Rıza Tevfik
Rıza Tevfik
ve...
“Uçun Kuşlar”,
“Fikret’in Necîb R u h u n a ”
Rıza Tevfik 'e göre “Şair, insanlığın ve kendi nefsinin en mühim
yanlarını gösteren, ağlamanın ve gülmenin hiçemini öğreten adamdır.
Alim, bilmek istediği şeyi bir oyuncak gibi kırar parçalarken, şair
bütün varlığın ahenk ve manasını sezen bir ruh olmalıdır. ”
w
I
nsan ruhu ne söylemek isti yorsa, onu en içten ve en gü zel ifade edebilen şairlerimi zin başında Rıza Tevfik gelir. Kanımca Rıza Tevfik’in ince ruhu ve duyarlılığı edebiyatımızda pek az şairde gö- itilmektedir. Filozoflu ğuna, doktorluğuna, bektaşiliğine karşın Rı za Tevfik en büyük ba şarısını şiirde göstermiş tir. Şairimiz, aruz ölçü sünün şiirde uyumu sağlayan unsur olduğu na kesin gözle bakıldığı bir dönemde, hece öl çüsüyle de harikalar ya ratılabileceğini bizlere göstermiştir. Rıza Tevfik
şiire aruz ile başlamış ancak en güzel yapıtlarını hece ile bizlere sunmuştur.
İster doğa deyin, ister sevgiliye duyulan duygular deyin, isterseniz
B ir Y a z a r
B ir Öyküsü
Dem ir A y ta ç
vatan özlemine bakın, şairimiz için şiir yazmak tümüyle külfetsiz ve zah metsiz, adeta bir çeşmenin musluğu nu açmak denli kolay, kendi iç dün yasını ve gönlündeki fırtınayı yansıt mak, gündelik bir yazı yazmak denli akıcıdır.
Hiç kuşkusuz ki, do ğa manzaraları içerisin de bireyi etkileyen tab lolardan en etkileyici olanı güneşin batışıdır. Dünyanın neresinde olursam olayım, her gü neş batışında aklıma Rı za Tevfik’in “Şam-ı Ga riban” şiirindeki unutul maz kıtası aklıma gelir:
“ “
“Nuşettim (içtim)
güneşin akan rengini,
Ruhumu haz ile yakan rengini,
Ufukta görünce o kan rengini
Felekler ben gibi dilhundur
(yüreği kanlı) sandım ... "
B ü tü n D ü n y a • S k im 2 0 0 3
Rıza Tevfik döneminde, aruza karşın hece ölçüsüyle yazılmış şi irler Milli Edebiyat taraftarlarının şiirde adeta duyurmak istedikleri bir ses, başarabilmek için üzerinde çok uğraş verdikleri bir konuydu. İlk denemelerinde bu çok yerinde olan akım ne yazık ki, heceyi sev direbilecek örnekler sunmaktan çok uzaktaydı. İşte, hece ölçüsüy le, anladığımız anlamda, ilk güzel yapıtlar sunabilen ve hece ölçüsü nü hak ettiği yere taşıyan, sevdi ren şair Rıza Tevfik’tir.
Şiirlerinde temiz bir İstanbul Tiirkçesi kullanan ve başta Faruk Nafiz olmak üzere kendinden son raki kuşağın üzerinde büyük etki si olan şairimiz için Kenan Akyüz, “Bu bakımdan, şiirimizde, İstanbul Türkçesi’nin ilk güzel örneklerinin Rıza Tevfik ile başladığını kabul etmek bir zaruret olur” demiştir. Ahmet Haşim ise, şairin hece ko nusundaki başarısını, “Hece ölçü süyle benim anladığım milli şiiri yalnız iki kişi yazmıştır. Filozof Rı za Tevfik Bey ve İhsan Raif Hanı mefendi” diyerek paylaşmıştır.
R
ıza Tevfik, Tanzimatçılar dan Abdülhak Hamid’in, Serveti Fünunculardan Tevfik Fikret’in ve Halk Edebiyatı’ndan da Yunus Emre’nin etkisindedir. Birçok edebiyatçımız, Rıza Tevfik’i Serveti Fününcular arasında konumlandırmazken, ki mileri de şairimizi “Fikret edebiya tının parlak bir sayfası” olarak ka bul etmektedirler. Fikret ve Cenap yollu çalışmaları göz önünde tutu lursa, bu ikinci görüşe hak vermek daha doğru olur.Rıza Tevfik fırtınalı bir yaşam
geçirmiştir. Çok iyi bir eğitim gör mesine karşın, defalarca kayıt ol duğu okullardan kovulmuş, bir den fazla yabancı dili çok iyi bil mesi ona konudan konuya atlama olanağı sağlamış, felsefe ile çok yakından ilgilenmesi onun “Filo zof Rıza” olarak ün yapmasına ne den olmuş, sonunda tıp eğitimini tamamlamış ve doktor olmuş; an cak yaşamının en mutlu limanı şi ir ve doğa olmuştur.
