• Sonuç bulunamadı

Londra-Brithish Müzesinde bulunan Mundy Albümü içindeki katı' ve minyatür'lerinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Londra-Brithish Müzesinde bulunan Mundy Albümü içindeki katı' ve minyatür'lerinin incelenmesi"

Copied!
295
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

LONDRA-BRĠTHĠSH MÜZESĠNDE BULUNAN MUNDY ALBÜMÜ ĠÇĠNDEKĠ KATI’ VE MĠNYATÜR’LERĠNĠN ĠNCELENMESĠ

Burcu ERYILMAZ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

EL SANATLARI EĞĠTĠMĠ ANA BĠLĠM DALI

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(3)

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ...(….) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Burcu

Soyadı : ERYILMAZ

Bölümü : El Sanatları Ana Bilim Dalı Geleneksel Türk El Sanatları Eğitimi

İmza :

Teslim tarihi :

TEZĠN

Türkçe Adı : Londra-Brithish Müzesinde Bulunan Mundy Albümü İçindeki Katı‟ve Minyatür‟lerinin İncelenmesi

İngilizce Adı : Review Of Turkish Cut Paper And Miniatures İn Mundy Albume At London-British Museum

(4)

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

(5)
(6)

TEġEKKÜR

Bu araştırma Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü El Sanatları Eğitimi Ana Bilim Dalı‟nın Geleneksel Türk El Sanatları Eğitimi Bölümü Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlanmıştır.

Araştırma konusu olarak Londra British Müzesinde Bulunan Mundy Albümünün katı‟ ve minyatürlerinin tamamının bir arada incelenmesi amaçlanmıştır.

British müzesine gidilerek albümün geneli fotoğraflanmış, teknik çizimleri yapılmış ve bilgi formları oluşturulmuştur. Avrupalı gezginlerin Türk kültürüne duydukları özel ilgiden dolayı sipariş usulüyle yaptırdıkları ve ülkelerine dönerken yanlarında götürdükleri, bu gün tamamı yabancı müzelerde bulunan bu albümlerin var olan diğer örneklerini de incelemek o dönemin kültürünü daha yakından tanımamıza olanak sağlayacaktır.

Araştırmam sırasında bana yol gösteren, yardımlarını esirgemeyen tez danışmanım, sevgili hocam Prof. Dr. Vildan Çetintaş‟a, bana her konuda ışık olan, desteklerini esirgemeyen değerli hocam, üstad Şahin İnalöz‟e, manevi desteğiyle bana güç veren Sayın Fahri Karakoç‟a, verdiği bilgi ve belgelerle araştırmama doküman sağlamamda yardımcı olan Sayın Dr. Yaşar Kalafat‟a, hocam Yrd. Doç. Dr. Kemalettin Deniz‟e, fotoğraf çekimlerinde yardımcı olan sevgili arkadaşım Nilgün Baklacı‟ya, albümü incelemem konusunda yardımcı olan British Müzesi yetkililerine, maddi manevi desteklerini, sabır ve anlayışlarını esirgemeyen sevgili aileme, arkadaşlarıma ve bana emeği geçen diğer tüm hocalarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Burcu ERYILMAZ 2014

(7)

LONDRA-BRĠTHĠSH MÜZESĠNDE BULUNAN MUNDY ALBÜMÜ

ĠÇĠNDEKĠ KATI’ VE MĠNYATÜR’LERĠNĠN ĠNCELENMESĠ

(Yüksek Lisans Tezi)

Burcu ERYILMAZ

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Temmuz 2014

ÖZ

Bu araştırmada Londra British Müzesinde bulunan, 17. yüzyıla ait kıyafet albümlerinden biri olan Mundy albümü incelenmiştir.

Araştırmanın amacı; Londra-British Müzesindeki Mundy Albümü'nü incelemek, katı' ve minyatürlerinin tamamını belgelemek ve tanıtımını sağlamaktır.

Albüm orijinalinden fotoğraflanmış, teknik çizimleri yapılmış ve albümdeki her sayfa için bilgi formları oluşturulmuştur.

Kıyafet albümleri 17. yüzyılda Avrupalıların Türk kültürüne duydukları ilgiden dolayı ortaya çıkmış ve sipariş yoluyla ülkelerine götürülmek üzere yabancı gezginler tarafından yaptırılmıştır. Albümler saray dışındaki ressamlar tarafından yapılmıştır. Saray için üretilen minyatürlerin yanında daha basit ve yalın bir anlatımı vardır. Muhtemel bir şablondan yola çıkarak, seri şekilde üretimi yapılan bu albümler, tek figürlü ve varaklar halinde hazırlanmışlardır.

(8)

figürlerden, gayri müslimlerin kıyafetlerle kadar o döneme ait Osmanlı tebaasının giyim kuşamını belgeler. Albüm 1618 tarihlidir.

Londra British müzesinde bulunan 21x14,5 cm ebadındaki 63 varaklı albüm, yer yer çok küçük tahribatların dışında iyi korunması sayesinde günümüze kadar sağlam kalabilmiştir. Albümde 131 adet bitkisel ve üsluplaştırılmış zoomorfik motiflerden oluşan katı' oymalar mevcuttur.

Kullanılan renkler mat ve pastel tonlardadır. Çoğunluğu bitkisel motiflerden oluşan katı'larda; sümbül, goncagül, lale, nergis, karanfil, menekşe, mazı, orman gülü, çam motifleri ve muhtelif kır çiçekleri birçok sayfada tekrar edilerek kullanılmıştır. En çok kullanılan katı‟ motif; servi, goncagül ve lale motifleridir. En az kullanılan motif ise; karanfil, menekşe, mazı ve orman gülüdür. 33. varak b yüzünde ise diğer motiflerden farklı olarak muhtemel yaprak ve tohum olarak yorumlanmış figürler görülmektedir. Rumi motifi ise iki adet vazoda ve bir adet aşure kabı motifi olarak kullanılmıştır. Albüm 6 adet tam sayfa katı'larla süslenmiştir.

Albümde katı'larda kullanılan renklerde en fazla; kırmızı, yağ yeşili ve koyu yeşil rengin kullanıldığı görülür. En az kullanılan renkler ise; mor, gül kurusu, somon, altın renk ve açık yeşil renktir.

Albümde 59 adet minyatürden 49 adedi erkek, 10 adedi kadın figürlerden oluşmaktadır. İlk üç sayfada padişah portreleri bulunur. Albümde 4 adet figür bağdaş kurmuş oturur vaziyettedir. Diğer bütün figürler ayakta tasvir edilmiştir.

Minyatürde kullanılan renkler arasında; altın renk, beyaz, kırmızı ve siyah rengin diğer renklere göre daha fazla kullanıldığı görülür. En az kullanılan renkler ise; nar kırmızısı, koyu yeşil, turkuaz, füme, mor ve leylak rengidir.

Mundy albümü o dönemin giyim kuşamını geniş bir perspektifte sunan bir kıyafet albümü olması, Türk oyma sanatının ve tek yaprak minyatür yapımcılığının bir arada işlendiği ilk örneklerinden biri olması açısından önemli bir çalışmadır. Bu açıdan incelenmesi önem arz etmektedir.

Anahtar Kelimeler : Munyd albümü, katı‟ , minyatür

Sayfa Adedi : 274

(9)

REVIEW OF TURKISH CUT PAPER AND MINIATURES

IN MUNDY ALBUME AT LONDON-BRITISH MUSEUM

(M. Sc. Thesis)

Burcu ERYILMAZ

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

July 2014

ABSTRACT

In this paper, Mundy Album which is one of the albums belonging to 17th Century in British Museum - London is reviewed.

The objective of the investigation is to review the Mundy Album in British Museum in London, to certify the Turkish cut paper and their miniatures and to briefly mention about their general characteristics.

The album is photographed from its original, its technical drawings are made and information forms are created for each page in the album.

Peter Mundy album is one of the first examples of cloth albums where the Turkish Carving art and single page miniature production are investigated together. The album is produced in 1618.

Clothing albums has appeared from the interest of the Europeans towards the Turkish culture in 17th century and it is drawn by the foreign voyagers in order to take them to their

(10)

country by ordering them. The albums are drawn by artists outside the palace. It has a simpler and plainer expression when compared with the miniatures that are prepared for the palace. These articles which seem to have started from a probable potential template that are reproduced in mass production are prepared in laminated gold leafs of single figures at each page.

Mundy album certifies the dressing of Ottoman people from sultans‟ portraits to daily clothes and dressing of women and men, from military figures to the clothing of non-Muslim people.

Totally 63 laminated albums with size 21 x 14,5 cm which are present in London British Museum have protected quite meticulously and could be able to survive up to the present time apart from minor wears and damages.

There are 131 units of Turkish cut paper carvings in the album which are made from plant and animal patterns and decorations. In the Turkish cut paper which are composed of plant motives in the majority, the motives of lilac, rosebud, hashish, tulip, narcissi, clove and pine motives are used several times repeatedly. The figures that are used most frequently are the cypress, rosebud and tulip. The figure that is used most infrequently is the clove. Whereas the figures that are interpreted as possible leafs and seeds are used in 33rd leaf, b page which seem to appear as different from the other motives. Rumi motive appeared on two different vase units and one on the ashoura (Noah‟s Pudding) cup unit. The album is decorated with 5 units of full page Turkish cut paper.

It appears in the album that the most frequently used colors in the Turkish cut paper are observed as red color, oil green color and dark green color. The colors which are infrequently used are found as purple color, dried rosebud color, salmon color, gold color and light green color. The colors that are used are in mat and pale tones.

Among the 59 miniatures which are shown in the album, 49 are male and 10 are female figures. There are the sultan portraits in the first three pages. 4 units appear to sit as cross- legged in the album. All of the other figures are depicted in standing position.

Among the colors that are used in the miniatures, golden color, white color, red color and black color seem to have used more frequently when compared with other colors. The colors that are most rarely used are garnet color, dark green color, turquois color, fume color, purple color and lilac color.

(11)

and dresses of said period in a large perspective, that illustrates the Turkish cut paper and miniature arts together and that it is one of the earliest examples of album production. Therefore, I think that it deserves interest and further study by considering said aspects.

