10 . 11 . 1952
V A T A NMâ
Ofüm yalağından
nasıl doğrulduk?
Kurtuluş ve varlık mücadelemizde A tatü rk'ü n
tam rolü nedir ? Ona neler borçluyuz?
« ü tü n dünya müttefikti: «Av- ® rupanm Hasta Adamı» adı verilen Türkiye artık ölmüştü, bir daha dinlemezdi. Mirasını taksim etmek zamanı nihayet gelmişti....
İngiltere Başvekili Asküit bu umumî kanaati şu sözlerle
İfade ediyordu: «Avrupanın
Hasta Adamının mezar taşına neler yazılacağını bilmiyorum, fakat muhakkak olan birşey varsa o da şu ki Hasta Adam
muhakkak surette ölmüştür;
artık dirilemez.»
Türk vatanseverleri \an ağ
lıyorlardı. Etraftaki umumî
manzara, en ağır endişeleri te yit edecek yoldaydı. Bütün bir millet, son nefesine yaklaşınca, ne gibi haller başgösterir, bun
ların hepsini apaçık gör
mek mümkündü. İstikbale
doğru hiç, ama hiç bir ümit kapısı görünürde yoktu.
On dört cephede harp
TNört sene müddet 14 cephe üzerinde kahramanca çar
pışmıştık. Harpte cüssemize
nisbetle çok ağır ve yüksek mes’uliyetler taşımıştık. Çanak- kalede muazzam deniz ve kara kuvvetlerini mağlûp etmiş,' ta
rihin seyrini değiştirmiştik.
Diğer cephelerde üzerimize ge niş kuvvetler çekmiş, onlarla pençeleşmiş. Birinci Cilıan Har binde başrollerden birini oyna mıştık. Nihayet bir gün gel miş, birdenbire herşey çökmüş tü.
19 eylülle 30 eylül 1918 ara sında Filistin ve Suriyede son muharebeler olmuştu. 27,000 tüfekten ibaret kalan kuvvetle rimizle epeyce çırpınmış, fakat bozguna uğramıştık. 30 eylülde
Allenby'nin kuvvetleri Şama
girmişti. Bundan bir gün ev vel, yani 29 eylülde Bulgaristan kayıtsız, şartsız teslim olmuş, garp tarafımızda geniş bir ge dik açılmıştı. Son muharebe lerde askerini bozgundan kur tarıp intizamlı bir şekilde çe kilen tek ordu kumandanı sı- fatıyle Mustafa Kemal Paşa İs- tanbula bir telgraf çekmiş, mu kavemet kudretinin sona erdi ğini, sür’atle sulha doğru git mek lâzım geldiğini bildirmiş ti. 8 ekimde İzmir Valisi Rah mi Beyi Yunan sularına gön dererek, İngilizlerle bir temas fırsatı aramış ve mütareke ve sulha talip olmuştuk.
Bundan birkaç gün sonra
harp kabinesi çekildi. Harp
devrinin, liderleri olan Talât. Enver, Cemal Paşalar ecnebi memleketlere kaçtılar.
Allenby’nin bir nutku
O
dakikada dünyanın hiç biryerinde tek dostumuz yok tu. Bulunsa bile kimsenin ağ zını açmasına ve bizim lehimi ze bir söz söylemesine ihtimal yoktu. Harp zamanında, bil hassa Ermeni tehciri dolayı- sıyle aleyhimize yapılan bir ta raflı propagandalar, bütün dün yayı bizim aleyhimize ayaklan dırmıştı. Bütün kinler, taassup lar, varlığımıza göz dikenlerin ihtirasları ortalığa boşanmıştı. Gen. Allenby, Kudüste söyledi ği bir nutukta, bize karşı tam bir zaferle neticelenen harbin
son Haçlılar seferi olduğunu
ilân etmişti. Çarlık Rusyasının aradan çıktığına sevinen İngil tere. Fransa, İtalya. İngiliz pey ki sıfatıyle Yunanistan, top raklarımızı aralarında taksime hazırlanıyorlardı. Erzurum, Van, Sivas ve Adanayı da içine al mak üzere geniş bir Ermenis tan kurulması fikri zihinlerde yer etmişti. İngilizler, Kürt is tiklâl fikrine sarılmışlar, Şar kî Türkiyede böylece diğer bir peyk tedariki fikrini akıllarına koymuşlardı.
Mondros mütarekesi
T»u arada Mareşal İzzet Paşa- ® nm idaresi altında vatanse ver, temiz, ağırbaşlı bir kabine iş başına geldi. Felâket daki kasında vekarla harekete geç ti. Bahriye Nazırı Rauf Bey
Mondrosa gönderildi. Amiral
Galthrop’la mütareke müzake releri cereyan etti. Amiral, bü tün İtilâf devletleri hesabına hareket ediyordu.
Mondrosta felâket çemberini yarmak müyesser oldu. Galip
devletlerin ortaya koydukları
•kayıtsız, şartsız teslim» pren sibine biz boyun eğmedik. Mü nakaşa yoliyle neticeler aldık. Rauf Beyin hararetli vatanse
Cumhuıiyetimizin kurucusu ve Titrk inkılâplarının yaratıcısı ölümsüz Atatürk
Y a z a n : M . H . Z A L
verliği, centilmence vekarı, İn giliz diline ve İngiliz ruh ve zihniyetine Aşinalığı bize çok şeyler kazandırdı. Memleketin askerî bakımından işgal edil memesi, îstanbulda müttefik gemisi bulunmaması, Karade- nizde iş görecek müttefik deniz kuvvetlerinin İzmiti üs yapma ları, Türk sularına Yunan ge misi gelmemesi, kabul edilen şartlar arasındaydı. Memleke timizde bulunan Alman ve A- vusturyalı eski müttefiklerimi zi İtilâf devletlerine teslim et memek noktasında ısrar ettik, Türk civanmertliğine leke sür dürmedik, bu noktadan vazge çilmezse, mütareke müzakere
lerini keseceğimizi söyledik.
Neticede dediğimiz oldu. Menfi bakımdan zemin hazırlıyanlar
B u , o zaman için büyük bir
* * mânevi zaferdi. Dürüst ve
azimli bir hükümet, iş başında kalsaydı ve ahidlere hürmet et tirmek imkânını bulsaydı, bel ki de hâdiseler başka bir ce reyan takip edebilecekti.
Fakat iyi mi olacaktı, kötü mü olacaktı? Bu nokta müna kaşaya muhtaçtır. Harpten o
kadar bezmiş, o kadar yorgun düşmüştük ki o sırada devlet ler bize karşı hakkaniyet ve iti dal gösterselerdi; milli bir ha reket kolay kolay doğamaya- cak, Türkiyenin ana yurt arazi sine tamamıyle sahip kalması, tam bir istiklâl içinde yurdu nun sahibi olması, terakki yol larında ilerilemesi, lâyik bir cumhuriyet rejimine doğru ge lişmesi belki de uzun zaman mümkün olamayacaktı.
Hariçte Loid Corc, Cleman- ceau, Venizelos ve Zaharof gi bi adamların, dahilde Vahidet- tinlerin, Damat Feritlerin tam bir Türk istiklâl ve terakkisine ait zemin ve imkânı menfi ba kımından hazırladıklarını iddia edenler hiç de haksız değildir.
