• Sonuç bulunamadı

Oynatılmayan 'üvey kardeşler' piyesi hakkında düşünceler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Oynatılmayan 'üvey kardeşler' piyesi hakkında düşünceler"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

9 Ekim

tqi/9

S O N

,

----H a fta içSndan n©tlar:

O p a tıln a y s ı “ üvey kardeşler,,

piyesi hakkında düşünceler

M üdafaalar telif metin hakkındadır, eğer oynatılmayan eser adapte

edildi ise iş değişebilir, fakat ne de olsa ne suretle tâdil edilmiş

bulunsa ahlâkî cihetinin kaybolacağına inanmıyorum

Sanat âleminde yeni bir hâdise! Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü bu yıl Şehir Tiyatrosu komedi kısmında İlk oynanacak olan bir eserin temsiline müsaade etmiyor. Bunun üezrlne, o sahnede geçen sene sezonu kapamış oan bir vodvili tekrar oynamağa baş lamaktan başka çare bulunamıyor.. Çünkü yeni bir eserin hazırlanabilme si için vakit lâzımdır.

Hâdise her bakımdan alâka çekici dir ve düşündürücü tarafları çoktur. İlk akla gelen, böyle bir sansür­

lü n demokratik bir idare sistemi ile uyuşup uyuşamıyacağıdır. Bir kitap nasıl serbestçe basılabilirse bir sahne eseri de -film ler de dahil olarak- sah nede yahud beyaz perdede de gösteri lebdir. Evet, mantık icabı bu böyle olmalıdır, ancak ne var ki dünyanın bugünkü karışık durumunda tiyatro Ve sinema gibi halk kitlelerine doğru dan doğruya ve gayet kolaylıkla te tir icra edebilen iki mühim sanat va sıtasına kargı da çok dikkatli dav­ ranmak yine bu zamanın icaplann- dandır. İşte yalnız bu bakımdan Ba­ m ı ve Yayın Umum Müdürlüğünün böyle bir murakabesine mutlak suret te lüzum vardır.

Ancak bu İşi ne ifrata ne tefrite düşmeden büyük bir dikkat ve hassa «iyetle kavramak ve ona göre gu eser oynanabilir, yahud şu eserin oy - nanmasında gu mahzur vardır diye­ bilmek adalet ve hakşinaslığı da bu bir nevi sansürün arkasından gelme­ lidir. Halbuki nedense pek öyle ola mıyor ve bu mürakabe usulü biraz rüzgârlara ve tesadüflere göre az çok başı bozuk bir eda İle yürüyor. Bunun en açık delili de geçen sene Düşman piyesinin temsiline müsaade edilmesi ve bunun kopardığı fırtma, bu sene de ttvey kardeşler ismile dilimize çevri­ len komediye karşı gösterilen çatık çehre ve yasaktır. Bunun içindir ki aklımız ne o müsaadeye, ne bu yasa­ ğa eremiyor.

Hasılı ben, tamamlle tarafsız ve tiyatroya çok eskldenberi bağlı bir tenkide! sıfatile, bu davada düşün­ düklerimi açıkça belitmeğe bu sütun da vazifem olarak görmekteyim.

önce şunu kaydedeyim ki gerek Şehir Tiyatrosunda gerek Basın ve yayın umum müdürlüğünde çok sev­ diğim ve hürmet ettiğim dostlarım vardır. Öyle iken, her iki tarafa da düşüncelerimi açıkça söylerken, hiç kimseye tariz etmek, hiç kimseyi in­ citmek arzusunda da olamam. Nasıl ki, geçen yıl, kitapçılar, Basın ve Ya yın müdürlüğü tarafından kayıdsız şartsız ucuz kitap temin edilmiyor diye kıyameti koparırken ve bunu bir sansür telâkki ederlerken yine bu sü tunlarda aksini iddia eden bendim. Eğer, demiştim, Basın ve Yayın U - mum Müdürlüğü Pitiğirilli romanla rı basmak için ucuz kâğıd vermiyorsa iyi ediyor, kıymetli olan kâğıdı fay­ dalı ve memleket İçin lüzumlu olan eserlere saklasın, kitapçılar nasıl olsa bir takım müstehcen ve edebî kıy - metten mahrum yayınları için piya­ sadan pahalı kâğıd tedarik edebile­ ceklerdir ve onlara adliye mekaniz­ ması herekete geçmedikçe ne sansür

