• Sonuç bulunamadı

Ferec Ba'de'ş-Şidde (1b-54a), metin-gramer-sözlük

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ferec Ba'de'ş-Şidde (1b-54a), metin-gramer-sözlük"

Copied!
315
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

TÜRK DĐLĐ VE EDEBĐYATI ANA BĐLĐM DALI

TÜRK DĐLĐ BĐLĐM DALI

FEREC BA‘DE’Ş-ŞĐDDE

(1b-54a)

METĐN-GRAMER-SÖZLÜK

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. Orhan YAVUZ

HAZIRLAYAN

Menşure DEVECĐ

(2)

ÖNSÖZ

Üzerinde dilbilgisi ve sözlük çalışması yaptığımız, tam adı Hazā Kitāb Ferec

Ba‘de’ş-Şidde (Zorluktan Sonra Gelen Kolaylık, Kederden Sonra Gelen Sevinç) olan eser,

“zorluk-lardan sonra kolaylığın, üzüntülerden sonra sevinçlerin yaşandığı” hikâyelerin anlatıldığı bir kitaptır.

Müslümanlıkta, insanın yaşadığı bela ve musibetlerin nedeni olarak; bunları yaşayan kişinin denendiği, eğer bu sınavı başarı ile atlatırsa, o zaman da rahatlama ve sevinçle ödüllendirileceği inancı hâkimdir. Konu itibariyle, kahramanlarının evvela sıkıntılar yaşa-dığı, acılar ve ıstıraplarla mücadele ettiği ve nihayetinde mutlu sona ulaştığı anlatılan

Ferec Ba‘de’ş-Şidde’de yer alan hikâyeler, kitabın adıyla tam bir uygunluk göstermektedir.

Üzerinde çalışma yaptığımız Ferec Ba’de’ş-Şidde, Süleymaniye Kütüphanesi, Murat Molla Kitaplığı, 1173 numarada kayıtlı (Hamidiye) nüshadır. Yazmanın 1a sayfasında ta’lik olarak Arapça yazılmış kayıttan, Đstinsah tarihinin H. 898 (M.1492) olduğu ve eserin Sultan Mustafa Han’ın oğlu Sultan Mahmud Han tarafından vakfedildiğini öğreniyoruz. Hamidiye Nüshasının kim tarafından kaleme alındığı kesin olarak belli değilse de, 42 hi-kâye ihtiva eden Ferec Ba ‘de’ş-Şidde’lerin müstensihinin Kâsım b. Mehmed olabileceği ile ilgili kuvvetli tahminler vardır1.

42 hikâyeyi ihtiva eden eser, 200 varaktan oluşmaktadır. Eser harekeli olarak, okunaklı bir nesihle yazılmıştır. Her sayfada 23 satır mevcuttur. Bilinen Türkçe Ferec

Ba‘de’ş-Şidde’ler arasındaki en eski ve en güzel yazıya sahip nüsha budur.

Biz, 42 hikâyenin ilk 8’i üzerinde bir dilbilgisi ve Türkçe sözlük çalışması yaptık. 1b-54a varakları arasını kapsayan bu hikâyelerin adları, eserdeki sırasıyla şöyledir:

1. ikāyet- i Evvel: Ez-Ān Ebū’l- āsım-ı Barī ve Emīr ü Vezīreş Ebū’l- Fet-i Vāıtī. 2. ikāyet-i Düvüm: Ez Ān FaŜlu’llāh-ı Mevılī ve Ebū’l- asan u Māh-yār-ı Vāıtī. 3. ikayet-i Sivüm: Ez Ān Bennā ve Vezīrān-ı Pādişāh u Kevāşir.

4. ikāyet-i Çehhārüm: Ez Ān Rıvān- şād ve Duter-i Pādişāh-ı Çīn ve Vākı ‘a-i Īşān.

1

Doç.Dr. Hasan Kavruk, Dr. Süleyman Çaldak, Dr. Kâzım Yoldaş, El-Ferec Ba‘de’ş-Şidde

(3)

5. ikāyet-i Pencüm: Ez Ān Ferru-rūz ve Ferruh-şād ve Ferruh-nāz.

6. ikāyet-i Şeşüm: Ez Ān Vezīr-i Pādişāh Bā Duter-i Melik-i Deryābār u Cādū.

7. ikāyet-i Heftüm: Ez Ān Nar-ı ‘Ayyār-ı Cüvan-merd-i Baādād u Pādişāh-zāde-i Horā-sān.

8. ikāyet-i Heştüm: Ez Ān Pādişāh-zāde-i Zeynü’l-Anām u Melik-i Cinniyān.

Giriş bölümünü çeşitli alt başlıklara ayırdık. Giriş bölümünün “Ferec Ba’de’ş-Şidde” alt başlığında, Ferec Ba‘de’ş-Şidde adını taşıyan eserlerin ilk ortaya çıkışları ve bu eserle-rin Arap, Fars edebiyatlarındaki gelişmeleri hakkında bilgiler verdik. “Türk Edebiyatında

Ferec Ba‘de’ş-Şidde” alt başlığında ise bu adla anılan eserlerin Türk edebiyatındaki

geli-şimlerini, Arap ve Fars edebiyatlarındaki türleriyle aralarındaki farkları ortaya koymaya çalıştık. “Ferec Ba ‘de’ş-Şidde’de Yer Alan Hikâyeler” alt başlığında, eserdeki hikâyelerin adlarını sırasıyla verdik. “Ferec Ba‘de’ş-Şidde’nin Türkçe Nüshaları” alt başlığında, Tür-kiye’de ve dünyada çeşitli araştırmacılar tarafından tespit edilen Türkçe nüshalar hakkında açıklamalar yaptık. “Ferec Ba’de’ş-Şidde’nin Dili” alt başlığında ise eserin dil özellikleri ile ilgili tespitlerimizi sunduk ve bu tespitlerle ilgili örnekler verdik. Giriş bölümünün so-nunda, Ferec Ba’de’ş-Şidde’nin Türkçe nüshaları ile ilgili yapılan çalışmaları, “Türkçe

Ferec Ba‘de’ş-Şidde Nüshaları Üzerine Yapılan Çalışmalar” alt başlığında hatırlatmaya

çalıştık.

Hamidiye Nüshası’daki ilk sekiz hikâyenin transkripsiyonlu aktarımını yaparak sağlam bir metin oluşturmaya çalıştık.

Transkripsiyonlu metni tam olarak oluşturduktan sonra, dilbilgisi ile ilgili fişlemelere başladık. Önce ses bilgisi ile ilgili malzemeyi fişledik. Fişlediğimiz özellikleri dilbilgisi bölümüne yazarken, öte yandan da bu özelliklerin metindeki anlam bütünlüğü ile uyum gösterip göstermediğini sürekli kontrol ettik. Daha sonra, metindeki şekil bilgisi özellikle-rini tespit edip fişledik. Bu özellikleri de belli bir sistem dâhilinde çalışmamızda değerlen-dirdik.

Çalışmamızı, eserde geçen Türkçe kelimelerin sözlüğünü oluşturarak sonuçlandırdık. Bu bölüme “Türkçe Kelimeler Sözlüğü” adını verdik.

(4)

Çalışmamızın sonuna Hâmidiye Nüshası’nın bizi ilgilendiren 1b-54a varakları arasın-daki bölümünün fotokopisini ekledik. Böylece, yaptığımız çalışmayı diğer araştırmacıların değerlendirmelerine açmış olduk.

Doğu edebiyatlarındaki masal ve halk hikâyelerden etkilenerek gelişen ve özgünleşen Türk halk hikâyeciliğinin seçkin örneklerini ihtiva eden bu eseri çalışırken büyük bir keyif aldım. Bu eser üzerinde çalışma fırsatını bana sunan, bilgi ve tecrübesiyle beni yönlendi-ren, sağladığı kolaylıklar ve ilmî yayın desteğiyle beni “Güçlükten Kolaylığa, Kederden Sevince” ulaştıran tez danışmanım, hocam Yrd. Doç. Dr. Orhan Yavuz’a teşekkürü bir borç bilirim.

Menşure AŞÇI Konya-2007

(5)

ÖZET

Üzerinde dilbilgisi ve sözlük çalışması yaptığımız, tam adı Hazā Kitāb-ı Ferec

Ba‘de’ş-Şidde adlı eser, “zorluklardan sonra kolaylığın, üzüntülerden sonra sevinçlerin

yaşandığı” hikâyelerin anlatıldığı bir kitaptır.

Ferec Ba’de’ş-Şidde’nin bu nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi, Murat Molla Kitaplığı, 1173 numarada kayıtlı Hamidiye Nüshası’dır. Yazmanın 1a sayfasında ta’lik olarak Arapça yazılmış kayıttan, Đstinsah tarihinin h. 898 (m.1492) olduğunu; eserin Sultan Mustafa Han’ın oğlu Sultan Mahmud Han tarafından vakfedildiğini öğreniyoruz. Hamidiye Nüsha-sının kim tarafından kaleme alındığı kesin olarak belli değilse de, 42 hikâye ihtiva eden Ferec Ba ‘de’ş-Şidde’lerin Kâsım b. Mehmed olabileceği ile ilgili kuvvetli tahminler var-dır.

42 hikâyeyi ihtiva eden eser, 400 sayfadan oluşmaktadır. Eser harekeli olarak, okunaklı bir nesihle yazılmıştır. Her sayfada 23 satır sayısı mevcuttur. Bilinen Türkçe Ferec

Ba‘de’ş-Şidde’ler arasındaki en eski ve en güzel yazıya sahip nüsha budur. Biz, 42

hikâye-nin ilk 8’i üzerinde (1b-54a varakları arasını) bir dilbilgisi ve Türkçe sözlük çalışması yap-tık.

Çalışmamıza, Hamidiye Nüshası’daki seçtiğimiz ilk sekiz hikâyenin transkripsiyonlu aktarımını yaparak başladık. Transkripsiyonlu metni tam olarak oluşturduktan sonra, eser-deki Türkçe kelimeleri fişleyip, eserin Türkçe Kelimeler Sözlüğü’nü oluşturduk. Bu şekil-de, dilbilgisi hazırlarken önümüzde bize büyük kolaylık sağlayacak bir sözlüğümüz oldu.

Sözlük bölümü bittikten sonra, dilbilgisi ile ilgili fişlemelere başladık. Önce ses bilgisi ile ilgili malzemeyi fişledik. Fişlediğimiz özellikleri dilbilgisine yazarken, öte yandan da bu özelliklerin metindeki anlam bütünlüğü ile uyum gösterip göstermediğini sürekli kont-rol ettik.

Ses bilgisi ile ilgili çalışmalarımızı bitirdikten sonra, metindeki şekil bilgisi özellikleri-ni tespit edip fişledik. Bu özellikleri de belli bir sistem dâhilinde çalışmamızda değerlen-dirdik.

Çalışmamızın Türkçe Kelimeler Sözlüğü ve Dilbilgisi bölümlerini bitirdikten sonra,

Gi-riş bölümünü oluşturduk. GiGi-riş bölümü Ferec Ba’de’ş-Şidde, Türk Edebiyatında Ferec Ba‘de’ş-Şidde, Ferec Ba ‘de’ş-Şidde’de Yer Alan Hikâyeler, Ferec Ba‘de’ş-Şidde’nin Türkçe Nüshaları, Ferec Ba’de’ş-Şidde’nin Dili, Türkçe Ferec Ba‘de’ş-Şidde Nüshaları Üzerine Yapılan Çalışmalar alt başlıklarından oluşmuştur.

