründür. Ses üretme olgusu, ses tellerinin fonasyon sırasında santral sinir sistemi tarafından değişik frekanslara göre ayarlanması (mioelastik) ve belli kuvvetteki soluk basıncının etkisiyle bu tellerin pasif hareketleri (aerodinamik) sonucunda meydana gelir” (Cevanşir, Gürel, 1982: 42).

“Doğru ve temiz bir ses üretimi için her şeyden önce gerilimden uzak, çözülüp rahatlamış bir bedene ihtiyacımız vardır. Zihinsel gevşemeyle birlikte, uyanık bir dikkat ve psikolojik olarak konuşmaya hazır olma durumu, doğru ses üretiminin en koşuludur. Bu koşul ise doğru bir soluk denetimiyle hazırlanabilir. Konuşma sırasında karın ve larenks kaslarında meydana gelen sertlikler istenmeyen koşulları yaratır. Ses tellerinde serbestliği sağlayabilmek için, soluğun içeri alınması ve verilmesi sırasındaki bilinçli denetim ve bunun yanında işitme yetisinin katkısıyla gerçekleştirilen doğru, temiz ses üretme, ses kalitesini etkileyen en önemli faktördür” (Çevik, 1999: 34).

 Ses gürlüğü (Volüm – Ses yoğunluğu)

“Solunumun basıncına, ses tellerinin uzunluğuna, kısalığına ve rezonans bölgelerinin darlığına, genişliğine göre değişiklik gösteren ses gürlüğü, sesin önemli bir fiziksel özelliğidir. Ses üretimi yoluyla “taşıma ses” özelliği kazanan armoniklerin güç ve yoğunluk kazanmasıyla şiddetini (volüm) geliştirerek büyük bir salonda aşırı bir güç harcamadan duyulabilir hale gelmektedir” (Çevik, 1999: 34).

 Rezonansın tını üzerine etkileri

“Büyük ve geniş rezonans bölgeleri, güzel, volümlü ve tınılı bir sesin üretilmesinde önemli bir etkendir. Geniş, yumuşak ve esnek bir damak, küçük ve sağlıklı bademcikler, düzgün çıkışlı sessizler için uygun bir dil-diş yapısı, rezonans olayının gerçekleşmesi ve sesin tınısını olumlu yönde etkilemesi bakımından önemli anatomik yapılardır.

Hatalı ses üretimi de tınıyı olumsuz etkilemektedir. Gırtlak ve damakta tınlayan rezonanstan yoksun seslere knödel sesler denir. Bu seslerin üretimi sırasında dil gergin ve geriye doğru çekildiği için sesliler serbestçe biçimlenemez. Açık ve düz ses üretme durumunda da rezonans azdır. Ses karakteri renksiz, tını volümü yetersizdir.

(26)

Konuşmada artikülasyon şekli ve rezonans elde etmede kişisel beğeni de sesin tınısını etkilemektedir” (Çevik, 1999: 39).

 Ses üretimi

Konuşma sırasında üretilen ses’e fonasyon denilir. Vokal kordlarının uzunluk, gerginlik ve kalınlık ayarlarına göre, normal şartlarda oluşan ses tonunun, frekans (ses perdesindeki değişiklikler olarak algılanır), şiddet (seslilik), süre ve kalitesinde değişiklikler görülür. Ses üretimi ve algılanması sırasında bu parametrelerin, tonlama ve vurguda değişiklikler oluşturmasına rağmen, aslında vokal sesin larinksden çıktığı anda fazla linguistik özellik taşımadığını söylemek doğru olacaktır (Ballenger, Snow (t.y): 438-439).

2.3. Ses Bozuklukları

Sesin perde, şiddet ve kalitesinin bireyin yaş, cinsiyet ve kültürel geçmişine uygun olmaması şeklinde tanımlanabilir (http: 2).

İnsanların sesi perde, şiddet, tonu olarak algılanır. Konuşmanın kalitesi, sadece konuşma gibi olmayan konuşma açılarıyla ilgilidir. Eğer konuşmanın sesi şiddet, perde, ton ve esneklik yönünden durum, cins, yaş, bünyeye göre sürekli olarak beklenenden farklılık gösteriyorsa o konuşma sesi bozuk demektir.

2.3.1. Ses bozukluğu türleri Şiddete ilişkin bozukluklar

Sesin şiddeti gereğinden az ya da fazla olduğu gibi bazı hallerde de yersiz ses dalgalanmaları biçiminde şiddet bozuklukları görülebilir.

Perdeye ilişkin bozukluklar

Konuşanın sesi tizlik ve peslik yönünden cinsine, yaşına ve beden yapısına uygun olmaması.

Tona ilişkin bozukluklar

İnsanın ses tonu büyük ölçüde yapısal özellik ve gelişimine bağlıdır. Fakat bazılarının ses tonları, çeşitli nedenlerden dolayı, bozuk diye adlandırılacak kadar farklılık göstermektedir.

(27)

 Genzel ses: Burun boşluğundan geçerek oluşması gereken sesler (m, n, nk, ng gibi) o yoldan değil de ağız boşluğundan geçerek oluşursa bu tür bozukluklara genzel ses bozukluğu adı verilir.

