• Sonuç bulunamadı

Türkiye Cumhuriyeti’nde Göçmen Olarak Fırsat Eşitliği ve Irak Türkmenlerinin

3.7. Türkiye ve Irak Türkmenleri Arasındaki Bağlar

3.7.6. Türkiye Cumhuriyeti’nde Göçmen Olarak Fırsat Eşitliği ve Irak Türkmenlerinin

Uluslararası göç dalgaları kapsamında Türkiye bir taraftan göç alan, bir taraftan ise gelen göçmenlere geçiş olması nedeniyle kalıcı bir göçmen nüfusa sahip ülke konumunda olmuştur. Fakat öncelikle göçmenlik ile mültecilik veya sığınmacılık arasında birtakım farkllılıkların bulunduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Mülteci ve sığınmacıyı göçmen olarak adlandırabilmekle birlikte her göçmen insanı mülteci ve sığınmacı olarak tanımlamak doğru değildir. Yaşadığı ülkesini kendi isteğiyle ve daha iyi yaşam koşullarına ulaşmak amacıyla terk eden kişi göçmen olarak kabul edilirken, ülkesini zorunlu sebeplerden dolayı terk eden kişi ise mülteci olarak görülmesi gerekmektedir.

Diğer bölümlerde de bahsettiğimiz üzere mültecilerin statüsüne ilişkin 1951 Sözleşmesi’ne göre mülteci, “ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal grupla ilgisi veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği ihtimali konusunda haklı bir korku ve endişe taşıyan ve bu sebepten ülkesinden ayrılan ve korktuğu için geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi”dir. Sığınmacı ise, mülteci olduğu savıyla ülkesini terk eden fakat mültecilik statüsü başvurusu henüz sonuçlanmamış kişiyken, mülteci sığınma başvurusu kabul edilmiş kişidir. Bu vaziyetin Türkiye’ye dış göç hareketleri ile gelen sığınmacılar, göçmenler ve mülteciler bulundukları şehirlerde,bölgelerde sosyal dışlanma, ötekileştirme ,ayrımcılık, ırkçılık, , yabancı düşmanlığı, , kaçak kayıt dışı çalışma, yoksulluk gibi farklı sorunlarla karşılaşabilmektedirler.

Toplum içerisindeki yerel halkın ülkelerine gelen göçmen insanlarla ile ilgili algıları, hem belli çalışma alanlarındaki arz ve talebin oluşumu açısından hem de sosyal dışlama ve ayrımcılık mekanizmalarının işleyişi açısından belirleyici bir etkendir.

Bu minvalde, ABD ve Avrupa ölçeğinde (Türkiye de dâhil) gerçekleştirilen “Transatlantik Eğilimler Araştırması”nın (2015) toplumlarda yerel halkın dış göçle gelen insalarla ilgili algıları kısmındaki verileri ve yine Barem Research, WIN/Gallup International Association’ın ‘Göçmenliğe Destek Endeksi’ (2012) araştırması Türkiye’deki mevcut yabancı göçmen algısı hakkında önemli neticeler ortaya koymaktadır.

Türkiye’de Dış Göç Nasıl Algılanmaktadır? Transatlantik Eğilimler Araştırması (2013, s. 37-38) Raporuna göre, “göçün ülkeleri için bir fırsat mı, yoksa sorun mu” olduğu tarzındaki sorulan soruya Türkiye’de yanıt verenlerin %54’ü göçü daha çok sorun olarak değerlendirirken, sadece %18 göçün fırsat olduğunu düşünmektedir. %12, her ikisi de diye yanıt vermişlerdir. Bu soruyu, Amerika’da uyguladığımız zaman; sorun diyenler %47; fırsat diyenler: %46. Aynı şekilde, Avrupalılar’ın %44’ü göçü daha çok bir sorun olarak değerlendirirken %41’i fırsat olduğuna düşünmektedirler.

