• Sonuç bulunamadı

İz bırakanlar:Muhsin Ertuğrul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İz bırakanlar:Muhsin Ertuğrul"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m

u

h

si

n

e

rt

u

ğr

u

l

(2)

Jübiuy

rolstoy

ie

uayıovıg

lzae

orm

btemDeck

Wi

uis Aragon Pa$J§t

eviç Gogol

Y aşar JC

Aziz Nesin

Halide Edi

g A m adeus ^Mozaj

Ludvi

Piyotr İtyiç Çayteovski Elvi

Beatles

tih Sulta

eyma:

İn J.]

r

eymı

Ruhi Su

^ e h m ç t

J^anuni

Sulta

siapolytm Bonapart Abraha

Cennedy Adolf H itler^M .

sm et İnönü ^.dnan M ender

Demirel

Turgut ÖZ«i

Mohandas K aram çand Gandhi

/ladim ir İliç Ulyanov Lenin

Mao Zedon

ıVinston Churchill

Charlçs De Gaull

ürnesto Che Guevera

Mussolini Benit

kelson M andela

Karl Marks Jean Pat

iatmi

Celaleddin Rumi Charli

W ikjfe

#

Akira Kurosav

Ym naz Gütıey

Federio

n --- - »

d<

ınceı

(3)

muhsin

ERTUGRUL

5

TİYATROYA ADANAN BİR ÖMÜR

9

OYUNCU VE YÖNETMENLİKTEN

TİYATRO YÖNETİCİLİĞİNE

12

MUHSİN ERTUĞRUL’UN SİNEMACILIĞI

13

TİYATRO ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ

15

MUHSİN ERTUĞRUL’UN YÖNETTİĞİ

BAŞLICA FİLMLER

YAYINLARI

iz bırakanlar

Yayı ncı: Hürriyet Gaze te ci l ik ve M a t b aa cı l ık A.Ş.

İmtiyaz Hakkı Sahibi: Mehmet Ali Ya lç ındağ

Yayın Y önet meni: Hulusi Oran

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Haşan Kılıç

S a na t Yönet meni: Mu st af a Can

Genel Koordinasyon: Pınar Demiral

Basım Yeri: Boyut Mat b aa cı l ık A. Ş. Tel: ( 0 2 1 2 ) 6 2 9 5 3 0 0

(4)

ERTUGRUL

Türkiye’de çağdaş anlamda bir

tiyatro anlayışının yerleş­ mesi ve kurumlaşması için

çalışanların başında Muh­ sin Ertuğrul gelir. Tiyatro­ nun bir eğlence değil, kit­ lelerin eğitilmesinde ya­ rarlanılan bir kurum oldu­ ğu anlayışını savunan

Muhsin Ertuğrul, yıllar­ ca tiyatro sanatına oyuncu, çevirmen, yö­ netmen ve yönetici ola­ rak hizmet etmiştir. Batı tiyatrosundaki yenilikleri (yorum, sahne tekniği, yö­

netim vb) Türk tiyatro­ sunda da uygulamaya

koymuş, tiyatronun İs­ tanbul dışındaki şehirle­ re yayılmasına katkıda bulunmuştur. Sinemayla da yakından ilgilenen Muhsin Ertuğrul, Türk sinema tarihinde “tiyat­ rocular dönemi” olarak

(5)

adlandırılan ilk evreye de damga­ sını vurmuştur. Muhsin Ertuğrul, tiyatroya oyuncu ve yönetm en olarak 40 yıl (1910-1950), yönetici olarak da 26 yıl (1950-1976) hiz­ mette bulunmuştur. Bu sürede ti­ yatro meslek okulunun açılm ası­ na öncülük etmiş, Devlet Tiyatrosu ve Operası’nm kurulup gelişmesi­ ne katkıda bulunmuş, ilk kez bir tiyatro dergisinin yayımlanmasını gündeme getirmiş, çocuk tiyatro­ larının sürekliliğini sağlamış, yerli tiyatro yazarlarını özendirmiş, halkı tiyatroya çekecek bazı yön­ temler geliştirmiştir.