Key Words : Mundy album, Turkish cut paper, miniature

Page Number : 274

(12)

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vii

ĠÇĠNDEKĠLER ... x

TABLOLAR LĠSTESĠ... xiii

FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ ... xiv

ÇĠZĠMLER LĠSTESĠ ... xvii

BÖLÜM I

... 1

1. GĠRĠġ

... 1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 3 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 3 1.4. Sayıltılar ... 4 1.5. Sınırlılıklar ... 4 1.6. Tanımlar ... 4

BÖLÜM II

... 13

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

... 13 2.1. Londra ... 13 2.2. British Müzesi ... 13 2.3. Türk Kitap Sanatları ... 14 2.4. Türk kültüründe Kıyafet ... 16 2.5. Katı’ Nedir? ... 17

2.5.1. Türk Katı’ Sanatının Tarihçesi ... 18

2.5.2. Katı’ Tekniği... 19

2.6. Minyatür Nedir? ... 21

2.6.1. Türk Minyatür Sanatının Tarihçesi ... 21

2.6.2. Minyatür Sanatının Yapımı ve Tekniği ... 25

2.6.3. Osmanlı Minyatürünün Özellikleri ... 26 Sayfa

(13)

2.7. ÇarĢı Ressamları ... 27 2.8. Mundy Albümü ... 31 2.9. Ġlgili AraĢtırmalar ... 37

BÖLÜM III

... 41

3. YÖNTEM

... 41 3.1. AraĢtırmanın Modeli ... 41 3.2. Evren ve Örneklem ... 41 3.3. Ölçme Araçları ... 42 3.3.1. Ölçüm Güvenirliği ... 42

3.3.2. Ölçüm Yorumlarının Ve Kullanımlarının Geçerliği ... 43

3.4. Verilerin Toplanması ... 43

3.5. Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması ... 43

BÖLÜM IV

... 45

4. BULGULAR VE YORUMLAR

... 45

4.1. Albüm Kataloğu Sayfaları ... 45

BÖLÜM VI

... 241

5. TABLOLAR VE YORUMLAR

... 241

5.1. Albüm Minyatürleri Özelliği ... 241

5.1.1. Minyatür Renk Tablosu ... 241

5.2. Katı’ Özellikleri ... 246

5.2.1. Katı’ Renk Tablosu ... 246

5.3. Katı’ Motif ... 249

5.3.1. Katı’ Motif Tablosu ... 249

5.4. Albümdeki Meslekler ... 252 5.4.1. Meslek Tablosu... 252 5.4.2. Cinsiyet Tablosu ... 258

BÖLÜM VII

... 259

6. SONUÇ VE TARTIġMA

... 259 6.1. Sonuç ... 259 6.2. Öneriler ... 260 Sayfa

(14)

KAYNAKÇA ... 263 EKLER... 268 ĠZĠN YAZISI ... 269

(15)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. Minyatür Renk Tablosu ... 241

Tablo 2. Katı‟ Renk Tablosu ... 246

Tablo 3. Katı‟ Motif Tablosu ... 249

Tablo 4. Meslek Tablosu ... 252

(16)

FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ

Fotoğraf No: 1. British Müzesi ... 13

Fotoğraf No: 2. Nevregen ... 20

Fotoğraf No: 3. Mundy Albümü, Sırt Kapağı ... 32

Fotoğraf No: 4. Mundy Albümü, İç Sayfası ... 32

Fotoğraf No: 5. Mundy Albümü, İç Sayfası (Ayrıntı) ... 33

Fotoğraf No: 6. Mundy Albümü Cildi ... 34

Fotoğraf No: 7. Mundy Albümü, Ebrulu İç Kapak ... 34

Fotoğraf No: 8. Mundy Albümü, İç Sayfa... 35

Fotoğraf No: 9. Mundy Albümü ... 36

Fotoğraf No: 10. Kanuni Sultan Süleyman portresi ... 45

Fotoğraf No: 11. Yavuz Sultan Selim Portresi ... 48

Fotoğraf No: 12. Sultan Osman (Genç Osman) Portresi ... 51

Fotoğraf No: 13. Kızlar Ağası ... 54

Fotoğraf No: 14. Çeşnici ... 57

Fotoğraf No: 15. Ahır Görevlisi ... 60

Fotoğraf No: 16. Saray Refakatçısı ... 63

Fotoğraf No: 17. Saray Cücesi ... 66

Fotoğraf No: 18. İç Oğlan ... 69

Fotoğraf No: 19. Peyk ... 72

Fotoğraf No: 20. Solak ... 75

Fotoğraf No: 21. Aşçı ... 78

Fotoğraf No: 22. Seyis ... 81

Fotoğraf No: 23. Hamlacı Başı (Baş kayıkçı) ... 84

Fotoğraf No: 24. Müftü ... 87

Fotoğraf No: 25. Molla ... 90

(17)

Fotoğraf No: 27. Vali Muavini ... 96

Fotoğraf No: 28. Teşkilatçı ... 99

Fotoğraf No: 29. Silahtar ... 102

Fotoğraf No: 30. Anadolu Sipahisi ... 105

Fotoğraf No: 31. Yeniçeri ... 108

Fotoğraf No: 32. Rumeli Sipahisi ... 111

Fotoğraf No: 33. Denizci, Azap... 114

Fotoğraf No: 34. Sayfada figüre ait belirleyici bir ibare bulunmamaktadır. ... 117

Fotoğraf No: 35. Kapıcı ... 120

Fotoğraf No: 36. Çavuşbaşı ... 123

Fotoğraf No: 37. Seferli ... 126

Fotoğraf No: 38. Baş kapıcı (Kethüda) ... 129

Fotoğraf No: 39. Çavuş ... 132

Fotoğraf No: 40. Mazhar ... 135

Fotoğraf No: 41. Gece Bekçisi ... 138

Fotoğraf No: 42. İnfaz Memuru ... 141

Fotoğraf No: 43. Kahya ... 144

Fotoğraf No: 44. Aşçı Başı ... 147

Fotoğraf No: 45. Fakir ... 150

Fotoğraf No: 46. Orman gülü ... 153

Fotoğraf No: 47. Acemi Oğlan ... 156

Fotoğraf No: 48. Saka (Sucu) ... 159

Fotoğraf No: 49. Baltacı ... 162

Fotoğraf No: 50. Süpürgeci ... 165

Fotoğraf No: 51. Çoban ... 168

Fotoğraf No: 52. Arap Kızı... 171

Fotoğraf No: 53. Sarhoş... 174

Fotoğraf No: 54. Sayfada figüre ait belirleyici bir ibare bulunmamaktadır. ... 177

Fotoğraf No: 55. Sayfada figüre ait belirleyici bir ibare bulunmamaktadır. ... 180

Fotoğraf No: 56. Aşure Kabı ... 183

Fotoğraf No: 57. Sayfada figüre ait belirleyici bir ibare bulunmamaktadır. ... 186

Fotoğraf No: 58. Rumi Motifli Vazo Ve Serbest Buketler ... 189

Fotoğraf No: 59. Sayfada figüre ait belirleyici bir ibare bulunmamaktadır. ... 192

(18)

Fotoğraf No: 61. Sayfada figüre ait belirleyici bir ibare bulunmamaktadır. ... 198

Fotoğraf No: 62. Muhtelif kır çiçekleri, Goncagül, Lale... 201

Fotoğraf No: 63. Sayfada figüre ait belirleyici bir ibare bulunmamaktadır. ... 204

Fotoğraf No: 64. Servi, Sümbül, muhtelif kır çiçekleri ... 207

Fotoğraf No: 65. İranlı Genç ... 210

Fotoğraf No: 66. İranlı Kadın ... 213

Fotoğraf No: 67. Şerbetçi ... 216

Fotoğraf No: 68. Sayfada figüre ait belirleyici bir ibare bulunmamaktadır. ... 219

Fotoğraf No: 69. Yunan Rahip ... 222

Fotoğraf No: 70. Ermeni Hamal ... 225

Fotoğraf No: 71. Ermeni Kadın ... 228

Fotoğraf No: 72. Ermeni Genç ... 231

Fotoğraf No: 73. İstanbullu Yahudi ... 234

(19)

ÇĠZĠMLER LĠSTESĠ

Çizim No: 1. 1. Varak (b yüzü) Çizimi ... 47

Çizim No: 2. 2. Varak (b yüzü) Çizimi ... 50

Çizim No: 3. 3. Varak (b yüzü) Çizimi ... 53

Çizim No: 4. 4. Varak (b yüzü) Çizimi ... 56

Çizim No: 5. 5. Varak (b yüzü) Çizimi ... 59

Çizim No: 6. 6. Varak (b yüzü) Çizimi ... 62

Çizim No: 7. 7. Varak (b yüzü) Çizimi ... 65

Çizim No: 8. 8. Varak (b yüzü) Çizimi ... 68

Çizim No: 9. 9. Varak (b yüzü) Çizimi ... 71

Çizim No: 10. 10. Varak (b yüzü) Çizimi ... 74

Çizim No: 11. 11. Varak (b yüzü) Çizimi ... 77

Çizim No: 12. 12. Varak (b yüzü) Çizimi ... 80

Çizim No: 13. 13. Varak (b yüzü) Çizimi ... 83

Çizim No: 14. 14. Varak (b yüzü) Çizimi ... 86

Çizim No: 15. 15. Varak (b yüzü) Çizimi ... 89

Çizim No: 16. 16. Varak (b yüzü) Çizimi ... 92

Çizim No: 17. 17. Varak (b yüzü) Çizimi ... 95

Çizim No: 18. 18. Varak (b yüzü) Çizimi ... 98

Çizim No: 19. 19. Varak (b yüzü) Çizimi ... 101

Çizim No: 20. 20. Varak (b yüzü) Çizimi ... 104

Çizim No: 21. 21. Varak (b yüzü) Çizimi ... 107

Çizim No: 22. 22. Varak (b yüzü) Çizimi ... 110

Çizim No: 23. 23. Varak (b yüzü) Çizimi ... 113

Çizim No: 24. 24. Varak (b yüzü) Çizimi ... 116

Çizim No: 25. 25. Varak (b yüzü) Çizimi ... 119

Çizim No: 26. 26. Varak (b yüzü) Çizimi ... 122

Çizim No: 27. 27. Varak (b yüzü) Çizimi ... 125

Çizim No: 28. 28. Varak (b yüzü) Çizimi ... 128

(20)