YAKAN

Halit Fahri Ozansoy

I ne de bir yasak bahis mevzuu de- I ğildir. Evet, böyle demiştim, şimdi de Üvey kardeşler komedisinin yasağı­

nı doğru bulmadım derken hiç bir su­ retle tezada düşmüyor, yine ayni dü­ şünce serbestliği ile ayni samimiyetin içinde hareket ediyorum.

Gelelim şimdi piyes meselesine ... Basın ve Yayın Umum müdürlüğü, pek haklı olarak, radyofonik temsille rln seçiminde, en fazla ideoloji bakı- mmdan, çok hassas davranmaktadır. Adeta kıla kırk yarar ve eser kabul edilinceye kadar aradan aylar geçer. Bu fazla derin incelemeyi bir derce tabii görürken, piyeslerin tetkikinde de ayni usulü istiyebiliriz. Yalnız o zaman, tetkike yollanan eserlerin, sık boğaz eder gibi, adetâ son dakika da yollanmaması ve meselâ gelecek yıl oynanacak eserlerin bu yıldan tet kike gönderilmesi lâzım gelir. Öyle sanırım ki, Şehir Tiyatrosunda bu noktaya ehemmiyet verilmemektedir ve acele işin sonu da bazaıı böyle ak­ saklıklara yol açmaktadır.

Düşman piyesine izin verilmişti, ar kası tatsız çıktı. Esasen o piyes, Fran şada oynandığı zaman da pek çok dedikodular uyandırmıştı. Müellifi bi­ le 1937 de bu eserini tekrar sahneye

koydururken, aradan bir yıl geçince, kendi eliyle tâdiller yapmaktan bile geri kalmamıştı. Hattâ son perdeden mezar sahnesini tamamile kaldırmış, o tabloyu küçük bir apartman İçinde geçirtmişti. Piyesin içerisinde de rö­ tuşa uğrayan parçalar bir haylıcadır. öyle iken, bizim Şehir Tiyatrosunda oynanan şekil, piyesin tamamile ilk temsillerindeki tadilsiz şeklidir. Bü­ yük bir Fransız tiyatro teııkidçisi o - îan Maurice Martin du Garde, bü­ tün bu tadiller münasebetile şöyle söylüyor: «Piyes sekiz tablo İçinde gelişmektedir.. Buna biraz esef ede­ rim, zira müellif, eserini dört perde üzerine ananevi şekilde tertiplese idi daha iyi bir tesir elde edecekti.

Söy-ledlğim gibi, piyesini, ilk temsilinden beri düzeltip .durmaktadır; hele ka­ naatimizce, bizi bu piyeste yalnız bir defa mezarlığa sokmuş olsaydı daha ziyade kazanacaktı.»

Ayni tenkldcl, bu makalesinin ba­ şında, bir kadından aldığı mektuptan bahsettikten ve o mektuptaki tees­ süre bu eseri rezaletle vasıflandıran diğer birçok kimselerin de İştirak et­ tiğini belirttikten sonra bir nevi mü dafaaya geçiyor. Amma nasıl? Maka leşinin bir yerinde belki de İstemi, yerek şu cümleyi kullanmaktan ken­ disini alamıyor:

