• Sonuç bulunamadı

General Ali Fuat Cebesoy'un hatıraları:Garp cephesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "General Ali Fuat Cebesoy'un hatıraları:Garp cephesi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10 . 11 . 1952

V A T A N

Ofüm yalağından

nasıl doğrulduk?

Kurtuluş ve varlık mücadelemizde A tatü rk'ü n

tam rolü nedir ? Ona neler borçluyuz?

« ü tü n dünya müttefikti: «Av- ® rupanm Hasta Adamı» adı verilen Türkiye artık ölmüştü, bir daha dinlemezdi. Mirasını taksim etmek zamanı nihayet gelmişti....

İngiltere Başvekili Asküit bu umumî kanaati şu sözlerle

İfade ediyordu: «Avrupanın

Hasta Adamının mezar taşına neler yazılacağını bilmiyorum, fakat muhakkak olan birşey varsa o da şu ki Hasta Adam

muhakkak surette ölmüştür;

artık dirilemez.»

Türk vatanseverleri \an ağ­

lıyorlardı. Etraftaki umumî

manzara, en ağır endişeleri te­ yit edecek yoldaydı. Bütün bir millet, son nefesine yaklaşınca, ne gibi haller başgösterir, bun­

ların hepsini apaçık gör­

mek mümkündü. İstikbale

doğru hiç, ama hiç bir ümit kapısı görünürde yoktu.

On dört cephede harp

TNört sene müddet 14 cephe üzerinde kahramanca çar­

pışmıştık. Harpte cüssemize

nisbetle çok ağır ve yüksek mes’uliyetler taşımıştık. Çanak- kalede muazzam deniz ve kara kuvvetlerini mağlûp etmiş,' ta­

rihin seyrini değiştirmiştik.

Diğer cephelerde üzerimize ge­ niş kuvvetler çekmiş, onlarla pençeleşmiş. Birinci Cilıan Har binde başrollerden birini oyna­ mıştık. Nihayet bir gün gel­ miş, birdenbire herşey çökmüş­ tü.

19 eylülle 30 eylül 1918 ara­ sında Filistin ve Suriyede son muharebeler olmuştu. 27,000 tüfekten ibaret kalan kuvvetle­ rimizle epeyce çırpınmış, fakat bozguna uğramıştık. 30 eylülde

Allenby'nin kuvvetleri Şama

girmişti. Bundan bir gün ev­ vel, yani 29 eylülde Bulgaristan kayıtsız, şartsız teslim olmuş, garp tarafımızda geniş bir ge­ dik açılmıştı. Son muharebe­ lerde askerini bozgundan kur­ tarıp intizamlı bir şekilde çe­ kilen tek ordu kumandanı sı- fatıyle Mustafa Kemal Paşa İs- tanbula bir telgraf çekmiş, mu­ kavemet kudretinin sona erdi­ ğini, sür’atle sulha doğru git­ mek lâzım geldiğini bildirmiş­ ti. 8 ekimde İzmir Valisi Rah­ mi Beyi Yunan sularına gön­ dererek, İngilizlerle bir temas fırsatı aramış ve mütareke ve sulha talip olmuştuk.

Bundan birkaç gün sonra

harp kabinesi çekildi. Harp

devrinin, liderleri olan Talât. Enver, Cemal Paşalar ecnebi memleketlere kaçtılar.

Allenby’nin bir nutku

O

dakikada dünyanın hiç bir

yerinde tek dostumuz yok­ tu. Bulunsa bile kimsenin ağ­ zını açmasına ve bizim lehimi­ ze bir söz söylemesine ihtimal yoktu. Harp zamanında, bil­ hassa Ermeni tehciri dolayı- sıyle aleyhimize yapılan bir ta­ raflı propagandalar, bütün dün­ yayı bizim aleyhimize ayaklan­ dırmıştı. Bütün kinler, taassup­ lar, varlığımıza göz dikenlerin ihtirasları ortalığa boşanmıştı. Gen. Allenby, Kudüste söyledi­ ği bir nutukta, bize karşı tam bir zaferle neticelenen harbin

son Haçlılar seferi olduğunu

ilân etmişti. Çarlık Rusyasının aradan çıktığına sevinen İngil­ tere. Fransa, İtalya. İngiliz pey­ ki sıfatıyle Yunanistan, top­ raklarımızı aralarında taksime hazırlanıyorlardı. Erzurum, Van, Sivas ve Adanayı da içine al­ mak üzere geniş bir Ermenis­ tan kurulması fikri zihinlerde yer etmişti. İngilizler, Kürt is­ tiklâl fikrine sarılmışlar, Şar­ kî Türkiyede böylece diğer bir peyk tedariki fikrini akıllarına koymuşlardı.

Mondros mütarekesi

T»u arada Mareşal İzzet Paşa- ® nm idaresi altında vatanse­ ver, temiz, ağırbaşlı bir kabine iş başına geldi. Felâket daki­ kasında vekarla harekete geç­ ti. Bahriye Nazırı Rauf Bey

Mondrosa gönderildi. Amiral

Galthrop’la mütareke müzake­ releri cereyan etti. Amiral, bü­ tün İtilâf devletleri hesabına hareket ediyordu.

Mondrosta felâket çemberini yarmak müyesser oldu. Galip

devletlerin ortaya koydukları

•kayıtsız, şartsız teslim» pren­ sibine biz boyun eğmedik. Mü­ nakaşa yoliyle neticeler aldık. Rauf Beyin hararetli vatanse­

Cumhuıiyetimizin kurucusu ve Titrk inkılâplarının yaratıcısı ölümsüz Atatürk

Y a z a n : M . H . Z A L

verliği, centilmence vekarı, İn­ giliz diline ve İngiliz ruh ve zihniyetine Aşinalığı bize çok şeyler kazandırdı. Memleketin askerî bakımından işgal edil­ memesi, îstanbulda müttefik gemisi bulunmaması, Karade- nizde iş görecek müttefik deniz kuvvetlerinin İzmiti üs yapma­ ları, Türk sularına Yunan ge­ misi gelmemesi, kabul edilen şartlar arasındaydı. Memleke­ timizde bulunan Alman ve A- vusturyalı eski müttefiklerimi­ zi İtilâf devletlerine teslim et­ memek noktasında ısrar ettik, Türk civanmertliğine leke sür­ dürmedik, bu noktadan vazge­ çilmezse, mütareke müzakere­

lerini keseceğimizi söyledik.

Neticede dediğimiz oldu. Menfi bakımdan zemin hazırlıyanlar

B u , o zaman için büyük bir

* * mânevi zaferdi. Dürüst ve

azimli bir hükümet, iş başında kalsaydı ve ahidlere hürmet et­ tirmek imkânını bulsaydı, bel­ ki de hâdiseler başka bir ce­ reyan takip edebilecekti.

Fakat iyi mi olacaktı, kötü mü olacaktı? Bu nokta müna­ kaşaya muhtaçtır. Harpten o

kadar bezmiş, o kadar yorgun düşmüştük ki o sırada devlet ler bize karşı hakkaniyet ve iti­ dal gösterselerdi; milli bir ha­ reket kolay kolay doğamaya- cak, Türkiyenin ana yurt arazi­ sine tamamıyle sahip kalması, tam bir istiklâl içinde yurdu­ nun sahibi olması, terakki yol­ larında ilerilemesi, lâyik bir cumhuriyet rejimine doğru ge­ lişmesi belki de uzun zaman mümkün olamayacaktı.

Hariçte Loid Corc, Cleman- ceau, Venizelos ve Zaharof gi­ bi adamların, dahilde Vahidet- tinlerin, Damat Feritlerin tam bir Türk istiklâl ve terakkisine ait zemin ve imkânı menfi ba­ kımından hazırladıklarını iddia edenler hiç de haksız değildir.

