YAZAR Aziz Nesin ölü müyle “Doğada her boşluk doldurulur” yasasını çiğ nedi. Ölümünün birinci yılında yokluğu, çekilen bir dişin bıraktığı boşluk gibi sızı veriyor. 80 yıllık yaşamma 100’e yakın ki tap, sayısız ulusal ve uluslarara sı ödül sığdırmakla kalmadı, “ gerçek bir aydın”ın nasıl olma sı gerektiğini kanıtladı.
Hayatı hapishanelerde geçti Aziz Nesin’in. Ama
yaşlanmak nedir bil medi. Aldığı yaralar ne yaşama enerjisini köreltti, ne karanlık tan kahkahayı bulup çıkarma yeteneğini. Aksine, herkesin sus tuğu yerde o konuş tu, herkesin korktu ğu yerde o öne çıktı. Bir “kahraman” ol mak için değil, başka madiği için.
Korkusuzca davranması korkmadığı anlamına gelebilir mi? Ateist olduğunu açıklarken, İslam dünyasının afaroz ettiği Salman Rüşdi’nin “ Şeytan A- yetleri”ni Türkiye gibi bir ülke de yayınlamak için uğraşırken kendini ateşe attığının farkında değil miydi?
Kimilerine göre fütursuz, ki
milerine göre patavatsız, ki milerine göre kışkırtıcıydı. Başkalarının gözleriyle değil kendi gözleriyle baktı kendi sine ve dünyaya. Ve bu yüz den hep bir “çocuk” olarak kaldı. Ateşle oynayan uslan maz bir “çocuk.” Demokrat Parti döneminde polis şefinin at tığı tokat, eziyetli hapis yılları, 12 Eylül döneminde hakkında a- çılan soruşturmalar, Sivas Madı mak Oteli’nde canına kastedil-
mesi ve bu olaym hemen ardından DGM’de ağır tahrik suçlamasıyla yargı lanması... Traji - ko mik olaylara gülüm- semekten başka ne yapabilirdi ki? Türkiye insanı nın yüzde 60’mın “aptal” olduğunu söylemek onun için kolay olmuş muydu? Ülkesini her şeye karşın yürekten sevi yordu Aziz Nesin. “ Onlar aptal, ben enayiyim.... Milletimi çok se viyorum. Türkiye’de doğup Tür kiye’de ölmüş olmak, vazgeçeme yeceğim bir zevktir” diyecek ka dar. Ve 5 Temmuz 1995 günü kalp yetmezliğinden öldü. “Tür kiye’de yazarlar yazmadıkların dan da sorumludur” diyecek kaç aydın kaldı geride?
ziz Nesin hep bir
ı“çocuk” olarak
kaldı. “Türkiye’de
yazarlar
yazmadıklanndan
da sorumludur”
diyecek kaç aydın
kaldı geride?
türlü