 Soluk ses: Bazı kişiler konuşurken sesleri sanki soluma gibi çıkar, soluma ya da soluk biçiminde çıkan seslerde bir süreklilik görülürse o konuşmalar özürlü sayılır.

 Garık ses: Bazı kişilerin sesleri uzun öksürük rahatsızlığı ya da soğuk algınlığı geçirmekte olan kişilerin sesine benzer bu tür seslerde özürlü kabul edilir.

 Gırtlak sesi: Bazı kişilerin sesleri doğruca gırtlaktan çıkıyormuş gibi gelir. Bu sesler de gırtlak sesi olarak adlandırılmaktadır.

Esnekliğe ilişkin bozukluklar

Konuşmanın bütünlüğü içinde esneklik özelliğinin bulunmayışı ya da yersiz esneklik oluşturulmasını kapsayan bozukluklardır.

Bazı esneklik problemleri konuşmanın hızına ilişkindir. Esnekliğe ilişkin bir başka bozukluk, konuşmada olağan dışı duraklamalar yapmasıdır. Bir başka bozukluk ise monotonluk. Birey konuşmasını hız, şiddet ve perde yönünden hiç değiştirmeden sürdürür (http: 3).

2.3.2. Ses bozukluk nedenleri

“Ses bozukluklarının her zaman nedeni vardır. Vokal kıvrımlarda atipik veya normal dışı bir durum bozuk ses üretimine yol açabilir. Vokal kord vibrasyonunun klinik değerlendirmesi ideal larinks kavramı ile başlar. Bu organda, her iki vokal kordun boyutları aynıdır, simetrik ve düzenli hareket eder, her vibrasyon siklüsü üç faz içerir; glottik açılma, glottik kapanma ve kapalı glottis. Bu şekildeki ideal larinksde vokal ses “mükemmel” olarak değerlendirilir; yumuşak ve kısık olmayan bir sestir, konuşmacının yaş ve cinsiyetine uygun perde alanına ve geniş perde ve ses yüksekliği değişikliklerine sahiptir. Kordların vibrasyonu idealden uzaklaşırsa, vokal farklılık alanının vibrasyon düzeninde değişimlerinin tip ve miktarına bağlı olarak sesin karakteri de idealden uzaklaşır” (Ballenger, Snow (t.y): 439).

(28)

Ses kalitesindeki bozukluklar

Profesyonel ses adaylarında görülebilecek ses kalitesi bozukluklarına değinilecektir.

“Ses kalitesindeki bozukluklar oldukça sık rastlanan en karışık ses sorunlarındandır. Birçok şekilde birbirine karışabilen rezonans ve fonasyon komponentlerini kapsar ve ciddiyet dereceleri de anlık değişiklikler ile daha da komplike hale gelir. Fonasyondaki değişimler, araya girer ve karışan nefeslilik ve kaba seslilik gibi kaliteler ile afoniden ses kısıklığına kadar uzanır. Bu bölümde, fonasyon bozuklukları dört başlıkta toplanmıştır. Afoni, nefeslilik kaba ses, ses kısıklığı ve spasmodik disfoni.

 Afoni ve nedenleri

Afoni; fonasyon sesinin kaybı, vokal kordlarının vibrasyona girmediğini gösteren fısıltı sesi olarak ortaya çıkar. Genellikle, psikolojik kökenli bir fonksiyonel bozukluk olan, konversiyon (sohbet) afonisi, disfonisi olarak görülür.

 Nefeslilik

Kronik nefesli ses nispeten düşük ses yüksekliği ile birlikte aşırı gürültü, işitilebilen hava akımı olarak kendini gösterir” (Ballenger, Snow (t.y): 442-443).

 Kaba ses

Kaba ses fizyolojik olarak nefesliliğin zıddıdır. Nefesli sesin temel sebebi vibrasyon sırasında vokal kord kapanmasındaki zayıflıktır. Bunun zıt durumu ise, vokal kordlarının vibrasyon siklusunda uzun süre orantısız olarak temasta bulunmasıdır ki, bu da kaba ses olarak tarif edilen bir ses kalitesi ile sonuçlanır.

 Ses kısıklığı

Ses kısıklığı ve kaba ses genellikle birbiri ile karıştırılabilir. Ses kısıklığı orta dereceden ciddi dereceye kadar değişir veya kronik olmadıkça üst solunum yolu enfeksiyonlarında toplumda sık rastlanır.

Ses kısıklığının ayırt edici ve işitilebilen özelliği, glottik dalgalanmadaki rastlantısal periodisite değişiklikleri sonucu oluşan pürüzlü ses veya birbirini

(29)

izleyen ses dalgalarındaki raslantısal şiddet değişiklikleridir (Ballenger, Snow

(t.y): 443-444).

“Tüm bunların yanı sıra, larenks üstü rezonans boşlukları ya da sesin artikülasyonunda rol oynayan organların hastalıkları ya da bazı nörolojik veya psikiyatrik hastalıklarında da ses bozukluğu oluşmaktadır” (Cevanşir ve Gürel, 1982: 58).