Çalışmamızın sonuna Hâmidiye Nüshası’nın bizi ilgilendiren 1b-54a varakları arasın-daki bölümünün fotokopisini ekledik.

(6)

SUMMARY

The work called Haza Kitab-ı Ferece Ba’de’ş-Şidde which we work on it such as grammar and dictionary is a book of telling the stories related to “facilities after

dififculties, pleasures after sorrows”.

This issue of Ferec Ba’de’ş-Şidde is the Hamidiye Đssue recorded at No.1173, in Murat Molla library in Süleymaniye Library. We learn that it was devoted by Sultan Mus-tafa Han’s son Sultan Mahmud Han; and its press date was 1492 A.D. from the record written in Arabic as writing sytle at the 1a page of the manuscript. Altohough it is not decisively certain who wrote the Hamidiye Issue, there are strong estimates related to be able to Kasım b.Mehmed of Ferece Ba’de’ş-Şidde which contains 42 stories.

The work which contains 42 stories consists of 400 pages. It was written by a legible naskh as pointed. There exist 23 lines at each page. It is issue which has the oldest and the most beautiful writing between the familiar Turkish Ferece Ba’de’ş-Şidde. We have worked grammer and Turskish Dictionary on the first eight of 42 stories (pp 1b-54a).

We strated to our work by doing the transfusion with transcriptional of the first eight stories which we selected in the Hamidiye Issue. After we had created with

transcriptional text completely, we opened a file on the Turkish words in work and formed the Türkish Words Dictionary of te work. So, while we were preparing grammer, we had a dictionary to give us a big facilities.

After finishing the part of dictionary, we started to open a file on grammer. At first we opened a file on material related to phonetics. While we were writing to grammer the features which we opened a file on, in the other hand, we always controlled if these features adjusted with the meaning integrity in the text or not.

After we had finished our work related to phonetics, we determined the features of morphology in the text and opened a file on. We also evaluated these features within a certain system in our work.

After we had fisnished the parts of Turkish Words Dictionary and Grammer of our work, we formed the prologue. The prologue has been formed under titles which were do-ne on Ferec Ba’de’ş-Şidde, Ferece Ba’da’ş-Şidde in the Turkish Literature, the stories taking place in Ferec Ba’de’ş-Şidde, the Turkish issues of Ferec Ba’de’ş-Şidde.

We added the copy of part between 1b and 54a pages of the Hamidiye Issue which concerns us at the end of our work.

(7)

1.

GĐRĐŞ

1.1. FEREC BA‘DE’Ş-ŞĐDDE:

Üzerinde dilbilgisi ve Sözlük çalışması yaptığımız Haaaazāāāā Kitāāāāb-ı Ferec Ba‘de’ş-Şidde adlı eser, “zorluklar yaşandıktan sonra kolaylığın, üzüntülerden sonra sevinçlerin yaşandı-ğı” hikâyelerin anlatıldığı bir kitaptır.

Müslümanlıkta, insanın yaşadığı bela ve musibetlerin nedeni olarak; bunları yaşayan kişinin denendiği, eğer bu sınavı başarı ile atlatırsa, o zaman da rahatlama ve sevinçle ödüllendirileceği inancı hâkimdir. Konu itibariyle, kahramanlarının evvela sıkıntılar yaşa-dığı, acılar ve ıstıraplarla boğuştuğu ve nihayetinde mutlu sona ulaştığı anlatılan Ferec

Ba‘de’ş-Şidde’de yer alan hikâyeler, kitabın adıyla tam bir uygunluk göstermektedir.

Đslâm’ın yapısına ve insanlara vermek istediği mesajlara uygun olan bu tür hikâyeler, MS 9’uncu yüzyıldan itibaren toplanmaya başlanmış, küçük risaleler ve kitaplar vücuda getirilmiştir. El-Ferec Ba‘de’ş-Şidde terimi ilk olarak Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Medâyinî (öl. H.225/ M.839)’ye ait bir eserin başlığı olarak kullanılmıştır. Bu adla eser yazan diğer bir kişi ise Đbn Ebi’d-Dünyâ Đbrâhim b. Ali (öl. H. 281/ M.894)’dir. Kadî Ebu’l-Hasan (öl. H.328/ M.938), Medâyinî’nin eserinden faydalanarak bu adla eser oluştu-ran üçüncü kişidir.2

Hanefî kadısı Ebû Alî et-Tanûhî (H.327-348/ M.938-994), üzerinde çalışma yaptığımız ve bugün bilinen bütün Ferec Ba‘de’ş-Şidde hikâyelerinin yazarıdır. Tanûhî, eserini oluştu-rurken, yukarıda adlarını zikrettiğimiz kişilerin eserlerinden faydalandığını belirtmiş, bu eserlerdeki hikâyelere başka birçok yeni hikâyeler ekleyerek, her bölümünde 10 hikâyenin yer aldığı 14 bölümden oluşan kendi kitabını meydana getirmiştir. Bu eserin birçok yazma nüshaları vardır. Bu yazmalar dışında H. 1375 (M.1955) tarihli iki ciltlik Kahire baskısı da bulunmaktadır.3

2

Doç.Dr. Hasan Kavruk, Dr. Süleyman Çaldak, Dr. Kâzım Yoldaş, El-Ferec Ba‘de’ş-Şidde

(Karşılaştır-malı Metin), Malatya, 2000, s.VII-VIII.

3

Şükrü Kurgan, “Osmanlı Devrinde Mensur Hikâyeciliğimize Dair Bir Eser”, Türk Dili-Belleten, Seri III,

(8)

Tanûhî’nin eserini Arapça aslından Farsçaya çeviren bir başka kişi ise Sedîdüddin Mu-hammed b. MuMu-hammed Avfî’dir. Avfî, Cevâmi‘ü’l-Hikâyât adlı eserinde Ferec

Ba‘de’ş-Şidde’yi müstakil olarak tercüme ettiğini ve bu eserden Cevâmi‘ü’l-Hikâyât adlı kitabına

da hikâyeler aldığını (hikâyelerin dörtte üçünü) ifade etmektedir. Fakat Avfî’nin bu tercü-mesi şimdiye kadar ele geçmemiştir.4 Avfî, bu çeviriyi 1223’te tamamlamıştır.5

Bu eser üzerinde ilk kapsamlı araştırmayı yapan Şükrü Kurgan, Tanûhî’nin eserini Celâleddin Hüseyin b. Es’ad el-Müeyyed ed-Dehistânî’nin H.707 (M.1307) tarihinde Fars-çaya çevirdiği bilgisini vermiştir.6 Fakat Hasan Kavruk, Süleyman Çaldak ve Kâzım Yol-daş bu fikre katılmazlar. Onlara göre, Dehistânî bu eseri Meydânî’nin nüshasından Farsça-ya çevirmiş, bu bilgiyi de çevirdiği eserinin girişinde vermiştir.7 Celâleddin Hüseyin b. Es‘ad’ın tercüme ettiği ve Đzzüddin b. Tâhir Zengî’ye H.651-660 (M.1253-1261) yılları arasında takdim ettiği Ferec Ba‘de’ş-Şidde’nin, Avfî’nin tercümesinden en az 30 yıl sonra yazılmış olduğu anlaşılmaktadır.8

1.2. TÜRK EDEBĐYATINDA FEREC BA‘DE’Ş-ŞĐDDE:

Ferec Ba ‘de’ş-Şidde adlı eserlerin kütüphanelerdeki muhtelif nüshalarının istinsah

ta-rihleri dikkate alındığında, Türk edebiyatında bu eserlerin 15’inci yüzyıldan itibaren görül-düğünü söyleyebiliriz. Bu eserin en eski nüshası H.898 (M.1492) tarihinde istinsah edil-miştir. Araştırmacılar, eserin imlâ ve dil özelliklerinden yola çıkarak, daha eski tarihli

Ferec Ba‘de’ş-Şidde’lerin yazılmış olduğunu ileri sürmektedirler.9

Đstanbul kütüphanelerindeki Türkçe El-Ferec Ba ‘de’ş-Şidde nüshaları, Neş’et Efendi

(Süleymaniye, Fatih nu:3718), Lamiî (Đst.Üniversitesi Ktb.TY.nu:1194), Kâsım b. Mehmed (Süleymaniye Laleli, nu:1698) ve Lutfullah b. Hasanü’l-Tokadî (Deli Lütfî) (Süleymaniye Hamidiye, nu:1173) adlı dört kişi üzerine kayıtlıdır. Fakat Neş’et Efendi ve Lâmiî’nin

ya-şadıkları tarihle uyuşmadığı için bu eserleri onların yazmış olma ihtimalleri ortadan kalk-maktadır.

4

Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu, Yrd.Doç.Dr. Orhan Yavuz, Güçlükten Kolaylığa Kederden Sevince (Ferec

Ba‘de’ş-Şidde) Seçme Hikâyeler, KB Yayınları, Ankara 1990, s.10.

5

Doç.Dr. Hasan Kavruk, Dr. Süleyman Çaldak, Dr. Kâzım Yoldaş, age. s. X.

6

Kurgan, agm. s.362.

7

Doç.Dr. Hasan Kavruk, Dr. Süleyman Çaldak, Dr. Kâzım Yoldaş, age. s. IX.

8

Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu, Yrd.Doç.Dr. Orhan Yavuz, age. s.10.

9

(9)

Kavruk, Çaldak ve Yoldaş’a göre, Türkçe yazılmış üç ayrı El-Ferec Ba ‘de’ş-Şidde Külliyatı vardır. Bunlar:

1. Mehme b. Ömerü’l- Halebî tarafından Sultan II. Murad adına 13 Bab olarak ya-pılan çeviri,

2. Lutfullah b. Hasanü’l-Tokatî (Molla Lutfî)’nin yaptığı 14 Bablık Tenûhî veya Ebi’d-Dünyâ nüshasının çevirisi,

3. Kâsım b. Mehmed tarafından kaleme alındığı tahmin ve 42 hikâyeden oluşan eser10.

Đstanbul kütüphanelerinde bulunan nüshaların tamamı, 42 hikâyeden meydana gelen ve Kâsım b. Mehmed tarafından kaleme alındığı tahmin edilen eserdir. Arapça Tenûhî ve Farsça Dehistânî metinlerinden de oldukça farklıdır. Bu Türkçe külliyatın Ferec

Ba‘de’ş-Şidde adıyla yazılmış olmasına rağmen, Arapça ve Farsçalarından çok farklı olması,

Türk-çe yazılmış bu hikâyelerin özgün olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Ayrıca 42 hikâyelik bir başka eserin Arap veya Fars edebiyatında da olmaması, bu tezi güçlendiren diğer bir etkendir. Bu verilerden yola çıkarak, Türkçe külliyatın, Ferec Ba‘de’ş-Şidde adıyla yazıl-mış ve bu adın ününden faydalanyazıl-mış; fakat bu adı taşıyan eserden bağımsız, yeni hikâyele-rin derlendiği tamamen farklı bir külliyat olduğu kanaatindeyiz.