«Piyeste maceralarını anlatan üç kişi, bir kadının üç sembolik düşmanı dır. Bu kadın, Mösyö Andr* - Paul - Antoine için kadını temsil ediyor; fa kat hamdolsun ki sadece kadınlar a rasında yalnız birisidir.» görülüyor ki, bu büyük Fransız tenkideisi de, eserin, bütün kadınlan bir dişiden başka bir şey olarak göstermlyen sa­ kat ideolojisinden müteessir olmuş­ tur. işte yazarı tarafından mütemadi yen karalama defteri gibi tashihe uğ rayan ve üstelik kültürce halk üzerinde çok fena tesirler u- yandıran ve bir kısmında aileye kar­ şı saygıyı kaybettiren böyle bir eser, herhalde vaktile bir dikkatsizlik eseri olarak Millî Eğitim Bakanlığı tara­ fından yayınlanan eserler arasmda basılmıştır diye yeni bir tetkike tâbi tutulmadan oynanmak müsaadesini abyor ve bunun eksine, bu dafe da, oynanmasında hiç bir mahzur olmı- yan ve hattâ ahlâki bir tezi olan bir eser yasak ediliyor. Gelin de bu İşin İçinden çıkın 1

Üvey kardeşlerin aslı olan Ma soeur de Luxe isimli komediyi vaktile o- kumamışım. Bu defa bu yasak üzeri­ ne, eseri, illustration ilâveleri ara­ smda aradım. Hani bulacağımı pek te ummuyordum. Derken, elime geçti. Derhal okudum, hem de bir nefeste.. Neticede, hissimi ve düşüncemi an ­ cak su kelime He ifade edebilirim: Hayranlık.

(Devamı 6 inci Sayfada)

Mahut Bulgar karikatürü münasebetiyle:

(2)

Ekim 9

H afta içinden notlar:

Oynatılmayan " Övey Kardeşler „

piyesi hakkında düşünceler

(Baştarafı 5 iııci sayfada)

Sonra muhtelif tiyatro tenkidcile- rinin yazdıkları tenkidlerden alınmış satırları okudum, hemen cümlesi bu

ince ve lâtif komediyi beğenmişler­

dir. Bilhassa André Bellessort şöyle diyor:

«Bu güzel karakter incelemesi esere değer vermektedir. Güzel ve senti - mental Mösyö Birabeau’nun düşman bulduğu şeylerdir, çünkü bunlara faz la itimad edemez. Fakat M. Birabean da nüfuz ediş ve kuvvet var. Ma saeur de Luxe onun en güzel piyeslerinden biri olarak kalmaktadır, hattâ bazan, güzelden daha güzel bir piyes...»

Konuda büyük bir vaka yok. Fakat ince ruh tahlilleri, üstadca bir tertip ve bilhassa çok kudretle çizilmiş tip­ ler var.

Piyeste bir anne var ki, vaktile

şantözmüş ve on sekiz yaşında iken, sahnedeki makinistlerden birini sev miş. Ondan bir çocuğu oluyor. Fakat çocuğu babasına bırakmıştır ve ken­ disi, evli olan yaşlı bir adama metres

olmuştur. Bu ikinci r resliğinden de

bir kızı dünyaya geliyor. Baba, metre sine nikâh kıyamıyor diye, ölümüne yakın bir zamanda kızını tanıyor. Bu suretle kız, büyük bir mirasa konmuş tur.

Piyes başladığı zaman, aradan çok uzun seneler geçmiş bulunuyor. Ma­ kinistten olan oğlu yirmi dokuz ya­ şındadır. Kız, daha yirmisine bile gel memiş. Fakat birbirlerinin varlığın­ dan haberi olmıyan bu iki çocuk ilk defa tanışıyorlar. Eserin bu trükü ta biî sayılamasa bile, vakayı yürütmesi bakımından lüzumludur. İki kardeş birbirlerini derhal seviyorlar. Ana da

müdahale edemiyor. Fakat monden

hayatında, kendisi de babası gibi ame le olan oğlunun gelip eve yerleşme­ sinden pek te memnun değildir.

Kızın bir derdi var: Annesi bir deli kanlıya tutkun. Bir jigolo. Henüz ara larında münasebet derinleşmemiş am ma. eli kulağında. Erkek kardeşinden kendisine yardım etmesini ve buna

mâni olmasını rica ediyor. Fakat

eksiliğe bakın ki, elli yaşında güzel bir adama da çok geçmeden kız tutu luyor. Tehlike büyüktür.

