• Sonuç bulunamadı

Türkiye ye göç eden Irak Türkmenleri ve yaşamsal sorunları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye ye göç eden Irak Türkmenleri ve yaşamsal sorunları"

Copied!
89
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

TÜRKİYE YE GÖÇ EDEN IRAK TÜRKMENLERİ VE

YAŞAMSAL SORUNLARI

SAHAR AYDEN MOHAMMED KDK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

PROF.DR. MAHMUT ATAY

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ/TEŞEKKÜRLER

Çağımızda, dünyanın ve Türkiye’nin en önemli stratejik planlamaları içerisine giren göç kavramı sadece göç eden insanlar için değil göç edilen ülkeler içinde önemli sorunları beraberinde getirmektedir.

Bu çalışmamızda göçe sebep olan faktörlerle alakalı, göç eden insanların göç sırasında karşılaştıkları sorunlar, göç ettikleri ülkede ekonomik, sosyal ve güvenlik açısından karşılaştıkları zorluklar ve göç ettikleri ülkenin sosyal yapısına etkileri araştırılmıştır. Bu araştırmanın konusunun belirlenmesinde ve çalışmamızın hazırlanması sürecinin her aşamasında tecrübelerini, desteklerini ve değerli zamanını esirgemeyen kıymetli danışman hocam Sayın; Prof. Dr. Mahmut Atay’a teşekkür ve minnetimi özellikle belirtmek istiyorum. Ayrıca bu çalışmanın gerçekleşmesinde değerli bilgilerini benimle paylaşan Dr. Öğr. Üy. Gamze AKSAN hocama teşekkürlerimi sunarım. Ve son olarak çalışmam boyunca benden desteğini ve güvenini esirgemeyen kıymetli eşim Abdurrahman KERİM, değerli ağabeyim Mehmet Sabri Ak ve kıymetli arkadaşım Esma ALİ ‘ye sonsuz teşekkürler.

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrenci

ni

n

Adı Soyadı Sahar Ayden Mohammed KDK

Numarası 144205002002

Ana Bilim / Bilim Dalı Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mahmut ATAY

Tezin Adı TÜRKİYE YE GÖÇ EDEN IRAK TÜRKMENLERİ VE YAŞAMSAL SORUNLARI

ÖZET

Bu araştırmanın temelinde, Ortadoğu bölgesinde bulunan Irak ülkesinin en özel konumunda bulunan şehirlerinden Musul-Kerkük’te, çok uzun zamanlardan beri süregelen toplumsal dramın, savaşların ve olumsuzlukların neticesinde Türkmen veya Türk soylu toplumların karşı karşıya kaldıkları olumsuzluklardır.

Bu çerçevede enerji savaşları koridorunda bulunan Irak ülkesinde insanı olan her şeyin ötelenmesi dolayısıyla bölge halkının göç etmek zorunda kalışını anlatmaktadır. Göç etmek zorunda kalan halk, öncelikli olarak Türkiye gibi aynı soydan gelen ülkeleri tercih etmişlerdir. Göç etmeleri ile başlayan göçmenlik ve Türkiye de yerleşmeleri süreçlerinde çeşitli sorunlarla karşılaşmışlardır.

Çalışma nitel bir araştırma olup, verilerin toplanması için nitel araştırma tekniklerinden görüşme yöntemi kullanılmıştır. İstanbul ve Konya’da yaşamakta olan 15 Irak Türkmen’i ile yapılan yüz yüze görüşmeler sonucunda daha önceden konu ile ilgili hazırlanan mülakat sorularına cevaplar aranmıştır. Görüşme sonucunda elde edilen veriler, nitel analiz tekniklerinden içerik analiz tekniği ile derinlemesine incelenmiştir. Elde edilen kod, kodlamalar ile Irak Türkmenlerinin göç durumları, göç etmelerine etki eden faktörler, göç ettikleri yerde kalmalarına etki eden faktörler ve göç ettikleri yerde yaşadıkları sorunlar temalar ve alt temalar altında tetkik edilmiştir. Çalışmanın en sonunda elde edilen sonuçlar tartışılarak yorumlanmıştır.

Anahtar Kelimeler:Göç,Iraklı Türkmenler,Sosyal,Türkiye’de Göç Sorunlarına

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrenci

ni

n

Adı Soyadı Sahar Ayden Mohammed KDK

Numarası 144205002002

Ana Bilim / Bilim Dalı Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mahmut ATAY

Tezin İngilizce Adı

THE İRAQİ TURKMENİAN WHO ARE

İMMİGRATED TO TURKEY AND THEİR VİTAL PROPLEMS

ABSTRACT

In the basis of this study underlies the struggles of Turkmens or communities with Turkic ancestry faced due to social tragedy, wars and negativity taking place for far too long in Mosul-Kirkuk, which is located in the most special location of Iraq, a country in Middle East.

Within this framework, this study expresses how everything related to humanity is deferred and thus how people were constrained to migrate from Iraq which is located on the corridor of energy battles. Communities who had to migrate preferred countries especially that of same ancestry such as Turkey. They faced various problems in immigration and settlement processes in Turkey.

This study is an qualitative study and the data were collected by exercising “meeting” method from qualitative research methodologies. During the meetings done with 15 Iraqi Turkmens living in Istanbul and Konya, answers were sought for previously prepared interview questions. Data that is collected in meetings were deeply studied with content analysis method from qualitative research methodologies. The obtained codes and encodings were investigated in terms of immigration status of Turkmens, factors that affect immigration, factors that affect staying in where they migrated to, the problems they face in where they migrated to and some sub themes. The obtained results were discussed and interpreted at the end of the study.

(7)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ/TEŞEKKÜRLER ... iv ÖZET ... v İÇİNDEKİLER ... vii KISALTMALAR ... ix TABLOLAR LİSTESİ ... x GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMANIN DESENİ VE SINIRLILIKLARI 1.1. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 4

1.2.Araştırmanın Yöntemi ... 4

1.3. Araştırmanın Evreni ... 5

1.4. Veri Toplama Araçları ... 6

1.5. Verilerin Analizi ... 6

İKİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMANIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ 2.1. Mülteci ... 8 2.2. Sığınmacı ... 9 2.3. Göçmen ... 10 2.3.1 Göç Türleri ... 11 2.3.1.1. İç Göçün Tanımı ve Nedenleri ... 11 2.3.1.2. Dış Göç Tanımı ve Çeşitleri ... 11 2.3.2. Göçün Sebepleri ... 12 2.3.2.1. Ekonomik Sebepler ... 12 2.3.2.2. Sosyal Sebepler ... 13 2.3.2.3. Dini Sebepler ... 13 2.3.2.4. İdari Sebepler ... 13

2.3.2.5. Savaş ve Güvenlik Sebepleri ... 13

2.3.3. Göç Sonucu Ortaya Çıkan Etkiler ... 14

2.3.3.1. Demografik Etkiler ... 14

2.3.3.2. Ekonomik Etkiler ... 14

(8)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE YAŞAYAN IRAKLI GÖÇMENLERİN YÜZYILIMIZDA YAŞAMIŞ OLDUĞU SORUNLAR VE GÖÇ NEDENLERİ

3.1. Iraklı Vatandaşların Ülkelerinde Yaşamış Oldukları Problemler ve Göç

Nedenleri ... 16

3.2. İşgal Öncesinde Irak’ta Yaşanan Irkçılık Problemleri ... 19

3.3. Körfez Savaşı Sonrası Iraklı Türkmenlerin Durumu ... 23

3.4. Irak Bölgesel Yönetimleri ve Irak Türkmenlerinin Statü Sorunu ... 24

3.5. Uluslar arası Göçlerin Genel Özelikleri ... 29

3.6. Irak Vatandaşlarının Göç Ettiği Ülkeler ... 31

3.7. Türkiye ve Irak Türkmenleri Arasındaki Bağlar ... 34

3.7.1. Kuzey Iraklı Türkmenler ve Türkiye’ye Göçleri ... 34

3.7.2. Türkiye’ye Göç Eden Kuzey Iraklı Türkmenler ve Türkiye’de Yaşadıkları Sorunlar ... 37

3.7.3. Türkiye Cumhuriyeti’nin Irak Göçmenlik Statüsü ... 42

3.7.4. Türkiye’de Göç Sorunlarına Karşı Alınan Tedbirler ... 44

3.7.5. Türkiye Cumhuriyeti’nde Göçmen Büroları ve Iraklı Türkmenlere Yapılan Farklı Uygulamalar ... 46

3.7.6. Türkiye Cumhuriyeti’nde Göçmen Olarak Fırsat Eşitliği ve Irak Türkmenlerinin Yaşamsal Sorunları ... 49

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ARAŞTIRMA İLE İLGİLİ BULGULAR 4.1. Demografik Özellikler ile İlgili Bulgular ... 55

4.2 Göçmenler Ülkelerine Geri Dönme Düşünceleri ... 57

4.3. Göç Etmeye Etki Eden Faktörlere İlişkin Bulgular ve Yorum ... 58

4.4. Göçmenlerin Yeniden Göç Etmeyi İstemelerine İlişkin Bulgular ve Yorum ... 61

4.5. Göçmenlerin Türkiye’de Kalmalarını Etkileyen Faktörlere İlişkin Bulgular ve Yorum ... 63

4.6. Göçmenlerin Türkiye’de Yaşadıkları Sorunlara İlişkin Bulgular ve Yorum ... 64

SONUÇ VE TARTIŞMA ... 68

(9)

KISALTMALAR ABD: Amerika Birleşik Devletleri

IMTP: Irak Milli Türkmen Partisi KDP: Kürdistan Demokratik Partisi KYB: Kürdistan Yurtseverler Birliği

B M: Birleşmiş Milletler

GYK: Güney yarım küre ITC: Irak Türkmen Cephesi T.C: Türkiye Cumhuriyeti

BM MYK: Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği SYDV: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları

PTSB: Post travma tik Stres Bozukluğu HRW: İnsan Hakları İzleme Örgütü

SGDD: Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği UNHCR: Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği AFAD: Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı

SGK: Sosyal Güvenlik Kurumu

UMKE: Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi STK: Sivil Toplum Kuruluşu