Altıncı Mehmed’in meş’um rolü
padişah Altıncı Mehmet Va- * hidettin, Abdülhamidin yo lunda yürümek emelindeydi. Milleti sürü, kendini çoban sa yıyordu. Talât Paşanın tavsiye siyle iş başına getirdiği vatan sever İzzet Paşa kabinesini bir ay içinde istifaya mecbur etti. Mebusan meclisini dağıttı, ken di adamları vasıtasıyle millî
mukadderatı meçhule doğru sevketmeğe, işgal kuvvetlerine yaranmağa, ecnebi esareti a l tında kendine bir altın kafes hazırlamağa koyuldu. Bir taraf tan hükümetin gösterdiği mu- kavemetsizlik ve yaranma, di ğer taraftan devletler arasında kıskançlık ve rekabet, mütare ke ahidnamesini hükümsüz bı raktı. Bütün memleket işgale uğradı ve yabancıların hükmü altına geçti.
299 nisan 1919 da îtalyanlar Antalyaya asker çıkardılar. 9 mayısta Ortodoks Patrikhanesi İstanbul hükümetiyle münase betlerini kesti. 15 mayısta İti lâf devletleri, Mondros mütare kesini ve Vilson prensiplerini hiçe sayarak, Yunanlılara İz- miri işgal salâhiyetini verdiler. Yunan kuvvetleri, İtilâf dev letlerine ait zırhlıların hima yesi altında, onların açık tas vip ve yardımıyle karaya çıka rıldı ve tahakküm, kıtal, imha
hareketlerine girişti. Türkiye ölüm
yatağından doğruluyor rS lü m halinde görünen Tür
kiye, bu kahbece hançer ayında İzmire bir tahkik
heye-$
*
1 7
.•' ■ ' •>r'’V "• V X -V ' Ş W . ' V.' » V" '■ > t ' \ ^ > '>■••••
Büyük Atatürkiin 14 üncü öliim yılı anılırken, kabri de tamamlanmak üzeredir. Resimde A-
nıt - Kabir inşaatından bir safha görülüyor
darbesi neticesinde büsbütün
yere serilecek yerde ölüm ya tağından doğruldu. Her taraf ta Reddi İlhak cemiyetleri ku ruldu, mahallî halk, kendi im-
kânlariyle mukavemete girişe rek yer yer mücadele cepheleri vücuda getirdi. B ir kısım ku mandanlarımız da bunlarla açık veya kapalı bir surette işbirli ği ediyor ve netice alıyorlardı. Türk ruhunda beliren isyan o kadar şiddetli idi ki işgal kuvvetleri, İstanbulda da pro testo mitingleri yapılmasına ve İstanbul gazetelerinin şiddetli neşriyata girişmesine mâni ola madılar. Netice olarak, ağustos ti gönderildi. İstiklâl mücadele mizde mühim bir rol oynayan Amerikan Fevkalâde Komiseri Amiral Bristol, 28 ağustos 1919 da İstanbula geldi ve bu heyete reis oldu.
Bristol heyetinin raporu
■pkim ayının başlarında ko- *■* misyonun raporu İstanbul da neşredildi. Bu rapor. Yunan idaresine karşı ağır ithamlarla doluydu. Varılan neticeler şun lardı: «Yunanlılar, İzmire sırf asayişi muhafaza için gönde rilmişler, fakat asayişi bozarak
burasını ilhaka kalkışmışlar
dır. Bu ilhak, kabul edilen
prensiplere aykırıdır çünkü
halkın büyük ekseriyeti Türk- tür. Galeyan eden Türk hisleri karşısında Yunanlılar burasını Jürkiere karşı kendi kuvvetle
riyle müdafaadan âcizdirler,
jtyunan askerinin çekilip yerine
müttefik askeri gönderilmesi
doğru olurdu.
Amerika, İngiltere, Transa
ve İtalyanın iştirakiyle yapılan bu kat'i tavsiyeler hükümsüz bırakılmış ve böylece Anadolu- da akan kanların başlıca mes uliyeti, raporun icabını yerine getirmeyen devletlerin üzerin de toplanmıştır.
İzmirin işgalinden sonra
Kiııg - Crane heyeti adlı bir Amerikan tahkik heyeti de İs tanbula gelmiş, Türk vatanse verlerini dinlemiş, bu mesele lerin birden fazla tarafı oldu ğunu kavramağa ve bu fikri Amerikaya aksettirmeğe başla mıştır.
Yepyeni bir şahsiyet: Mustafa Kemal
Antalya ve İzmirin işgali su- “ retiyle bizim hakkımızdaki idam hükmü tatbik safhasına geçerken, hâdiselerin sahnesin de yepyeni ,bir şahsiyet görün
müş ve başrolü almıştır. Bu
şahsiyet, Abdülhamit devrinde meşrutiyet fikrine sarılan, 31
Martta Hareket Ordusunun
kurmay reisliğini yapan, Trab- lusgarpta dövüşen, Çanakkale- de başrollerden birini oynayan, her askerî ve vatanî vazifenin altından kalkan Mustafa Kemal Paşadır.
Mustafa Kemal, ilkönce İz zet Paşa kabinesine Harbiye Nazırı sıfatıyle girmeği ve faal bir rol oynamağı düşünmüştür. Bu kabine dört hafta içinde çe kilince ve işler kötüye doğru gitmeğe başlayınca, kendi kö şesinden hâdiseleri takip etmiş, vakit vakit bazı müdahalelerde
bulunmuştur. Bunlardan biri,
Mebusan Meclisinin Padişah
tarafından dağıtılmasını önle mek için bazı gazeteler vasıta- siyle neşriyata girişmesidir.
Fakat tehlikeler azgın bir ha le gelince, İstanbulda görüle cek bir iş kalmadığına inanmış ve umumî müfettiş sıfatıyle Anadoluda bir vazifeye geçmiş tir. Dikkat edilecek nokta şu dur ki Mustafa Kemal, 15 ma yısta Yunan işgali vuku bulur bulmaz yola çıkmış ve 19 ma yısta Samsuna ayak basmıştır.
Mustafa Kemal olmasaydı...
A tatürk, kurtuluş hareketinin * * liderliğini üzerine alma saydı, Türk milleti yaşamaya cak mıydı? Bir istiklâl müca
delesi yapılmayacak mıydı?
Anadoluda hiç şüphe yok ki
vatansever, bilgili, tecrübeli,
başarılı kumandanlar eksik de ğildi. Fakat Atatürkle sonra dan çok esaslı meselelerde ih tilâf haline düşenler de şu nok
tada beraberdir ki mev
cut içinde en yüksek çap
ta olan kendisiydi, başka
hiç kimse, bütün kuman
danlar tarafından tabiî lider
diye kabul edilmek istidadını göstermiyordu. Bundan başka Mustafa Kemalin öyle sezişleri, öyle geniş görüşleri, milletin !
(Devamı Sa: 7 Sü: 3 de) I
General Harbord tarafından Erzurum’da çekilen bir resim. (Ortada Atatürk, sağında Bekir Sami, Rauf Beyler)
A tatürk
-
H a rbord
m ülakatından
s a h n e le r
Harbord soruyor: «Bir millet
nasıl intihar karan verir ?..»
Atatürk cevap veriyor' «Emperyalistlerin pençesine J
düşmüş bir kuş gibi tedricî ve sefil bir ölüme mahkûm
olmaktansa babalarımızın oğulları sıfatıyle vuruşa
vuruşa ölmeği tercih ederiz.»