Ferec Ba‘de’ş-Şidde’nin Türkçe külliyatındaki 12 hikâyeyi Türkiye Türkçesine aktaran

Prof. Dr. Bilge Seydioğlu ve Yrd. Doç. Dr. Orhan Yavuz’un, eserdeki hikâyelerin muhte-vası hakkında şu bilgileri vermektedirler: “…sadece bazı motifler bu hikâyelerden (Arapça ve Farsça külliyatındaki) alınarak, Türk zevkine göre yeniden tasnif edilip yepyeni, mahi-yet bakımından onlardan çok farklı hikâyeler meydana getirilmiştir.(s.11)… Arap, Acem ve Hint’ten gelen motiflerle Türk halkının zevki, gelenek ve göreneği birleşerek bu hikâye-le teşekkül etmiş olmalıdır.(s.12)… Bu kitaplar, yüzyıllar boyunca halk arasında okunmuş, sevilmiş; sadece halkın zevk aldığı ve eğlence ihtiyacını tatmin eden eserler olarak kalma-mış, bunlardan dinî ve ahlaki telkinler vermek üzere de faydalanılmıştır.(s.12)… Ferec Ba

‘de’ş-Şidde hikâyelerinin menşei münakaşalı olmakla birlikte halk arasında yaygınlık

ka-zandığı müddetçe çeşitli değişikliklere uğrayarak gelenek ve göreneklerimizle ilgili unsur-larla beslenmekte, tamamıyla Türkler mahsus bir karakter kazanmaktadır.(s.15)11

10

Doç.Dr. Hasan Kavruk, Dr. Süleyman Çaldak, Dr. Kâzım Yoldaş, age. s. XIII.

11

(10)

Seyidoğlu ve Yavuz’un eser hakkında belirttikleri bu görüşler, Türkçe külliyatın Türk-lere mahsus müstakil hikâyeler olduğunu, en azından sonradan millîleşmiş olduklarını açıkça ortaya koyması bakımından önemlidir.

1.3. FEREC BA ‘DE’Ş-ŞĐDDE’DE YER ALAN HĐKÂYELER:

Türkçe külliyata dâhil olan ve üzerinde çalışma yaptığımız Süleymaniye-Hamidiye nüshası Ferec Ba‘de’ş-Şidde, 42 hikâyeden oluşmaktadır. Biz bu hikâyelerin ilk sekizi üzerinde dilbilgisi ve Türkçe sözlük çalışması yaptık. Aşağıda 42 hikâyenin isimlerini eserdeki sıraya uygun bir şekilde verdik:

1. ikāyet- i Evvel: Ez-Ān Ebū’l- āsım-ı Barī ve Emīr ü Vezīreş Ebū’l- Fet-i Vāıtī 2. ikāyet-i Düvüm: Ez Ān FaŜlu’llāh-ı Mevılī ve Ebū’l- asan u Māh-yār-ı Vāıtī 3. ikayet-i Sivüm: Ez Ān Bennā ve Vezīrān-ı Pādişāh u Kevāşir

4. ikāyet-i Çehhārüm: Ez Ān Rıvān- şād ve Duter-i Pādişāh-ı Çīn ve Vākı ‘a-i Īşān 5.ikāyet-i Pencüm: Ez Ān Ferru-rūz ve Ferruh-şād ve Ferruh-nāz

6.ikāyet-i Şeşüm: Ez Ān Vezīr-i Pādişāh Bā Duter-i Melik-i Deryābār u Cādū

7. ikāyet-i Heftüm: Ez Ān Nar-ı ‘Ayyār-ı Cüvan-merd-i Baādād u Pādişāh-zāde-i Horā-sān

8. ikāyet-i Heştüm: Ez Ān Pādişāh-zāde-i Zeynü’l-Anām u Melik-i Cinniyān 9. ikayet-i Nühüm: Ez Ān Püserān-ı Pādişāh-ı Earrān Bā-Birāder-i Euzā-dād 10.ikāyet-i Dehüm: Ez Ān se Cüvān ü Yek Pīr ü Duter-i Pādişāh u Āulām-ı Siyāh 11. ikāyet-i Yāzdehüm: Ez Ān Pādişāh ki Güft: “Merdüm Bī Āam Bāşed” ve Vezīr ki

Güft: “Ne”

12. ikāyet-i Düvāzdehüm: Ez Ān Zerger u Zen-i ū Bā FaMīh u Mutesib u Şane ve āī ve Vālī

13. ikāyet-i Sīzdehüm: Ez Ān Cūlāh u Durūdger u Eīlet-Kerden-i Dürūdger Bā Cūlāh 14. ikāyet-i Çehārdehüm: Ez Ān ĐsāM-ı Mevılī Nedīm-i Hārūn ve Köşk ü Zenbīl 15. ikāyet-i Pānzdehüm: Ez Ān BilMīs u Māder u Peder-i BilMīs ve Mevlid-i BilMīs 16. ikāyet-i Şānzdehüm: Ez Ān Manūr bin ‘Abdu’l- ‘Azīz-i Cevherī Baādādī 17. ikāyet-i Hefdehüm: Ez Ān Şemse-i Cādū vü Pāhir-i Barī

18. ikāyet-i Hejdehüm: Ez Ān Düzd ü āī vü Ser-güReşt ü Mā-cerā-yı Īşān 19. ikāyet-i Nūzdehüm: Ez Ān Duter-i Melik-i Keşmīr ü Bāzergān-ı Eorāsānī 20. ikāyet-i Bīstüm: Ez Ān āī-i Baādād Bā Emīrü’l- Mü’minīn Hārūn Reşīd

(11)

21. ikāyet-i Bīst ü Yeküm: Ez Ān Şābūr-ı Eışt-zen u E wōca MuUaffer-i Bāzergān 22. ikāyet-i Bīst ü Düvüm: Ez Ān Se Pādişāh- zāde Birāderān ü āī-i Īşān 23. ikāyet-i Bīst ü Sivüm: Ez Ān Pādişāh-zāde vü Vezīr u Segān-ı Merdüm-Vōr

24. ikāyet-i Bīst ü Çehārüm:Ez Ān Levvāhe-i Nisābūrī Bā-Ewōca Bişr-i Xarrāf-ı Baādādī 25. ikāyet-i Bīst ü Pencüm: Ez Ān Pādişāh-zāde Bā-Māder ü Peder vü Duter-i Faāfūr-ı

Çīn

26. ikāyet-i Bīst ü Şeşüm: Ez Ān Bāā-ı Đrem u Bedi‘u’l- Cemāl u Pādişāh-zāde-i Seyfü’l- Mülūk

27. ikāyet-i Bīst ü Heftüm: Ez Ān Temīm Dārī-i Enārī Bā-Cinniyān

28. ikāyet-i Bīst ü Heştüm: Ez Ān Dükeyn ‘Āmir ü abīb-i ‘AZZār Cādū vü Duter 29. ikāyet-i Bīst ü Nühüm: Ez Ān Yayā Bermekī ki Cevāhir Güm-Kerd u Nā bināyī

Bedīd Kerd

30. ikāyet-i Siyüm: Ez Ān Zen-i Pārsā Ürviyye Bā Birāder-i Şehver u Āulām-ı Zengī vü Cüvā-ı ‘Ameldār

31. ikāyet-i Sī ü Yeküm: Ez Ān Simurā u Süleymān ‘Aleyhi’s-Selām ve Ba\-ı MaŜā vü ader

32. ikāyet-i Sī ü Düvüm: Ez Ān Gül-i Bāābān u Duter-i Şāh-ı Yemen 33. ikāyet-i Sī ü Sivüm: Ez Ān Eālid u Yūsuf accām-ı FuŜūlī

34. ikāyet-i Sī ü Çehārüm: Ez Ān Delle-i Mutale vü Āarīmān-ı Vey

35. ikāyet-i Sī ü Pençüm: Ez Ān Ebū’l- Fevāris-i Mellā u Ser-güzeşt-i Vey 36. ikāyet-i Sī ü Şeşüm: Ez Ān SulZān Mamūd Āaznevī Rametu’llāhi ‘Aleyh 37. ikāyet-i Sī ü Heftüm: Ez Ān Merd-i Baīl ve Kāvrān ü Eātem-i Pāyī

38. ikāyet- i Sī ü Heştüm: Ez Ān Merd-i Müselmān u Cuhūd u āī-i ım-ı Bu’l ‘Aceb 39. ikāyet-i Sī ü Nühüm: Ez Ān Bānū vü Düstūr u Ser-güzeşt-i Īşān

40. ikāyet-i Çihilim: Ez Ān Duter-i Sīm-cūr u Şāh-Zāde-i Çīpūr

41. ikāyet-i Çihil-ü Yeküm: Ez Ān Bārbāh-ı Belīnās u Vezīr-i BuVt-ı Nar La ‘nehu’llāh 42. ikāyet-i Çihil ü Düvüm: Ez Ān Aī vü Revende vü Püserāneş ilā Āirihi

1.4. FEREC BA DE’Ş-ŞĐDDE’NĐN TÜRKÇE NÜSHALARI:

Kasım 1945 tarihinde makalesini kaleme almış olan Şükrü Kurgan, Ferec

Ba‘de’ş-Şidde’nin 7 Türkçe nüshası, 8 Arapça ve 1 de Farsça nüshası olduğunu belirtmiştir12. Seyidoğlu ve Yavuz, Kurgan’ın tespit ettiği Türkçe nüsha sayısına üç nüsha daha ilave etmişler ve toplam nüsha sayısını 10’a çıkarmışlardır. Ayrıca yeni bir Arapça nüshayı da

12

(12)

tespit ettiklerini belirtmişlerdir. 13 Yrd. Doç. Dr. Orhan Yavuz, 1995 yılında yayımladığı,

Ferec Ba‘de’ş-Şidde’nin iki hikâyesi üzerinde gramer çalışması yaptığı makalesinde,

Kon-ya Đzzet Koyunoğlu Kitaplığı’nda, 94 numarada kayıtlı yeni bir Türkçe Ferec

Ba‘de’ş-Şidde nüshası bulduğunu ilim âlemine duyurmuştur14. Kavruk, Çaldaş ve Yoldaş, 2000 yılında yaptıkları çalışmada tespit edilen Türkçe nüsha sayısını daha da artmıştır. Görüldü-ğü gibi, yıllar ilerledikçe Ferec Ba‘de’ş-Şidde nüshalarının sayısı artmaktadır. Belki de ileriki yıllarda araştırmalar arttıkça daha pek çok Türkçe nüshalar bulunacaktır.

Biz, 2000 yılında yayımlandığı ve en son bilgileri ihtiva ettiği için; Kavruk, Çaldaş ve Yoldaş’ın eserlerinde verdiği nüshaları burada zikredeceğiz.

Tespit edilen Türkçe Ferec Ba‘de’ş-Şidde nüshaları şunlardır: 1. Nuruosmaniye Kütüphanesi, nu: 3735.

2. Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi, nu:1536.

3. Đstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, nu: 284, 460, 1536, 1194, 8670. 4. Süleymaniye-Hamidiye Kitaplığı, nu: 1173.

5. Süleymaniye-Esad Efendi Kitaplığı, nu: 2356. 6. Süleymaniye-Laleli Kitaplığı, nu: 1698. 7. Süleymaniye-Ayasofya Kitaplığı, nu: 3384. 8. Süleymaniye-Fatih Kitaplığı, nu: 3718, 3719. 9. Millî Kütüphane, nu: A 4932.

10. Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, Yazmalar Bölümü, nu: A 64, B 17.

11. Atatürk Üniversitesi, Merkez Kütüphanesi, Seyfettin Özege Kitaplığı, Âgâh Sırrı Yazmaları, nu: 94.

12. Bibliotéke National, nu: A.F. 377, A.F. 380 (13 Bab), 382, 383 (13 Bab, II. Murad adına), 384 (II. Murad adına), S.415, 416, 640.

13. Berlin Kraliyet Kütüphanesi, nu: 437/3 (yk. 61b-288b), 458. 14. Flugel 798 (II. Murad adına).

15. Vatikan Turc., nu: 140.

16. Nec Collage 8, British Museum, nu: 1173 (II. Murad adına).

13

Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu, Yrd.Doç.Dr. Orhan Yavuz, age. s.7.

14

Yrd. Doç.Dr. Orhan Yavuz, “Ferec Ba‘de’ş-Şidde’den Đki Hikâye Üzerine Bir Gramer Denemesi.”

(13)

Bu nüshalardan başka, içinde Ferec Ba ‘de’ş-Şidde’deki bazı hikâyelerin yer aldığı mecmualar da tespit edilmiştir: Bibliotéke National, nu: S. 914, 942, 944, 945, 950, 1295, 1391.15

Yukarıda zikrettiğimiz nüshalar dışında, V. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda bir bildiri sunan György HAZAI, bu eserin Budapeşte nüshasının da olduğunu ve hatta bu nüshayı yayımlayacaklarını belirtmektedir. Bildirisinde belirttiğine göre, bu yazma 15’inci yüzyıla ait en eski yazmadır. Yazmanın Edirne’de ortaya çıktığını, güzel bir nesihle hare-keli olarak yazıldığını ve hazırlanış tarihinin ise H.855 (M.1451-1452) olduğunu belirt-mektedir. Bu nüshanın Paris’teki nüsha ile aynı olduğunu bilgisini de sunumuna eklemiş-tir.16

1.5. FEREC BA ‘DE’Ş-ŞĐDDE’NĐN DĐLĐ:

Ferec Ba‘de’ş-Şidde’nin dili, Eski Anadolu Türkçesinin tipik özelliklerini bünyesinde

toplamaktadır. 15’inci yüzyılın son çeyreğinde yazılan bu nüshada, o devrin özellikle 13’üncü ve 14’üncü yüzyıllarına ait eserlerde görülen imla tutarsızlıkları yoktur. Nüshada oturmuş bir imlanın varlığından söz etmek mümkündür.

Eserin dili oldukça sadedir. Arapça ve Farsça kelimelerin oranı, metnin genelini göz önüne aldığımızda makul ölçülerde tutulmuştur. Kullanılan alıntı kelimeler ise, çoklukla halk arasında anlamları bilinen kelimelerdir. Eserin halka yönelik kaleme alınmasından dolayı, kullanılan bazı kelimelerde tamamen halk ağzı esas alınmıştır. Yüksek zümreye hitaben kaleme alınan eserlerde görülmeyen bazı argo deyimler ve kelimeler, bu eserde çokça kullanılmıştır: baldır 14/b-19, bud “bacak”14/b-16, göt 23/b-2, Masu

M

14/b-18, me-me 14/b-18, ne

Z

o

ñ

uzsın, didi (Küfür olarak) 39/b-21, uca “Kıç, göt”14/b-16 vb.

Mümkün mertebe Arapça ve Farsça terkiplerden kaçınılmıştır. Bazan Kuran Âyet’lerinden alıntılar yapılmıştır:

“Leyse ke mi\lihi şey’ün ve hüve’

8

s-Semī ‘ü’l-Baīr.” Eş-Şûrâ, 42/11.

15

Doç.Dr. Hasan Kavruk, Dr. Süleyman Çaldak, Dr. Kâzım Yoldaş, age. s. XVI.

16

György HAZAI, “Ferec Ba ‘de’ş-Şidde Budapeşte Yazmasının Yayımı Üzerine”,V.Uluslararası Türk Dili

(14)

Bazan de metinde Farsça beyitlere yer verildiği görülür:

‘Acabā aşmı sāMī vü cellād

Ol ‘acabdur ya şādī-yi Mavvād

Bazan Farsça ve Arapça atasözlerine de yer verilmiştir:

“Eger bed kuni keyfereş, od kuni”

(Eğer fenalık yaparsan, cezasını yine sen çekersin.)

“Eyyü na‘īmin lā yükeddiruhu u’d-dehr”

(Hangi millet var ki felek onu bulandırmamış olsun.)

Hikâyelerin klişeleşmiş adları ve başlangıçları haricinde, eserin metni Türkçenin gücü ve ahengiyle örülmüştür. Özellikle Türkçe deyimler ve atasözlerinin tam yerinde ve etkili bir şekilde kullanıldığını görüyoruz:

“Đki (kişi) bir dizde, iki atun

20

bir evde olmaM olmaz.” 15b/19-20.

“‘Avrat egri eyegüden yaradılmışdur. Egrilik iderse ‘ayblama.”

24/a-21.

Cümle yapıları genellikle basit ve anlaşılır bir şekilde oluşturulmuştur. Bazen anlatı-mın gerektirdiği yerlerde tekrarlar, bağlı veya içi içe birleşik cümlelerin kullanıldığını görmekteyiz.

Hikâyelerde genellikle karşılıklı konuşmalar yoluyla bir anlatım tercih edilmiştir:

“Cāriye eyitdi:

- Bibim Mardaşı biş on gün bundadur. Eūn-

w

ārdur, nā-pākdür, git diyümezem, ol

bun-dan olduMça

2

elümden, iş gelmez, didi.

Vezīr ümīdini kesdi. Andan eyitdi:

- AçılıMdan öldüm, nesne vir, yiyeyim, didi.

- Cāriye eyitdi:

3

- Nesne Manda bulayım? Köye gidicek bibim on batman epmek, on batman pamuM

Modı. Pamuāı çıMarana ol etmegi vir, didi. Đşte

4

Zurur. EāZıruñ var-ısa al, çıMar, etmegi yi,

didi.

Vezīr nāçār eyitdi:

-Bir batman etmeg-ile bir batman pamuāı getür, aylaM

5

oturınca meşāūl olayın, didi.”

(15)

1.6. TÜRKÇE FEREC BA ‘DE’Ş-ŞĐDDE NÜSHALARI ÜZERĐNE YAPILAN ÇALIŞMALAR:

Ferec Ba‘de’ş-Şidde adını taşıyan edebiyat türünün Türkçe yazılmış olan nüshalarına

edebiyatçıların dikkatini ilk defa Fransız uzmanı Antoine Gallad, 1672-1673’te yayımladı-ğı anı kitabında çekmiştir.

Gallad’ın anı kitabındaki bilgilerinden sonra, eserin Petis de la Croix tarafından 1710-1712 yıllarında yayımlanmış Fransızca tercümesi yapılmıştır.

Türkçe Ferec Ba ‘de’ş-Şidde’yi Türkoloji âlemine tanıtan ve eserin dilini ilk inceleyen kişi H. Vâmbery’dir. Vâmbery, 1901’de yayımladığı Altosmanishe Sprachstudien (Eski Osmanlıca Tetkikleri, Leiden 1901.) adlı kitabında, Ferec Ba‘de’ş-Şidde’nin Budapeşte nüshasından yararlanarak eserin kısmen neşrini ve şerhini yapmıştır.

Thury Jozef, 1915 yılında Millî Tetebbular Mecmuası’nda yayımladığı “On Dördüncü

Asır Sonlarına Kadar Türk Dili Yadigarları.” ( II/4, Đstanbul 1915, s.109-110) adlı

makale-sinde Vambery’nin çalışmasından bahsetmiş, devamında “…Osmanlı Türkçesine ait eski ve şimdiye kadar bize ma’lum olabilen iki eser daha vardır ki bunlar da XV. Asırdan kal-madır. Birisi Đkinci Sultan Murad zamanında, yani 1421-1451 arasında vücuda getirilmiş olan Rum Selçukîleri Tarihi, diğeri de El-Ferec Ba ‘de’ş-Şidde hikâye mecmuasıdır.” de-mektedir17.

Vâmvery’nin monografisinden sonra, eserin dil tarihi bakımından ilk kısa bilimsel in-celemesini Şükrü Kurgan yapmıştır. 1945 yılında Türk Dili-Belleten’de yayımladığı

“Os-manlı Devrinde Mensur Hikâyeciliğimize Dair Bir Eser” (Türk Dili-Belleten, Seri III, S.

4-5, Ankara, Kasım 1945. s. 353-382.) adlı makalesiyle, ilim âlemine Ferec Ba

‘de’ş-Şidde’yi belletmiştir.

Eserin Türk edebiyatındaki yeri ve özellikle nesir tarihi bakımından öneminin belirtil-diği iki eser vardır. Bunlardan ilki, Bilge Seyidoğlu ve Orhan Yavuz’un 1990 yılında ya-yımladığı Güçlükte Kolaylığa Kederden Sevince (Ferec Ba ‘de’ş-Şidde) Seçme Hikâyeler adını taşıyan çalışmadır. Eserin girişinde Ferec Ba‘de’ş-Şidde ile ilgili bilgiler verildikten sonra, seçilmiş 12 hikâyenin Türkiye Türkçesine aktarması yapılmıştır (Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990. Ekler ve bibliyografyayla beraber 150 sayfa). Diğeri ise Hasan Kavruk, Süleyman Çaldak ve Kâzım Yoldaş’ın 2000 yılında yayımladıkları El-Ferec

Ba‘de’ş-Şidde (Karşılaştırmalı Metin) I- II (Kubbealtı Yayıncılık, Malatya 2000) adlı

17

(16)

transkripsiyonlu metindir. Bu çalışmada Süleymaniye-Hamidiye, 1173 numarada kayıtlı Türkçe nüsha ile Süleymaniye-Fatih, 3719 numaralı Türkçe nüsha karşılaştırılarak 42 hi-kâyenin transkripsiyonlu bir metni ortaya konmuştur.

Ayrıca, eserin iki hikâyesini ele alıp, bu hikâyelerden yola çıkarak kısa bir gramer ça-lışması yapan Orhan Yavuz’un “Ferec Ba ‘de’ş-Şidde’den Đki Hikâye Üzerine Bir Gramer

Denemesi” adlı makalesi, 1995 yılında Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi,

Ede-biyat Dergisi’nde yayımlanmıştır.

György HAZAI’nin V. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda sunduğu “Ferec

Ba‘de’ş-Şidde Budapeşte Yazmasının Yayımı Üzerine” (V.Uluslararası Türk Dili Kurultayı

Bildiri-leri I, 20-26 Eylül 2004, TDK Yayınları, Ankara 2004, s.1367-1372) adlı bildiride, bu ese-rin Budapeşte nüshasının da olduğunu ve hatta bu nüshayı yayımlayacaklarını belirtmekte-dir. Hazai, bu yazmanın 15’inci yüzyıla ait en eski yazma olduğu iddiasındadır. Yazmanın Edirne’de ortaya çıktığını, güzel bir nesihle harekeli olarak yazıldığını ve hazırlanış tarihi-nin ise H.855 (M.1451-1452) olduğunu belirtmektedir. Bu nüshanın Paris’teki nüsha ile aynı olduğunu bilgisini de sunumuna eklemiştir.

(17)

TRANSKRĐPSĐYON ALFABESĐ

j k

a, ā

l

ş

j m

a, e, ı, i, u, ü

n



o

p

, Ŝ

q

b, p

r

Z

s

p

t

U

u

t

v

w

\

x

ā

y

c, ç

z

f

{

ç

|

M

}



~

k, g, ñ



€

l



d

‚

m

ƒ

R

„

n

…

r

~

ñ

†

z

‡

v; o, ö, u, ü; ū

ˆ

j

‰

h

Š

s

‹

y; ı, i, ī

(18)

KISALTMALAR

age. : Adı geçen eser. agm. : Adı geçen makale AÜ : Ankara Üniversitesi b. : bin (Arapça “oğlu”)

C : Cilt

çev. : Çeviren

DLT : Dîvânu Lûgâti’t-Türk Dr. : Doktor

Doç. Dr. : Doçent Doktor

e. : Edat f. : Fiil GÜ : Gazi Üniversitesi hzl. : Hazırlayan H. : Hicrî is. : Đsim Đst. : Đstanbul ĐÜ : Đstanbul Üniversitesi KB : Kültür Bakanlığı ktb. : Kütüphane M. : Milâdî nu : Numara

Prof. Dr. : Profesör Doktor

S. : Sayı

s. : Sayfa

sf. : Sıfat

SÜ : Selçuk Üniversitesi

TKAE : Türk Kültürü Araştırmaları Enstitüsü TDK : Türk Dil Kurumu

TY : Türkçe Yazmalar

Yrd.Doç.Dr. : Yardımcı Doçent Doktor zm. : Zamir

(19)

METĐN

METĐN

METĐN

METĐN

1b

1b

1b

(20)

Yā Mu

Yā Mu

Yā Mu

Yā Muammedü’l

ammedü’l

ammedü’l---- Mu

ammedü’l

Mu

Mu

MuZaf

Zaf

Zaf

Zafāāāā,,,, ‘Ömer

‘Ömer

‘Ömer

‘Ömer,,,, ‘Osmān

‘Osmān,,,, Ebū Bekir

‘Osmān

‘Osmān

Ebū Bekir

Ebū Bekir,,,, ‘Alī bize

Ebū Bekir

‘Alī bize

‘Alī bize

‘Alī bize şer

şer

şer

şer itsün

 itsün

 itsün

 itsün....

HA

HA

HA

HA



Ā K



Ā K

Ā KĐT

Ā K

ĐTĀB

ĐT

ĐT

ĀB

ĀB

ĀB FEREC BA ‘DE’Ş

FEREC BA ‘DE’Ş

FEREC BA ‘DE’Ş

FEREC BA ‘DE’Ş----ŞĐDDE

ŞĐDDE

ŞĐDDE

ŞĐDDE

1-b 1 Bismillāhi’r-ramāni’r-raīm 2 Şükr ve sipās EuUā’ya ki yaradıcıdur cihānı Mabūl idicidür

isānı uyarıcıdur nūrı ve nārı Zoyurıcıdur mūrı ve mārı 3 Ervāh-ı eşbāuñ uulū adından miftā-ı fütūunuñ fuūlı murādından. Durudıcıdur felekde güneşi ve ayı. 4 Yaradıcıdur

yanlarınca nücūmı ve sühāyı. Kerīmdür ki keremi nihāyetdür. Raīmdür ki rameti bī-gāyetdür. 5 Viricidür ki virdügi kesilmez, artar ve eksilmez. Baydur ki virmekten Mayd yimez. aydur ki n’ideyin n’eyleyin dimez. 6 Yaratdı alMı celāl ve Mudret ile. TaMdīr ey-ledi her birinüñ rızMın ikmet ile. Giceye Uulmet Zonın geyürdi, gündüze 7 Güneş Ŝiyasın buyurdı. Gökyüzini bezedi. Çıraālar-ıla, yiryüzini baālar-ıla raālar-ıla

“Leyse ke mi\lihi

şey’ün ve hüve’

8

s-Semī ‘ü’l-Baīr.”

* Ve hem ad-hezār minnet HuRāya kim alMūn mihterini, bihterini Muammed MuZafā’yı peyāāmber 9 viribidi idāyet-ile, delālet-ile,

maū Mıldı vay-ıla ve risālet ile rūzı Mıldı aña ulu alı ve ulu fer‘i 10 yüritmek buyurdı aña şerīf dīni ve laZīf şer ‘i, Xallallahu ‘aleyhi ve sellem, ve şeref ve kerreme. Ammā ba‘dü

11 bu bir ikāyet-nāmedür ki anı ‘ulemā-yı fuŜelā ve ukemā-yı ‘uMalā cem‘ itmişlerdür ki

anda te’dīb-i alM 12 ve tehRīb-i alM bulına. Sülūk itmişler MırM iki ikāyet üzerine. Mebnīdür ki, her birinden añlanan ‘ibret 13 ve ma‘nīdür. Tā her ki bunı oMıya ya işide, gūş-ı hūş-gūş-ı hikmetden behremend ola ve bir noMZasgūş-ından çoM nükte āgūş-ıl ola.

*

(21)

2-a 1111 FĐHRĐFĐHRĐFĐHRĐFĐHRĐSTÜ’LSTÜ’LSTÜ’LSTÜ’L---- ĐKĐKĐKĀYĀTĐKĀYĀTĀYĀTĀYĀT

2 ikāyet- i Evvel: Ez-Ān Ebū’l- āsım-ı Barī ve Emīr ü Vezīreş Ebū’l- Fet-i Vāıtī 3 ikāyet-i Düvüm: Ez Ān FaŜlu’llāh-ı Mevılī ve Ebū’l- asan u Māh-yār-ı Vāıtī 4 ikayet-i Sivüm: Ez Ān Bennā ve Vezīrān-ı Pādişāh u Kevāşir

5 ikāyet-i Çehhārüm: Ez Ān Rıvān- şād ve Duter-i Pādişāh-ı Çīn ve Vākı ‘a-i Īşān 6 ikāyet-i Pencüm: Ez Ān Ferru-rūz ve Ferruh-şād ve Ferruh-nāz

7 ikāyet-i Şeşüm: Ez Ān Vezīr-i Pādişāh Bā Duter-i Melik-i Deryābār u Cādū

8 ikāyet-i Heftüm: Ez Ān Nar-ı ‘Ayyār-ı Cüvan-merd-i Baādād u Pādişāh-zāde-i

Horā-sān

9 ikāyet-i Heştüm: Ez Ān Pādişāh-zāde-i Zeynü’l-Anām u Melik-i Cinniyān 10 ikayet-i Nühüm: Ez Ān Püserān-ı Pādişāh-ı Earrān Bā-Birāder-i Euzā-dād 11 ikāyet-i Dehüm: Ez Ān se Cüvān ü Yek Pīr ü Duter-i Pādişāh u Āulām-ı Siyāh 12 ikāyet-i Yāzdehüm: Ez Ān Pādişāh ki Güft: “Merdüm Bī Āam Bāşed” ve Vezīr ki

Güft: “Ne”

2-b 1 ikāyet-i Düvāzdehüm: Ez Ān Zerger u Zen-i ū Bā FaMīh u Mutesib u Şane ve āī

ve Vālī

2 ikāyet-i Sīzdehüm: Ez Ān Cūlāh u Durūdger u Eīlet-Kerden-i Dürūdger Bā Cūlāh 3 ikāyet-i Çehārdehüm: Ez Ān ĐsāM-ı Mevılī Nedīm-i Hārūn ve Köşk ü Zenbīl 4 ikāyet-i Pānzdehüm: Ez Ān BilMīs u Māder u Peder-i BilMīs ve Mevlid-i BilMīs 5 ikāyet-i Şānzdehüm: Ez Ān Manūr bin ‘Abdu’l- ‘Azīz-i Cevherī Baādādī 6 ikāyet-i Hefdehüm: Ez Ān Şemse-i Cādū vü Pāhir-i Barī

7 ikāyet-i Hejdehüm: Ez Ān Düzd ü āī vü Ser-güReşt ü Mā-cerā-yı Īşān 8 ikāyet-i Nūzdehüm: Ez Ān Duter-i Melik-i Keşmīr ü Bāzergān-ı Eorāsānī 9 ikāyet-i Bīstüm: Ez Ān āī-i Baādād Bā Emīrü’l- Mü’minīn Hārūn Reşīd 10 ikāyet-i Bīst ü Yeküm: Ez Ān Şābūr-ı Eışt-zen u E wōca MuUaffer-i Bāzergān 11 ikāyet-i Bīst ü Düvüm: Ez Ān Se Pādişāh- zāde Birāderān ü āī-i Īşān

3-a 1 ikāyet-i Bīst ü Sivüm: Ez Ān Pādişāh-zāde vü Vezīr u Segān-ı Merdüm-Vōr

2 ikāyet-i Bīst ü Çehārüm: Ez Ān Levvāhe-i Nisābūrī Bā-Ewōca Bişr-i Xarrāf-ı Baādādī 3 ikāyet-i Bīst ü Pencüm: Ez Ān Pādişāh-zāde Bā-Māder ü Peder vü Duter-i Faāfūr-ı

Çīn

4 ikāyet-i Bīst ü Şeşüm: Ez Ān Bāā-ı Đrem u Bedi‘u’l- Cemāl u Pādişāh-zāde-i Seyfü’l-

Mülūk

(22)

6 ikāyet-i Bīst ü Heştüm: Ez Ān Dükeyn ‘Āmir ü abīb-i ‘AZZār Cādū vü Duter

7 ikāyet-i Bīst ü Nühüm: Ez Ān Yayā Bermekī ki Cevāhir Güm-Kerd u Nā bināyī

Bedīd Kerd

8 ikāyet-i Siyüm: Ez Ān Zen-i Pārsā Ürviyye Bā Birāder-i Şehver u Āulām-ı Zengī vü

Cüvā-ı ‘Ameldār

9 ikāyet-i Sī ü Yeküm: Ez Ān Simurā u Süleymān ‘Aleyhi’s-Selām ve Ba\-ı MaŜā vü

ader

10 ikāyet-i Sī ü Düvüm: Ez Ān Gül-i Bāābān u Duter-i Şāh-ı Yemen 11 ikāyet-i Sī ü Sivüm: Ez Ān Eālid u Yūsuf accām-ı FuŜūlī

3-b 1 ikāyet-i Sī ü Çehārüm: Ez Ān Delle-i Mutale vü Āarīmān-ı Vey

2 ikāyet-i Sī ü Pençüm: Ez Ān Ebū’l- Fevāris-i Mellā u Ser-güzeşt-i Vey 3 ikāyet-i Sī ü Şeşüm: Ez Ān SulZān Mamūd Āaznevī Rametu’llāhi ‘Aleyh 4 ikāyet-i Sī ü Heftüm: Ez Ān Merd-i Baīl ve Kāvrān ü Eātem-i Pāyī