Altıncı Mehmed’in meş’um rolü

padişah Altıncı Mehmet Va- * hidettin, Abdülhamidin yo­ lunda yürümek emelindeydi. Milleti sürü, kendini çoban sa­ yıyordu. Talât Paşanın tavsiye­ siyle iş başına getirdiği vatan­ sever İzzet Paşa kabinesini bir ay içinde istifaya mecbur etti. Mebusan meclisini dağıttı, ken­ di adamları vasıtasıyle millî

mukadderatı meçhule doğru sevketmeğe, işgal kuvvetlerine yaranmağa, ecnebi esareti a l­ tında kendine bir altın kafes hazırlamağa koyuldu. Bir taraf­ tan hükümetin gösterdiği mu- kavemetsizlik ve yaranma, di­ ğer taraftan devletler arasında kıskançlık ve rekabet, mütare­ ke ahidnamesini hükümsüz bı­ raktı. Bütün memleket işgale uğradı ve yabancıların hükmü altına geçti.

299 nisan 1919 da îtalyanlar Antalyaya asker çıkardılar. 9 mayısta Ortodoks Patrikhanesi İstanbul hükümetiyle münase­ betlerini kesti. 15 mayısta İti­ lâf devletleri, Mondros mütare­ kesini ve Vilson prensiplerini hiçe sayarak, Yunanlılara İz- miri işgal salâhiyetini verdiler. Yunan kuvvetleri, İtilâf dev­ letlerine ait zırhlıların hima­ yesi altında, onların açık tas­ vip ve yardımıyle karaya çıka­ rıldı ve tahakküm, kıtal, imha

hareketlerine girişti. Türkiye ölüm

yatağından doğruluyor rS lü m halinde görünen Tür­

kiye, bu kahbece hançer ayında İzmire bir tahkik

heye-$

*

1 7

.

•' ■ ' •>r'’V "• V X -V ' Ş W . ' V.' » V" '■ > t ' \ ^ > '>■••••

Büyük Atatürkiin 14 üncü öliim yılı anılırken, kabri de tamamlanmak üzeredir. Resimde A-

nıt - Kabir inşaatından bir safha görülüyor

darbesi neticesinde büsbütün

yere serilecek yerde ölüm ya­ tağından doğruldu. Her taraf­ ta Reddi İlhak cemiyetleri ku­ ruldu, mahallî halk, kendi im-

kânlariyle mukavemete girişe­ rek yer yer mücadele cepheleri vücuda getirdi. B ir kısım ku­ mandanlarımız da bunlarla açık veya kapalı bir surette işbirli­ ği ediyor ve netice alıyorlardı. Türk ruhunda beliren isyan o kadar şiddetli idi ki işgal kuvvetleri, İstanbulda da pro­ testo mitingleri yapılmasına ve İstanbul gazetelerinin şiddetli neşriyata girişmesine mâni ola­ madılar. Netice olarak, ağustos ti gönderildi. İstiklâl mücadele mizde mühim bir rol oynayan Amerikan Fevkalâde Komiseri Amiral Bristol, 28 ağustos 1919 da İstanbula geldi ve bu heyete reis oldu.

Bristol heyetinin raporu

■pkim ayının başlarında ko- *■* misyonun raporu İstanbul­ da neşredildi. Bu rapor. Yunan idaresine karşı ağır ithamlarla doluydu. Varılan neticeler şun­ lardı: «Yunanlılar, İzmire sırf asayişi muhafaza için gönde­ rilmişler, fakat asayişi bozarak

burasını ilhaka kalkışmışlar­

dır. Bu ilhak, kabul edilen

prensiplere aykırıdır çünkü

halkın büyük ekseriyeti Türk- tür. Galeyan eden Türk hisleri karşısında Yunanlılar burasını Jürkiere karşı kendi kuvvetle­

riyle müdafaadan âcizdirler,

jtyunan askerinin çekilip yerine

müttefik askeri gönderilmesi

doğru olurdu.

Amerika, İngiltere, Transa

ve İtalyanın iştirakiyle yapılan bu kat'i tavsiyeler hükümsüz bırakılmış ve böylece Anadolu- da akan kanların başlıca mes­ uliyeti, raporun icabını yerine getirmeyen devletlerin üzerin­ de toplanmıştır.

İzmirin işgalinden sonra

Kiııg - Crane heyeti adlı bir Amerikan tahkik heyeti de İs­ tanbula gelmiş, Türk vatanse­ verlerini dinlemiş, bu mesele­ lerin birden fazla tarafı oldu­ ğunu kavramağa ve bu fikri Amerikaya aksettirmeğe başla­ mıştır.

Yepyeni bir şahsiyet: Mustafa Kemal

Antalya ve İzmirin işgali su- “ retiyle bizim hakkımızdaki idam hükmü tatbik safhasına geçerken, hâdiselerin sahnesin­ de yepyeni ,bir şahsiyet görün­

müş ve başrolü almıştır. Bu

şahsiyet, Abdülhamit devrinde meşrutiyet fikrine sarılan, 31

Martta Hareket Ordusunun

kurmay reisliğini yapan, Trab- lusgarpta dövüşen, Çanakkale- de başrollerden birini oynayan, her askerî ve vatanî vazifenin altından kalkan Mustafa Kemal Paşadır.

Mustafa Kemal, ilkönce İz­ zet Paşa kabinesine Harbiye Nazırı sıfatıyle girmeği ve faal bir rol oynamağı düşünmüştür. Bu kabine dört hafta içinde çe­ kilince ve işler kötüye doğru gitmeğe başlayınca, kendi kö­ şesinden hâdiseleri takip etmiş, vakit vakit bazı müdahalelerde

bulunmuştur. Bunlardan biri,

Mebusan Meclisinin Padişah

tarafından dağıtılmasını önle­ mek için bazı gazeteler vasıta- siyle neşriyata girişmesidir.

Fakat tehlikeler azgın bir ha­ le gelince, İstanbulda görüle­ cek bir iş kalmadığına inanmış ve umumî müfettiş sıfatıyle Anadoluda bir vazifeye geçmiş­ tir. Dikkat edilecek nokta şu­ dur ki Mustafa Kemal, 15 ma­ yısta Yunan işgali vuku bulur bulmaz yola çıkmış ve 19 ma­ yısta Samsuna ayak basmıştır.

Mustafa Kemal olmasaydı...

A tatürk, kurtuluş hareketinin * * liderliğini üzerine alma­ saydı, Türk milleti yaşamaya­ cak mıydı? Bir istiklâl müca­

delesi yapılmayacak mıydı?

Anadoluda hiç şüphe yok ki

vatansever, bilgili, tecrübeli,

başarılı kumandanlar eksik de­ ğildi. Fakat Atatürkle sonra­ dan çok esaslı meselelerde ih­ tilâf haline düşenler de şu nok­

tada beraberdir ki mev­

cut içinde en yüksek çap­

ta olan kendisiydi, başka

hiç kimse, bütün kuman­

danlar tarafından tabiî lider

diye kabul edilmek istidadını göstermiyordu. Bundan başka Mustafa Kemalin öyle sezişleri, öyle geniş görüşleri, milletin !

(Devamı Sa: 7 Sü: 3 de) I

General Harbord tarafından Erzurum’da çekilen bir resim. (Ortada Atatürk, sağında Bekir Sami, Rauf Beyler)

A tatürk

-

H a rbord

m ülakatından

s a h n e le r

Harbord soruyor: «Bir millet

nasıl intihar karan verir ?..»

Atatürk cevap veriyor' «Emperyalistlerin pençesine J

düşmüş bir kuş gibi tedricî ve sefil bir ölüme mahkûm

olmaktansa babalarımızın oğulları sıfatıyle vuruşa

vuruşa ölmeği tercih ederiz.»

B irin c i cihan harbinde Gen. ® Pershing’in kurmay reisi bulunan Gen. Horbord 1919 ey­ lül ayında Sivasa varıyor. Be­ raberinde kırk kişilik bir tet­ kik heyeti vardır. Bunun için­ de Ermeni aslından bir subay ve bir mühendis bulunduğu

için tarafsızlık muvazenesini

temin etmek maksadile Robert Kolej profesörlerinden Hüse­ yin Bektaş. tercüman sjfatile seyahate iştirâke davet olunu­

yor. ~

İstanbulda bulunan işgal

kuvvetleri, böyle tetkik yapıl­ masına taraftar değildir, asa­ yiş olmadığını, hayatlarının teh

likeye maruz kalabileceğini

söyliyerek generali korkutma­ ğa çalışıyor. Fakat general va­ zifesini görmekte ısrar ediyor, Adana, Halep, Mardin, ve Di­ yarbakır yoliyle ilk önce Si­ vasa, sonra Erzuruma gidiyor. O sırada İstanbulla her türlü münasebet kesilmiştir. Temsil heyeti Anadoluyu idare ediyor. Mustafa Kemal Atatürk, üçün» cü ordu karargâhında Ameri­ kalıları kabul ediyor. Mülâkat- ta hazır bulunanlara temsil he­ yeti âzasından, sonraki Başve­ kil Rauf Bey, eski Vaşington sefiri Ahmet Rüstem Bey, es­ ki Beyrut valisi Bekir Sami Bey, Hüseyin Bey, diğer taraf­ tan General Harbord’un arka­ daşlarından Gen. Mac Coy ve albay Martindir.

N e şrettiğ i hâtıralardan anla- şıldığma göre Gen. Har­ bord, Anadoluya bir taraflı 0- larak"> işittiği türlü türlü riva­ yetlerin ve fikirlerin tesiri al­ tında gitmiştir. Tiirkler harp­ lerde başarılar gösterdikleri, fakat hiç bir zaman âdil ve mükemmel bir idare kurama­ dıkları, azlıklara hakkaniyetle muamele edemedikleri, daima ecnebilerin vasiliğine muhtaç ol dukları hakkında Fransız Başve kili Clemenceau’nun 1919 ha­ ziranında Pariste sarfettiği söz ler kulaklarında çınlıyor.

Gen. Harbord, lehte olarak Atatürkün bir portresini çizi­ yor. Başını naçık olması, e- lindeki bir teşbihle sinirli bir tarzda oynaması dikkatini çe­ kiyor. Sonradan öğreniyor ki

Atatürk bu konuşmayı malar­ yadan hasta olduğu ve harare­ tinin yüksek bulunduğu bir sı­ rada yapmıştır.

f « e n . Harbord, söze şöyle baş lıyor:

— Giriştiğiniz hareketin mak şadı nedir? Bunun hakkında türlü türlü şayialar var. Bize hakikati anlatır, bizi tenvir e- der misiniz? Sonra silâhınız, paranız nereden geliyor?

Atatürk birinci cihan har­ binden eyvel ve harp esnasın­

da cereyan eden hâdiselerin

bir levhasını çizdikten sonra kısaca diyor ki:

— Ermeni tehcirinden bah­ sediyorsunuz. Biz bunun tatbi­ kine ait safhaları hoş görmüyo­ ruz. Fakat nihayet bu tatbikat­ tan gayri mes’ul bir takım çe­ teler suçludur. Halbuki İtilâf

donanmaları, Mondros müta­

rekesini çiğniyerek Yunan kuv­

vetlerinin İzmire çıkmasına

destek olmuşlardır. Orada ce­ reyan eden ve müttefik tetkik

heyetinin raporunda tafsilâtı

bildirilen kitallerin ve boğaz­ lanmaların mes’uliyetini doğ­ rudan doğruya taşıyorlar.

Bizim hareketimizden mak­ sat, vatan müdafaasıdır. Bu­ nun İttihatçılıkla veya diğer herhangi bir siyasî emelle alâ­ kası yoktur. Bütün millet, teh­ likeyi görüyor. Buna karşı nef­ sini müdafaa ihtiyaeile müca­ deleye atılıyor. Bu millet hare­ keti için herkes varını yoğunu ortaya koymuştur. Paramız, si lâhımız böyle temin ediliyor. /■'•eneral Harbord’un anlattığı

na göre Atatürk sözlerin­ de gayet berrak bir ifade tarzı ve mükemmel bir mantıkî te­ selsül vardır. Hüseyin Bey söz­ leri kısım kısım tercüme edi­ yor. Atatürk, temsil heyetinin

mukavemet hareketini bizzat

icat etmediğini ve açmadığını, Yunan işgali üzerine başlıyan hareketleri sadece nizama koy duğunu, neticede Erzurum ve

Sivas kongrelerinin faaliyete

geçtiğini anlatıyor. Millî rcıisa- kı tahlilden geçiriyor. Bunun yedinci maddesi üzerinde bil­ hassa duruyor. İktisadî, sınaî ve fikrî bakımdan geri bulun­

duğumuzu, emperyalist emel­ ler beslememek şartile bir bü­ yük devletin rehberliğini ve yardımını hoşnutlukla karşılı- yacağımızı söylüyor.

♦zahat bir buçuk saat sürüyor. * Harbord alâka ile dinliyor Arkadaşları not alıyor. Neti cede Harbord, şu sözleri söy lüyor:

— Sözlerinizi alâka ile din ledim. Ben bu vazifeye getiril diğim zaman Türk tarihini o kudum. Gördüm ki milletiniz büyük ordular hazırlamış, bü yük kumandanlar yetiştirmiş tir. Bunu yapan bir millet, mut laka bir medeniyet sahibi ol malıdır. Bunu takdir ederim Fakat bugünkü vaziyetinize ba kalım. Başta Almanya olmak üzere dört müttefiktiniz. Dört sene muharebe ettiniz, netice­ de mağlûp oldunuz. Dördünüz bir arada yapamadığınız bir şe­ yi, bu vaziyetinizde tek başını­ za yapmağı nasıl düşünebilir­ siniz? Fertlerin intihar ettiği­ ni vakit vakit görüyoruz. Şim­ di de bir milletin intiharına mı şahit olacağız?

A tatürk, büyük bir heyecan içinde aşağıdaki şu cevabı veriyor:

«— Generale teşekkür ede­ rim. Tarihimizi okumuş, mil­

letimizin büyük ordular, bü­

yük kumandanlar yetiştirdiği­ ni, bunun için milletimizin me­ deniyetine sahip olması lâzım geleceğini takdir ve kabul edi­ yor. Fakat şunu bilmesini is­ terim ki biz, emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi tedricî, sefil bir ölüme mah­ kûm olmaktan ise babalarımı­ zın oğlu sıfatile vuruşa vuru­ şa ölmeği tercih ediyoruz.»

Atatürk, bu son sözleri söy­

lerken, avucile, bir pençeye

düşmüş bir kuş işareti yapı­ yor ve avucunu sıkarak tedri­ cî ve sefil ölümün şeklini gös­ teriyor.

Harbord, ve arkadaşları, ses­ sizce ayağa kalkıyorlar:

— Biz de olsak öyle yapar­ dık...

Diyorlar ve Atatiirkle arka­ daşlarının elini sessizce sıka­ rak oradan uzaklaşıyorlar.

(2)

V A T A N

10 • 11 - 1952

Yeni bir dış ticareti

rejimine mi gidilecek ?

Geçen hafta içinde piyasada en ziyade üzerinde durulan

mevzu, ithalâtın kısılması ve Merkez Bankası tarafından kredili tahsis talepnamelerinin üzerine «1953 senesi ocak ayından son ra hükümetçe tesbit edilecek tediye şartlarına uygun olarak ödenecektir» damgasının vurulması olmuştur.

Muhtelif tefsirlere sebebiyet veren bu muameleyi resmî çev reler şu şekilde izah etmişlerdir:

«İhracatın azlığı dolayısı ile elimizdeki döviz stokları pek

fazla değildir. Yılbaşına kadar yapılacak ihracat mukabilinde

toplanacak dövizler kredili ithalâta tahsis edilecektir.» Bununla beraber piyasada, hükümetin yeni bir dış ticaret rejimine doğru gittiği de ısrarla ileri sürülmektedir. Her hal­ de alınan bu tedbirin ne gibi bir maksada matuf olduğunu an­ cak zaman gösterecektir. Piyasada da bu husus, nazarı dikkate alınmakta ve hâdiselerin inkişafı ehemmiyetle takip edilmek­ tedir.

Bu arada 18 milyon liralık ithal tahsisinin verilmiş olması piyasada memnunluk uyandırmıştır. Söylentilere nazaran önü­ müzdeki günlerde 35 milyon liralık yeni bir tahsis listesi da­ ha çıkacaktır. Bu suretle ithalâtın tahdidi dolayısiyle spekülâ tif şekilde fiyatları artmaya banlayan ithal mallarının normal seviyeye inmesi sağlanabilecektir.

Fındık

Piyasasının

Durumu

İhracat imkânlarının önümüz­ deki günlerde artacağı ümit e- diliyor. Bilhassa muhtelif ticaret

heyetlerinin piyasalarımızdan

mal almak maksadiyle memle­ ketimize geleceği haberleri bü­ yük bir memnunluk uyandırmak

tadır.

Bununla beraber, ilgililer ih­

racat mallarımızın fiyatlarını

dünya piyasalarına nazaran a- yarlayamadığımız takdirde ihra­ cat yapmanın çok güç olabilece­ ğini de belirtmektedirler.

Bilhâssa fındık mahsulümüzün

çok sıkıntılı durumda olduğu

bildirilmektedir. Kabuklu fındık ların 100 kuruştan alınmasına rağmen iç fındıklar 190 kuruşa kadar düşmüştür. Halbuki ima- üyesi ile birlikte iç fındığın en az 210 kuruşa mal edilmesi lâ­

zımdır. Fındıklarımıza, Alman-

yadan başka hiç bir memleket talip olmadığından ihracat vazi­ yetimiz hayli sıkışıktır.

PAMUK PİYASASI

Pamuk piyasasında uzun müd- dettenberi devam edegelen dur­ gunluk son bir iki gün içinde bi­ raz zail olmuştur. Maamafih bu hareketin daha ziyade sun’i ol­ duğu da belirtilmektedir.

İzmir akala I. 1er 250—252 kuruştan muamele görmektedir. Adana ve İğdır mallan ise 225— 230 kuruştan satılmaktadır. Yal­ nız, Mısırda, pamuk fiyatlarının

birdenbire düşmeye başlaması

üzerine, zaten dünya piyasaları­ na nazaran yüksek durumda olan pamuklarımızın büyük partiler halinde ihracına pek ihtimal ve rilmemektedir.

YAPAĞI PİYASASI

Yapağı piyasasının istekli ol­ duğu müşahede edilmektedir. İt halatçılar, Amerika ve Fransaya ihraç etmek üzere mal almakta­ dırlar. Zaten şehrimizde yapağı stoku da azalmıştır. Hâlen 200— 300 tonluk bir stok vardır.

Anadolu yapağıları 234 kuruş tan muamele görmektedir, Trak ya yapağıları ise 270—280 ku­ ruştur.

Bandırma, Balıkesir ve Muşta fakemalpaşada yapağı mahsulü­ nün şehrimize getirilmeden 300

kuruşa satıldığı bildirilmekte­

dir.

Yıkanmış güz yünü 435 kuruş­ tan muamele görmektedir.

Konya standart tiftikleriyse 500—525 kuruştur.

YAĞLI TOHUMLAR

Yağlı tohum piyasalarında u- mumiyetle durgunluk müşahede edilmektedir. Yağlı tohum sa­ tışlarında herhangi bir gelişme müşahede edilmemektedir.

Bu sene, pamuk ekimine da­

ha ziyade önem verildiği için

susam istihsali az olmuştur. Su­ sam piyasası isteklidir ve 100 kuruştan muamele görmektedir.

Susam fiyatlarının yükselmesi

muhtemeldir.

Ayçiçeği fiyatları İstanbulda teslim 36 kuruştan, keten tohu­ mu ise yine İstanbulda teslim 59 kuruştan muamele görmek­ tedir.

Kitre piyasasında durgunluk müşahede edilmektedir.

İranın, daha iyi ve standart kitreleri bizden yüzde 25— 30 ku ruş ucuz fiyatlarla ihraç etmesi

bizim mallarımızın satılmasına

imkân bırakmamaktadır. 1952

yılı yaprak kitre rekoltemizin

200 tonu bulacağı belirtilmekte dir. İranın rekoltesi ise 2500— 3000 tondur.

Doğanca köyünde 200

ev yandı

KIrklareli, 9 (A.A.) — Baba eskinin Doğanca köyünde dikkat sizlik yüzünden çıktığı bildirilen

ve 250

hanelik köyden 200 hane sinin yanmasına sebep olan yan gın hakkında ilgililerce tahkika­ ta başlanmıştır.

Tahvil

Fiyatları

Yükseldi

i. II. III. Bazı bankaların piyasadan mü bayaada bulunmaları tahvil fi­ yatlarının nisbî olarak yüksel­ mesine sebebiyet vermiştir.

Artış nisbeti yüzde 7 faizli tah villerin beher yirmi liralık ku- püründe 20, yüzde 6 faizlilerin yirmi liralık kupüründe ise 30 kuruştur.

Hafta sonunda borsa şu fiyat­ larla kapanmıştır.:

Yüzde 5 faizli 933 Ergani 25 liradan, 938 ikramiyeü 24.10 li- radan, 1941 ikramiyeli D.D.Y. IV. 111.10 liradan, D.D.Y.V. 112

liradan, Ziraat Bankası III.

102,30 liradan. IV, 101.80 lira­ dan, 951 tahvili 106,25 liradan muamele görmüştür.

Yüzde 6 faizli 941 D.D.Y. VI.

112.60 liradan, Kalkınma 112.60 liradan, Kalkınma 112.60 liradan, Kalkınma 112.60 liradan, 948 İstikrazı I. 112.60 liradan muamele görmüş­ tür.

Yüzde 7 faizli Sivas — Erzu­ rum I. 21.80 liradan, Sivas — Er zurum II . VII. 22 liradan, 941 D.D.Y. I. 24,75 liradan, 941 D. D.Y. II. 24,55 liradan, D.D.Y. III. 24.00 liradan, Milli Müdafaa I. 23.65 liradan, M. M. II. 24,45 li­ radan; M.M. III. 24.65 liradan, M.M. IV. 24.85 liradan; Ziraat Bankası I. 22.45 liradan, Ziraat Bankası II. 113.25 liradan mua­ mele görmüştür.

İHRACAT DURUMU

7 kasım günü Ticaret Odasın­ dan F.O.B. 876.202 lira değerin­ de 25 adet menşe şehadetname- si alınmıştır.

Bu arada Almanyaya 42 bin li ra değerinde 15 ton koyun deri, si, 1974 lira değerinde 918 kilo keçi derisi, 20257 lira değerinde 25040 kilogram yer fıstığı.

A.B.D. ye 799 lira değerinde 979 kilogram tuzlu balık, 42084

lira değerinde 15030 kilogram

torik lâkerdası.

Avusturyaya 16800 lira değe­ rinde 7396 kilogram oğlak deri­ si, 5064 lira değerinde 2320 ki­ logram iç fındık, 27850 lira de­ ğerinde 250 adet halı ve secca­ de.

Finlandiyaya 16072 lira değe­ rinde 435 kilogram bağırsak.

Fransaya 6323 lira değerinde 32 ton kuru kavisi.

İngiltereve 67651 lira değerin de 10 ton tiftik.

İsviçreye 21335 lira değerinde 10 ton iç fındık.