B irin c i cihan harbinde Gen. ® Pershing’in kurmay reisi bulunan Gen. Horbord 1919 ey lül ayında Sivasa varıyor. Be raberinde kırk kişilik bir tet kik heyeti vardır. Bunun için de Ermeni aslından bir subay ve bir mühendis bulunduğu
için tarafsızlık muvazenesini
temin etmek maksadile Robert Kolej profesörlerinden Hüse yin Bektaş. tercüman sjfatile seyahate iştirâke davet olunu
yor. ~
İstanbulda bulunan işgal
kuvvetleri, böyle tetkik yapıl masına taraftar değildir, asa yiş olmadığını, hayatlarının teh
likeye maruz kalabileceğini
söyliyerek generali korkutma ğa çalışıyor. Fakat general va zifesini görmekte ısrar ediyor, Adana, Halep, Mardin, ve Di yarbakır yoliyle ilk önce Si vasa, sonra Erzuruma gidiyor. O sırada İstanbulla her türlü münasebet kesilmiştir. Temsil heyeti Anadoluyu idare ediyor. Mustafa Kemal Atatürk, üçün» cü ordu karargâhında Ameri kalıları kabul ediyor. Mülâkat- ta hazır bulunanlara temsil he yeti âzasından, sonraki Başve kil Rauf Bey, eski Vaşington sefiri Ahmet Rüstem Bey, es ki Beyrut valisi Bekir Sami Bey, Hüseyin Bey, diğer taraf tan General Harbord’un arka daşlarından Gen. Mac Coy ve albay Martindir.
N e şrettiğ i hâtıralardan anla- şıldığma göre Gen. Har bord, Anadoluya bir taraflı 0- larak"> işittiği türlü türlü riva yetlerin ve fikirlerin tesiri al tında gitmiştir. Tiirkler harp lerde başarılar gösterdikleri, fakat hiç bir zaman âdil ve mükemmel bir idare kurama dıkları, azlıklara hakkaniyetle muamele edemedikleri, daima ecnebilerin vasiliğine muhtaç ol dukları hakkında Fransız Başve kili Clemenceau’nun 1919 ha ziranında Pariste sarfettiği söz ler kulaklarında çınlıyor.
Gen. Harbord, lehte olarak Atatürkün bir portresini çizi yor. Başını naçık olması, e- lindeki bir teşbihle sinirli bir tarzda oynaması dikkatini çe kiyor. Sonradan öğreniyor ki
Atatürk bu konuşmayı malar yadan hasta olduğu ve harare tinin yüksek bulunduğu bir sı rada yapmıştır.
f « e n . Harbord, söze şöyle baş lıyor:
— Giriştiğiniz hareketin mak şadı nedir? Bunun hakkında türlü türlü şayialar var. Bize hakikati anlatır, bizi tenvir e- der misiniz? Sonra silâhınız, paranız nereden geliyor?
Atatürk birinci cihan har binden eyvel ve harp esnasın
da cereyan eden hâdiselerin
bir levhasını çizdikten sonra kısaca diyor ki:
— Ermeni tehcirinden bah sediyorsunuz. Biz bunun tatbi kine ait safhaları hoş görmüyo ruz. Fakat nihayet bu tatbikat tan gayri mes’ul bir takım çe teler suçludur. Halbuki İtilâf
donanmaları, Mondros müta
rekesini çiğniyerek Yunan kuv
vetlerinin İzmire çıkmasına
destek olmuşlardır. Orada ce reyan eden ve müttefik tetkik
heyetinin raporunda tafsilâtı
bildirilen kitallerin ve boğaz lanmaların mes’uliyetini doğ rudan doğruya taşıyorlar.
Bizim hareketimizden mak sat, vatan müdafaasıdır. Bu nun İttihatçılıkla veya diğer herhangi bir siyasî emelle alâ kası yoktur. Bütün millet, teh likeyi görüyor. Buna karşı nef sini müdafaa ihtiyaeile müca deleye atılıyor. Bu millet hare keti için herkes varını yoğunu ortaya koymuştur. Paramız, si lâhımız böyle temin ediliyor. /■'•eneral Harbord’un anlattığı
na göre Atatürk sözlerin de gayet berrak bir ifade tarzı ve mükemmel bir mantıkî te selsül vardır. Hüseyin Bey söz leri kısım kısım tercüme edi yor. Atatürk, temsil heyetinin
mukavemet hareketini bizzat
icat etmediğini ve açmadığını, Yunan işgali üzerine başlıyan hareketleri sadece nizama koy duğunu, neticede Erzurum ve
Sivas kongrelerinin faaliyete
geçtiğini anlatıyor. Millî rcıisa- kı tahlilden geçiriyor. Bunun yedinci maddesi üzerinde bil hassa duruyor. İktisadî, sınaî ve fikrî bakımdan geri bulun
duğumuzu, emperyalist emel ler beslememek şartile bir bü yük devletin rehberliğini ve yardımını hoşnutlukla karşılı- yacağımızı söylüyor.
♦zahat bir buçuk saat sürüyor. * Harbord alâka ile dinliyor Arkadaşları not alıyor. Neti cede Harbord, şu sözleri söy lüyor:
— Sözlerinizi alâka ile din ledim. Ben bu vazifeye getiril diğim zaman Türk tarihini o kudum. Gördüm ki milletiniz büyük ordular hazırlamış, bü yük kumandanlar yetiştirmiş tir. Bunu yapan bir millet, mut laka bir medeniyet sahibi ol malıdır. Bunu takdir ederim Fakat bugünkü vaziyetinize ba kalım. Başta Almanya olmak üzere dört müttefiktiniz. Dört sene muharebe ettiniz, netice de mağlûp oldunuz. Dördünüz bir arada yapamadığınız bir şe yi, bu vaziyetinizde tek başını za yapmağı nasıl düşünebilir siniz? Fertlerin intihar ettiği ni vakit vakit görüyoruz. Şim di de bir milletin intiharına mı şahit olacağız?
A tatürk, büyük bir heyecan içinde aşağıdaki şu cevabı veriyor:
«— Generale teşekkür ede rim. Tarihimizi okumuş, mil
letimizin büyük ordular, bü
yük kumandanlar yetiştirdiği ni, bunun için milletimizin me deniyetine sahip olması lâzım geleceğini takdir ve kabul edi yor. Fakat şunu bilmesini is terim ki biz, emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi tedricî, sefil bir ölüme mah kûm olmaktan ise babalarımı zın oğlu sıfatile vuruşa vuru şa ölmeği tercih ediyoruz.»
Atatürk, bu son sözleri söy
lerken, avucile, bir pençeye
düşmüş bir kuş işareti yapı yor ve avucunu sıkarak tedri cî ve sefil ölümün şeklini gös teriyor.
Harbord, ve arkadaşları, ses sizce ayağa kalkıyorlar:
— Biz de olsak öyle yapar dık...
Diyorlar ve Atatiirkle arka daşlarının elini sessizce sıka rak oradan uzaklaşıyorlar.
V A T A N
10 • 11 - 1952
Yeni bir dış ticareti
rejimine mi gidilecek ?
Geçen hafta içinde piyasada en ziyade üzerinde durulan
mevzu, ithalâtın kısılması ve Merkez Bankası tarafından kredili tahsis talepnamelerinin üzerine «1953 senesi ocak ayından son ra hükümetçe tesbit edilecek tediye şartlarına uygun olarak ödenecektir» damgasının vurulması olmuştur.