Rezonans ve rezonans bozuklukları

“Rezonans alanları ve ayarlamaları konfigürasyona uymadığı zaman, rezonans bozuklukları oluşur. Biri nazal rezonansın fazla olduğu (hipernazalite) ve diğeri de nazal rezonansın yetersiz olduğu (hipenazalite) iki durum en sık rezonans defektleridir. İlki, nazofarengeal valv’in tam olarak yetersiz kapanması veya anal veya nazal alanları ayıran yapıların açılması ile oluşur, ikincisi ise nazal pasajın blokajı ile oluşur. Yetersiz kapanmanın bir veya beşten fazla nedenleri olabilir” (Ballenger, Snow (t.y): 445).

Ses bozukluğu olan kişilerde boğumlama

“Artikülasyon bozuklukları ve ses terapisinde özel ilgi gerektiren bazı ses sorunları arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Artikülasyonunun düzelmesi ile etkili bir şekilde tedavi edilen iki tip fonasyon sorunu vardır. Biri konuşma sırasında yaygın adale gerginliği varlığında gözlenir, diğeri ise dudak ve dilin belirgin ve tam olmayan hareketleri ile oluşan belirsiz konuşmasında bulunur. Aşırı adale gerginliğinde ağız açılması genellikle minimaldir, konuşma “sıkılmış çene” tipindedir ve vokal ses kısık, kaba ve hipernazal olabilir.

Daha etkili konuşmaya genellikle ağız açıklığının artması, sıklığın azalması ve baş boyun adalelerinin rahatlaması eşlik eder.

Belirsiz tam olmayan, gevşek konuşma oluştuğu zaman, dil ve dudaklar karşısındaki yapılarla sıkı temas halinde değildir. Yani, fonetik anlamda hareketler yetersizdir.

Konuşma “sıkıcı”, “bulanık” ve “dikkatsiz” olarak isimlendirilir. Doğru konuşmak için eğitim, anlaşılmayı arttırır ve hasar verici, aşırı gayreti azaltır” (Ballenger, Snow (t.y): 449).

(30)

“Diyelim ki, bir kimse bütün çabalarına karşın, tınısız ve güçsüz ses akışını düzeltemiyor. O kimsenin umutsuzluğa kapılmasına neden yok” (Şenbay, 2007: 96).

Çünkü, boğumlama (artikulation) yani konuşma örgenlerinin boğazdan çıkan sese biçim vermek için topluca çalışması imdadına yetişir. Söz söylerken söylerin iyi anlaşılabilmesi için boğumlanma çok önemlidir. Söylenen sözlerin anlaşılması için de temel sesler ünlüler değil, ünsüzlerdir (Şenbay, 2007: 97).

“Ünlüler ağız içinde hiçbir engele rastlamadan seslendikleri için, ünlülerde bir boğumlanma alanı söz konusudur. Ünsüzler ise kimi engellerle doğdukları için çıkış noktalarının boğumlanma noktası olarak tanımlanması daha uygundur” (Önen, 1998: 56).

Ünlülerin fonetik yönünden biçimlenmelerindeki yanlışlıklardan söyleniş bozuklukları doğar. Boğumlanma bozukluklarıysa ünsüzlerin fonetik yönünden biçimlenmelerindeki yanlışlıklara denir. Örneğin: gılama, şeleme, leleştirme gibi (http: 4)

“Doğru boğumlandırmada, seslerin ve hecelerin herkesin duyabileceği ve anlayabileceği biçimde seslendirilmesi gerekir. Ancak bunun için bağırarak konuşmak gerekmez. Önemli olan bağırarak konuşma değil, ünsüzlerin açık ve herkesin duyabileceği biçimde söylenmesidir. Nice sesleri zayıf ve konuşması anlaşılmayan insan vardır ki boğumlandırmaya dikkat ettiği için nitelikli ve anlaşılır bir söyleyişe kavuşmuştur” (Güler ve Hengirmen, 2005: 136).

2.4. Boğumlama

Boğumlama bozukluğu nedir?

Boğumlama bozukluğu konuşma seslerinin çıkartılış yerlerinde biçimlerinde zamanlanmasında, yönünde, hızında, basıncında hataların yapılması ya da dudakların, dilin, yumuşak damağın, yutağın birlikte hareketlerinin hatalı olması soncunda ortaya çıkan bir sorundur. Bireyin yaşına uygun ve konuşma gelişimi dönemine uygun olarak konuşmasında beklenen düzgünlüğün ve uyumun olmamasıdır (http: 5).

(31)

Boğumlama bozukluğuna ne neden olur?

Boğumlama problemi, yarık damak-dudak, işitme kaybı, çeneyle ilgili diğer problemler, örneğin diş problemleri gibi fiziksel bir engel sonucunda oluşabilir. Ancak bazı artikülasyon problemleri herhangi bir fiziksel engelin bulunmadığı durumlarda da oluşabilir. Bu durumu, konuşma seslerinin yanlış öğrenilmesi diye tanımlayabiliriz ve fonksiyonel artikülasyon bozukluğu diye adlandırabiliriz.

Boğumlama bozukluğu, bebeksi konuşmaya benzer mi?

Boğumlama probleminde sesler bazen bebek konuşması gibidir. Çünkü erken yaş çocukları da bazı sesleri, heceleri, sözcükleri sesletemezler bu nedenle dinleyici bebeksi konuşmayla artikülasyon bozukluğu birbirine karıştırabilir.

Şive farklılıkları boğumlama bozukluğu mudur?

