B A Ş K E N T G Ü N L E R İ
9______________________________M Ü Ş E R R E F H E K İ M O Ğ L U
Y
eniköy’deki yalıda ne çok anımız var. Bahçeye girince yeşil bir se rinlik, ağaçlar, ortancalar. Berin Nadi’nin her şeyi yeşerten, güzel leştiren elleri her yerde. Merdivenleri kalbim çarparak çıkarım. Nadir Bey’e kavuşmanın sevincini duyarım. O’nun yüzünde, gülüşünde de Berin Hanım’ın ellerini kutlarım yeniden. Uzun birlikte liğin, sevgiyle, dostlukla geçen yılların öyküsünü. Kimi zaman çay içeriz, kimi zaman öğle yemeği, kimi zaman içki, akşam yemeği. Üçümüz kimi zaman, ki mi zaman başka dostlar, Cumhuriyet A-ilesi’nden birkaç kişiyle birlikte. Nadir
Bey, kalabalığı sevmez, sevdiği kişilerle buluşmaktan hoşlanır. Ona başkent ha berleri veririm. Konserlerden söz eder ken gözleri parlar. Suna Kan’ı sorar,
G ü r e r A y k a l’ı. Suna ya sevgiyle bakar
her zaman. Suna’dan Mozart’a, Mo zart’tan başka güzelliklere yönelir söy leşiler. Boğaz’da Keman Sokağı’na da larız birden, Berin Nadi ile el ele, sarmaş dolaş yürüyüşlere.
Nadir Bey’in kemanını da dinledim ben. Biz salonda ya da terasta oturur ken o odasında kemanıyla konuşurdu geçmiş yıllarda. Belki de dostu Mozart ile buluşurdu. Sonra neşeyle katılırdı bi ze. Mozart’ın dünyasında bir gezinin se vinciyle... Bir okurum başsağlığı diliyor bana. Nadir Bey’i yitirmenin acısını be lirtiyor. Sonra da şöyle diyor: “Şimdi e-
linde kemanı dostu Mozart ile düet yapı yordur.” Ben de kırk yıla ulaşan bir
dostluğun esintisiyle gülümsüyorum,
“Belki de sevgili Berin Nadi’ye bir sere-
nat” diyorum!
Yeniköy’deki yalıda çok anımız var, ama o anılar zincirine böyle bir halka ekleneceğini düşünemezdim. Nadir Bey’in son gecesi yalıda, Berin Nadi son yolculuğuna evinden gitmesini istiyor. Yeniköy kıyılarında düşle gerçek karışı mı saatler yaşanıyor o gece. Gökte ay, denizde gümüş pırıltılar, karşı kıyıda,
“tyi ki doğdun” şarkısı söyleniyor. Sa
londa Nadir Bey yatıyor, üzerinde bay rağımız! Berin Nadi gözleriyle okşuyor onu, sevgiyle sesleniyor, ağlıyor. Elbet ağlayacak, bir sevgili için ağlamak da güzel bir olay bence. Sonra bir çağrışım la gülümsüyor Berin Hanım. Nadir Bey güzel ağladığını söylemiş bir gün. Ağ larken güzelliğini hiç yitirmediğini. Ba basını kaybettiği zaman başsağlığına
Yalıda son gece,
düs mü gerçek mi?
Berin v* Nadir Nadi çifti, evlilikleri süresince, uzun yılların sevgimin! ve dostluğunu yansıtmışlardır her zaman.
geliyor Nadir Bey; o zaman evli değiller, büyük aşk da başlamamış belki. O kar şılaşmadan çok etkileniyor Nadir Bey. Büyük bir acıyı güzel taşıyan genç kadı na saygı duyuyor, hayran oluyor.
Yeniköy’den Gazeteciler Cemiye- ti’ne, oradan gazetemize, Bebek Ca-
mii’ne ve Edirnekapı’ya uzanan yolcu
lukta görseydi daha çok hayran olurdu sanırım. Son yolculuğa güzel eşlik etti Berin Nadi. Büyük acısına karşın onur la dikilerek, kimseye tutunmadan yürü yerek, gözyaşlarınuçine akıtarak, dost larına gülümseyerek, herkese adıyla ses lenerek, teşekkür ederek. En sağdan en sola, bütün Türkiye, cami avlusunda, E- dirnekapı Mezarlığı’ndaydı. O görkem li kalabalıkta yalnızlığını da acısını da güzel taşıdı Berin Nadi. Elli yıllık birlik
telikten sonra yine Nadir Bey’e sarıla rak yürüdü bence. Yine çok zarif ve şık... Eşinin şıklığını çok severdi Nadir Bey. O da Nadir Bey için süslenir, giyi mine, saçlarına ayrı bir özen gösterir. Hastalık dönemlerinde bile berbere ko şar, soluk soluğa Nadir Bey’e döner sonra. Onu sevindirmekten, gözlerini parlatmaktan başka bir mutluluk du yar. Yaşamak sevinci birlikte yeşeren birçiftonlar.
Yeniköy’e ya da Elmadağ’ına gider ken ben de özen gösteririm saçı ma başıma. Ev sahiplerine saygı mı, sevgimi be lirtmek isterim. Çünkü onlara konukluk da gü zel bir olay. N a dir Bey sevincini çok zarif belirtir, Berin Hamm’ın sofrasındaki yeri ni güzel hisseder insan. Sevdiğimiz bir yemeği, sevdi ğimiz bir meyveyi buluruz tabağı mızda, güzel şı martırlar dostla rını.