Muhtelif tefsirlere sebebiyet veren bu muameleyi resmî çev reler şu şekilde izah etmişlerdir:
«İhracatın azlığı dolayısı ile elimizdeki döviz stokları pek
fazla değildir. Yılbaşına kadar yapılacak ihracat mukabilinde
toplanacak dövizler kredili ithalâta tahsis edilecektir.» Bununla beraber piyasada, hükümetin yeni bir dış ticaret rejimine doğru gittiği de ısrarla ileri sürülmektedir. Her hal de alınan bu tedbirin ne gibi bir maksada matuf olduğunu an cak zaman gösterecektir. Piyasada da bu husus, nazarı dikkate alınmakta ve hâdiselerin inkişafı ehemmiyetle takip edilmek tedir.
Bu arada 18 milyon liralık ithal tahsisinin verilmiş olması piyasada memnunluk uyandırmıştır. Söylentilere nazaran önü müzdeki günlerde 35 milyon liralık yeni bir tahsis listesi da ha çıkacaktır. Bu suretle ithalâtın tahdidi dolayısiyle spekülâ tif şekilde fiyatları artmaya banlayan ithal mallarının normal seviyeye inmesi sağlanabilecektir.
Fındık
Piyasasının
Durumu
İhracat imkânlarının önümüz deki günlerde artacağı ümit e- diliyor. Bilhassa muhtelif ticaret
heyetlerinin piyasalarımızdan
mal almak maksadiyle memle ketimize geleceği haberleri bü yük bir memnunluk uyandırmak
tadır.
Bununla beraber, ilgililer ih
racat mallarımızın fiyatlarını
dünya piyasalarına nazaran a- yarlayamadığımız takdirde ihra cat yapmanın çok güç olabilece ğini de belirtmektedirler.
Bilhâssa fındık mahsulümüzün
çok sıkıntılı durumda olduğu
bildirilmektedir. Kabuklu fındık ların 100 kuruştan alınmasına rağmen iç fındıklar 190 kuruşa kadar düşmüştür. Halbuki ima- üyesi ile birlikte iç fındığın en az 210 kuruşa mal edilmesi lâ
zımdır. Fındıklarımıza, Alman-
yadan başka hiç bir memleket talip olmadığından ihracat vazi yetimiz hayli sıkışıktır.
PAMUK PİYASASI
Pamuk piyasasında uzun müd- dettenberi devam edegelen dur gunluk son bir iki gün içinde bi raz zail olmuştur. Maamafih bu hareketin daha ziyade sun’i ol duğu da belirtilmektedir.
İzmir akala I. 1er 250—252 kuruştan muamele görmektedir. Adana ve İğdır mallan ise 225— 230 kuruştan satılmaktadır. Yal nız, Mısırda, pamuk fiyatlarının
birdenbire düşmeye başlaması
üzerine, zaten dünya piyasaları na nazaran yüksek durumda olan pamuklarımızın büyük partiler halinde ihracına pek ihtimal ve rilmemektedir.
YAPAĞI PİYASASI
Yapağı piyasasının istekli ol duğu müşahede edilmektedir. İt halatçılar, Amerika ve Fransaya ihraç etmek üzere mal almakta dırlar. Zaten şehrimizde yapağı stoku da azalmıştır. Hâlen 200— 300 tonluk bir stok vardır.
Anadolu yapağıları 234 kuruş tan muamele görmektedir, Trak ya yapağıları ise 270—280 ku ruştur.
Bandırma, Balıkesir ve Muşta fakemalpaşada yapağı mahsulü nün şehrimize getirilmeden 300
kuruşa satıldığı bildirilmekte
dir.
Yıkanmış güz yünü 435 kuruş tan muamele görmektedir.
Konya standart tiftikleriyse 500—525 kuruştur.
YAĞLI TOHUMLAR
Yağlı tohum piyasalarında u- mumiyetle durgunluk müşahede edilmektedir. Yağlı tohum sa tışlarında herhangi bir gelişme müşahede edilmemektedir.
Bu sene, pamuk ekimine da
ha ziyade önem verildiği için
susam istihsali az olmuştur. Su sam piyasası isteklidir ve 100 kuruştan muamele görmektedir.
Susam fiyatlarının yükselmesi
muhtemeldir.
Ayçiçeği fiyatları İstanbulda teslim 36 kuruştan, keten tohu mu ise yine İstanbulda teslim 59 kuruştan muamele görmek tedir.
Kitre piyasasında durgunluk müşahede edilmektedir.
İranın, daha iyi ve standart kitreleri bizden yüzde 25— 30 ku ruş ucuz fiyatlarla ihraç etmesi
bizim mallarımızın satılmasına
imkân bırakmamaktadır. 1952
yılı yaprak kitre rekoltemizin
200 tonu bulacağı belirtilmekte dir. İranın rekoltesi ise 2500— 3000 tondur.
Doğanca köyünde 200
ev yandı
KIrklareli, 9 (A.A.) — Baba eskinin Doğanca köyünde dikkat sizlik yüzünden çıktığı bildirilen
ve 250
hanelik köyden 200 hane sinin yanmasına sebep olan yan gın hakkında ilgililerce tahkika ta başlanmıştır.Tahvil
Fiyatları
Yükseldi
i. II. III. Bazı bankaların piyasadan mü bayaada bulunmaları tahvil fi yatlarının nisbî olarak yüksel mesine sebebiyet vermiştir.Artış nisbeti yüzde 7 faizli tah villerin beher yirmi liralık ku- püründe 20, yüzde 6 faizlilerin yirmi liralık kupüründe ise 30 kuruştur.
Hafta sonunda borsa şu fiyat larla kapanmıştır.:
Yüzde 5 faizli 933 Ergani 25 liradan, 938 ikramiyeü 24.10 li- radan, 1941 ikramiyeli D.D.Y. IV. 111.10 liradan, D.D.Y.V. 112
liradan, Ziraat Bankası III.
102,30 liradan. IV, 101.80 lira dan, 951 tahvili 106,25 liradan muamele görmüştür.
Yüzde 6 faizli 941 D.D.Y. VI.
112.60 liradan, Kalkınma 112.60 liradan, Kalkınma 112.60 liradan, Kalkınma 112.60 liradan, 948 İstikrazı I. 112.60 liradan muamele görmüş tür.
Yüzde 7 faizli Sivas — Erzu rum I. 21.80 liradan, Sivas — Er zurum II . VII. 22 liradan, 941 D.D.Y. I. 24,75 liradan, 941 D. D.Y. II. 24,55 liradan, D.D.Y. III. 24.00 liradan, Milli Müdafaa I. 23.65 liradan, M. M. II. 24,45 li radan; M.M. III. 24.65 liradan, M.M. IV. 24.85 liradan; Ziraat Bankası I. 22.45 liradan, Ziraat Bankası II. 113.25 liradan mua mele görmüştür.
İHRACAT DURUMU
7 kasım günü Ticaret Odasın dan F.O.B. 876.202 lira değerin de 25 adet menşe şehadetname- si alınmıştır.
Bu arada Almanyaya 42 bin li ra değerinde 15 ton koyun deri, si, 1974 lira değerinde 918 kilo keçi derisi, 20257 lira değerinde 25040 kilogram yer fıstığı.
A.B.D. ye 799 lira değerinde 979 kilogram tuzlu balık, 42084
lira değerinde 15030 kilogram
torik lâkerdası.