Muhsin Ertuğrul, 1919-1953 yılları arasında 30’dan fazla filme yönet­ men olarak imzasını atmıştır. Si­ nemayı tiyatronun ardında ikinci bir iş olarak gören Muhsin Ertuğ- rul’un filmlerinin çoğunu yabancı kaynaklardan yapılmış uyarlama­ lar oluşturur. Yerli konuları işleyen filmleriyse Batı sineması etkisiyle gerçekleştirilmiştir.

T İ Y A T R O Y A A D A N A N

B İ R Ö M Ü R

Muhsin Ertuğrul, 5 Mart 1892 tari­ hinde İstanbul’da doğdu. Hariciye Nezareti veznedarlarından Hüse­ yin Hüsnü Bey’in, Alman asıllı ikinci eşi Fatma Dilruh’tan olan al­ tı çocuğunun en küçüğüydü. Te­ feyyüz Mektebi’nde, Darüledep’te, Soğukçeşme ve Toptaşı rüştiyele­ rinde, Mercan İdadisi’nde okudu. Babasıyla birlikte izlediği meddah, karagöz, ortaoyunu ile Osmanlı Dram Kumpanyası temsilleri onda tiyatro merakı uyandırdı.

Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmeni Muhsin Ertuğrul, daha çok Türk tiyatrosunun gelişmesin­ deki öncü çalışmalarıyla modern Türk tiyatrosunun kurucusu ola­ rak tanınır.

Burhanettin (Tepsi) Kumpanya­ sın ın Erenköy’de sahneye koydu­ ğu Sherlock Holmes oyununda “Bop” rolüyle sahneye ilk adımını attı (30 Nisan 1910). Reşat Rıdvan

(6)

ve Burhanettin beylerin sahibi ol­ duğu Odeon Tiyatrosu’nda “Sah- ne-i Milliye-i Osmani” adı altında oynadıkları Dreyfüs, Othello, Gül- nihal, Mürebbiye, Haydutlar ve da­ ha başka oyunlarda çeşitli rollere çıktı. Muhsin Ertuğrul, tiyatro oyunculuğu yaptığı ailesi tarafın­ dan öğrenilince evden ayrıldı; bir daha da dönmedi.

Muhsin Ertuğrul 1911 yılında, Vah- ram Papazyan ve İstanbul’a gelen Fransız topluluklarının etkisiyle, tiyatro görgüsünü geliştirm ek üzere Paris’e gitti. Çeşitli Fransız topluluklarını, ünlü oyuncuları (bu arada uzunca bir süre etkisinden kurtulamayacağı Mounet-Sully’yi) ve Paris’e gelen Rus topluluklarını izleme fırsatı buldu. 1912’de İstan­ bul’a döndü. Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları adı altında bir toplu­ luk oluşturarak Hamlet’i sahnele­ di; hem oyunu yönetti, hem de bu oyunda Laertes rolünü oynadı. 1913 yılında yeni bir topluluk ku­ rarak Eugène Brieux’nün Simone, P. Autier’nin Fener Bekçileri, Mark TWain’in Şikago Çiftçisi adlı oyun­ larını yönetti. Bu arada Şehzade- başı’nda bir sinema salonu kirala­ dı; orada film gösterdi, oyunlar oy­ nadı. Birkaç ay sonra gene Paris’e gitti. İlk yayımlanan tiyatro yazısı­ nı Şehbal dergisine Paris’ten gön­ derdi (23 Kasım 1913). Jacques Co­ peau ve André Antoine’ın çalışm a­ larını yakından izledi.

1914 yılında İstanbul’a döndü. Er­ tuğrul Muhsin ve Arkadaşları adlı

yeni bir topluluk ile H. Bernstein’m La Griffe’ini Fahişe, E. Brieux’nün Le Bercaeu oyununu Büyük Hata adıyla Türkçe’ye uyarladı ve sah­ neledi. Bu arada “Darülbedayi-i Os- m ani”nin kuruluş çalışmaları Re­ şat Rıdvan Bey tarafından başlatıl­ mıştı. Darülbedayi’nin sınavlarını kazanan Muhsin Ertuğrul, öğrenci olarak girdiği bu kurumda, kısa sü­ rede yardımcı öğretmenliğe getiril­ di. 1915 yılında Darülbedayi’nin devamlı temsil kadrosuna alındı.