5 ikāyet- i Sī ü Heştüm: Ez Ān Merd-i Müselmān u Cuhūd u āī-i ım-ı Bu’l ‘Aceb 6 ikāyet-i Sī ü Nühüm: Ez Ān Bānū vü Düstūr u Ser-güzeşt-i Īşān

7 ikāyet-i Çihilim: Ez Ān Duter-i Sīm-cūr u Şāh-Zāde-i Çīpūr

8 ikāyet-i Çihil-ü Yeküm: Ez Ān Bārbāh-ı Belīnās u Vezīr-i BuVt-ı Nar La ‘nehu’llāh 9

(23)

10 1010

10 ĐKĐKĐKĐKĀYETĀYET----Đ EVVEL, EZĀYETĀYETĐ EVVEL, EZ----ĀN Đ EVVEL, EZĐ EVVEL, EZĀN ĀN BŪ’LĀN BŪ’LBŪ’L----BŪ’LĀSIMĀSIMĀSIM----I BAĀSIMI BAI BAXRI BAXRĪ VÜ EMĪRXRXRĪ VÜ EMĪRĪ VÜ EMĪRĪ VÜ EMĪR----Đ BAĐ BAĐ BAĐ BAXRA VE XRA VE XRA VE XRA VE

VEZĪRE VEZĪREVEZĪRE

VEZĪREŞ EBŞ EBŞ EBŞ EBŪ’LŪ’LŪ’LŪ’L----FETHFETH----Đ VFETHFETH Đ VĐ VĐ VĀSIĀSIĀSIĀSIPPPĪĪĪĪ P

11 ‘UMalā-yı kühen ve nuMalā-yı suen eyle rivāyet itdiler kim, çün nevbet Hārūn-ı Reşīd’e

yitişdi. Mesned-i ilāfet 12 anuñla ārāste ve pīrāste oldı. Lütūf ve kerem elini açdı. ‘Ālem

ve ‘ālemiyāne devlet ve sa‘ādet ni\ārını 13 saçdı ‘Adl ve ināfı şi‘ār-ı rūzigār idindi. Ve cevr ve Uulm tozından yiryüzi anuñ luZfı 14 yaāmurıyla yundı. Anuñ cümle-i feŜāyilinden

biri buyıdı kim, bir ‘āMıl fāŜıl muterem, muteşem, musin, müşfiM 15 kişi vezīr idinmiş idi. Her işde anuñ re’yini kendü re’yüne Ŝamm idüp devlet atına binmiş idi. Anuñ 16 adı FaŜl bin Rabī‘ idi. BāZılda kör ve ker, ve aMda baīr ve semī ‘ idi. Dāyimā Emīrü’l Mü’minīn Hārūn’ uñ

4-a 1 eyüsine muvāfaMat iderdi, yaramazına muālefet iderdi. Ammā Hārūn’uñ ‘ādeti buyıdı kim alāda ve 2 melāda bigāne ve āşinā, cāhil ve dānā dimezdi. atlarında kendüzini ögerdi. Dār-ı dünyāda buña mānend 3 ehl-i kerem vardur, diyene sögerdi. FaŜl anuñ bu

āline inkār iderdi. Ammā malaat-ıçun sükūt itiyār 4 iderdi. ĐttifāM bir gice bu āl vāMı‘ olduMda FaŜl eyitdi: Ī ber-güzīde-i yazdān ve ī ser-defter-i 5 şāhān, kendüzini med itme.

Memdūhsın, meddā olma. o seni ayruMlar ögsünler. Yavuzlıāuñ söyleyeni 6 dögsünler. Hārūn MaMıdı: ‘ālemde, seāda, ‘aZāda benüm gibi kim vardur didi. FaŜl eyitdi: Ī mefar-ı ā u ‘ām 7 ve ī maUhar-ı ikrām ve in‘ām, Bara şehrinde ‘avāmdan bir yigit Mopmışdur, adı Bū’l āsım-ı Barī’dür, 8 ad-hezār ulu gerekdür ki in‘ām-ı āāşiyesini omzına götüre, daı yaMīn olmaya ki ıRmet-i şerāyitin yirine götüre. 9 Hārūn eyitdi: Bilmez misin kim pādişāhlar uŜūrında her sözde mübālaāa itmek revā degüldür. Eger pādişāh 10 bu sözüñ alını teftīş idüp āavrına yitürse, sözüñde aZā Zutarsa andan pādişāh bu sözi diyenüñ 11

Manını yire dökerse, ānümānını arāb idüp yirine arpa ekerse, nicedür didi. FaŜl eyitdi: Pādişāh 12 tefau eylesün, ayruMsı çıMarsa ne söylerse söylesün didi. Ealīfe MaMıdı, bede-nine Maplan derisin 13 geyürdi, FaŜl bin Rebī‘i zindāna buyurdı. Purdı, bu melālet-ile Zü-beyde ātunı āiret Matına girdi. ZüZü-beyde 14 çün alīfe-i müşevveş gördi, eyitdi kim: Ī şem‘-i cem‘-i ümem, ī ma‘din-i seā vü kerem, ātırı ‘āturuñ 15 böyle melūl nedendür? Güştenī var-ısa dünyede seni böyle idendür didi. Eālife vezīrden şikāyet 16 itdi, mācerāyı ikāyet itdi. Zübeyde eyitdi: Ī şehriyār-ı ‘ālem, ī fermāndih-i benī-adem, FaŜl ‘āMıl 17 ve

fāŜıl kişidür. Ilā-ı mefasid anuñ işidür. Yalan-ıla kendü alāını nite böyle fesāda vireydi? 18 Eālife daı böyle āaŜab idince bir baMa-göreydi didi. Eālife buyursun kim vezīr dürüstlük ide; 19 idemezse zindāna gide, didi. Hārūn eytidi: Ī bānū-yı bānūm ve ī çırāā-ı şebistānum, bu derdüñ 20 dermānını gerek ben bilem. Bu iş içün, Bara’ya ben varam

(24)

ge-lem. Her söze bünyād mı olur, ya her kişiye 21 i‘timād mı olur kendü dīde-i aMīMatumla Ebū’l-āsım’ı ben görsem gerek. Bir nevbet anuñla Zursam 22 otursam gerek. FaŜl yalan çıMarsa geldügümleyin yitürsem gerek. Anı zindāndan çıMarup dārda 23 işin Mayursam ge-rek. Girçek çıMarsa aña ‘ināyetler imāyetler itsem gege-rek. Payınduāı yirde ri‘āyetler

4-b 1 idüp elini Zutsam gerek. Eālife ol gün abr eyledi yarındası gün Zon degşürdi, silālandı,

bir yil 2 ayaMlu atına bindi Baādād’dan çıMdı, Bara’ya yüz Zutdı. Çün Bara’ya yitişdi. Gördi kim bāzār içinde bir kārvānsarāy 3 var, atı ol yaña sürdi. Kārvānsarāycı çün bunı bu

heybet-ile gördi. Derāl Zurdı Marşu geldi 4 ıRmet itdi. Hārūn eyitdi: Baba kārvānsarāycı mısın didi. Ol ārī didi. Hārūn eyitdi: 5 Benüm içün bir ücre düzet didi. Derāl baba bir laZīf, naŜīf hücre açdı, süpürdi, u açdı, zīlü aldı, 6 naZ döşedi, yastuM Modı. Hārūn atdan indi, hücreye girdi, oturdı. Pīr baba alīfenüñ atını 7 aurda baāladı. Andan alīfe Matına girdi, ıRmet eyledi. Ealīfe bir aāır altun virdi: Baba bizüm-çün 8 bir ta‘ām al getür yiyelüm didi. Baba bāzāra vardı eyü ve çoM yiyecek götürdi, alīfe naUarına getürdi. Ealīfe

9 birez yidi, baMıyyesini babaya buyurdı. Andan alīfe yönini pīre tutdı, eyitdi: Ī baba-yı

‘azīz işitdüm ki iş bu 10 şehrde bir oālan belürmiş, adı Bū’l āsım-ı Barī-y-miş. Mürüvvet bābında āyet-imiş, cüvqn-merdlikde āāyet-imiş 11 dirler, rāst mıdur didi. Pīr eyitdi: Ī

büzürgvār-ı rūzigār, eger benüm yüz aāzum ola, her aāızda biñ 12 dilüm ola, yıllar ‘ömrüm ola, anuñ seāveti ikāyetin idem biñde birin şerV idemeyem didi. Hārūn eyitdi: Ol 13 oālanuñ odası Mandadur didi. Pīr eyitdi: Ne vaMt buyurursañuz ıRmet ideyim, göstereyim didi. Deral Hārūn 14 Zurdı, baba öñine düşdi, Bū’l āsım’uñ sarāyı Mapusına geldiler. Hā-rūn bir eyvān gördi. 15 Keyvāna çıMmış bir meydān gördi. Dünyādan çıMmış çoM alM āzād ve bende ol Mapuya çoMmış. Baba döndi, 16 Hārūn ilerü vardı, birisine eyitdi: Ī bürāRer, Bū’l āsım’a aber vir; Mapuya bir āarīb geldi, diler ki ru-ı 17 ferrūıñı göre, bir laza

Matunda Zura didi. Ol kişi vardı, Bū’l āsım’a peyāāmı degürdi. 18 Ol āzāde-i mükrim, ol bürzürg-zāde-i mün ‘im derāl Zurdı, Mapuya çıMdı, ıRmet itdi; alīfenüñ elin 19 aldı, eve girdi, altun tat üzerine tekellüf itdi. Ealīfe tat üzerinde oturdı; dört yaña 20 baMdı, sarāyı temāşā eyledi. Gördi ki bunuñ gibi ōş ve dil-keş sarāy gördigi yoM. Deral 21 Cuvān-ı Barī buyurdı kim yākūtdan, mīnādan, yeşimden, billūrdan, behremāndan yonılmış ayaMlar; dürlü 22 şarāblar, müferriler, tiryāklar ellerinde Zutmışlar; gözleri Mara yüzleri aMlar getürdiler çāşnī alup 23 mihmān eline undılar. Şerbet içilüp götirilecek elvānī geldi.

Ewōn dökmek avānī ‘acīb

5-a 1 āarīb ZabaMlar-ıla anlar-ıla Za‘āmlar çekdiler. Bāvurcılar la‘l ve yākūt aplu etlikler-ile et 2 Zoāramaāa çökdiler. Mihmān ol ni‘metlerüñ ke\retinden, leZāfetinden müte‘accib olup müteayyir Maldı. 3 Ta ‘ām yimekden fārıā olıcaM Zaşt ve āftābe-i zerrīn getürdiler. Dest ve

(25)

dehān yuyup zifr MoMısun 4 götürdiler. Andan Bū’l-āsım Monuāuñ elin aldı bir sarāya daı vardı. ElZaf ve eşref, enzeh ve enUaf 5 meclis-i bezm düzdiler. Altundan, gümişden, cevāhirden, nefāyisden ol Madar ālet-i şurb getürdiler ki 6 vafa ıāmaz. Ol Madar yaş, Muru yimişden, cevārişden, şekkerīneden āarībü’ş-şekl 7 ve adīmü’l-mi\l siniler-ile, tebsīler-ile āŜır itdiler ki dimege yaramaz ve āib-Zab‘ muāannīler, Vōş 8 āvāzlar cavM cavM geldiler,

cā-be-cā Marār eylediler; Mıllar, diller depretdiler; neyleri söyletdiler; defteri 9 yıpratdılar; bir obet bünyādın urdular kim anuñ gibi obet alīfe ne görmişdür, ne işitmişdür. Bu e\nāda 10 Cuvān-ı Barī Zaşra çıMdı, tīz girü girdi. Bir aāac getürdi. Özdegi gümişden, budaMları 11 altundan, yapraMları zümürrüdden, yimişleri dürlü dürlü cevāhirden düzilmiş ve ol aāacuñ üstinde 12 bir tāvus Mızıl altundan yasanmış, mücevvef, içi Zolu müşg-i āli, tertīb ve terkīb olmış ve ol 13 aāacı MonuM naUarında, tat kenārında Modı. Hārūn anı gördi, mebhūt oldı. Barī 14 bir çıbuā-ıla ol Zāvūsı başıra MaMdı. Ol ūret-i bī-cān döndi; eZrāfından, eknāfından 15 müşg açıldı, meclisi mu‘aZZar eyledi. Hārūn bunuñ maāsinin temāşā ide-Zururken Cuvān-ı Barī geldi, 16 bu aāacı götürdi, aldı, Zaşra gitdi. Ealīfe

verhem oldı, göñlinde eyitdi: FaŜl yalancı-y-mış didi. Bir kimse ki 17 bir aāacı temāşā itmege Momaya, aña mükrim ve mün‘im dimege yaramaya. Đş bunuñ gibi asīs-içün gör benümle 18 sitīze ider. Uş Baādād’a varam saña ne ‘aRāb idem göresin didi. Ealīfe bu fikrde-y-iken- 19Cuvān-ı Mırī girüp geldi. Bir oālan getürdi ki ru-ı ferruınuñ ‘aMsi gü-neşi tīre 20 ve dīde-i ‘aMlı īre itmiş. Egnine geymiş Mabā-yı mülemma‘, başına urmış kü-lāh-ı muraa‘, elinde bir Made la‘l-i 21 kānī, pür şarāb-ı reyānī. Çün tat öñine geldi, baş Modı, yir öpdi, cāmı alīfeye undı. 22 Ealīfe āulāmuñ ve cāmuñ alāvetinden, melāatinden zarāfetinden Zarāvetinden Zaña batdı. 23 Aāaç ve Zāvus unudıldı; gözinden, göñlinden çıMdı gitdi. Xundı āulām elinden cām aldı,

5-b 1 nūş itdi; girü āulāma virdi. Gördi ki cām Zoludur. Girü içdi, şöyle ki içinde MaZre Momadı, girü āulāma 2 virdi. Gördü ki kimse Zoldurmadın girü cām Zoludur. Ealīfeye ta‘accüb itdi, keyfiyetinden su‘āl eyledi. 3 Cuvān Barī yir öpdi, eyitdi: Ī Euzāvend, bir feyleāf-ı dānā kemāl-i kiyāset-ile, bürhān-ı firāset-ile, vaMt-ıla, sā‘at-ıla 4 bu cāmı böyle düzmiş kim ne Madar içindeki içilürse ya Zaşra açılursa boşalmaya, karārında Mala, dāyimā Zolu ola. 5 Ealīfe eyitdi: Ī māye-i neşāt ve inbisāZ, hergiz basīZ-i bisāt-ı zemīn ve zamānda bu ūretlü āulam ve bu 6 ıfatlu cām görilmiş degüldür didi. Hemān-dem Barī geldi, oālanuñ eline

yapışdı, aldı Zaşra kemişdi. 7 Hārūn’a ol bayaāı āam ve taassür ve tefekkür müstevlī oldı, eyitdi: delü-y-imiş bu didi. Đstemedin getürür 8 dimedin götürür. Ya daīldür ya baVīldür didi. onuM bu endişedeyken Barī girü girüp geldi. Bilesince bir 9 cāriye ki cemāl-i bā kemāli güneşe ya Zoā ya Zoādum dir, aya Vōd görinme yosa boādum dir. 10 Dürr ü

(26)

gev-her-ile ārāste, zer ve zīver-ile pīrāste. Hārūn çün ol anemüñ rūsını, mūsını, Maddini, addini 11 cemālini, kemālini, gūşını, dūşını, maberini, manUarını, ūretini, ıfatını gördi; vālih ve şifte ve medhūş 12 ve mebhūt ve mütereddit ve şūrīde ve müteāayyir ve hayrān olup elden vardı. Andan ol cāriye geldi, Hārūn’uñ 13 tatı öñinde yir öpdi, oturdı. Andan Barī işāret itdi. Bir āulām bir şeştār getürdi ki müretteb ve mürekkeb idi. 14 ‘Ūd ve

‘ācdan, andal ve sācdan. Barī ol sāzı ol cāriye-i-dem-sāz eline virdi. Cāriye zame ‘i 15 evtāra avāle Mıldı. Anlaruñ her biri bir dürlü nāle Mıldı, Hārūn baMdı Maldı. Öñdinkilerüñ muabbetine 16 vidā‘ Mıldı. Andan Cuvān mīzubāna eyitdi: Ī gül-i andān ve ī cān-ı cihān, küll-i kāyinātda ve cümle 17 mevcūdātda bu anem-i dil-nüvāz-ı can-güdāzuñ naUīrini göz görmiş, vafın MulaM işitmiş degüldür 18 didi. Ebū’l-āsım bu sözi işitdüginleyin Zurdı, biāZ-ı inbisāZı durdı. Dürdānenüñ eline yapışdı, aldı 19 Zaşra gitdi. Ealīfenüñ göñlinde girü gör ki ne endīşeler bitdi. Derāl girü Ebū’l-āsım içerü girdi, 20 gördi ki MonuM mest ü arāb olmış, hem daı vaMt-ı wāb olmış. Ebū’l-āsım, fāir cāme-wāblar döşedi, 21 Hā-rūn’ı anda yaturdı uyıtdı. Başı ucında, ayaāı ucunda altun şam‘dānlarla kāfūrī ve ‘anberī mūmlar 22 yandurdı. Ol gice bu nev ‘-ile Hārūn rāat oldı. Çün abā oldı. Afrasiyāb-ı āfitāb serīr-i 23 aŜar üzerine oturdı. ‘Ālemden Uulmeti götürdi. Ebū’l-āsım alīfe Matına

girdi, alīfe’i uyardı, aldı ammāma

6-a 1 vardı, hammām ıRmetinüñ daı şerāyıZın yirine getürdi. Hamāmdan çıMıcaM mülūkāne Zonlar geyürdi. 2 Andan alīfe’i aldı, bir meclis-i ‘işrete daı iletdi. Öñdünki meclisden hezār ZabaMa yig bir wōn getürdiler. 3 bayaāı wōnlārdan biñ derece ūb. Ol gün girü ‘ayş u ‘işret envā‘-ıla müretteb ve merāūb. 4 Ammā Hārūn’uñ göñlinden hevā-yı dırat ve āulām ve cām ve dil ārām çıMmaz. Anlaruñ şevMı āalebesinden 5 ayruM nüzheye zevM-ıla baMmaz. Bu aralıMda Bū’l-āsım Zurdı, ıRmet itdi, andan eyitdi: Ī büzürgüvār-ı 6 üsemān-ı

kiyāset ve ī uRavendigār-ı cihān-ı firāset, bu şehrde ManMı maallede, ManMı maMāmda Monduñuz, 7 odañuz Mandadur didi. Hārūn eyitdi: Ī piser-i pür-hüner, āarīblerüñ yiri kāruvānsarāydan özge ne yir ola 8 didi. Fulān kāruvānsarāydavuz didi. Bū’l-āsım çün maMāmı Mandadur bildi, girü ıRmete 9 meşāūl oldı. Hārūn ‘azīm utandı, müteayyir Maldı. Üç günden oñra eyitdi: Ī miftā-ı fütū-ı rū, 10 in‘ām-ı ‘āmuña çoM zamet virdük, adsüz kişilikler eyledüñ, bizi Matı utandurduñ. Đmdi destūruñ-ıla 11 zameti götürelüm didi. Ebū’l-āsım yir öpdi, ‘öRrler diledi, Zaş işige degin yalın ayaM gönderü-çıMdı. 12

Hā-rūn odasına geldi; gördi ki sanduMlardur, mefreşlerdür, aymelerdür, otaālardur, āzād ve bende MullıMcılardur; 13 atlar ve Matırlar, develerdür. Bu Mamudan oñra, āulāmdur, cāmdur, kenīzekdür, berbūZdur. Hārūn’ı göricek 14 Zurdılar, ıRmet itdiler. Cāriye bir Zūmār elinde Hārūn’a sunı-virdi. Hārūn ser-i nāme’i açdı, gördi 15 yazılmış ki: Ī mihmān-ı ‘aziz,

(27)

bil ki seni bilmezem; kimsin, ne yirdensin. Bu bilmemek sebebinden ıRmetde 16 taMsīrlıM oldı-y-ısa kerem-i ‘āZıfetüñüzden ma‘Rūr Zutasız ve bilesiz ki dıratı ve āulāmı ve cāmı ve kenīzegi 17 gördügüñüzde pisend itdigüñüzden ma‘lūm oldı-y-ıdı kim, anlara naUaruñuz düşdi. Bizim ‘ādetümüz oldur kim Monuāumuza 18 bir nesnemüz yarayıcak, ol bize arām olur. Anları ıRmetüñe viribidüm ve birMaç muaMMar tefārīM bile viribidüm. Ol 19

madūm-ı büzürgüvāruñ kereminden umaram ki Mabūl ideler, ma‘Rūr Zutalar, redd eyle-meyeler. Ealīfe çün nüsa’i 20 tamām oMıdı, maŜmunını bildi. Bū’l-asım’uñ kereminden

müteayyir oldı ve müte‘accib oldı; andan eyitdi: Xad-hezār 21 ramet FaŜl’uñ nihādına ki bizi bunuñ gibi cuvān-merd-ile bilişdürdi, bulışdurdı. Andan ol ni‘meti ol esbābı 22 götürdi. Baādād’a getürdi. Derhāl FaŜl’ı zindāndan getürtdi; yanında oturtdı, ‘özrler dile-di; arāb göñlini 23 luZf-ıla ele aldı. Bū’l-āsım-ıla nice mu‘āmele olduāın ikāyet eyledi. N’eyledügini, ne virdügini söyledi.

