27 A R A L I K 1988
KULTUR
Yüksel A rsla n ’ın yapıtları Tem Sanat G alerisinde
Resme karşı bir resim
Yüksel
Arslan’m
değişik
dönemlerin
den seçilmiş
yapıtlarından
oluşan sergi
a r f & A
ay sonuna
kadar Tem
Sanat Galerisi’nde
görülebilecek. ‘Ben, Yüksel
Arslan’ başlıklı yazısında
sanatçı, Eyüp’e yakın,
fabrika ve mezarlıklarla
çevrili Bahariye
Mahallesinden Paris’e
uzanan yaşam ve sanat
serüvenini anlatıyor.
Y ü k s e l A rs la n ’ ın “ A u to a rtu re ” leri — Yüksel Arslan’ın yaptıklarını sınıflandırmak çok zor. Ne desen ne guvaş, ne pastel ne de yağlıboya. Zaten bu yüzden Arslan da “ Art” (sanat) kelimesine “ ure" takısını ekleyerek resimlerini sınıflandıracak “ Arture” kelimesini bulmuş. 1960’larda gerçekleştirdiği “ Arture” lerden sonra 1980’lerde “ Autoarture” dizisini yapmış. Tem’deki sergide “ Autoarture” leri de görmek mümkün.
Kültür Servisi — André Breton’un çağrılısı
olarak gittiği Paris’te yaşamını sürdüren, ken dine özgü resim tekniği ve sınır tanımayan düş dünyasıyla resme karşı bir “resim” üreten Yük
sel Arslan’ın sergisi Tem Sanat Galerisi’nde sü
rüyor. Sergi ay sonuna kadar açık.
Arslan’m çalışmalarında öne çıkan cinsel lik, bastırılmış ya da sansür edilmiş bir du yuma karşı bir doğallığı ileri sürüyor: İnsa nın kendi gerçeğini. Aşk için yazılmış binler ce yazı ve şiir arasında Yüksel Arslan’ın ça lışmalarının ayrı bir yeri var. Arslan yaptık larını “resim” olarak sunmuyor. Kâğıt üzerin de yaratmaya çalıştığı dünyaya sesler, heykel- si heyecanlar, büyüler karışmış. Bu yüzden de resimlerinde resimdışı bir anlatım biçimi gö rülüyor. Yarattığı resim dünyasıyla gerçek an lamda özgünlüğü yakalamış bir sanatçı olan Yüksel Arslan, resimlerinin özünü, insan kav ramının öncesini ve şimdisini irdeleyerek oluş turuyor. Resimlerinde karşımıza çıkan insan lık görünümleri, gerçeğin ötesindeki tadı da içeriyor, özellikle İslam sanatındaki yüzey kullanımlarıyla hesaplaşan Arslan, etkilenme lerini de bu uygarlığın gizlerinden alıyor.
Yüksel Arslan’ın yaşam ve sanat serüveni ni kendisinden dinleyelim:
“24 Temmuz 1933’te Eyüp’e yakın, fabrika vemezarlıklarla çevrili Bahariye Mahallesin de doğdum. Babam (Ahmet) ve annem (Dil
ber) türlü maceralardan sonra İstanbul’a yer
leşen bir tür iç - göçmenler.
Annem - babam gibi kuzu cinsinden iken, yavaş yavaş tilkileşme, kurtlaşma ve giderek tam bir sanat Arslan’ı olmaya başlıyorum. An latılması oldukça basit!
İlk ve orta okullarda öğretmenlerim sınıf önünde yaptığım resimleri övüyorlar. İstanbul Erkek Lisesi’ne devam ederken suluboya, gu vaş ve pastel karışımıyla gerçekleştirdiğim re simleri de yine öğretmenimin isteğiyle koridor daki camekânlarda sergiliyorum. Arkadaşla rım beni candan tebrik edince kararı veriyo rum: Ressam olacağım! Sıra arkadaşım Fuat
Menâli, yağlıboya çalışmalarım için gereken
her şeyi satın alıyor.
Yaptığım 10-15 tabloyu birkaç ay sakladık tan sonra yırtıp atıyorum. Yapma boyaları, pa let, fırça, vs.yi saçma bulup tiksindiğimden ye ni bir teknik, yeni bir davranış bulmaya, do ğal boyalar aramaya başlıyorum. Çevremde bulduğum her şeyi (çiçek ve otlar, taş,tuğla parçaları, kömür, sabun, gaz, vs.) kâğıt üze rine sürterek ‘İlişki, davranış, sıkıntılara övgü’ adlı bir dizi resme çalışıyor ve Adalet Cimcoz* un Maya Galerisi’nde sergiliyorum (1955). Ser gi sırasında, tarih öncesi sanatı üzerine bir ki tap okurken, mağara duvarlarına yapılan re simlerde kullanılan boyaların reçetesini bulu yorum: Toprak, bal, yumurta akı, yağ, kemik iliği, kan, sidik, vs.
İlk denemeyi yaptıktan sonra, bulduğum bu yeni teknikle, 1955’ten bu yana, tekniği
mü-kemmelieştirerek kâğıt üzerinde gerçekleştiril mesine karar verdiğim konular üzerinde çalı şıyorum: 1955 -İnsanlı Günler’ dizisi, 1958-
‘Portreler’, ‘Phallisme’ dizileri. 1959’da, ikin
ci sergim sırasında tanıştığım Edouard Rodi-
ti Paris’e döndüğünde çalışmalarımdan André Breton’a söiz ediyor. Breton da Paris’te açılan
uluslararası bir sergiye beni davet ediyor. Bu çağrıya, galeri sahibi Raymond Cordier’in çağ rısı da eklenince 1961’de Paris’e yerleşiyorum. Yaptığım resimleri, Paris’teki ilk sergim sı rasında (1962) satış olayını kolaylaştırmak için sınıflamak gerekiyor: Bunlar ne bir desen ne guvaş ne pastel ne de yağlıboya!..
‘Art’ (sanat) kelimesine ‘ure’ takısını ekle
yerek, resimlerimi sınıflandıracak ‘Arture’ ke limesini buluyorum. Bu yıllardan bugüne de ğin yaşantımı tek bir kelimeye indirgeyebili rim: Çalışmak!..
G erçekleştirdiğim dizi dizi resimler: 1962-1968: ‘Artures’. 1969: ‘Yabancılaşmalar’. 1969-1975: ‘Le Capital.’ 1975-1980: ‘Le Capi-
tale’in Bugiinleştirilmesi.’ 1980-1984: ‘Etkiler.’
1984-1988: ‘Autoartures.’
1986’da, 2000 yılına değin sürebileceğini dü şündüğüm yeni bir dizi resme çalışmaya baş lıyorum. Dizinin adı ‘L’Homme’ (İnsan)! Evet, insan denilen, size ve bana benzeyen bu garip yaratıkla uğraşıyorum!..
İki yıldır çalıştığım için, bu dizinin yavaş yavaş bir tür ‘Vasiyetname’ havasına bürün düğünü sezinliyor, için için seviniyorum!..!’
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi