• Sonuç bulunamadı

Yorgun Savaşçı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yorgun Savaşçı"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

■ V

Kemal Tahir

in romanından hazırlayan

R esim d ü ze n le m e s i: Ersin P ertan “ Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup Marb-

f Umumi’de mağlup olmuş, Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır, bir mütareke im­ zalamış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında, mil­ let yorgun ve fakir bir halde...”

“ Ordunun elinden silah ve cephanesi alınmış ve alınmakta...”

“Birer vesileyle, itilaf donanmaları ve askerleri İs­

tanbul’da...” Kema, A|atürk (Nutuk)

tı. Fakat hepsinin birleştiği nokta şuy­

du: Halit Refiğ’in “YORGUN SA V/İŞ­

Ç İ” film i artık yoktu. Bütün kopyala­

rıyla birlikte resmen y o k edilmişti.

Niçin?.. Hangi nedenden?.. Hangi

sahneleri, ya da hangi diyalogları dola­

yısıyla.

Çok tartışıldı ama, bunlar bir türlü

belli olmadı.

Milliyet şimdi, ikibuçuk yıldır kapalı

kalan bir perdeyi kaldırıyor. “YORGUN

SA V A ŞÇ I”y ı okuyucularına film indeki

gibi sunarken, o zaman tamamlanma­

mış, yarıda kesilmiş olan o tartışmayı

da yeniden gündeme getiriyor. Ve

ya­

kılan film cin yapımcısı Halit Refığ’e söz

hakkı veriyor.

Yan sütunlarımızdaki fotoromanı ay­

nı film in fotoğraflarıyla ve aynı senar­

yoyla hazırlayan Halit Refığ, aşağıda­

ki sütunlarda da, “YORGUN SAVAŞ-

Ç F ’nın ilginç hikâyesini anlatıyor.

M i l l i y e «

®

“ YO RG U NSAVAŞÇI”, Kemal

Tahir’in, 8 baskı yapmış ünlü ro­

manı. Am a bu ünü asıl, TRT y ö ­

netiminin bu romandan yapılan film i

yaktığını ilan etmesiyle büyüdü.

Aslında film i ısmarlayan da TRT yö­

netiminin kendisiydi. Rejisör Halit Re-

fığ, bu işe TRT’nin resmi yazısıyla baş­

lamış ve beş yıllık bir çalışmadan son­

ra, “YO RGU NSAVAŞÇI”y ı 8 bölüm­

de yayınlanacak bir TV dizisi haline ge­

tirmişti.

Ancak ne olduysa oldu. 20 Kasım

1983 günü gazetelerde TRT’nin o zaman­

ki Genel Müdürü Macit Akm an ’ın bir

demeci yayınlandı. Genel Müdür, “Yor­

gun Savaşçı'yı yaktırdım” diyordu.

Bu alışılmamış açıklama, basında

bomba etkisi yaptı. Genel Müdür, son­

radan sözlerini yum uşattı.

“Ben

‘Yaktırdım

demedim.

‘Yakıldı

dedim

’ ’

dedi. Bu “yakma”nm, ya da “yakılma”

mn şekli üzerinde de çeşitli haberler

çık-Topçu Yüzbaşısı Cemil (CAN GÜRZAP), Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Ordusu’nun cepheden son kalıntılarını getiren gemide, savaş yıllarının yorgunluğu ve başkenti düşman işgali altında görmenin acısı İçindedir. İRMİ Kasım 1983 günü gazetelerde zamanın --- 'TRT Genel Müdürü Macit Akman tarafından yapı­ lan inanılmaz bir açıklama yer almaktaydı: Türkiye'nin en büyük romancılarından Ke­ mal Tahir’in ünlü “ Yorgun Savaşçı” adlı eserinden, TRT hesabına, rejisör Halit Refiğ tarafından beş yıla yakın olay­ larla dolu uzun bir süre için- de hazırlanan dizi film yaRIK mıştı.

Bu açıklama, kamuoyun­ da şaşkınlık ve öfke kadar, büyük de bir ürküntü yarattı. Bu ülkede, son yıllarda devle­ ti yönetenlerin bir kısmında gittikçe şidaetienme eğilim­ leri gösteren kültür ve sanat­ çı düşmanlığı hangi boyutla­ ra ulaşmaktaydı? Hatırlara, ta­ rihteki meşhur yakma

olayla-Eğer bu işin suçlusu ben isem, hakkımda dava açılma­ sı ve cezalandırılmam için ka­ muoyu önünde adalet meka­ nizmasını göreve davet ettim. Bundan da bir ses soluk çık­ madı. Bir Meclis araştırması için TBMM’de üyesi bulunan bütün siyasi partilere, filmin yaratıcısı olarak kendi hakla­ rımı savunmak için hukuki yollara başvurdum. Sonuçta filmin “ ortadan kaldırılması” emrini zamanın Başbakanı Bülend Ulusu’nun imzaladığı bildirildi.

Anayasa’nın geçici bir maddesine göre, o zamanın Başbakanı için hiçbir soruş­ turma açılamayacağı için “ Yorgun Savaşçı” konusunda bütün adalet yolları tıkanmış oldu.

Ama kamu vicdanı, “ Yor­ gun SavaşçT’yı unutamazdı. Unutmadı da... İnsanın özvar- lığına, onuruna, emeğine ya­ pılan bir haksızlığın düzeltil­ mesini, devlete ve millete dü­ rüstçe hizmet vermeyi iste­ yen vatandaşları, toplum ve tarih önünde töhmet altında bırakan karanlık bir tasarru­ fun içyüzünün açığa çıkması­ nı sabırla bekledi.

Bu yazı dizisinin amacı, bir yandan, elimde kalan re­ simlerle “ Yorgun Savaşçı” fil­ mini senaryosuna uygun ola­ rak, bir fotoroman gibi okuyu­ cuya sunmak; böylece topye- kûn ortadan kaldırılan filmin neler anlattığını göstermek; bir yandan da, perde gerisin­ de olup bitenleri açıklayarak, ilgili kişilerin görgü, bilgi ve şahitliklerine başvurarak, bu karanlık olayın aydınlığa ka­ vuşmasını sağlamaktır.

OLAĞANÜSTÜ DÖNEM

“ Yorgun Savaşçı” yangı­ nının üzerindeki duman per­ desi kalktığında ortaya çıka­ cak gerçek herhangi bir esra­ rengiz filmin sonu kadar insa­ nı şaşırtabilir. Olağanüstü bir dönemde, vatanı kurtarmak için önemli devlet hizmeti alan bazı kimselerin, yetkile­ rini nasıl kişisel zaaflarını tat­ min uğrunda kullandıkları, bu­ nun için, dürüstlükten ayrıl­ mayan, feragatle çalışan va­ tan evlatlarını lekelemekten, hatta yok etmeye çabalamak­ tan kaçınmadıkları bilinmez değildir. Yakın tarihimizde bu­ nun çok acı örnekleri görül­ müştür.

Ama milletimizin ortak vicdanı, adalet duygusu her zaman haklıyı, haksızdan ayır­ masını bilmiş, her zaman ta­ rih, en doğru yargıyı vermiş­ tir. “ Yorgun Savaşçı” nın kim­ ler tarafından, niçin gadre uğ­ radığı bir gün er geç açıklığa kavuşacaktır.

Bu yazı dizisi, kamuoyu­ nun aydınlanmasını sağlaya­ cak ipuçlarını ortaya koymak çabasındadır. Bu olayı devle­ tin kutsallığı bahanesiyle mil­ letten gizlemek sürgit müm­ kün değildir. Devletin varlığı, milletin dirliği içindir. Devle­ tin güvenliği, milletin hakları­ nın üstünde değildir. Hiçbir devlet sırrı, milletin vicdani sorumluluğunun dışında tutu­ lamaz. “ Yorgun Savaşçı” ka­ ranlığının artık aydınlanması gerektiğine inanıyorum. ları yaktırması gibi... Ama film

yakılması henüz duyulmuş, işitilmiş birşey değildi. Yakın tarihin en kanlı despotların­ dan Stalin bile, Einsteln’ın ün­ lü “ Korkunç Ivan” filminin ikinci bölümünü beğenmedi­ ği için yaktırmayı düşünme­ miş, bu film onun ölümünden sonra saklandığı depodan çı­ karılıp, Sovyetler Birliği dahil her yerde gösterilmişti.

SORUMLU VE SUÇLULAR

Bir sanat eserinin yakıl­ masına tepkiler basmın öz­ gürlükçü, uygarlıkçı ve insan- lıkçı kesiminde bir saman ale­ vi gibi parladı ve söndü. Bu­ güne kadar kimse, bir filmin yakılarak ortadan kaldırıldığı­ nın bildirilmesine yol açacak suçun ne olduğu, bunun mü- sebbiblerinin kimler olduğu, devletin malını tahripten kim­ lerin sorumlu tutulması ge­ rektiği üzerinde uzun boylu durmadı.

rı geldi. XV. yüzyıl İtalya’sın­ da dini önder Savonarola’nın değerli tabloları, Almanya’da Hitler’in zararlı saydığı

kitap-Çatananın indirme yaptığı Kabataş Rıhtımı, yabancı askerlerin kontrolü altında dır. Sahilde, cepheden yakınlarının dönmesini bekleyenler vardır.

Yüzbaşı Cemil, teyzesinin Fulya Bayırı’ndaki evine gitmek üzere arkadaşlarından ayrılır. Vatan topraklarında ilk gözüne çarpanlar elem vericidir.

Türkiye’ nin en büyük romancılarından Kemal Tabir ile “ Yorgun Savaşçı” adlı eserini TRT adına dizi film yapan Halit Refiğ,mutlu gülümsüyorlar. Oysa şimdi, yakılan filmin üzüntüsü yaşanıyor.

