• Sonuç bulunamadı

İstanbulun eski konakları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbulun eski konakları"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

16 Tü r k iy e Tu r in g

meler ve (hatalardan, sonra mimarlar nihayet ha-

'kiıkî 'bir modern üslûbün temellilerini vazetmeğe

muvaffak dlm uslardır. Bu style’in bilhassa çi­ meni arme ile yapıldığı ızaman şekil ile malze­ menin mantııkî kullanılışı arasında muayyen bir ahengi ve karakteri vardır. Fakat bu, seri halinde kendini gösteren industriel bir fikre vâsıl olmak ve yahut bütün dünyada ayni basmakalıp şekil­ leri tekrar etmek dernek değildir. Sanatkârın is­ tiklâli tamdır ve bu bakımdan İstanbulda yapıl­ mış olan bazı yeni binaları çok güzel buldum. Güzel ve mütenasip ölçüde pençereler, binanın cephesindeki hareket, münasip bir portique çok defa ışık ve gölgeleri hoş bir şekilde tanzim ediyor ve en mütevazı bir esere güzel bir ori­ jinalite bahşediyor, işte İstanbul'un âtideki yeni mahallelerini bu evler teşkil edecek ve uzun bir zaman için şehrin yeni simasını teşkil edecektir. Ben evlerde ahşabın yerini mecburî olarak ci­

ment annenin almasını ıh iç korkmadan kabul

ediyorum ve genç Türk mimarlarının doğru yol­ da yürüdüklerini görüyorum. Onların eserlerinde an’anelerinin bazı güzel izleri görülüyor ve yer­ li bir güzellik yaratıyor. Genç mimar Sedat Bi­ dem işte bu yolda yürüyor ve şüphesiz şakirtleri de onun misalini takip edeceklerdir. İnsanlar ara­ sında sulh teessüs eder etmez dünyanın her ta­ rafından Istanbula ziyaretçiler akacaktır. Onların

gelişi yalnız maddî bir fayda temin etmekle

kalmıyacak, ayni zamanda milletlerarası sağlam

münasebetler tesisinde faal âmiller olacaktır.

Hiç şüphe yoktur İki, ziyaretçileri Bosfora cezbe­ den şey evvelâ ihtişamlı tarihinin tesiri olacak­

tır. Acaba bu yerde fcürreiarz üzerinde bütün

dikkati üstüne çekecek bir archelogie parkı tesis etmeği kimse düşünmüş müdür? Marmara kıyı­ larında Romanın forum harabelerin bir örneğini

yapmak fırsatını kaçırmış olmak hayıflanmağa

değmez mi? İşte bunun için elzem ve acele ve­ rilmesi lâzım gelen kararların tehir olunamıyaca-

ğını ve üzerinde durup mütemadiyen tereddüt

ediieımiyeceğini pekâlâ anlıyorum. Bundan başka da yapılacak şeylerin neticeleri üstünde, yalnız şehrin ve milletin faydasını temin değil, ayni za­ manda daha geniş ve feragatli bir görüşle insani­ yetin fikir ve sanat namına elde edebileceği ka­ zançları gözönünde tutarak durup düşünmek ve o neticeleri ölçmek icap edecektir.

ALBERT GABRIEL

Collège de France ve Istanbul Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Profesörü.

Istanbıılun

eski konakları

Eski İstanbul evi (Burhan A.saf) Vieilles maisons d’Istanbul

Beyoğlu Nişantaşı Şişli semtinde ikamet et­ mek eski ricalin hayalinden geçmezdi. Bu adam­ lar öz İstanbullu severler ve daha kışlık bulur­ lardı. Tercihan da Marmara denizini gören arsa­ larda yerleşirlerdi. Mithat paşa konağı.bunlardan biri idi. Denizi, adaları hattâ Keşiş dağını kucak- iıyormuş gibi manzarası vardı. Biraz gerisinde Cezar Ahmet paşa konağı (bunu sonraları Mec­ lisi Maarif reisi Haydar Molla almıştı). Dahiliye müsteşarı Celâl, Divanı Muhasebat reislerinden

