• Sonuç bulunamadı

Balat'ın eskimeyen yüzü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Balat'ın eskimeyen yüzü"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Eski İstanbul’un artık sadece özlem kokan bir semti Balat. Ü ç dinin, üç kültürün

kesiştiği, evlerin yan yana sıralandığı bir masal diyarı... insan haritası bugün değişmiş

olsa da, mimarisi direniyor, çünkü Balat SlT alanında... Bir de proje var ki, semte eski

ruhunu kazandırabilir. Ama alman yol, bir arpa boyu henüz... Gereken biraz daha çaba...

T l - S o o t

CUMHURİYET DERGİ

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: ŞULE ALTUNDAĞ________

B

alat’m Karabaş M ahallesi’nde son Musevilerle birlikteyiz. Manav David Behar, m anifaturacı Leon Brudo, Nesim Hekim ve beş yüz­

yıllık A hrida Sinagogu’nun hizmetlisi Ba­ yan Oj eni Funes. 15. yy’da Ispanya’dan göç­

le B alat’ı mesken tutan M usevilerin sayısı şimdi parm akla sayılacak kadar az. Onlar, bize şimdilerde bir rehabilitasyon projesiyle güzelleştirilmeye çalışılan Balat’m geçmişi­ ni anlatacaklar.

Sözü Nesim Hekim alıyor. Seksen dört ya­ şında, doğma büyüme Balatlı bir esnaf Ne­ sim Usta. Eskiden bakkalmış. Şimdi Balat M arket’te çalışıyor. “Ben hareket etmezsem daha kötü olurum” diyor ve bu yaşında ban­ kalara tahsilata gidiyor. Onca senenin verdi­ ği yükle om uzlan h a fif öne eğilmiş. Terte­ m iz ayakkabılan, üstü başı gülümsemesi gi­ b i... Gözleri güldüğünde, çizilmiş minyatür hissi veriyor insana. Pat diye soruyoruz: Ba­ lat sizin için ne?

Başını sallıyor, eşiyle ilgili olan birini an­ latmaya başlıyor:

“Bir sayım günüydü. Komşulanmız kapı­ ya dayanıverdiler. ‘N eoluryetişin’ diyorlar. M eğerse kızlan doğum yapacakmış. ‘ Tanti Teyze, Tanti Teyze ’ diye kanm ı çağınyorlar. Bizim de Musevi Hastanesi ’nde (Laura Ka- doorie Or Ahayim) tanıdıklanm ız var. Ka­ nın araba tuttu, kızı hastaneye götürdü. Daha sonra telefonda ‘ Söyle bir kızı gelmi ştir, gö­ zünüz aydın, yüzünüz aydın’ deyince kom ­ şuda bayram yaptılar. Diyeceğim her şey sa­ mimiyetten ileri geliyordu.”

N esim H ekim ’ e B alat’ m bugünkü duru­ munu soruyoruz. Balat’taki ticaret hacminin düşüklüğünden yakmıyor. “Gelecek yine es­ ki Balat gibi olacak” diyor. Yanımızda Balat D em eği Başkanı Aytekin Karadağ da var:

“Eskiden burada ticaret çok yoğundu. Yir­ mi beş sene değil, on sene öncesini arıyoruz. Bu caddelerde dükkân tutm ak için hava pa­ rası verilirdi. Şimdi hava parası vermeyi bı­ rakın, kirası düşük olmasına rağmen çoğu caddede boş dükkânlar var. Haliç kıyılan iş­ lek sanayi bölgesi idi. Tersaneler, fabrikalar, depolar, işyerleri, atölyeler, kayıkhaneler, demirciler... Semtte altı tane banka çalışıyor­ du. Ziraat, Iş, Ticaret B ankalan, Yapı Kredi kapandı. Şu anda sadece Garanti Bankası ve Akbank çalışıyor. O senelerde Halk Bankası Balat’ta şube açmak için boş yer anyordu.”

“Ticaretin azalması neyi değiştirdi?” “Ticari hayat burada bitti. Dolayısıyla bu semtte oturan dükkân sahipleri de gittiler. Yöre tarihi SlT alanı olduğu için imar duru­ mu yok. Evler harabe, kendi hallerine bıra­ kıldı. K iralar düştü. İstanbul sur içinde Gü­ neydoğu’dan tek göç alan bölgeyiz diyebili­ rim. Oradan kaçmış gelmişler, evler zaten yı­ kılıyor, ‘başım ı sokacak bir yer olsun ne olursa olsun’ deyip yerleşiyorlar. Buyüzden ekonomik düzey düştü.”