İsveçe 42434 lira değerinde

1635 kilogram bağırsak, 81518

lira değerinde 13148 kilogram

yaprak tütün.

İtalyaya 17920 lira değerinde 50 ton ceviz kütüğü.

Yugoslavyaya 417200 lira de- ğerinde 200 ton iç fındık.

Yunanistana 4050 lira değe­ rinde 2500 kilogram keçi derisi, 32071 lira değerinde 52450 ki­ logram keten tohumu, 12800 li­ ra değerinde 100 sandık yumur ta ihraç edilmiştir. t

B O R S A

İSTANBUL BORSASININ 8.11.-953 Açılış 'Kapanış 1 S tA rlin 7 8 9 . 5 0 — 7 9 0 1 0 0 D oid ır 3 8 0 . 5 0 2 3 0 . 3 0 1 0 0 T r a n s t ı / F r a n g ı 0 . 8 0 0 . 8 0 1 0 0 L i r e t \ 4 İ . S 0 4 4 . 8 0 1 0 0 İ s v i ç r e F r a n g ı 6 4 . 0 3 6 4 . 0 3 1 0 0 f l o r i n 7 3 . S 8 . 1 0 7 a . 6 8 . 4 0 1 0 0 B e l ç i k a f r a n g ı 5 . 6 0 5 . 6 0 1 0 0 D r a h m i 1 . 8 7 6 1 . 8 7 6 1 0 0 Ç e k o s lo v a k k a ır. 5 . 5 0 5 . 5 0 1 0 0 İ s v e ç K u r . 5 4 . l V 2 .5 0 5 4 . 1 2 . 5 0 ESHAM VE TAHVİLÂT % 7 FAİZLİ TAHVİLLER S i v a s • E r z u r u m I 2 1 . 8 0 S i v a s • E r z u r u m 2 - 7 . 2 2 . 0 0 1 9 4 1 D e m ir y o lu } * 2 4 . 7 5 1 9 4 1 D e m ir y o lu I I 2 4 . 5 5 1 9 4 2 D e m i r y o l u I I I 2 4 . 0 0 M illi M ü d a f a a I 2 3 . 6 5 M illt. M üd atfaa, I I 2 4 . 4 5 M ili M i id a f a * I I I 2 4 . 6 5 M illi M ü d a f a a I V 2 4 . 8 5 Z i r a a t B a n k a s ı ' I 2 2 . 4 5 1 9 5 2 Z i r a a t B . J I 1 1 3 . 2 5 % 6 FAİZLİ,TAH VİLLER 1 9 4 1 D . T o lu Y i 1 1 2 . 6 0 K a lk ı n m a I 1 1 2 . 6 0 K a lk ı n m a I I r 1 1 2 . 6 0 K a l l a n m a I I I 1 1 2 . 6 0 1 9 4 3 İ s t i k r a z ı I 1 1 2 . 6 0 1 9 4 3 İ s t i k r a z ı I I 1 1 2 . 6 0 1 9 4 9 İ s t i k r a z ı 1 1 1 . 6 0 % 5 FAİZLİ TAHVİLLER E r g a n i - 2 5 . 0 0 İ k r a m i y e l i 1 9 3 3 2 4 . 1 0 İ k r a m i y e l i M . M ü d a f a a 2 3 . 5 0 İ k r a m i y e l i D . Y o lu I Y . 1 1 1 . 1 0 İ k r a m i y e l i 9 4 1 D . Y o l u V 1 1 2 . 0 0 1 9 5 1 T a h v ili 1 0 6 . 2 5 1 9 5 2 Z i r a a t B . I I I 1 0 2 . 3 0 1 9 5 2 Z i r a a t B . I V . 1 0 1 . 8 0

?o4,5 FAİZLİ TAHVİLLER

1 9 4 9 T a h v il i 1 0 2 . 9 5 BANKA HİSSELERİ M e r k e z B a n k . 2 4 5 . 0 0 İ s B a n k a s ı N . 3 5 . 9 0 Y a p ı r e d i B . 1 3 . 0 0 T . T i c a r e t B . r . 5 1 0 A r s l a n Ç im e n to * 3 3 . 0 0 Ç a r k D e ğ ir m e n l e r i * * 2 7 . 0 0 O s m a n lı B . 1 V 7 2 . 0 0 O b lig a s y o n A n d 1 4 0 . 0 0 % 6 0 h is s e A n d 8 2 . 0 0 PARİS BORSASI ALTIN FİATI ( 1 ) k ilo a ltın 4 9 1 . 0 0 0 F r ( 1 ) D o la r 3 9 4 F r . SERBEST PİYASADA DÖVİZZLER S t e r li n L o n d o n 1 1 6 0 — 1 1 7 0 S t e r li n e f e k t if 1 1 . 0 0 — 1 1 . 2 0 D o la r c e li l e r 4 6 0 — 4 6 2 D o l a r e f e k t if 4 6 2 — 4 6 3 D o l a r S . T . 4 6 6 — 4 6 7 İ s v i ç r e F r . 1 0 9 . 5 0 — 1 1 0

BORSA HARİCİ ALTIN FİATLARI C u m h u r iy e t 3 9 . 6 0 — 3 9 . 7 0 R e ş a t 4 6 . 2 0 4 6 . 3 0 K e s a t E l g a z i 4 2 . 7 0 4 2 . 8 0 H a m it 4 0 . 7 0 4 0 . 8 0 V a h i t 3 9 . 2 0 3 9 . 3 0 A ziz 3 9 . 2 0 3 9 . 3 0 G u ld e n H o ll a n d a 3 3 . 0 0 3 8 . 0 0 İ n g i li z ' l i r a s ı 5 2 . 1 0 5 2 . 2 0 İ n g i li z V i k t o r y a 5 1 . 6 0 5 1 . 7 0 K a p o ly o n 4 0 . 7 5 4 1 . 0 0 B . H o r o z 4 1 . 2 0 4 1 . 4 0 İ s v i ç r e F r a n g » 4 1 . 0 0 4 1 . 2 5

KÜLÇE ALTIN FİATLARI

D e g u s s a 5 9 9 6 0 0 M e k s ik o 6 0 8 6 1 0 S t a n d a r t 5 9 6 3 9 7 Y e r l i ( 1 0 0 0 m m .) 5 9 6 5 9 7 ALTLN BEŞİBİRLİKLER C u m h u r iy e t 1 9 S . 0 0 2 0 0 . 0 0 R e ş a t 3 6 3 . 0 0 8 6 5 . 0 0 R e ş a t E l g a z i 3 1 0 . 0 0 3 1 5 . 0 0 H a m i t 2 9 1 . 0 0 2 9 2 . 5 0 A z iz 2 6 0 . 0 0 2 6 3 . 0 0 V a h i t 2 6 0 . 0 0 2 6 3 . 0 0 D . H . A . A ja n s ı

Denizcilik Bankasından

beklediklerimiz

Yazan: R ff

NOYAN

lT ’apitülâsyonlarm denizcilik kıs “■ minin, yani limanlarımız ara smda ecnebi vapurların yolcu ve

ALTIN PİYASASI

Hafta başında yükselmeye baş layan altın piyasası hafta sonu­ na doğru düşüklük göstermiş­ tir.

Amerikan seçimlerini Cumhu riyetçi Partinin kazanmış olma­ sı ve altın stoklarımızda düşük­ lük olduğu havadisleri piyasayı yükseltmiştir. Halbuki durumun

aydınlanması üzerine, fiyatlar

birdenbire düşmeye başlamıştır. Altın karaborsası yapanların bu yüzden büyük zararlara uğradık lan bildirilmektedir.

Halen Reşat 46,30, Gulden

38,00, İngiliz 52,20, Külçe ise 5.92 liraya kadar düşmüştür. Al tın fiyatlarının daha da düşe­ ceği anlaşılmaktadır.