Yasal ve yasa dışı göç endişe kaynağı mı? Aynı raporda “yasal göç” için endişe edip etmedikleri yerel halka sorulduğunda Türkiye’de yaşayan yerel halkın %60’ı yasal göçten endişe duyduğunu belirtirken, yalnızca %33 bu görüşe katılmamaktadır. Amerika’dakiler %73 ve Avrupa’da %69 çoğunluk endişe etmediklerini söylemektedirler. “Yasadışı göç”ten endişe duyulup duyulmadığı sorusu yöneltiğinde ise Türkiye’de endişe edenlerin oranı %69 ‘a çıkmakta, endişe etmediğini söyleyenlerin oranı ise %23 lerdedir. Amerikalılara aynı soruyu yönelttiğimizde %61’i endişe duyduğunu belitmişken, Avrupalılar’da ise bu soruya karşı %71 olarak Yasadışı göçten endişe ettiklerini belirtmişleridr.

Türkiye’de göçmenlerin tehdit olarak algılanması ne boyutta? Göçe dair bakış açısı hem kültürel hem de ekonomik endişelerle şekillenmektedir. Transatlantik Eğilimler Araştırmasında (2013: 42-44), artan göçün yararları veya zararlarının hangi önemli değerlendirmelere bağlı olduğuna işaret edecek birtakım sorular sorulmuştur. “Göçmenlerin, ülkede doğanların elinden işlerini alıp almadığı” hakkındaki soruya Türkiye’de yanıt verenlerin %70’i, göçmenlerin ülke vatandaşlarının işlerini ellerinden aldığına düşüncesindedirler, yalnızca %24 lük bir kesim bu görüşün aksini

düşünmektedir. Bu oran Avrupa Birliği ülkelerinde %50, ABD’de ise %35.

“Göçmenlerin ulusal kültür için tehdit olup olmadığı” surusu yerel halka yöneltildiği zaman ise göçmenlerin ulusal kültür için tehdit oluşturduğuna en çok inanan ülkeler Türkiye (%55) ve Birleşik Krallık’taise (%46). Avrupa ülkelerinde ise (%69)’luk kısım ve Birleşik Devletlerde de (%64)’lük oran yani üçte ikilik bir çoğunluk göçmnelerin ulusal kültür için tehdit oluşturmadığını düşünmektedir.

‘‘Göçmenlerin ülkenin kültürünü zenginleştirip zenginleştirmediği” sorusu Türk halkına yöneltildiğinde ise, yanıt verenlerin %61’i göçmenlerin ülkelerinin kültürünü zenginleştirdiğini düşünmemektedir, %33 ise böyle bir durma inanmamaktadır.

Aynı soruya Amerikalılar’ın (%69) ve Avrupalılar’ın (%60) üçte ikilik çoğunluğu zenginleştirdiğini düşündüklerini belirterek cevap vermişlerdir.Raporun tümü değerlendirildiğinde,Türkiye henüz Batı Avrupa deneyimine benzer büyüklüklerde bir göç durumuyla karşılaşmamış bir ülke olmasına rağmen yabancı göçmenlere karşı oluşmuş “tehdit algısı”nın veya negatif yöndeki bakış açılarının Avrupa örneğinden bile daha baskın oluşu dikkat çekicidir.Yine, bir başka çalışma olarak, Barem Research ve WIN/Gallup International Association Göçmenliğe Destek Endeksi (2012) analizi doğrultusunda dünya genelinde 59 ülkede 50 bin kişi ile yapılan mülakatlar sonucu elde edilen doneler için Türkiye’de bin kişi ile yüz yüze görüşmeler sağlanmış ve çeşitli sorular sorulmuştur. Buna araştırmaya göre, göçmenliği istemeyen, karşı çıkanların oranı dünya genelinde %38 çıkmış iken, Türkiye’de ise bu yüzdelik rakam %61’lerdedir. Dünya nüfusunun %34’ü göçmenliği ‘iyi bir şey’ olarak adlandırırken; bu oran Türkiye’de %15’ lerde kalmaktadır (Wallerstein, 2003:55).

