• Sonuç bulunamadı

Diagnostic Stability in the Follow-up of Acute and Transient Psychotic Disorder: A Preliminary Study

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Diagnostic Stability in the Follow-up of Acute and Transient Psychotic Disorder: A Preliminary Study"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Akut ve Geçici Psikotik Bozukluk Ýzleminde

Taný Stabilitesi: Bir Ön Çalýþma

Diagnostic Stability in the Follow-up of Acute and Transient Psychotic

Disorder: A Preliminary Study

Nur Öztürk1, Ürün Özer2, Utku Uzun1, Þakir Özen1

1Dr., Bakýrköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Saðlýðý ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi, Ýstanbul 2Dr.,Acýbadem Üniversitesi, Atakent Hastanesi, Halkalý, Küçükçekmece, Ýstanbul

SUMMARY

Introduction: Acute and transient psychotic disorder dif-ferentiates from other psychotic disorders with acute onset, occurrence after stressful life events and ending with full remission. It is suggested to have good prog-nosis and response to treatment. In some of the patients, the diagnosis is switched to schizophrenia or mood disorders in the follow-up. This study aimed to determine sociodemographic and clinical features of patients diagnosed with acute and transient psychotic disorder, as well as changes in the diagnosis in a 5 year the follow-up.

Method: The sample was constituted by patients who diagnosed with acute and transient psychotic disorder during their hospitalization in 2010. Medical records of these patients were examined restrospectively in 2015, including past 5 years.

Results: In a total number of 47 patients, 17 were female and 30 were male. Mean age was 32.2±9.9 years. The majority were single (51.1%) unempoyed (85.1%) and living with their families (87.2%). The rate of patients who have been rehospitalized was 51.1%, and 8.5% of patients have not applied again. Most common diag-noses in the follow-up were atypical psychosis (38.3%), schizophrenia (25.5%) and bipolar affective disorder (12.8%). In 2 patients the diagnosis was psychotic disor-der due to alcohol/substance abuse and 3 patients had a neurological disease.

Conclusion: This study revealed that the diagnosis of acute and transient psychotic disorder, have been changed to atypical psychosis or schizophrenia in the fol-low-up in the majority of patients. Therefore, the cases who diagnosed with acute and transient psychotic dis-order, especially if they carry risk factors, should be eva luated in detail in terms of prodromal period of schizo-phrenia. Furthermore, a close follow-up would be bene-ficial.

Key Words: Acute and transient psychotic disorder,

fol-low-up, diagnosis, psychotic disorders

ÖZET

Giriþ: Akut ve geçici psikotik bozukluk diðer psikotik bozukluklardan akut baþlangýcý, stresli yaþam olaylarýný izlemesi ve kýsa sürede tam düzelmenin görülmesiyle ayrýlmaktadýr. Tedaviye yanýtýn ve gidiþin iyi olduðu ileri sürülmektedir. Hastalarýn bir kýsmýnda daha sonra taný, þizofreni ya da duygudurum bozukluklarý olarak deðiþmektedir. Çalýþmamýzda akut ve geçici psikotik bozukluk tanýsý konan hastalarýn 5 yýllýk izleminde ortaya çýkan taný deðiþikliklerini, sosyodemografik ve klinik özel-liklerini araþtýrmak amaçlanmýþtýr.

Yöntem: Örneklemimiz 2010 yýlýnda yatarak tedavi gören ve akut ve geçici psikotik bozukluk tanýsý alan hastalar-dan oluþturulmuþtur. 2015 yýlýnda bu hastalarýn týbbi kayýtlarý geriye dönük olarak 5 yýlý kapsayacak þekilde incelenmiþtir.

Bulgular: Toplam 47 hastanýn 17'si kadýn, 30'u erkek, yaþ ortalamasý 32,2±9,9'du. Çoðunluðu bekar (%51,1), çalýþmýyor (%85,1) ve ailesiyle yaþýyordu (%87,2). Hastalarýn %51,1'i tekrar yatarak tedavi görmüþ, %8,5'inin ise tekrar baþvurusu olmamýþtý. Ýzlemde en sýk konulan tanýlar organik olmayan psikotik bozukluk (%38,3), þizofreni (%25,5) ve bipolar duygulaným bozuk-luðuydu (%12,8). 2 hastada alkol ya da madde kul-lanýmýna baðlý psikoz, 3 hastada nörolojik bir hastalýk mevcuttu.

Sonuç: Çalýþmamýzda akut ve geçici psikotik bozukluk tanýsý alan hastalarýn çoðuna izlemde organik olmayan psikotik pozukluk ya da þizofreni tanýsý konduðu saptan-mýþtýr. Bu nedenle özellikle risk faktörlerini taþýyan akut ve geçici psikotik bozukluk olgularýnýn þizofreninin pro-dromal dönemi açýsýndan ayrýntýlý deðerlendirilmesi ve uzun dönem yakýn izlemi faydalý olacaktýr.

Anahtar Sözcükler: Akut ve geçici psikotik bozukluk,

izlem, taný, psikotik bozukluklar

(Klinik Psikiyatri 2016;19:73-77) DOI: 10.5505/kpd.2016.55265

(2)

GÝRÝÞ

Psikiyatrinin tarihsel geliþimi içinde, ani baþlayan ve kýsa süre içinde sonlanan psikotik belirtiler gözlenen bir hasta grubu öteden beri dikkati çek-mektedir. Jaspers tarafýndan 1900'lü yýllarda, stres-li yaþam olaylarý sonrasýnda psikiyatrik bestres-lirtiler geliþen ve çok iyi prognoz göstererek belirtilerde hýzla düzelme gözlenen hastalar bildirdiði aktarýlmýþtýr (Soygür ve Cankurtaran 2008). Yine Wimmer'in 1916 tarihli "Akýl Hastalýklarýnýn Psikojenik Þekilleri" isimli eserinde bu bozukluk kapsamýndaki hastalara deðinildiðinin altý çizilmek-tedir (Arkonaç 1996). Bu tablolar reaktif psikoz, psikojenik psikoz, geçici psikoz, bouffee delirante gibi farklý terimlerle anýlmýþ ve sýklýkla aðýr bir psikososyal stres etkeni sonrasýnda ortaya çýktýðý bildirilmiþtir (Pull ve ark. 2004). 1970'lere dek bu bozukluðun "tepkisel" doðasý sýnýflandýrmalarda özellikle vurgulanmýþ olmakla birlikte, daha ileriki yýllarda belirgin bir stres etkeninin varlýðý sýnýflandýrmalarda þart koþulmamýþtýr (Soygür ve Cankurtaran 2008).

"Akut ve geçici psikotik bozukluk (AGPB)", ilk defa 1992'de Uluslararasý Hastalýk Sýnýflandýrmasý (ICD) sisteminin 10. versiyonunda psikotik luklar üst baþlýðý altýnda tanýmlanmýþtýr. Bu bozuk-luðun karakteristik özellikleri akut baþlangýçlý olmasý (48 saat - 2 hafta), polimorfik, þizofrenik ya da aðýrlýklý delüzyonel belirtiler ile seyretmesi ve premorbid stresli yaþam olaylarýný izlemesi olarak belirtilmektedir. Kýsa bir süre içinde (1 ay - 3 ay arasýnda) tam düzelmenin görülmesi ile diðer psikotik bozukluklardan ayrýlmaktadýr (Dünya Saðlýk Örgütü 1993). Bu bozukluk, Ruhsal Bozukluklarýn Tanýsal ve Ýstatiksel El Kitabý 4. Sürümü (DSM-IV)'nde taný sistemine dahil edilen "Kýsa Psikotik Bozukluk" tanýsý ile kýsmen örtüþmekle birlikte, süre ve baþlangýç özellikleri ile bu tanýdan ayrýlmaktadýr (Amerikan Psikiyatri Birliði 1995).