Çizim No: 30. 30. Varak (b yüzü) Çizimi ... 134

Çizim No: 31. 31. Varak (b yüzü) Çizimi ... 137

Çizim No: 32. 32. Varak (b yüzü) Çizimi ... 140

Çizim No: 33. 33. Varak (b yüzü) Çizimi ... 143

Çizim No: 34. 34. Varak (b yüzü) Çizimi ... 146

Çizim No: 35. 35. Varak (b yüzü) Çizimi ... 149

Çizim No: 36. 36. Varak (b yüzü) Çizimi ... 152

Çizim No: 37. 37. Varak (a yüzü) Çizimi ... 155

Çizim No: 38. 37 Varak (b yüzü) Çizimi ... 158

Çizim No: 39. 38 Varak (b yüzü) Çizimi ... 161

Çizim No: 40.-39 Varak (b yüzü) Çizimi ... 164

Çizim No: 41. 40Varak (b yüzü) Çizimi ... 167

Çizim No: 42. 41 Varak (b yüzü) Çizimi ... 170

Çizim No: 43. 42 Varak (b yüzü) Çizimi ... 173

Çizim No: 44. 43 Varak (b yüzü) Çizimi ... 176

Çizim No: 45. 44 Varak (b yüzü) Çizimi ... 179

Çizim No: 46. 45 Varak (b yüzü) Çizimi ... 182

Çizim No: 47. 46 Varak (a yüzü) Çizimi ... 185

Çizim No: 48. 46 Varak (b yüzü) Çizimi ... 188

Çizim No: 49. 47 Varak (a yüzü) Çizimi ... 191

Çizim No: 50. 47 Varak (b yüzü) Çizimi ... 194

Çizim No: 51. 48. Varak (a yüzü) Çizimi ... 197

Çizim No: 52. 48. Varak (b yüzü) Çizimi ... 200

Çizim No: 53. 49. Varak (a yüzü) Çizimi ... 203

Çizim No: 54. 49. Varak (b yüzü) Çizimi ... 206

Çizim No: 55. 50. Varak (a yüzü) Çizimi ... 209

Çizim No: 56. 50. Varak (b yüzü) Çizimi ... 212

Çizim No: 57. 51. Varak (b yüzü) Çizimi ... 215

Çizim No: 58. 52. Varak (b yüzü) Çizimi ... 218

Çizim No: 59. 53. Varak (b yüzü) Çizimi ... 221

Çizim No: 60. 54. Varak (b yüzü) Çizimi ... 224

Çizim No: 61. 55. Varak (b yüzü) Çizimi ... 227

Çizim No: 62. 52. Varak (b yüzü) Çizimi ... 230

Çizim No: 63. 57. Varak (b yüzü) Çizimi ... 233

Çizim No: 64. 58. Varak (b yüzü) Çizimi ... 236

(21)

1

BÖLÜM I

1. GĠRĠġ

Bu bölümde araştırmanın problem durumu, amacı, önemi, sayıtlı ve sınırlılıklarına yer verilmekte; araştırmada kullanılan temel kavramların tanımları yapılmaktadır.

1.1. Problem Durumu

Türk süsleme sanatları yüzyıllar boyu geleneksel Türk kültürünün ve sanatının önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Orta Asya‟dan Anadolu‟ya, Selçuklu döneminden Osmanlı dönemine kadar büyük bir önem kazanmış ve yüzyılların birikimi ile de günümüze ulaşmıştır. Mükemmel bir üslup birliği içinde gelişen ve bu gelişimini sürdüren süsleme sanatları Türk sanatında her alanda ve her dönemde büyük önem taşımıştır.

Kadim medeniyetlerin süregelen bir anlayışı olarak Osmanlı döneminde sanata ve sanatçıya büyük önem veren yöneticiler, saray bünyesinde bir nakışhane kurmuşlardır. Bu nakışhanede tezhip yapan sanatçılar, özellikle baş nakkaş unvanı alarak nakışhaneyi yöneten ünlü üstadlar aynı zamanda usta tasarımcılardı. Bu sebeple nakışhanede bir yandan yöneticiler için birbirinden değerli eşsiz sanat eserleri üretilirken, diğer yandan mimari, cam, deri, ahşap, dokuma, çini, kitap, kumaş, silah, mücevher, halı, maden gibi farklı sanat dallarındaki çalışmalar için kompozisyonlar meydana getirmişlerdir (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s.17).

Çok çeşitli dalları olan Türk süsleme sanatlarının önemli bir bölümünü kağıt sanatları teşkil eder. Bu sanatlardan biri katı‟ sanatıdır.

Kaynağı Orta Asya‟ya kadar uzanan katı‟ sanatının Anadolu‟da ilk ve en önemli temsilcileri XV. yüzyılda yaşayan ve Herat‟tan gelmiş olan Abdullah Katı‟ ve oğlu Şeyh Muhammed Dost Katı‟dır. Nakşi, Resmi, Cevri, Fikri, Reşit gibi isimler de günümüze gelen eserler üzerinde imzası bulunan katı‟ sanatçılarından bazılarıdır. Kesilmiş filigranlı kağıt veya deri parçalarına uygulanan bu yöntem Timur devrinden itibaren cilt astarlarında kullanılmıştır. Bazı örnekleri

(22)

Topkapı Sarayı‟nda bulunan Yakub Bey albümünde mevcuttur. Bu tür örneklere Osmanlı envanterlerinde “mücellit işi” adı verilmiştir (Orangerie and Charlottenburg, 1998, s.74; İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 209).

“14. ve 15. yüzyıl Timurlu dönemi kitap sanatında filigre süslemeler, kitap kaplarının iç kısımlarında yer alır. Kitap kaplarındaki deri oymacılığı, Timurlu ve Türkmen saray atölyelerinde yapılan eserlerde çeşitli biçimde uygulanarak doruğa varmış, sonraki yüzyılda Safevi ve Osmanlı saraylarında devamlılığını sürdürmüştür” (Milliyet Kültür ve Sanat Eki, 1981, s. 94).

Ovalıoğlu (2007) çalışmasında; Osmanlı sanatında kağıt oymacılığının en parlak döneminin Kanuni Sultan Süleyman zamanında ( 1520-1566) yaşamış olduğunu ve gerek günümüze gelen eserlerin bolluğu, gerekse Aşık Çelebi‟nin verdiği bilgilere göre, saray çevresinde kağıt oymacılığının tam anlamıyla bir sanat dalı olarak ele alındığının ortaya koyulduğundan bahseder.

“Türk kitap sanatının ihtişamlı dönemleri XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gerilemeye yüz tutmuş, kağıt ve deri oymacılığı da bu olumsuz gelişmelerin dışında kalamamıştır. Gerileme döneminin tamamlanmasından sonra XIX. yüzyılda bu sahada hiçbir ciddi eserin ortaya konulamaması bu sanat dalının sonunu hazırlamıştır” (Mesara, 1991, s. 6).

Kitap süslemeciliğinde, katı‟ sanatının yanı sıra, kitap sanatlarımızdan biri olan minyatür sanatı da oldukça yaygın olarak kullanılmıştır.

“Türklerde resim ve süsleme sanatının başlangıcı, Orta Asya‟da yaşamaya başladığı döneme kadar uzanır” (Ersoy, 1988, s.20).

Resim ve süsleme sanatlarının İslam dünyasına yayılmasında Manihaist ve Budist Uygur sanatçılarının rolü büyük olmuştur. XVIII. yüzyıldan başlayarak Orta Asya‟dan Ön Asya‟ya ve daha aşağıya inmeye başlayan Uygurlar kendi sanat üsluplarını da beraberinde götürerek İslam dünyasında yayılmasını sağlamışlardır (Ersoy, 1988, s.22).

“İstanbul‟un fethinin ardından, Osmanlı minyatürü doğu-batı etkileşimine açık, Anadolu, Rumeli ve İran‟dan gelen sanatçıların çalışmalarıyla bir evrim geçirerek XVI. yüzyıl ortalarından itibaren klasik üslubuna kavuşmuştur” (Mahir, 2005, s.173).

Osmanlı minyatürcülüğünün belirgin özelliği, gerçek, yaşanan olayları gözlemci bir yaklaşımla, geleneksel kurallara bağlı olarak, yani İslam sanatının soyut form diliyle, tasvir diliyle; zaferler, fethedilmiş kaleler, devlet ve yönetimle ilgili olaylar, eğlence ve resmi geçitler dolayısıyla başkent halkının ve esnafının görüntülendiği sünnet düğünleri gibi yaşanılan

(23)

yılların önemli olaylarıyla ilgilidir (Geleneksel Türk Sanatları, 1993, s.185).

17. yüzyılın ortalarında itibaren, Türk sanatında Avrupa sanatının etkileri yavaş yavaş hissedilir. Geleneksel minyatür sanatında da bu etki, ufak tefek bazı detaylarda kendini gösterir. Ancak geleneksel anlatım, 18. yüzyılın ortalarını kadar varlığını korur. Osmanlı sarayı minyatür sanatının son parlak devrini Sultan III. Ahmet‟in sanatsal yıllarına rastlar (1703-1730). Türk minyatür sanatının son örnekleri olan ve Batı sanatı etkilerinin kuvvetle gözlendiği bu eserler, 19. yüzyılda yerlerini tamamen batılı anlamda manzara ve portre ressamlığına bırakmışlardır (Çağman, 1993, s.217).

“İslam kitap sanatında ayrıcalıklı bir yere sahip olan Osmanlı minyatürleri, belgesel değer taşımaları ve özellikle tarihi konulu eserlerdeki örneklerinin gerçekçi yaklaşımıyla değer taşırlar” (Mahir, 2005, s.173).

Geleneksel süsleme sanatlarımız, yüzyıllar boyu büyük bir çeşitlilik içinde toplumların duygu ve düşüncelerini aktarma aracı olmuşlardır. İçinde bulunduğumuz çağda, gelişen teknolojiyle birlikte güncel sanatın etkisi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini göstermektedir. Geleneksel el sanatları toplumların kültürlerini gelecek kuşaklara aktarmada büyük öneme sahiptir. Geleneksel sanatlarımızın layık olduğu yere gelebilmesi için bu konuda bilgi sahibi olmak ve bu sanat dallarını tanıtmak bir zorunluluk olmuştur.