1916 yılında Çürük Temel ve Hisse- i Şayia’daki oyunlarıyla ilgiyi topla­ dı. Aynı yıl izin alarak Berlin’e gitti; film stüdyolarında, tiyatro toplu­ luklarında figüranlık ve sahne işçi­ liği yaptı; provaları izledi. Alman tiyatro adamı Albert Basser- m ann’ın etkisiyle H. İbsen ve A. Strindberg’in oyunlarını inceledi. Max Reinhardt’la tanıştı, onun ça­ lışmalarını izledi.

6

T ep e ba şı T iy a tr o su ’n d a bir prov ay ı iz le rk e n

(7)

1917’de Tahsin Nahit’in Bir Çiçek İki Böcek adlı uyarlamasını, H. Fahri Ozansoy’un Baykuş adlı manzum dramını, Fİ. Kistemaec- kers’ten uyarladığı Uçurum’u sah­ neledi ve bunlarda rol aldı. Ağus­ tos ayında izin alarak yeniden Ber­ lin’e gitti. 1918’de İstanbul’a dön­ dü. Edebi Tiyatro Heyeti adında bir Özel topluluk kurdu, Ramazan ayı boyunca tem siller verdiler.

Muhsin Ertuğrul 1919 Ağus- tos’unda kurulan Beyoğlu Musiki

Akademisi’ne estetik, mimik ve inşat dersleri vermek üzere çağ­ rıldı. Darülbedayi’ye döndü. Oyun seçim indeki anlaşm azlıklar ve yönetim deki karşıklıklar ned e­ niyle kısa süre sonra bu kurum­ dan ayrıldı.

1921 yılında Darülbedayi’ye bu de­ fa rejisör olarak girdi. Harap Yurt, Karanlık Kuyu oyunlarını yönetti. Önemli roller oynadı. Tiyatro yö­

netiminin ve konu seçiminin sa­ natçılara bırakılması yolundaki is­ teklerine yönetim tepki gösterdi ve Behzat Haki (Butak), Emin Beliğ, Ercüment Behzat (Lav) ve Onnik Binem eciyan’la birlikte Darülbe- dayi’den çıkarıldılar. Almanya’ya, sonra Avusturya’ya gitti. Strind- berg’in Baha’sını (Fadren) ve Kiste- m aeckers’in Sürgün adlı oyununu Kasırga adıyla Türkçe’ye çevirdi. Shakespeare’in Othello’sunu sah­ neye koydu. Leonid Andreyev’in

Misly adlı eserini İhtilal adıyla Türkçeye aktardı. 1924-1925 tiyatro sezonunda yine Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları ad­ lı bir topluluk ku­ rarak Şehzadeba- şı’ndaki Ferah Ti- yatrosu’nda çeşit­ li oyunlar sahne­ ye koydu. Türk ti­ yatrosunun en ilerici ve en sa ­ natsal evrelerin­ den birini oluşturan bu dönemde yerli yazarlara, takım oyunculuğu­ na, işbölümüne önem verilen ör­ nek bir çalışma düzeni gerçekleş­ tirildi. Türkiye’de ilk defa öğrenci­ ler için indirimli matineler bu dö­ nemde düzenlendi, tiyatro bilgisi veren ücretsiz broşürler dağıtıldı. Parasızlık nedeniyle beş ay sonra dağılan bu topluluk, bu süre içinde 23 değişik oyun sahneledi.

(8)

Muhsin Ertuğrul, topluluğun da­ ğılmasından sonra Sovyetler Bir­ liği gezisine çıktı. Sovyet Eğitim Komiseri Lunaçarski ile tanıştı. Moskova’da bütün tiyatrolara gir­ me izni aldı. Stanislavski, Nemi- roviç-Dançenko, Tayrov, Meyer- hold, Ayzenştayn ve yazar Tretya- kov’la tanıştı. Onların çalışm ala­ rına katıldı.