Yazýnda AGPB epidemiyolojisine iliþkin kýsýtlý sayý-da çalýþma bulunmaktadýr. Bir derleme çalýþmasýn-da AGPB'nin yýllýk insiçalýþmasýn-dansýnýn, 100.000'de 3,9-9,6 aralýðýnda olduðu belirtilmiþtir (Castagnini ve Berrios 2009). AGPB'nin þizofreniden farklý olarak orta ve ileri yaþ eriþkinlikte ve kadýnlarda daha sýk

görüldüðü bildirilmiþtir (Singh ve ark. 2004, Marneros ve ark. 2003, Pillmann ve Marneros 2005, Castagnini ve ark. 2015, Rusaka ve Rancans 2014). Buna karþýn cinsiyetler arasý fark saptanmamýþ olan ya da erkek olgularýn çoðunlukta olduðu çalýþmalar da bulunmaktadýr (Castagnini ve Foldager 2013, Queirazza ve ark. 2014, Castagnini ve ark. 2013). AGBP tanýsý alan olgularýn üçte birinde yaþam boyu en az iki AGPB dönemi bildirilmiþtir (Marneros ve ark. 2003). Tek psikotik dönem geçiren olgularýn daha çok ileri yaþ grubunda yer aldýðý saptanmýþtýr (Queirazza ve ark. 2014). Birçok çalýþma AGPB'nin prognozunun þizofreni ve ben zeri bozukluklara göre daha iyi olduðunu göster-mektedir (Marneros ve ark. 2003, Pillmann ve Marneros 2005, Castagnini ve ark. 2015, Castagnini ve Foldager 2013, Suda ve ark. 2005). Baþlangýç yaþýnýn daha geç olmasý, kadýn cinsiyet ve premor-bid iþlevsellik düzeyinin iyi olmasý iyi prognoz belir-leyicileri arasýnda sayýlmaktadýr (Castagnini ve Berrios 2009).

Akut psikozlarda önemli bir klinik baþlýk taný sta-bilitesi ve prognozdur. Taný stasta-bilitesi oranlarý çalýþ-malarda %39 ile %73 arasýnda deðiþmektedir (Singh ve ark. 2004, Castagnini ve ark. 2015, Rusaka ve Rancans 2014, Queirazza ve ark. 2014, Castagnini ve ark. 2013, Aadamsoo ve ark. 2011). Ýzlem süreleri çeþitlilik göstermekle birlikte, yapýlan bir çalýþmada, birinci yýlýn sonunda taný sta-bilitesi %62 iken beþ yýl içerisinde %48.4'e ger-ilediði saptanmýþtýr (Castagnini ve ark. 2013). Çalýþmamýzda hastanede yatarak tedavi gören ve AGPB tanýsý alan hastalarýn sosyodemografik ve klinik özelliklerini belirlemek, 5 yýllýk izlem sürecinde ortaya çýkan taný deðiþikliklerini araþtýr-mak amaçlanmýþtýr.

YÖNTEM

Çalýþmamýzýn örneklemi Bakýrköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Saðlýðý ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi psikiyatri kliniklerinde 1 Ocak 2010 - 31 Aralýk 2010 tarihleri arasýnda yatarak tedavi gören ve taburculuk tanýsý olarak AGPB tanýsý konan olgulardan oluþturul-muþtur. 2015 yýlýnda bu hastalarýn ayaktan ve yatarak yapýlan týbbi kayýtlarý geriye dönük olarak 5

(3)

yýlý kapsayacak þekilde incelenerek sosyode-mografik ve klinik veri formu doldurulmuþtur. Sosyodemografik ve klinik veri formu araþtýrmanýn amacý doðrultusunda araþtýrmacýlar tarafýndan hazýrlanmýþ ve yaþ, cinsiyet, medeni durum, eðitim ve çalýþma durumu gibi sosyodemografik özellikler ile hastalýk belirtilerinin süresi, yatýþ süresi, eþ tanýlar gibi klinik bilgileri içermektedir.