Şimdilerde Balatlı kadınlar, aile bütçesine katkıda bulunm ak için m etalden toka yapı­ yorlarmış, kilosu üç yüz bin liraya. Gerçek­ ten Balat sokaklarında gezip insanlarla ko­ nuşursanız yoksulluk öyküleriyle karşılaşa­ caksınız. D em ek Başkanı Aytekin Karadağ dertlimi dertli. SözüFener-Balatrehabilitas­ yon proj esine getiriyor ve bir senede bir arpa boyu yol alınmadığını söylüyor. Fatih Bele­ diyesi’ne sorarsanız yetkililer, “Nisan 1999” seçimleri nedeniyle bir aksam a olduğunu, Avrupa B irliği’nin süre uzatımına gittiğini, oradan bir heyetle görüşüldüğünü dile getiri­ yorlar. Biz onların yalancısıyız.

Biz yine Nesim Bey Te yaptığımız söyleşi­ ye dönelim.

(2)

Sul-tan’da Bostan Iskelesi’ne, Silahtar’a pikniğe gitmekti. Şenlikler olurdu. B ir de sinemalar vardı. C um artesi,pazarbirparça ekmeğimi­ zi alır, sinem aya giderdik ki daha sesli sine­ ma yoktu o zaman. Bizim çocukluğumuzda hep ecnebi filmleri seyrederdik. O zamanlar yalnız Milli Sineması vardı Balat’ta. Mehtap Sineması, Çiçek Sineması sonradan açıldı.

Birden geçmişinde bir yolculuğa çıkıyor. Çanakkale Harbi onu çok etkilemiş. Çünkü babasını yitirm iş bu savaşta. “Ben seksen dört yaşındayım. Dört-beş yaşındayken ba­ bam Çanakkale H arbi’ne gitti ve bir daha dönmedi. N e zaman Çanakkale günü vardır ki bazı televizyonda şarkı söylerler ben ağla­ rım, sevincimden ağlarım. Ç ünkü helal ol­ sun memleket hayrına gitti derim.”

Varlık Vergisi? Yazıldı çizildi gibisinden bir işaretle yanıtlıyor soruyu:

“Olan vermiş olmayan verememiş. Ben o zaman askerlik yapıyordum.”

“Haberiniz yoktu öyleyse! ”

“Evet. Sivas’ta askerlik yaptım . Alaman Harbi devam ettikçe bizim askerliğim iz de uzadı. İki-üç yaşında bir kız çocuğu bıraktım annesine. Üç sene bir gün izinli gelemedim.” “Döndüğünüzde ailenizi nasıl buldunuz?” “Fakirlik vardı. Sadece fakirlik! ”

Nesim Hekim bu konuhakkm da fazla ko­ nuşmak istemiyor. Biz de üstelemiyoruz. İs­ rail kurulduğunda Türkiye’den ayrılmayı dü­ şünmüş mü?

“Düşünm edim . Burada doğdum, büyü­ düm. Gidenler oldu ama biz kaldık. Yaş sek­ sen dört artık.”

Hiç göstermiyor. Cebinden nüfus cüzda­ nını çıkararak kanıtlıyor.

Asıl adı Salamon. Fakat kendisini -ömrü

uzun olsun diye- N esim diye çağlarlarmış.

Cüzdanından fotoğraflar çıkarıyor. Karısı “Tanti Teyze” dik duranbir kadın...

Son olarak bize “B alat’ta bal var” diyor. “Hakikaten Balat’ta bal var m ı” diye soru­ yoruz L eonB rudo’ ya. B rudo’y uB alat’taki m anifaturacı dükkânında ziyaret ediyoruz. “Doğru. Bal atmışlar buraya” diyor, gözleri masm avi, bir misket iriliğinde. Dükkânda renk renk kumaşlar, havlular... Duvarda tb- ranice, A rapça bereket duaları asılı. Başka bir bölm ede duvarı bir A tatürk fotoğrafı ve Türk bayrağı süslüyor. Zaman zaman İsrail’e giden yakınlarından selam alırmış. Bunu an­ latırken b ile hüzünleniyor. Tüp üstünde bamya ısıtıyor öğle yemeği için. Leon Bru- do’ya B alat’taki yaşamı soruyoruz.