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Bu araştırmada, Londra-British Müzesindeki Munyd Albümü‟nün incelenerek katı‟ ve minyatürlerini belgelemek ve tanıtımını sağlamak amaçlanmaktadır.

Bu amaç doğrultusunda aşağıdaki alt amaçlara cevap aranacaktır: 1. Mundy Albümü adıyla bilinen eser ne amaçla hazırlanmıştır? 2. İncelenen eserde katı‟ sanatında ne tür örnekler kullanılmıştır? 3. İncelenen eserde minyatür sanatında ne tür örnekler kullanılmıştır? 4. Mundy Albümünün geleneksel el sanatlarımız açısından önemi nedir?

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Geleneksel sanatlarımız içinde yer alan katı‟ ve minyatür sanatı ile ilgili birçok yayında adı geçen ve bazı örneklerine yer verilen Mundy Albümü‟nün içindeki katı‟ ve minyatürlerin hepsi bir arada incelenmemiştir. Bu nedenle araştırmada Londra - British Müzesinde bulunan eserin tüm örneklerini inceleyip belgelemek, Türk katı‟ ve minyatür sanatının değerli örneklerinden birini tanıma ve tanıtmaya, dolayısıyla da bu sanatların

(24)

geliştirilmesine zemin hazırlamaya yönelik önemli katkılar sağlayacaktır. Günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel sanatlardan olan katı‟ ve minyatür sanatını bünyesinde barındıran Mundy Albümünün incelenmesi ve tanıtılması, bu alandaki bir boşluğu doldurabilmesi açısından önemli olduğu düşünülmektedir.

1.4. Sayıltılar

İncelenen ürünler katı‟ ve minyatür sanatını temsil edecek niteliktedir.

1.5. Sınırlılıklar

Araştırma Londra British Müzesinde bulunan Mundy Albümündeki katı‟ ve minyatür eserler ile sınırlıdır. Albümde katı‟ ve minyatür‟ün yanı sıra Peter Mundy tarafından yazılmış bir de günlük bulunmaktadır. Bu günlüğün içeriği, değerlendirme dışında tutulmaktadır. Albümdeki katı‟ ve minyatürden oluşan desenler araştırma kapsamındadır.

1.6. Tanımlar

Âhar: Kağıt terbiyesine verilen isimdir. Yumurta akıyla yapıldığı gibi ayrıca, pişmiş toz pirinçle de yapılır (Akar ve Keskiner, 1978, s. 28).

BaĢnakkaĢ (NakkaĢ BaĢı): Minyatür atölye şefi (Ersoy, 2006, s. 166).

Bordür: Pervaz ve kenar suları şeklinde bir araya gelen motiflere denir (Akar ve Keskiner, 1978, s. 11).

Börk: Tepesi düz bir çeşit külahtır, çuhadan yapılır (Süslü, 1989, s.155).

Bulut: Gökyüzündeki su buharı birikintilerinin çeşitli şekillerde görüntülerinden esinlenerek ve bu görüntüler sitilize edilerek çizilmiş şekillerdir (Ersoy, 1988, s.20).

Buhurdanlık: Tütsü kabı (Meydan Larousse 2. Cilt, 1981, s. 624).

Cetvel çekmek: Yapılan süslemenin içine ve dışına düz çizgiler çizmek (Akar ve Keskiner, 1978, s. 11).

Cilt: Kitap ya da dergi yapraklarının dağılmasını önlemek için yapılmış özel kap (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 53).

ÇakĢır: Şalvarın kısası olup, geniş paçaları diz kapağında büzülmüştür. Bir nevi askeri giysidir (Süslü, 1989, s.165).

(25)

Çedik: Kadın ve erkeklerin giydiği daha çok sarı deriden ayakkabı (Koçu, 1969, s. 205). Çift fırça: Genellikle tek renk uygulanarak yapılan bezeme tarzı (Keskiner, 2002, s.30). Çintemani: İç içe birbirlerine aynı noktalarda teğet olarak değen üç daireden oluşan ve bu biçimde üç öğenin bir üçgenin köşelerini merkez alacak konumda yerleştirilmesiyle oluşan bezeme örgesi (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 61).

ÇiriĢ: Oyma yapıştırmada kullanılan yapıştırıcı madde (Ünver ve Mesera, 1980, s.31). Çuha: Düz renkte ve sade tok kumaş (Altay, 1979).

Diadem: Kadınların süs amaçlı, alnın ortasına damla biçiminde taktıkları mücevherdir (Apak, M., S, Gündüz, O., F, Eray, F., Ö. 1997, s. 148).

Degrade: Tarama ve noktalama ile koyudan açığa gidilecek tarzda tonlama (Keskiner, 2004, s.11).

Destimal:Dilimize Farsçadan girmiş, elbezi, peşkir, mendil anlamına gelir (Koçu, 1969, s.

88).

Destar: Kavuk, külah, fesin etrafına sarılan sarık (Koçu, 1969, s. 87).

DiĢi Oyma: Herhangi bir tezyini desenin kağıt veya deriden oyulması yoluyla yapılan katı‟ sanatında içi oyulmuş kısım (Mesara, 1998, s. 15).

Dolak: Enli bir bez parçasının aşağıdan yukarıya doğru bacağa sıkı sarılması ile meydana gelir (Görgünay, 2008, s. 133).

Dolama: Çuhadan entari gibi, önü açık olarak ilik düğme ile kapanmayarak kavuşturulan ve üstüne kuşak bağlanan eski bir libas (Koçu, 1969, s. 205).

Ebru: Kitreli su üzerine serpilen boyalarla bezenmiş kağıt ve bunu hazırlama sanatına denir (Bektaşoğlu, 2008, s. 42).

Ehl-i Hiref: Hiref, hirfet kelimesinin çoğuludur ve sanatlar, meslekler manasına gelir. Eski belgelerde sanat ehli ve sanatkarlardan ehl-i hiref olarak bahsedilmektedir (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 298).

El yazması: Elle yazılan kitaplara verilen ad. Daha çok yazma eser ve yazma şeklinde kullanılmıştır (Özen, 1985, s. 19).

Entari: İki tarafı yırtmaçlı uzun ve yarısına kadar dikişsiz açık ve geniş kollu elbise (Büngül, 1939, s.91).

(26)

Erkek oyma: Herhangi bir tezyini desenin kağıt veya deriden oyulması yoluyla yapılan katı‟ sanatında, kesilip çıkarıldıktan sonra başka bir yere yapıştırılan kısım (Mesara, 1998, s. 15).

Eskiz: Bir eserin hayalden kağıda dökülmüş ilk kaba çizimi (Ersoy, 2006, s. 165).

Ferace: Bedeni ve kolları bol, önden açık ve eteği yere kadar uzun, yakasız bir giyimdir (Apak, M., S, Gündüz, O., F, Eray, F., Ö. 1997, s. 101).

Figür: Resim ve heykelde insan ve hayvan görüntüsü (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s 298).

Form: Şekil, biçim (Keçeci ve Keçeci, 2007, s 298).

Gürz: Ateşli silahların icadından önce, savaşlarda kullanılan bir çeşit silah. Topuz veya bozdoğan da denir (Meydan Larousse 5. Cilt, 1981, s. 460).

Hançer: Ucu eğri ve sivri, kamaya benzer kısa bıçak (Meydan Larousse 6. Cilt, 1981, s. 51).

ÜsluplaĢtırılmıĢ Zoomorfik Motif (Hayvansal ): Türk süsleme ve el sanatlarında hayvan figürü tabii ve üsluplaşmış halleriyle kullanılmıştır (Özcan, 2002, s. 300-307).

Hatayi: Bir çiçeğin yandan kesitinin stilize edilmiş şekli (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s 298).

Hotoz: Bir çeşit şapkaya benzeyen ve başa geçirilen başlık (Apak, M., S, Gündüz, O., F, Eray, F., Ö. 1997, s. 148).

Humbara: Bir çeşit top (Meydan Larousse 5. Cilt, 1981, s. 587).

Hüsn-ü Hat: Arap harfleriyle yazılmış güzel yazı (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 299).

Kaftan: Önü açık, uzun ve bol kollu bir elbisedir (Apak, M., S, Gündüz, O., F, Eray, F., Ö. 1997, s. 148).

Kakum kürk: Kuzey ülkelerde yaşayan, sansar ya da gelinciğe benzer hayvanlara ve onların kürküne verilen addır (Tez, 2008, s. 249).

KalemtıraĢ: Hat sanatında kullanılan kamış kalemlerinin ucunu yontmak için kullanılan uzun saplı, kısa ağızlı bıçak (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 120).

(27)

Kapaniça: Boyundan bağlanan, omuzları örten ve kalçalardan aşağıya doğru uzanan pelerin veya şal (Apak, M., S, Gündüz, O., F, Eray, F., Ö. 1997, s. 148).

Kastanyet: Parmaklara takılıp çalınan ve özel bir ses çıkaran çalpara (Meydan Larousse 7. Cilt, 1981, s. 61).

Katı’: Kağıt veya deri oymacılık sanatı. Kesme. Kağıt üzerine yazılmış güzel bir yazıyı veya motifleri oyarak başka bir madde üzerine yapıştırma işlemidir (Akar ve Keskiner, 1978, s. 28).

Katta: Kat‟ı sanatıyla uğraşan sanatçı (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 126).

Kaytan: Pamuk ve iplikten yapılmış sicim (Meydan Larousse 7. Cilt, 1981, s. 212).

Kavuk: 1828‟de İkinci Sultan Mahmut tarafından fesin umumi bir serpuş olarak kabulüne kadar yüzyıllar boyunca atalarımız tarafından giyilmiş serpuşların en yaygın çeşidi (Koçu, 1969, s. 148).