BULGULAR

Belirtilen zaman diliminde ICD-10 (Dünya Saðlýk Örgütü 1993) taný ölçütlerine göre AGPB tanýsýyla yatarak tedavi gören toplam 47 olgu belirlenmiþtir. Olgularýn yaþ ortalamasý 32,2 (SD 9,9), yaþ aralýðý 14-57'dir. Olgularýn diðer sosyodemografik özellik-leri Tablo 1'de verilmiþtir.

Hastalýk belirtilerinin baþlangýç süresi ortalama 21,4 (SD 13,9) gün iken aralýðý 2-60 gün arasýnda deðiþmektedir. Yatýþ süresi ise ortalama 14,1 (SD 10,3) gün iken, aralýðý 1-62 gün arasýnda deðiþmek-tedir. Olgularýn 3'ünde (%6,4) eþ tanýlý bir

nörolo-jik hastalýk (epilepsi) saptanmýþtýr. Taburculuk sýrasýnda en sýk antipsikotik tedavilerin (n=44, %93,6) önerildiði tespit edilmiþtir. Yaný sýra, 7 (%14,9) olguda antipsikotik ve duygudurum denge-leyicileri içeren kombinasyon tedavilerinin öne rildiði, 2 (%4,3) olguda ise hastaneden izinsiz ayrýl-malarý nedeniyle herhangi bir tedavinin planlana-madýðý saptanmýþtýr.

Hastanemizdeki ilk yatýþ indeks dönem olarak kabul edildiðinde, bu dönem sonrasý 5 yýllýk izlemde 23 (%48,9) olgunun yatýþýnýn olmadýðý, ortalama yatýþ sayýsýnýn 1,32 (SD 2,1) olduðu, yatýþ sayýlarýnýn 0-11 arasýnda deðiþtiði bulunmuþtur. Yalnýzca 4 (%8,5) olgunun daha sonra hastanemize hiç baþvurusunun olmadýðý görülmüþtür. Olgularýn indeks dönem sonrasý ayaktan ve yatarak izlemde aldýklarý tanýlarýn daðýlýmý Tablo 2'de verilmiþtir. En sýk alýnan tanýlar, organik olmayan psikotik pozukluk (%38,3), þizofreni (%25,5) ve bipolar duygulaným bozukluðu (%12,8) olarak belirlen-miþtir. Bipolar duygulaným bozukluðu tanýsý konan olgularýn daha çok kadýn (n=4, %66,7), þizofreni ve organik olmayan psikotik pozukluk tanýsý alan olgularýn ise daha çok erkek (n=20, %66,7) olduðu saptanmýþtýr. Diðer sosyodemografik özellikler açýsýndan istatistiksel olarak anlamlý fark bulun-mamýþtýr. Ýzlemde 11 (%23,4) olgunun birbirinden farklý 2 taný aldýðý, 4 (%8,5) olgunun ise birbirinden farklý 3 taný aldýðý belirlenmiþtir.

TARTIÞMA

Klinik çeþitliliði ve nadir görülmesi nedeniyle AGPB, klinisyenler için tanýsý ve izlemi zor bir bozukluktur (Castagnini ve Berrios 2009). Yýllýk

Tablo 1. Sosyodemografik özellikler

N=47

N

%

Cinsiyet

Kadýn

Erkek

17

30

36,2

63,8

Medeni Durum

Evli

Bekar

Dul/Boþanmýþ

15

24

8

31,9

51,1

17,0

Çalýþma Durumu

Çalýþýyor

Çalýþmýyor

7

40

14,9

85,1

Eðitim Durumu

Okula Gitmemiþ

Ýlköðretim

Lise

Üniversite

5

25

14

3

10,7

53,2

29,8

6,4

Birlikte yaþadýðý kiþiler

Yalnýz

Aile

Diðer

4

41

2

8,5

87,2

4,3

Tablo 2. Ýzlem döneminde alýnan tanýlar

N=47

N

%

Baþvuru yok

Þizofreni

Organik

Olmayan

Psikotik

Bozukluk

Bipolar Duygulaným Bozukluðu

Organik Mental Bozukluk

Yineleyen Depresif Bozukluk

Alkol/Madde Kullaným ýna Baðlý

Bozukluklar

Diðer

4

12

18

6

2

1

1

2

8,5

25,5

38,3

12,8

4,3

2,1

2,1

4,3

(4)