1934 yılında İz m ir’de doğdu. Şişli Terakki Lisesi’ nde okudu. Robert Koleji’nin Mühendislik Bölümü'nden ayrıldıktan sonra ama­ tö r ilk film lerini yedeksubay olarak bulunduğu Kore ve Japonya’­ da çekti. (1954-55). Yurda döndüğüde sinema yazarlığına başladı (Akis, Yeni Sabah, Akşam).

1960 yılında “ Yasak A ş k " film iyle yönetmen oldu. 1964’ te “ Gurbet K uşlan” film i A ltın Portakal, 1970’ te “ B ir T ürke Gö­ nül V erdim ” A ltın Koza, 1985’ te “ A lev A le v ” K ü ltü r Bakanlığı Sinema Ö dülleri’ ni kazandı. F ilm leri’ Moskova, Torrento, Delhi, Kartaca Uluslararası şenliklerinde ve çeşitli özel gösterilerde T ü r­ kiye'yi temsil etti.

M im ar Sinan, Wisconsin ve Ohio-Denison Üniversitelerinde öğ­ retim görevlisi olarak çalıştı. Çeşitli belgesel ve eğitim film lerinin yanı sıra TR T televizyonunun ilk dizi film i “ Aşk-ı M e m nu” ve “ Yorgun Savaşçı” yı hazırladı.

Çeşitli akademik yayınları, 300’den fazla makaleden başka, “ Ulusal Sinema Kavgası” adlı b ir kitabı vardır. Genellikle Ke­ mal T a h ir’ in görüşleriyle yakınlık taşıyan ulusal sinema ve ulusal sanat üzerine düşünceleri, Kemal T a h ir gibi onu da üzerinde ta r­ tışılan b ir sanatçı haline getirmiştir.

1910 yılında İstanbul’ da doğdu. Galatasaray Lisesi’ nde oku­ du. Gazetecilik yaptı. 1938 Yavuz Zırhlısı Davası’ nda 15 yıl ağır hapse mahkum oldu. 1950 yılında A f Kanunu ile serbest bırakıl­ dı.

1950’ li yıllardan itibaren yayınladığı romanları ve çeşitli şekil­ lerde açıklanan görüşleri ile Türkiye edebiyat ve düşünce alanında üzerinde çok tartışılan, geniş bir etki alanı olan b ir yazar olarak tanındı. “ Yorgun Savaşçı” ile Yunus Nadi, "D evlet A n a ” ile Türk D il Kurum u ödüllerini kazandı,

T ü rk toplumunun güncel meselelerinin tarihsel köklerini ara­ yan, gerçeğin değişkenliği üstünde ısrarla duran Kemal T a lıir, Ana­ dolu halk ağızlarından, tarihi yazı tekniğinden yararlanarak kendine özgü b ir dil geliştirdi.

Başlıca romanları: “ Sağırderc” , "K ö rd u m a n ” , “ Esir Şehrin insanları, Esir Şehrin Mahpusu” , “ Rahflıel Y ollan Kesti” , “ Yor­ gun Savaşçı", “ K u rt K anunu” , "B o z k ırd a k i Ç ekirdek” , "D e v ­ let A n a ” , “ B üyük M a l” ve “ Yol A y rım ı."

t J Memleketlerine dönecek yolluğu olmayan, yersiz yurtsuz, perişan-kalmış asker­ ler Dolmabahçe Sarayı’nın kapısı önünde birikmiş, kendileriyle bir ilgilenen çık masını beklemektedirler. Görünürde ilgilenen kimse de yoktur.

"Yorgun Savaşçı’ ’ nın yapılmasına nasıl karar

verildi? Yüzbaşı Cemil ve öbür subay arkadaşları gemiye çıkan işgal kuvvetleri tarafından denetlenirken gelecek k aran lık. günlerin şaşkın ezikliği içindedirler. İşgal kuvvetleri tarafından silahları alınan askeri birlikler, hasta ve yaralılarla doludur. Karaya çıkarılmak üzere çatanalara bindirilirler. Puslu, yağmurlu bir günde çatana,

askerleri gemiden sahile taşır. — Aralık sonu 1918— Cepheden dönen askerler perişan ve bitkin, ama her şeye rağmen j vatan topraklarına ayak basmanın buruk heyecanı içindedirler. Sahilde, İngiliz, Fransız ve İtalyan müttefik işgal kuvvetleri, onları karşılamaktadır.

H A U T REFIG K İM D İR ?

Cemil, yalnız yoluna devam eder. Bir köşede rastla­ dığı, dilenen körbir asker eskisi onu yüreğinin en de­ rininden yaralar. Bunca savaş ve ölümün sonunda, geride kalan bu mu olacaktı?

(2)

H a lit Reffiğ

in romanından hazırlayan

Resim d ü zen le m e si: Ersin Pertan

Dışardan bir silah sesi duyulur. Pencereye koşarlar. Üç polis, kara paltolu, eli tabancalı bir adamı kovala­ maktadır. Adam onların evine doğru kaçmaktadır. Cemil ile Neriman arasında bir ilişki doğmuştur. Uzun

savaş yıllarının ortaya çıkardığı yıkıntıya, birbirlerine sı­ ğınarak göğüs germeye çalışmaktadırlar.

Gördünüz mü Cemil Abi, adam gözlüklü, serseri değil...

Seni düşündüm her zaman en sıkışık sıralarda. Sen aklıma gelince ödüm kopardı

ölümden... Seni nasıl

özlediğimi bilmez misin? aşağı kapıya..Koş Neriman

Neriman (MERAL ORHON- SAY), Yüzbaşı Cemil’in evinde kaldığı teyzesinin kızıdır. Koca­ sı, Balkan Savaşı’nda Edirne’­ de şehit düşmüş, küçük oğlu Enver, babasını tanımadan bü­ yümüştür. Huzursuz çocuktur

Özlediniz de niçin dönmediniz savaş biter bitmez? Neden geciktiniz

aylarca?

Neriman kapıya koşarken, Cemil’in, konsolün üstünde duran tabancasına sarıldığını görür. Dövüşme niyetini anlayarak, heyecanla onu önlemeye çalışır.

| Neriman, Cemil’in tabancalı eline sarılmıştır.

Dur Cemil Abi... Silah boş... Enver kurcaladığı için ben boşalttım

kurşunları... Hayır Cemil Abi... Hayır olmaz

Gitme... Neriman, kaçan adamın kendi evlerine kaçmaya çalıştığını anlamıştır.

Silah seslerine koşan mahalleli, ölünün etrafında toplanmıştır.

İnzibat subayı Yüzbaşı Arap Maksut, (İBRAHİM ŞİRİN), Haşan Paşa Karakolu kumandanıdır. Eski Diyarbakır Valisi Doktor ReşitBey’in ölümünü duyunca telaşlanmış, haber gönderip Cemil’i çağırtmıştır. Kimdi bu adam? Neden

kaçıyordu?

Doktor Reşit Bey. On iki gün önce

cezaevinden kaçmıştı İttihatçı gâvuru... Oh olmuş

İmansız boyladı cehennemi. Herhalde bu civarda bir yere

sığınmaya çalışıyordu.

Doktor Münür (ZİHNİ KÜÇÜMEN), 31 Mart’- tan sonra yayılan Hareket Ordusu türküsü­ nün nakaratını yüksek sesle okuyarak, bahçe kapısını açmaya gider. Evini çekip çeviren Gülnihal kalfa (NİSA SEREZLİ) ka­ pı önüne çıkmıştır.

Yüzbaşı Arap Maksut, kaçak olan İttihatçı savaşçılarından Patriyot

Ömer’in saklanabileceği bir yer aramaktadır. Cemil, Doktor Münür’ü

tavsiye eder.

Gelenler, Cemil ile Maksut’tur... Doktor Münür, onları görmüş olmaktan hiç de şaşırmamıştır. Hali, tavrı gayet rahattır. Yaz günü herkes gelir.

Marifet, böyle günlerde gelmek Tanıştırayım sizi. Maksut Bey...

Kimdir onlar? Kimdir onlar? Hareket Ordusu... Bereket

Ordusu... ittihatçılığı bıkakıp muhalefete

geçen kerata Patriyot’u saklar Merhaba Cemil Topçu... Hoş

geldin... Hangi rüzgâr attı bu güzel havada...

Arap Maksut, Doktor Münür ile bir araya gelmekten çok tedirgin dir. Ama, çaresiz Cem il’in peşine takılarak eve girer.

Adam, karların üstünde cansız yatmaktadır.

Polislerin kıstırdığı kara paltolu adam,

yakalanacağını anlayınca, tabancasını şakağına dayamış, tetiği çekmiştir. Polisler, ihtiyatla ona yaklaşır. Ölüp ölmediğini kontrol ederler.

Eğer evinin durumy uygunsa

Allahım,

cezalarını versin. Hareket hiç bakmaz, saklar. Fazladan M i t , . . Ordusu’na efem. Bet bereket mi

İttihatçı düşmanı sayıldığı için I bıraktılar. Muhammed ümmetini

hiç kimse de şüphelenmez...

L ê :- ■

açlıktan öldürdüler...

Film in y ö n etm en i HALIT

r e f i g

y a zıy o r

TRT Yönetim Kurulu, hiçbir muhalefet

şerhi olmadan, oybirliği ile karar verdi

Genelkurmayla

mutabakat

G

ENEL Müdür Cengiz Taşer’iri başkanlığın­ da 14 Ekim 1978 günü yapılan bir toplantıda, TRT Yönetim Kurulu'Kemal Tahir’ in “Yorgun Savaşçı” romanı­ nın televizyon için bir dizi film haline getirilmesine oybirli­ ğiyle karar verdi. Bu filmin ha­ zırlanması görevi de bana verildi.

Karar gerekçesinde, bu romandan yapılacak filmin "Türk topiumunun bugün de içinde bulunduğu toplumsal ve siyasal sorunlara ışık tuta­ cak,kamuda heyecan ortaklı­ ğı yaratacak anıtsal boyutlar­ da bir ulusal destan” olacağı belirtiliyordu.