İHH: İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı

(10)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 3.1. Türkiye’ye Yıllar İtibari İle Sığınma Başvurusunda Bulunanların Sayıları ....33 Tablo 3.2. 2018 Yılında Yakalanan Düzensiz Göçmenler (İlk 10 Uyruk) ...41 Tablo 4.1. araştırmaya katılan göçmenlerin demografik özelliklerini göstermektedir. ....55 Tablo 4.2. Araştırmaya Katılan Göçmenlerin ''Şuanki Şartlar Altında'' ve ''Göç Etme Nedenlerinin Ortadan Kalkması Durumunda'' Geri Dönüp Dönmeme Düşüncelerinin Sayısı ...57 Tablo 4.3. Irak Türkmenlerinin Göç Etmelerine Etki Eden Faktörler Temasına İlişkin Kodlamalar ...59 Tablo 4.4. Irak Türkmenlerinin Yeniden Göç Etmeyi İstemelerine İlişkin Kodlamalar ..61 Tablo 4.5. Irak Türkmenlerinin Göç Ettiği Ülkede Kalmalarını Etkileyen Faktörlere İlişkin Kodlamalar ...63 Tablo 4.6. Irak Türkmenlerinin Göç Ettiği Ülkede Yaşadıkları Sorunlara İlişkin

(11)

GİRİŞ

Günümüz toplumlarında meydana çıkan her bir toplumsal olay ve olgu içinde çok parçalı ve kırıklı yapılar içermektedir. Bu olay ve olgular kendi içerisinde parçalanırken diğer yandan ‘büyük’, kitlesel nitelikli olgu ve olaylarla karşı karşıya kalınarak kristalize olduğunu görmekteyiz. Meydana çıkan göçler ve genel olarak göç olgusu da bu kapsamın dışında değildir. Her ne kadar toplumsal ve devamlı göçler yaşanmakta ise de bir yandan da göçler kati hale gelerek, kristalize olmaktadır. Çünkü meydana gelen durumlar, her bir göçü kendine özel bir duruma getirmektedir.

Toplumsal temelde ortaya çıkan bu değişimler bağlamında da, göçe yönelik yeni bilimsel bir bakış açısı ve teorik bir yaklaşım gerekmektedir. Bu ‘yeni yaklaşım’, göç ve göçmeni ayırarak araştırmanın tabanını belirlemelidir. Göç teori ve modellerini bu kapmsamda araştırmanın amaçları arasına koymalıdır. Bundan dolayı araştırmanın gerçek gayesinin hangi vakıaya yöneldiği açıkça ortaya koyularak belirlenmelidir; Ortaya koyulan araştırmanın bir göçmen araştırması mı veya göç araştırması mı olduğu net bir biçimde beyan edilmelidir. Bilhassa, globalleşme sürecinin ortaya çıkardığı etkiyle bütün sosyal faktörlerin karşılıklı etkileşiminin çoğalması ve süratlenmesi, bu şekilde bir ayrımı zaruret haline getirmektedir. Daha çok yapısal ve üst yapısal faktörlerin incelenmesine yönelen göç araştırmaları ve daha çok şahsi süreçlerin göç üzerindeki ve göç sonrasındaki tesirlerine yönelen göçmen çalışmaları, safi bir şekilde tarif edilerek farklılaştırılmalı ve tatbik edilmelidir.

Göç ve göçmen bağlantılarının çapraşık ve karışık olmaları, kavranması çetin bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bununla beraber zamanımızda yaşanan globalleşme olgusu da, bu bağlantılı ilişkiyi tetikleyerek durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmektedir. Söz konusu kompleks yapı, göç araştırmalarının önündeki en büyük mâni olarak önmüze çıkmaktadır. Bu nokta da doğru bir çözüme ulaşmak için yapılması lazım olan, göç ve göçmen ayırımını doğru ve düzgün yaparak araştırmaları özelleştirmektir. Bu araştırma, günümüzde ortaya çıkan uluslara r a s ı olumsuzluklarla oluşan göç vakası ve yaşanan uluslararası göçleri çözmeye yardımcı olmak niyetiyle, göç kuramlarını tartışarak gözden geçirmeyi amaçlamıştır. İncelenen göç teorisi, iddia edildiği gibi, zamanımızdaki göçleri anlamada ve açıklamada ne kadar yardımcı olduğu irdelenip ve incelenecek, bir bakış geliştirilmekle beraber,

(12)

çözüm önerilerine de yer verilmeye çalışılacaktır.

Bu bakış açısından küreselleşme sürecinde Uluslararası sorunlar ve sonuçta göçlerle karşımıza çıkan ilişki konusu irdelenecek ve gelinen bu noktadan hareketle göç sosyolojisinin iki temel çalışma konusu olan göç ve göçmen ayrımı üzerinde durulacak, özellikle göç olaylarına sebep olan ulusal kriz vb. üzerinde çalışılarak, Iraklı Göçmenlerin Türkiye’ye göç etme nedenleri, göç etmeleri konusunda meydana gelen zorlamalar üzerinde durulacaktır. İlk olarak birçok göç kuram ve modeli içerisinden seçilmiş olan göç kuramlarına da değinilecektir. Daha sonra küreselleşme ile göç ve göçmenlerin nasıl etkilendiği konusu üzerinde durularak, Türkiye’ye göç eden dünyamızın Ortadoğu diye tabir edilen bölgesinde uzun zamandan beri süre gelen (yaklaşık 30 yıldır) toplumsal dram ve sorunların kaynağında yer alan enerji savaşları koridorunda bulunan Irak ülkesinin de en özel bölgesi olan Musul-Kerkük bölgesinde yaşayan Türkmen veya Türk soylu toplumların karşı karşıya kaldıkları olumsuzluklar açıklanmaya çalışılacaktır.

Bu çalışma bölgesinde insani olan her şeyin ötelenmesi ve bireylerin etkilenmesi ile bölge halkının göç’e zorlanmaları ve sonuçta göçmen statüsüne düşmeleri ile Türkiye gibi aynı etni veya soydan gelen ülkeye göç etmelerini konu almakta ve bu göçmen statüsüne düşen soydaşlarımızın Göç etmeleri ile başlayan, göçmenlik ve Türkiye de yerleşmeleri ile devam eden göçmenlik ile ortaya çıkan sorunları ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Türkiye sınırına birkaç kilometre mesafede yaşanmakta olan çatışma ve halkın zorlanması veya yaşamları ile tehdit edilmesi neticesinde göç etmek durumunda kalan Türk soylu veya Arap soylu halkın tercih olarak Türkiye, bu Ülkeden beklentilerinin güvenlik ve huzur olarak karşımıza çıkması, Türkiye’nin kendi toplumundan olmayan milletler açısından güvenli ülke olarak algılandığı, sığınmacılarla birlikte diğer ülkelerden gelen birçok vatandaşında bu ülkede huzur içinde yaşayabildiğini göstermektedir.

Dolayısı ile, bu araştırma da göçmenlerin özellikle aynı bölgeye yakın veya sıcak bölgenin hemen birkaç yüz kilometre kuzeyinde yer alan Türkiye’nin güvenli bir

(13)

ülke olarak algılanması, göçe zorlanan halkların öncelikle ve ilk olarak Türkiye’ye bir an önce ulaşmayı düşünmeleri Türkiye Cumhuriyeti devletinin muhkem veya güçlü bir ülke olduğu düşüncesini pekiştirmektedir. Diğer yandan ülkeye gelen göçmelerin hoşgörü ve yardımlaşma bilinci ile karşılanması, zor durumda olan ailelere öncelikle devlet desteği ve yardımlarının ulaştırılması, ailelere sosyal yardımların yapılması, günlük ihtiyaçlarının karşılanması, ayrıca yaşadıkları bölge, mahalle ve benzeri yerlerde hoşgörü ve bireysel yardımlaşmaların görülmesi Türkiye’nin bölgede sığınılacak bir liman olarak görülmesine ve göçe zorlanan bölge halklarının da Türkiye’ye göç etmesine neden olmaktadır. Bu araştırma gerek ulusal bazda gerekse uluslararası arenada yüzyılımızda meydana gelen göç ve nedenlerinin araştırılmasında son dere önem arz etmektedir. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde araştırmanın desenini belirtmektedir, ikinci bölümümüz ise araştırmanın kavramsal çerçevesini göstermektedir, üçüncü bölümde Türkiye’de yaşayan Iraklı göçmenlerin yüzyılımızda yaşamış olduğu sorunlar ve göç nedenleri, son bölümde ise araştırmanın bulguları yorumlanmaktadır.

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN DESENİ VE SINIRLILIKLARI

Bu bölümde araştırmanın sınırlıkları, yöntemi, araştırmanın evreni, araştırmada kullanılacak verilerin toplanması kullanılacak araçlar ve verilerin nasıl analiz edilip değerlendirildiği açıklanmıştır.

1.1. Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırmamızda yüz yüze görüşme tekniği ile dernek veya arkadaşlar vasıtası ile ulaştığımız Türkmen göçmen ailelerle görüşmeler yapılmış, bu görüşmeler sırasında onlara sorular yöneltilmiş, özellikle bireyleri irrite etmemek için görüşmeler sırasından resmi bir dil kullanmak yerine onlardan biri gibi davranılarak sorunlarının paylaşılması yoluna gidilmiş, paylaşılan sorunların çözüm yolları konusunda fikir beyan edilmiş, Türkiye de yaşamış oldukları maddi sorunları aşmak adına çeşitli işlerde çalışmaları konusunda dernekler vasıtası ile kendilerine çeşitli yardımlar sağlanmıştır.

Bu konuyla yaplmış çalışma olmadığı için az sayıda olduğu için kaynaklarımız sınırlıdır. Göç ve Göçmenlik hakkında yazılı ve sözlü birçok yerli ve yabancı uluslararası çalışmaları içeren dokümanlar bulunmasına rağmen, Iraklı Göçmenler hakkında herhangi bir yazılı kitap vb. tez, makale çalışması bulunmamaktadır. Dolayısı ile bu çalışmamızda bazı kısıtlılıkları beraberinde getirmektedir. Araştırmamızın evreni ise Konya, İstanbul ve Ankara ilinde yaşayan göçmen insanlardan oluşmaktadır. Örneklemimiz ise Selçuklu (Konya), Gaziosmanpaşa, Başakşehir, Şişli (İstanbul), Etimesgut, Çankaya (Ankara) illerinde yaşayan tanıdığımız göçmenlerden belirlenmiştir. Mülakat yaptığımız kişiler, çocuk durumlarına göre; ailede kaç çocuk olduğu ve okula gitme durumlarına göre. İş durumlarına göre; ailede çalışan kişi sayısı ve gelir durumları. Göç yollarına göre; Yasal yollardan mı yoksa kaçak olarak mı göç yaptıkları araştırılmıştır.