insidansý, 100.000'de 3,9-9,6 aralýðýnda saptanmak-la birlikte kýsýtlýlýk osaptanmak-larak taný doðrusaptanmak-lamasýnýn birçok çalýþmada yapýlamadýðý bildirilmiþtir (Castagnini ve Berrios 2009, Castagnini ve ark. 2008). Üç yýllýk izlem sonrasý AGPB insidansýnýn yeniden ölçüldüðü bir çalýþmada, taný deðiþiklikleri sonucu, insidansýn 100.000'de 3,9'dan 1,36'ya ge rilediði görülmüþtür (Singh ve ark. 2004). Yazýnda AGBP daha çok kadýnlarda, orta ve ileri yaþ eriþkinlikte tanýmlanmakla birlikte veriler çeþitlilik göstermektedir (Marneros ve ark. 2003, Pillmann ve Marneros 2005, Castagnini ve ark. 2015, Rusaka ve Rancans 2014, Castagnini ve Foldager 2013, Queirazza ve ark. 2014, Castagnini ve ark. 2013). Taný deðiþiklikleri göz önüne alýndýðýnda olgularýn izlemi sýrasýnda bu bozukluða iliþkin farklý klinik veriler elde edilmektedir. Üç yýllýk bir izlem çalýþ-masýnda, ilk defa AGPB tanýsý konan grupta erkek/kadýn oraný 1,87 saptanmýþ iken, izlem süresinin sonunda "gerçek AGPB" tanýsý konan grupta bu oran 0,037 olarak belirlenmiþtir (Singh ve ark. 2004). Çalýþmamýzda ise erkek/kadýn oraný 1,76 olmakla birlikte beþ yýllýk izlemde yeniden AGBP tanýsý alan olgu bulunmamaktadýr. Yeniden baþvurusu olmayan dört olgunun ise üçünün erkek olduðu görülmüþtür. Çalýþmamýzda AGBP tanýsý konan olgularýn yaþ ortalamasý ise 32,2 (SD: 9,9) olarak tespit edilmiþtir.

AGPB'de taný stabilitesi geliþmekte olan ülkelerde daha yüksek olmakla birlikte, genel olarak çeþitlilik göstermektedir. Bu tanýyý alan hastalarýn izleminde %50 dolaylarýnda taný deðiþikliðinden bahsedilmektedir. Tanýnýn en çok þizofreni ve iliþ kili bozukluklar olarak deðiþtiðinin altý çizilmiþtir (Rusaka ve Rancans 2014, Queirazza ve ark. 2014, Aadamsoo ve ark. 2011). Çalýþmamýzda da ayaktan ya da yatarak izlenen olgulara en sýk organik olmayan psikotik pozukluk, bunu takiben þizofreni tanýsý konduðu belirlenmiþtir. Bu olgularýn çoðu erkek olmakla birlikte taný deðiþikliðinde üçüncü sýrada gelen bipolar duygulaným bozukluðu tanýsý konan olgularýn çoðunun kadýn olmasý oldukça dikkat çekicidir. Yazýnda taný deðiþikliðinin belir-leyicileri olarak en çok erkek cinsiyet ve erken baþlangýç yaþýna vurgu yapýlmaktadýr (Castagnini ve Berrios 2009, Singh ve ark. 2004, Rusaka ve Rancans 2014, Sajith ve ark. 2002). Bununla birlik-te premorbid iþlevselliðin kötü olmasý, hiç evlen-memiþ olmak, zayýf heteroseksüel iliþkiler, psikotik