Ülkemizde pek çok şive bulunmaktadır. Karadeniz şivesi, Doğu şivesi, Trakya şivesi, İç Anadolu şivesi gibi. Bir şivenin diğerinden farklı olması kültürel bir çeşitlilik olduğundan, şive farklılıkları boğumlama bozukluğu olarak adlandırılamaz.

Boğumlama probleminin düzeltilmesi önemli midir?

Boğumlama problemi sosyal, duygusal, eğitimsel, mesleki statü gibi pek çok konuda olumsuzluk yaratan bir bozukluktur. Daha kaliteli bir yaşam için memnun edici konuşma gereklidir (http: 6).

Engelin düzeltilmesi nasıl olmalıdır?

Engelin düzeltilmesinde teşhis (tanılama) ve sağaltım etkinlikleri önemli yer tutar. Tanılama, tanılamada boğumlama bozukluğu olan bireyin hangi seslerde ve artikülasyon engeli türlerinden hangisinde güçlüğü olduğuna karar verebilmek gerekir. Boğumlama bozukluğunun ağırlık derecesi saptanmalıdır. Boğumlaması bozuk olan seslerin sözcük içindeki yeri belirlenmelidir ve ona uygun şekilde çalışmalar yapılmalıdır (http: 7).

2.4.1. Başlıca boğumlama kusurları

 Gevşeklik

“En yaygın olan boğumlanma kusurudur. Boğumlanma tembelliğinden kaynaklanan bu kusur, sesleri ve heceleri yayarak söylemektir. Gevşeklikte çene kasları güçsüzdür. Konuşurken yanaklar zorlanmaz ve dudaklar yana doğru

(32)

yayılır. Bu kusuru düzeltmek için en iyi yöntem dişlerin arasına bir kurşun kalem sıkıştırarak heceleri tane tane söylemeye çalışmaktır.

Bu çalışmayı yaparken sözlerimizin anlaşılır olmasına dikkat etmeliyiz. Dişlerimizin arasında bir kalemle konuşmak çene kaslarımızın güçlenmesini, dili, yanak ve dudaklarımızın toparlanmasını sağla”r (Güler ve Hengirmen, 2005: 153).

 Gılama

“/ r / ünsüzünün boğazdan çıkarılmasıdır. Sevimsiz bir boğumlanma biçimidir. Özellikle Fransız Fonetiğinde / r / nin boğazdan çıkarılması egemenleşmiştir. Alıştırmalarla düzeltilebilir. Öncelikle / r / ünsüzün boğumlanma özelliklerine dikkat ederek çaba harcanmalıdır” (Akbayır, 2007: 210).

 / s / Islıklama

“/ s / ünsüzünün şiddetli çıkarılmasından kaynaklanır. Islıklama, dilin üst dişlerin iç tarafına dayanması sonucu havanın dişlerin arasından sızmasından kaynaklanır. Bu kusuru ortadan kaldırmak için s ünsüzünü doğru boğumlandırma çalışmalarını aksatmadan yapmak gerekir. Dilin ucunu alt diş köklerine yaklaştıran ve sürekli sss……. sesini çıkartınız” (Güler ve Hengirmen, 2005: 156).

 Değiştirme

Bir ünsüzün yerine başka bir ünsüzü söyleme alışkanlığı olup birçok çeşitleri vardır. Sert ünsüzlerle olanına sık rastlanır (zeleştirme) (j) yerine (z) söylemektir. Örneğin: (şarj) yerine (şarz), (seleştirme) (ş) yerine (s) söylemektir. Örneğin: (paşam) yerine (pasam) vb. (jeleştirme) (c) yerine (j) söylemektir. Örneğin: (kucak) yerine (kujak), (şeleştirmek) (s) yerine (ş) söylemektir. Örneğin: (sana) yerine (şana) gibi. Diğer ünsüzleri ilgilendiren değişmeler (leleştirmek) (r) yerine (l) söylemektir. Örneğin: (merhem) yerine (melhem), (birader) yerine (bilader) bazen de (n) yerine (l) söylenir (fincan) yerine (filcan) vb. gibi.

 Yerleştirme

Bazı yerine veya arasına (y) ünsüzünü sıkıştırmaktan ileri gelir. (Müezzin) yerine (meyzin) gibi.

(33)

 Ağır boğumlama

Sözcük içindeki hecelerin uzatılması, tümcelerin söylenişinin geciktirilmesiyle belirirler. Bu özellikteki kimselerin konuşmaları sıkıcı, bıktırıcı, anlaşılmaz durumlarına bürünür. Yetişkinler, en küçükten büyük birimlere kadar çeşitli boğumlanma çalışmalarıyla bundan kurtulabilirler.

 Hızlı boğumlama

“Bu da, ağır boğumlamanın tersine, hızdan ötürü ne söylediği belli olmayan bir geveleme havası yaratır. Aynı biçimde üstünde durulmalıdır” (Akbayır, 2007: 211).

Buradan anlaşılacağı gibi; “konuşanın asıl hedefi anlaşılmak olmalıdır. Konuşma

ister kendi kendine konuşma olsun, ister ikili konuşma olsun, isterse cemiyet içinde konuşma olsun, bilgi edinmeye düşünce ve yorum oluşturmaya, başkalarını ikna etmeye ve daha birçok amaca hizmet etmelidir.