1.2.Araştırmanın Yöntemi

Bu araştırmada öncelikle göç ve göçmenlik üzerine daha önce yapılmış çeşitli tez, makale, kitap, tartışma gibi kaynakların incelenmesi, taranması ve bu tarama neticesinde literatüre geçmiş kaynakların irdelenmesi sağlanmıştır. Bu görüşmeler

(15)

katılımcının şartlarına göre, yüz yüze ve yazılı olarak yapılmıştır. Görüşme yönteminin soruları önceden belirli bir şablon altında hazırlandığı için tam standart görüşme olarak değerlendirilmektedir. Görüşmenin bilimsel bir görüşme olabilmesi için tarafsızlık, mesafeli, anket harici olması, önceden belirtilen sürede yapılması ilkeleri esas alınmış ve görüşme sonunda, güvenilir ve geçerli enformasyonlara ulaşmak hedeflenmiştir.

Örneklem metodundan kartopu tekniği kullanılarak göçmen olup, halen ülkemizde ikamet eden Türkmen ailelerin evlerine veya işyerlerine ziyarete gidilerek, neden Türkiye’ye göç ettikleri, neden Türkiye’yi seçtikleri konusunda bilgi alışverişinde bulunulmuş, bir çeşit röportaj ve de soru cevap tekniği üzerinden bu çalışmaya bilgi ve belge sağlanmıştır.

Çalışmamız sırasında Iraklı göçmen ailelerin devlet ile olan ilişkileri hakkında bilgi alınmış, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendilerine vermiş olduğu çeşitli destekler konusunda sorular yöneltilmiş gerek yiyecek,içecek gerekse barınma ve sağlık sorunları ile ilgili çeşitli bilgilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Ülke de yaşayan diğer göçmenler ile Iraklı Türkmenler arasında göçmenlik açısından herhangi bir statü farklılığı olup olmadığı araştırılmış, bu bilgiler ışığında da çeşitli analizler yapılarak bilgi toplanmıştır (Tufan, 2005).

1.3. Araştırmanın Evreni

Araştırmanın evrenini Türkiye’de yaşayan göçmen insanlar oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise maddi olanaklarda göz önünde bulundurularak ulaşım yönünden daha kolay bir seçenek olması nedeniyle Konya ili Selçuklu ilçesi ve İstanbul ili Başakşehir ilçesinde yaşayan göçmenlerden gönüllü mülakat çalışmasına katılmayı kabul eden 50 göçmenden oluşmaktadır. 50 adet mülakatın, göçmen insanlara ulaştırılıp, uygulanması hedeflenmiştir. Gönüllü katılımcılarımızdan 35 kişinin bilgilerinin aynı olduğu için ya da mülakatı ciddiye almadıkları için sadece 15 kişinin mülakatı değerlendirilmiştir. Göçmenlerden elde edilen 50 adet mülakatın 35 tanesinin ciddiyetle cevaplandırılmamasından dolayı geçerli kabul edilmeyip geriye kalan 15 göçmenin mülakat sonuçları değerlendirmeye alınmıştır. Bu eleme yöntemi araştırmanın geçerliliği ve güvenirliğini artırmak için tercih edilmiştir. Mülakat

(16)

sırasında katılımcıların samimi ve gönüllü olduklarının gözlenmesi ve verdikleri cevapların tekrar sorularak teyit etmelerinin sağlanması da araştırmanın güvenirliğini artırdığı yönündeki görüşlerdendir. Elde edilen veriler ve kodlamaların doğruluğu konusunda uzman görüşleri de alınarak araştırmaya geçerlilik kazandırılmaya çalışılmıştır.

1.4. Veri Toplama Araçları

Araştırmada veri toplamak için mülakat tekniği kullanılmıştır. Bu çerçevede katılımcılara demografik sorular yöneltilmiştir. Görüşmelerinde araştırma konusu ile ilgili daha önceden yapılmış soru forumu göçmenlere sorulmuş ve cevapları kayıt altına alınmıştır. Buradan yaş, cinsiyet, medeni durumu, çocuk sahipliği, Türkiyeye hangi yollarla göç ettikleri, ne zamandır Türkiye’de yaşadıkları, göçe sebep olan nedenleri ve göç nedenleri ortadan kalkarsa geri dönmeyi düşünüp düşünmedikleri. Türkiye’de onlara sunulan hizmetler ve hizmetlere ulaşım imkanları hakkındaki düşünceleri. Türkiye’de yaşadıkları, işgücü, sağlık, eğitim, çocukların korunması, kadınların korunması, kayıt sorunu ve sosyal yardımlara erişim gibi temel sorunlar neler olduğu araştırılmıştır. Türkiye’de olmalarından dolayı yaşam tarzlarında herhangi bir değişim olup olmadığı, değişim olduysa bu değişimin boyutları araştırılmaya çalışılmıştır. Kendi ülkelerinden yardım alıyorlar mı ve aldıkları yardımlara Türk bankalarıyla ulaşma imkanları bulunuyor mu? Türkiye’de kendi mesleklerini icra edebiliyorlar mı ve Türkiye’den başka bir ülkeye gitmeyi düşünüyorlar mı? Gibi hususlarda bilgi sahibi olunmuştur.

Görüşmedeki katılımcılara K1, K2…… şeklinde kod numaraları verilmiştir. Görüşmelerinde öncelikle göçmenlere demografik özellikleri ile ilgili sorular yöneltilmiş daha sonra göç ile ilgili sorulara geçilmiştir. Göçmenlerle yapılan görüşmede yöneltilen sorular aşağıda verilmiştir.

1.5. Verilerin Analizi

Araştırmada mülakat yolu ile elde edilen veriler nitel analiz yöntemlerinden olan içerik analizi yapılmıştır. İçerik analizinde temel amaç, elde edilen verileri açıklayabilecek kavramlara ve ilişkilere ulaşabilmektir. İçerik analizi verilerin daha derin işleme tabi tutulmasını sağlayarak tümevarımcı bir analiz geliştirilir. İçerik

(17)

analizinde genel olarak yapılan iş, birbirine benzerlik gösteren verileri belli bir kavram veya tema çerçevesinde birleştirmek ve bunları okuyanlara anlayabileceği kolaylıkta düzenlemesini yaparak yorumlayabilmektir (Sözbilir, 2009). İçerik analizinde yapılan saha çalışması sonucunda veriler toplanılır ve kaydedilir. Toplanır ve kaydedilen veriler öncelikle kodlanır daha sonra oluşturulan kodlar kategorize edilir. Elde edilen kategoriler temalandırılarak görselleştirilir ve bir anlayış geliştirilir (Mcmillan ve Schumacher, 2010: 368).

(18)

İKİNCİ BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ 2.1. Mülteci

Her ne kadar bu konuda önemli bir kavram karışıklığı olduğu belirgin olsa da; mülteci diye ifade edilen kişi; genellikle ülkesinde din, dil, sosyal konum ırk, siyasi düşünce veya ulusal kimliği sebebiyle kendisini baskı altında hissederek kendi ülkesine olan güvenini yitirip, kendi devletinin ona tarafsız davranmayacağı düşüncesi içerisinde ülkesini terk ederek, farklı bir ülkeye sığınma başvurusunda bulunan ve bu başvurusu o ülke tarafından ‘kabul’ edilen kişilerdir.

Mülteciler genellikle kaldıkları ülkelerde kendi özgül yaşam yerlerinde kimseye veya hiçbir durumda farklı bir gruba katılarak ülkesine karşı bir eylemde bulunmadığı halde, şahsının yaşam seçimine ülkesinin siyasi iktidarı tarafından yapılan dayatmalar ve baskı karşısında devletinde yaşama ihtimali olmadığını düşünerek, ülkesini terk etmeyi göze alarak, farklı bir ülkede kendi düşünce ve yaşam tarzına karışılmadan yaşamını idame ettirebileceği olgusu ile yaşamak istediği ülkeye göç etmek istediğini beyan ederek, bu beyan neticesinde de ülke tarafından bu talebinin karşılanacağının kabul edilerek, o ülkeye göç eden kişiler mülteci olarak adlandırılmaktadır(Aksoy, 2012:292-303).

Mülteciler çoğunlukla zulüm ve baskılar karşısında ikamet ettiği ana vatanında yaşam ihtimalinin kalmadığını düşünen genellikle özgürlükçü şahıslardan oluşmaktadırlar. Bu bir bağlamda kişisel hareketlilik olup, sığınmacılık, göç veya göçmenlik gibi oldulardan ve bunların yaşam şartlarından farklılıklar barındırırlar. Mültecilik kavramında şahsın kendi düşünsel durumu ile bir ülke değiştirme konusu olmakla birlikte, göçmenlikte bir zorunluluk ve de toplumsal hareketlilik söz konusu olabilmektedir. Ülke değiştirme sebebi tamamen farklılık içermektedir. Göçmenlilke, mültecilik arasında diğer bir fark ise göç nedeni hayati bir sebep olarak önümüze çıkarken, mültecilikte amaç fikri önemli olarak karşımıza çıkmaktadır. Birisinde güvenlik, temel yaşam hakkı, zorunluluk olarak karşımıza çıkar. Diğerinde ise bir taraftan bakıldığında bir keyfilik olarak düşünülebilmektedir(Aksoy, 2012:292-304).

(19)

2.2. Sığınmacı

Sığınmacı, tanımlanırken şu şekilde ifade edilmektedir. Mülteci olduğunu ileri sürerek devletinden ayrılan lakin mültecilik pozisyonu başvurusu henüz sonuçlanmamış kişidir. Diğer bir tanımlama ile ülkesinden mülteci olarak farklı bir ülkeye müracaat yapmaya imkânı olmadan gerek savaş, çatışma gerekse farklı zorlayıcı sebepler nedeniyle, ülkesinden kaçmak zorunda kalanlar sığınmacı olarak tanımlanmaktadır. Bu ülkesini ani ve hızlı bir şekilde terk etme sebebi, acımasız bir savaş, soykırım (Suriye örneğigibi)’da olabilmektedir (Bakırtaş, 2012:232-261).