1927’de Darülbedayi’nin sanat yö­ netmenliği görevini üstlendi. Sah­ ne çalışmalarını

düzen altına alan yönetm en­ likler hazırladı ve uygulamaya koydu. 1949’da Devlet Tiyatro- su ’nun genel m ü d ü r l ü ğ ü n e getirilinceye ka­ dar sürdürdüğü ç a l ı ş m a l a r l a , D a r ü l b e d a y i tam bir şehir ti­ yatrosu kimliği kazandı. Prova­

ların disiplin altına alınması, titiz oyun seçimleri, oyunların tam sa­ atinde başlaması, izleyicilerin uy­ garca oyun izlemeleri bu dönemde Türk tiyatrosuna yerleşti. Seyirci­ lerin tiyatro kültürünü geliştirmek amacıyla Nisan 1930’dan başlaya­ rak düzenli program dergisi ya­ yımlanmaya başladı. Dergi daha sonra adını Türk Tiyatrosu olarak değiştirdi. 1927’de kurulan Sanayi - i Nefise Birliği’nin (Güzel Sanatlar

Derneği) Tiyatro Bölümü başkanlı­ ğına getirildi. 1928’de Darülbedayi sanatçılarıyla başarılı bir Kahire turnesi yaptı. Amerika gezisine çıktı. Orada tem siller verm ekte olan Japon No Tiyatrosu ünlü sa­ natçısı Miçuri Toyama’dan çok et­ kilendi.

1930’da Tiyatro Meslek Okulu’nun açılmasına öncülük etti. Daha son­ raları Belediye Konservatuvarı’na dönüşecek olan bu okulda öğret­

menlik yaptı. Tiyatro sanatına kat­ kıları için 1931’de Almanya’da Go- ethe Madalyası verildi. 1933’te Behzat Butak’m jübilesini yaparak Türkiye’de jübile geleneğini de Muhsin Entuğrul başlattı.

1934’te Joseph Marx’m başında bulunduğu Belediye Konservatu- varı’nda ders vermeye başladı. Kurmayı tasarladığı çocuk tiyatro­ su konusunda incelem eler yap­ mak üzere Moskova’ya gitti.

(9)

iz bırakanlar

yet Çocuk Tiyatrosu’nun kurucusu Natalya Satz ve Profesör Arkin’le görüştü. Stanislavski’yi Ankara’da kurulacak Devlet Konservatuva- rı’nda danışmanlık etm esi için da­ vet etti. Stanislavski’nin benim se­ diği bu çağrı çeşitli nedenlerle ger­ çekleşemedi.

1935-1936 sezonunda İstanbul Şe­ hir Tiyatrosu’nda Türkiye’deki ilk düzenli çocuk oyunlarını başlattı. Gençliğe yönelik öğrenci m atine­

lerinde klasik tiyatro eserlerini ve Türk yazarların oyunlarını tanıtıcı temsiller verdirdi. Cari Ebert’in ge- tirtilmesiyle kurulan Ankara Dev­ let Konservatuvarı’nda tiyatro öğ­ retm eni olarak göreve başladı. 1938’de Ebert ile anlaşmazlığa dü­ şerek bu görevinden ayrıldı. 1940’ta Emekli Sahne Sanatkârları Derneği’nin kurulmasına öncülük etti.

1941’de Ankara Devlet

Konserva-tuvarı’nda yeniden sahne dersleri­ ne girmeye başladı. 1943’te eşi ti­ yatro sanatçısı Neyyire Neyir’i kaybetti. 1946’da İngiltere’ye gitti. Bir bale okulu kurulması için İngil­ tere Kraliyet Balesi yöneticisi ünlü koreograf Ninette de Valois’nın İs­ tanbul’a çağrılması için girişimler­ de bulundu. Paris ve Berlin’deki ti­ yatro çalışmalarını izledi.