Bir akşam ye meğinde ortak dostlarımızla bu luşacağız Yeni- köy’de. Ben er ken geldim biraz. Nadir Bey deniz den çıkıyor, Be rin Hanım elinde bornoz bekliyor, deniz çok güzel, beni de çağırıyor Boğaz’ın sulan. Nadir Bey girme mi söylüyor, Be rin Hanım mayo sunu veriyor, so yunup Boğaz’a daldım. Islak saçlarımla sofraya otur dum sonra! İkisi de kahkahayı bastılar. Sözüm ona berbere gitmiştim!
Berin Hanım Nadir Bey’in resmine dalıyor, ben anılara... Ne güzel öyküler dinledim onlardan. Ne güzel resimlerini seyrettim. Berin Hanım anlatır, Nadir Bey gözleri parlayarak dinler. Bir söz, bir bakış, o öyküye bir katkısıyla sevgi sini belirtirsonra.
Gazeteden Yeniköy’e gittik bir gün. Günlerden perşembe, Berin Hanım’ın briç günü, henüz eve dönmemiş. Nadir Bey onu beklemekten hiç hoşlanmıyor, huysuzlanıyor. Şaşırtıcı sorularla onu oyalamaya çalışıyorum. Berin Hanım i- çin neler hissettiğini soruyorum, unuta madığı anıları, sonra daha ters sorular. Acaba hiç kıskanmış mı? Kıskanmak i
çin neden yok her zaman; bir sevgiliyi u- çan kuştan, bir anıdan, geçmiş yaşamın dan da kıskanabilir insan. Berin Hanım güzelliği, zarifliği kadar zekâsıyla da parlayan bir kadın. Ama Nadir Bey de dünya güzeli bir erkek. Rudolf Valenti- no masalını geride bırakıyor. Birçok ka- dm yeşilleniyor çevresinde. “Yeşillen
me” deyimi, Halid Ziya UşaklıgiPden.
Bir dost çevresinde genç kadınların N a dir Bey’e çevrilen hayran bakışlarından sonra kullanıyor bu deyimi. Oysa Nadir Bey, Berin ile yeşeriyor yalnız. O yeşillik hiç solmuyor. Belçikalı devlet adamı
Spaak’m Berin Hanım'a büyük hayran
lığı var. Bir yemekte Fransızca bir şiir o- kunuyor, ozanı kim diye soruyorlar, Be rin Nadi tanıyor yalnız. Fransız diplo matları da şaşırtıyor. Ozan babanın kı zı, şiiri çok seviyor. Nadir Bey, gözleri parlayarak anlatıyor bunları. O susar ken Berin Hanım’ın konuşmasından çok hoşlanıyor.
Çankaya’da bir akşamı hiç unuta
mam. Evren’in düzenlediği ilk resmi ka bul. Berin ve Nadir Nadi ile birlikte git tik köşke. Müthiş kalabalık, parlak üni formalarıyla generaller, başta Celal Ba-
yar, eski politikacılar, yalnız 27 Mayıs-
çı’lardan kimse yok. Nâdir Bey kalaba lıktan hoşlanmaz, biraz sonra sıkıldı, bir an önce ayrılmamızı istedi. Koridor da Orgeneral Haydar Saltuk’a rastla dık. Konuklar arasında Fahri Özdilek niye yok, diye sorduk Genel Sekreter’e. Emekli orgenerallerin hepsini çağırma ya olanak bulunmadığını söyledi. Na dir Bey bir an daldı, Berin Nadi de lafını esirgemedi, sordu:
“Özdilek herhangi bir orgeneral mi?“
Nadir Bey’in gözleri parladı. Sonra dan bu protokol eksikliğinin anlamını çok konuştuk ve olayları da kişileri de yerli yerine oturttuk.
Fahri Korutürk döneminde bir resmi
kabulden sonra da bir yorumu var N a dir Bey’in: Cumhurbaşkanı Korutürk, Başbakan Ecevit ve Genelkurmay Baş kanı Evren’in oluşturduğu üçgene gü lümseyerek bakıyordu. Çankaya Köş kü’nde bir resmi kabulün protokolünde de, düzeninde de hiçbir eksiklik göze çarpmıyor, uygar bir hava esiyordu. Oysa o üçgen bozuldu sonra. Sayın Ko- rutürk’ün yerine Orgeneral Evren otur du, 12 Eylül’ün çok soğuk esintileri oldu ülkemizde. Nadir Bey de çok üşüdü; ama hiç soğumadı! Yüreğindeki ateş, o- kurlarının sıcak sevgisiyle güzel direndi o soğuk esintilere, hiç ödün vermeden...
Yalıdaki son gece, bayrağa sarılarak yatan Nadir Bey’i seyrediyorum saygıy la. Gökte ay soluyor. Gümüş pırıltılar sönüyor denizde, güneş doğuyor, ışığı Nadir Bey’e vuruyor! Nadir Bey bayra ğıyla bütünleşerek gülümsüyor!
Bu yalıda çok anım var, ama böyle bir gece ve böyle bir sabahı düşümde de gö remezdim. Düş mü, gerçek mi karar ve remiyorum. ◄
9
Taha Toros Arşivi