İşte burada dilin etkili ve düzgün kullanımı önem taşır. Bu sebeple konuşurken karşımızdaki kişinin anlayabileceği biçimde konuşmak asıl amacımız olmalıdır.

Net olmayan, hızlı konuşmalar, yabancı kelime veya terimlerin kullanılması karşımızdaki kişide yanlış ve eksik anlamaya yol açar. Sonunda dinleyici konumundaki kişi algılama problemi yaşar. Böylece konuşma amacına ulaşamaz” (Yılmaz, 2006: 89).

Konuşmanın amacına ulaşabilmesi de ancak bireylere seslerini doğru, etkili ve güzel kullanılabilmeleri için gereken davranışların ses eğitimi yoluyla kazandırılmasıyla sağlanır.

“Ses eğitimi tanımındaki “doğru” nitelemesinden hareketle bu eğitimi almış olan bireylerin seslerini kullanma sırasındaki solunum, fonasyon, rezonans ve artikülasyona ilişkin davranışları, “gerçek durum ve kurallara uygun olup olmadığı” yönünden test edildikten sonra seslerini doğru ya da yanlış kullandıklarına karar verilir. Yani “gerçek durum” (işitme ve ses sistemi, mekanizması, fonksiyonları, koordinasyonu, sesin akustik özellikleri vb.) ile ses eğitiminin ilişkili olduğu bilimsel/sanatsal disiplinlerden (tıp, fizik, akustik, dilbilim, müzik, estetikçi, eğitim vb.) kaynaklanan ve önceden belirlenen

(34)

“kurallara ve ilkelere uygunluk” bireye uygulanan ses eğitiminin ölçme-değerlendirilmesinde esas alınır.

Böylece bireylerin seslerini kullanırken solunumdan, artikülasyon (boğumlama) ve yoruma kadar tüm ses eğitimi davranışlarını bilinçli, denetimli, kontrollü ve uyum içinde gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri “doğru” tanımına uygun olarak test edilmiş ve ona göre doğru ya da yanlış olduğuna karar verilmiş olur” (Töreyin, 2008: 87).

Sesin kötü ve yanlış kullanımına yol açan davranışların ve bunların içinde bulunduğu ortamın belirlenmesini, kötü ses alışkanlıklarının oluşumunun sistemik olarak azaltılmasını, çeşitli ses eğitimi teknikleri kullanarak bireylerin en doğru sesi oluşturmasının sağlanmasını kapsayan (Çelik, 2002: 707).

Ses eğitiminin temel ilkeleri şunlardır:

 Doğal ses oluşumuna aykırı değildir.

 Düzenli bir solunumla, gırtlak altı (subglottik) basınç çok iyi ayarlanır.

 Ses bölgeleri (registerler) yerine göre uygun ve doğru olarak kullanılır.

 Ses anatomik yapı özelliklerinin dışındaki tonlarda zorlanmaz.  Artikülasyon dilin gereklerine uygun olarak oluşturulur.  Ses üretme ve kullanmada ergonomik davranılır.

 Ses eğitiminin temelden en ileri düzeye kadar her türünde ve her aşamasında, eğitimcilik ve öğretmenlik mesleğinin gereklerine uygun davranılır.

Ses eğitiminin genel amacı; bireye konuşurken ya da şarkı söylerken, kendi yaşantısı yoluyla sesini, en doğru, en güzel ve en etkili oluşturmaya ve ses sağlığını korumaya ilişkin davranışlar kazandırmaktır.

Burada gözden kaçırılmaması gereken husus; verimli düşünülen ses eğitiminin konuşma için mi, şarkı söyleme için mi verileceği, hangi yaş grubu bireylere, hangi ses eğitimi türü kapsamında verileceğinin saptanmasıdır (Töreyin, 2008: 103).

(35)

3. YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın niteliği ve deseni, araştırmada kullanılan verileri toplama araçları, deney grubuyla yapılan ses eğitimi çalışmaları, verilerin toplanması, toplanan verilerin çözümlenmesinde kullanılan istatistiksel yöntem ve teknikler anlatılmıştır.

3.1. Çalışma Grupları (Deney – Kontrol)

Araştırma S.Ü. İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümü Spikerlik Sunuculuk dersi alan 2. sınıf öğrencilerinden, boğumlama ve ses kalitesi bozukluğu olan 8’i deney, 8’i kontrol grubu olmak üzere 16 erkek öğrenciden oluşmuştur.

3.2. Araştırmanın Modeli

Araştırmanın temellendirilmesi için öncelikle kaynak araştırması yapılarak konu ile ilgili kaynaklar saptanıp toplanmış, araştırma disiplinler arası olduğu için çerçevesi konu uzmanları ile görüşülerek tespit edilmiştir.

Ön Test: Bu aşamada, belirlenen ölçme araçları deney ve kontrol grupları içinde

yer alan her bireye ses eğitimi sürecinin başında uygulanmış, elde edilen sayısal veriler ile boğumlama ve ses kalitesi bozukluğu ile ilgili değerlendirmeler hazırlanan bir ölçeğe göre yapılmıştır.