“O turduğum uz ev üç kattı. Evin sahibi m anifaturacıydı. Her akşam birbirimizi gö­ rürdük. O turur muhabbet ederdik. Rahmetli annelerim iz kahve pişirirdi. Güzel bir m u­ habbet olurdu. Yani o kadar yakınlık vardı. Şimdi maalesefböyle şeyler yoktur, günden güne azaldı. Bahusus ki şuradan bir İsrail yo­ lu açıldı. Burada oturan orta dereceli insan­ lar bir propaganda üzerine, -İsrail güzel bir propaganda yaptı, muhakkak ki insana ihti­ yaçları vardı- İsrail’e göç ettiler. 6-7 Eylül hadisesi olduğunda herkes canından korktu. Bazıları evlerini bile öylece bırakıp gitti. Ama oraya gittikten sonra dönm ek olmaz, kim bilir evlerinde kimler oturuyor şimdi?”

Ahemla’da gençler...

Vatan C addesi’nin açıldığı dönemlermiş. Bir gün Adnan Menderes yamndaki mühen­ dislerle B alat’a gelmiş ve sokaklanndan geçmiş. “Benim dükkânın olduğu sokak için ‘dardır, bu ortadaki adayı kaldıralım sokak genişlesin’ dedi. Ekmek kapısı olduğu için korkmuştum. Dalan da Eyüp’ten Unkapa- nı ’m göreceğim demişti. Sonra bütün kıyıla­ rı parkyaptılar. Bu bir parça da bizim işimize sekte oldu. Adanın yıkılması ise lafta kaldı. A damın ömrü yetmedi. Zaten Türkiye ’de ça­ lışanları sevmezler...”

L eonB ey’in k an sışairB erta Özgün. Onu Teşvikiye’deki evinde ziyaret ediyoruz. Anı­ larını yazdığı bir kitap var. Evin her köşesin­ de Berta Hanım ’m sanatçı yönünü yansıtan izler göze çarpıyor. Camekânlı dolaplann içinde siyah-beyaz, renkli fotoğraflar. Bir ai­ lenin görsel tarihi bunlar.

“Balat’ta vakit geçirmekten hoşlandığınız bir yer var m ıydı?”

“Ahemla dedikleri bir kültür kulübü vardı. Gençler orada eğlenirdik. D anslar olurdu. Ben de iştirak ederdim tabii. B alat’ıncadde- si sanki bir Beyoğlu sokağı gibiydi, iskelenin

yanında Kliyanti’nin gazinosu derlerdi, mü­ zikli bir gazino vardı. Orada çok güzel vakit geçerdi. Bir de köşebaşında sırfkahve ve çay içilen bir gazino daha vardı. Biz daha çok A hem la’ya giderdik.”

Eli Şaıü’un “B alat’tan Batyam ’a” adlı ki­ tabından öğreniyoruz. Ahemla, 1891 yılında B alat Yahudileri tarafından kurulmuş, 1930’lı yıllarda Balat Yahudilerini Türk kül­ türüne intibak ettirm e, Türkçe öğretm e ve konuşturma amacını benimsemiş, sonradan adınıTürkKültürve Yardım Cemiyeti olarak değiştirmiş bir demek.

11

Berta Hanım’ın kitabından bir şiir okuyor LeonBrudo:

B a h a r ve Sen /B ir kanat sesinde gel şafak ş a fa k / Unutmuş geceler gülümsememi / Yok­ luğun içimde dürülmüş bayrak/Bir kanat se­ sinde kaybettim seni /B ir kanat sesinde gel şa fa k şafak...

Şim di bir başka Balatlıylayız, m anav Da­ vid Behar. O daha çok Balat ’ a yakın M olla- aşkı’naâşık. Şimdi Balat’ta oturuyor ailesiy­ le am a kopamamış, her fırsatta Mollaaşkı ’ na olan sevgisini dile getiriyor. Balat M arket’ in karşı komşusu D avid’e soruyoruz:

“Kaç yıldır Baladısınız?”

“M ollaaşkı’nda doğdum, B alat’ta yolcu­ yum . Yetmiş üç yaşındayım. M ollaaşkı’m biliyor musun? Pastırmacı yokuşundan çık­ tın m ı Mollaşkı derler kalelerin ora, tarihi yer. Beş yaşında geldim Balat’a. Yedi göbek Baladıyız. Babam da dedelerim de. Çocuk­ lar burada, kadın burada. Rahatız çok şükür. Altm ış sene oldu. Babam ölmeden evvel se­ kiz kardeş el arabasında kömür satıyorduk. Babam öldükten sonra hepimiz bir tarafa da­ ğıldık. Elli sene oldu babam öleli.”

Arkadaşı Samim Bey rahatlaması için ar­ kadaşı David’ e bir sigara uzatıyor.

“Doğup büyüdüğünüz Balat nasıl bir yer­ di?”