dönemin süresinin uzunluðu ve stresli yaþam olayýnýn olmamasý da bulunan belirleyiciler arasýn-dadýr (Singh ve ark. 2004, Castagnini ve ark. 2015, Castagnini ve ark. 2013, Aadamsoo ve ark. 2011, Suda ve ark. 2005). Bizim çalýþmamýzda elde ettiðimiz diðer bir dikkat çekici bulgu da, daha sonra baþvurusu olmayan 4 olgu dýþýnda bütün olgularda taný deðiþikliðinin olmasýdýr (%91,5). Ayrýca olgularýn sosyodemografik özelliklerine bakýldýðýnda, çoðunun bekar (%51,1) olduðu ve çalýþmadýðý (%85,1) da tespit edilmiþtir. Örnek-lemimiz cinsiyet, yaþ, premorbid iþlevsellik, medeni hal gibi yazýnda öne sürülen taný deðiþikliði belir-leyicilerine uygun özellikler taþýmaktadýr.

Çalýþmamýzda hastanemize daha sonra baþvurusu olmayan 4 olgunun durumu hakkýnda bilgi edinile-memiþ, dolayýsýyla psikiyatrik belirtilerin bir daha tekrarlamamýþ olmasý, yeniden ortaya çýkan psiki yatrik belirtiler nedeniyle baþka bir kuruma baþvu-rulmuþ olmasý ya da ölüm gibi olasýlýklar aydýn-latýlamamýþtýr.

Çalýþmamýzýn tek bir kurumda yürütülmüþ olmasý, bulgularýn genellenmesini zorlaþtýrmaktadýr. Ayrýca çalýþmamýzda verilerin geriye dönük olarak týbbi kayýtlarýn incelenmesiyle elde edilmiþ olmasý, hem bu bozukluk hem de izlemde deðiþen tanýlarla ilgili olarak tanýnýn araþtýrmacýlar tarafýndan yapýlacak görüþmelerle doðrulanamamasý kýsýtlýlýða neden olmaktadýr. Yine kayýtlardan yeterince bilgi edinilememesi nedeniyle izlem sürecinde alkol ve madde kullanýmý ve psikososyal stres etkenleri gibi yeni psikotik dönemleri tetikleyebilecek, prognoz ve yeni tanýlar üzerinde etkili olabilecek bazý deðiþkenleri çalýþmaya dahil etmek mümkün olmamýþtýr.

Çalýþmamýzda izlemde ortaya çýkan taný deðiþik-liðindeki yüksek oran, þizofreninin erken dönem belirtilerinin atlanmýþ olmasý ihtimalini akla getirmektedir. Bu bakýþ açýsýyla deðer-lendirildiðinde, belirleyici risk faktörlerini taþýyan AGPB olgularýnýn þizofreninin prodromal dönemi açýsýndan ayrýntýlý deðerlendirilmesi ve uzun dönem yakýn izlemi kuþkusuz faydalý olacaktýr. Taný güvenilirliðini artýrmak için bu alanda yapýla-cak geniþ örneklemli epidemiyolojik ve ileriye

(5)

dönük klinik çalýþmalara olduðu kadar, AGPB'nin diðer psikiyatrik bozukluklar ile iliþkisini anlamaya

yönelik nörobiyolojik çalýþmalara da ihtiyaç vardýr. Yazýþma adresi: Dr.Ürün Özer, Acýbadem Üniversitesi, AtakentHastanesi Ýstanbul urunozer@gmail.com KAYNAKLAR

Aadamsoo K, Saluveer E, Küünarpuu H ve ark. (2011) Diagnostic stability over 2 years in patients with acute and tran-sient psychotic disorders. Nord J Psychiatry 2011, 65:381-388. Amerikan Psikiyatri Birliði (1995) Mental Bozukluklarýn Tanýsal ve Sayýmsal El Kitabý. 4. Baský. (Köroðlu E, Çev. editörü) Ankara, Hekimler Yayýn Birliði.

Arkonaç O (1996) Psikotik Bozukluklar ve Tedavileri, Ýstanbul, Nobel Týp Kitabevi.

Castagnini A, Berrios GE (2009) Acute and transient psychotic disorders (ICD-10 F23): a review from a European perspective. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci, 259:433-443.

Castagnini A, Bertelsen A, Berrios GE (2008) Incidence and diagnostic stability of ICD-10 acute and transient psychotic dis-orders. Compr Psychiatry, 49:255-261.