Avusturyaya 16800 lira değe rinde 7396 kilogram oğlak deri si, 5064 lira değerinde 2320 ki logram iç fındık, 27850 lira de ğerinde 250 adet halı ve secca de.
Finlandiyaya 16072 lira değe rinde 435 kilogram bağırsak.
Fransaya 6323 lira değerinde 32 ton kuru kavisi.
İngiltereve 67651 lira değerin de 10 ton tiftik.
İsviçreye 21335 lira değerinde 10 ton iç fındık.
İsveçe 42434 lira değerinde
1635 kilogram bağırsak, 81518
lira değerinde 13148 kilogram
yaprak tütün.
İtalyaya 17920 lira değerinde 50 ton ceviz kütüğü.
Yugoslavyaya 417200 lira de- ğerinde 200 ton iç fındık.
Yunanistana 4050 lira değe rinde 2500 kilogram keçi derisi, 32071 lira değerinde 52450 ki logram keten tohumu, 12800 li ra değerinde 100 sandık yumur ta ihraç edilmiştir. t
B O R S A
İSTANBUL BORSASININ 8.11.-953 Açılış 'Kapanış 1 S tA rlin 7 8 9 . 5 0 — 7 9 0 1 0 0 D oid ır 3 8 0 . 5 0 2 3 0 . 3 0 1 0 0 T r a n s t ı / F r a n g ı 0 . 8 0 0 . 8 0 1 0 0 L i r e t \ 4 İ . S 0 4 4 . 8 0 1 0 0 İ s v i ç r e F r a n g ı 6 4 . 0 3 6 4 . 0 3 1 0 0 f l o r i n 7 3 . S 8 . 1 0 7 a . 6 8 . 4 0 1 0 0 B e l ç i k a f r a n g ı 5 . 6 0 5 . 6 0 1 0 0 D r a h m i 1 . 8 7 6 1 . 8 7 6 1 0 0 Ç e k o s lo v a k k a ır. 5 . 5 0 5 . 5 0 1 0 0 İ s v e ç K u r . 5 4 . l V 2 .5 0 5 4 . 1 2 . 5 0 ESHAM VE TAHVİLÂT % 7 FAİZLİ TAHVİLLER S i v a s • E r z u r u m I 2 1 . 8 0 S i v a s • E r z u r u m 2 - 7 . 2 2 . 0 0 1 9 4 1 D e m ir y o lu } * 2 4 . 7 5 1 9 4 1 D e m ir y o lu I I 2 4 . 5 5 1 9 4 2 D e m i r y o l u I I I 2 4 . 0 0 M illi M ü d a f a a I 2 3 . 6 5 M illt. M üd atfaa, I I 2 4 . 4 5 M ili M i id a f a * I I I 2 4 . 6 5 M illi M ü d a f a a I V 2 4 . 8 5 Z i r a a t B a n k a s ı ' I 2 2 . 4 5 1 9 5 2 Z i r a a t B . J I 1 1 3 . 2 5 % 6 FAİZLİ,TAH VİLLER 1 9 4 1 D . T o lu Y i 1 1 2 . 6 0 K a lk ı n m a I 1 1 2 . 6 0 K a lk ı n m a I I r 1 1 2 . 6 0 K a l l a n m a I I I 1 1 2 . 6 0 1 9 4 3 İ s t i k r a z ı I 1 1 2 . 6 0 1 9 4 3 İ s t i k r a z ı I I 1 1 2 . 6 0 1 9 4 9 İ s t i k r a z ı 1 1 1 . 6 0 % 5 FAİZLİ TAHVİLLER E r g a n i - 2 5 . 0 0 İ k r a m i y e l i 1 9 3 3 2 4 . 1 0 İ k r a m i y e l i M . M ü d a f a a 2 3 . 5 0 İ k r a m i y e l i D . Y o lu I Y . 1 1 1 . 1 0 İ k r a m i y e l i 9 4 1 D . Y o l u V 1 1 2 . 0 0 1 9 5 1 T a h v ili 1 0 6 . 2 5 1 9 5 2 Z i r a a t B . I I I 1 0 2 . 3 0 1 9 5 2 Z i r a a t B . I V . 1 0 1 . 8 0?o4,5 FAİZLİ TAHVİLLER
1 9 4 9 T a h v il i 1 0 2 . 9 5 BANKA HİSSELERİ M e r k e z B a n k . 2 4 5 . 0 0 İ s B a n k a s ı N . 3 5 . 9 0 Y a p ı r e d i B . 1 3 . 0 0 T . T i c a r e t B . r . 5 1 0 A r s l a n Ç im e n to * 3 3 . 0 0 Ç a r k D e ğ ir m e n l e r i * * 2 7 . 0 0 O s m a n lı B . 1 V 7 2 . 0 0 O b lig a s y o n A n d 1 4 0 . 0 0 % 6 0 h is s e A n d 8 2 . 0 0 PARİS BORSASI ALTIN FİATI ( 1 ) k ilo a ltın 4 9 1 . 0 0 0 F r ( 1 ) D o la r 3 9 4 F r . SERBEST PİYASADA DÖVİZZLER S t e r li n L o n d o n 1 1 6 0 — 1 1 7 0 S t e r li n e f e k t if 1 1 . 0 0 — 1 1 . 2 0 D o la r c e li l e r 4 6 0 — 4 6 2 D o l a r e f e k t if 4 6 2 — 4 6 3 D o l a r S . T . 4 6 6 — 4 6 7 İ s v i ç r e F r . 1 0 9 . 5 0 — 1 1 0
BORSA HARİCİ ALTIN FİATLARI C u m h u r iy e t 3 9 . 6 0 — 3 9 . 7 0 R e ş a t 4 6 . 2 0 4 6 . 3 0 K e s a t E l g a z i 4 2 . 7 0 4 2 . 8 0 H a m it 4 0 . 7 0 4 0 . 8 0 V a h i t 3 9 . 2 0 3 9 . 3 0 A ziz 3 9 . 2 0 3 9 . 3 0 G u ld e n H o ll a n d a 3 3 . 0 0 3 8 . 0 0 İ n g i li z ' l i r a s ı 5 2 . 1 0 5 2 . 2 0 İ n g i li z V i k t o r y a 5 1 . 6 0 5 1 . 7 0 K a p o ly o n 4 0 . 7 5 4 1 . 0 0 B . H o r o z 4 1 . 2 0 4 1 . 4 0 İ s v i ç r e F r a n g » 4 1 . 0 0 4 1 . 2 5
KÜLÇE ALTIN FİATLARI
D e g u s s a 5 9 9 6 0 0 M e k s ik o 6 0 8 6 1 0 S t a n d a r t 5 9 6 3 9 7 Y e r l i ( 1 0 0 0 m m .) 5 9 6 5 9 7 ALTLN BEŞİBİRLİKLER C u m h u r iy e t 1 9 S . 0 0 2 0 0 . 0 0 R e ş a t 3 6 3 . 0 0 8 6 5 . 0 0 R e ş a t E l g a z i 3 1 0 . 0 0 3 1 5 . 0 0 H a m i t 2 9 1 . 0 0 2 9 2 . 5 0 A z iz 2 6 0 . 0 0 2 6 3 . 0 0 V a h i t 2 6 0 . 0 0 2 6 3 . 0 0 D . H . A . A ja n s ı
Denizcilik Bankasından
beklediklerimiz
Yazan: R ff
NOYAN
lT ’apitülâsyonlarm denizcilik kıs “■ minin, yani limanlarımız ara smda ecnebi vapurların yolcu veALTIN PİYASASI
Hafta başında yükselmeye baş layan altın piyasası hafta sonu na doğru düşüklük göstermiş tir.