(2)

VE OTOMOBİL KURUMU

17

Mucip 'beyin konakları birbirlerinden güzel neza­

retlere sahip idiler. Hele Mucip bey konağının mevkii muhakkak olarak emsaline faik idi. Hiç

unutmam bu muhterem zat 'kıızını Reşat Rıdvan

beyle burada evleııdirmişti. Sonu gelmemişti fa­ kat...

Beyazidin Soğanağa mahallesine tesadüf e-

deıı bu yerlerde ve geniş bir bahçe ortasında

•bir konak daha vardı. Sahibi kimdi, şimdi ha- tıriıyamıyorum. Yalnız bıı mübarek hanede hoca

İbrahim efendimin Şemsüfmaarif mektebi vardı.

Ben de talebesi idini. Bu mektebin hususiyeti

Arabî derslerin ciddiyeti idi.

Buralarda bir de Dahiliye Nazırı Sait efen­ dinin konağı vardı. Güzel bir bahçe içinde kâr- gir bir bina. Vâsi bir nezaret. Bu zatın >son me­ muriyeti ikinci sultan Haunit devrine tesadüf e- der. Ve bu devirde tekaüt olmuştur. 1324 meş­

rutiyetinden sonralara kadar yaşadı. Muhterem

ve faziletli bir zat idi. Nedense sultan Hamidin tavrını ve idare tarzını beğenmediği için teka­

üdünden sonra kendini unutturmağa çalışarak

muvaffak da olmuştu.

Güzel konaklardan biri de Şehzadeb aşında Acemoğlu hamamının bulunduğu sokakta sadrâ­ zam Saffet paşa konağıydı. Bir aralık mülkiye i- dadisi Vefadaki Ahmet Muhtar paşa konağına git ınezden evvel burada idi. Ben burada da talebe idim. Buradan Vefaya gittik. Saffet paşanın bu konağı çok sevdiğini ve havasından aşırı istifade ettiğini söylerler. Müşarünileyh çok asabı ve a- sabî ihtilâçlarla rahatsız imiş. Ağzını burnunu o kadar oynatırmış ki, yüzüne bakılamazmış.

Gene Şehzadebaşmda, Burmalımescit cami­ sinin yânındaki ev de hayli büyüktü ve kocaman bahçeleri, ağaçları vardı. Ben burayı Nümunei Terakki mektebi iken içinde okuduğum için bi­ lirim. O gün bugündür büyük babamın özene ö- zene satın aldığı ve üstüne tifrercesine sevdiği bıı binanın vefatından sonra hiç de lüzumu olma­ dığı halde satılmasına hâlâ acınırım. Sadrâzam büyük 'Fuat paşanın konağı da hemen yanıbaşı- ınızda gibi imiş. Fakat bir gece iki saat zarfında

yanmış kül olmuş. Ve lıarikzedeler birkaç gün

bize misafir otmuşlar. Fuat paşa Beyazitteki ko­ nağı bundan sonra yaptırmıştır. (Bugün Tıbbiye mektebi). Bugün yanan konağın yerinde sıra ile bir sürü dükkân ve arkalarında evler vardır.

Sinop Kalesi Konağı ve Hanı (XV1I1 ci asır) Konak de la forteresse de Sinop (XVIIIe siècle).

Burmalımescitten Koğacılar mahallesine doğ ru giden sokakta daha iki konak hatırımdan çık­ mıyor. Bunlardan biri Reşid Akif paşanın, diğe­

ri dostum Refik Hafidin pederi Hafit beyindir.