“Aşk-ı Memnu” dizisin­ den sonra, bu benim için üç yıl arayla TRT’ye yapacağım ikinci dizi film olacaktı. "Aşk-ı Memnu” o kadar beğenilen bir dizi olmasına, televizyona yerli dizilerin yoluu açmasına rağmen, bana yeniden film yaptırılabilmesi için neden bu kadar zaman geçmişti? Bu soruların cevabı "Yorgun Sa- vaşçT’nın başına gelenleri de büyük ölçüde açıklayabilir.

KURUM DIŞINDAN EKİP

1974 yılında TRT Genel Müdürü görevinde bulunan İsmail Cem, televizyonda gösterilen yabancı dizi filmle­ rin seyirci tarafından gördüğü büyük ilgiyi dengelemek üze­ re Türk yazarlarının eserlerin­ den kaynaklanan filmler yapıl­ masını düşünmekteydi. Bana klasik bir Türk romanını te­ levizyon için dizi film haline getirmemi teklif etti.

Halit Ziya Uşaklıgil’in “Aşk-ı Memnu” romanını seç­ tim. Benzer teklifler değerli meslektaşlarım Lütfi Akad ile Metin Erksan’ada yapılmıştı.

Filmin yapılması kararının gerekçesinde,

‘Tiirk topiumunun içinde bulunduğu

toplumsal ve siyasal sorunlara ışık tutacak,

kamuda heyecan ortaklığı yaratacak anıtsal

boyutlarda bir ulusal destan” olacağı

belirtiliyordu

Üçümüz de piyasa düzenin­

den farklı şartlarda film çek­ me fırsatı otaya çıkmasına pek sevindik. Fakat bu sefer de karşımıza önemli bürokra­ tik problemler çıktı. TRT mev­ zuatı film çekmeye müsait değildi.

Kurum dışından bir ekip teşkil edilmesi, bunlara öde­ necek ücretler, teknik araç- gereç, dekor ve aksesuar sa- tınalma ve kiralama işlemle­ ri, ekibin usulüne göre doyu­ rulması, ulaştırma harcamala­ rı, TRT’nin bürokratik yapısı içinde gerçekleştirilmesi zor işlerdi.

Bizlere yapılan ilk teklif bu filmleri müteahhit gibi İha­ le yoluyla alıp, rejisörlüğün yanında, prodüktörlüğü de üstlenmemizdi. Bu ihale tek­ lifi üçümüze de pek çekici gelmedi. Bir taraftan film çek­ meye çalışırken, bir taraftan da sürekli olarak para mese­ leleriyle uğraşmak, hem işi­ mizi zorlaştıracak, hem de devlet parasıyla ilgili çeşitli dedikodulara kolaylıkla hedef olacağımız başağrıtıcı sorum­ luluklar yüklenecektik.

CADI KAZANI

İsmail Cem, bizim bu has­ sasiyetimizi anlayışla karşıla­ dı. Baş Hukuk Danışmam Te­ kin Gürzumar’ı, bizleri film çe­ kiminde mali ve idari yüküm­ lülüklerden kurtaracak, buna

“ TRT Genel Müdürü İsmail Cem, 1974’te klasik bir Türk roma­ nını televizyon için dizi film yapmayı önerince, Suna Keskin,M üj de Ar ve Neriman KöksaTın rol aldıkları “ Aşk-ı Memnu” , tele­ vizyonda yerli dizilerin yolunu açtı.

C e n g iz T a ş e r

(TRT Genel Müdürü, 1978-79)

M İLLİYET’in sorusu: Kemal Tahir’in “ Yorgun Savaşçı” ro­ manı, TRT tarafından televizyon dizisi yapılmak üzere niçin ve nasıl seçildi?

T

ÜRK kam uoyunda Kurtuluş Savaşı öncesinin ve Kurtuluş Sava- şı’rnn öyküsünü filmleştiren yapımların yetersizliği, sürekli ve haklı bir eleştiri konusu olm uştur.

Amerikan iç savaşı ile ilgili onca film ve televizyon dizisinin gösterildiği Türk televizyonunda ise, koca bir im paratorluğun kesin olarak dize geti­ rildiğinin sanıldığı bir sırada, Misak-ı Milli hudulları içinde yeni bir cum­ huriyet kurma mucizesini yaratan yorgun, ancak kahram an bir ulusun Kurtuluş Savaşı da dahil, tarihini anlatan, gösterilebilecek yapım lar yok denecek kadar azdır.

Bilindiği gibi, Yorgun Savaşçı’da, üniü romancımız Kemal Tahir, mü­ tareke yıllarının ortamını, Kurtuluş Savaşı sırasında iç ve dış düşm anları­ mıza karşı direnme ve örgütlenmemizi anlatm ıştır.

“ Yorgun S a v a şç ın ın film yapılacağına ilişkin ilk karar, benim genel müdürlüğüm döneminde, aynı zam anda başında olduğum TRT Yönetim K urulu’nca alınm ıştır.”

R a u f M u t l u a y

(Edebiyat yazarı) M İLLİYET’in sorusu: Türk Edebiyatı içinde romancı olarak Kemal Tahir’in, ro­ man olarak "Yorgun Sa- vaşçT’ nın bir değerlendir­ mesini yapar mısınız?

“ Bana göre “ Yorgun Savaş­ çı’, Kemal Tahir’in en olgun ro­ m anlarından biridir. Yıllar önce Yunus Nadi Roman Yanşması’n- da benim adayım bu romandı. Oyumu da aynı rom ana verdim. Milli Mücadele’nin zaman bakı­ mından en kritik günlerini ala-ak son derece inandırıcı bir eser o r­ taya koymuştur. Hiçbir sakınca­ lı tarafını görmediğim bir kitap­ tır."

karşılık teknik ve artistik yet­ ki sağlayacak bir yol bulmak­ la görevlendirdi. Genel Müdür ağırlığını koyduğu için bu yol bulundu. TRT üçümüzle de anlaşma yaptı ve-'bilfiil işe başlandı.

Yapımcı olarak görevlendi­ rilen Tekin Özertem ön kaygı­ larımı tamamen boşa çıkara­ rak, bürokratik bir bünye için­ de çalışma alışkanlığından ra­ hatlıkla sıyrılıp, zekâsıyla tec­ rübesizliğini aşıp, piyasa pro­ düktörlerine taş çıkartan bir enerji ve iş bilirlikle filmin ida­ ri ve mali işlemlerinin başarıy­ la üstesinden geldi.

Biz İstanbul'da çalışmala­ rı sürdürmekteyken Ankara'­ da bu tarz yapımlar aleyhine kurumda çeşitli cadı kazanla­ rının kaynatılmakta olduğunu da hissetmekteydik. Reaksi­ yonların bir kısmı bürokratik kademelerden gelmekte, bir kısmı da kadrolu program ya­ pımcılarından kaynaklanmak­

taydı. v

Bürokratlar TRT kuralları­ nın çiğnendiği, programcılar bizlere tanınan imtiyazlarla kendilerinin haklarının yenil­ diği iddiasıydaydıiar. El altın­ dan basında usulsüz ve ge­ reksiz harcamalar yapıldığı yolunda kampanyalar tezgâh­ landı.

Tezvirata boş verip, işimi­ zi tamamlamaya baktık. "Aşk- ı Memnu” dizisinin gösterisi tamamlandığında televizyon seyircisinde öylesine olumlu bir etki yaratılmıştı ki, bürok­ ratların düşüncesi ne olursa olsun, TRT’de artık geriye dö­ nülmez bir şekilde yerli film yapımlarının önü açılmıştı.

ÖTEKİ MÜDÜRLER

İsmail Cem’den sonra TRT Genel Müdüriüğü’ne ge­ len Nevzat Yalçıntaş ve Şa­ ban Karataş da yerli film ya­ pımını devam ettirmek kara- rındaydılar. Ama hem siyaset­ ten İsmail Cem’den farklı bir icraat yapıyor olmak kaygısı, hem de alî kademe bürokra­ sisinin baskılarıyla film yapı­ mına başka türlü bir usul bul­ maya çalıştılar. Bulunamadı­ ğı için, bütün iyi niyetli ön te­ maslara rağmen, benim bu dönemde TRT’ye film yap­ mam mümkün olmadı.

“ Yorgun Savaşçı’’mn ya­ pımına karar verildiğinde bü­ rokratik engeller bakımından değişmiş olan birşey yoktu. Ama Cengiz Taşer de, İsmail Cem gibi, Bülent Ecevit Hü­ kümetinin göreve getirdiği bir genel müdürdü. Sinema konusuna özel bir ilgi duydu­ ğunu ifade eden Başbakan’ın bir önceki iktidarı sırasında başarılı sonç vermiş olan ba­ zı atılımları yenilemek yolun­ da telkinlerde bulunmuş ol­ ması muhtemeldi.

MUTABAKAT

Nitekim televizyon için yeni tasarılar tezgâhlanırken, Tekin Gürzumar'ın yönetimin­ deki TRT hukukçuları, bu ta­ sarıların usulüne göre gerçek­ leşmesini sağlayacak yeni bir film yapım yönetmeliği ha­ zırlığına girişmişlerdi.

"Yorgun Savaşçı” nın dizi film yapılmasına karar verilen yönetim kurulu toplantısında yaptığım konuşmada, böyle bir filmin gerçekleştirilmesin­ de ilk şartın ordunun maddi ve manevi desteğinin sağlan­ ması olduğunu, askeri yardım olmadan TRT'nin kendi başı­ na bu tasarının altından kal­ kamayacağını belirttim. Bu görüş yönetim kurulunda be­ nimsendi.

Nitekim bir süre sonra Genel Müdür Cengiz Taşer bana, o zaman Genelkurmay Başkanı olan Org. Kenan Ev­ ren ile bu konuda görüştüğü­ nü, TRT’nin yapacağı “Yor­ gun Savaşçı” filminde aske­ ri yardımın sağlanması için “mutabakatını” aldığını bildir­ di. Fiilen çalışmalarımız bu “ mutabakat" haberinden son­ ra başladı.