OYUNCU VE YÖNETMENLİKTEN TİYATRO YÖNETİCİLİĞİNE

Eline geçen her türlü maddi imkâ­ nı ve fırsatı Türk tiyatrosunun ge­ lişmesi ve halka ulaştırılması yö­ nünde değerlendiren başka bir ti­ yatro adamı yoktur.

Muhsin Ertuğrul, 1947 yılında

(10)

W

/S\

Rusya’da çevirdiği “Spartaküs" film inden (1926)

nüz kurulmakta olan Devlet Tiyat- rosu ’nun çekirdeğini oluşturan Tatbikat Sahnesi’nin yönetimini üstlendi. Bir yıl önce onun öncülü­ ğünde temeli atılan İstanbul Açık- hava Tiyatrosu, Muhsin Ertuğ- rul’un sahneye koyduğu Kral Oidi- pus’la açıldı. Ankara’da Tatbikat Sahnesi’nin dekor deposunu tiyat­ ro salonuna dönüştürerek Küçük Tiyatro’yu açtı. Devlet Tiyatrosu düzenli temsillerine bu sahnede başladı.

Devlet Tiyatrosu genel müdürlü­ ğüne atandı. Devlet Tiyatrosu ve Operası gösterileri için yüzde 25 indirimli bir memur abone karne­ si sistemi kurdu. İzleyici sayısını giderek arttırdı. Cevat Fehmi Baş- kut, Ahmet Kutsi Tecer, Oktay Ri- fat, Melih Cevdet Anday, Sabahat­ tin Kudret Aksal, Turgut Özakman, Nâzım Kurşunlu gibi yeni yazarla­ rı tiyatroya kazandırdı. 1 Ekim’de Büyük Tiyatro’yu resm en açtı.

Hem İstanbul hem Ankara’da J. B. Priestley’in Bir Komiser Geldi adlı oyununu sahneledi. Bu oyunda oynadığı Müfettiş rolüyle sahne­ lerde son defa göründü.

1951’de Milli Eğitim Bakanı’mn tu­ tumuna kızarak istifa etti. Yapı ve Kredi Bankası’nın çağrısıyla Be- yoğlu’nda Cumhuriyet döneminin en ilginç özel tiyatrolarından olan

10

Ş e h ir T iy a tr o su ’nd a k i ça şm a o d a n d a

(11)

iz bırakanlar

Küçük Sah n e’yi kurdu. Burada Münir Özkul, Mücap Ofluoğlu, Şükran Güngör, Sadri Alışık, Lale Oraloğlu, Altan Karındaş, Kâmu- ran Yüce, Cahit Irgat, Haldun Dor- men, Nur Sabuncu gibi genç sa­ natçılarla Fareler ve İnsanlar, Kan­ lı Düğün, On İkinci Gece, Babayiğit, Godot’yu Beklerken gibi seçkin oyunlardan oluşan bir repertuvar tiyatrosunu gerçekleştirdi.

1954’te ikinci defa Devlet Tiyatrosu ve Operası Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Ankara’da Üçüncü Tiyatro

ve Oda Tiyatrosu’nu hizmete açtı. Bölge tiyatroları yasa tasarısı üze­ rinde çalışırken Adana Şehir Tiyat­ rosu, İzmir Devlet Tiyatrosu ve Bursa Ahmet Vefik Paşa tiyatroları­ nın açılmasını sağladı. 1958’de yö­ netimle anlaşmazlığa düşerek ge­ nel müdürlük görevinden gene ay­ rıldı. 1959’da İstanbul Şehir Tiyat­ roları başyönetmenliğine getirildi.