İşte birçok eğlenceli sahneler so­ nunda, delikanlı, anasına, her şeyden

evvel, kazını düşünmelisin, diyor.

Kızın ihtiyar âşıkını da, anasının­

kini de defliyor. Neticede, aile

yuvasının şerefini kurtararak, bil - hassa genç kızı sukuttan kurtarıyor. Şimdi rica ederim, bu eserin ahlâk­ sızlık neresinde? Bilâkis, büyük bir ahlâk dersi vermektedir. Ancak, ka­ ranlıkta bir buse alış verişi ve ana nm çocukları önünde biraz açık sa­ çık düşüncelerle aşkı müdafaa edişi gibi bir iki sahne var ki, yalnız bun

lan akuyunca, cemiyete muzırdır,

müstehcendir damgası vurulabilir..

Halbuki bir eser kül halinde ve neti cede belirttiği tez itibarile ele alınmak

gereklidir. Öyle sanırım ki, bu defa

yasak hükümü verilmeden evvel bu cihet psk ince elenmemiş ve belki de eser, sonuna kadar dikkatle okunma m ıştır. Bunun için Basın ve Yayın Umum Müdürlüğünün, eseri bir kere daha tetkik ettirmesi çok yerinde ve çok insaflı bir hareket olacağı kana­ atindeyim. Yoksa yarın, ahlâk bakı­ mından en titiz muharriler bile, ah­ lâk ile ahlâksızlığı, müstehcenle asil ve inceyi nasıl ayırt edeceklerinde sası

rıp kalacaklardır. Bunun için,

derim ki, geçen sene iyi tesir bııak- rnıyan ve nahoş hâdiselere, hattâ da valara sebeb olan Düşman piyesinin cezasını masum ve yüksek bir esere çektirmiyelim.

Fakat bu eseri müdafaam, yalnız

Birabeaıı’nın yazdığı ve İllustra -

tioıı'un yayınladığı metin içindir. Şa

yed, eser tercüme değil de adapte

şekli ile dilimize çevrildi ise, o zaman, iş değişir. Fakat içerisinde ne biçim

ilâveler, tadiller de yapılmış olsa,

yine tezin ahlâkî ciheti kaybolabile- ceğine inanmam. Bu noktayı da yazı mın sonunda belirtmeğe ayrıca lüzum görürüm.

H ALİT FAHRİ OZANSOY

Referanslar

Benzer Belgeler

emniyet sağlanabilir. Betonarme karkas in- şaat yapılmadığı hallerde, döşeme ve tavan seviyelerinde pencere altı ve kapı, pencere üstlerinde çepeçevre hatıl yapmak suretiyle

Language: English, Database: CAPLUS Introduction: We report on a long-term result of nonrandomized prospective study about caffeine-potentiated chemotherapy for

İkinci ve son görüşümde yüzüne soğuk bir bardak su ile üzüm taneleri fırlattığı küçük delikanlıya vardıysa, üstüste do ğıırduğu .çocuklardan ve

[r]

Ama, Goldbach tah- mini bu değil, bunun bir anlamda tersi: 2’den büyük her çift sayı iki asal sayının toplamı olarak ifade edi- lebilir.. Konya’dan

Basınç dağılımı, basınç merkezi, sağ/sol dengesi, ön/arka dengesi gibi gözle ölçülemeyecek verileri gerçek zamanlı olarak ölçen akıllı ayakkabıyı kullanmaya

2002 yılında kemer ve kemer tokası geliştirmek üzere Kaliforniya’da kurulan bir giyim firması, giyilebilir teknolojiyi kemer mekanizması üzerinde kullanarak farklı

Kış geceleri, haftada en az 3-4 gün Hanedan Odalarını ziyaret eden babam, daha ben dogma­ dan önce, Abdülhamit devrinde, İstanbul’daki^ bir tarih dersinde