YARIN: TRT’ DE FİLM

YAPABİLME SAVAŞI

(3)

F i n n i n y ö n e t m e n ^

^ a u T ^ E P İ C y c ı z ı y o r

l Y a u m ı c u ı g iy i\.w ö i m

hafif bulan TRT

yönetimi “ Yorgun

Savaşçı“ yı çekmemi öneriyor

TRT'de nasıl

film yanmalı?

“Aşk-ı M em nu” gösterildikten üç yıl

sonra “Yorgun Savaşçı”da karar kılınması

benim için bir mucizeydi. Bu filmin çekimi

bir savaş olacaktı, ne kadar yorulsam

bırakıp gidemeyeceğim bir savaş

T

RT’nlrı bana Kemal Ta- hir’in “Yorgun Sa vaşçı” romanından film yaptırmaya karar vermiş olması benim için şaşırtıcı ol­ duğu kadar, heyecan vericiy­ di de... Her fırsatta belirttiğim gibi Kemal Tahir benim çok sevdiğim, saydığım, düşünce dünyamda büyük etkisi olan bir yazardır.

Sağlığında yakın çevre­ sinde bulunma şansım ol­ muş, bilgisine ve zekâsına, dürüst ve yiğit kişiliğine hep hayranlık duymuştum. En sevdiğim filmlerimden biri olan “Haremde Dört Kadın”ın (1965) senaryosunu yazmıştı. Ama TRT’nin “ Yorgun Savaşçı” girişimine kadar hiç­ bir Kemal Tahir romanı filme çekilmemişti.

Gerçi 1975 yılında Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, TRT Ge­ nel Müdürü olduğunda‘Aşk-ı Memnu’ dan sonra televizyon için yeni bir roman teklifi ge­ tirmemi istemiş, ben de taze heyecan içinde Kemal Tahir’ in “ Devlet Ana” sını önermiş­ tim. Prof. Yalçıntaş, öneriyi olumlu karşılayarak görüş­ mek için beni Ankara’ya davet itti. Ankara'da o sırada Gen- rel Müdür Yardımcısı olan Cengiz Taşer’in başkanlığın­ da, özellikle hukukçulardan meydana gelen bir heyetle toplantı yapıldı.

"DEVLET ANA" OLAYI

Ben safiyetle Kemal Ta- hir’in “Devlet Ana” romanını film haline getirme düşünce­ mi açtım. Cengiz Taşer, "Siz bize teklif getiremezsiniz, ku­ rum olarak biz size teklif et­ mek durumundayız” dedi ve İsmail Cem’in icra tarzının ku­ rumun hukuk yapısını çok sarstığını ifade ederek, bun­ dan sonra yapılacak işlerin kurallara uygun şekilde ger­ çekleştirileceğini bildirdi. Bu ifadede, kuralları çiğneme ba­ kımından bana da bir serzeniş olduğunu sezdim. Bürokrasi­ nin inceliklerine pek akıl erdi­ remediğimi belirterek son he­ sapta bence yapılacak işin önemli olduğunu, gerekli for­ maliteyi kendilerinin tayin edebileceklerini söyledim.

Prof. Yalçıntaş, zamanın­ da yayınlanan bir program ta­ sarısında Kemal Tahir’ in “Devlet Ana” romanı da bu­ lunmaktaydı. Ama benim bu kitabın film haline getirilebi­ leceğinden umudum kalma­ mıştı. Nitekim, “Devlet Ana” bir yana, Yalçıntaş yönetimi­ nin kendilerine daha yakın bir romancı hissettikleri Münev­ ver Ayaşlı’nın “Pertev Bey’ln

Üç Kızı” adlı eserinin filmini yapmayı kabul etmiş olmama rağmen, eldeki mevzuat bu­ nun da yapılmasına imkân vermedi.

TRT ile temaslar bu şekil­ de sürüncemede iken Ameri­ ka'da Wisconsin Üniversite- si’nden gelen bir teklifi kabul ederek, bir yıl bu üniversite­ de çalışmak üzere eşimle bir­ likte Türkiye'den ayrıldık. Wisconsin Üniversitesinde bulunduğum sırada Amerikalı yazar August Derieth’in “The Intercessors • Arabozucular” adlı hikâyesinden yaptığım televizyon filmi benim için, Amerikan sinema eğitimini tanımak bakımından yararlı bir çalışma oldu. Güzel bir ko­ nuydu. Hem öğrencilerin kat­ kısı, hem de seyirci ilgisi ba­ kımından istenen sonuca ulaştı.

"MİMAR SİNAN" OLAYI

Türkiye'ye döndükten sonra ilgi çekici b irje k lifle karşılaştım. O zamanki İstan­ bul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve bir bölümü olan Sinema ve TV Enstitüsü ’Mi­ mar Sinan’ üzerine bir konulu film yapmayı düşünüyordu. Senaryoyu yazmak ve filme çekmek için anlaştık. Heye­ can verici bir tasarıydı. Sedat Hakkı Eldem, Ömer Lütfi Bar­ kan, Mustafa Cezar, Metin Sö­ zen gibi mimarlık ve tarih ba­ kımından en yetkili uzmanla­ rın oluşturduğu bir danışma kurulundan da büyük ölçüde yararlanarak senaryoyu hazır­ ladım.

Çalışmalarımız TRT'de de duyulmuştu. Zamanın Tele­ vizyon Dairesi Başkanı Yılmaz Dağdeviren filmin TRT-İDGSA işbirliğiyle yapılması teklifini getirdi. Her iki kurum bu ko­ nuda bir prensip anlaşmasına vardı. TRT Yönetim Kurulu üyelerinden büyük besteci­ miz Adnan Saygun ve Teknik Üniversite profesörlerinden Adnan Ataman, Sinan mese­ lesiyle bizzat ilgilendiler. Ko­ nunun TRT Yönetim Kurulu’n- da kabulünü sağladılar.

TRT ELEMANI

Böylece, Mimar Sinan fil­ mi tasarısı dolayısıyla TRT ile

aramızda yeniden bir temas kurulmuştu. Ama özellikle bü­ rokrat kesimin sürekli olarak tekrarladığı endişe, yapılacak işin yol yordamının Cem dö­ neminden farklı olma şartıydı. Cem döneminde bizim ku­ rum dışından film yapmış ol­ mamızın kurum içinde ortaya çıkardığı huzursuzluklar üze­ rinde duruldu. Sonuçta yeni yapılacak çalışmaları kurum elemanı olarak yürütmemizin daha uygun olacağı görüşü ileri sürüldü. Bunun üzerine önce Lütfi Akad ile ben, kısa bir süre sonra da Amerika’ dan dönen Metin Erksan TRT’nin sözleşmeli elemanı olduk.

Avni Akyol’un bakanlığı sırasında Kültür Bakanlığı da “Koca Sinan” senaryosuyla ilgilenmiş, bakanlıkça yapıla­ cak filmin çalışmalarına des­ tek olmak kararı alınmıştı.

Ben “Koca Sinan” filmini yapmak için TRT’nin sözleş­ meli elemanı olmuşken, şöy­ le bir teklifle karşılaştım. Si­ nan,tasarısı hazırlıkları bakı­ mından uzunca zaman ala­ caktır. Bu hazırlıklar sürerken arada daha kolay ortaya çıka­ cak başka bir televizyon dizi­ si yapılamaz mı? “ Neden olmasın” dedik ve “Aşk-ı Memnu” ilgisini tekrarlayabi­ lecek bir başka roman teklifi getirdim: Refik Halid Karay’ ın “Kadınlar Tekkesi”...

Beni gene şaşırtan bir kar­ şılık aldım. Bu roman hafif bu­ lunmuştu. TRT benim daha ciddi bir eser yapmamı uygun görmekteymiş. “ Kadınlar Tekkesi” benim hiç de hafif sayılabilecek bir roman değil­ di. Aksine çok ciddi bir filme kaynak olabilirdi. Değişik cid­ diyet anlayışları arasında na­ sıl bir telif yapılabileceğini düşünürken TV Dairesi Baş­ kanı Yılmaz Dağdeviren, hiç aklıma gelmeyecek bir tek­ lif getirdi. .

BİR MUCİZE

Genel Müdür Cengiz Ta­ şer, benim Kemal Tahir’in “Yorgun Savaşçı” adlı roma­ nını filme çekmemi uygun görmekteymiş. Kulaklarıma inanamadım. Zaman zaman çok tatlı şakalar yapan Yılmaz Dağdeviren’in beni “işletme” ihtimalini düşündüm. Cengiz Taşer gibi son derece tedbir­ li, her adımını sağlam atan bir yöneticinin, Kemal Tahir gibi üstünde çok şiddetli tartış­ malar yapılan bir romancının eserinden film yapmak dü­ şüncesi inanılır gibi değildi. Ama bir süre sonra işin şaka olmadığına gerçekten inan­ dım.

TRT Yönetim Kurulu üye­ lerinden Prof. Dr. Rüçhan Işık İstanbul’a geldiğinde yaptığı­ mız görüşmede “Yorgun Savaşçı” meselesini büyük bir ciddiyetle ortaya koydu. TRT’nin bütün Türk romancı­ larının eserlerinden birer iki­ şer televizyon filmleri yapma­ yı planladığını, nasıl olsa bun­ ların arasında bir Kemal Tahir romanı da bulunacağını, Ke­ mal Tahir ile yakın dostluğu­ muzun, eserlerine olan sevgi­ min bilindiğini, bir Kemal Ta­ hir romanı filme çekileceği takdirde bunun benim ger­ çekleştirmemin, milli duygu­ lara hitabetmesi bakımından bu eserin de tercihan “Yor­ gun Savaşçı” olması gerekti­ ğini anlattı. Genel Müdür Cengiz Taşer’in de bu şekilde düşündüğünü belirtti.