Bunlar yanyana idiler. Ve eski tâbir ile sayfiye ve senaiye idiler. Lodosa ve poyraza nazırlardı, demek istiyorum. Sonra Haliç üzerinden bir ne­ zaret vardı, doyulmaz güzellikte idi. Refiğin ko­ nağındaki hamam kubbeli ve üstünde küçük kü­ çük pençereli, içinde bir de ayrıca mermerden banyolu idi. Bu hamam İstanbul evlerindeki hu­

susî ev 'hamamlarının elbette birincisi idi.

Cidden güzel konaklardan biri de Babıfetva yani Şeyhülislâm kapısıydı. Ve çok havadar bir arsa üzerinde kâindi. Şeyhülislâm Mehmet Celâ- leddin efendi Babıfetva yazın Kuru çeşmedeki ya­

lıdan daha serindir, dermiş!. Bu Şeyhülislâmın

Fatihte Dedehanındaki kendi konağı hele mevkii itibariyle enafisten bîr şeydi. Bunun bir hususi­ yeti de biçare Muhtarın burada yalnız olarak ika­ metiyle başlamıştı. Ahmet Muhtar bey Cemaled-

din efendinin ikinci oğludur. Yalnız kendisine ben zer bir efendizade ve tab’an ve meşreben hari­ kulade idi. Vâsi bahçeli bu konakta neler yap­ mazdı, bu efendizade!! Bahçede koşuşlar, bisik­ let ekzersizleri, körebe oyunları ve havuza yu­ varlamalar; sabahlara kadar durup dinlenmeme- cesine çene çalmalar, Evkaf Nazırı Galip paşa torunu Şakir Cemalin tiyatro hitabeleri, bilâhare Şeyhülislâm olan Musa Kâzım efendinin bir nevi ders takrirleri, Ahmet Şuaybin, Samimin, Celâl Sahirin mübahase ve müşa'areleri, Cavit ve

(3)

Hü-TÜRKİYE TÜRİNG şeyin Cahit beylerle Muhtarın münakaşaları, İtti­

hatçıların Nalla Nezaretine getirdiıkleri Hallaçyan efendiye yapılan takazalar, bazen saz âlemleri, yaşadıkları 'devri çekiştiren lâkırdılar ve o zama­ na 'göre tehlikeli sözler hep Dede hanındaki bu konakta yapılırdı.

Konakların şahı bence Çapadaki Derviş pa­ şa konağıydı. Hele bahçesi, bahçe meraklılarını imrendirecek derecede, tertipli idi. Havuzlar fıs­ kiyeler, şelâleler, aileler, serler, ufak bir mandı­

ra; inekler, koyunlar, kümesler, atlar, arabalar,

ahırlar dolu bu konakta bahçenin geniş bir bos- fanı da vardı. Müteaddit kuyu ve çeşme ayrıca çilek tarlaları vardı. Koca konak bunlar sayesin­ de kendi yağiyle kavrulur, kendi sütünü içerdi. Sözün kısası çiftlik gibi bir şeydi. Bugün yalnız selâmlık dairesi yerinde duruyor. Fakat bilmiyo­ rum içinde ne var, ve bahçeler ne oldu.

1237 tarihinde paşanın vefatını müteakip sa­ tılan Âli paşa konağı da cesamet ve nezaret ba­ kımından hayli genişti. (Bu konak Mercanda kâ­ in idi. Sonra iki sultana saray, daha sonra Mer­ can idadisi olmuştur.) Benim çocukluğumda yaş­ lılar bundan bahsederken bu konağın şehameti göze battı, bir şeamet doğurdu. Paşayı da, aile­ sini de yok etti derlerdi.

Kalaıbahğiyle meşhur konaklardan biri de

Horhordaki Suphi paşa konağı idi. Paşanın yir­ miye karip evlâdı, akrabası, dostlan, bendegânı, misafirleri, müstahdemleri hep bu konakta otu­ rur: yer içer yan gelirlerdi. Bu konağı oğlu Ham dullah Suphi yıkımdan kurtarmış, baba ocağını ■tüttürmüştür. Allah razı olsun.