1966 Şubat’ma kadar sürdürdüğü bu görev döneminde çoğu yurtdı- şmda tiyatro öğrenimi görmüş olan Tunç Yalman, Şirin Devrim, Engin Cezzar, Genco Erkal, Beklan Algan, Ayla Algan, Nüvit Özdoğru, Güngör Dilmen, Hamit Akmlı, Zih­ ni Küçümen, Çetin İpekkaya, Do­ ğan Aksel, Duygu Sağıroğlu, Mengü Ertel gibi sanatçıların Şehir Tiyat­ rolarında yönetici görevlere geti­ rilmelerini sağlayarak çalışmalara büyük bir dinamizm kazandırdı. Kadıköy, Fatih, Üsküdar ve Zeytin- burnu semt tiyatrolarını hizmete açtı. Rumeli Hisar’mda yaz dö­ nemlerinde temsiller verecek bir açıkhava tiyatrosu da onun çabala­ rıyla faaliyete geçirildi. 1966’da Şe­ hir Tiyatroları ile repertuvar konu­ sundaki görüş ayrılığına düştü; Be­ lediye Meclisi, başyönetm enlik kadrosunu kaldırınca açıkta kaldı. Federal Almanya ve İspanya’daki tiyatro eğitim yöntemlerini incele­ meye gitti. 1967’de İstanbul Üni­ versitesi İktisat Fakültesi Gazeteci­ lik Enstitüsü’nde tiyatro eleştirisi, LCC Tiyatro Okulu’nda sahne çalış­ maları dersleri verdi.

1969’da Muhsin Ertuğrul’a Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Araştırmaları Ens- titüsü’nce törenle şeref üyeliği bel­ gesi verildi. 23 Aralık -1 2 Ocak 1970 arasında 60. sanat yılı büyük prog­ ramlarla kutlandı. 1974’te Şehir Ti- yatroları’nm başına yeniden, genel sanat yönetm eni olarak atandı. Genç yönetmen, oyuncu, yazar ve

(12)

dekorcularla işbirliğini sürdürdü. Yedikule Zindanlan’nda bir açık- hava tiyatrosu açtı. Tepebaşı’nda bulunan Şehir Tiyatroları Maragoz- hanesi’ni Deneme Tiyatrosu’na dö­ nüştürdü. Gültepe ve Bayrampaşa tiyatrolarını açtı. Gezginci bir tiyat­ ro topluluğu kurarak İstanbul’un çeşitli yerlerindeki kahvehanelerde temsiller verdirdi. 1975’te sırasıyla Berlin’e ve Paris’e gitti. Çeşitli tiyat­ rolardaki yeni oyunları ve sahne tasarımlarını inceledi. 1976 yılı Ni­ san ayı sonların­

da “yerinden yö­ netim ” konusun­ da çıkan tartış­ malarla tiyatroda artan iç gerilimi bir demokratik­ leşm e hareketi olarak görmediği­ ni bildirerek, gö­ revinden ayrıldı. 1979 yılında Ege Üniversitesi Se­ natosu tarafın­ dan Muhsin Er-

tuğrul’a Türk tiyatrosu ve sinem a­ sına yaptığı hizmetlerden dolayı “fahri doktor” sanı verildi. 23 Ni- san’da İzmir’de düzenlenen törene hasta olarak katılan Muhsin Er- tuğrul, çok kısa bir süre sonra, 29 Nisan 1979’da İzmir’de öldü.

M U H S İ N E R T U Ğ R U L ’ U N S İ N E M A C I L I Ğ I

Muhsin Ertuğrul, sinemaya çokluk bir tiyatrocu gözüyle bakmıştır. Za­

ten, sinema onun için genellikle yaz tatillerini değerlendiren bir yan işti. Çeşitli tarihlerde Alman­ ya’da ve SSCB’de sinema sanatını inceleyen, filmler yöneten Muhsin Ertuğrul’un sinemacılığında bun­ ların etkileri yoğun olarak görüldü. Muhsin Ertuğrul, Türk sinem asın­ da birçok “ilk”in başlatıcısıdır: İlk tarihi film, ilk sesli film, ilk renkli film, Türk kadınının ilk kez film­ lerde oynaması, vb.

Muhsin Ertuğrul’un ilk önemli

film lerinden biri Ateşten Göm- lek’tir (1923). Halide Edip’in (Adı- var) aynı adlı romanından sinem a­ ya aktarılan Ateşten Gömlek, ilk konulu Kurtuluş Savaşı filmi olma­ sı bakımından da önem taşır. Yine Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen Bir Millet Uyanıyor’da (1932) Muhsin Ertuğrul, bütün çabalarına karşın, nitelikli bir tarihi film örneği orta­ ya koyamamıştır: Tarihi gerçekler macera havası içinde verilmiş,

bir-f—t • ı-H T3 ‘S

« .S

C .2 CÖ dİ di £ . d) rH Cî «t si Ol as rH m .