“Aşk-ı Memnu” gösterisi tamamlanalı beri geçen üç yıl içinde, sonu gelmeyen bir sü­ rü temas ve tasarıdan sonra “Yorgun Savaşçı”da karar kı­ lınması benim için bir muci­ zeydi. Bu mucizenin gerçek­ leşmesinin hiç de kolay olma­ dığını çok iyi biliyordum. Bu filmin çekimi bir savaş ola­ caktı, ne kadar yorulsam bıra­ kıp gidemeyeceğim bir savaş. Kolları sıvayıp işe daldım.

YARIN:

ORDUSUZ KALMIŞ

SUBAYIN DRAMI

Kemal Tahir ile Halit Refiğ’in sinemada ilk işbirliği 1965’teki “ Ha­

remde Dört Kadın” filmiyle oldu. Nilüfer Aydan, Ayfer Feray, Bir­ sen Menekşeli ve Sami Ayanoğlu rol aldılar.

Halit Refiğ, 1977’ de Amerika’da “ The Intercessors Arabozu- cular” televizyon filminin çekiminde, Teresa Vos ile çalışıyor.

V ılm c ız D a ğ d e v i r e n

(TRT TV Daire eski başkanı)

“ Y e tki ve karar organı olarak Genel M ü d ü r ve Yönetim K u ­ rulu herhangi b ir tepki söz konusu olmadan ‘Y orgun Savaşçı’ nın yapılmasına karar verdi.

“ A lt kademeden ve basından y a p n n ve rejisörün k işiliğ in ­ den kaynaklanan bazı ufak tefek tepkiler oldu. A ncak bu tep ki­ ler T V ’ nin her programı için olan alışılmış tepkilerden daha faz­ la değildi. A ncak burada bünyeden kaynaklanan genel b ir İç k i­ den de söz etmek lazım. Yapımcı kesin dışardan rejisör k u lla n ıl­ masını genelde hoş karşılam ıyordu. T epkinin büyük b ir bölümü de bundan kaynaklanıyo rdu .”

Anladım meseleyi... Hemen alıp gelin Patriyot’u... Bir mahzur yok

sizce değil mi, Paşam?

Kemal Tahir

in romanından hazırlayan:

H a l i t

R e fiğ

R esim d ü zen le m e si: Ersin P ertan Doktor Münür, değerli bir Osmanlı

aydınıdır. Fikir namusundan, va­ tan sevgisinden taviz vermez tutu- yüzünden siyasi ik tid a r

Yüzbaşı Arap Maksut (İBRAHİM ŞİRİN), Doktor Münür’e, çok fazla kitap okuyan bir adam olduğu için güvenilemeyeceği düşüncesindedir. mu

gruplarıyla sık sık çatışmak zorun­ da kalmıştır.

Cemij ve Maksut yüzbaşılar, Doktor Münür’ ün evine geldiklerinde, Halil Paşa ile kar­ şılaşınca çok şaşırırlar. Enver Paşa’nın amcası olan Halil Paşa (EROL AMAÇ), İtti­ hat ve Terakki’nin liderlerindendir. i. Dün­ ya j&avaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun önemli kümandanlarındahdır. Irak cephesinde İn­ giliz Kuvvetleri Başkomutanı General Town- sen d ’i e sir aldığı için K ut-ül-am are Kahramanı olarak tanınmaktadır, ingilizler tarafından savaş suçlusu olarak kapatıldı­ ğı Bekir Ağa Bölüğü’nden kaçırılmıştır.Dok- tor Münür’ün evinde saklandığı anlaşıl-, maktadır.

m.

Siz boşuna gelmediniz... Anlatın, nedir?

hatırlam ıyorum ^ Valla

Beni tanıyamadı Maksut Bey oğlumuz, ama dostluğumuz

epeyce eskidir.

mmam

Cemil, Doktor Reşit’in sabah evin önündeki ölümünü anlatır. Şaşırırlar. Patriyot Ömer’in saklandığı yerden kaçırılması

için bir kadının yardımına ihtiyaç vardır. Cemil, bu iş için Neriman’dan yararlanmayı düşünür.

3RW

Patriyot’un da başı belada... Saklandığı yer, her an basılabilir

-Cemil, eve döndüğünde, Neriman (MERAL ORHONSAY) onu sevgiyle karşılar. Yakında evlenme kararındadırlar.

Palto almışsın kendine... İyi.. Kalın... Hadi çıkar da in aşağı.

Çıkarmam... Sokağa gidiyoruz.

Bu havada nasıl gidilir? Patriyot Ömer hastaymış biraz...

Neriman’ı alsın da gelsin” demiş

Neriman, sevgiyle Cem il’e sarılır. Yıllardır kocasını beklemiş bir kadının iştahıyla onu öper. Onun her istediğini yapmaya hazırdır.

Neriman ile Cemil, evden çıkarlar. Cemil, yolda Patriyot’u kaçırmaya gittiklerini Neriman’a anlatır. Neriman heyecanlanmıştır.

* *k 3 m

(4)

Yolu yok muydu bu savaşa girmemenin?

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson, İzmir’le dolaylarının Yunanlılara verilmesini

onaylamış. Kötü bu

haber...

Vardı Paşa Emmi. Abdülhamit’e dokunmayacaktınız. Biz bir avuç

asker • memur takımıydık! Koca İmparatorluğa yaygın, gizli açık

hiçbir politika örgütü yokken, milletin hürriyet istediğini nereden

anladık?

Baktık birhürriyet lafı dönüyor ortada... Yakaladık kuyruğundan, çal­ dık Abdülhamit’in kafasına... Aslına bakarsan, iktidara geçinceye kadar “ kadro” diyebirşeyindeğilgerekliliğinden,dünyadavarolduğundanbi- lehaberimizyoktu bizim. Anayasagerigetirilirse, bütün OsmanlIlar mem­ leketin kalkınması için el ele verecekler, her şey birden düzelecek sanmış­ tık. Otuz iki yıl süren despotluğa, bu süre içinde kimlerbaşkaldırdıysa hep­ sini kendimizden sanıyorduk. Bunlar bizce memleketin en namuslu, en vicdanlı, en işe yarar insanlarıydı. Vargüçleriyle İşe sarılacaklar, vatanı bir yıla varmadan cennete çevireceklerdi. Hele Avrupa’da bunca yıl Ab- dülhamit despotluğuyla boğuşanların hepsi her zorluğun altından akıl­ la kalkacak derin bilgili adamlardı. Meğer kiminin bilgisi hiç yokmuş, ki­ minin tecrübesi. Kimi iyi niyetle saçma yollar gösterdi, işleri büsbütün karıştırdı. Kimi kendi çıkarı için büsbütün yokuşa sürmeye kalktı bizi. Altı aya varmadan anladık, içine düştüğümüz çıkmazın... İmparatorluğa ye­ ni birdayanak lazımdı... Almanlartam bu sırada Turancılık masalını da­ yadılar. Biz de bu masala, denize düşenin usturaya sarıldığı gibi sarıldık...

Birşeyleryapacağız Cehennem! Bir şeyler yapmak zorundayız! Mahvoluruz halifeliği

kaybedersek... Başka dayanağımız yok...

Cemil de artık mimlendiği için Neri­ man’ın evi İttihatçı düşmanı Hacı Bak­ kal (MUHARREM GÜRSES) tarafın­ dan gözaltında tutulmaktadır.

Gülnihal Kalfa (NİSA SEREZLİ) saf bir Çerkez saraylısıdır,

m

Yapmayınız aslanım! Yel götürsün ağzınızdan efem... Gâvurluktur İttihatçılık... Dinsizlik, imansızlıktır...

imparatorluğu yeniden toplamayı düşünüyorsanız doğrudur bu söz... İngilizler

Bolşeviklerle Batı arasına sokmak istedikleri tampon çevreyi Kafkasya’da kurabilirlerse, bunu Bolşeviklere geçici de olsa kabul ettirebilirlerse, belki Anadolu da parçalanır, bölüşülür! Yok Bolşevikler böyle

bir durumu, geçici olarak bile kabullenmezlerse o zaman Bolşeviklerle

Batı dünyası arasında tampon mıntıka Anadolu’ya kayar. Şartlar ne kadar ağır

olursa olsun biz bir Türk devleti çıkarabiliriz bu kıyametten!

Patriyot Ömer’in kaçırılışı sırasında Cemil bir adam yaraladığı için İngilizler tarafından aranmaktadır. O da Doktor Münür’ün evine sığınmıştır. Neriman (MERAL ORHONSAY) aylardır evinde yalnızdır.

İki aydır Doktor Münür’ün evinde saklanan Halil Paşa, Pat­ riyot Ömer ve Cehennem Yüzbaşı olup bitenleri gazeteler­ den takip etmek zorunda kalmışlardır.

Bundan sonra ne yapacağız Paşam? Geleceği nasıl görüyorsunuz? Çıkar

yolu?

-rr^-.n yönetmem

H A U *

Senaryo TRT denetim

s görevlisi tarafından

I “ filme çekilmemelidir”

kaydıyla geri çevriliyor

Ordusuz kalmış

i ıavii Iramı...

Y

ORGUN Savaşçının senaryosunu hazırlar­ ken şu üç ilkeye sıkı sıkıya bağlı kaldım:

1 — Edebi değeri bakı­ mından klasik olmuş bir ro­ mana bellibaşlı kişileri, olayın ana hatları ve temel düşünce­ si ile sadık kalmak.

2 — Osmanlı Devleti’nin çöktüğü ve yeni Türk Devleti’ nin kurulduğu Milli Mücade­ le yıllarının tarihsel gerçekle­ rinden ayrılmamak.

3 Edebiyat ya da tarih­ le pek ilgisi olmayan televiz­ yon seyircilerine ilgi ve beğe­ ni ile seyredecekleri bir film yapmak.