Kazaziye: Trabzon yöresine özgü, altın ya da gümüş tellerin elde örülmesiyle yapılan kuyumculuk işi (http://www.nedirnedemek.com/kazaziye-nedir-kazaziye-ne-demek . Erişim: 10/08/2014)

Kethüda: Zenginlerin ve devlet adamlarının işlerini gören kimse (Meydan Larousse 7. Cilt, 1981, s. 209).

Kola: Bir miktar nişasta veya un ile su karışımının muhallebi kıvamına gelene kadar pişirildikten sonra oyma motifleri yapıştırmakta kullanılan bir nevi yapıştırıcı madde (Mesera, 1991, s. 43).

Kompozisyon: Bir sanat eserinde kurallara dayalı ve estetik anlamlı düzen kurma (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 299).

Kontur (Tahrir): Boya veya altınla işlenen süsleme şekillerinin çevrelerine daha koyu bir renkle ince olarak geçirilen çizgi, çevre çizgileri (Akar ve Keskiner, 1978, s. 29).

KuĢak: Renkli veya beyaz keten bez üzerine yapılmış uçları nakışlı, çok uzun parçalıdır (Apak, M., S, Gündüz, O., F, Eray, F., Ö. 1997, s. 149).

Kopt Sanatı: Mısır‟da 3. yüzyıldan 9. yüzyıla kadar süren dönemde gelişen sanat üslubu (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 136).

Kök boya: Endüstriyel tekniklerle üretilmemiş, çeşitli bitkisel ve hayvansal kaynaklardan elde edilmiş boyanın genel adı (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 137).

(28)

KöĢelik: Levhalarda kenar uçlara yapılan süsler (Ersoy, 1988, s.16).

Küfi: Düz çizgiler ve köşelerden oluşan geometrik bir yazı türüdür (Bektaşoğlu, 2008, s. 28).

Külah-ı Peyk: Erkekler ve asker ile her tabakadan halk tarafından giyilmiş bir serpuş (Koçu, 1969, s. 205).

Mevlevi külahı (sikke): Mevlevi dervişlerinin giydiği devetüyü rengindeki keçe külahın adı (Koçu, 1969, s. 205).

Miğfer: Eski muhaberelerde, savaşlarda başlarına geçirdikleri siperlerdir (Büngül, 1939, s.166).

Minyatür: Özel yöntemle işlenmiş küçük boyutlu resim (Milliyet Sanat Ansiklopedisi, 1991, s. 194).

Motif: Süslemelerde tekrarlanan biçim, öge (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 299). Muhallebi: Bir miktar nişasta veya un ile su karışımının muhallebi kıvamına gelene kadar pişirildikten sonra oyma motifleri yapıştırmakta kullanılan bir nevi yapıştırıcı madde (Mesera, 1991, s. 43).

Mıkraz: Makas (Yazır, 1974, s.206).

Murakka: Kıt‟aların bir araya getirilmesiyle hazırlanan albüm anlamındadır. Saray nakışhanesinde ki muhtemelen yazma olarak toplanamayıp tek kalan sayfalar veya dağılmış eski yazmaların eldeki sayfaları bir araya getirerek oluşturulan albümlerdir (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 170).

Murassa: Değerli taşlarla bezenmiş, cevahirle süslü, işlemeli (Meydan Larousse 9. Cilt, 1981, s. 70).

Musavvir: Osmanlı resim sanatında manzara ve özellikle insan resmi yapan sanatçı (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 167).

Mücellid: Ciltçi anlamında eski sözlük (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 169).

Mühre: Kağıtlar aherlendikten sonra cilalamak ve perdahlamak amacıyla kullanılan yuvarlak veya kalın cam (Akar ve Keskiner, 1978, s. 11).

Mühreli kağıt: Ahardan sonra mühre sürülerek parlatılan ve kalemin üzerinde kaydığı kağıt. Bu kağıtlar mürekkebi emmez (Özen, 1985, s. 50).

(29)

Müzehhip: Tezyinaz yapan sanatkar (Özkeçeci, 2007,s 300).

NakkaĢ: Hayal edilen konunu tasarımı ve boyama işlemlerini yaparak, eseri minyatür haline getiren kişi (Ersoy, 2006, s. 166).

NakıĢhane: Bütün nakış yapan usta ve çırakların bir arada çalıştıkları bina (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 300).

Nalın: Takunya (Koçu, 1969, s. 2179).

Nevregen: Oymada eskiden kullanılan ucu yuvarlak bıçak (Özcan, 2007, s.196).

Nigarende (Nigari): Osmanlı figüratif resim ve özellikle insan figürleri yapan sanatçı. Batılı anlayışta resim sanatıyla uğraşanlar için hiçbir zaman kullanılmamıştır. “Nigari‟ sözcüğü çok ünlü bir Osmanlı minyatür sanatçısının da takma adıdır (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 173)

Nigarhane (Nigaristan): Osmanlıcada ressamların (nigarilerin) çalıştığı yere ve resim sergileme işlevi gören mekana verilen ad (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 173).

Payitaht: Başkent (Meydan Larousse 9. Cilt, 1981, s. 950). PeĢli entari: Bir kadın entarisi çeşidinin adı (Koçu, 1969, s. 95).

Peyk: Padişahlarla savaşa gider ve resmi alaylara katılırlardı (Çetin, 1995, s. 58).

Pigment: Organizmaya renk veren madde. Boya yapımında kullanılan, kurutulup öğütülmüş renkli bitki, bazı böcek ve madenlerin öğütülmüş toz hali (Ersoy, 2006, s. 166).

Rumi: Hayvanların kanat, bacak ve bedenlerinden stilize edilerek meydana gelmiş bir süsleme motifi (Keskiner, 2002, s. 106).

Sadak: İçine okların yerleştirildiği, torba ya da kutu biçimli öğe (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 206).

Saka: Sırtlarında su tulumları ile İstanbul sokaklarını gezerek, çeşmelerden doldurdukları suları ihtiyacı olanların emirlerine sunarlardı (Çetin, 1995, s. 208).

Sanat: Kendine özgü sanatsal biçimlendirme olarak (en geniş anlamda) estetiksel biçimlendirmeden ayrılabilen ve sanatlar (sanat türleri) içerisinde tarihsel olarak oluşmuş çok çeşitli değişik estetiksel üretimin başlıca ortak yanlarıyla özsel belirtilerini içine alır (Milliyet Sanat Ansiklopedisi, 1991, s. 346).

(30)

Sikke: Mevlevi dervişlerinin giydiği devetüyü rengindeki keçe külahın adı (Koçu, 1969, s. 205).

Solak: Padişahların gidiş alaylarında sol taraftan giden bir nevi muhafızlara verilen ünvandır (Büngül, 1939, s.208).

Sorguç: Başa takılan tuğ, çelenk (Koçu, 1969, s. 208).

Sülegen: Madenden elde edilen bir tür kırmızı boya (Bektaşoğlu, 2008, s. 48).

Sülüs: Ucu 2-3 mm. kalınlığında kesilmiş kalemle yazılan yazı (Bektaşoğlu, 2008, s. 30). Süpürge sorguç: Yeniçerilerin törenlerde, alaylarda serpuşlarına taktıkları büyük, şatafatlı sorguçların adı; şekli süpürgeye benzediği için bu isim verilmiştir (Koçu, 1969, s. 211).

Stilize: Karakter kaybolmadan değiştirilerek ortaya konan şekil veya motif, üsluplaştırma (Keskiner, 2002, s. 106).

ġalvar: Anadolu‟da kadınların giydikleri, ağı bol üstlük donlara denir (Büngül, 1939, s.218).

ġehname: Padişahların biyografisini manzum olarak anlatan edebi eser (Meydan Larousse 11. Cilt, 1981, s. 745).

ġemse: Güneş şeklinde süsleme motifi. Oval veya daire şekillerinde olur (Akar ve Keskiner, 1978, s. 28).

Tahrir: Boya veya altınla işlenen süsleme şekillerinin çevrelerine daha koyu bir renkle ince olarak geçirilen çizgi, çevre çizgileri (Akar ve Keskiner, 1978, s. 29).

Talik: Hat sanatında bir yazı türü (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 229).

Tantura: Yüksek hotoz. http://kadinbasliklari.blogcu.com/turk-kadinbasliklari/ 2409102#. ( Erişim Tarihi: 12/01/2014).

Tasvir: Resim, suret, şekillendirerek ifade edilmiş resim (Akar ve Keskiner, 1978, s. 29). Teber: Keskin bir satır (Büngül, 1939, s.227).

Tezhip: Toprak boyalarla yapılan ince kitap tezyinatı (Bektaşoğlu, 2008, s. 36). Tezyinat: Süsleme, nakış (Keskiner, 2002, s. 106).

Topografya: Bir kara parçasının doğal engebelerini yükseklik, alçaklık ve özelliklerini kağıt üzerinde çizgilerle gösterme işi (Ersoy, 2006, s. 168).

(31)

Toprak boya: Kayaların basit fiziksel işlemlerden geçirilmesiyle elde edilen tabii madeni pigmentler grubu (Meydan Larousse 12. Cilt, 1981,s. 226).

Tozluk: Tek bir bez parçasından ibarettir. Bacağa geçirilir, yandan düğmelidir (Görgünay, 2008, s. 133).

Tuğ( Sorguç): Başa takılan tuğ, çelenk (Koçu, 1969, s. 208).

Üslup: Tavır, tarz. Bir sanatçıya ya da bir çağa özgü teknik, renk ve biçimlendirme özelliği (Akar ve Keskiner, 1978, s. 11).

Üsküf: Yeniçeri börkünün sırma işlemeli bir çeşidi (Koçu, 1969, s. 236).

Varak: Kitaplarda iki sayfadan ibaret bir yaprak masasına gelir (Akar ve Keskiner, 1978, s. 30).

Yatırma: Yeniçeri börkünün tepesinden arkaya, börk giymiş yeniçerinin sırtına doğru sarkan geniş parçanın adı (Koçu, 1969, s. 241).

Yemeni: Pabuç (Koçu, 1969, s. 246).