Bu analizler ışığında düşünüldüğünde aslında Türkiye’de yabancı olarak adlandırılan insanlarla yerel halk arasındaki ilişkinin ya da yerellerin yabancıyı algılama biçiminin sorunlu olabileceği ihtimali ortaya çıkmaktadır. Bunda Türkiye’nin özellikle yabancı göçmenlerle bir arada yaşama tecrübesinin az olmasının etkili olduğu düşünülebilir. Her ne kadar Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’ye Balkan ülkelerinden ve Kuzey Iraktaki Türkmen bölgelerinden gelen göçmenler olduysa da bu göçlerde ortak kökene dayanıldığı fikri bu insaların yabancı olarak

tanımlanmamasını sağlamış ve yerel halkla kaynaşmaları konusunda etkili bir faktör olmuştur. Bu manada, yabancıyla ya da farklı insalarla birlikte yaşama tecrübesi açısından en yakın örnek olarak büyük bir kitleyi oluşturan Suriyeli mülteciler Türkiye halkı için bir ilk olarak değerlendirilmelidir.

Bundan dolayı Türkiye’de yabancı olarak Suriyeli göçmenler ya da mülteciler meselesi daha önceki deneyimlerden oldukça farklı bir dinamiğe sahip oalrak karşımıza çıkmaktadır. Bu yeni yaşayış kaynaşmasında öncelikle yabancıya, bakış veya kendisine benzemeyen kişilerle diyalog kurma noktasında problemler de gün yüzüne çıkabilmektedir. Çünkü, farklılıkları nasıl anlamamız gerektiği meselesi daha ziyade bireysel ve dolayısıyla sosyal farklar söz konusu olduğunda problematic hale gelmektedir. Bu anlamda, farklı gruplara bakışın zihniyet temelleri, bireylerin bir arada yaşayabilmelerini kolaylaştırabildiği gibi zorlaştırma veya imkânsız hâle de getirebilmektedir.

Bu açıdan, “göçmenler ve yereller” arasındaki ilişkide farklılıklara ilişkin düşüncelerin zihniyet temelleri de önemli bir konudur. Meselenin aslına bakılırsa, tarih boyunca farklının veya farklılıkların algılanmasında ve toplumsal hayat içerisinde yabancıyla ya da farklıyla birarada yaşanmasının temininde en büyük engellerden birini “öteki”leştirme süreci oluşturmaktadır. Çünkü ötekileştirme süreci etkili olmaya başladığı zamandan itibaren farklılıkların ya da farklının marjinallik olarak algılanması ile birlikte genellikle dışlama ve çatışmanın da başladığı yaşanan bir gerçek olarak ortaya karşımıza çıkmaktadır (Sayın, 2001:8-9) Bu anlamda, insanın ‘öteki’ olarak gördüğü yabancıyı veya farklıyı algılayamaması, onu anlayamaması hatta ‘öteki’nin farkında bile olmaması dünya tarihinde olduğu gibi, bugün de önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Irak Türkmenlerinin bütün bu mülteci, sığınmacı veya göçmen ayırımı içerisinde farklı bir yeri ve yönü vardır. Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mahmut Kasapoğlu ile yapılan bir söyleşi sırasında Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin bir sürür sıkıntısı olduğunu, Iraklı Türkmenlerin çalışma hayatından eğitime, konaklama sıkıntılarından sağlık sorunlarına kadar birçok konuda problemleri olduğunu belirten Kasapoğlu, "İlayı Kelimatullah akraba öncedir”. Ama adalette, ama çaresizlikte şu anda Irak Türkleri çaresizdir, tabi ki sahip çıkacak olan ülke Türkiyedir,

sen anavatansın." dedi. Irak’tan gelen Türkmen ailelerin Suriye’den gelen mültecilerden farklı statüde geldiğinin altını çizen Kasapoğlu, bu konuşmasına şu şekilde açıklık getirdi: “Türkiye, Suriye’den gelenleri kendisi teşvik etti. Onlara bütün imkânları seferber etti. Sağlık, eğitim bunların başında geliyor. Suriye’de ne okuyorsa Türkiye’de de onu okuyorsun. Irak’a gelince enteresan bir durum ortaya çıkıyor. Türkmen diyarından göçen Türk insanları bu statünün dışında tutuluyor. Irak Türkleri göçmenlerine de dışarıdan gelen soydaşlarımıza tanınan haklar tınınması gerekir. Ama yıllardan beri hiçkimse Irak Türkleriyle ilgili soydaşlık bazında herhangi bir kolaylık sağlamadı. Uzak ülkelerden gelen yabancı mülteci neyse Irak Türkleri de aynı katagoriye dahil edildi."