Castagnini A, Foldager L, Bertelsen A (2013) Long-term stabil-ity of acute and transient psychotic disorders. Aust N Z J Psychiatry, 47:59-64.

Castagnini A, Foldager L (2013) Variations in incidence and age of onset of acute and transient psychotic disorders. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol, 48:1917-1922.

Castagnini AC, Munk-Jørgensen P, Bertelsen A (2015) Short-term course and outcome of acute and transient psychotic dis-orders: Differences from other types of psychosis with acute onset. Int J Soc Psychiatry, 62:51-56.

Dünya Saðlýk Örgütü (1993) ICD-10 Ruhsal ve Davranýþsal Bozukluklar Sýnýflandýrýlmasý. (Öztürk MO, Uluð B Çev. Editörü) Ankara, Türkiye Sinir ve Ruh Saðlýðý Derneði Yayýný. Marneros A, Pillmann F, Haring A ve ark. (2003) Features of

acute and transient disorders. Eur Arch Clin Neurosci, 253:167-174.

Pillmann F, Marneros A (2005) Longitudinal follow-up in acute and transient psychotic disorders and schizophrenia. Br J Psychiatry, 187:286 -287.

Queirazza F, Semple DM, Lawrie SM (2014) Transition to schiz-ophrenia in acute and transient psychotic disorders. Br J Psychiatry, 204:299-305.

Pull CB, Cloos JM, Murthy NV (2004) Atypical Psychotic Disorders. In Hirsch SR, Weinberger DR (eds.) Schizophrenia, USA, Blackwell Publishing.

Rusaka M, Rancans E (2014) First-episode acute and transient psychotic disorder in Latvia: A 6-year follow-up study. Nord J Psychiatry 2014, 68:24-29.

Sajith SG, Chandrasekaran R, Sadanandan Unni KE (2002) Acute polymorphic psychotic disorder: diagnostic stability over 3 years. Acta Psychiatr Scand, 105:104-109.

Singh SP, Burns T, Amin S ve ark. (2004) Acute and transient psychotic disorders: precursors, epidemiology, course and out-come. Br J Psychiatry, 185:452-459.

Soygür H ve Cankurtaran EÞ (2008) Diðer Psikotik Bozukluklar. Iþýk E, Taner E, Iþýk U (ed.) Güncel Klinik Psikiyatri. Ankara, Golden Print Matbaasý.

Suda K, Hayashi N, Hiraga M (2005) Predicting features of later development of schizophrenia among patients with acute and transient psychotic disorder. Psychiatry Clin Neurosci, 59:146-150.

Referanslar

Benzer Belgeler

a) Specialists specializing in rhythm disorders: Unfortunately, in developing countries, there are no fellowship programs; however, in North America (USA and Canada) and European

It was concluded that PMBV provides excellent long-term outcomes for up to five years in patients with MS and if the procedure performed by experienced operator

Serum Mg düzeyinin < 0.77 mmol/L olmas› hipomag- nezemi olarak kabul edilip gestasyonel diyabet ve kontrol grubu karfl›laflt›r›ld›¤›nda, hipomagnezemi oran›

Özellikle birinci basamak sa¤l›k hizmetlerinde 2-18 yafl aras› çocuklarda uyku sorunlar›n›n taranmas›nda etkinli- ¤i gösterilmifltir: “Çocuklarda ve Adolesanlarda

Lojistik regresyon analiz sonuçlarına göre, kredi ödenebilirliğini etkileyen değişkenlerden en önemlisinin (p=0,001) ekonomik rantabilite oranı olduğu

[r]

Bitki ıslahında doğal varyasyonun daraldığı veya varyasyon meydana getirmenin zor olduğu durumlarda avantajlı olarak değerlendirilen bu varyasyon, yeni bir

HSP’ye baðlý renal hastalýðýn %49 olarak bildirildiði bir çalýþmada, 4 yaþ altýnda olma, 1 aydan daha uzun sürme eðilimi gösteren purpura ve þiddetli gastrointestinal