• Sonuç bulunamadı

Ziya Gökalp'e babasının vasiyeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ziya Gökalp'e babasının vasiyeti"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

tt-

>

jl

,2

Ziya Gökalp’e

babasının vasiyeti

Büyük düşünür, Diyarbakır’da tek başına çıkardığı mecmua­ sında bu vasiyetten ilk defa söz etmiş ve Namık Kemal’in öl­

düğü gün babasının kendisine söylediklerini de yazmıştı.

1876

Mart ayının 23. günü Di- I U f U yarbakır’da doğmuş olan Ziya Gökalp’ın 100. doğum yıldönümü üze­ rinden üç yıl daha geçmiş bulunuyor. Ciddi bîr tefekkür ve fazilet örneği ola­ rak nesilden nesile varlığını koru­ muş bu büyük adam, ne yazık ki henüz genç denecek yaşta (1924) tarihinde vefat etmiştir. Diyarbakır’da doğan ziya, bir zamanlar siyasi sebeplerle hapsedildiği bir kışlanın arkasındaki hastanede sönmüştür.

Asıl ismi Mehmet Ziya’dır. «Gökalp» onun Selanik’te «Genç Kalemler» mec­ muasına yazdığı yazılarda kullandığı takma adlardan biridir. Diyarbakır’da iken girdiği İttihad ve Terakki Cemiye­ ti’nin bir şubesini orada kurduktan son­ ra 1909 yılında bu cemiyetin daveti üze­ rine Selânik’e gitmişti. Oradan İstan­ bul’a gelmiş, Darülfünun’da felsefe kürsüsünü işgal etmiş, «Yeni Mec- mua»yı çıkarmış, İtilaf Devletleri tara­ fından Malta’ya sürülmüş, dönüşünde Ankara’ya gitmiş, sonra Diyarbakır’a geçerek orada oldukça zor şartlar al­ tında «Küçük Mecmua» adında bir der­ gi çıkarmaya başlamıştır Küçük Mec­ mua gerçekten avuç içi kadar küçük bir mecmua idi. Fakat tesiri büyüktü; Atatürk İzmir’de yaptığı bir basın top­ lantısında «Ziya Gökalp’ın Küçük Mec­ muası inkılâbımıza büyük hizmetlerde bulunmuştur» demiştir.

Yakııp Kadri Karaosmanoğlu «Dev­

rin bu büyük adamı, bu meemuasıyle yepyeni bir âlemin altın kapılarını açı­ yor» cümlesini kullanmıştır.

Falih Rıfkı Atay Ziya Gökalp’ın Kü­ çük Mecmua’yı çıkarırken karşısında bulunduğu güçlükleri anlatarak diyor ki: «Bu mecmua, matbaacılığın en zor şartları içinde çıkıyor. Hurûfatı bozuk, baskısı fena, kâğıdı âdidir. Fakat Ziya Gökalp’m ruhundaki kutsa! ateş bu dergi yolu ile bize kadar geliyor, ruh­ larımızı heyecanlandırıyor».

Şimdi ancak genel kütüphanelerde ve pek az kişide koleksiyonları bulunan bu mecmuada Ziya Gökalp’m «Felsefi Vasiyetler» başlığı altında yazdığı yazı­ lardan «Babamın Vasiyeti» yazısını, pek çok gerekmedikçe sözlerini sade­ leştirmeye bile elimiz varmadan ve an­ cak yeni harflere çevirmek suretiyle aşağıya alıyoruz:

U AYATIMIN on dördüncü kışına 11 yeni giriyordum. Askerî Rüştiye’ nin en tembel öğrencisiydim. Yalnız matematiğe yaratılışlan bir istidadım vardı. Şiir ve edebiyat beni pek çok çekiyordu. Matematik dersleri tembel­ liğime engel değildi. Çünkü problemle­ ri yorulmadan çözüyordum. Şiir, ede­ biyat üzerine kitaplardan büyük bir zevk aldığım için bunları okumaktan hiç bıkmaz, usanmazdım. Öteki dersle­ re gelince, bunlar o zamanların peda­ gojisine göre, ezberciliğe dayandığın­ 40

(2)

dan, bunlardan sıkılır, tiksinir, kaçar­ dım.

