• Sonuç bulunamadı

Hatıratsız milli kimlik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hatıratsız milli kimlik"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hatıratsız milli kimlik 8 s ?

m

S E LİM İLE R İ

ZDEMİR Nutku'nun büyük bir emek

1

vererek yazmış olduğu Darülbedayi'in Elli Yılı adlı eserinde üzerinde dikkat­ le durulması gereken bir saptayımı vardır: "İn­ sanlar arasındaki ilişkilerin düzeltilmesine, iyileştirilmesine, toplumu tarihsel gelişimin devinimi içinde ilerleten sanat, toplum için­ deki kültürel birikimi, dolayısı ile ulusal kim­ liği sağlar.”

Özdemir Nutku saptayımını 1969 da kale­ me getirmiştir. İlişkilerin düzeltilmesi ve iyi­ leştirilmesi sözü, o günlerin karmakarışık top­ lumsal ortamıyla da yakından ilintili olsa ge­ rek. Nitekim iki yıl sonra Türk toplumu 12 Mart meselesiyle karşı karşıya gelecektir Da­ ha sonraki dokuz yılda ulusal kimlik ya da sa­ natın onarıcı özelliği üzerinde yine durulacak; ne var ki hem iktidardaki, hem de muhalefet­ teki siyasa adamları önemsemeyecektir. 12 Eylül’e hızla yaklaşılmaktadır.

12 Eylül döneminde ekinsel arayışlar, an­ cak, her alanı kuşatmış emir-komuta zinciri çerçevesinde yol alabildi. Kültürün gençler üzerindeki belirleyici etkisi düşünülürse, gü­ nümüzün futbol, disco, tarikatçı hoca muci­ zelerinin nedenleri kendiliğinden kavranabi­ lir. Milli kültür böylesi bir serüvene sürükle­ nirken, bir yandan da, sanatlarımız çok ağır bedeller öder oldu. Bırakın öteki dalları, kol­ ları, bugün, son büyük halk sanatı niteliğini yıllar yılı korumuş Yeşilçam sinemasının ye­ rinde yeller esmektedir. Oysa Yeşilçam sine­ ması; bir toplumun gönül tarihini dile getiri­ şiyle bile milli kimliğimiz konusunda gizli bir ekinsel birikimdi..

Milli kimlik tartışmalarına son yıllarda tek­ rar dönüldü. Bu kez iktidar partisinin bazı yet­ kili kişileri de söz konusu tartışmaya katıldı­ lar, hatta tartışmayı başlattılar. Milli Eğitim eski Bakanı Haşan Celal Güzel’in değişik şû­ ralarda bir araya topladığı farklı dünya görüş­ lerine bağlı şûra üyeleri belki de en çok milli kimlik konusunda görüş birliğine varabiliyor­ lardı. Her geçen gün biraz daha silinen milli kimliğimiz, çok yakın geleneğin yoğun karan­ lığını iyice hissettiriyordu.

Burada Özdemir Nutku'nun bir başka sap- tayımını anmakta yarar var: “ Ulusal kimliğin yaşaması bir toplumun kültür bilincinin var ol­ ması ile orantılıdır.” Kültür bilinci ise her şey­ den önce okumayı gereksiniyor. Okumak...

Güzel, Haşan Ali Yücel’inbakanlığı döne­ minde Milli Eğitlm'in yayınladığı kitaplara, o yayın eylemine hayranlık beslediğini söyle­

miştir. Kendisi de yılda şu kadar kitaptan şu kadar yılda şu kadar kitap yayınlayacakları umudundaydı. Bu gerçekleşmedi. Güzel, ba­ kanlıkta kalabilseydi. gerçekleşecek iniydi, bilmiyoruz.

Haşan Ali Yücel dönemindeki yayınların Türk kültürüne hemen hiç yer vermemiş ol­ ması olumsuz anlamda eleştirilmiştir. Bu kez, milli kimlik olgusu da gündemdeyken, yeni yayınlar eksikliği elden geldiğince giderecek­ ti. Düşüncem sorulduğunda hatırata özellik­ le yer verilmesini önermiştim. Okuma alışkan­ lığını yitirmiş bir toplumda, okuma alışkanlı­ ğı hiç edinememiş gençler anı kitapları ara­ cılığıyla işe daha yalın bir okumayla başlaya­ bilirler kanısındaydım. Kaldı ki hatırat, birey­ sel ve toplumsal perspektifiyle, milli hayatın nabzıdır.