Uygulama: Bu aşamada, uzman kişiler tarafından ölçme araçları belirlenerek,

sesin görsel (videolaringostroboskopik), akustik ve aeorodinamik ölçümlerden MFS, S/Z oranı deney ve kontrol grupları içindeki her bireye araştırmanın başında ve sonunda birer defa uygulanmıştır.

Son test: Bu aşamada, deney grubuyla yapılan uygulamalar sonunda, her iki gruba

da ön testte kullanılan ölçme araçları tekrar uygulanarak elde edilen veriler kayıt edilmiştir.

3.2.1. Denel işlem

Deney grubuyla yapılacak ses eğitimi uygulamaları belirlenmeden önce örnek bir spikerlik-sunuculuk dersi izlenmiştir. Bu derste deney grubuyla yapılacak olan ses eğitimi uygulamalarına yer verilmediği görülmüştür. Çalışmaya katılan kontrol ve deney gruplarındaki tüm bireylerin bir Kulak-Burun-Boğaz uzmanı tarafınca muayeneleri, odyometrik testleri yapılmış ve normal bulunmuştur. Uzmanlar tarafından ses hijyeni konusunda öğrencilere bilgi verilmiştir (Ek 1). Sesin görsel özelliğinin değerlendirilmesi

(36)

(videolaringostroboskopi-VLS) ile yapılmıştır. Sesin akustik özelliklerinin ölçümleri Computerized Speech Laboratory bilgisayar ortamında Kay Elemetrics MDVP (Multi Dimensionel Voice Program) ve Shure Sm 48 model mikrofon kullanılarak yapılmıştır.

Bütün ölçümler distorsiyonunun ve modifikasyonunun önlenmesi amacıyla sessiz bir oda da, ağız ile mikrofon arasındaki uzaklık yaklaşık 15 cm olacak şekilde, denekler rahat bir tınıda ve yükseklik seviyesinde “aaa” sesi çıkarırken yapılmıştır. Çalışmada temel frekans (Fo), jitter (%), shimmer (%) ve noice harmonic ratio (gürültü/harmoni oranı) parametreleri ölçülmüştür.

Sesin aerodinamik özelliklerinin ölçülmesinde maksimum fonasyon süresi (MFS) ve S/Z oranı kronometre kullanılarak yapılmıştır.

Sataloff ve arkadaşlarına (1991) göre maksimum fonasyon süresi; ayakta, dengeli bir duruşla, birey için rahat olabilecek bir tonda ve derin bir soluk alma sonrasında “a” vokali ile orta şiddette bir volüm ile çıkarabildikleri en uzun sürenin saniye cinsinden değeridir (Aktaran: Yiğit, 1998: 21).

S/Z oranı ise tek bir nefeste bireyin çıkarabileceği “s” sesinin süresinin, tek bir nefeste çıkarabileceği “z” sesinin süresine bölünmesiyle hesaplanmıştır.

Aerodinamik ölçümler üç kez tekrar edilerek elde edilen en uzun süreler kaydedilmiştir.

Kişisel Bilgi Formu

Ses eğitimi yöntemlerinin uygulanacağı öğrencilere öncelikle kendileri ile ilgili bilgileri içeren bir kişisel bilgi formu doldurtulmuştur. Bu form 2 bölümden oluşmakta olup, 1. bölüm, kişiye ait bilgilerin bulunduğu toplam 8 sorudan içermektedir. 2. bölüm ise; ses probleminin tanımlanması, başlangıcı ve süresi ile ilgili bilgiler bulunan toplam 2 sorudan oluşmaktadır. Bu kişisel bilgi formunu oluştururken Chiago Loyolo Üniversitesi Otolarengoloji bölümünün kullandığı formdan yararlanılmıştır (Aktaran: Evren, 2006: 25). Kişisel Bilgi Formu örneği Ek 2’de verilmiştir.

Konuşkanlık İndeksi Bilgi Formu (Talk Activeness Indeks)

Kişilerin gün içindeki konuşkanlıklarını değerlendirmek için 1’den 7’ye kadar olan derecelendirilmiş seçeneklerden oluşan konuşkanlık indeksi (talk activeness indeks) bilgi formundan yararlanılmıştır (Ek 3).

(37)

Ses Bozukluğu Skoru Anket Formu (Voice Handicap Indeks)

Araştırmada, ses eğitimi öncesinde ve sonrasında deneklerin ayrı ayrı doldurdukları ses bozukluğu skoru anket formu (voice handicap index) kullanılmıştır (Ek 4). Bu form ile bireylerin problem yaşama sıklıkları değerlendirilmiştir. Kılıç ver arkadaşları (t.y.) tarafından formun Türkçe versiyonunun güvenilirliği ve geçerliliği yapılmıştır (http: 8).

“Ses Bozukluğu Skoru (SBS)” anket 3 bölüm içermektedir. İlk 10 soru fonksiyonel, ikinci 10 soru fiziksel ve üçüncü 10 soru emosyonel sorunları yansıtacak şekilde düzenlenmiştir. “Ses Bozukluğu Skoru” anket formundan, ses bozukluğu sorunları yaşayan kişilerin gündelik yaşantılarındaki sorunları, bunlarla karşılaşma sıklığına göre 0-4 yaş arasında (0: hiç, 1: hemen hemen hiç, 2: bazen, 3: hemen hemen her zaman, 4: her zaman) puanlamalarını yapması istenmiştir.

