Ölümünün
11 tnci
# # .-
dönümünde
-Ahmed
Refik=
B
ugün hâlâ bir çok sa nat, meslek ve ilim şu belerimiz kendi sahala inin yetiştirdiği kıymetli şahsi- 'etlerin tesirlerinden kurtula - aamışlar veya üstün hizmetle- i görülen bu 3eçkin ve değerli nensublarını asla unutamamış- ardır. Esasen böyle olması da çayet tabiîdir.Tarih ve tarihle uğraşanlar ırasında Ahmed Refik işte böy- ,e bir şahsiyetti. Bundan on yıl ince bir pazar günü Haydarpa ;a hastahanesinin dört çıplak iuvarı arasında; gönlünün, ru hunun tazeliğini hiç bir zaman kaybetmeden Hakkın rahmetine kavuşan bu büyük ölü bir gün sonra vasiyeti üzerine bütün öm rü müddetince pek çok sevdiği Büyükadaya; yetiştirdiği nes - (in ve mensub olduğu ilim ve e- iebiyat âleminin derin ve son suz yasları arasında gömülmüş tü.
Ahmed Refik askerdi, müellif ti, müverrihti, hoca idi, gazete ci idi, edibdi, şairdi, sanatkârdı ve tam bir İstanbullu idi. Ayrı ayrı bütün bu vasıflarının eser leri hâlâ meydandadır.
1898 de 18 yaşında Harbiye- den birincilikle piyade mülâzimi sanisi olarak çıkan Ahmed Re fik bu meslekte fedakârlıkla ça lışmış ve çok hizmet etmiş ola rak Birinci Cihan Harbinin so
n u n d a kendi arzusile tekaüd ol
duktan sonra Darülünunda yer almış bulunuyordu. Asker oca ğında olduğu kadar bu gençlik ve ilim ocağında da gayret ve şevkle çalışan üstad bir ta - raftan da mütemadiyen hususî mesaisini ilerletiyor; memleket ve ilim âlemine yeni yeni kıy - metli eserler hediye ediyordu. Bilhassa Osmanlı tarihi hakkın öaki vesikalara dayanır müsbet çalışması kendisinin modern bil giye göre ayarlanmış hakikî bir âlim olduğunu isbat ediyordu. Temiz ve güzel bir uslûb sahi bi, hâdise ve vakaları tasvirde kuvvetli bir sanatkâr olduğu 1- çin eserleri Darülfünun ve ilim muhitinden taşarak bütün mü nevver zümreye ve geniş bir halk kitlesi arasına kadar ya yılıyordu. Bu kadar fazla ve da ğınık okuyucu bulabilmek her müellife, her hocaya nasib ol - muş bir şey değildir.
Kürsüde ve derste iyi bir ho ca, encümen ve Mahzeni Evrak çalışmalarının âlim bir müver rih olan üstad çok sevdiği
Bü-yükadada şair oluyordu. Onun şairliği hassas ve ince ruhunun, her zaman taze ve âşık gönlü nün sonsuz ve tükenmez güzel liği olan tabiat karşısındaki heyecanlarından meydana geli yordu. Gönül, gül ve bülbül şa iri Ahmed Refik sanat ve tarih sahnelerini de ayrı ayrı eserle- rile belirtiği 18 inci asrın ade ta nedimi idi.
Sineler aşkınla inler; dideler mahmur olur, Sen içerken bezmimizde bade
ler hep nur olur. Neş’eden sazlar coşar, liran olan mamur olur, Sen içerken bezmimizde bade
ler hep nur olur. Yüreğim sızhyarak gözlerim
âfâka dalar, Yâde geldikçe çiçeklerle dolu şen adalar... Leblerim sineni, çeşmi yine mehtabı arar,
Yâde geldikçe çiçeklerle dolu şen Adalar... Güllerin rengini görsem lebi ni yâd ederim, Düşünür çamları, leylâkları artar kederim. Şimdi gül sineli yârim acaba
nerde derim, Yâde geldikçe çiçeklerle doln
şen adalar... Bu şarkılar hâlâ neş’eli gün lerimizin en güzel güfte ve bes teleridir.
îlim âleminin, bütün bir genç liğin ve geniş bir münevver züm retinin hâlâ faydalandığı ve oku makta zevk duyduğu pek çok e- serlerin sahibi edib ve müver rih Ahmed Refik öleli tam 11 sene mi oldu? Bir çoklarımız bu hakikate inanamıyor gibi - yiz... Zira zaman zaman yeri lin boş kaldığı hissetmekte - dir.
Osman Sümer
Taha Toros Arşivi