Babam başkalarının babalarına

pek benzemezdi. Dindarlıkla hür dü­ şünüşü kendinde uzlaştıran bu zat ba­ tıl fikirlerin eskilerinden de, yenilerin­ den de sıyrılabilmişti. Bütün utangaç ve iç dünyası olan adamlar gibi ruh işlerine de yaratılıştan bir bilgisi var­ dı. Daha yedi sekiz yaşlarında iken Şah İsmail’leri, Âşık Kerem’leri oku­ yup ağladığımı işiten bir dostu, beni bu gibi aşk kitapları okumaktan alı­ koymasını, bunların yerine ciddi kitap­ lar okutturmasını tavsiye etmişti. O:

«Bir çocuk, hangi kitapları anlar ve

zevk alırsa onları okuyabilir; anlama­

dığı, hoşlanmadığı kitapları zorla oku­ tursanız kitaplardan nefret eder» diye cevap vermişti. Gerçekten, ben zevk aldığım kitapları okumakta serbest bı­ rakıldığım için, âşık kitaplarından, ti­ yatro ve hikâye kitaplarına; onlardan sade şiirlere ve romanlara; daha son­ ra edebî eserlere; nihayet tarihî, İlmî ve felsefî kitaplara kadar çıkabildim.

Babam beni okumalarımda serbest bırakmakla beraber, psikolojik anlar­ da ruhumda yeni melekeler doğmasına yol açacak kadar güçlü tesirler yap­ mak fırsatını da kaçırmazdı.

Bir akşam okuldan eve dönünce onu çok üzgün ve kaygılı buldum. Beni gö­ rünce: «Gel, dedi. Sana çok kederli bir

haber vereceğim. Çok ağlayacak, çok yas tutacaksın! Bugün senin ve bütün arkadaşların için büyük bir matem gü­ nüdür. Çünkü sizin en büyük hocanız ve milletin de en büyük adamı olan Namık Kemal öldü».

Namık Kemal’i eserleriyle, hatta ya­ saklanmış ve henüz basılmamış eser­ leriyle tanırdım. Fakat böyle En

Bü-'-J#

t*1 ây U*: vıhıy

: y j A'V*

V '1 U> : .u» <

VfTA ,.

Vb - X*

. '«* " ■ 4

Ziya Gökaip’ın mecmuası böylesine küçük ve müievazi bir bilgi ve düşünce kaynağı idi. Küçük Mecmua’nın Diyarbakır Vilayet Mat­

baasında basılmış 72. sayısı.

yük Hoca ve En Büyük Adam oldu­ ğunu bilmiyordum. Babam bana onun savaşlarını, amaçlarını, uğradığı zu­ lümleri, gösterdiği kahramanca dire­ nişleri üzgün ve mahzun bir dille an­ lattı ve dedi: «İşte sen bu adamın ar­

kasından gideceksin. Onun gibi vatan­ sever, onun kadar hürriyetsever ola­ caksın!»

«Fikir aşılamanın» zamanı ve biçi­ mi iyi seçilmişti. Bu sözler o kadar te­ sirli idi ki, ruhumda âdeta yeni bir me­ leke, o zamana kadar sezilmeyen mef- kûre melekesini yarattı. Çünkü bu an­ dan başlayarak şuurlu bir hürriyetse­ ver, uyanık bir vatansever gibi düşün­ meye, hürriyet, vatan, millet mefkûre- lerini her şeyin üstünde görmeye baş­ 41

(3)

ladım. Ruhum yaratıcı bir atılımla bir­ denbire değişmişti.