Ziynet altınlarına karşı ise

piyasada talep vardır.

eşya taşıma imtiyazının kalk masından beri yirmi yedi sene

gibi uzun bir zaman geçti Bu

müddet zarfında Seyrüsefain, A- kay, Denizyolları namları altın­

da işliyen ve şimdi Denizcilik

Bankasının idaresine geçen ge­ milerimizin kıymetlerinde, tonaj­ larında ve işletmelerinde iyi iler­ lemeler oldu. Akdenizde ecnebi memleketlere giden gemilerimi­ zin her şeyinden herkes az çok

memnundur.

Fakat kendi sahillerimizde iş­ letilen gemiler ve onların idare tarzları ıstırap vericidir. Vâkıâ içlerinde gemisini ve personelini iyi idare eden kaptanlar varsa da bunlar azdır.

Öyle kaptanlar görülmüştür ki mürettebat ve yolcu ile geminin bütün idaresile hiç alâkadar ol­ mazlar. Kendilerini herkesten yüksek görürler, kamaralarile kaptan köşkü arasında kalırlar.

Halbuki bir kaptanın her şeyle alâkalanması ve yemek zamanları yolcularla beraber bulunması, salonlarda, güvertede onlarla ko­ nuşup gemisinin idare tarzından memnun kalıp kalmadıklarını an leması ne kadar iyi bir şey olur.

Kaptandan kastimiz süvari de nilen 1 inci kaptanlardır. Bunlar (Bin işçi bir başçı) ata sözünü u nutmamalıdırlar. Fakat onların bu vazifelerini yapıp yapmadıkla­ rını daima konrol etmeleri lâzım gelir. Bir âmir yalnız emir verir takip etmez alâkalanmazsa ma. ¡yetinin gevşek davrandıkları, işi benimsemedikleri her vakit gö­ rülen şeylerdendir.

Böyleleri ne kadar güzel, temiz gemilerde çalıştırılırsa çalıştırıl­ sınlar onu idarelerilc berbat bir hale getirirler.

Dununla beraber şunu da söyle

mek insaflı olur ki böyle

vaziyete düşmüş kaptanlar ve

mürettebat içersinde ilk zaman­ larda şevk ve arzu ile çalışmak istiyenlcr olmuş fakat sonraları halktan ve idareden gördükleri alâkasızlıklar, müşküller karşısın da nihayet (Çalışıyorum, uğraşı­ yorum kimse ehemmiyet vermi­ yor artık bevhudedir.) kanaatile meyus olarak isleri benimseme- | meğe başlamış olanlar da vardır.

Filhakika bu alâkasızlık has- j talığı sade gemilerin kaptan ve

: mürettebatlarında değil bütün

; devlet teşkilâtında, halkımızda

| da olduğu cihetle bu zincirleme I vaziyetin yeni bir ruh, yeni bir I zihniyet ile ıslahı, üzerinde duru | lacak en mühim işlerden biridir.

Bu yazımızdaki mevzu gemiler olduğu için diğer hususatı sonra­ ya bırakarak onlar üzerinde du­ ruyoruz.

Bir âmme müessesesi olan ve sahillerimizde yolcu taşımak hak kı yalnız kendisine verilmiş bulu nan Denizcilik Bankasının birin­ ci vaziftsi taşıdığı yolculara in­ san gibi muamele edilmesini te­ min etmektir.

Halbuki bugün herkes görü­ yor ve biliyor ki idare yalnız ka­ mara yolcularına - o da kısmen - bakar, güverte yolcularına hiç e hemmiyet vermez. Onların bulun­ dukları yerler acınacak bir hal­ dedir. Kışın ambarlara doluyor­ lar. Bir tarafta hayvanlar bir ta­ rafta insanlar pislik, koku içersin de yatarlar. Yazın güvertede gü neş ve yağmurun altında açıkta birbiri üstüne ve ekseriya hay­ vanlarla beraberdirler. Altlarına

serecek bir şeyleri olmıyanlar

kuru tahtalar üzerinde yatarlar. Dunların hallerini kaptanlar, kamara yolcuları bulunduk­ ları yerlerden seyrederler. İçle­ rinde acıyanlar da vardır. Fakat bir kısmı aldırmaz. Güverte ve ambardakiler de bunlara baka­ rak bazısı içinden bazısı da açık­ tan her şeyi söylerler. Kaptanla- rır, ellerinde kâfi derecede ten­

T i c a r e t v e Z a h ir e B o r sa sı

8

.

11.1952

— Cumartesi

Buğday Ofisin Dökme Kg. 28.83 Krş.

Mercimek kırmızı iç çuvallı » 53 »

Mercimek yeşil iç D 60 »

Nohut naturel » 35 »

Soya fasulyası » 49—49.5 »

Keten tohumu » 60 D

Ayçiçeği tohumu Dökme » 35.25 »

Fındık iç tombul » 191,5—196 »

Un 79/81 rand. 72 kİ. Çuvallı 2613—4000 D

Un 65/75 rand. 72 kİ. » 3215—3300 D

Razmol T) 14.5—17.62 »

Kepek » 14.5 D

Sadeyağ Siverek eritilmiş 1> 645 »

Tiftik naturel » 460—465 *

Sığır salamura kasap » 215 »

Koyun salamura hava kurusu * 263

Koyun salamura tuzlu kuru D 140—155 »

te yoktur ki güvertenin üzerine kapatsınlar.

Bazısı idareden çekindikleri

için hayvanları alıp yolcularla

beraber taşımak mecburiyetinde kalırlar. Bir kısmı da bu işi men faatlerinin temini için yaparlar.

Medenî bir millete yakışmıya- cak bu hallere idarenin şimdiye kadar nihayet vermemesi üzüle­ cek bir şeydir.

İdare madem ki yolcu taşımak

salâhiyetini kanunen üzerine

almış bir müessesedir. Bu işi

ya tamamile yapmalı ve yahut yapamıyorsa kanunda bir tadilât icra edilerek hususî teşebbüslere yolcu taşıma hakkı verilmelidir. Binaenaleyh idare yolcu taşıya­ cak gemilerine hayvan almamağı kat’î şekilde kararlaştırarak tat­ bik etmelidir. İdarenin elindeki gemiler buna göre tasnif ve tadil olunmalıdır.

D u esas kabul edildikten sonra

yolcu taşıyacak gemilerde

tadilât icra edilerek güverte yol­ cuları için üstü kapalı yerler ve yataklı ranzalar, hela ve duş ma­ halleri. yemek yerleri yaptırıl­ ması elzemdir.

Bunlardan başka düzelmesi i- cap eden hususlardan birisi de her vapurda mevcut doktorların vaziyetidir. Bunların bir kısmı maaşlarının azlığı ve hariçten vi­ zite parası temin edemediklerini ileri sürerek vazifelerini lâyıkiyle yapmamakta, yolcularla, geminin temizliği ile hiç alâkalanmamak fadırlar. Doktorların daima mu­ ayyen bir yerde bulunmaları ve oradan ayrılmaları halinde mü­ rettebattan birisini bırakarak ne rede olduklarını belirtmeleri ve

bu suretle her tarafta (Doktor

nerede?) diye kendilerini arat­

tırmamaları lâzımdır. Halbuki

simdi bir çok gemilerde görülen­ ler bunların aksidir. Doktor aran dığı zaman bulunmaz. Kamaralar da böcekler, fareler vardır. Çar­ şaflar ve saire kirlidir. Yataklar fpnadır. Helâler temiz değildir. Güverte yolcularının bulunduk­ ları yerler pislik ve koku içer­ sindedir.

Mürettebatın yemekleri de iyi değildir. Bunların elbiseleri yek-

nasak olmamakla beraber pej­

mürdedir.