Sığınmacılar çoğu zaman ülkesinden büsbütün ve hızlı bir şekilde ayrılarak, farklı bir ülkenin sınırından hiçbir legal yol veya resmi bir iletişim gerçekleştirmedeno ülkeye gelen şahıslardır. Çoğunlukla sığınmacı pozisyonunda olanların topluca olarak hareket ettiği izlenmektedir. Budnan dolayı, diğer ülkeye sınır ihlali yaparak kaçak olarak geçen sığınmacılara gittiği ülke resmi mercilerince çoğunlukla bir kamp yeri, barınma yeri gibi yapılan çalışmalar neticesinde, hayatını asgari düzeyde devam ettirebilecekleri imkanlar sunulmaktadır. Bu bir bakıma sığındığı ülkenin kendi insanlarının güvenliğini sağlamanın bir yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti Birleşmiş Milletlerin bir üyesi olarak, ülke dışından gelen, savaş veya farklı sebeplerle hayati tehlike yaşayan insalara, ülkeye sığınan her bir şahsa, uluslararası Mülteciler Yüksek Konseyi hükümleri gereğince mülteci olduğunu veya mülteci olmadığını araştırıp, onları farklı ülkelere yerleştirmek için belge ve bilgi sağlamaktadır. Bunların dışında, sığınmacılar Türkiyede yalnızca İç İşleri Bakanlığının gösterdiği illerde yaşamalarına devam edebilmektedirler. Bu iller “uydu kentler” diye adlandırılmaktadır. Bu illerin sayısı en son güncellemelere göre 28’e yükselmiştir. Bu iller: Van, Kayseri, Nevşehir, Niğde, Aksaray, Karaman, Kırşehir, Kırıkkale, Hakkâri Afyon, İzmir, Konya, Isparta, Eskişehir, Bilecik, Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay, Çankırı, Yozgat, Burdur, Tokat, Şırnak, Ağrı, Sivas, Amasya, Kastamonu ve Kütahya’dır. Sığınmacılar sadece polis müsadesiyle bu illerden ayrılabilmektedir (Bakırtaş, 2012:250).

(20)

2.3. Göçmen

Göçmen; mülteci tanımında yer alan sebeplerin haricinde, genellikle parasal nedenlerle, devletini gönüllü olarak terk ederek başka bir ülkeye, o ülkenin yetkililerinin bilgi ve müsaadesiyle iskân edilen şahıstır. Göçmenlikte asıl amaç ekonomik kaygılar olabilir. Ancak, güvenlik veya diğer temel yaşam unsurları da burada etken olabilmektedir. Bu daha çok zorunluluktan ziyade, amacı açısından ekonomik nedenlerle ülkesini terk edip, başka bir ülkede daha müreffeh bir hayat sürmek için yapılan bir tercih olarak karşımıza çıkmaktadır (Aksoy, 2012:297).

Göçmen olmanın temel nedeni yukarıda da belirtildiği gibi, kendi istek ve arzusu ile ülkesi dışında ekonomik getirisi ve statüsünün üstün olduğuna inandığı bir ülke de yaşama hakkına sahip olmak için yapılmaktadır. Ancak, diğer yandan zorunlu bir şekilde ülkesinden göç etmek zorunda kalan göçler de vardır. Bu göçmenlerin durumları ekonomik açıdan ülkesini terk edip, daha rahat bir ekonomisi olan ülkede yaşama arzusunda olandan tamamen farklıdır. Burada kişisel tercihlerden ziyade, tercih etmek zorunda bırakılmaktan bahsedilmektedir. Daha açık bir ifade ile göç etme konusunda dayatılma neticesinde sığınmacı statüsüne düşmek diyebiliriz. Dolayısı ile göç amacı kendi içinde tamamen farklılık göstermektedir diyebiliriz.

Sonuçta şunu daha açık bir şekilde ifade etmekte zarar yoktur. Göçmen,

ülkesini kendi rızasıyla daha iyi yaşam koşulları için ekonomik sebeplerden ötürü terk eden kişidir. Oysa mülteci ülkesini zorunlu sebeplerden ötürü güvenli bir yer bulma amacıyla terk eder. Mülteci, ülkesinin korumasından faydalanamayan ve güvenliği tehlikede olan kişiyi; göçmenise, güvenliği tehlikede olmayan ve ülkesinin korumasından faydalanabilen kişiyi ifade eder. Buradan hareketle çalışmamızın alanını belirlerken, Ülkemize göç eden gerek bireysel gerekse kitlesel olarak hareket eden insanların buraya gelmekteki amaçlarını iyi kavramamız gerekmektedir ki; doğru ve akılcı çözüm üretmeye yardımcı olsun. Kaldı ki, Türkiye daha önce kendisine gelen ve yerleşmek zorunda olan bütün halklara kucak açmış, bu anlamda karnesi oldukça iyi bir ülke konumundadır(Aksoy, 2012:298).

(21)

2.3.1 Göç Türleri

Göç iki kısma ayrılmaktadır. İç göç ve dış göç olmak üzere genel olarak aşağıda verilmiştir.

2.3.1.1. İç Göçün Tanımı ve Nedenleri

Bu göç türü, devlet sınırları içinde ve şehirler arasında yapılan göçtür. Bu göçün maliyeti düşüktür. Sürekli iç göç olabileceği gibi geçici de olabilir. Bu göç türünde dillerin farklı olma sorunu bulunmamaktadır. Köyde yaşayan insanların şehre taşınmasıyla meydana gelmektedir. İç göçün en fazla yapıldığı alan kırdan kente göç şeklidir. Âmâ bunun yanında kırdan kıra, kentten kıra veya kentten kente şeklinde de yapılan iç göçler vardır. Göç yapılmasını etkileyen faktörler, ticaret ve sanayinin geliştiği bölgeler, verimli tarım arazileri, maden yataklarının çeşitliliğine sahip alanlar, turizm açısından rağbet edilen yerler ve kültür, tarih açısından zengin olan şehirler göç yapılmasını cazip hale getiren yerlerdir. Diğer bir göç nedeni, doğal afetler neticesinde meydana gelen yaşam alanlarının kullanılamaz hale gelmesi ve çevre düzeninin bozulmasıyla insanların yaşamları zorlaşmakta ve buna bağlı olarak iç göçü tercih etmektedirler. Son olarak aynı ülkenin sınırları içerisinde olup güvenlik açısından sıkıntılı olan şehirlerden, güvenli olan şehirlere yapılan iç göçler de mevcuttur (Ben hamu,2000:59).

2.3.1.2. Dış Göç Tanımı ve Çeşitleri

Bu göç devletin siyasi sınırları dışında yapılan coğrafi bir göçtür. Bu durumda insan, çok kısa bir mesafeyi kat ederek göç edebildiği gibi binlerce km uzağa giderek başka bir kıtada bulunan uzak bir ülkeye de göç edebilir. Dış göçlerin en önemli nedenleri savaş, baskı, zulüm ve ekonomik sebeplerdir. Bunun dışında anlaşmalarla karşılıklı nüfus değişimleri (mübadele) ve eğitim maksadıyla dış göçler olmaktadır. İnsanlar göç ettikleri yerlere geçici veya kalıcı göç yapmaktadırlar. Geçici göç, kişilerin belli bir süreliğine asıl vatanlarından başka bir ülkeye göç etmeleridir. Bu göçü yapanlar çalışanlar ve mevsimlik işçilerdir, genellikle geçici göçler ekonomik nedenlerle yapılır. İnsanların göç ettikleri ülkede devamlı olarak yaşaması ve o ülkeyi kendilerine vatan edinerek, toplumun kültürel yapısını ve geleneklerini benimseyerek hayatlarına orada devam etmesine ise kalıcı göç denmektedir. Genelde Dış Göç iki

(22)

şekilden oluşmaktadır. İlki bilimsel göçtür. Bilimsel göç, iyi eğitimli ve yetenekli kişilerin gelişmekte olan kendi ülkesinden bir başka ülkeye göç etmesi olarak tanımlanmaktadır (Ben hamu,2000:81).

Buna akıl göçü veya beyin göçü de denilmektedir. Zira ilk etapta öğrenciler, kendi memleketlerine faydalı bilgilerle dönmek için başka bir ülkeye eğitim almaya giderler. Fakat bu öğrencilerin çoğu, gittikleri ülkenin imkân ve şartlarının kendi ülkelerinden daha üstün olduğunu ya da buralarda yaşamanın daha iyi olduğunu gördüklerinden dolayı geri dönmeyi tercih etmemektedirler. Bu göç sadece yetenekli öğrencilerle sınırlı kalmamaktadır. Birçok doktor, bilgin, mühendis ve araştırmacı da başka ülkelerdeki imkanlardan dolayı kendi ülkelerinde kalmak istememekte ve gelişmiş başka ülkelerde araştırmalarına devam etmeyi tercih etmektedirler. İkinci ise İnsani göçtür. İnsani göç, sıkıntı yaşayanların ve kendi memleketlerinde yaşama imkânı bulamayıp başka bir ülkeye gidenlerin göçüdür. İnsani göçün sebepleri ülkede meydana gelen etnik, dini ya da yerel çatışmalardır. Bu tür çatışmalar, sıkıntı gören kişilerin hayat endişesinden dolayı kendi ülkelerinden kaçıp başka bir yere göç etmeye sebep olmaktadır (HASHMİ,2005:91)

2.3.2. Göçün Sebepleri

Kişilerin bir yerden başka bir yere göç etmelerinin birçok sebebi bulunmaktadır. Genel olarak göçe neden olan sebepler şunlardır:

2.3.2.1. Ekonomik Sebepler

İnsanların gerek ülke içinde ve gerekse başka bir ülkeye göç etmesine en fazla sebep olan etkenlerden birisi ekonomik etkenlerdir. Nitekim ekonomik düzeyinin düşük olması insanların çalışmak için başka bir yere göç etmesine sebep olmaktadır. İnsanlar daha iyi bir yaşam sürmek ve hayat standartlarını artırmak için başka bir yere göç etmektedirler. Ülke içinde veya dışında bir bölgeden başka bir bölgeye göç etmenin, göç edilen yerin ekonomik kaynaklarının bol olmasından kaynaklandığı görülmektedir. Göç edilen yerin sanayi, ticaret, turizm, sağlık, tarım açısından gelişmiş olduğundan dolayı iş imkanları ve kazanç daha fazla olduğu için cazibe merkezi konumuna gelmektedir. Bu sebepler nedeniyle insanlar hayat refahlarını yükseltmek

(23)

ve daha iyi şartlar altında yaşamak için göç etmeyi tercih etmektedirler (HASHMİ,2005:97).