Amerikan seçimlerini Cumhu riyetçi Partinin kazanmış olma sı ve altın stoklarımızda düşük lük olduğu havadisleri piyasayı yükseltmiştir. Halbuki durumun
aydınlanması üzerine, fiyatlar
birdenbire düşmeye başlamıştır. Altın karaborsası yapanların bu yüzden büyük zararlara uğradık lan bildirilmektedir.
Halen Reşat 46,30, Gulden
38,00, İngiliz 52,20, Külçe ise 5.92 liraya kadar düşmüştür. Al tın fiyatlarının daha da düşe ceği anlaşılmaktadır.
Ziynet altınlarına karşı ise
piyasada talep vardır.
eşya taşıma imtiyazının kalk masından beri yirmi yedi sene
gibi uzun bir zaman geçti Bu
müddet zarfında Seyrüsefain, A- kay, Denizyolları namları altın
da işliyen ve şimdi Denizcilik
Bankasının idaresine geçen ge milerimizin kıymetlerinde, tonaj larında ve işletmelerinde iyi iler lemeler oldu. Akdenizde ecnebi memleketlere giden gemilerimi zin her şeyinden herkes az çok
memnundur.
Fakat kendi sahillerimizde iş letilen gemiler ve onların idare tarzları ıstırap vericidir. Vâkıâ içlerinde gemisini ve personelini iyi idare eden kaptanlar varsa da bunlar azdır.
Öyle kaptanlar görülmüştür ki mürettebat ve yolcu ile geminin bütün idaresile hiç alâkadar ol mazlar. Kendilerini herkesten yüksek görürler, kamaralarile kaptan köşkü arasında kalırlar.
Halbuki bir kaptanın her şeyle alâkalanması ve yemek zamanları yolcularla beraber bulunması, salonlarda, güvertede onlarla ko nuşup gemisinin idare tarzından memnun kalıp kalmadıklarını an leması ne kadar iyi bir şey olur.
Kaptandan kastimiz süvari de nilen 1 inci kaptanlardır. Bunlar (Bin işçi bir başçı) ata sözünü u nutmamalıdırlar. Fakat onların bu vazifelerini yapıp yapmadıkla rını daima konrol etmeleri lâzım gelir. Bir âmir yalnız emir verir takip etmez alâkalanmazsa ma. ¡yetinin gevşek davrandıkları, işi benimsemedikleri her vakit gö rülen şeylerdendir.
Böyleleri ne kadar güzel, temiz gemilerde çalıştırılırsa çalıştırıl sınlar onu idarelerilc berbat bir hale getirirler.
Dununla beraber şunu da söyle
mek insaflı olur ki böyle
vaziyete düşmüş kaptanlar ve
mürettebat içersinde ilk zaman larda şevk ve arzu ile çalışmak istiyenlcr olmuş fakat sonraları halktan ve idareden gördükleri alâkasızlıklar, müşküller karşısın da nihayet (Çalışıyorum, uğraşı yorum kimse ehemmiyet vermi yor artık bevhudedir.) kanaatile meyus olarak isleri benimseme- | meğe başlamış olanlar da vardır.
Filhakika bu alâkasızlık has- j talığı sade gemilerin kaptan ve
: mürettebatlarında değil bütün
; devlet teşkilâtında, halkımızda
| da olduğu cihetle bu zincirleme I vaziyetin yeni bir ruh, yeni bir I zihniyet ile ıslahı, üzerinde duru | lacak en mühim işlerden biridir.
Bu yazımızdaki mevzu gemiler olduğu için diğer hususatı sonra ya bırakarak onlar üzerinde du ruyoruz.
Bir âmme müessesesi olan ve sahillerimizde yolcu taşımak hak kı yalnız kendisine verilmiş bulu nan Denizcilik Bankasının birin ci vaziftsi taşıdığı yolculara in san gibi muamele edilmesini te min etmektir.
Halbuki bugün herkes görü yor ve biliyor ki idare yalnız ka mara yolcularına - o da kısmen - bakar, güverte yolcularına hiç e hemmiyet vermez. Onların bulun dukları yerler acınacak bir hal dedir. Kışın ambarlara doluyor lar. Bir tarafta hayvanlar bir ta rafta insanlar pislik, koku içersin de yatarlar. Yazın güvertede gü neş ve yağmurun altında açıkta birbiri üstüne ve ekseriya hay vanlarla beraberdirler. Altlarına
serecek bir şeyleri olmıyanlar
kuru tahtalar üzerinde yatarlar. Dunların hallerini kaptanlar, kamara yolcuları bulunduk ları yerlerden seyrederler. İçle rinde acıyanlar da vardır. Fakat bir kısmı aldırmaz. Güverte ve ambardakiler de bunlara baka rak bazısı içinden bazısı da açık tan her şeyi söylerler. Kaptanla- rır, ellerinde kâfi derecede ten
T i c a r e t v e Z a h ir e B o r sa sı
8
.11.1952
— CumartesiBuğday Ofisin Dökme Kg. 28.83 Krş.
Mercimek kırmızı iç çuvallı » 53 »
Mercimek yeşil iç D 60 »
Nohut naturel » 35 »
Soya fasulyası » 49—49.5 »
Keten tohumu » 60 D
Ayçiçeği tohumu Dökme » 35.25 »
Fındık iç tombul » 191,5—196 »
Un 79/81 rand. 72 kİ. Çuvallı 2613—4000 D
Un 65/75 rand. 72 kİ. » 3215—3300 D
Razmol T) 14.5—17.62 »
Kepek » 14.5 D
Sadeyağ Siverek eritilmiş 1> 645 »
Tiftik naturel » 460—465 *
Sığır salamura kasap » 215 »
Koyun salamura hava kurusu * 263
Koyun salamura tuzlu kuru D 140—155 »
te yoktur ki güvertenin üzerine kapatsınlar.
Bazısı idareden çekindikleri
için hayvanları alıp yolcularla
beraber taşımak mecburiyetinde kalırlar. Bir kısmı da bu işi men faatlerinin temini için yaparlar.
Medenî bir millete yakışmıya- cak bu hallere idarenin şimdiye kadar nihayet vermemesi üzüle cek bir şeydir.
İdare madem ki yolcu taşımak
salâhiyetini kanunen üzerine
almış bir müessesedir. Bu işi
ya tamamile yapmalı ve yahut yapamıyorsa kanunda bir tadilât icra edilerek hususî teşebbüslere yolcu taşıma hakkı verilmelidir. Binaenaleyh idare yolcu taşıya cak gemilerine hayvan almamağı kat’î şekilde kararlaştırarak tat bik etmelidir. İdarenin elindeki gemiler buna göre tasnif ve tadil olunmalıdır.
D u esas kabul edildikten sonra
yolcu taşıyacak gemilerde
tadilât icra edilerek güverte yol cuları için üstü kapalı yerler ve yataklı ranzalar, hela ve duş ma halleri. yemek yerleri yaptırıl ması elzemdir.
