• Sonuç bulunamadı

Anikanın hikayesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anikanın hikayesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

j

Temmuz.

O L U R K

Anikanın hikâyesi

Elli yıllık Anikanın şarkısı yepyeni olmuş - Giresunda dağa

kaçırılan, İstanbulda gönüller yakan kadın - Bugünden tezi yok

boşa beni de kurtulayım, der demez erkek bıçağını çekti, tıpkı

bugünün belâlıları gibi kadını on iki yerinden yaraîıyarak öldürdü'

Y a z a n : Sermed M u h ta r

Jk lu s

Y

az geldi ya, incesazlı bah Çeler, gazinolar müşterilerle dolup dolup taşmıya baş­ ladı; giden gidene. Tramvaylarda, va­ purlarda, trepler 0e kalabalığa karı­ şan biz yaştakilerin ekserisi, bir tanıdı­ ğa rastladılar mı selâm sabahın aka bulda derhal lâfa girişiyorlar. İnsan, ister istemez kulak misafiri oluyor:

— Gazetede gö­ lüne ilişmedi gali­ ba? * * * , şimdiye kadar hiç duyulma nuş halk türküleri

dan vapura atlar at lam az doğru İstan- bula. Beyoğlunun yüksek kırat, en ki­ bar harcı umumî ev­ lerinden birine ka - pağı atmış. Mama - ya şart şurtu da var: Beğendiğine gö zükecek, beğenme diğine eteğinin ucu­ nu bile gdstermiye- cek. Artık o âlemlerin göz bebeği oluyor. Anası, hizmetçisi, köpeği ile kıtır kıtır kesilen Kamelya bir, e iki, Nemseli Arma üç. Uçü de gradoda bir âyâr. Hünkâr dam adları,

aöyliyeeekmiş, kaçırmak yazık olur.

Allasen fikrinden cay beraber gide- Mm!

— A birader, maksadımı bildirdim. Filhakika ben de mumaileyhamn kır­ mızı atlas şalvarla, işlemeli kârıkadim pabuçlarla ortaya çıkışına, şakrak şakrak, civelek civelek okuyuşuna, he le (Yekde anam yekde, pastırmalar denkte) diye Kayseri havasını, (K ır belini A li dayı) diye Rumeli havasım tutturuşuna bayılıyorum. Maahaza fi lân yerdeki tazeyi de yabana atma ha; onun «kuyusu da ömür!

— Yaaa!. Onu dinlemek m aattees­ süf daha nasip olmadı.

İ

ncesazlı gazinolara senelerdenbe- ri adımımı atmış değilim. Geçen akşam Taksim meydanına karşı apar tımanlarm birinde oturan eski bir ar kadaşı yoklamıya gitmiş, evime dönü yordum. Köşedeki binanın üst katın­ dan halk türküsü kılıklı bir ahenk or talığa yayılıyor. Kulak kabarttım. Bes fesi çocuklukta çok duyduğum curaı- nalı bir türkünün tıpatıp ayni, yalnız güftesi başkaydı.

«Anikam al udunu, çal bakalım «Karşılıklı arada bir çakalım «K e y f edip derdü kederi atalım «Çalgı bitsin Anikam, yan yatalım Diye boyuna söyler dururlar, hele Karadeniz şehirlerinde bulunmuşlar dillerinden hiç düşürmezlerdi. Y ıllar­ dan sojıra, bu Anikanın içyüzünü çok iyi bilen, belki de bir vakitki vurgunu olan, eski kurdlardan bir tanıdık, hi­ kâyesini uzun uzadıya anlatmıştıJfay li merak çekicidir. Şimdi yazayım da siz de okuyun:

A nüca, Atodülhamid devrinin or- talarına rastlıyan yıllarda, bir çok maceralarile meşhur, Giresunda doğma büyüme bir rum dilberi imiş. Yaratılıştan gayet güzel, yanık bir se­ se malik; ailesi fakirce olduğu, hiç usta muşta görmediği halde udda öy

le kıvrak bir mızrabı varmış ki, daha pek körpe çağlarında birçok Giresun delikanlıları ona gönül kaptırmışlar, yanıp yanıp tutuşurlarmış.

Günün birinde komşudan çıkıp geç vakit dönerken, beş altı azılı genç, ya kalayıp kargatulumba eder etmez, dağlara kahırmışlar. Bir hafta, orta da yok. O tarihte Trabzon valisi bu­ lunan Kadri Bey (Büyük Türk lüga­ tini yazan Hüseyin Kâzım merhumun babası) keyfiyeti duyunca derhal et­ rafa zaptiyeler salmış. Haşarıları sar mışlar. Çarpışmada bir ikisi vurulduk tan sonra kız ellerinden kurtarılıp e- vine teslim edilmiş. ,

Çok geçmeden, fındık tüccarların - dan, çok zengin, krrantalaştığı halde halâs bekâr, çapkınlıktan usanmamış bir rum çorbacı, haspaya kancayı ta­ kıyor. Bir torbaya iki yüz tane beşi bir arada altın koyarak fakir anasına gönderip;

— Kiliseli, papazîı nikâhımızı he­ men kıydıracağım!