2.3.2.2. Sosyal Sebepler

Sosyal etkenler; ırk, din, akrabalık bağı ve ekonomiyle ilgili olan etkenlerdir. Bu etkenler, sosyal ilişkiler ile birbirleriyle bağlantılı olan bireyleri barındıran bölgelere göç edilmesini teşvik eden ve insanların hızlı bir şekilde birbirleriyle uyum sağlamalarına yardımcı olan durumlardır. Sosyal ilişkiler yönüyle bağımlı olan bireyler göç ettikleri bölgeye hızlı bir şekilde uyum sağlayarak sosyal hayata katılım sağlar ve buna bağlı olarak kalkınmaya başlar (TONİ,2007;106).

2.3.2.3. Dini Sebepler

Dini etken, dini baskı ve mezhepçilik sebebiyle dini azınlığın başka bir ülkeye göç etmesidir. Bir ülkede çeşitli dini inanışlar ve mezhepler bulunabilmekte ve sayıca fazla olan din mensupları, farklı mezheplere ve dinlere sahip olan diğer insanlara baskı uygulayarak onları ülkelerinden göç etmeye zorlayabilmektedirler. Toplum içerisindeki insanlar dinlerini özgür ve rahatça yaşayamadıkları için, inançlarını rahatça yasabilecekleri ülkelere göç etmektedirler(Ben hamu,2000:43).

2.3.2.4. İdari Sebepler

Belli bir bölgeye göçün yapılması için hükümetin plan yapmasıdır. Bu da göç edilecek bölgenin gelişmesi için ekonomik programlar uygulanarak yapılmaktadır (Kolyer, 2016:116).

2.3.2.5. Savaş ve Güvenlik Sebepleri

Yirminci yüzyılın sonu, dünyanın birçok bölgesinde tanık olunan savaşlar ve iç çatışmalar nedeniyle bireysel veya toplu mülteci hareketlerinin büyümesine işaret etmektedir. Öyle ki dünyanın birçok bölgesinde şahit olunan iç savaşlar ve iç çatışmalar ve buna bağlı olarak insan haklarının ihlalleri bireyleri güvensiz alanlara göç etmeye zorlayan hareketlerin temel nedenlerinden biri sayılmaktadır.Siyasi faktörlerden kaynaklanan savaşların yanı sıra, bireylerin göç etmesine neden olan “Zorunlu göç” veya “siyasi sığınma” olarak adlandırılanlar, bazı Arap ülkelerinde (Irak, Suriye, Libya ve Yemen) meydana gelen huzursuzluk ve silahlı çatışmalar da

(24)

dâhil olmak üzere Ortadoğu’daki mevcut karışıklığın kanıtıdır. Gelişmekte olan bazı ülkelerde siyasi istikrarın zayıfladığı veya kamu özgürlüklerinden yoksun olunduğu yerlerde pek çok aydın ve entelektüel ülkeyi terk etmek ve kötü durumlarını özgürce ifade etmek için başka bir çıkış yeri aramak zorunda kalmıştır.Uluslararası çatışmaların sebep olduğu, Dış ülkelerce finanse edilen ve planlanan ve despot hükümetler tarafından uygulanan etnik veya mezhepsel gibi yerel nedenler sebebiyle maruz kalınan zorunlu göç ettirme, o bölgede bulunan sivil halka ikamet ettikleri bölgelerden daha uzak bölgelere göç ettirerek uygulanır. Ve bu tecrit uygulaması bölge halkının ellerinde bulunan ve sahip oldukları her şeyden yoksun bırakılmalarını içermektedir.Zorla yerinden etme veya sınır dışı etme, bireyi kendi ülkesinden çıkarmak ve onu bireysel olarak veya toplu olarak başka bir yere sürmek üzere tasarlanmıştır.Zorla yerinden etme veya sınır dışı etme, hükümetler, askeri kuvvetler veya etnik, dini veya mezhep gruplarına karşı fanatik olan gruplar yerine, diğer nüfus gruplarını değiştirmek amacıyla yapılan bir tatbikattır.Zorla yer değiştirme, insan haklarının ihlalidir.

2.3.3. Göç Sonucu Ortaya Çıkan Etkiler

2.3.3.1. Demografik Etkiler

Göç, yerleşimcilerin kendileri için cazip olan bölgelere dağılmasında etkili olmaktadır. Bu da göç veren bölgenin nüfusunun azalmasına ve göç alan bu bölgelerin nüfusunun artmasına sebep olmaktadır. Buna bağlı olarak göç alan bölgelerde nüfus yoğunluğu artmaktadır. Bunun sonucunda, nüfus yoğunluğu olan bölgelerde hayat şartları zorlaşarak göç eden insalar ciddi problemlerle karşılaşmaktadırlar.

2.3.3.2. Ekonomik Etkiler

Ekonomik etkiler; iş piyasası, iş gücü, stok, tüketim ve yetenek gibi birtakım etkenlerle bağlantılı olan etkilerdir. Zira bu durumlar, göç veren ve göç alan bölgelerin birbirinden ayrılmasında etkili olmaktadır. Göç alan bölgeler çok sayıda işçi gücünü barındırmaktadır. İşçi sayısının fazla olması nedeniyle insanlar düşük ücretlerle çalışmaya zorlanmakta veya hiç iş bulamamaktadırlar. Bu durumda işsizliğe neden olmaktadır. Diğer yandan göç alan bölgedeki insan sayısı çok fazla olduğundan barınacak ev sayısı yetersiz gelmektedir. Bu sebep ev kiralarının yükselmesine neden

(25)

olmaktadır. Nüfusu çok artan göç alan bölgede gıda pahalılaşmaları ve genel olarak hayat pahalılaşmakta ve ekonomik olarak insanların yaşamaları zorlaşmaktadır. Göç veren bölgeler ise iş gücü piyasasındaki insanların ve yatırımların azaldığı için ekonomik olarak sıkıntı çekmektedirler. Bu durumda ileriki zamanlarda o bölgede kalan insanların da göç etmesini tetiklemektedir (İsmail, 1997:57).

2.3.3.3. Sosyal Etkiler

Bu etkiler; ekonomi, kültür, eğitim ve gelişim durumları bakımından göçün kapasitesi ve göçmenlerin niteliğiyle bağlantılı olan etkilerdir. Göçmenlerin geldikleri ülkelerdeki kültür biçimleri, yaşayış tarzları ve eğitim sistemleri farklı olmaktadır. Buna bağlı bağlı olarak göç ettikleri bölgelerde bazı kültürel ve yaşamsal sıkıntılar yaşayabilmektedirler. Göç ettikleri bölgelere uyum sağlama noktasında sıkıntılar oluşmaktadır. Zorunlu olarak göç ettikleri bölgelere hazırlıksız ve birikimsiz gelmek zorunda kalan göçmenlerin sosyal uyumu ve bütünleşmesi çok daha zor olmaktadır. Kuşkusuz ki, göçmenlerin veya geldikleri yerleşim biriminin etnik ve kültürel yapısı da, sözü edilen sosyal uyum ve bütünleşme açısından egemen faktörlerden biridir. Bu süreçte karşılaşılan en önemli sorunlar da barınma ve istihdam olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira göçmenler göç hareketi ile sadece bedensel varlıklarını değil aynı zamanda geldikleri yerleşim biriminin sosyal ve kültürel etkilerini de göç ettikleri yeni yerleşim yerlerine taşımakta ve kültürel etkileşim yaratmaktadırlar. Göç eden insanların, göç ettikleri bölgeye bazı sıkıntılar doğurabildiği gibi aynı zamanda davranış biçimlerini değiştirebilir, yeni fikirler oluşturup, kültürü zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak olumlu etkileri de olmaktadır (Zentani, 2008:145).

(26)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE YAŞAYAN IRAKLI GÖÇMENLERİN YÜZYILIMIZDA YAŞAMIŞ OLDUĞU SORUNLAR VE GÖÇ NEDENLERİ

3.1. Iraklı Vatandaşların Ülkelerinde Yaşamış Oldukları Problemler ve Göç Nedenleri

Dünyada petrol rezervine sahip olan üç ülkeden (Suudi Arabistan, Kanada, İran) sonra ispatlanmış 115 milyar varilin üzerinde petrol rezerviyle Irak gelmektedir. Dış ticaret gelirinin % 95 ini oluşturan petrol geliri ülke maliyesinde egemen sektördür. 1980li yıllarda İran’la devam eden 8 yıllık savaş Irak ekonomisin felce uğratırken, ABD’nin 2003’te devirdiği Saddam 1979 yılından beri devlete hakimdi. 2009 sayımına göre ülkenin nüfusu 31.234.000 kişiden oluşan Irak yurttaşlarının çoğunluğu Araplar olmak üzere Kürtler, Türkmenler, Asurlular, Mandeans’tan ve oluşmaktadır (The Louis Berger Group, Inc.,2009:8)

Bu bilgiler ışığında Irak 1990’lı yıllardan beri kendi iç dinamizminden kaynaklanan bazı ağır sorunlarla karşı karşıya kalmış, ülke yönetiminin belirli Dine mensup kişiler üzerinde yapmış olduğu baskı, şiddet ve benzeri taraflı politikalar neticesinde, ülke savaşın eşiğine gelmiş, bu savaşın neticesinde ise, ülke her geçen gün ve zaman içinde biraz daha fazla kaosa sürüklenmiştir. Bu kaos ve kriz ortamı, bölünmüşlük ve düzensiz yönetim sayesinde her geçen yıl artarak devam etmiş, ülke halkının huzursuzluğu ile ülke parçalanmaya doğru gitmiş, nihayet bugün gelinen noktada ise, Irak Ülkesi parçalı bir statüye sahip bir görünü arzetmektedir.