Senaryo yedi ay gibi uzun­ ca bir zaman içinde tamamla­ nabildi. “Yorgun Savaşçı” 1919-1920 yıllarının yıkılmış Osmanlı Devleti, işgale uğra­ mış ülke karanlığı içinde, bir avuç subayın İstanbul’dan Batı Anadolu’ya geçerek sa­ vaştan bezmiş halkı düşmana karşı direnmek için bir cephe kurmaya çabalamalarını an­ latmakta, yurt savunmasında son hesapta dayanılacak gü­ cün dağınık çeteler değil, dü­ zenli, devlet ordusu olduğu gerçeğini vurgulamaktaydı.

Kemal Tahlr’in de ifade et­ tiği gibi, “Yorgun Savaşçı” Türk toplumunda ordunun özel yerini belirtmek, son yüz­ yıldır bütün iç ve dış cephe­ lerde yalnız milli devleti, ya­ ni vatanı savunmak için hiç kimseden ve hiçbir rejimden kendisi İçin çok şey bekleme­ den vuruşmuş Türk subayla­ rının dramını vermek ama­ cındaydı.

YAZARIN SÖZLERİ

ismet Bozdağ, “Kemal Ta­ hir’in Sohbetleri” adlı kitabın­ da, yazarının “ Yorgun Savaşçı” hakkında kendisine şu açıklamayı yaptığını kay­ dediyor:

“Yorgun Savaşçı’ya Kuva- yı Milliye’nln çekirdek günle­ rini konu olarak alıyorum. Be­ kir Sami’nin Batı Anadolu’yu

".Yorgun Savaşçı” bir avuç subayın,

İstanbul’dan Batı Anadolu’ya geçerek

savaştan bezmiş halkı düşmana karşı

direnmek için cephe kurma çabalarını

anlatıyor, düzenli devlet ordusu gerçeğini

vurguluyor

örgütlemek ve direnme kur­ mak için yaptığı girişimler, Bursa’ya çekiliş, Ankara Hü- kümeti’nin olaylara el koyma­ sı. Romana mihver olarak bir Cehennem Yüzbaşı koymak istiyorum. Aslında bu Cehen­ nem Yüzbaşı, Kanal Harekâ­ tında gerçekten vuruşmuş, yaman bir asker. Romanın dramdaki adamı bu olacak.

Cehennem Yüzbaşı aslın­ da ordusuz kalmış, dövüşken askerin dramını sergileyecek. Politikaya karışmadığı, devle­ tin yüksek çıkarları için dö­ vüştüğü, her türlü yokluğa, çaresizliğe dayanarak canını hiçe saydığı halde, bir yerde devleti ve ülkeyi yitirmiş ol­ manın büyük şaşkınlığını ya­ şayarak. Buna küçük ve orta rütbeli subayın görev tutkusu da diyebilirsin.

“Savaşı devlet çıkarır, halk yapar, ama sorumlusu subaydır. Bu çetrefil durum subayın dramını kurar. Elinde bir ordu varsa, has subay için sakınca yoktur. Devletini ölünceye kadar korur. Ama devleti yakılmış, ordusu dağı­ lış, halkı savaş yılgınlığına düşmüşse, işte burada zordur subayın işi! Cehennem Yüz­ başı bu zorlukların içinde de­ belenecek ve savaş yılgınlığı­ nın kara bulutlarını dağıtma­ ya çalışacak. Roman, Anka­ ra’da Meclis kurulup hükümet çalışmaya başlayınca sona erecek. Çünkü dram burada sona eriyor. Bundan gerisi bil­ diğin savaştır.”

YENİ DOSTLAR

Kemal Tahir’in bu açıkla­ ması filmi yaparken benim

Yarbay Kasap Osman’ ın oğlu emekli Deniz Albayı Faruk Erus, “ Yorgun Savaşçı” nın setinde babası rolündeki Nuri Ergün ile.

1

t . '" * '

Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Albay Bekir Sami’nin oğulları Turhan ve Doğan Günsav, “ Yorgun Savaşçı” da ba­ balarını canlandıran Haluk Kurtoğlu ile film setindeler...

D o ğ a n v e T u r h a n G ü n s a v

(Albay Bekir Sami Bey’in oğulları)

'O R G U N Savaşçı” bir rom andır, ancak tarihi bir rom andır. Tarihi rom anlar ekseriya tarih araştırmaları içinden, tarih çizgisine bağlı kalınarak yazılırlar, Kemal Tahir de bu romanı aynı şartlarda yaz­ mıştır.

Milli Mücadele tarihçisi Sebahattin Selek’in bana anlattığına göre, bu tarihi doküm anlar Kemal T ahir’e kendisi tarafından verilmiştir. Bunlar arasında en önemli kitap, Rahmi Apak’ın “ İstiklal Savaşt’nda G arp Cephesi Nasıl K urtulur?" isimli eseridir.

"Y orgun Savaşçı” romanının Anadolu’da geçen kısmı, aslında kuman- dan-M iralay Bekir Sami Bey’in 21 Mayıs 1919’dan itibaren birkaç subay arkadaşı ile birlikte Bandırma, Akhisar, Alaşehir, Turgutlu, Eşme ve Bur- sa’da geçen çok ilginç örgütlenme ve ’direnme hareketlerini kapsar.

Kemal Tahir, bu olayları kendi görüş açısından değerlendirmiş ve "Y or­ gun Savaşçı” yt yazmıştır. Romanın gerçek kapram anlarm dan olan Bekir Sam i, Kaymakam Kasap O sm an, Yüzbaşı Selahattin, Y'usuf, İzzet Paşa, nihayet Çerkez Ethem, A tatürk'ün N utku’nda tarihi yerlerini almışlardır.

TV filmi yapılırken rejisör H alil Refiğ Bey, çok titiz bir araştırm a için­ de bizlerle, yani kahram anların oğullan ile temas ederek muhtelif dokü- manlan almış, dizinin gerçeklere uygunluğunu sağlamıştır, Bu dizinin TRT’de oynatılm asının, milli mücadele ruhunun yeni kuşaklara anlatılması açısın­ dan son derece yararlı olacağı kanısındayım. Roman kahram anlarından Bekir Sami Bey’in oğulları oldrak temennimiz, Sayın Cumhurbaşkanım ı­ zın bu işe eğilerek kısa sürede çözüm getirmesidir.” (Scs dergisi)

için de konunun özü olmuştu. Filmin hazırlıkları ilerle­ mekteyken, bir gün telefonda kibar bir ses kendisini “Yüz­ başı Selahattin”in oğlu Dr. Cengiz Yurtoğlu olarak tanıt­ tı. “Rahmetli Kemal Tahir “Yorgun Savaşçı”yı yazarken babamın hayatından çok esinlenmiştir. Onun için bu film bizi de ilgilendirmektedir. Size yardımcı olmak isteriz” dedi. Bu benim için çok se­ vindirici bir tanışma oldu. Dr. Cengiz Yurtoğlu ile en yakın zamanda bir araya geldik. “Yorgun Savaşçı”yı ilk oku­ duğunda ne kadar hayret et­ tiğini, Kemal Tahir’in babası­ nın sıtma krizleri gibi ancak çok yakınlarının bildiği bazı özelliklerini kitaba geçirmiş olduğunu anlattı.

Dr. Yurtoğlu beni daha sonra Albay Bekir Sami'nin oğullan Doğan ve Turhan Günsav, Yarbay Kasap Os­ man’ın oğlu emekli Deniz Al­ bayı Faruk Erus ile tanıştırdı. Aramızda çok sıcak bir yakın­ lık kuruldu. Hepsi de babala­ rının hayatları ile ilgili olacak filmi merakla karşılamışlardı. Ellerindeki bütün aile fotoğ­ raflarını getirdiler.

Mimar Doğan Günsav, ay­ rıca babası Albay Bekir Sami Bey'in 13 dosyalık son dere­ ce değerli hatıralarını getirdi. Bunlar benim için paha biçil­ mez kaynaklardı. Hazırlıkları­ mızda, gerek konunun işleni­ şi, gerek oyuncu seçimi ve kostümlerin hazırlamşı bakı­ mından bunlardan çok yarar­ landım.

Senaryonun yazılması bit­ mişti. Sıra filmin çekileceği mekânların tespitine geldi. Mekân araştırması sırasında ilgi çekici durumlarala karşı­ laştık. Bunlardan biri Halil Pa­ şa ve arkadaşlarının Gözte­ pe'de saklandıkları Doktor Münür’ün evi için Galip Paşa Köşkû’ne yaptığımız başvuru sırasında oldu. Köşkün son sahibesi Mefharet Hanım film çekimine izin verip verme­ mekte tereddüt içindeydi. Köşk paşa dedesinden intikal eden son derece değerli eş­ yalar, el yazmaları ve hat sa­ natının en güzel örnekleriyle doluydu. Duvarlarda aile fert­ lerinin devrin büyükleriyle çe­ kilmiş fotoğrafları vardı.

Mefharet Hanım a evi ne maksatla kullanacağımızı an­ lattık. Halil Paşa’nın burada saklanacağını duyunca Mef­ haret Hanım güldü. Halil Pa- şa’nın bu köşke misafir olarak çok geldiğini, kendisini kuca­ ğında oturttuğunu anlattı. Sonra bizi üst kattaki odalar­ dan birine çıkarttı. Altın yal­ dız çerçeceli çatlak bir duvar aynası gösterdi. “Bakın gaz lambasını dayadığı için bu ay­ nayı Halil Paşa patlatmıştır” dedi. Bu tesadüf benim için çok heyecan verici olmuştu. Halil Paşa’nın saklandığı köşk için başka bir yer arama­ ya gerek kalmamıştı.