12

(13)

çok olay, olgu karanlıkta kalmıştır. Aysel, Bataklı Damın Kızı (1934- 1935 Filmin senaryosunu, Selma Lagerlöf’ün bir hikâyesinden uyar­ layan Nâzım Hikmet yazmıştır.) gerek Muhsin Ertuğrul sinem ası­ nın, gerek Türk sinema sanatının bir kilometre taşı olarak değerlen­ dirilebilir: Talat Artemel ve Cahide Sonku’nun başrollerini oynadığı bu melodram ilk köy filmidir: ger­ çek mekânda (Bursa’ya bağlı Çalı- köy’de) çekilmiş, filmde köylüler

de oynatılmıştır. Cahide Sonku ile başrolü oynadığı Şehvet Kurbanı (1940) da bir melodramdır; Alman sinem asından (Tendeki Şeytan, 1927) uyarlanan filmin Türk sine­ m asına bir katkısı olduğu söy­ lenem ez. Son filmi Halıcı Kız (1953), ilk renkli film çalışmasıdır. Film biçim ve içerik yönünden başarısız bulunmuştur.

Türk sinema tarihinde 1923-1939 arası genellikle “tiyatrocular döne­

"Şehuet Kurbanı” film inden (1940)

m i” olarak adlandırılır. Bu dönem­ de Muhsin Ertuğrul’un çektiği filmler çoğunluktadır. Muhsin Er­ tuğrul’un film lerinde İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarına rol vermesi de belirtilmesi gereken bir özelliktir.

T İ Y A T R O Ü Z E R İ N E

D Ü Ş Ü N C E L E R İ

Muhsin Ertuğrul, oyuncu ve yönet­ menliğinin yanı sıra tiyatro üzeri­ ne pek çok yazı da yazmıştır. Yazı­ larında tiyatro sanatına bakışını da güçlü mesajlarla dile getirmiş: “Tiyatro, meydan okumak, gerçek­ leri açıklamak, savaşa kışkırtmak, haksızlıklara direnmek niteliğini taşırsa ancak o zaman sanatçılar ve seyirciler için değerli bir sanat sayılmaya hak kazanır.”

“Devletin, tiyatroya hastaneler, kü­ tüphaneler gibi ödenek vermesinin nedeni, sahneden insanları doğru düşünmeye yönelttiği içindir.”

(14)

D ram Tiyatrosu kulusinde bir oyunu

izlerken (1941)

“Tiyatroda ahlakın, ruhun, sanatın eğitimiyle insanoğlu asilleşir, top­ lumda yaşama görüşü genişler.” “Âdemoğlu’nu hoyratlıktan kurta­ rıp insanlık düzeyine getirmek için izlenecek yol tiyatrodan geçer.” “Sanatçılar yarı deliler gibi sabit bir fikrin kurbanıdırlar. Benim sa­ bit fikrim de tiyatronun toplumu aydınlatacağıdır. Sabit fikirler sa­ bit yıldızlar gibidir. Geceler karan­ lık oldukça yıldızlar daha çok par­

lar. Yarıdan çoğu okuma yazma bilmeyen bizim toplumumuz ka­ ranlık içindedir.”

“Ben tiyatroyu seviyorum; çünkü çıplak hakikatten kaçınıp sığınabi­ leceğimiz tek yer orası. Çünkü ti­ yatro oynamak hayatın gündelik ve çıplak uysallığına karşı en gö­ rünür bir isyandır.”

“Ben tiyatroyu seviyorum; çünkü o, hayatımızın sonuna kadar bize oyun oynatarak çocukluğumuzu devam ettiriyor. Çünkü rüyalar ve

hasretler orada hiç bulutlanma­ dan, saadet saçarak bizi doyuru­ yor, tatmin ediyor.”