(32)
(33)

BÖLÜM II

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Londra

Birleşik krallığın başkenti, İngiltere‟nin güneyinde, Thames ırmağı kıyısındadır. Şehrin merkezi, Thames ırmağının sağ kıyısında, ağzından 60 km mesafede uzanan alüvyon taraçaları üzerinde yer alır. Eskiden, gelgitin ulaştığı en son nokta olan bu kesimde, ırmak, küçük bir tabii havzanın (pool) yukarısında geçit verir. Bu yolla denize bağlanan Londra, İngiltere‟nin uzun süre en kalabalık ve en zengin bölgesi olan güneydoğusunda, merkezi bir yerdedir. Krallığın siyasi ve iktisadi başkenti olan Londra, aynı zamanda dünya çapında geniş bir para bölgesinin can noktasıdır (Meydan Larousse 8. Cilt, 1981,s. 51).

“Londra 1960 yıllarında yeni İngiliz sanatının yuvası olmuştur” (Meydan Larousse ek Cilt, 1981, s. 547).

2.2. British Müzesi

Fotoğraf No: 1. British Müzesi

(34)

Londra‟daki ünlü müzenin adı. 1753‟de doktor Hans Sloane‟dan satın alınan sanat eserleri koleksiyonu ve kitaplığı çevresinde kuruldu. Koleksiyonlarının çeşitliliği bakımından dünyanın en zengin müzesidir. Lord Elgin‟in heykelleri, George III.‟ün kitaplığı, Harvey koleksiyonu, Cotton elyazmaları gibi eserlerle gitgide zenginleşti. İlk olarak, 1686‟da Puget tarafından yapılan Montague Hause‟a yerleştirildi. 1758‟de halka ilk defa burada açıldı. Bugün Great Russel caddesinde, Robert Smirke ve kardeşinin 1823-1847 yıllarında yaptığı, o zamandan bu yana daha da genişlemiş bir sarayı kaplamaktadır. Müzede kralın kitaplığının dışında en değerli koleksiyonlar arasında Grek ve Roma heykelleri, Knidos Demeter‟i, dünyanın yedi harikası arasında sayılan Efes Artemis tapınağı ve Halikarnas mezar anıtı‟nın kabartmaları, Asur ve Babil medeniyeti eserleri (Nemrud salonu, Asur salonu), Grenville koleksiyonu (XI.-XV. yüzyıl süslemeli el yazmaları), desen ve estamp odası, seramik koleksiyonu vb. vardır (Meydan Larousse 2. Cilt, 1981, s. 586).

2.3. Türk Kitap Sanatları

İnsanoğlu, varlığından bu yana duygu ve düşünceleri ile yaşamını hep dışa vurma ihtiyacı içinde olmuştur. Mağara duvarlarında resimle başlayarak süre gelen serüven yazıyla devam etmiştir.

“Süslemecilik insanlık tarihi ile başlar. Kendini, yaşadığı ortamı ve kullandığı eşyayı göze en hoş gelecek şekilde süslemek, onu sanat anlayışı ile biçimlendirmek, insanoğlunun adeta doğal bir tutkusudur denilebilir” (Akar ve Keskiner, 1978, s. 9).

“Süsleme hem duyguların ve inanışların sembollerle anlatılması hem de güzelliğin herhangi bir yüzeye yansıtılabilmesi açısından önemli bir ifade tarzı olmuştur. Bu nedenle de yüzyıllar boyunca her dönemde ve her üslupta yoğun olarak kullanılmışlardır” (Küçük, 2000, s. 253).

Türk tarihi uzun bir zaman aralığında, değişik coğrafi bölgelerde ve çok farklı kültürlerle etkileşim içinde heyecan verici bir seyir izler. Türkler dünya üzerinde en geniş alana yayılmış ve gittikleri bölgelerde dönem dönem uzun süreli devletler kurmuşlardır. Bu kadar geniş alana dağılmalarına ve bazen azınlıkta kalmalarına rağmen hem kültürlerini korumuşlar, hem de geliştirmişlerdir. Çok farklı coğrafyalara yayılmış zengin sanat eserleri de bu gelişmelere paralel olarak mükemmel bir çeşitlilik sergiler. Türk devletleri her dönemde, ulaştıkları coğrafyalarda eski sanat geleneklerinde ve çağdaşları olan farklı kültürlerde bulunan güzel ve faydalı unsurları hiç çekinmeden almış ve bu birikimleri, inançları doğrultusunda belli bir arıtma süzgecinden geçirerek kendi bünyelerine katıp özgün bir sanat anlayışı geliştirmişlerdir (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 14).

“Kültür tarihimiz boyunca, başta dini eserler olmak üzere her konuda eser yazılmıştır. Arşiv kayıtlarında, kütüphane ve müzelerde bulunan bu eserlerin yapımında istifade edilen

(35)

sanatlar; başta hat olmak üzere, tezhip, minyatür, cilt, ebru ve katı‟ yazma kitap sanatları olarak isimlendirilir” (İ. Özkeçeci ve Ş. Özkeçeci, 2007, s. 26).

“Ortaçağ‟ın ilk dönemlerinden başlayarak yöneticilerin ve varlıklı kesimin kitaba ve sanata olan ilgisinin artması, onların tezhipli, minyatürlü ve güzel ciltli kitaplara sahip olmasına yol açmıştır” (Tanındı, 2009, s. 865).

Sanatlı kitapların İstanbul sarayı nakışhanesinde üretilen ilk örnekleri Sultan II. Mehmet‟e (h.1444-1446, 451-1481) sunulmak üzere genelde tıp, felsefe, mantık, belagat, coğrafya konularında hazırlanmış eserlerdi. Bu kitaplar dönemin üstat hattatları tarafından yazılmış, ilk sayfaları tezhiplerle bezenmiş, dışları ve içleri farklı teknikte ve farklı renklerde süslenmiş deri ciltlerle kaplanmışlardı (Ölçer, 2012).

Kuran-ı Kerim‟in en iyi biçimde yazılıp bezenmesi, tüm İslam dünyasında özellikle Türk‟lerde adeta ibadet sayılmıştır. Kur‟an‟a verilen önem hat ve kitap sanatlarının olabildiğine gelişip, yücelmesine neden olmuştur. Değişik ebatlarda Kur‟an-ı Kerim yazmak, onları bezemek, ciltlemek değerli bir sanat kolu haline gelmiştir (Özsayıner, 1999, s. 11).

Osmanlı Devleti‟nin güçlenmesiyle birlikte saray yönetiminin sanata ve sanatçıya ilgisi ve desteği artmış, sanatın diğer alanlarında olduğu gibi kitap sanatını ve sanatçısını koruma görevi padişahlarla birlikte sadrazamlar, şehzadeler, vezirler, hanım sultanlar, eyalet valileri, defterdarlar ve saray ağaları gibi yüksek rütbeli devlet görevlileri üstlenmiştir (Tanındı‟dan aktaran Mahir, 2005).

“Türk kitap sanatlarında kendine özgün bir güzellik felsefesi hâkimdir. Kitap sanatçıları, bu felsefenin kaynağını tabiatta bulmuşlar, tabiattan aldıkları bitki ve hayvan motiflerini ya gerçek görüntülere yakın bir biçimde çizmişler ya da motifleri stilize edip onlara yeni biçimler ve görünümler kazandırmışlardır” (Cunbur, 1990, s. 153).

Kitap sanatlarımız; geçmişten bu güne, bugünden yarınlara, yüzyıllar boyunca her türlü bilgiyi, her dalda bilimi, edebiyatı ve yazıya dönüşmüş sanat eserlerini tespit edip koruyan kitaba, özellikle yazma kitaba verilen değerin, duyulan saygı ve ilginin ifadesi olarak gelişmiş, birer ata yadigarı olarak günümüze ulaşmışlardır. Kütüphaneleri, arşivleri dolduran, müzeleri süsleyen binlerce kitap ve arşiv malzemeleri içinde eski hat, cilt, tezhip ve nakış ustalarının büyük beceri, ustalık ve sabır isteyen alıştırmalarının sonucu meydana getirilen eserler çok ince işlemeciliği gerektirir. Bu bakımdan kitap sanatlarına “ince sanatlar” adı da verilebilir (Cunbur, 1990, s. 153 ).

(36)

2.4. Türk kültüründe Kıyafet

“Orta Asya‟dan Anadolu‟ya uzanan bir göçebe kavim olarak Türkler, engin tarihi boyunca çeşitli devletlerle etkileşim içinde bulunmuşlar ve tarihi boyunca çok zengin bir giyim kültürü yelpazesine sahip olmuşlardır” (Tez, 2008, s.241).

“Türk ulusunun bu konudaki sanat anlayışı zengin, orijinal, estetik ve görkemli bir niteliğe sahiptir” ( Kılıçkan, 2004, s.166).

Başlangıçta, sade ve hareket kolaylığı sağlayan giyim şeklini koruyan Türk toplumu, Selçuklu döneminde de devam etmiştir. Bu geleneğe göre, başa börk, vücuda kaftan, iç gömleği ve hırka ile bacağa pantolon ve şalvar, ayağa çizme veya ayakkabı giymiştir. Kadın ve erkek kıyafetlerinin pek farklılık göstermediği, o dönemi anlatan yazılı kaynaklardan, minyatürlerden anlaşılmaktadır (Görgünay, 2008, s. 121).

XIII. yüzyıl başlarında Konya‟da hazırlanmış Varka ve Gülşah (TSMK H 841) adlı aşk romanındaki minyatürler Anadolu Selçukluları devrindeki giysiler açısından önemli bir kaynaktır. Kadın ve erkek giysileri arasındaki ilk göze çarpan ayrım, kadınlarda görülen inci kolyeler ile incili veya alnın üstünde tek taşla taçlandırılmış didemlerdir. Sevgililerin ikisi de aynı boyda entariler giymiştir; Gülşah‟ta paçaları geniş şalvar ve küçük yüzlü ayakkabılar vardır; entarisinin yakası V kesimlidir ve yakasında inci dizileri görülür. Başında, alnın üst bölümünde yaprağa benzer bir taş dikkati çeker. Gülşah gerektiğinde erkek gibi giyinip savaşa gider (Gürtuna, 1999, s. 2).

XVII. yüzyıl‟ın en önemli kaynağı sayılan Evliya Çelebi Seyahatnamesinde kadın giysilerinden hiç de açıklayıcı olmayan, yalnızca çok geniş tanımlamalarla söz edilmiştir” (Gürtuna, 1999, s. 2).