Acentelere gelince: Bunların çoğu eski zihniyetlerini hiç de­ ğiştirmemişlerdir. Menfaatlerin den başka hiç bir şey düşünmez­ ler. Kamara biletlerini muayyen bir zaman içersinde ve sıra ile

vermiverek istediklerine tahsis

ederler. Yüklere dc aynı muame leyi yaparlar. Yine acenteler ka­

mara bulunmayınca haddinden

fazla salon bileti verirler. Salon

ve kamara ücretleri arasında

fark olmadığı halde kaptanlar sa­ lon yolcularını boşalan kamarala ra yerleştirmezler. Fakat beri ta rafta mürettebat ve saire yer­ lerini böyle yolculara para mu kabilinde tahsis etmekten çekin­ mezler. Salonda yatan yolculara hiç olmazsa bir battaniye ve bir

yastık verilmesi icap ederken

bunları da vermezler. Yolcular öteden beriden para ile temin e- derler.

Dunlardan başka sahillerimizde işliyen her gemide projektör ve radar bulunması her bakım­ dan lâzım iken bir kısım gemiler de bunlar da yoktur.

Yine idareden beklenilen şey­ lerden birisi de. Şehir içi vapur

larında da görülen, haddinden

fazla yolcu almanın, pisliğin, mef rıışat eskiliğinin, gecikmelerin ve sair alâkasızlıkların da gideril­ mesidir.

Hülâsa gemilerimizin pek ço­

ğu tam mânasile bakımsızdır.

Bunları görmek için merkezdeki alâkalıların kendilerini hissettir-1 meksizin bir yolcu gibi dolaşma larını ve her geminin her zaman ve her hususta sıkı bir teftişe tâbi tutulmasını ön plâna alma­ lıdır.

GENERAL ALİ FUAT EEBESOY*

G a rp

cephesi

Üç

ay

gibi kısa ve buhranlı bir zamanda kendi vasıta ve

salâhiyetlerimizle teşkil ettiğimiz ordu, disiplinli, tâlim

görmüş, her nevi harekete kabiliyeti olan bir ordu idi

— 249 — Arkadaşlarımın Fedakârlıkları Sayesinde

Ş

imdi tekrar garp cephesine

dönüyorum. Cephe kuman­ danlığına tayin edilip, fiilen

vazifeye başladığım temmuz

ayından ekime kadar geçmiş

olan üç ay gibi buhranlı ve

kısa bir zamanda yalnız kendi vasıta ve salâhiyetlerimizle kü­ çük bir ordu teşkil etmiştik. Bu ordu, hakikaten disiplinli, talim görmüş, her nevi hare­ kete kabiliyet ve iktidarı olan bir ordu idi. Bu hususta bana değerli yardımlarda bulunmuş olan cephe kumandan vekili Di yarbakırlı Kâzım (rahmetli Ge­ neral Kâzım İnanç) Paşa, dev­

let demiryolları umum mü­

dürü miralay Behiç (eski Na- fia Vekili ve Paris büyük el­ çisi sayın Behiç Erkin), cephe

erkânı harbiye reisi binbaşı

Saffet (Maarif ve Milli Mü­

dafaa Vekili rahmetli Saffet Arıkan), etkânı harbiye reis vekili binbaşı Muzaffer (sayın emekli Orgeneral Muzaffer Er- güder) Beylerle kolordu, grup ve fırka kumandanlarile mai­ yetlerinin hizmet ve fedakâr­ lıklarını burada tebarüz ettir­ meği bir borç bilirim.

Yerli top kaması Yapılması

D ir taraftan yeni orduyu teş-

* * kile uğraşırken, diğer ta­

raftan da onun esliha ve topça olan noksanlarını ikmale çalış­ mıştık. Bu meyanda Türk ka­ biliyet ve kudretine parlak bir misal olan bir hâdiseyi anlat­ madan geçemiyeceğim. Eskişe­ hir esliha ve mühimmat depo­ sunda kamaları İngilizler ta­ rafından alınmış her cinsten toplar vardı. Yeni teşekkül e- den fırkalarımızın topçuya o- lan ihtiyacı çoktu. O sırada Es kişehirde mükemmel bir şi­ mendifer atölyesi de mevcut­ tu. Topçu mütehassıs zabitle­ rimizle atölyede bulunan kıy­ metli ustabaşılarımız başbaşa vererek bu atölyede toplarımı­ za kama yapabilirler mi diye düşünmüştüm. Mütalâamı cep

Garp cephesi kumandan vekili Diyarbakırlı Kâzım Paşa he topçu kumandanı miralay

Galip (rahmetli General Galip Tekok) Beye de söylemiştim. Galip Bey bu mühim işi üze­ rine almıştı. Kendisinin neza­

reti altında bazı mütehassıs

topçu zabitleri ile atölyenin

ustabaşılarından Eşref (eski

Ankara milletvekili Eşref Bey) ve arkadaşlarının gayretleri sa yesinde kamaların evvelâ a- ğaçtan birer nümuneleri yapıl­ mıştı. Bu nümunelere göre a- tölyede şimendifer rayları eri­ tilerek kamalarının asıllarının dökülmesine muvaffakiyet hâ­ sıl olmuştu. Yapılan atış tec­

rübelerinde bu kamalar hiç

bir arıza göstermemiş vö bu cins kamalı toplar kurtuluş sa­ vaşlarının sonuna kadar mü­ kemmel bir surette kullanıl­ mıştı. Bu işin başarılmasında gayretleri görülen bütün arka­ daşları şükranla yâd etmeği bir vazife bilirim.

Garp cephesinin 1920 yılı Ekim ayındaki kuruluşu

1 920 yılı ekim ayında garp cephesinin kuruluşu şöyle idi:

1 — Birinci, 32 nci ve 143 üncü piyade alayları ile dört toplu sahra, dört toplu cebel

ve iki toplu obüs bataryasın­ dan ve bir süvari bölüğünden

müteşekkil, süvari kaymaka­

mı Atıf Bey kumandasında 24 üncü piyade fırkası.

2 — Yetmişinci, 126 ve 127

nci piyade alaylarından ve

dört toplu sahra, iki toplu ce­ bel ve iki toplu obüs batarya­ sından ve bir süvari bölüğün­ den müteşekkil, erkânı harp

kaymakamı Arif (Eskişehir

milletvekili maslûp Arif Bey) Bey kumandasında 11 inci pi­ yade fırkası.

3 — Yüz seksen dokuzuncu, 190 ve 159 uncu piyade alay­ larından biri dört ve diğeri iki toplu iki sahra bataryasın­ dan ve bir süvari bölüğünden müteşekkil kaymakam İzzettin Bey kumandasında 61 inci pi­ yade fırkası.

4 — Altmış sekizinci, 69 ve 31 inci piyade alaylarından ve biri dört toplu cebel, diğeri iki toplu sahra bataryasından ve bir süvari bölüğünden mü­ teşekkil erkânı harp binbaşısı Ömer Hâlis (eski İstanbul ku­ mandanı General Ömer Hâlis Bıyıktay) Bey kumandasında 23 üncü piyade fırkası.

5 — Otuz yedinci, 39 uncu ve Denizli millî piyade alayla­ rından, iki toplu sahra ve iki toplu cebel bataryalarından ve bir süvari bölüğünden müte­ şekkil erkânı harp kaymakamı Nâzım Bey kumandasında 57 nci piyade fırkası:

Bu fırkalarda birer istihkâm bölüğü ile birer de muhabere

takımı teşkil edilmişti. 6 — Yüz yetmiş altı ve 135 inci piyade alayları ile üç tos lu bir cebel bataryasından mü teşekkil erkânı harp kaymaka­ mı Hayri Bey kumandasında mürettep fırka.

7 — Ön dört ve 3 inci süva­ ri alaylarından müteşekkil sü­ vari kaymakamı Suphi Bey ku mandasında birinci süvari fır­ kası.