“İnsan, kendisini hayatta ve haki­ katte olduğundan daha güzel ve daha gelişmiş gösteren bir aynaya muhtaç olduğu için tiyatroyu icat etti. Çünkü ona bir dünya gerek ki orada idealleri galebe çalsın ve ya­ şamında boşu boşuna arayıp da bir türlü bulamadığı anlamı orada

(15)

R u sy a z iy a re ti n d e M uhsin E rt u ğ ru l v e S ta n is la vs k i

iz bırakanlar

1929 Ankara Postası 1931 İstanbul Sokaklarında

1932 Bir Millet Uyanıyor 1935 Aysel, Bataklı Damın Kızı

1938 Aynaroz Kadısı 1939 Bir Kavuk Devrildi 1939 Allahın Cenneti 1939 Tosun Paşa 1940 Şehvet Kurbanı 1941 Kahveci Güzeli 1945 Yayla Kartalı 1946 Harman Sonu 1947 Kızılırmak Karakoyun 1953 Halıcı Kız bulsun.”

“Stadyumdaki oyunun seyri sinir gerginliğine, tiyatrodaki oyunun seyri ise duygu ve ruha seslenir. Biri kızıştırıcıdır, öteki sanat yoluyla insanlık duygularını doyu­ rucudur; huzura, rahata kavuş­ turucudur.”

M UHSİN ER TU Ğ R U L’UN Y Ö N E T T İĞ İ B A ŞL IC A FİLM LER

1919 Samson (Almanya’da) 1922 İstanbul’da bir Facia-i Aşk /

Şişli Güzeli Mediha Hanım’m Facia-i Katli

1922 Boğaziçi Esrarı / Nur Baba 1923 Ateşten Gömlek

1923 Leblebici Horhor

1923 Kız Kulesinde bir Facia / Fener Bekçileri

1924 Sözde Kızlar 1925 Tamilla (SSCB’de) 1926 Spartakus (SSCB’de) 1926 Beş Dakika (SSCB’de)

Y A Y I N L A R I

Muhsin Ertuğrul, tiyatro üzerine birçok yazı yayımlamış, bunlardan bir kısmını ölümünden önce ki- taplaştırmıştır: İnsan ve Tiyatro Üzerine Gördüklerim (1975). Anıla­ rı Benden Sonra Tüfan Olmasın (hazırlayanlar: Prof. Dr. Özdemir Nutku, Doç. Dr. Murat Tüncay, Ef- dal Sevinçli, 1988), inceleme ve de­ nemeleri de Gerçeklerin Düşleri (hazırlayan: Prof Dr. Özdemir Nut­ ku, 1992) adıyla yayımlanmıştır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 6 0 5 0 7 5 0 1 5 *

Referanslar

Benzer Belgeler

Raman spectroscopy results show that the graphene grown on the top surface of the 9 μm thick substrate is purely single-layer.. The other samples consist of not only

This research was conducted to determine the effects of different seaweed doses on yield and nutritional values of hydroponic wheatgrass (Triticum aestivum L.) juice in the

En meş ■ hur eserleri

Tarihsel olarak bakıldığında genel amaçlı teknolojilerin ortaya çıktığı dönemlerde yeniliklerin sayısında bir artış gözlenmiştir.21 Mal ve hizmetleri kapsayan ürün

Grif- fith’ten beri yerleşmiş olan klasik sinema­ nın estetik öğeleri Godard tarafından ters­ yüz edilmiştir...” “..Godard, yeni bir estetik çizgiyi gerçekçiliğin

Altı sene kaldığım ve geçen büyük harp müddetini gç çirciğim Yemenden dönmüştüm. Altı sene evvel ayrıldığım İstanbul şehir bakımından hiç

Çölaşan ısrarla, Barlas a- leyhine Sabah Gazetesi’nde yer alan “ fiıale Takipçisi Genel Müdür Kim?” başlıklı haberi gösterirken, bu gaze­ tenin Barlas

Çeşitli başlıklarda yalan söyle- yen ve doğru söyleyen insanlardan toplanan bilgiler derin öğrenme teknikleriyle incelenerek yalancıları tespit ede- cek bir yapay