Kasapoğlu, Iraklı Türkmenlerin insani haklarının ihlal edildiğini belirterek, "Bizim asıl çözüm istediğimiz anavatandır. Yıllardan beri Irak Türkleri, Irak’ın hepsinin yüzde 13,5’unu oluşturmaktadır. Bize maalesef insani bakımdan, evrensel dünya hakları bakımından kısacası nereden bakarsak bakalım hiçbir zaman bu hakkımız verilmemiştir. Hep gasp edilmiştir, engellenmiştir. Iraklı Türkmenler umduklarını buldular desek biraz yanlış olur. Üç aile bir dairede kalıyor. Bu aileler de en az yedi kişiden oluşmakta. Bunlar nasıl mutlu olabilirler? Kesinlikle burada umduklarını değil hiçbir şey bulamadılar. Birsürü insanımız burada soğuktan vefat etti. Ne demek? Kime dersen de 70 kişi bir dairede yaşayabilir mi? 3- 4 gün boyunca böyle yaşadılar. Doğalgaz alacak imkanları ve paraları yok, altlarında halı üstlerine örtecek bir şeyleri yok bu insanların. Çoğu da keşke gelmeseydik de orada ölseydik, bunu bile söyleyenler vardı. Asla ve kata Türkmenler ve Türkiye’ye yakışmaz bu davranış (Taşkıran, http:// biz turkmeniz.com).

Bilindiği gibi Iraklı Türkmenler, Suriyeli sığınmacılardan daha farklı ve daha kötü koşullarda Türkiyede hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadırlar. Iraklı çocukların Türkiyede okullarda öğrenmesi,gereken eğitimden mahrum bırakılmaları, Hastanelerde yapılan tetkik ve tedavilerden sonra Suriyeli sığınmacılara verilen ücretsiz muayene olma ve ilacını temin edebilme hakkından da mahrum oldukları, hatta birçoğunun hastanelere başvurmak zorunda kaldığında paraları varsa tedavi edilebildiği, parası olmayanlara hastane yönetimlerince tedavi olduktan sonra taburculukları sırasında taahhütnameler imzalatılarak hastanelere hastayı

borçlandırdığı, bir dahaki sefere hastane veya herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurma zorunda kaldığı zaman eski borcu karşısına çıkarak borcunun ödemesini gerektiği ödemediği takdirde de muayene,teşhis ve tedavi hizmeti alamayacağı kendisine söylenmektedir.

Bundan dolayı, Birleşmiş Milletler Göçmen hukuku sözleşmelerinden de yararlanamayan Iraklı Türkmenlerin durumları Türkiye’ye göç etmiş diğer devletlerin vatandaşlarından da daha kötü bir duruma düşmüşlerdir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu sorunu ivedilikle halletmesi, diğer ülke vatandaşlarına tanınan mülteci, sığınmacı veya göçmen statüsünün Iraklı Türkmenlere de uygulanması en azından kendi hayatlarını idame ettirebilecek bir yaşam standartlarını kavuşma imkânı sağlanmalıdır. Diğer yandan farklı ülkelerden gelen, kültür, gelenek, anane örf vb. benzerlik taşımayan ülke vatandaşlarına nazaran, Iraklı Türkmenlerin Türkiye de uyum sorununun daha az olacağı bir gerçektir.Çoğu yönü birbirine benzeyen iki kardeş halkın bir arada yaşamasında, birbirlerine karşı saygı ve güveninde herhangi olumsuz bir durumla karşılaşma olasılığı ve riski her zaman daha düşüktür.Bu duruma güvenerek farklı ülke vatandaşlarıyla kıyaslama bile yapılamayacak kadar, birbilrlerine benzeyen iki kardeşin, haklı olarak daha fazla imkâna sahip olması gerekirken, Suriye tarafından gelen göçmenlere yapılan davranışın aynısından daha fazla bir beklentisi olmayan Iraklı Türkmenlere de aynı muamelenin uygulanması en azından doğru bir uygulama olacaktır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ARAŞTIRMA İLE İLGİLİ BULGULAR