Burçak Evren‟in “Yabancı gezginler ve Osmanlı kadını” adlı eserinde Müslümanların sarı pabuç, Müslüman olmayanların ise kırmızı, mor ve siyah pabuç giydiklerinden bahseder.

Osmanlı Devleti‟nde Müslüman, Hristiyan, Musevi topluluklarının kendilerine özgü kıyafetleri vardı. Ayrıca saraylılar, esnaf, askerler, din adamları, tarikat ve tekke mensupları özel giysiler giyerdi. Giyim kuşam kentten kente değiştiği gibi, dini ve etnik azınlıkların da özel kıyafetleri vardı. Karadeniz, Rumeli, Doğu Anadolu, Orta Anadolu, Ege Bölgesi gibi değişik bölge halklarının kıyafetleri de ayrı özellikler gösterirdi. Böylece bir kimsenin devlet memuru mu olduğu, bunların sınıf ve rütbeleri, iş gücü, hangi memleket ve millete mensup olduğu kolaylıkla anlaşılabilirdi (Tez, 2008, s.243).

“On Üç Asırlık Türk Kıyafet Tarihine Bir Bakış” adlı kitabın yazarı Nureddin Sevin eserinde; Türklerin ilk kez Müslüman olduktan sonra sarık sardıklarından bahseder.

“Türk halkının zevki tarih boyunca çok çeşitli giyiniş biçimleri yarattı. Zaman zaman Avrupa‟da Türk modaları çıktı” (Meydan Larousse 7.Cilt, 1981, s. 275).

(37)

“Osmanlıda gayrimüslimler siyah ya da kırmızı pabuç giyerlerdi ve sarı pabuç giymeleri yasaklanmıştı” (Tez, 2008, s.280).

“Kemer zenginlik derecesine göre yapılıyordu” (Taşçıoğlu, 1958, s.16).

Osmanlı ülkesinde gerek devlet örgütünde gerekse halk arasında sınıf ve yöreye göre giyilen giysiler 15. yüzyıldan beri Avrupalıların ilgisini çekmekteydi. Kuşkusuz, kuruluş dönemden beri Avrupalı toplumlarla sınırını yenileyen, hele Fatih Sultan Mehmet‟in İstanbul‟u almasıyla batı için gerçek anlamda bir siyasal tehlike haline gelen Türkler, batılılara göre inançları, yaşam biçimleri, giyimleri ile yabancı bir topluluktu (Renda, 1998, s. 153).

Türklerin inançları, ibadet şekilleri, yaşayışları, davranışları, yeme içmeleri ve giyinişleri kısaca Türk kültürüne ait her şey büyük merak uyandırmış ve bazı hayranlarca dikkatle izlenmeye başlanmıştır. Gerek yabancıların merak ettikleri Osmanlı İmparatorluğu‟nu yakından tanıma ve görme istekleri sonucunda imparatorluğa ve özellikle İstanbul‟a düzenlenen seyahatler; gerek ordunun Avrupa‟ya yaptığı seferlerde, Avrupalılarca izlenen hükümdar ve ordu mensuplarının taşıdığı Türk kültürü unsurları giderek, bu büyük ilginin artmasını sağlamıştır (Çetin, 1995, s. 10).

Osmanlı devletinde giysiler, toplumdaki yeri simgeleyen en belirgin göstergelerden biri sayılır, giysisinin rengi, biçimi ve hatta kumaşının cinsi, giyen kişinin ait olduğu toplum düzeyini yansıtırdı. Ayrıca uyumlu bir mozaik oluşturan toplum içindeki diğer ırk ve dine mensup kişilerin de kendilerine özgü birbirlerinden farklı giysileri vardı (Yakaryılmaz, http://kadinbasliklari.blogcu.com/turk-kadin-basliklari/2409102#) 12-10. 2014.

“Türklerin, Orta Asya‟dan Batı‟ya gelip İslam dünyasında yer almalarından sonra yeni yerleştikleri yörelerden sentez yoluyla aldıkları yenilikleri eski gelenekleriyle kaynaştırarak kendilerine has bir giyim kuşam oluşturmuşlardı” (Süslü, 1989, s.211).

2.5. Katı’ Nedir?

“Katı‟; bir kağıdı çeşitli desenler oluşturacak ya da bir hat sanatı ürünü yaratacak biçimde keserek ya da oyarak çalışan sanat dalı” (Sözen ve Tanyeli, 2001, s. 126).

“Bir kağıt veya deri üzerindeki yazı veya şekli bir kalemtıraşla kesip çıkararak içi oyulmuş olan parçayı veya çıkan parçayı diğer bir kağıt, bir deri veya bir cam üzerine yapıştırmak suretiyle vücuda getirilen işler” (Arseven, 1948, s. 980).

Osmanlıca sözlükte verilen açıklamaya göre, KAT‟=kesme, kesilme; KATI‟ (ka uzun okunur) = kat‟ eden, kesen, durduran; KATI‟A=1.katı‟nın müennesi (dişisi), 2.katı‟ sanatı ile yapılmış dantel gibi kağıt ve deri eserler demektir. KATTA‟=kat‟ eden, kağıt veya deriden ince oyma süsler ve yazılar yapan sanatkara denir. Bunlar çoğul biçimde “KATTAAN” olarak bilinir. “MUKATTA”, katta‟ kelimesinden türemiş olup, deri veya kağıttan oyma şeklinde yapılan işlere verilen addır. Eski hattatların kağıdı kesip oyarak meydana getirdikleri yazılara

(38)

“MUKATTA YAZI” denir (Mesara, 1991, s. 1).

Katı‟ en basit anlatımıyla kağıt üzerine çizilen motif, figür ya da yazıların oyulup çıkartılarak başka bir yüzey üzerine yapıştırmak suretiyle oluşturulan bezeme sanatıdır. Bu teknikte azami sabır ve dikkatle kesilip oyulan motif veya yazıların hem negatif (dişi) hem de pozitif (erkek) kısımları ayrı ayrı değerlendirilip kullanılabilir (Çetintaş, 2001, s.77).

“Renkli ince kağıtlardan kesilerek yapılan desenler bilhassa katı‟ sanatının en gelişmiş dönemini temsil eden XVII. ve XVIII. yüzyıllara ait kitaplar içerisinde yaygın bir biçimde kullanılmış ve daha çok buket, nebat, vazo, tabiat ve hayvan tasvirleri gibi çok çeşitli şekillerde örneklerine rastlanılmıştır” (Ünver, 2010, s. 261).

2.5.1. Türk Katı’ Sanatının Tarihçesi

Menşei İran‟a kadar uzanan katı‟ sanatının kağıt üzerindeki en eski öneklerine XV. yüzyılda Herat‟ta yaşamış olan üstadların eserlerinde rastlanılmaktadır. İslam kitaplarında deri oyma sanatı ise XIV. yüzyılda başlamıştır. Tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali tarafından H. 995/ M. 1586 yılında yazılan ve hat, tezhip, minyatür, cilt ve oyma sanatları ile bunların ustalarından bahseden “Menakıb-ı Hünerveran” adlı eserin “katı‟an” (oymacılar) bölümünde, bu dalın ilk ve en önemli temsilcisinin XV. yüzyılda Herat‟ta yetişmiş ve orada eserler vermiş Abdullah Kaatı‟ olduğu belirtilir. Yine aynı eserde, diğer katı‟ ustaları arasında Abdullah Kaat‟ının oğlu ve aynı zamanda onun sanatını koruyan öğrencisi olan Şeyh Muhammed Dost Kaat‟ıdan, üstad babasının mertebesine yaklaşmış bir sanatkar olarak söz edilerek, Şeyh Muhammed Dost‟un öğrencisi Seng-i Ali Bedahşi ve Hattat Mir Ali‟nin oğlu Mevlana Muhammed Bakır‟ın da bu sahada seçkin üstadlardan olduğu ifade edilir. Mevlana Muhammed Bakır genellikle babası Mir Ali‟nin yazılarını oymuştur (Çağman‟dan aktaran Mesera, 1998). Kağıt oyma sanatının Osmanlılara gelişi XVI. yüzyıl başlarındadır. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman devrinde katı‟ önemli bir sanat dalı olarak pek çok değerli el yazmasının tezhipten sonraki en önemli süsü olmuştur. Bu yazma eserlerde oyma olarak tezyini motiflere ve çiçeklere kadar hemen her şekil denenmiştir. Efşancı Mehmed, Ali Çelebi, oğlu Abdülkerim Çelebi, Mehmed Bin Gazanfer ve Mevlana Kasım Arnavud bu dönemin en önemli katı‟ ustalarıdır. Bu yüzyıl içerisinde yapılmış bu tür eserlerden bazıları, 1540 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman‟ın şehzadesi Mehmed için Hattat Ali Çelebi tarafından yazıları katı‟ olarak hazırlanmış Kırk Hadis ile 1650 yıllarında yapılmış ve içinde nefis bir katı‟ bahçe manzarasının yer aldığı Şah Nişapuri albümüdür. Bu dönemin diğer önemli katı‟ eserlerinden olan ve 1540 yılında sanatkar Mehmed Bin Gazanfer tarafından oyma ta‟lik hattı ile hazırlanmış Guy ve Çevgan isimli kitap, mukatta yazı türünün bir şaheseridir. Ayrıca dişi oyma kalıplarla yapılmış muhtelif kitap içi sayfa kenar süsleri kadar deri oyma nakışlı ciltler de bu ihtişamlı devrin en güzel sanat eserleri arasında yer almaktadır (Mesara, 1991, s. 5).

(39)

müzehhip (tezhipçi), mücellit (ciltçi) ve hattatlar kadar katta‟lar (kağıt ve deri oymacılar) da bu sanat erbabından sayılırdı. “Seyahatname” sinde Evliya Çelebi, ressam türleri arasında kağıt oymacılardan da bahsederek, bunlara dair şu bilgileri vermişti: “Oymacı Esnafı: 9 dükkan, 20 adamdır. Pirleri, şair Hasan oğlu Abdurrahman‟dır. Peygamberin soyundan Kasım‟ın süt kardeşidir. Mezarı Kudüs yakınlarında Taberistan şehrindendir. Bunlar Hezarfen Çelebi‟nin marifeti gibi marifetleri olan kimselerdir ki oydukları eserler sihir gibidir. Oymalar kitapların içinde kutsal ruh gibi saklanır. Bunlar da (oymacılar) (alaylarda) tahtırevanlar üzerinde makas ile oyma oyarak ve kağıt üzerine yapıştırarak geçerler” (Ünver, 2010, s. 243).