Bunlardan başka düzelmesi i- cap eden hususlardan birisi de her vapurda mevcut doktorların vaziyetidir. Bunların bir kısmı maaşlarının azlığı ve hariçten vi zite parası temin edemediklerini ileri sürerek vazifelerini lâyıkiyle yapmamakta, yolcularla, geminin temizliği ile hiç alâkalanmamak fadırlar. Doktorların daima mu ayyen bir yerde bulunmaları ve oradan ayrılmaları halinde mü rettebattan birisini bırakarak ne rede olduklarını belirtmeleri ve
bu suretle her tarafta (Doktor
nerede?) diye kendilerini arat
tırmamaları lâzımdır. Halbuki
simdi bir çok gemilerde görülen ler bunların aksidir. Doktor aran dığı zaman bulunmaz. Kamaralar da böcekler, fareler vardır. Çar şaflar ve saire kirlidir. Yataklar fpnadır. Helâler temiz değildir. Güverte yolcularının bulunduk ları yerler pislik ve koku içer sindedir.
Mürettebatın yemekleri de iyi değildir. Bunların elbiseleri yek-
nasak olmamakla beraber pej
mürdedir.
Acentelere gelince: Bunların çoğu eski zihniyetlerini hiç de ğiştirmemişlerdir. Menfaatlerin den başka hiç bir şey düşünmez ler. Kamara biletlerini muayyen bir zaman içersinde ve sıra ile
vermiverek istediklerine tahsis
ederler. Yüklere dc aynı muame leyi yaparlar. Yine acenteler ka
mara bulunmayınca haddinden
fazla salon bileti verirler. Salon
ve kamara ücretleri arasında
fark olmadığı halde kaptanlar sa lon yolcularını boşalan kamarala ra yerleştirmezler. Fakat beri ta rafta mürettebat ve saire yer lerini böyle yolculara para mu kabilinde tahsis etmekten çekin mezler. Salonda yatan yolculara hiç olmazsa bir battaniye ve bir
yastık verilmesi icap ederken
bunları da vermezler. Yolcular öteden beriden para ile temin e- derler.
Dunlardan başka sahillerimizde işliyen her gemide projektör ve radar bulunması her bakım dan lâzım iken bir kısım gemiler de bunlar da yoktur.
Yine idareden beklenilen şey lerden birisi de. Şehir içi vapur
larında da görülen, haddinden
fazla yolcu almanın, pisliğin, mef rıışat eskiliğinin, gecikmelerin ve sair alâkasızlıkların da gideril mesidir.
Hülâsa gemilerimizin pek ço
ğu tam mânasile bakımsızdır.
Bunları görmek için merkezdeki alâkalıların kendilerini hissettir-1 meksizin bir yolcu gibi dolaşma larını ve her geminin her zaman ve her hususta sıkı bir teftişe tâbi tutulmasını ön plâna alma lıdır.
GENERAL ALİ FUAT EEBESOY*
G a rp
cephesi
Üç
ay
gibi kısa ve buhranlı bir zamanda kendi vasıta ve
salâhiyetlerimizle teşkil ettiğimiz ordu, disiplinli, tâlim
görmüş, her nevi harekete kabiliyeti olan bir ordu idi
— 249 — Arkadaşlarımın Fedakârlıkları Sayesinde
Ş
imdi tekrar garp cephesinedönüyorum. Cephe kuman danlığına tayin edilip, fiilen
vazifeye başladığım temmuz
ayından ekime kadar geçmiş
olan üç ay gibi buhranlı ve
kısa bir zamanda yalnız kendi vasıta ve salâhiyetlerimizle kü çük bir ordu teşkil etmiştik. Bu ordu, hakikaten disiplinli, talim görmüş, her nevi hare kete kabiliyet ve iktidarı olan bir ordu idi. Bu hususta bana değerli yardımlarda bulunmuş olan cephe kumandan vekili Di yarbakırlı Kâzım (rahmetli Ge neral Kâzım İnanç) Paşa, dev
let demiryolları umum mü
dürü miralay Behiç (eski Na- fia Vekili ve Paris büyük el çisi sayın Behiç Erkin), cephe
erkânı harbiye reisi binbaşı
Saffet (Maarif ve Milli Mü
dafaa Vekili rahmetli Saffet Arıkan), etkânı harbiye reis vekili binbaşı Muzaffer (sayın emekli Orgeneral Muzaffer Er- güder) Beylerle kolordu, grup ve fırka kumandanlarile mai yetlerinin hizmet ve fedakâr lıklarını burada tebarüz ettir meği bir borç bilirim.
Yerli top kaması Yapılması
D ir taraftan yeni orduyu teş-
* * kile uğraşırken, diğer ta
raftan da onun esliha ve topça olan noksanlarını ikmale çalış mıştık. Bu meyanda Türk ka biliyet ve kudretine parlak bir misal olan bir hâdiseyi anlat madan geçemiyeceğim. Eskişe hir esliha ve mühimmat depo sunda kamaları İngilizler ta rafından alınmış her cinsten toplar vardı. Yeni teşekkül e- den fırkalarımızın topçuya o- lan ihtiyacı çoktu. O sırada Es kişehirde mükemmel bir şi mendifer atölyesi de mevcut tu. Topçu mütehassıs zabitle rimizle atölyede bulunan kıy metli ustabaşılarımız başbaşa vererek bu atölyede toplarımı za kama yapabilirler mi diye düşünmüştüm. Mütalâamı cep
Garp cephesi kumandan vekili Diyarbakırlı Kâzım Paşa he topçu kumandanı miralay
Galip (rahmetli General Galip Tekok) Beye de söylemiştim. Galip Bey bu mühim işi üze rine almıştı. Kendisinin neza
reti altında bazı mütehassıs
topçu zabitleri ile atölyenin
ustabaşılarından Eşref (eski
Ankara milletvekili Eşref Bey) ve arkadaşlarının gayretleri sa yesinde kamaların evvelâ a- ğaçtan birer nümuneleri yapıl mıştı. Bu nümunelere göre a- tölyede şimendifer rayları eri tilerek kamalarının asıllarının dökülmesine muvaffakiyet hâ sıl olmuştu. Yapılan atış tec
rübelerinde bu kamalar hiç
bir arıza göstermemiş vö bu cins kamalı toplar kurtuluş sa vaşlarının sonuna kadar mü kemmel bir surette kullanıl mıştı. Bu işin başarılmasında gayretleri görülen bütün arka daşları şükranla yâd etmeği bir vazife bilirim.
Garp cephesinin 1920 yılı Ekim ayındaki kuruluşu
1 920 yılı ekim ayında garp cephesinin kuruluşu şöyle idi:
1 — Birinci, 32 nci ve 143 üncü piyade alayları ile dört toplu sahra, dört toplu cebel
ve iki toplu obüs bataryasın dan ve bir süvari bölüğünden
müteşekkil, süvari kaymaka
mı Atıf Bey kumandasında 24 üncü piyade fırkası.
2 — Yetmişinci, 126 ve 127
nci piyade alaylarından ve
dört toplu sahra, iki toplu ce bel ve iki toplu obüs batarya sından ve bir süvari bölüğün den müteşekkil, erkânı harp
kaymakamı Arif (Eskişehir
milletvekili maslûp Arif Bey) Bey kumandasında 11 inci pi yade fırkası.
3 — Yüz seksen dokuzuncu, 190 ve 159 uncu piyade alay larından biri dört ve diğeri iki toplu iki sahra bataryasın dan ve bir süvari bölüğünden müteşekkil kaymakam İzzettin Bey kumandasında 61 inci pi yade fırkası.