Bu bölümde Türkiye’ye göç eden Irak Türkmenlerinin ve yaşamsal sorunlarının belirlenmesi amacıyla yapılan bu araştırmada öncelikle görüşülen göçmenlerin demografik özelikleri sunulmuş ardından yaşamsal sorunları ile ilgili temalar ve kategoriler sunulmuştur.

4.1. Demografik Özellikler ile İlgili Bulgular

Bu bölümde, “Türkiye’ye Göç eden Irak Türkmenlerinden görüşme yapılanların demografik özellikleri nedir?” birinci alt probleme ilişkin sonuçlar ve yorumları sunulmaktadır.

Araştırmada göçmenlerin yaşamsal sorunları hakkında daha net değerlendirme yapabilmek için göçmenlere demografik ve sosyal özellikleri ile ilgili bazı sorular sorulmuş ve bu konuda bulgular elde edilmiştir. Görüşme yapılan göçmenlerin cinsiyet, yaş, medeni durum, çocuk sayısı, Türkiye’de yaşama süresi ve göç etme yöntemi ve geriye göç etme isteği başlıkları altında elde edilen bulgular aşağıda açıklanmaktadır.

Tablo 4.1. Araştırmaya katılan göçmenlerin demografik özellikleri.

Ad Cinsiyet Yaş Medeni

durumu

Çocuk

Sayısı Çalışma Durumu

Göç Etme Yöntemi Eğitim Durumu Türkiye’de Yaşama Süresi Uzun Yaşanılan Yer Kazanç Gelir (TL)

K1 Erkek 30 Bekar 0 Muhasebe Yasal Üniversite 6 Yıl İstanbul 3000

K2 Erkek 32 Evli 1 Satış Müd. Yasal Y.Lisans 9 Yıl Ankara 4000

K3 Erkek 33 Evli 1 Şoför Yasal Üniversite 4 Yıl Konya 2500

K4 Kadın 28 Evli 3 Ev Hanımı Yasal Y.Lisans 6 Yıl Konya 0

K5 Kadın 46 Evli 5 Ev Hanımı G.Resmi Y.Lisans 28 Yıl Ankara 0

K6 Erkek 36 Evli 3 Öğretmen G.Resmi Üniversite 27 Yıl Ankara 3000

K7 Erkek 52 Evli 5 Firma Sah. G.Resmi Üniversite 28 Yıl İstanbul 15000

K8 Kadın 33 Evli 1 Ev Hanımı Yasal Üniversite 11 Yıl İstanbul 0

K9 Erkek 53 Dul 3 Tarihçi Y. G.Resmi Üniversite 28 Yıl İstanbul 4000

K10 Erkek 27 Evli 0 Dış Tic. Yasal Üniversite 5 Yıl Konya 3500

K11 Erkek 29 Bekar 0 Tercüman Yasal Lise 6 Yıl Konya 2750

K12 Kadın 29 Bekar 0 Özel Öğrt. Yasal Üniversite 7 Yıl Ankara 3250

K13 Kadın 25 Evli 2 Ev Hanımı G.Resmi Üniversite 6 Yıl İstanbul 0

K14 Kadın 30 Evli 1 Ev Hanımı G.Resmi Üniversite 10 Yıl İstanbul 0

K15 Erkek 28 Evli 1 Tercüman Yasal Lise 6 Yıl İstanbul 2500

Tablo 4.1 de araştırmaya katılan kişilerin isimleri yorumlarda ve açıklamalarda kısaltma olarak ‘’K1, K2, K3 …’’ şeklinde yazılmıştır.