Ses Bozukluğu Skoru puanı 0-30 ise kişinin sesi nedeniyle belirgin bir problemi olmadığı, 31-60 arasında ise orta derecede bir problem olduğu kabul edilmektedir ve genellikle vokal kord nodülü, polibi veya kisti bu derecede bir probleme neden olmaktadır. SBS puanı 61-120 olan kişiler; kord vokal paralizisi gibi ileri derecede ses bozukluğu yaratan bir patoloji nedeniyle günlük hayatlarında genellikle ciddi problemler yaşayan hastalardır (Doğan, 2004: 36; Kandoğan, 2005: 16).

Boğumlama ve Ses Kalitesi Bozukluğu Değerlendirme Formu

Kontrol ve deney gruplarındaki bireylerin boğumlama ve ses kalitesi bozuklukları öğrencilere tekerlemeler ve bir metin okutularak tespit edilmiştir. Bu yolla belirlenen problemler çerçevesinde boğumlama ve ses kalitesi bozukluklarını içeren bir değerlendirme formu (Ek 5) hazırlanarak 3 uzman kişi tarafından bireylerin çalışma öncesi ve çalışma sonrası durumları derecelendirilmiştir. Boğumlama bozukluğu ve ses kalitesi bozukluğu değerlendirme formu iki bölümde toplam 13 sorundan oluşmaktadır. Sorunlar gözlemlenme sıklıklarına göre 0 ile 4 arasında (0: hiç, 1: hemen hemen hiç, 2: bazen, 3: hemen hemen her zaman, 4: her zaman) derecelendirilmiştir.

Görüş Bildirme Formu

Ses eğitimi uygulanan öğrencilerden çalışma sonunda verilen görüş bildirme formu, yapılan ses eğitimi çalışmaları ile ilgili yorumları içeren toplam 8 sorudan oluşmaktadır.

(38)

Bu form öğrencilerin çalışmasında, neler öğrendiğini, neler yaptığını, başarılı olduğu bölümleri, zorlandığı bölümleri, ya da çalışmada olmasını istediği daha farklı bir etkinlik olup olmadığını, çalışmasında en çok ilgisini çeken bölümleri, çalışmayı tekrar yapsa nasıl yapacağını ve uzman kişiler tarafından çalışmanın ders olarak verilip, verilmemesi hakkındaki fikirlerini almak amacıyla doldurtulmuştur. Görüş Bildirme Formu Örneği Ek 6’da verilmiştir.

3.3. Deney Grubuyla Yapılan Ses Eğitimi Uygulamaları

Kişilere bedensel ve zihinsel hazırlık için gevşeme ve duruş çalışmaları, doğru nefes için solunum çalışmaları, diyafram hissetme egzersizleri, kaliteli bir ton üretme ve nitelikli bir ses için piyano yardımıyla rezonans-tını çalışmaları, iyi bir boğumlama için artikülatör kasların çalışmasına yönelik uygulamalar yapılmıştır.

Bu çalışmalar her öğrenciye haftalık 20’şer dakika olmak üzere 10 hafta süresince uygulanmıştır. Haftalık çalışma planı Ek 7’de verilmiştir.

3.4. Verilerin Elde Edilmesi

Araştırmada akustik analiz verileri, Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Bilim Dalı ses laboratuarında (Computerized Speech Laboratory) (CSL) ile bilgisayar ortamında “Multi Dimentional Voice” programı kullanılarak deney ve kontrol gruplarında yer alan deneklerin ses analizleri yapılarak elde edilmiştir. Ses analizi öncesinde her öğrencinin fonasyon sistemindeki anatomik yapıları incelemeye alınarak uzman kişi tarafından değerlendirilmiştir.

Çalışmanın akustik analiz dışındaki diğer verileri kişisel bilgi formu, konuşkanlık indeksli bilgi formu, ses bozukluğu skoru anket formu, boğumlama bozukluğu ve ses kalitesi değerlendirme formlarından elde edilmiştir.

3.5. Verilerin Analizi

Akustik ve aerodinamik özellikler bakımından kontrol ve deney gruplarına ait çalışma öncesinde yapılan ölçümler “t-testi” kullanılarak karşılaştırılmıştır. Aynı karşılaştırma, çalışma sonrasında elde edilen veriler için de yapılmıştır. Bunun yanında ölçülen her özellik için çalışma öncesinde elde edilen verilerle, çalışma sonrasında elde

(39)

edilen veriler arasındaki farklar alınmış, kontrol ve deney grupları bu farklar bakımından da yine “t-testi” kullanılarak karşılaştırılmıştır.

Verilerin analizinde Minitab Release.14 istatistik paket programı kullanılmıştır. Boğumlama ve ses kalitesi bozukluğu değerlendirme formundan elde edilen çalışma öncesi ve çalışma sonrası verilere deney ve kontrol gruplarının ortak olan sorunları karşılaştırılarak yorumlanmıştır.

3.6. Gözlemciler Arası Uyum Analizi

Bu araştırma için yapılan gözlem kayıtları, araştırmacı ve iki uzman tarafından ayrı ayrı incelenmiş boğumlama ve ses kalitesi bozukluğu değerlendirme formu üzerindeki ilgili alanlarda derecelendirme yapılmıştır.