Büyük şair, ne acıdır ki, Milli Mücadele döneminde Türk’ün ölüm fermanı Sevr Anlaşması’na imza atan kişilerdendir. Sevr’e im zası sonucunda da, cumhuriyet döneminde yurt dışına sürülen 150 kişinin arasındadır.
Rıza Tevfik’in yirmibir yıllık sürgün yaşamının büyük bir bölü mü Ürdün ve Lübnan’da geçmiştir. Af kanunu üzerine yurda dönmüş, yaşamının son yıllarını çok sevdiği ülkesinde geçirebilmiştir. Sürgün yılları Rıza Tevfik’i daha büyük bir şair yapmıştır.
“Benim öksüz ruhum yasa bürünür
Hamzabey koynunda gezer, sürünür
Safvetinde yalnız vatan görünür
Gözümde titreyen bir damla yaşın. ”
diyen Rıza Tevfik, vatandayken de sürgündeyken de, bu ülkeyi çok sevmiştir. Vatan için şair sürgünde olduğu yıllarda, “Bütün o yerlerin miidafası uğrunda ömrünü telef eden ecdadım ve anam babam, kardeşlerim onun sinesinde yatı yorlar. Ben o yerlere çocukluğum dan beri âşık olmasaydım şair ol mazdım” demiştir.Rıza Tevfik, “Bir An-ı Meyusi- yet” adlı şiirini 1930 Eylül’ünde Amman’da yazmıştır. Son yaz
R ı z a T e v f ik v e ... "U çu n K u ş la r " " F i k r e t ’in N ecib R u h u n a "
dığı şiirlerinden olan bu koşma da, Rıza Tevfik samimiyetinin zirvesindedir.
“Ömrümün neşesiz geçti bahan
Neyleyim baban gülsüz olunca.
Bir tutsam gerektir yar-u ağyan
Gurbet ellerinde öksüz olunca...”
diyen “Bir An-ı Meyusiyet” şiiri, bestekârımız Saadettin Kaynak ta rafından bestelenmiş ve Türk sa nat müziğinin klasikleri arasında yerini almıştır.Ş
airin kimi şiirlerinde tek bir satır benzetme sanatı bile bulamazsınız. O kadar yalın, o kadar sadedir. Sevgilinin gözlerinin etkisinde yazılmış “Göz lerin” şiirinde bile, “Koyu menekşe ye çalan” ifadesinden başka tek bir satır benzetme sanatı bulamazsınız.İleriki sayfalarda sîzlere Rıza Tevfik’in çok önemli, tanınmasını, yeni kuşakların öğrenmesini iste diğim iki şiirini sunuyorum. Bun
lardan birisi “Uçun KuşlaT’dır ve şairin çok sevdiğim şiirlerinin ba şında gelir. Sanatın gücüne bakın ki, sürgünde olduğu yıllarda bile, “Uçun Kuşlar” edebiyat kitaplarına girebilmiş, cumhuriyetin ilk yılla rında “Kıraat’larda yer almış, şiir defterlerine yazılmış ve Türkçe öğretmenlerimiz tarafından sınıfla rında ısrarla okunmuş ve okutul- muştur. Ne acıdır ki, “Uçun Kuş lar” bugün, tam bir metin olarak ders kitaplarımızda yer almamakta ve yeni kuşaklar tarafından bilin memektedir. İkinci şiir ise, bir şa irin meslektaşına sunabileceği en güzel annağan olarak adlandıraca ğım, Tevfik Fikret’in mezarını zi yaret ettiği gün duyumsadıklarını bizlerle paylaştığı şiiridir.
Bu şiirleri okurken, insanı in san yapan sanatın edebiyat oldu ğunu birkez daha duyumsayacağı nıza ve benimle birlikte Rıza Tev- fik’i saygıyla ve sevgiyle anacağı nıza inanıyorum.»