DENETİM ENGELİ

Daha sonra filmin TRT adına yapımcısı Ömer Serim ve çevre düzeni sorumlusu Erol Keskin ile bir Batı Ana­ dolu yolculuğuna çıktık. “Yor­ gun Savaşçı” hikâyesinin geçtiği bütün yerleri bir bir in­ celedik. Yerlerin çoğu filmde kullanılamayacak kadar tarihi özelliklerini kaybetmişlerdi. Bir kısmı da, Bandırma Asker­ lik Şubesi, Haydar Çavuş Ca­ mii, Balıkesir Tren İstasyonu gibi, halen kullanılır haldeydi­ ler.

Bir kısmı aslı, bir kısmı da benzeri olmak üzere bütün mekânlar da tespit edilmişti. Hazırlıkların sonu yaklaşmış­ tı. Filmin çekimine başlayabi­ lecek bir duruma erişmiştik ki, Ankara'dan buz gibi bir ha­ ber geldi. Filmin senaryosu TRT denetim görevlisi tarafın­ dan “Filme çekilmemelidir” kaydıyla geri çevrilmişti.

YARIN:

TRT KEMAL TAHİR

FİLMİ YAPMAMALIDIR

Kemal Tahir

'in romanından hazırlayan:

H a l i t R e f i ğ

Yorgun Savaşçı

Resim d ü zen lem esi: Ersin Pertan

Gülnihal Kalfa mükellef bir sofra hazırlamıştır. “ Muhasım devletler,

O sm anlı devlet ve memleketine madde­ ten ve manen tecavüz halinde; imha ve taksi­ me karar vermişler...” “Ordu, ismi var cismi yok bir halde. Kuman- danlarvezabitler, Harb-i Umumi’nin bunca mih­ net ve meşakkatleriyle yorgun, vatanın parça­ lanmakta olduğunu gör­ mekle, dilhun, gözleri önünde derinleşen ka­ ranlık felâket uçurumu kenarında dimağları ça­ re, çare-i halâs aramak­ la meşgul...” Kemal ATATÜRK - (Nutuk) •î A ı m :-Jrı *m

Hay sen çok yaşa Gülnihal Kalfa! Hanı bir de inadı bırakıp İttihatçı olsan yok mu? Patriyot Ömer (ŞAHİN ÇELİK) İttihat ve Terak-

ki’nin silahşörlerindendir. İngilizler tarafından aranmaktadır. Cemil, Neriman’ın yardımıyla onu bulunduğu yerden kaçırıp Doktor Münür’ ün evinde saklanmasını sağlamıştır.

.i,

m

(5)

f i l m i n y ö n e t m e m

h a m t

R E F İ c y o z ı y o r

TRT denetim raporu

“ Kemal Tahir filmine

hayır” diyor

TRTnin

haline bak!

Hadi Şenol adlı denetim

görevlisi, kitabın

gerçeklere aykırı, tarihi

yanlışlarla dolu olduğunu

yazıyor

ryj

T

R T denetim görevlisi Hadi Şenol, “Yor­ gun Savaşçı''mn filme çekilmemesini bil­ diren raporunu ilgili makama teslim et­ tikten bir şiire sonra basının bir kısmında,

“ TRT, Yorgun Savaşçı’y t film yapm am alıdır”

kampanyası açıldı.

Bunun bayraktarlığını Cumhuriyet’te İlhan

Selçuk yapmakta, Hürriyet'te Haşan Pulur, Po­ litika’da Şükran Kurdakul onu takviye etmek­ teydiler. ileri sürülenler aşağı yukarı TRT de­ netim raporu ite aynı doğrultudaydı.

Bu da ister istemez akla bu kumpanyanın bir tertip işi olduğunu getirmekteydi. O sırada ba­ sında bu kampanyaya açıkça karşı çıkan bir tek Dünya gazetesinde Attilâ İlhan oldu.

"Y O R G U N S A V A Ş Ç I" A D LI

S E N A R Y O Y A İL İŞ K İN R A P O R

U

LUSAL Kurtuluş Sava-

şı’mm hazırlayan gün­ leri ve Kurtuluş Sava- şı’mızı anlatan dizilerin tele­ vizyonda gösterilmesi, çok olumlu ve yararlı bir düşünce­ dir. Ayrıca, Atatürk devrimle- rini benimsemek, son yıllarda yaşamsal gereksinmesini duyduğumuz “ ulusal birlik ve beraberlik” düşüncesini yeni­ den duyurmak için bu tür ça­ lışmalar TRT için bir zorunlu­ luktur. Ancak, TRT için bu zo­ runlu ve onurlu görevi yerine getirirken dikkat edilmesi ge­ reken konu; tarihsel gerçekle­ ri olduğu gibi yansıtmak, "Atatürk ve devrimlerine göl­ ge düşürmemektir." Televiz­ yonun en etkili bir haberleş­ me aracı olduğu, bugün tar­ tışmasız kabul edilen bir ger- çiktir. Ulusal Kurtuluş Savaş’ miza ilişkin yapılacak en ufa­ cık bir yanlış, değerlendirme ve aktarma, genç kuşaklarda izlerini siiemeyeceğimiz so­ nuçlar yaratır. O Kurtuluş Sa­ vaşı ki, tüm dünya uluslarına örnek olduğumuz, kurtuluş umudunu aşıladığımız bir sa­ vaştır. işte bu nedenle; Kurtu­ luş Savaşı’mızı anlatan çalış­ malar yaparken, her zaman­ kinden daha özenli, titiz ol­ mak zorundayız.

Bu düşüncenin ışığı altın­ da Kemal Tahir’in "Yorgun Savaşçı” adlı romanının tele­ vizyonumuzda sergilenmesi sakıncalıdır ve TRT yayın ilke­ lerine aykırıdır.

Yazar Kemal Tahlr, yalnız­ ca edebiyatımızda romancı olarak bilinen bir kişi değildir. Toplum yapımızı değerlendir­ mesi ve tarihimize bakışı açı­ sından Türk düşünce dünya­ sında önemli yeri olan bir ki­ şidir. Yazarın, Osmanlı toplu­ mu yaşamına ve devlet düze­ nine ilişkin düşünceleri, ver­ diği değer ve cumhuriyetimi­ zin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yaklaşımı üzerinde uzun tartışmalar yapılmış bir konudur. Herkesin istediği bi­ çimde özgürce düşünmesi ve düşüncelerini açıklaması anayasal hakkıdır. Ne var ki, devlet televizyonu, öne sürü­ len, savunulan düşünceleri, Anayasa, TRT Yasası ve TRT Yayın İlkeleri süzgecinden geçirerek yayınlayabilir. Bu, yasal bir zorunluluktur.

Yazar Kemal Tahir, bu ro­ manında Ulusal Kurtuluş Sa- vaşı’mızın gerçekleşmesini kendi değerlerine ve inançla­ rına göre aktarmıştır. Yazarın, Atatürk’e ve onun Kurtuluş Savaşı’ndakl rolüne ilişkin dü­ şünceleri de yayın ilkelerimi­ ze aykırıdır. Kemal Tahlr, kendi sözleriyle Atatürk’ün herhangi bir paşadan farklı ol­ madığını şöyle anlatıyor:

“ Aslında, ben ne Mustafa Kemal’e, ne de Atatürk’e kar­ şıyım. Atatürk de, Mustafa Kemal de bizim toplumlumuz­ da bazı işler yapmış birer as­ ker paşasıdır. Biz, Gana’lı kabile toplumu değiliz. Tarihi­ mizde de bugünkü hayatımız­ da da çok çok paşa vardır.” (Türkiye Defteri dergisi. Sayı: 6) Kemal Tahlr, Atatürk’ü ba­ zı işler yapmış, sıradan bir pa­ şa olarak nitelerken, devrim­ ler de küçümsenmektedir. Kemal Tahir, bu düşüncesini kendi sözleriyle şöyle anlatı­ yor:

“ Tarihten kopuşumuzu, ona tekrar dönmeyi önlemek için tutulan yollara bakarak, dil, harf devrimi denilen bilgi­ sizlikler, dünya fikir ve edebi­ yat değerini dilimize çevirir­ ken tarihimizde yazılı değer­ lerin bilgisizce, düşüncesiz­ ce, insafsızca görmezden ge­ lmişi.” (Türkiye Defteri dergi­ si. Sayı: (18)

Kemal Tahir’in Osmanlı özlemleri içinde olması, Ata­ türk’e karşı tepkilerini Anaya- sa’nın düşünce özgürlüğü sı­ nırları içinde doğal karşılana­ bilir. Ancak TRT’nin, ulusal tarihimizde yer almış kişileri ve ulusal tarihimizi gerçeğe uygun biçimde yansıtması, TRT’nin eksiksiz yapması ge­ reken bir görevidir.

“ Yorgun Savaşçı” , yayın­ landığı dönemde ülkemizde oldukça ilgi çekmiş, “ Yunus Nadi Armağam” nı kazanmış bir yapıttır. Ne var ki, o gün­ den bu yana Türkiye’nin ulaş­ tığı tarihsel ve sanatsal bilinç ışığında bu kitabı yeniden de­ ğerlendirmek gerekir.

Kitabın yazarı Kemal Ta­ hir, o günden bu yana gittik­ çe artan bir yoğunlukla bilim­ sel açıdan benimsenmeyecek ve genç kuşakları yanıltacak tarihsel tezleri sanatsal bir bi­ çimde işlemeye çalışmış, ya­ zarın bu işlevi benimsemesi, düşün ve edebiyat alanında tartışmalara yol açmıştır. Bu tartışmaları şu noktalarda toplayabiliriz:

1) Kemal Tahir, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza yaklaşı­ mında yanlış bir tez tuttur­ muştur. Bu sava göre; Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı, Mos­ kova ile Londra arasında bir anlaşmanın ürünüdür. Türki­ ye’deki “ Kemalist Hareket” , Batı İle Bolşevikler arasında bir tampon bölge oluşturma uzlaşmasıdır. (Yorgun Savaş­ çı. Sayfa: 140. 1965. Birinci basım. Remzi Kitabevi). Ata­ türk, Ingilizler’in tezgâhladığı bu planı uygulayan bir kişidir. Yazarın daha sonraki yapıtla­ rında daha açıkça ortaya çı­ kan bu tarihsel tezin yanı sıra, Osmanlı topiumuna dönük görüşleri de yandaşlar bul­ muştur.

