• Sonuç bulunamadı

Arnavutköy, bir film düşü:Dünyalı oyuncu Tuncel Kurtiz, 'Umut' filmi için İstanbul'daydı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Arnavutköy, bir film düşü:Dünyalı oyuncu Tuncel Kurtiz, 'Umut' filmi için İstanbul'daydı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KÜLTÜR-SANAT

Dünyalı oyuncu Tuncel Kurtiz, ‘Um ut’film i için İstanbul'daydı

Arnavutköy, bir filin düşü

çekleştirilen “Umut”ta, Tuncel Kurtiz, Yılmaz Güney’le birlikte oynamıştı. Yılmaz Güney Arabacı Cab- bar’ı, Kurtiz de Hamal Hasan'ı canlandırmışlardı.

Son olarak Peter Brook’un

sahnelediği

“Mahabharata”da oynayan

Kurtiz, babadan

Arnavutköylü. Kurtiz’in en

büyük düşü bir

Arnavutköy filmi yapmak.

“Umut” filminin Hamal

Hasan’ı çirkin

betonlaşmanın, Bakkal

Vangelidis’in, Madam

Zozo’nun, Meyhaneci Kara

Miço’nun filmini yapmak

istiyor.

ANNA TURAY__________

Tuncel Kurtiz dünyalı bir oyun­ cu. Muş’tan New York’a, Simav’­ dan Stockholm’e, Samsun’dan Berlin’e, İrlanda, Avustralya ve İsveç’e, her yerde, yalnızca sah­ ne üzerinde değil, kimi zaman da kamera önünde, binbir kimliğiy­ le “ insanı” oynuyor.

Kurtiz için 18 yaşından bu ya­ na oyunculuk ve hayat aynı şey. 50 yıllık öyküsünde, dünyanın öteki ucuna yapılan tüm yolcu­ luklar, tadılan en büyük heyecan ve acılar “ oyunculuk” ekseninde yaşanıyor. 9 yıldır ayrı olduğu ül­ kesine de yine bir filmde oyuncu­ luk yapmak üzere geldi. Avustur­ ya yapımı bu filmin güney kıyıla­ rında yapılan çekimlerinde bulu­ nan sanatçı, “ Umut” filminin ga­ lası için de 2-3 günlüğüne İstan­ bul’a uğradı. Bu süre içerisinde Arnavutköy’de, babadan kalma eski, ahşap yalıda kaldı Kurtiz. Komşuları Madam Zozo’yla An- don, köşedeki Bakkal Vangelidis, Meyhaneci Kara Miço, Balıkçı Toros, hiçbiri artık yoktu. Kısa bir süre sonra yıkılacak olun bu yalı artık denizle kucak kucağa değildi; önünden kazıklı yol geçi­ yordu. Ama geçmişi çok yakın, anıları çok canlıydı Kurtiz’in. Rumlardan geriye kalan bu yıkık dökük yalıda yaşanan anılardan yurtdışı serüvenine, Yılmaz Gü- ney’den Peter Brook’a uzandık birlikte.

Tuncel K urtiz’in “ tiyatro

aşkı” nın ilk temelleri daha önce- ki yıllarda atılmış, ama boy ver­ mesi hukuk fakültesinin birinci sı­ nıfına rastlıyor, tik sömestrde dü­ zenli bir öğrenciyken giderek alev­ lenen “ aşkı” , Gaskonyalı Torna, Cep Tiyatrosu, Galatasaray Ti­ yatrosu, genç arkadaşlarla hara­ retli tiyatro ve edebiyat sohbetle­ ri Kurtiz’in geleceğini belirleme­ ye başlıyor. Edebiyat Fakültesi’- nin çıkardığı bir dergide yayımla­ nan ilk hikâye, Federasyon Tiyat- rosu’ndan gelen ilk oyunculuk önerisi, Eminönü Halkevi’nde se­ yirciyle ilk karşılaşma, derken Haldun Dormen’in tiyatrosunda profesyonelliğe ilk adım... Tiyat­ ronun bir “ iş” olarak başlaması, “ işsizliğin” de başlaması demek­ tir bir anlamda. Böyle dönemler­ de, Etiler - Arnavutköy arasında­ ki sokak ampullerinin yanıp yan­

madığını kontrol etme işini üstle­ niyor sözgelimi.

Münir Özkul’la birlikte çalıştığı günleri sevgiyle anımsıyor ve “ O benim ilk ustalarımdan biridir” diyor Kurtiz. Altı kişi bir araya gelerek kurdukları Oda Tiyatro- su’yla, peynir ekmek yiyerek kah­ velerde, meydanlarda oyun sergi­ leyerek gerçekleştirdikleri Anado­ lu turnesini de “ tiyatro yapmanın acı gerçeğiyle yüz yüze gelinen se­ falet günleri” olarak değerlendi­ riyor bugün. Yine de tiyatro yap­ maktan vazgeçmiyor kimse. Ta­ bii Kurtiz de Şehir Tiyatrosu, Kent Oyuncuları, Gen-Ar, Lef- ter’in Meyhanesi, Çiçek Pasajı, Haşet Kitabevi, Amerikan Kültür arasında geçen aylar, yıllar. 1963’te ilk film. Küçük, önemsiz bir rolde Kurtiz. O yıllarda sine­ mayı hiç öpemsemiyor. Onun için

varsa yoksa tiyatro.