Yıldırım ve Şimşek’e (2004) göre bu tür araştırmalarda gözlemciler arasındaki uyum %70’in üzerinde ise uygulanan yöntem geçerli ve güvenilirdir (Bkz. s: 44).

(40)

Şekil 3.1. Araştırmanın yürütülme planı ÇALIŞMANIN PLANLANMASI SPİKERLİK-SUNUCULUK DERSİNİN İZLENMESİ VE DENEKLERİN BELİRLENMESİ ÖN TEST - Kişisel bilgi formu - Konuşkanlık indeksi bilgi formu

DENEY GRUBU - Ses bozukluğu skoru KONTROL GRUBU

anket formu

- Akustik ve aerodinamik ölçümler

- SPİKERLİK-SUNUCULUK DERSİ

-SPİKERLİK-SUNUCULUK DERSİ - SES EĞİTİMİ UYGULAMALARI

GÖRÜŞ BİLDİRME FORMU

SON TEST - Ön testte kullannılan ölçme araçlarının tekrar uygulanması

VERİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

(41)

4. BULGULAR VE YORUMLAR

4.1. Akustik Analiz ve Aerodinamik Ölçümlere İlişkin Elde Edilen Bulgular

Sesin akustik, aerodinamik özelliklerinin incelenmesine ilişkin kontrol ve deney gruplarının çalışma öncesi ortalamaları, standart sapmaları ve bunların karşılaştırılmasına ait istatistikler Tablo 4.1.1’de verilmiştir.

Tablo 4.1.1. Sesin akustik ve aerodinamik özelliklerinin çalışma öncesi değerleri

Kontrol Deney Özellik

Ortalama S. Sapma Ortalama S. Sapma t P

Fo 143.8 21.3 154.5 32.9 -0.77 P>0.05 Jitter 0.687 0.690 0.802 0.359 -0.42 P>0.05 Shim 2.923 0.343 2.924 0.933 0.00 P>0.05 NHR 0.1323 0.0121 0.1344 0.0145 -0.32 P>0.05 MFS 21.33 6.48 18.22 5.33 1.05 P>0.05 S 15.64 8.33 18.01 6.13 -0.65 P>0.05 Z 23.18 9.85 22.20 6.11 0.24 P>0.05 S/Z 0.705 0.229 0.903 0.446 0.24 P>0.05

Kontrol ve deney gruplarının çalışma öncesi ortalamaları Fo bakımından sırasıyla 143,8 Hz ve 154,5 Hz bulunmuştur.

Jitter değerleri ortalamaları sırasıyla 0,687 ve 0,802, Shimmer değerleri otalamaları sırasıyla 2,923 dB ve 2,924 dB, NHR ortalamaları sırasıyla 0,1323 ve 0,1344 bulunmuş ve sesin bütün bu akustik özellikleri bakımından kontrol ve deney grupları arasında istatistik olarak önemli fark olmadığı saptanmıştır.

Maksimum Fonasyon Süresi (MFS) değeri ortalamaları sırasıyla 21,33 ve 18,22, S ortalamaları 15,64 ve 18,01, Z ortalamaları 23,18 ve 22,20 ve S/Z oranı ortalamaları 0,705 ve 0,903 bulunmuştur.

Bütün bu aerodinamik özellikler bakımından da grup ortalamaları arasındaki farkların istatistiki olarak önemli olmadığı belirlenmiştir.

Şekil

Şekil 3.1. Araştırmanın yürütülme planı  ÇALIŞMANIN PLANLANMASI  SPİKERLİK-SUNUCULUK DERSİNİN  İZLENMESİ VE DENEKLERİN  BELİRLENMESİ  ÖN TEST  - Kişisel bilgi formu  - Konuşkanlık indeksi bilgi  formu
Tablo 4.1.1. Sesin akustik ve aerodinamik özelliklerinin çalışma öncesi değerleri   Kontrol Deney  Özellik
Tablo 4.1.2. Sesin akustik ve aerodinamik özelliklerinin çalışma sonrası değerleri   Kontrol Deney  Özellik
Şekil 4.1.1. Kontrol ve deney gruplarında, çalışma öncesi ve çalışma sonrası Fo  değerlerinin karşılaştırılması  130135140145150155160
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

(Yol

Determination of Competency: A trades union that considers itself competent to conclude a collective agreement shall make application in writing to the Ministry of Labour and

WORK PERMITS of FOREIGNERS.. YABANCILARIN

[r]

˙Istanbul Ticaret ¨ Universitesi M¨ uhendislik Fak¨ ultesi MAT121-Matematiksel Analiz I. 2019 G¨ uz D¨ onemi Alı¸ stırma Soruları 3: T¨

f fonksiyonunun ve te˘ get do˘ grusunun grafi˘ gini ¸

Akademik Birimler, Araştırma ve Uygulama Merkezleri, Bilim, Eği- tim, Sanat, Teknoloji, Girişimcilik, Yenilikçilik Kurulu (Gazi BEST), Araştırma-Geliştirme Kurum

Öte yandan uluslararası piyasalarda i lem gören benzer irketlerin tarife yapılarının farklı olması, elektrik da ıtımı ve elektrik perakende faaliyetleri haricinde