Dolayısı ile, Türkiye’nin güney komşusu olan Kuzey Irak’ta Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu Kürt Bölgesel Yönetimi olgusu mevcuttur ve bu yönetim hakkında bilgi vermekte fayda vardır. Nüfusu yaklaşık 4 - 6.5 milyon arasında değişen Erbil Duhok, ve Süleymaniye şehirlerinden oluşan bu coğrafya yaklaşık 40,000 km karedir (Human Development Report,2009:26). Bu bölge ülkenin diğer bölgelerine oranla emniyetli ve istikrarlı olmasından dolayı yaşam kalitesi yüksek ve yatırıma uygun bir yerdir. Bahsettiğimiz bölgede 2006’da ilk petrol kuyusu Norwegian Energy Company tarafından ve ilerleyen zamanlarda Kanada’dan Western Oil Sands ve Britanya menşeli Sterling Enerji şirketlerinin yatırımları göze başlamıştır (Wikipedia,

(27)

2010). Bölgenin en büyük gelir kaynağı Irak Devleti’nin petrol gelirlerinin belli bir kısmının alınmasıyla gerçekleşirken bölge yönetimi direkt yabancı yatırımı çekebilmenin imkanlarını zorlamakta ve ülkemizle ve İran’la olan sınırları yakınında serbest bölgeler oluşturma çalışmaları içindedir.

Bölgeyi kalkındırma amaçlı düzenlemeler 2006 yılından itibaren hayata geçirilmekte ve yabancı sermayeyi çekebilmeyi amaçlamaktadır. Son yıllarda komşu Türkiye ile ikili ticari anlaşmalar artmıştır. 2007’de yaklaşık 5 milyar dolar ticaret ve buna ilave olarak Türk firmalarının 2 milyar dolarlık iş sözleşmeleri mevcuttur. Kuzey bölgesinde yaklaşık 1200 yabancı firmanın yarısına yakınını Türk firmaları oluşturmaktadır. Daha çok inşaat sektöründe varlığını hissettiren Türk firmaları birçok hastane, havaalanı, üniversite ve konut yapımını tamamlaştır (UNHCR, 2007:20).

Türkmenler, bin yıldan fazla bir zamandır Irak’ta yaşamaktadırlar. Osmanlı devleti zamanında idarede oldukça etkili olan Türkmenler, Irak halkının eğitimli ve münevver kesimini meydana getirmektedirler. Irak’ın 3. asli unsuru Türkmenlerdir. Irak Devleti’nin Türkmenlere bakışı zaman içinde değişmiş ve istikrarı olmayan bir yola girmiştir. Irak idareleri kuruluşundan bugüne değin Türkmenleri Araplaştırmak için uğraşırken Kürt gruplarıysa bilhassa 1990’lardan itibaren Kürtleştirme çabası içindedirler.

Irak yöneticilerinin insanlık dışı uygulamalarına binlerce Türkmen kurban olmuştur. Türkmenler siyasi mücadelelerinde barış yolunu tercih etmişlerdir. Türkmenler, silâhlı çatışmayı kabul etmeyen bir toplum olarak bilinirler. Türkmenler, yasal statülerine kavuşmak adına büyük bir uğraşı içindedirler. Türkmenlerin haklarından mahrum bırakılması Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı istila etmesinden sonrada devam etmektedir. Birleşik Devletlerin Irak’ı işgal etmesinin ardından bölgede yaşayan Türkmenler dışlanmışlar ve asimile edilmek istenmişlerdir. Bir Türk şehri olan Kerkük, Barzani ve Talabani’nin Kürtleri tarafından işgal edilmiş bölgeye büyük ölçüde Kürt nüfusu yerleştirilmiştir. Ülkemizin adı geçen bölgedeki tek dostu, gelecekle ilgili hedefleri olan Türkmen gruplarıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkmen konusunun üzerinde daha fazla durması, haklarını güvenceye alması son derece kritik bir konu haline gelmiştir.

(28)

1990lardan itibaren Kürtler Türkmenleri, bağımsızlıkları için büyük bir tehlike olarak addetmektedirler. Bundan dolayı, Kürtler, Türkmenlerin 1990’da Irak Milli Türkmen Partisi (IMTP)’nin tesisiyle başlayan, Türkmenlerin siyasi teşkilatlanma sürecine endişeyle bakmışlardır. Türkmenlere 1996’dan başlayarak 2 yıl arayla 3 saldırı yapılmış ve bu durum Türkmen siyasi teşkilatlanma sürecini sekteye uğratmıştır. Yine Kürtler Türkmen teşkilatlanmasına karşı büyük bir baskı uygulamışlardır. İkinci Körfez Savaşı’ndan itibaren Kürt partileri, Türkmenlere bazı tavizler vererek Türkmenleri kendi saflarına çekmeye çalışmışlardır. Fakat onlarla ortak hedefleri olmayan Türkmenler bu plana soğuk bakmışlardır. Kürtler, hedeflerine kavuşamayınca Türkmen Cephesinin Erbil şehrini terk etmesi gibi ciddi baskılar uygulamışlardır. Ayrıca Türkmenleri bölücülük ve dış mihrakların maşası olmakla itham ederek onların aleyhine bir ortam yaratmak istemişlerdir.

Kürtler Türkmen davasına zarar verebilmek ve onların arasına nifak tohumu ekmek için sözde Türkmen partileri kurdurmuşlardır. Yine Türkmen Cephesi’ne baskı uygulayarak ve kimi zaman da saldırarak Türkmen halkının resmî temsilcisi olan Türkmen Cephesinin çevresinde tesis edilmeye çalışılan teşkilatlanmayı yok etmek istemişlerdir. Kürdistan Demokratik Partisi (KDP), Türkmenleri Türkiye’nin bir maşası olarak görmekte ve onları resmen tanımamaktadır. Bundan dolayı da Türkiye’yi tenkit etmektedir. Türkmenlerin Kürt parlamentosuna (1992 seçimleri) katılmamalarının nedeni olarak da Türkiye’yi göstermekte ve bu sayede Türkmenleri Türkiye’den soğutmak istemektedir.

KDP’ye göre Kerkük Kürdistan’ın kalbi olup orada Türkmenler değil, yalnızca Kürtler yaşamaktadır. Aşağı yukarı nüfusu bir milyon olan Kerkük’teki Türkmenlerin oranı % 60’ı geçmesine karşın, Türkmenlerin oranı % 21,4 ve Araplar’ın oranıysa % 28,4 olarak gösterilmektedir. Buna göre Kürtlerin oranıysa % 48,3’tür. KDP yayınlarından “Gulan” Dergisi, Türkmen Cephesi’ni Türkiye’nin yönettiğini iddia etmiştir. Yine bu dergiye göre Cephe yani Türkiye “Kürdistan tecrübesini” zedelemek istediğinden böyle bir bağlantının sürmesi durumunda Türkmenlere ağır bir fatura çıkaracağına söyleyerek Türkmenleri tehdit etmektedir.

KDP, Kuzey Irak’ta Kürtlerin arasında Türkiye ve Türkmen aleyhtarlığı uyandırmaya başlamış, bunu da bir realite olarak kabul ettirmek istemiştir. Buna

(29)

paralel olarak, Türkiye’nin Türkmenlere politik hedefler doğrultusunda kullanmak istediğini iddia etmekte, Türkiye’nin “Turancılık” için Türkmenleri araçsallaştırdığını söylemektedir. Bundan dolayı 1970 ve 1980’lerde Türkmenlerin idam kampanyasına maruz kaldıklarını ortaya atmaktadır. Irak’a karşı savaşın kaçınılmaz olduğu anlarda telaşlanan KDP ile KYB, savaş ardından Irak’ta hedeflerini hayata geçirmek için işe koyulmuşlardır. 17 Aralık 2002 tarihinde KDP ve KYB başta olmak üzere, Londra’da Amerikalı ve İngilizlerin yaptıkları Irak muhalefetinin toplantısında Irak’ın “Araplar, Kürtler ve diğerlerinin memleketi” şeklinde tanımı yapılmıştır. 1992 yılında ABD-İngiltere tarafından tatbik edilen 36. paralel aracılığıyla Kerkük’ün merkezî hükümetin denetiminde kalması da baştan beri Türkmenlerin ikiye bölünmesine neden olmuştur (Arslan, 2004:38).

Talabani ve Barzani güçleri Kerkük’e girmeme konusunda söz vermeleri ve 18 Mart 2002 tarihinde Ankara Anlaşması’nı imzalamalarına rağmen anlaşmaya uymayarak Kerkük’e girmişlerdir. Bu durum da Türkmenlerde bir hayal kırıklığı ve öfkeye neden olmuştur. Türkiyenin garantör olmasına rağmen bu durum karşısında sessizliğini koruması sebebiyle kısa sürede sürtüşmeler çatışmaya evrilmiştir. Irak’taki Kürt oluşumları ve Irak hükümeti’nin siyasetleri geçmişte bölgedeki petrol konusunda birleşmiştir. Kürt grupları, ilerideki her türlü oluşumun, petrol gibi mühim bir mali destek olmaksızın başarılamayacağı düşüncesindedirler. Bundan dolayı bilhassa Kerkük konusunu gelecekleri açısından yaşamsal bir konu olarak görmektedirler. Buna paralel olarak Kürt grupları Irak’ın işgalinden önce Kerkük ve yöresine göçü teşvik etmişlerdir.

3.2. İşgal Öncesinde Irak’ta Yaşanan Irkçılık Problemleri

Irak’ın işgal edilmesinden önceki süreçte Irak’ın yeni yapılanmasına yönelik olalarak değişik düşünceler ortaya atılmıştı. Federal yapılanmaya yönelik İleri sürülen bu düşüncelerden birisi bu yapılanmanın etnik ve siyasal hatlar boyunca gerçekleşmesiydi. Federal yapılanmanın Irak’ta etnik hatlar dikkate alınmadan sadece siyasî hatlar boyunca gerçekleştirilmesi halinde de tehlike karşısında Türkmenler en riskli ve müdafasız grup olacaktır. Bunun en önemli nedeni, Kuzey Irak’ta siyasi hatlar boyunca oluşturulacak herhangi bir federe devletin Kürtlerin kontrolünde olacağı endişesidir. Savaş bittikten sonraki süreçte farklı şekillerde Kürtlerin ABD’den destek

(30)

almasıyla Türkmenlere yönelik girişimleri de sertleşmektedir.

2003 yılının ağustos ayında Türkmenlerin kontrolündeki Kerkük ve Tuzhurmatu’da yaşanan gelişmeler buna örnek olarak gösterilebilir. Kürtlerin gerçekleştirmiş olduğu bu saldırılar, Türkmenlere yönelik 2. Körfez Savaşı’ndan sonra izlemiş olduğu siyasetin bir basamağını oluşturmaktadır. Esasında bu konu biraz daha detaylı incelendiğinde bu saldırının, temel amaçlarından birisi de Türkmenleri siyasetten uzak tutmak olduğu görülmektedir. Aynı zamanda Türkmenlere verilenlerle rıza göstermeleri salık verilerek caydırma siyaseti uygulanmaktadır. Bu siyasetin en somut göstergesi ise, Irak Türkmen Cephesi başkanına yönelik düzenlenen saldırıdır (Arslan, 2014:38).