Yıkılan İbrahim paşa hamamının hemen 'ar­ kasında Hacı Akif paşa konağına gelince, bunun Resne dağlarından hürriyet, müsavat, adalet ge­

tiren Niyazi beyin bahçesinde ziyaret ettir­

meleriyle şöhreti başlar. Sadrâzam Kâmil p a ş a ­ nın da buralarda Kıztaşında bir konağı vardı. Fa­ tihte Çarşambada işıkodralı Riza beyin konağı Darüşşafakanın yanında idi ve kârgir bir bina idi. Bugün ondan da eser kalmamıştır.

Saraçhane'de Münir paşa konağı geçen sene yanmıştı. Tosun paşa konağının arasında (Çukur çeşme) Şeyhülislâm ve Evkaf Nazırı Hayri efen­ dinin evkafa yaptırdığı (apartmanlar bulunuyor.

Tosun paşa Kıbrısh Mehmet paşanın damadı

Mustafa paşanın babasıdır. Zeynep hanım kona­ ğına gelince; ona ayrıca 'bir makale ister. Kari­ lerin müsaadesiyle bunu âtiye bırakıyorum.

18

...

Bu satırları bitirirken Münif paşanın Süley­ man iyedeki konağını unutmuş değilim. Ne güzel bir konaktı. Önünde bir bahçeciği, yüksek olrnı- yan duvarcığı ve parmaklıkları; asılı ve (Ya fet-

talı) yazılı kocaman levhayı bugün gibi gözü­

mün önünde görüyorum. Babam elimden tutmuş birkaç defa buraya götürmüş, Çok hürmet ettiği paşanın ellerini öptürmüştü. Paşanın bir konağı daha vardı. Şimdi Ebüzziya matbaasıdır. Maarif

Nezaretinden Tahran 'büyük elçiliğine, buradan

Maarif Nezaretine ve yine Tahrana memur olan koca Münif paşa zannediyorum bu konakta vefat etmiştir. (Suadiye yolunda bahçesinin ortasında (Zürafa) lı bir köşk vardır ki, bu da Münif pa­ şanındır.)

SEMİH M Ü M T A Z S.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Evet; Edimekapı Şehitliğinde yatan Peyami Safa, bu mezarlıkla ilgili Demeğin nizam­ namesine ve mezarlığı imar prensipine göre, uzun zaman bir kabre nail

Orta Tunç Ça~~~ I'de Izmir'de Liman Tepe'de yap~lan kaz~larda B12 tipi çanaklar~n k~rm~z~~ ve devetüyü astarl~~ örnekleri ele geçmi~tir'.. Troya IVd ve V'te bulunan benzer

Şinli şubesi lda re heyeti âzalıklanna: Satoih Halim Ba- | yav, İsmet Yalçın, Ulvi Çetin Yalçın, Salih Zenabatlı, İsmet Giritli, Neşet Şi­ rin; Aşutka

Rahmi Oruç Güvenç explains that his clinical studies o f music therapy have been a valuable experience, proving its benefits in the field ofper­ sonality development,

Şinasi, nesrimizi Divan üslûbundan kurtaran bir kalem sahibi, ilk sahne eserini yazmış bir edib, çığır açmış bir gazeteci, şair, atasözleriyle uğraş­

Bu defa Nev zad bıçağını çekerek iki kar­ deşi yaralamış, kendisi de tas la basından yaralanmıştır.. Se';m Sırrı

Dünya destan edebiyatında çok başarılı bir örnek olarak önemli bir yer alır. kucak kucağadır bu eser­ de

Buraya Sabancı'nın adamı geldi, Koç'un adamı geldi, Milli Kütüphane'nin adamı geldi, İstanbul Belediyesi'nin, Maltepe Belediyesi'nin adamları geldi.. Bir Kanadalı da,