“Evliya Çelebi‟nin bize aktardığı bu bilgilerin ışığında, o devirde (XVII. yüzyıl ortalarında) kağıt oymacılığını ince ve zarif bir sanat haline getiren katı‟ ustaları bir esnaf grubu teşkil edecek sayıda olup, saray dışında serbest çalışanların çarşıda kendi dükkanlarında faaliyet gösterdikleri anlaşılıyor” (Ünver, 2010, s. 244).

“Katı‟ sanatının gelişmesinde saraya bağlı sanatkarlar ve çarşı ustaları kadar, hüner sahibi Mevlevi derviş ve dedelerinin de büyük rolü olmuştur” (Mesera, 1998, s. 20).

XVI. yüzyılda gördüğü rağbetle giderek gelişen kağıt oymacılığı, XVII. ve XVIII. yüzyıllarda da bu dönemlerin sanat anlayışına uygun eserlerle ilerlemeye devam etmiştir. XVII. yüzyıla ait katı‟ eserler arasında en çok bilinenleri Bursalı Fahri elinden çıkmış oyma katı‟ lar ve manzaralar, oyma buketler ve çeşitli nakışlarla bezeli olan Gazneli Mahmud albümü ile oyma çiçek süslemeli bir minyatür albümüdür (Mundy Albümü) (Mesara, 1991, s. 5).

“1618 yılında Peter Mundy isminde bir İngiliz tarafından İstanbul‟dan satın alınan ve günümüzde “Mundy Albümü” olarak tanınan bu kitap, halen Londra British Müzesinde 19746-17 013 No. da kayıtlıdır” (Mesera, 1998, s. 33).

“Türk kitap sanatlarının ihtişamlı dönemleri XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gerilmeye yüz tutmuş, kağıt ve deri oymacılığı bu olumsuz gelişmelerin dışında kalamamıştır. Gerilme döneminin tamamlanmasından sonra, XIX. yüzyılda bu alanda hiçbir ciddi eserin ortaya konulamaması bu sanat dalının sonunu hazırlamıştır” (Mesara, 1991, s. 6).

2.5.2. Katı’ Tekniği

“Oymacılıkta eskiden kullanıldığı bilinen “nevregen”, mücellitlerin mukavva karton ve deri oymacılığında yararlandıkları aletin adıdır. Eğri ve ağzı çok keskin olan bu bıçağın ucuyla katı‟ da yapılmıştır” (Ünver, 2010, s. 281).

(40)

Fotoğraf No: 2. Nevregen

B. Eryılmaz; Erişim Tarihi: 25/05/2013

Katı‟ tarzında yapılmış çok sayıda eseri bulunan Ord. Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver, büyük boyutlu veya kat kat yapıştırılarak karton haline gelmiş kağıtların oymalarında çok ince uçlu ufak ve keskin bir kalemtıraş kullanılmıştır. Oyma yapımı sürerken keskinin körleşen ucunu bileylemek için de ince bir zımpara kağıdından faydalanmıştır. Ufak yazılar ile süslerde ve özellikle ikiye katlanarak yapılan simetrik tarz oymalarda ise, düz veya eğri uçlu keskin bir makasla başarılı sonuçlar elde etmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi‟nin kağıt oymacılarla ilgili bölümünde, ”esnafın mıkraz (makas) ile oyduklarını kağıt üzerine yapıştırdıkları” anlatılmaktadır (Mesara, 1991, s. 41).

“Eskilerde beyaz kağıtlardan çok, renkli hatta aharlanmış veya çok defa iyi mührelenmiş kağıtlar tercih edilirdi, bazı eski oyma süslerde ebru kağıdından dahi yararlanılmıştır” (Ünver, 2010, s. 281).

Oyma yapılacak kağıtların orta kalınlıkta olmasına dikkat edilir. Birden fazla desen veya yazıyı bir defada oyabilmek için, 4-5 hatta 8 kat değişik renkteki kağıt murakka tablası üzerine sonradan kolayca çözülebilmesi için hafif ve çirişsiz nişastadan yapılmış bir muhallebi ile yapıştırılır. Bu işlem sırasında en alttaki kağıdın ortası boş kalacak şekilde dört tarafından yapıştırılarak gerilmesi gereklidir (Ünver, 2010, s. 282).

Yapıştırma işlemi tamamlanınca kağıtlar kurumaya terk edilir. İyice kuruduktan sonra da bir keski ile murakka tahtasından kurtarılır. Daha sonra ince uçlu ve keskin bir oyma aleti ile bu ince karton üzerine çizilen oyma deseni işaretli sınırları üzerinden dikkatlice kesilir. Böylece iyi hazırlanmış bir kalıp ile hem erkek, hem dişi, negatif ve pozitif iki parça meydana gelir. Oyulan parçalar soğuk suya atılır. Kısa bir süre sonra bunların birbirinden ayrıldıkları görülecektir. Parmaklarımızla hafifçe dokunmak suretiyle ve yırtılmadan parçalar iki tarafındaki yapışkan maddeden kurtarılır ve kurumaya bırakılır (Ünver ve Mesara, 1980, s. 30-31).

(41)

yerin önceden belirlenen sınırı üzerine, nişasta karışımı, serin ve güneşsiz bir yerde çabuk olarak sürülür. Çok dikkatle yapılacak bu işlemden sonra oyulmuş parça işaretlenen yere konmalı ve üzerine kağıt konularak kuvvetlice bastırılmalıdır. Bu işlemle örnek yapıştırılır, yapıştırıcı kapatılan kağıda geçer ve fazla nişasta kuruyuncaya kadar her seferinde kağıt değiştirilerek aynı işlem tekrarlanır. Yapıştırılan oyma daha sonra uzun bir süre gölgede kurumaya bırakılır (Ünver ve Mesera, 1980, s.32).

İnce kağıt oyma sanatının konuları ve motifleri olağanüstü zengin ve çeşitlidir. Bu yöntemle yapılmış, çok ince, usulüne uygun hüsn-i hat eseri kitaplar ve levhalar vardır. Küfi, sülüs, talik yazı türleri ve yazı ile yapılmış insan, hayvan, gerçeküstü varlık figürleri, geometrik ajur işleri, zeminde tuğra, sülüs hatla istifler, karışık teknikte minyatürler, Hun sanatını hatırlatan hayvan mücadeleleri, süvari kuşlar, meyveler, bahçe görünümleri, gül, sümbül, zerrin, süsen, sümbül, lale, çiğdem, Manisa lalesi, karanfil, menekşe, nergis, zambak türleri, sıklamen, açmış bahar dalları, ağaçlar, çintemani, rumi, hatayi, bulut gibi Türk süsleme sanatlarında kullanılan bezeme motifleri de konular arasındadır (Özcan, 2007, s.195).

2.6. Minyatür Nedir?

“Minyatür kelimesi, Latince miniare kökünden gelip İtalyancaya “miniature” diye geçmiş olan sözcüğün Türkçeleştirilmiş şeklidir. Osmanlıcada “nakış” veya “tasvir” sözcükleriyle de anılan minyatür, geniş anlamıyla “el yazma kitaplarda metni aydınlatmak üzere çizilip yerleştirilen, konuyu açıklayıcı resimler” olarak tanımlanabilir” (Turani‟den aktaran Bektaşoğlu, 2008).

“Ortaçağ Avrupa‟sında el yazması kitapların bölüm başlarındaki ilk harflerin yazımında kullanılan minium denilen, kırmızı süleğen boyası ile yazılıp süslenmesinden gelen miniatüre kelimesinin Türkçe, Arapça ve Farsça da bir karşılığı yoktur. Minyatür özel bir tarzda yapılmış resimlere denir” (Tahirzade, 1953, s.29).

“Özel yöntemle işlenmiş küçük boyutlu resim. Çoğunlukla yazma kitapların süslenmesi için kullanılmıştır. Adının Latince‟de “minium” denilen kırmızı renkli boyadan geldiği sınılıyor” (Milliyet Sanat Ansiklopedisi, 1991, s. 194).

2.6.1. Türk Minyatür Sanatının Tarihçesi

Minyatür sanatı, Asya kökenlidir. Türk resim sanatının bir türüdür. Türk toplumları tarafından tarihi varlık alanına çıkarılmıştır. Zaman içerisinde Türk İslam toplumlarını, İran ve Mezopotamya bölgelerini etkilemiştir. İran, Arap, Hint kültür çevrelerinde yaygınlaşmış, değişik üslup özelliklerine sahip olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğunun ilk üç yüz yılı içinde en gelişmiş bir düzeye ulaşmıştır (Minyatür ve Gravürlerle Osmanlı İmparatorluğu, 1999, s. 12).

Referanslar

Benzer Belgeler

• Kırgızistan, (Azerbaycan,Kazakistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Türkiye , veTürkmenistan ile birlikte) günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletlerinden

Bu dizelerde de görüldüğü gibi şair, beyaz rengi, kırmızı ile birlikte kullanmış ve bir yandan ateşli olmayı, hareketliliği kırmızı ile ifade ederken diğer

Daha sonra sırasıyla siyah, beyaz, kırmızı, mavi, sarı, yeşil ve lacivert renklerini ifade eden unsurların divan şiirindeki kullanımları şairlerin

İlme: yün, lacivert, mavi, açık mavi, kırmızı, sarı, az krem, az turuncu, açık yeşil, konturlarda koyu kahverengi iplik kullanılmıştır; kat adedi ve büküm yönü

In literature, studies investigating agility time according to age and saying that the older was the age the better was the agility performance and age was an significant factor

Differential mode cuurent is the component of RF energy when both signal and return path have the opposite direction of RF energy transmission. If absolute 180o angle

Bugün geliştirilme aşamasında olan bazı büyük birleşik kuramlar, stan- dart modelden farklı olarak baryon sayısının korunmadığını söylüyor.. Yani bu kuramlara

[r]