Kürt terörü, bölgedeki Türkmen eğitim kurumlarını da hedef almış ve hedef almaya da devam etmektedir. Kürtler, Erbil şehrinde Kürtçe dil baskısı uygularken, Kerkük’te ABD’ nin desteklemesine rağmen aynı baskıyı uygulayamamaktadır. Ancak KDP bölgesindeki denetim noktalarında Türkmen eğitim kurumlarına giden her türlü malzemeye el konulmaktadır. Kerkük bölgesindeki Türkmen eğitim müesseselerinde günümüzde bile Türkçe kitap sıkıntıları yaşanmaktadır. Araplar yönetimdeyken Türkmenlere yönelik asimile siyaseti tatbik etmişler, milli kimliklerini yok etmeye çalışmışlardır. Bu hedefe ulaşabilmek için çok değişik baskı politikaları tatbik etmişlerdir. Çoğunluğu Türkmen olan köy ve kasaba gibi yerleşim yerlerinin Türkçe olan isimleri Arapça’ya dönüştürülmüş bu yerleşim yerlerinin çoğu tahrip edilmiştir. Bu baskı politikaları ile Türkmenler göçe zorlanmışlar, bu bölgelerin Araplaştırılması için Arapların Türkmen bölgelerine iskanı teşvik edilmişti. Uygulanan bu iskân politikasıyla Türkmenlere ait topraklar kamulaştırılarak Güney bölgelerinden göçen Araplara dağıtılmıştı. Aynı şekilde Türkmenlerin Kerkük’te gayrimenkul edinimleri ve her türlü ticari araç alım- satımı tasaklanmıştı. Bu baskı politikaları okadar ileri götürülmüştü ki, Türkmen bölgelerindeki camilerde Türkçe hutbe ve vaaz kanuni gerekçeler ile engellenmişti. Bu iskân politikasının neticesinde Göçe tabi tutulan Türkmenlere henhangi bir tazminat ödenmediği gibi göç ettirildikleri yerlerde kendilerine barınacak yer bile verilmemiştir. Bu baskılar altında Türkmen aileler barınmak ve can güvenliğini sağlamak amacıyla sığınmacı olarak kanun dışı yollardan çok sayıda ülkeye iltica talebinde bulunmuşlardır (Bilgi, 2005:47).

(31)

Körfez Savaşlarında Irak hükümeti, Türkmen askerlerini savaşın ön cephesinde savaştırarak nüfuslarını azaltmayı planlamıştır. Bu sindirme siyaseti cephe dışında da sürmüş, Türkmenlere karşı 1991’de Altunköprü katliamı yapılmış, KDP’yle ittifak yapılarak 1996 yılında Irak Türkmen Cephesi büroları basılmış ve 34 kişi hukuka aykırı bir şekilde tutuklanarak oratdan kaybedilmişlerdir. 1997 yılının Ekim ayında gerçekleştirilen nüfus sayımında, Irak yönetimi ve güvenlik güçleri Türkmenleri yok sayan nüfus politikasını devam ettirmiştir. Bu sayım esnasında Türkmenler arasında, "kendilerini Türkmen yazdıranların ellerinden bütün yurttaşlık hakları alınarak sürgün edilecekleri" şayiaları yayılarak Türkmenler korkutulmuştur. Bununla birlikte, sayım amacıyla düzenlenen formlarda da Türkmenlere yer veilmemiştir. Uygulanan bu baskılar neticesinde çok sayıda Türkmen mal ve can güvenliği nedeniyle kendisini Arap olarak kaydettirmek zorunda kalmıştır. Irak yönetimi, baskılar yoluyla elde ettiği bu gerçek olmayan verilere dayanarak Irak’ta Türkmen toplumunun bulunmadığını ya da çok az sayıda olduğu savını ileri sürmüştür. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Raporlarında da yukarıda bahsedilen baskıların önemli bir kesimi bulunmaktadır (Bendnov, 2009).

Baas Partisi, Türkmenlerden gelden Telaferi Arap olmayı kabul etmedikleri için tiyatro, sinema, gibi kültürel faaliyetlerden mahrum bırakmış ve hiçbir zaman trafik lambası yaptırtmamıştır. Irak Savaşı’ndan sonra gelişen süreçte Arap basınından oluşan Kürt aleyhtarı durum neticesinde, Türkmenleri müdafaa etme kavramı oluşmaya başlamıştır. Operasyon tarihine süreçte basında hiç bir zaman yer bulmayan Türkmenlerin, artık kimi yazarların ve çalıştıkları gazetelerin odak noktası olduğu belirlenmektedir. Türkmenlere yönelik olarak gerçekleştirilen bu haksızlıklar, Arap basınının da gündemde yer almıştır. Son dönemlerde Irak Türkmen Cephesi Başkanını bazı Arap hiktidarlarının kendi devletlerine davet ettiği ve Arap basınının Türkmenler üzerinde daha yoğun bir şekilde durmaya başladığı müşahede edilmiştir. Mesela, Irak Türkmen Cephesi Başkanı Faruk Abdullah Abdurrahman’ın, 2004 yılında Mısır’a bir ziyaret tertip ederek bu ülkede Arap Ligi Genel Sekreteri Amr Musa ve Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Mahir ile görüşmede bulunması Arap basınının hayli ilgisini çekmiştir. Aynı şekilde Mısır’ın başkentinde Faruk Abdullah’ın gerçekleştirdiği basın toplantısında üzerinde durduğu, Türkmenlerin, Kürtlerin “etnik esaslara dayalı bir

(32)

Kürt federasyonunu kabul etmeyiz” bildirisi, Arap gazetelerinde yankı uyandırmıştır. Arap basınında Türkmenler, kendi haklı davalarını müdafaa ederken, ülkemizle Arap kamuoyu arasında bir köprü olmak için uğraşmaktadır. Irak’ta söz sahibi olmak için Arap kamuoyunun desteğini almak oldukça büyük öneme haizdir (Bilgi, 2005:106).

Türkiye’nin Irak’ta söz sahibi olmasını İran istememektedir. Türkiye ile Türkmenler arasında kanbağından dolayı oldukça güçlü bağın tesis edilmiş olduğunu bilmektedir. Bu çerçevede Türk dünyasında diğer soydaşlarımızla karşılaştırıldığında Türkiye’ye en bağlı grubun Irak Türkmenleri olduğu belirtilebilir. Buna mukabil son dönemlerde Irak Türkmenlerine karşı İranIn da ilgisi artmaktadır. Sünnî Türkmen bölgelerinde İran gizli servisinin, Sünni Türkmenlerle bağ kurmak için çaba harcadığı görülmektedir. Bu çerçvede İran Devletinin yapmış olduğu bu faaliyetler ile Türkmenlere vermek istediği mesaj şudur: “Türkiye Cumhuriyeti Irak’taki Türkmenlere yeterince sahip çıkmamıştır. Bunun aksi olsaydı, bugün Türkmenler Irak’ın reorganizasyonu sürecinde daha etkili olabilirlerdi”. Bu propaganda faaliyetlerinin de ortaya koyduğu üzere, Güney ve Orta Irak’ta oldukça güçlü olan İran, Irak’ın kuzeyinde de gücünü tahkim edecek bir yol peşindedir. İran açısından bu politikanın uygulanmasında en uygun platformuda Türkmenler teşkil etmektedir. Kısaca belirtmek gerekirse, Kuzey Irak’ta, İran, bir Türkmen kartı oluşturmayı hedeflemektedir.

Bölgede etkili bir uluslararası güç olan ve İngiltere’nin Ortadoğu’da uygulamış olduğu siyaseti devam ettiren ABD’nin Türkmenlere yönelik siyaseti, anlaşılabilmesi için öncelikle İngiltere’nin Türkmen siyaseti üzerinde durulmalıdır. Bu bağlamda İngiltere sömürgecilik çağında elde etmiş olduğu bütün sömürgelerine yönelik geliştirdiği siyaseti bu bölgelerde de kalıcı olabilmek için uygulamıştır. Bu yöntem, bölgede yaşayan çoğunluktaki unsurlar arasına da rekabeti ve düşmanlığı güçlendirerek birbirine kırdırmak, azınlık olanı kendisine bağlayarak genele egemen olmasını sağlamak biçiminde gerçekleşmiştir. İngiltere’nin burada yaşayan bütün topluluklara karşı uygulamış olduğu siyaset ayrı olmakla birlikte Kuzey Irak’ta çoğunluğu teşkil eden ve Türkiye ile birleşme ihtimali olan Türkmenleri eritme şeklinde tezahür etmiştir. Bölgeden İngiltere’nin ayrılmasının arkasından, geride bırakmış oldukları kendilerine güdümlü olan bütün iktidarlar Irak’ta, belirlenen bu

(33)

ilkeler üzerinden siyaseti inşa etmişlerdir. Aynı zamanda Ortadoğu’da tesis edilen kişi odaklı güdümlü uydu devletçikler, kuruldukları süreçten itibaren diğer uydu devletçiklere karşı kullanıldılar. Ortadoğu’da yaşayan topluluklar, kendi ülke ssınırlarında kültürel fay hatlarında kırılganlığa yol açabilecek biçimde ayrımcılığın desteklendiği, başka bir ifadeyle bölücülüğün ithal edilip körüklendiği bir durumla karşı karşıya kalmışlardır (Börklü, http://bizturkmeniz.com.e.t.23.04.2019).