“Biz iç içeyiz. B en Yahudi, o hacı. Çok es­ ki arkadaşım Samim. Bizim kapılarım ızda kilit yoktu, açıktı. Şimdi on tane kilit var ka­ pılarda. Sabah kapı çalındığında, kalkam a­ dığım zaman merak ederler, sorarlardı. Şim­ di ölsem bile kapıyı çalan yok. Saygı, hürmet vardı, sevgi vardı, im kânı yok, bir büyüğü­ m üzün arkasından geçemezdik. Kahvenin önünden geçemezdik. Babam öldükten son­ ra camilere, evlere giderdim.

M ollaaşkı’nda B olulubir hoca vardı, nur içinde yatsın. Çağırırdı, elimden tutar, yeme­ ğim i yedirirdi. Setvardı, sette uyurdum. Ne­ ler yetişti M ollaaşkı’ndan! Paşalar yetişti, büyük memurlar, hocalar yetişti.”

D avid Behar, A tatürk’ e hayran.

“Aklımızda kalan o. Hem Florya’da, hem E dim ekapı’da açık bir arabada gördüm Ata­ tü rk ’ü. Dünyayı tanıttı bize, refah içinde bü­ yüdük.”

“Geçmişe özlem duyuyor m usunuz?” di­ ye sorduğumuzda nasıl da bastırarak “Özle­ m em m i” diyor m anav David. “Özlem em m i, çok özlüyorum...”

Hoşlanmadığı şeylerde olmuş B alat’ta. “M ollaaşkı’n d anB alat’ageldik. Arkada­ şım a ‘Gâvurnedir’ dedim. ‘M ezarlığa geli- yorlarya’ dedi ‘onlara derler.’ Rum mezarla­ rını kastediyor. ‘ Yahu kafası gözü başka mı onların’ dedim. Şaşırdım. Balat’ta duydum bunu, bir daha hiç işitmedim. K ırk senelik Arap ortağım vardı benim. Ne benne o birbi­ rim ize kötüsöz etmedik, tekkelime.”

D avid Behar’ın oğlu Mahir Behar, yeni kuşak insanınm gözüyle dile getiriyor Ba- lat’ı. işletm e eğitim i alan M ahir Behar, Ba­ lat’ta oturuyor. A m a çevresi farklı sem tler­ den gelen insanlardan oluşmuş. Söylediğine göre B alat’ ın gerçek yüzü, gün yüzüyle gö­ rüneni değil sadece, Balat’m akşam yüzü, te­ m iz insanlann aile ortamının olduğu, bir de her türlü olayın döndüğü yüzü var. O na göre salt mimari yapılan iyileştirmek yetmiyor toplum sal yapıyı da düzenlemek gerek. Bu da insanı insan olarak görmekten geçiyor.

“Ü ç dinin birleştiği Kudüs benzetm esini yaptığımız bu semtte futbol kulübünden baş­ ka kültürel iletişimi sağlayıcı ortam lar yok” diyor.

Kiliseyle cami, ayazmayla sinagog iç içe B alat’ta. Bir gün yolunuzu düşürürseniz Er­ m eni Surp H ıreşdagabet K ilisesi’ni, Cabir C am isi’ni, Ahrida Sinagogu’nu, R um Mer­ yem Ana Kilisesi’ni ve Agora M eyhanesi’ni görebilirsiniz...-^

Metalden saç tokası yapan kadınlar... Yoksulluğu kırma çabası...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

 Training: Here we focus on loading our face mask detection dataset from disk, training a model (using Keras/TensorFlow) on this dataset, and then serializing the face mask

Sanatı bir imgesel mücadele alanı olarak kabul edersek propaganda amaçlı üretilen sanatsal imgelerin karşısına da bu nedenle protesto aracı olarak

[r]

Bizanslılar zama­ nında halkın mücadele ve yarış meydanıydı; Türkler zamanında ise yeniçerilerin ve sipahilerin is­ yan meydanı oldu.. A t meydanın­ da,

Olguların ilaç uyumlu ya da uyumsuz olması ile hizmet alınan bölüm ve daha önce hastaneye yatma durumu arasında bir fark saptanmaz iken, düzenli sağlık

O, yaratıcısına her bakımdan bağlı ve onun varlığı ile var olan bir tiptir, işte bu bakımdan da, tiyatro kahrama­ nı ile sinema kahramanı birbirlerinden

Bunun için Basın ve Yayın Umum Müdürlüğünün, eseri bir kere daha tetkik ettirmesi çok yerinde ve çok insaflı bir hareket olacağı kana­ atindeyim. Yoksa