Elli yedinci piyade fırkası ile mürettep piyade fırkası ve birinci süvari fırkası merkezi Konyada bulunan erkânı harp miralayı Fahrettin (sayın Ge­ neral Fahrettin Altay) Beyin 12 nci kolordusuna bağlanmış­ tı. (Devamı var)

KRETONLAR

PERDELİK

♦ ♦

TULLER

DEKORASYON MAĞAZASI

B E YO GLU: 1 3 53 • TEL. 4 0 3 4 5

Ç A N A K K A L E

A B İD E S İN E

YARDIK

L i s t e : 21

Lira Genel Kurmay Başkanlığı daireleri ...

Rum cemaati (ikinci vardım) ... Gene! Kurmay İstihkâm dairesi ... Kara Kuvvetleri Komutanlığı ... İstanbul Deniz Birlikleri Garnizonu ...

Ankara Merkez Komutanlığı ...

İstanbul Hukuk Fakültesi ...

Ankara Zırhlı Birlikler Okulu ...

Burdur Belediye Başkanlığı ...

Harp Okulu ... Beyazıt ilkokul öğretmenleri ... Ankara Müzika Okulu ... İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü memurları Gedikli Shh ve Teknik okulu ...

Sağlık İşleri müdürlüğü ...

Ankara Muhafız Kıtası K...

Beyoğlu Tahsil şubesi ...

İst. Lev. Amirliği Muayene heyeti Sb.ları „

Taksim Tahsil şubesi ...

Eminönü Emniyet Amirliği memurları ...

Abbas Erluran ... Ahlat’tan Yusuf Ziya Özdemir ...

120.983 21 770 26 1.500 134 324 50 1.167 12 88 50 304 15 245 50 100 375 10 23 50 35 67 31 40 25 300 13 50 110 7 50 80 15 25 |67 noo 7 4

ŞUTUM, AR

fäHmsm

İM

CÜMHÜRİYET

KOLAY VE ZOR

Nadir Nadi Bakanlar arasın­ daki değişiklikler münasebeti- le yapılması çok kolay bir ta­ kım basit işlere bugüne ka­ dar hâlâ teşebbüs edilmediği­ ni söylüyor, diyor ki:

Hukuk devleti mefhumu,

muhalefet yılları boyunca De­

mokrat Partinin âdeta şeref

bayrağı halinde idi. Atatürk inkılâplarının bir an ortadan kalktığını düşünmek ise Türki yeyi Kâşânivari bir idarenin kucağında görmekten farksız dır. Hukuk devleti kurulma­ yan bir yerde rejim, iş başın­ da bulunanların hayatına ve onların ruhî vaziyetine daya­ nıyor demektir. İnkılâpların sarsılması da doğrudan doğru

ya demokrasiyi tehdit eden

bir tehlikedir. Bu şartlar altın

da, şimdiye kadar başarılan

işlere rağmen aydın vatandaş ların kaygusunu yersiz sayma mak gerektir.

Yeni değişikliklerden sonra tazelenmiş bir kadro ile üçün­ cü çalışma yılına girecek olan Demokrat hükümet, yukarıda kısaca işaret ettiğimiz hukukî ayarlama hareketlerine girişe­

cek midir? Bütün dileğimiz

bu sorunun vakında fiiliyat ile müsbet şekilde cevaplandırıl dıüıtia sahı't olmaktır.

YENİ İSTANBUL

BAKANLIKLAR

Habip Edip - Törehan

Bakanlıklarda yapılan deği­

şikliklerden bahisle diyor ki: «Bizim siyaset, idare ve hat­ tâ hususî hayatımızda görene­ ğe çok bağlı ve muhafazakâr bir zihniyetimiz vardır. Onun

için memleketimizde büyük

bir inkılâp olan Cumhuriyet kurulduğu zaman bile eski Ba­ bIâli idaresinden bir çok nü- muneler aldık ve idare sistemi mizin esaslarını ondan ayıra­ madık. Halbuki yeni zamanlar, yeni düşünceler bir çok yeni liklere lüzum göstermektedir.

Bu sebepten şimdiye kadar

elde edilen tecrübeleri gözö- nüne alacak olursak memle­ ketin esas dâvasını teşkil e- den işlerde mütevazi bir teş­ kilâtla bürokrasiye kapılmaya­

rak Bakanlıklar kurmaklığı­

mız hükümet Reisinin işlerini çok kolaylaştıracak ve mem­ leket idaresinde bir takım ye m. bugünkü vaziyete göre Ba Bu düşüncelere dayanarak idare makinemizin yeni vazi­ yetlere göre değiştirilmesi, ka­ bine azalıklarını vücude geti­ ren Bakanlıkların arttırılmasi- nr, bugünkü vaziyete göre Ba kanların değişmesinden daha önemli buluyor ve er geç bu emellerimizin de bir gün

ta-hakkuk edeceğini ümit ediyo­ ruz.»

YENİ SABAH

ŞÜPHE VE

TEREDDÜT DEVRİ

Yeni Sabah kabinenin ala­ cağı şekil ile mukadderatının hâlâ şüphe ve tereddüt mev­ zuu olduğunu söylüyor, yarın dan emin olmıyan bir kimsenin u»un vadeli sorumlulukları üze rine alamıyacağmdan bahisle diyor ki:

Baksanıza, Amerikada Cum­ hurbaşkanı seçimleri başlama­ dan evvel bile, Demokrat ikti­ dar meflûç bir hale geldi. Bü­ tün işler durdu. Hem yalnız

Amerika işleri değil, bütün

dünyanın ehemmiyetli dâvala rı asıntıda kaldı. Ne Kore işi, ciddiyetle ele alınabiliyor, ne Birleşmiş Milletlere kuvvetli

simalar iştirak ediyor. Her­

kes Amerika Cumhurbaşkanı seçimlerinin sonunu bekliyor. Bu anlaşılır anlaşılmaz İngi­ liz Dışişleri Bakanı Eden der

hal Amerikaya koşmak lü­

zumunu duydu. Şuman’m da da onu takip edeceğine şüphe

yoktur .Sayın Menderes de

bütün, sallamalardan sonra

kat'î kararını vererek kabi­

nesine nihaî çehresini verse ve artık bu ekiple yol alaca­

ğım dese, hem kendi arka­

daşlarına. hem bütün memle- ı-«ı«> Vnı-nır verecektir.

T a h a T o ro s A rşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

“Ülke ve Sektör Sayfaları” bölümünde Pazara Giriş Haritası’nı çalıştırdığınız hedef ülke özelinde ülkedeki genel durumu, ticaret müşavirlerinden gelen

fliflmanlardaki dopamin almaç say›s›n›n azl›¤›, beyinlerinin çok yeme al›flkanl›¤›n›n yükseltti¤i dopamin düzeylerini dengelemek için gelifltirdi¤i bir

1998 Dünya Kupası maçlarının henüz belleklerden silinmediği şu günlerde fırsat buldukça videodan Abidin Dino'nun 1966 Dünya Futbol Kupasım belgeleyen Gol filmini

Yeralt› suyu pompalanmas›n›n orta- ya ç›kard›¤› yer çökmeleri konusunu bir dinamik problemi olarak da ele alan Çorapç›o¤lu, çok fazl›

Geliştirilen çift taraflı bant dokulara tıbbi implant- ların tutturulması için de kullanılabiliyor, ayrıca doku yapıştırıcı malzemelerden daha hızlı bir şekilde bağlan-

Araplar gibi biz d^ bu filozofumuzu İslâm kültür ve me­ deniyet camiası içinde muteber ve mevsuk bir tarihe göre kutlama­ ğa hazıılaıısaydik Batı ilim

Bu bölüm içerisinde, farklı oranlarda fındık zuruf kompostu ilave edilen killi tın bir toprağa, farklı nem düzeylerinde (hava kuru (N1), tarla kapasitesinin %60’ı (N2) ve

Schneider Electric Easy UPS 3 Serisi kolayca kurulan ve bağlanan, kullanımı ve bakımı kolay, küçük ve orta ölçekli işletmeler, veri merkezleri ve diğer kritik