Haberini de yollayınca ana, kız dünden teşne.

Nihayet Anika, çorbacının koskoca, kârgir, baştan aşağı döşeli dayalı, hiz 'metkârlar dolu evine, limon çiçekle­ rde bezenmiş fistanla, tel duvaklarla, boynundan eteklerine kadar beşi bir aralar içinde landoya kurulup gelin gidiyor.

İki üç ay geçmiye kalmadan mada­ ma tek durmamağa, fingiröenfiye, ho şuna giden şununla bununla gizli giz­ li düşüp fcalfcmıya başlıyor. Kocası hepsine göz yummada, çünkü delice­ sine âşık.

İşte (Anikam) türküsü ona o sıra­ lar, kasabada gümrük müdürü olan bir keyif ehli tarafından çıkarılmış.

B

irkaç sene sonra yosma, kimse­ ye haber vermeden, beşibirara- dalardan hiç birini, hattâ yanma u- fak bir çamaşır bohçası bile

alama-vezirzadeler, mirasyedi beyler; kalan tor rum, ermeni, tatlı su frenkleri meftunu. İçlerinde dost tutanlar, a- partıman kiralayıp kapatanlar, elmas | larla donatanlar sayısız.

Pırıl pırıl faytonlara, sandallara yan gelip Kâğıdhane, Fenerbahçe, Göksu, Büyükdere, Sular gezintilerin­ de, piyasalarında eğlenip zevk etme­ de.

Bu gözünün içine bakışların, bir de diği iki olmayışların, g el keyfim gel ömür sürüşün hepsini tepiyor; debde benin, tantananın hepsini ayak altı­ na alıyor. Gönül bu ya ve ayıp değil, gayet yakışıklı, genç irisi, külhanbey takımından bir ipsiz sapsıza sevdalan mış.

Kâğıdhanede arabasına bir kenara mola verdirirken o da yakınındaki sı­ ğacın altındaymış. K am kayııa- yıverip adresini vermiş, birkaç kere gelip gidince delikanlıya çılgıncasına tutulmuş. O karşısında olsun, burnu nun dibinden ayrılmasın da başka kimsede gözü yok, her şeye razı. Dara gelirlerse elmasları, cicibiciier. ne gü­ ne duruyor? Sıkıntı çekmezler.

Artık mamanın, yanında oturamaz tabiî. Kokana zaten nevri döndürmüş, suratı ekşimiş. Aksatasına ket vuran kadını ne diye evinde tutaeak?

Nihayet uçarı, aftosunu Kasımpa- şada, Kulaksızdaki büyük anasının iki odacağızma götürüp tıkıyor.

Yuları sımsıkı elde olsun diye müs- lüman etmesi, nikâh altına alması el­ zem. Usulünce Şehislâm kapısına baş vurup muamelesini yaptırıyor. Adını Hadiye Binti Abdullah koyuyorlar. E yiibe götürüp teşbihten geçirttikten ve tövbe ettirdikten, annesi de önüne katıp hamamda başından aşağı yedi tas su dökerek günahlarından pirü pâk eyledikten sonra imam çağırılı­ yor; çatır çatır nikâhları kıyılıyor.

(D eva m t 6 net sayfada)

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100’üncü yılı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Muğla Büyükşehir Belediye ve 13 ilçe

Önündeki büyük veranda, yazııı gölge bastığı zaman açıkta oturmak için yapılmıştır.. Önde, şoseye bakan salon ve yemek odası bir camekân ve bir perde ile

Kitabın öyküsü şöyle: Yazar, İnternet’in ve sosyal medyanın 2010-2011 yılları boyunca tanık olduğumuz iktidar karşıtı toplumsal hareketlerdeki rolüyle

Effect of the Order of Adjuvant Treatment on the Cosmetic Results of Patients with Breast Cancer Treated with Breast- Conserving Surgery and Intraoperative Boost

Elde edilen kök hücre- leri sayesinde kar leoparının genetik malze- mesinin ileride yapılabilecek klonlama veya üreme işlemleri için kriyoprezervasyon (dokuların veya

de bir süre okuduktan sonra 1922 yılında o zamanki Darülfünun’un felsefe bölümüne yazıldı. 1925'te, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Paris’e

Merhumun naaşı, öğleyin Tcşvikiyedc- ki evinden alınmış, öğle namazını müte­ akip cenaze namazı Teşvikiye camiinde kılındıktan sonra Şe hir Bandosu

Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. Büyük bir roman ya da küçük bir roman yazdık demiyorum, ama özgün romanımızı dilimizin yapısı, özel­