2) "Yorgun Savaşçı”da ge­ rek Osmanlı Devleti’nin çökü­ şü ve Birinci Dünya Savaşı sıralannda gerek Ulusal Kurtu­ luş Savaşı’nda önemli yerler almış kişilerin rolleri bulun­ maktadır. Yazar, bu kişileri kendi kafasında oluşturulmuş rollere göre birer kukla gibi kullanmakta; bu kişilere iste­ diği sözleri söyletmektedir.

İttihat ve Terakki’nin em­ riyle Şemsi Paşa’yı vuran Mü­ lazım Atıf, Enver Paşa’nın amcası ve Birinci Dünya Sa- vaşı’nda Irak Cephesi Ordu Ku­ mandanı Halil Paşa, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ünlü ki­ şilerinden Dr. Münir, Birinci Dünya Savaşı kumandanların­ dan ve ulusal direnmenin ön­ cülerinden Bekir Sami, yine Birinci Dünya Savaşı’nda ve ulusal direnme eyleminde ye­ ri olan Yüzbaşı Selahattin Yurtdağlı ve başka önemli ki­ şiler “ Yorgun Savaşçı” da ta­ rihe ve gerçeğe aykırı ilişkiler düzeni içinde olayların çarpı­ tılması amacına alet edilmek­ tedirler.

3) Bu alanda birçok örnek verilebilir. Ancak, birkaç ör­ nekle yetinelim. “ Yorgun Savaşçı” adlı kitabın kahra­ manı Kemal Tahlr’in kafasın­ da oluşturduğu "Cehennem Topçu Yüzbaşı Cemil'dir. Bu Türk, romanlarda kuşkusuz, sanatçının yaşanmamış tiple­ ri oluşturması ya da yaşanmış tiplerin sentezinden bir kah­ raman yaratması doğaldır. Ancak bu kahramanı öne sü­ rerek, yaşanmış tarihsel kişi­ leri, kahramanları, olayları istediği gibi kullanması, ge­ niş kitlelerde yanlış bilgilere, sakıncalı bir oluşumuna yol açar. "Yorgun Savaşçı'da Ke­ mal Tahir, bu yöntemi bol bol kullanmıştır. Kitabın yarısın­ dan sonra tüm roman ekseni­ ni oluşturan ve yapıtı sonuna götüren olay, Cehennem Yüz­

başı Cemil ve arkadaşlarının (tüm yorgunluklarına karşın) Anadolu’da yeniden örgütlen­ me ve direnmeyi oluşturma çabalarıdır. Bu çabaların için­ de 206’ncı sayfadan başlaya­ rak, ikinci bölümün temeli ve bel kemiği 480’incl sayfaya değin çizilir. Bandırmadan çı­ kan Cehnennem Topçu Ce­ mil, Bursa’daki önemli olay­ lardan sonra sürecin sonuna ulaşır. Ancak, bütün yaptıkla­ rı, gerçekte ve tarihte başka­ sının yaptıklarıdır. Ayrıntılara girmeden şunu söyleyebiliriz; Anadolu Kurtuluş Hareketi’ nin en önemli olaylarından bi­ ri olan Çerkeş Ethem'in Bur­ sa’daki durumu ve Yusuf İzzet Paşa'nın Ankara’ya yolianışı konularında Kemal Tahir'in ki­ tabı gerçeklere düpedüz aykı­ rıdır. Ulusal kurtuluş tarihimi­ zi bu yanlış içinde TV İzleyi­ cilerine sunmak olanaksızdır. 4) “ Yorgun Savaşçı’dın ikinci bölümü, "Cehennem Topçu Cemil Yüzbaşı’dın Anadolu direnme hareketini bir lider gibi yönlendirdiğini anlatır. Çoğu tarihsel olayı, o olayın yaşayan gerçek kahra­ manlar yaratmamıştır da, Ce­ mil Yüzbaşı oluşturmuştur. Manisa Harekâtı’ndan başla­ yarak, Bursa’da artan roman gerilimi Kolordu Kumandanı Yusuf İzzet Paşa’nın Ankara’ ya zorla yollanması olaylarıy­ la doruk noktasına ulaşır. Bu eksen içinde Çerkeş Ethem’e, Bekir Sami Bey’e, Yüzbaşı Se- tahattin’e, Yarbay Kasap Os­ man’a, Çerkeş Ethem'in kar­ deşi Reşit Bey'e verilen roller, ancak tarihsel olayların çarpı­ tılmasıyla verilir. Mustafa Ke­ mal Paşa’nın karıştığı Yusuf İzzet Paşa Olayı da bu eksen içinde ele alınır. Böyle yaşan­ mış olayları kökünden değiş­ tirerek ele alıp aktarmak ya bir tarihsel yanılgıdır, bilgi noksanlığıdır ya da tarihi, ro­ mancının istediği gibi ve kas­ ten çarpıtma yetkisini kendi­ sinde görmesidir. Her ikisi de, “Yorgun Savaşçı” nın nite­ liğini belirler.

5) Bu söylenilenlerin ışığı altında “ Yorgun Savaşçı” TV filmine dönüştürülürken, iki yol kalıyor. Ya “ Yorgun Sa­ vaşçının tüm eksenini değiş­ tirecek biçimde yeni bir se­ naryo düzenlemek, ki o zaman ortada Kemal Tahir’in romanı kalmayacaktır. İkinci yol; ro­ mana sadık senaryo uygula­ mak. O zaman tarihsel ger­ çekler çarpıtılacak ve tarihsel kişilikler harcanacaktır. Tari­ hi gerçekleri bir yana iterek yapılacak TV filminin roman adı altında da kamuoyuna su­ nulması kitleler üzerinde bü­ yük yanılgılara yol açacak bir sorumluluğu oluşturur. Bir sanatçı sanat yapıyorum diye tarihi değiştirebilir mi? Bu so­ runun yanıtı bir yana, TRT böyle bir yönteme araç olma­ malıdır.

6) Sonuç olarak şunu söy­ leyebiliriz: Amaç, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bir yapımı gerçekleştirmekse, olayları bilimsel ve objektif olarak an­ latan kaynaklardan aktararak anlatmak doğru ve yararlı ola­ caktır. Tarihsel yanılgılarla dolu bir romanı TV filmi yapa­ rak Ulusal Kurtuluş Savaşımı­ zı anlatmak yerine, tarihsel gerçekleri aktarmak yolunu seçmek, TRT’nin Ulusal Kur­ tuluş Savaşımıza gerekli say­ gıyı daha duyarlı biçimde göstermesi anlamını taşıya­ caktır. Hadi ŞENOL (Denetim Müdür Yardımcısı)

---

YARIN:---KAYNAYAN CADI

KAZANLARINA KARŞI

Kemal Tahir

in romanından hazırlayan.

H alit R e fiğ

Yorgun Savaşçı

R esim d ü zen le m e si; Ersin Pertan

--- .

Doktor Münür’ün evinde saklandıkları sürece Ce­ mil’in her sese karşı kulağı kirişte, eli tetiktedir. Cemil (CAN GÜRZAP), Neriman’ın kendisiyle gö­ rüşmek istediğini haber alır.

Gizlice buluştuklarında Neriman (MERAL ORHONSAY) gebe olduğunu bildirir. Bir an önce nikâhlanmak zorundadırlar.

Aile dostları Yahya Hoca (ÜNAL GÜLER), bir gece onların nikâhlarını kıyar. Yüzbaşı Arap Maksut ile Teğmen Faruk (SELÇUK ÖZER), nikâh şahitleridir. Neriman’ın oğlu Enver, an­ nesinin yeniden evlenmesine üzülmektedir.

Hacı Bakkal (MUHARREM GÜRSES), Cemil’in nikâh dolayısıyla teyze evine gel­ diğini öğrenmiştir. Zaptiyeleri çağırarak bir baskın düzenler.

Fakat Cemil, baskını fark ederek daha önce kaçar, gider.

Çıkmış evden. Ama her an geri dönebilir. Gözcü bulunduralım. Cemil, Doktor Münür’ün evine gizlenmeye çalışır. Fakat oraya gittiğinde, beklenmedik bir durumla karşılaşır. t

Doktor Münür’ün evi, İngiliz askerleri tarafından sarılmıştır. Az sonra evden Halil Paşa, Doktor Münür ve Patriyot Ömer çıkarlar. Tevkif edil­ mişlerdir. Bir İngiliz askeri kamyonu ile götürülürler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Evliya Çelebi, ilk defa uçmak hü­ nerini gösteren Hezarfen hakkında başka bir şey söylememekle beraber Ahmet Çelebinin, en az bugünün us­ ta plânörcüleri

3.. Towards the end of 1975, the development of a calibration system has been completed to determine the amounts of three natural radioactive source, uranium,

Les askis qui surprennent aussi bien par leur valeur artistique que par leur valeur matérielle intrinsèque sont tous faits sous différents padichahs soit pour

Yeşilbahar Sokağı'nda bulunan Tevfik Efendi Köşkü daha önce, oldukça büyük, ahşap ve üç kath olarak Cengiz

Yapılan projelerin geri ödeme süreleri sırasıyla indüksiyon ocaklarında kapak kullanım projesi için 0,42 yıl, basınçlı hava sistemindeki kaçakların giderilmesi

Bu günlükleri ardı ardına okuyanların, Türkiye’nin yaşadığı günleri bir yazarın gözünden izleme şansı doğuyor..

[r]

Yayma başlarken, ülkemizde birçok bilim dalın­ da olduğu gibi, arkeoloji ve sanat tarihi alanında da yokluğu her zaman hissedilen bir konu, Türkçe ya­ yın eksikliği idi.