Şimdi asıl meseleye gelelim. Daha on dördüme yeni giriyordum. Bir gün babam bir dostu ile konuşuyordu. Dos­ tu ona, benim okumaya olan merakım­ dan bahsetti. Tahsil için Avrupa’ya gönderilirsem, memlekete bir âlim ye­ tişebileceğini söyledi. Babam dedi ki:

«Tahsil için Avrupa’ya giden gençler yalnız Avrupa ilimlerini öğrenebilirler. Milli bilgilerimizden habersiz kalırlar. Medreseye girenler de iyi hocalar bu­ lurlarsa, dini ve milli kültürümüzü az çok edinebilirler. Fakat bunlar da Av­ rupa ilimlerinden yoksun kalırlar. Ben­ ce memleketimize en faydalı âlimler, bizim için hemen bilinmesi gerekli ger­ çekleri bilenlerdir. Bu gerçekler ne Avrupa ilimlerinde, ne de milli bilgi­ lerimizde tam olarak yoktur. Gençleri­ miz bir yandan Fıansızcayı, öte yan­ dan Arapça ve Farsçayı iyi öğrenme­

li! Ondan sonra hem Batı ilimlerine, hem Şark bilgilerine çok iyi vâkıf ol­ malı! Sonra da bunları birbiriyle kı­ yaslayıp uzlaştırarak milletimizin muh­ taç olduğu büyük gerçekleri ortaya

çıkarmalıdır. İşte ömrüm vefa eder­ se ben Ziya’yı böyle yetiştirmeye ça­ lışacağım».

Zavallı babacığım. Bu sözleri söyle­ dikten sonra bir sene bile yaşayama- dı. Onun için programını uygulayama­ dı. Fakat bu sözler kutsal bir vasiyet­ name olarak ruhumda iri ve açık harf­ lerle yazılı kaldı.

Bu vasiyetnameyi ömrümün hiç bir anında unutmadım ve unutmayacağım. Zira bu sözler hayatıma büyük bir de­ ğişiklik getirdi. O ana kadar okudu­ ğum her kitaba eleştirmeksizin inanır­ dım. Yazanlara sonsuz bir güven bes­ lerdim. Yazarlarla eserlerinin benim üzerimde büyük bir nüfuzu ve yetkisi vardı. Bu sözler bir vuruşta Doğunun ve Batının bütün kütüphanelerini gö­ zümden sildi. Aklıma, zekâma sonsuz bir hürriyet ve istiklâl verdi. Fakat ay­ nı zamanda, bütün gençler gibi, beni de çok uzun, çok zahmetli bir görevi yapmaya çağırdı.

Küçük Mecmua Yıl 1, Sayı 72

Diyarbakır Vilayet Matbaası

•o

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

The invitation for the conference on Schuman Plan came to the agenda of British Parliament on 26 June as a motion by Conservative Party demanding Labour Party

15g/tube 百多邦黴素軟膏 ] - [Mupirocin ] 藥師 藥劑部藥師 發佈日期 2011/10/10 &lt;藥物效用&gt; 治療膿痂或燒傷細菌感染 &lt;服藥指示&gt;

In this study, a collocation method based on Laguerre polynomials has been developed for solving the fractional linear Volterra integro-differential equations.. For this purpose,

第九條 本辦法限於總館使用,不及於附屬醫院分館。

Within this context, Lawrence and Joyce manage to step out of traditional lines in terms of the concept of hero in their works Women in Love and A Portrait of

“ Böyle bir yayıncılığın bu arayışlara alet olmayacağı konusunda hiçbir güvencemiz yoktur. Ülkemizde herhangi bir televizyon ya­ yıncılığının mutlaka gözetmesi

Göz ile fark edilemeyen bu sayısal damgalar aracılığıyla imge, ses ve video gibi çoklu ortam ürünlerinin içerisine ürünle ilgili ve ürüne özel çeşitli