Sinema Tuncel Kurtiz’in yaşa­ mına Yılmaz Güney’le girer. Onunla üniversiteden arkadaştır­ lar. Aynı dergiye yazmış, ortak arkadaşları aracılığıyla tanışmış­ lardır. Bir gün Yılmaz, “ Ağam, gel sinema yapalım” der. Yapar­ lar, “ Kabadayılar Kralı” , “ Üçü­ nüzü de Mıhlarım” filmleri de Kurtiz’i sinemaya ısındırmaya yetmez. “ Yeni gerçekçiliğin” pe­ şinde, Nâzım’ın “ Yolcu” piyesiy­ le yeni bir tiyatro serüveni daha. Sonra Anadolu seyircisine, sürre­ alist bir ortaçağ farsını götürüp oyunu giderek fotoromanlaştırı- rak, süklüm püklüm ve yenik ge­ riye dönüş. Yine tiyatro ve sine­ ma arasında gidiş gelişler. Halk Oyuncuları dönemi Muş’ta 227. Piyade Alayı’nda Yılmaz Güney’­ le birlikte askerlik ve derken

“ Umut” . 25 gün süren, uykusuz, sancılı, ağır bir çalışma ortamın­ dan sonra filizlenen “ Umut” .

1971 ’de “ Umut” filmi için Gü- ney’in isteğiyle Cannes’a giden Kurtiz böylelikle önceleri hiç de aklında olmayan “ yurtdışı mace- rası” nı da başlatmış olur. Türki­ ye’de giderek gelişen olaylar, tır­ manan gerginlik, düşüncelerinden ötürü hapse atılan insanlar tedir­ gin etmiştir Kurtiz’i. Dönmeme kararı alır ve kalır. Yaşama, tiyat­ ro yapma, uyum sağlama çabala­ rı, Federal Almanya’da, İsveç’te, Hollanda’da, İsrail’de oyuncu­ luk, yönetmenlik çalışmaları ge­ lir art arda. Arada Yılmaz Gü- ney’den bir haber daha. “ Tuncel’i bulun, ‘Sürü’de o oynasın” de­ miştir. Kurtiz bir trene biner ve Si- ’irt’e doğru yola çıkar. Sakalını uzatıp, çobanlarla bir., günlerce dağda yürür. “ Sürü” den sonra son kez de “ l)uvar” da birlikte ça­ lışırlar ve bu son olur.

Kurtiz’in oyunculuk yaşamın­ da Peter Brook’la birlikte çalıştı­ ğı “ Mahabharata” projesinin ayrı bir yeri var. 17 ayrı ulustan 25 oyuncuyla birlikte gerçekleştirilen bu 9 saatlik oyunda tıpkı diğerle­ ri gibi o da kendi kültürünü ken­ di sırtında, kendi içinde getirip ötekilerle birleştirir. Zürih’ten Pa­ ris’e, Los Angeles’tan Avustral­ ya’ya müthiş bir enerjiyle koştu­ rup dururlar. “ Mahabharata” macerası 2.5 yıl sürer.

Kurtiz şimdi Federal Alman­ ya’da bir halk komedisinde oyna­ maya hazırlanıyor. Artık bireye ve “ Türkiyeli tiyatroya” inanı­ yor. Doğrular ve eğriler, aklar ve karalar konusundaki düünceleri farklı. Kimsenin kimseye “ zorla bir şey öğretemeyeceğini” savu­ nuyor. Umutsuzluk ve kötümser­ likten nefret ediyor. En büyük dü­ şü bir “ Arnavutköy filmi" yap­ mak. Ulus’tan Arnavutköy’ün üzerine çöken o çirkin betonlaş­ manın, Bakkal Vangelidis’in, Ma­ dam Zozo’nun, Balıkçı Toros’un Meyhaneci Kara Miço’nun, Mar­ mara’nın güzelim balıklarının öy­ küsünü anlatmak istiyor.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna göre aşağıda içerisindeki çubuğun bölme sayısı ve her bölmenin belirttiği kuvvet değeri verilen dinamometreler- den hangisinin ölçebileceği kuvvet değe- ri

Uluslararası kişiliği vardı Vehbi Koç’un.. 95

Uzay aracının arkasındaki roketler yere temastan yaklaşık 1 saniye önce ateşlenerek daha yumuşak bir iniş gerçekleştirilmesini sağlıyor.. O anın yakalandığı

En iyi duyar- l›l›kla ancak 5 dünya kütlesindeki ve Merkür ‘ün yörüngesi gibi bir yörünge- de dolanan gezegenleri keflfedebilecek düzeyde. Li ve çal›flma

Tabancayla düello edeceğini sanan Furgaç, kılıç şartım duyunca donaka­ lır, çünkü kılıç kullanmayı bilmemek­ tedir.. Ona üç aylık bir

Rumeli’nin Türkiye’de kalan tüm b ölg eleri, A n a d o lu ’nun Adalar, Ege Denizi üzerinde tak­ riben İzmir mmtıkasmm başla­ dığı yerden Manyas Gölü'nün

Bu tür nakil, artropodların kan em- meleri esnasında patojenleri tükürük sekresyonlarıyla omurgalılara nakletmesidir (bazı Trypanosoma spp.’nin Glossina

Bu çalışma; "mekân, sinematografik anlatımda kendi bağlamında bir aktör olarak rol alır" hipotezi doğrultusunda mekân ve mekânsal