Tabloda araştırmaya katılan göçmenlerin cinsiyetlere göre dağılımına baktığımız zaman yarıdan fazlası erkeklerden oluşmaktadır. Geri kalanı ise kadınlardan oluşmaktadır. Araştırmada görüşülen göçmenlerin yaş aralıklarına göre dağılımı verilmektedir. Buna göre, araştırmamıza katılan göçmenlerin büyük çoğunluğu 20-40 yaş aralığında bulunan göçmenlerden oluşmaktadır.Diğer azınlık ise 41-55 yaş aralığında bulunan göçmelerden oluşmaktadır.Yaş aralığına göre en büyük grubun en genç grup olan 20-40 yaş aralığındaki grup olduğu belirlenmiştir.Bu da şunu göstermektedir ki göçmenler genç nüfustan oluşmakta ve göçten en fazla etkilenen de genç yaşlardaki insanlar olmaktadır.Ayrıca araştırmaya her yaş aralığında göçmenin katılması da değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi açısından önemlidir. Araştırmaya katılan göçmenlerin medeni gurumlarını incelediğimiz zaman çoğunluğunun evli olduğu görülmektedir.Az kısmının bekar olduğu ve çok azının ise dul olarak hayatlarına devam ettikleri görülmektedir.Göçmen ailelerin çocuk sayılarına baktığımız zaman çoğunluğunun 1 veya 2 çocuklarının olduğu tesbit edilmiş,hiç çocukları olmayanlarında sayısı azımsanmayacak ölçüdedir.Geri kalanlar ise 3 ve 5 arasında çocukları bulunmaktadır.Ailelerin çocuk sayılarının düşük olmasının sebebi en başta maddi olanaklar ve istikrarsızlıklardır. Çalışma durumlarını incelediğimiz zaman Erkeklerin hepsi değişik sektörlerde çalışmaktadır. Kadınların ise büyük çoğunluğu çalışmamaktadır. Göçmenlerin yarıdan fazlasının Türkiye’ye yasal yollarla göç ettikleri gözlemlenmiştir. Geri kalan kısmının ise yasa dışı yollarla göç ettikleri tespit edilmiştir. Yasa dışı göç etmek zorunda kalan inşalarla görüşmemiz neticesinde savaş ve can güvenliği gibi konulardan dolayı acil olarak ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlar ve canlarını kurtarmak için yasal süreci bekleyemediklerini belirtmişlerdir. Ayrıca Türkiye’ye gayri resmi olarak göç eden insanların ülkemize 1990 ve 1995 yılları arasında geldikleri tespit edilmiştir. O yıllarda Türkiye’de uygulanan göç politakasının daha değişken veya o dönemlerdeki göç sisteminin farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu farklılıklar ve göç konusundaki sıkıntılar dolayısıyla insanlar o dönemlerde türlü zorluklarla karşılaşarak gayri resmi yollarla başvurarak göç etmişlerdir. İncelememize göre 2002-2016 yıllarına baktığımızda ise gayri resmi göç azalmış ve insanlar resmi yollara başvurmuşlardır. Mülakatımıza katılan göçmenlerin hepsinin en azından lise mezunu olduğu, çoğunluk kısmının üniversite mezunu ve aralarında yüksek lisans mezunlarının da bulunduğu görülmektedir. İncelememizde

göçmenlerin Türkiye’de kalma sürelerine baktığımızda yarıdan fazlasının 4 ve 9 yıldır Türkiye’de kaldıkları tespit edilmiştir. Yarıdan az kısmının ise 10 ve 28 yıl arasında Türkiye’de kaldıkları görülmektedir. Bu duruma göre, Türkiye’ye gelen göçmenlerin yarısına yakını uzun süredir kalmaktadır ve kalmaya devam etmektedirler. Göçmenler çoğunlukla İstanbul’da ikamet etmektedirler, diğer kalanları ise Ankara ve Konya şehirlerinde yaşamaktadırlar. Çoğunluğun gelir durumu 2500 – 4000 TL arasında değişmektedir. Bu da çalışan kesimin Türkiye standartlarında ortalama kazançlar elde ettiklerini göstermektedir.