Dünya enerji kaynaklarının kontrol altına alınması üzerine inşa ettiği strateji ile ABD paradigmasını yürütmektedir. Tüm dünyaya bir şekilde bu stratejisini de bildirmekte ve gerektiğinde müdahalelerde bulunabilmektedir. “Petrol ve diğer enerji kaynaklarının, Amerika Birleşik Devletleri ve onun müttefiki olan gelişmiş ülkelerin maliyelerini zedelemeyecek biçimde çıkarılması, işletilmesi ve uygun fiyatlarla kesintisiz bir biçimde çıkarılmasının ve işletilmesinin devamı” şeklinde izah edebileceğimiz bu paradigma çerçevesinde, ABD, özelikle Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu gibi doğalgaz ve petrol kaynakları yönünden çok zengin olan bölgeleri devamlı bir surette kontrol altında tutmak için gayret göstermekte ve bu coğrafyalardaki hep kendi öz milli menfaatlerine uygun bir şekilde güç dengelerinin biçimlenmesini arzu etmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) coğrafî sınırları ve proje kapsamında kendisine verilen görev çerçevesinde ABD’nin Türkmen siyaseti de Türk dünyasını ve Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Irak topraklarında B.M. Güvenlik Konseyi kararıyla Körfez Savaşı sonrasında biri güneyde diğeri kuzeyde olmak üzere 2 güvenlik bölgesi teşkil edilmiştir. Bu güvenlik bölgeleri meydana teşkil edilirken teoride Saddam rejiminin baskılarına karşı Güney Irak’ta Şîi gruplar Kuzey Irak’ta Kürt ve Türkmenler, müdafaa ediliyordu(Yılmaz, 2006:127).

3.3. Körfez Savaşı Sonrası Iraklı Türkmenlerin Durumu

Irak’ta devam eden Körfez Savaşı’ndan sonra ülke yeniden organize edilme sürecine girdiğinde, her ne kadar BM Güvenlik Konseyi’nin öncülük yapmasıyla teorik olarak Güneyde Şiiler, Kuzeyde de Türkmenler ve Kürtler güvenlik bölgeleri oluşturularak Saddam rejiminden korunuyor gibi gözükse de tatbik aşamasında bu durum bu şekilde gerçekleşmedi. Kürtler 32. Enlemin güneyinde kalan emniyetli bölgeye dâhil edildikleri hâlde, Türkmenlere ait olan kuzeyinde kalan bölgeler, kapsam dışı bırakılmıştır. Türkmenler, Irak Savaşı’na kadar geçen süre zarfında bir

(34)

yandan Kürtler arasında zor günler yaşamaya mecbur bırakılıken diğer yandan Saddam Hüseyin rejiminin baskılarıyla karşı karşıya kalmışlardır. Aslında Irak Savaşı bu anlamda Türkmenler açısından bir dönüm noktası olabilirdi. Ancak savaş başlamadan önceki süreçte ve sonrasında Türkiye’nin Türkmenlere yönelik aktif ve kalıcı bir siyaset uygulamaması, ABD’nin bölgedeki açılımlarında Türkmenlerin yer bulamamasına sebep olmuştur.

Britanyalı ve ABD’li yöneticiler savaş sonrası süreçte hazırlamak amacıyla Iraklı muhalifleri savaş öncesinde ABD ve İngiltere’nin farklı merkezlerinde gerçekleştirilen toplantılara Türkmenleri davet etmediler. Kürtler ve Şiiler Irak’ın geleceği noktasında dikkate alınmış olmasına karşın Türkmenler ikinci plana itildiler. Savaş sonrasında da bu yaklaşım tarzı devam etmiştir. Türkiye’nin savaşa katılmayışının veya gerektiği kadar kendisine detek olmayışının bedelini ABD, âdeta Irak’taki Türkmenlere ödemiştir. Bütün bunların yanında ABD, Türkmenlerin meskûn olduğu bölgelerin kültürel politik ve nüfus dengelerini değiştirebilecek girişimlerin tamamına kayıtsız kalmıştır. Irak’ın düşmesinin ardından ve Musul ve Kerkük’ü istila eden ABD’li askerler, bu bölgelere peşmergelerin girmesine ötrülü bir şekilde izin vererek bu şehirlerin uzun süre yağmalanmasına ses çıkarmamıştır. Bu olaylar devam ederken, Peşmergeler özellikle resmî kurumlardaki tapu kayıtlarını tahrip ederek, Türk kimliğini bölgeden bertaraf etmeye çalışmışlardır. Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, ne yazık ki, gelişmeler karşısında “kırmızı çizgiler” şeklinde tespit ettiği stratejik değerlerine tecavüz edildiği halde sessizliğini korudumuştur (Danış, 2004:216-224).

3.4. Irak Bölgesel Yönetimleri ve Irak Türkmenlerinin Statü Sorunu Türklerin çoğunlukla meskûn olduğu Kerkük ve Musul’da Savaşın bitmesinden sonra ABD’li yöneticiler, Saddam Hüseyin’in görevlendirdiği valileri kendisine göre geliştirdiği bir seçim sistemiyle değiştirdi. Kürtler lehine bir şekilde nüfus yapısı dikkate alınmaksızın, kendileri tarafından atanan delegelerle vazifeye getirilen bir Kürt vali idreye geçirildi. Bu süreçte ayrımcılık bununla sırnırlı kalmamış Geçici Yönetim Konseyi (GYK)’nin teşekkülünde Türkmenler dışlanarak Yönetimde etkileri zayıflatılmıştır yaşanılan bu gelişme ile aslında Türkmenlere bundan sonraki idareyle bağlantılı açılımlarda yer verilmeyeceği anlamını taşımaktaydı. Amerikalı idarecilerce seçilen ve 14 Temmuz 2003’de vazifeye başlayan GYK, 13 Şii, 5

(35)

Sünni-Arap, 5 Kürt, 1 Türkmen ve 1 Asurî-Hıristiyan olmak üzere toplam 25 azadan teşekkül etmekteydi.

Geçici Irak Anayasası, düzenlenmesinin ardından uzun süren müzakereler ile birlikte Mart 2004 tarihinde Birleşik Devletler makamlarının ve GYK’nin olurunu alarak yürürlüğe girdi. Anayasanda yer alan maddeleri Türkmenler açısından aşağıda belirtiğimiz şu üç konuya göre değerlendireceğiz:

Türkmen varlığı: oluşturulacak olan yeni devlette Anayasa gereğince Türkmenler, Kürtler ve Arapların yanında asli unsur olarak dahil edilmemişlerdir. Demografik değerler yönüyle oldukça sınırlı sayıda olan Asurî ve diğer unsurlarla aynı kategoride değerlendirilerek kültürel ve yönetsel azınlık kabul edilmişlerdir.

Federasyon: Irak Devleti Anayasasına göre etnik kökene dayanmaksızın tesis edilmiş bir federasyondur. Irak, vilayet tarzı yönetim yapısı dikkate alınarak3 + 15 = 18 formülü tatbik edilip Kürt ve Arap federasyonlarına ayrılmıştır., Kürdistan toprağı olarak kabul edilen Süleymaniye, Dohuk ve Erbil vilayetlerinin idaresi Kürtlere ve diğer 15 vilayet de Arap yönetimine bırakılmıştır. Merkezî Irak idaresi her iki federasyonun üstünde de yer almaktadır (Yılmaz, 2006:127-142).

Kerkük’ün Statüsü: Kerkük’ün statüsünün Anayasada ileri bir tarihebırakıldığının altı çizilmiştir. Federasyon yapısında Kerkük, Kürdistan’ın haricinde bırakılmıştır. Bunula birlikte kısa bir süre içerisinde yapılması planlanan halk oylaması (plebisit) yoluyla belirlendiği düşünülen statüsü için Kerkük’ün demografik dengesini sarsacak girişimlere hazırlanıldığı bilinmektedir. ABD’nin Irak siyaseti çerçevesinde Türkmenlere yer verilmemektedir Türkmenlere göre; ABD’nin Kürt kozu karşısında Irak Türkmen Cephesi, belli dönemlerde ılımlı reaksiyonlar gösterse de Türkiye Cumhuriyeti’nin yeterli oranda tepki göstermemesi ve kendilerine ihtiyaç duyulan destekten yoksun bırakışı nedeniyle bu konuda çok aktif siyaset üretememektedirler. Bütün bu nedenlerle Irak’ta Türkmenlerin sesi yeterli seviyede çıkmamaktadır.

Irak Devleti’nin yeniden organizasyonu ile birlikte Türkmenler yeni bir gelişmeye maruz bırakılmışlardır. Yaşanılan bu yeni gelişme önceki döneme nazaran siyasi, sosyal ve ekonomik olarak farklıdır. Bununla birlikte yeni idarecilerin

Şekil

Tablo 3.1. Türkiye’ye Yıllar İtibari İle Sığınma Başvurusunda Bulunanların Sayıları  ÜLKE 2000 2005 2010 2015 TABLO (2000-2015) Afganistan 113 150 1539 3746 5548 Irak 1246 1769 3363 6588 12966 İran 3576 1606 2692 2982 10856 Somali 9 187 361 933 1490 Diğer
Tablo 3.2. 2018 Yılında Yakalanan Düzensiz Göçmenler (İlk 10 Uyruk)
Tablo 4.1. Araştırmaya katılan göçmenlerin demografik özellikleri.
Tablo 4.2. Araştırmaya Katılan Göçmenlerin  ''Şuanki Şartlar Altında''  ve  ''Göç Etme Nedenlerinin  Ortadan Kalkması Durumunda'' Geri Dönüp Dönmeme Düşüncelerinin Sayısı
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Göç hareketi; nedenleri açısından zorunlu göç ya da gönüllü göç, he- defe ülkeye ulaşmakta kullanılan yöntemler açısından yasal göç (düzenli göç) ya da yasa

Bu çalışmanın sonuçlan; gelecek umutsuzluğu, işsizlik, geliri daha yüksek bir iş, eğitim kariyerden sonra kendi ülkesine dönmeme gibi nedenlere bağlı olarak görece

Afgan toplumu hem ülke içinde, hem de ülke dışında ye- rinden edilmiş ya da kendi istekleri ile göç etmişlerdir ve yakın tarihi kitlesel göç hareketleri ile dolu olan

It was shown that Sox11 expressing cells do not express Sox2 or GFAP that are neural stem cell markers and Sox11 expressing cells also express immature neuronal

The objective of this study is to improve a model for various types of winglets and wingtip devices using the software SOLIDWORKS, And Fluent Analysis using the software ANSYS..

The following research questions were raised to guide the study on the effects of employee commitment, workplace reward and career development on employees quality

Ayrıca turistlerin yabancı bir ülkeye gitmeden önce kültürlerarası ilişkiler konu- sunda bilgilenmelerinin ve eğitilmelerinin faydalı olacağını (Pearce 1982: 78)

CHP’li Demir, Milas’ın zeytinyağı kalitesinin ko- runması için kaliteli zey- tinyağlarında daha yüksek primlerin uygulanması ge- rektiğini aktararak: “Prim