Ahmet Mithat Efendi'nin Latin harfleriyle yayınlamadığımız sürgün anıları Menfâ bir yandan da edebiyatımızın bu ilköğretmeni, çağı, yetişme koşulları, ulusu konusunda kök­ lü bilgileri içerir. Anı edebiyatımızın cılız kal­ dığı ileri sürülmüştür ama, var olan eserler de gözden hep ırak tutulmaktadır.

j s Şair Nigâr Hanım ın ölümünden elli yıl "sonra açılmasını vasiyet ettiği yirmi defteri Âşiyan Müzesi nde unutulup gitmiştir. Geçen yüzyılın sonundan 1918’e kadarki dönemi kapsayan bu günce-anılar herhalde kültürü­ müz, edebiyatımız için eşsiz bir servettir. Def­ terler yayınlanır diye nafile umdum. Türk kül­ türüne hizmeti geçmiş, Servet-i Fünun dergi­ si kurucusu Ahmet İhsan Tokgöz’ün 1931'de yayımlamış olduğu, bugün tek bir sahafta bu­ lunamayacak Matbuat Hatıraları aklıma gel­ mişti. Yeniden yayınlanmaya değmez miydi? Sonra, Memduh Şevket Esendal'ın siyasal anıları; Tahir Alangu'nun araştırmasından ö ğ ­

rendiğimize göre Esendal, bu anılara Geçmiş Yıllar adını vermiştir, ilk kez yayınlanacak, tek parti dönemine kendi açısından ışık tutabile­ cekti. Abdülhak Şinasi Hisar’ın sağlığında Geçmiş Zaman Edipleri dediği görkemli anı yazıları dergilerde darmadağınıktır. Bunlar ilk akla gelenler. Araştırıldığında öneriler mutla­ ka çoğalacak.

Milli kimlik yaşanmış hayattan, kişisel bil­ gi ve birikimden soyutlanamaz. Milli kimlik ta­ nımına afaki sözlerle yaklaşmak olanaksızdır. Gelgelelim bizde öyle olagelmiştir. Yaşanmış hayat yadsınmış, kişisel bilgi, birikim zaten ciddiye alınmamış, sonuçta milli kimlik asıl anlamından yalıtılarak, tehlikeli bir ırkçılık da­ vası kimliğine bürünmüştür.

kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Abstract: The purpose of this study was to compare the percentage of maximum heart rate (%HRmax), blood lactate (La − ), and rating of perceived exertion (RPE, CR-10) responses

gi yerden yetişmiş veya yetişmek­ te olan bir gencin büyük şehirde­ ki görgü ve edindiği bilgilerden hemşerilerini faydalandırması o çevre halkı için ne

M ÜDAFAAİ HU KUK VE PARTİ GRUPU — 7 Eylül 1919 tarihinde Sıvasta kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti, nasıl Cumhuriyet Halk Partisinin ilk

maddesi hükmü nedeniyle zorunlu olduğu anımsatılarak, bu çerçevede seçmenlerin İlçe Seçim Kurulu başkanlıklarına yapacakları başvurularda nüfus

A\m galeride ürünlerini seı gıloyen Asbed Ermer İlse öğ roniminden sonra Denet Güzel Sar.atıaı Akademisi nde konuk öğ 'erci olarar Bedri Rahmi E- yüpcğiu

Fazıl Küçük, Kıbrıs Türk varoluş mücadelesinin en önemli siyasi kimliği olmuş, Halkın Sesi ga- zetesinin sahipliği, ardından; Mart 1943’te Lefkoşa Belediye

Bu yıllarda resimde Türk kimliğinin, ulusal değerlerin ve folklorik öğelerin en güçlü savunucularından olan Bedri Rahmi Eyüboğlu, kökü geleneksel motiflere dayanan

Şii siyasi kimliği, 1959'un sonlarında Musa el-Sadr'ın Lübnan’a gelişinden kısa bir süre sonra ortaya çıkmaya başlamış ve Musa el-Sadr tarafından hayata geçirilmişti