4 — Altmış sekizinci, 69 ve 31 inci piyade alaylarından ve biri dört toplu cebel, diğeri iki toplu sahra bataryasından ve bir süvari bölüğünden mü teşekkil erkânı harp binbaşısı Ömer Hâlis (eski İstanbul ku mandanı General Ömer Hâlis Bıyıktay) Bey kumandasında 23 üncü piyade fırkası.
5 — Otuz yedinci, 39 uncu ve Denizli millî piyade alayla rından, iki toplu sahra ve iki toplu cebel bataryalarından ve bir süvari bölüğünden müte şekkil erkânı harp kaymakamı Nâzım Bey kumandasında 57 nci piyade fırkası:
Bu fırkalarda birer istihkâm bölüğü ile birer de muhabere
takımı teşkil edilmişti. 6 — Yüz yetmiş altı ve 135 inci piyade alayları ile üç tos lu bir cebel bataryasından mü teşekkil erkânı harp kaymaka mı Hayri Bey kumandasında mürettep fırka.
7 — Ön dört ve 3 inci süva ri alaylarından müteşekkil sü vari kaymakamı Suphi Bey ku mandasında birinci süvari fır kası.
Elli yedinci piyade fırkası ile mürettep piyade fırkası ve birinci süvari fırkası merkezi Konyada bulunan erkânı harp miralayı Fahrettin (sayın Ge neral Fahrettin Altay) Beyin 12 nci kolordusuna bağlanmış tı. (Devamı var)
KRETONLAR
PERDELİK
♦ ♦TULLER
DEKORASYON MAĞAZASI
B E YO GLU: 1 3 53 • TEL. 4 0 3 4 5
Ç A N A K K A L E
A B İD E S İN E
YARDIK
L i s t e : 21
Lira Genel Kurmay Başkanlığı daireleri ...Rum cemaati (ikinci vardım) ... Gene! Kurmay İstihkâm dairesi ... Kara Kuvvetleri Komutanlığı ... İstanbul Deniz Birlikleri Garnizonu ...
Ankara Merkez Komutanlığı ...
İstanbul Hukuk Fakültesi ...
Ankara Zırhlı Birlikler Okulu ...
Burdur Belediye Başkanlığı ...
Harp Okulu ... Beyazıt ilkokul öğretmenleri ... Ankara Müzika Okulu ... İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü memurları Gedikli Shh ve Teknik okulu ...
Sağlık İşleri müdürlüğü ...
Ankara Muhafız Kıtası K...
Beyoğlu Tahsil şubesi ...
İst. Lev. Amirliği Muayene heyeti Sb.ları „
Taksim Tahsil şubesi ...
Eminönü Emniyet Amirliği memurları ...
Abbas Erluran ... Ahlat’tan Yusuf Ziya Özdemir ...
120.983 21 770 26 1.500 134 324 50 1.167 12 88 50 304 15 245 50 100 375 10 23 50 35 67 31 40 25 300 13 50 110 7 50 80 15 25 |67 noo 7 4
ŞUTUM, AR
fäHmsm
İM
CÜMHÜRİYET
KOLAY VE ZORNadir Nadi Bakanlar arasın daki değişiklikler münasebeti- le yapılması çok kolay bir ta kım basit işlere bugüne ka dar hâlâ teşebbüs edilmediği ni söylüyor, diyor ki:
Hukuk devleti mefhumu,
muhalefet yılları boyunca De
mokrat Partinin âdeta şeref
bayrağı halinde idi. Atatürk inkılâplarının bir an ortadan kalktığını düşünmek ise Türki yeyi Kâşânivari bir idarenin kucağında görmekten farksız dır. Hukuk devleti kurulma yan bir yerde rejim, iş başın da bulunanların hayatına ve onların ruhî vaziyetine daya nıyor demektir. İnkılâpların sarsılması da doğrudan doğru
ya demokrasiyi tehdit eden
bir tehlikedir. Bu şartlar altın
da, şimdiye kadar başarılan
işlere rağmen aydın vatandaş ların kaygusunu yersiz sayma mak gerektir.
Yeni değişikliklerden sonra tazelenmiş bir kadro ile üçün cü çalışma yılına girecek olan Demokrat hükümet, yukarıda kısaca işaret ettiğimiz hukukî ayarlama hareketlerine girişe
cek midir? Bütün dileğimiz
bu sorunun vakında fiiliyat ile müsbet şekilde cevaplandırıl dıüıtia sahı't olmaktır.
YENİ İSTANBUL
BAKANLIKLARHabip Edip - Törehan
Bakanlıklarda yapılan deği
şikliklerden bahisle diyor ki: «Bizim siyaset, idare ve hat tâ hususî hayatımızda görene ğe çok bağlı ve muhafazakâr bir zihniyetimiz vardır. Onun
için memleketimizde büyük
bir inkılâp olan Cumhuriyet kurulduğu zaman bile eski Ba bIâli idaresinden bir çok nü- muneler aldık ve idare sistemi mizin esaslarını ondan ayıra madık. Halbuki yeni zamanlar, yeni düşünceler bir çok yeni liklere lüzum göstermektedir.
Bu sebepten şimdiye kadar
elde edilen tecrübeleri gözö- nüne alacak olursak memle ketin esas dâvasını teşkil e- den işlerde mütevazi bir teş kilâtla bürokrasiye kapılmaya
rak Bakanlıklar kurmaklığı
mız hükümet Reisinin işlerini çok kolaylaştıracak ve mem leket idaresinde bir takım ye m. bugünkü vaziyete göre Ba Bu düşüncelere dayanarak idare makinemizin yeni vazi yetlere göre değiştirilmesi, ka bine azalıklarını vücude geti ren Bakanlıkların arttırılmasi- nr, bugünkü vaziyete göre Ba kanların değişmesinden daha önemli buluyor ve er geç bu emellerimizin de bir gün
ta-hakkuk edeceğini ümit ediyo ruz.»
YENİ SABAH
ŞÜPHE VETEREDDÜT DEVRİ
Yeni Sabah kabinenin ala cağı şekil ile mukadderatının hâlâ şüphe ve tereddüt mev zuu olduğunu söylüyor, yarın dan emin olmıyan bir kimsenin u»un vadeli sorumlulukları üze rine alamıyacağmdan bahisle diyor ki:
Baksanıza, Amerikada Cum hurbaşkanı seçimleri başlama dan evvel bile, Demokrat ikti dar meflûç bir hale geldi. Bü tün işler durdu. Hem yalnız
Amerika işleri değil, bütün
dünyanın ehemmiyetli dâvala rı asıntıda kaldı. Ne Kore işi, ciddiyetle ele alınabiliyor, ne Birleşmiş Milletlere kuvvetli
simalar iştirak ediyor. Her
kes Amerika Cumhurbaşkanı seçimlerinin sonunu bekliyor. Bu anlaşılır anlaşılmaz İngi liz Dışişleri Bakanı Eden der
hal Amerikaya koşmak lü
zumunu duydu. Şuman’m da da onu takip edeceğine şüphe
yoktur .Sayın Menderes de
bütün, sallamalardan sonra
kat'î kararını vererek kabi
nesine nihaî çehresini verse ve artık bu ekiple yol alaca
ğım dese, hem kendi arka
daşlarına. hem bütün memle- ı-«ı«> Vnı-nır verecektir.
T a h a T o ro s A rşivi