6-b 1 FaŜl eyitdi: Ī şehriyār ol āzāde-i nāmdār, hezār ol Madardur didi. Andan Hārūn eyitdi: ā’ide-i usrevān 2 ve ıfat-ı pādişāhān oldur ki, eyülere eylük ideler. Bize daı aMM-ı

vefāyı yirine getürmek vācibdür. Āulām 3 ve cāmı sen saMla, kenīzegi ve dıratı Zübey-de’ye virelüm. Sen azīneye öñ gir. Ne var öñ oñ bulduāun 4 nefāyisden. Anlar kim hīç

azīnede olmaya çıMar, getür. Andan Bara menşūrını Matumda yaz, otur, viribiyelüm Ebū’

5 l-āsım’a gitsün didi. Vezīr eyitdi: Malaat görürseñüz şimdi Bara begine biti

yazalum. Bara’ı Bū’l-āsım’a 6 ımarlasun, ulu Zursun. Yarın inşaa’llahu ta‘āla hedāyāyı yaraMlayup menşūrların alam varam didi. Ealīfe 7 malaat gördi. Ol mücebce Bara begine biti yazdılar, gönderdiler. Çün Māıd-nāme’i Bara begine iletdi. 8 Bara begi çün mektūb maŜmūmına vāMıf oldı. Müteāayyir olup, içi Mayāu-y-ıla Zoldı. N’idecegin bilmedi, çāresin bulmadı. 9 Bu begüñ bir vezīri var-ıdı; adı Ebū’l-Fet-i VāsıZī idi. ‘Ālem de andan

baīl ādemī-zād yok-ıdı, yavuz ūları 10 çoā-ıdı. Ebū’l-āsım-ı Cüvān-merdüñ ‘aUīm düşmeni-y-idi. Ol eytidi: Ī emīr buyurursañ ben Muluñ bu işi kayurayım, 11 Ebū’l-āsım’ı yitüreyim , mālını, ni‘metini al, ālüñde bāMī Mal didi. Emīr eyitdi: Tenine n’eylerseñ eyle, cānına yoM ama didi. 12 Derāl ol vezīr-i bed-fi‘āl Zurdı. Bir Maç kişi-y-ile Ebū’l-āsım-ı Cüvānmerd Matına vardı. Ebū’l āsım-ı Cüvānmerd 13 vezīr geldügin bildi, istiMbāl itdi, Mapuya geldi. Đ‘zāz-ı tāmm-ıla vezīri aldı, sarāya girdi, tat üzerinde oturtdı. 14 Buyurdı; Za‘āmlar, cāmlar geldi; yimek, içmek oldı. Dün yarusına degin ‘ayş u ‘işret Mıyaāı obet geçdi. 15 Bu e\nāda vezīr-i nā-bekār fitne Zaāarcuāın açdı, mekre meşāūl oldı. Bir dārūsı var-ıdı kim birezi bir kimsenüñ 16 ma‘idesine düşse, teni uyuşurdı, aāaç gibi olurdı; gören bir aylıM ölü anurdı. Ebū’l-Fet-i arām-zāde 17 furat gözetdi. Bir pāre ol dārūdan piyā-leye aldı, Cüvānmerd’e undı. Cüvānmerd alup cāmı içdi. Sehl vaMtda 18 meclis içinde

(28)

düşdi. Sarāy alMı üstine üşdi. Vezīr Zonını çāk eyledi, yüzini, gözini yire sürdi. āk eyledi.

19 Vezīr Uāhirde mātem Zutdı, bāZında sevinmekden derisin yırtdı ve buyurdı. Mālı, esbābı

āzineye çekdiler, bilmediler ki 20 yavuz tom ekdiler. Buyurdı. Altun bendükşeler-ile sāc ve ābanūsdan tābūt Mıldılar. Ol suçsuz, günāhsuz maUlūmı 21 içine aldılar. Şehr alMı zen ve merd ve Ŝī‘ ve şerīf, bay ve yosul, baş açuM yalın ayaM Bū’l-āsım’uñ 22 sarāyı

Mapusına vardılar ‘azā virdiler, tābūtı götürdiler, gūristān saruvardılar. Vezīr atasınuñ 23 bir ulu kāşānesi var-ıdı. Vezīr buyurdı, tābūtı anda iletdiler. Andan eyitdi kim: ben bu tābūtı yire indürmezem

7-a 1 zencīr-ile aa Moram. Dāyim gelürem, bunı görürem, göñlümü avıduram, eglerem didi. EalM bu sözi işidüp aālaşdılar, 2 sen bilürsin didiler. Pes Ebū’l-Fet buyurdı. Zencīrler düzdiler. Ol tābūtı ol zencīrler-ile adılar, döndiler. Vezīr 3 gitmedi, başın dizi üzerine melūl-vār bıraāup oturdı, Marşu aāladı, gögsin urdı. Gice alvet olduMda 4 Zurdı, gūrhānenüñ Mapusını mukem yapdı. Andan tābūtı indürdi, gördi. Issı su-y-ıla yudı, ovdı. ‘aMlın getürdi. Andan 5 mukem baāladı. Bir arslan derisinden bükilmiş süd-ile, sirke-y-ile

terbiyet eylenmiş maMra‘a’ı eline aldı, anuñ-ıla 6 anı ol Madar dögdi kim girü ‘aMlı zāyil oldı. Andan, girü tābūta Moydı, zincir-ile aa Modı. Bu işi itdügüne 7 ‘azīm sevindi. Purdı,

Mubbe Mapusın berkitdi, Emīr-i Bara Matına gitdi. Sevinmeg-ile bir bir avālı şer itdi. Emīr eyitdi: 8 Eyü itdüñ ammā zinhār key saMın bu āle kim vāMıf olmasun, bize gülmesün didi. Bu e\nāda uş FaŜl 9 geldü diyü aber virdiler. Deral Emīr ve Vezīr cümle ekābir-i şehr Marşu çıMdılar, ıRmet Mıldılar. FaŜl 10 gördi ki bu alM cümle ‘azā Zonın geymişler. Emīrden ve vezīrden ne āldür diyü ordı. Aālaşdılar. BaMā-yı şümābād 11 asbe’l-mersūmi’ş-şerīf Ebū’l-āsım Matına varduM. Māl ve mülk-i Bara’ı aña teslīm eyledük. ‘Azīm sevindi. Gice 12 gündüz ‘işrete meşāūl oldı. Bir gice nāgāh obet içinde düşdi, cān

virdi didiler. FaŜl bin Rebī‘ 13 bu sözi işidicek Zonın yırtdı, gūristān serv yüritdi. Ebū’l-Fet, FaŜl’ı künbede iletdi, tābūtı gösterdi. 14 FaŜl çoM neva ve zārī itdi. Āir Emīr-i Bara’ya eyitdi: Biz bunda geldügümüzden āaraŜ bu-y-ıdı. Çün iş 15 böyle olmış, dönüp Mıa’ı Emīrü’l Müminīn’e ‘arŜ itmek vācib oldı didi. Hemān-dem atlandı, Baādād’a 16 geldi, Bū’l-āsım vefātını Hārūn’a aber virdi. Hārūn bu fecī‘ ve vecī‘ aberi işitdükleyin kendüzini tatdan 17 aşaāa aldı, āli arāb oldı, yaMasını yırtdı, feryād ve fiāān itdi. Üç gün gice gündüz melāletden yimedi, içmedi. 18 Baādād alMı cümlesi Ealīfe’ye muvāfaMat

idüp, Bū’l-āsım’ı cevāduñ yasın Zutdılar. Her laŜa Ealīfe elin dizine 19vururdı. Đş bu vech ile ādem ölmek ma‘Mūl degüldür, tefaus itmek gerekdür dir-idi. Hārūn’uñ yas 20 Zutduāı Emīr-i Bara’ya degicek ‘aUīm MorMdı. Ebū’l-Fet’den tedbīr nedür diyü ordı. Ebū’l Fet eyitdi: Tedbīr oldur ki, 21 beni Moyasun irte varam Bū’l-āsım’ı girçekten

(29)

öldürem, gelem, saña bildürem; sevinesin, güvenesin didi. Emīr sen 22 bilürsin didi. Vezīr anuñ üzerine cezm itdi kim, irte vara, Bū’l-āsım’ı öldüre. Đttifāk Bara Zaāında arāmīler var-ıdı, 23 anlaruñ MorMusından alMa cihān Zarıdı. Ol gün Māruvān urmışlar, gice māl üleşmeg-içün gelmişler,

7-b 1 gūr-āneye girmişler, çıraā yandurmışlar, aılu tābūtı görmişler, derāl aşaāa

indürmişler. Görmişler ki 2 bedr-i munīr gibi bir yigit yatur, ammā henüz ayātı rengi bāMī. Anı tābūtdan çıMarmak itdiler. ĐttifāMī çıMardılar, 3 yir üzerine Modılar, çevresinde

oturdılar, ‘aceb bunuñ āl-i ikāyeti, renci, şikāyeti neden ki didiler. Nāgāh 4 Bū’l-āsım deprendi; andan iñiledi, andan gözin açdı, girü yumdı, eyitdi: Ī Uālim-i bī-ram yigitligümi esirge. 5 Ben bī-günāh, bī-çāreden n’istersin? Öldürürsen bir uāurdan öldür, Murtılayım. Bu ‘uMūbete döyemezem didi. arāmī 6 başınuñ özi göyindi, eyitdi: Ī yigit, MorMma; gözüñ aç. Biz seni alā idiciyüz, ‘uMūbet idici degülüz didi. 7 Cüvān gözin açdı, eyitdiler: Ne kişi-sin, bu ‘uMūbete neden düşdüñ didiler. Cüvān eyitdi: Bir bāzirgānuñ Mulı-y-ıdum, 8 bir suçda bulındum. Ewācem beni bu ‘aRābda, bu minetde giriftār eyledi didi. Gördi arāmī

başı ki āib-cemāl 9 oālandur: bunı Đltelüm, bir yirde eyü bahāya atalum diyü fikr eyledi. Malaatdur didiler, ata bindürdiler, Zaā yolın 10 Zutdılar, maMāmlarına vardılar, bir

maāraya girdiler. Easta’ı bir oñatça yaturdılar, kendüler hem bürindiler, yatdılar, 11 uyudılar. Çün abā oldı. Ebū’l-Feth-i ”ālim Zurdı, bir ançer-i ābdār edügine soMdı, yaluñuz gūr-āneye yöneldi, tā Bū’l-āsım’ı 12 öldüre. Çün gūr-āneye geldi, Mapusını açuM buldı. Đçerü girdi. Tābūt yirde boş yatur. Gördi āh itdi, dīvāne 13 oldı. Emīr-i Bara Matına geldi, hāli ‘arŜ eyledi. Emīr MorMdı, n’idelün, n’eyleyelüm, ne MaŜāya uāraduM. Ealīfe’ye varursa 14 işimüz tamāmdur, encāmumuz yaman encāmdur didi. Pes Zurdılar, leşker aldılar, gūr-āneye geldiler. Gördiler ki çoM 15 alM izi buldılar, izlediler; islerini

dört yaña gözlediler, öyleye degin ol Zaāa irişdiler. Ol arāmīlerle 16 bulışdılar, uruşdılar, cümlesini Zutdılar. Bū’l-āsım’ı bile baāladılar, yüreklerini Zaāladılar, yüz şehre Zutdılar, arMun 17 arMun gitdiler. Şehr Matına gelicek Vezīr Emīr’e eyitdi: Bū’l-āsım’ı şehre ilet-mek olmaz. Zīra alM anı 18 severler, yüzin görmege iverler, elümizden alalar, getüreler başumuza belālar. Sen leşker-ile arāmīleri al 19 şehre ilet. Bularıñ-ıçun çıMduā-ıdı di. Ben bu oālanı gice bir köyde yaturam, işini bitürem. Varavuz, arāmīler 20 işini daı görevüz didi. Emīr, fermān senüñ didi, leşkeri ve arāmīleri aldı, şehre geldi. Vezīr, Bū’l-āsım’ı

21 aldı, kendünüñ köyi var-ıdı, anda vardı, odasında Mondı. Anda bir Muyu var-ıdı. Anı aña

aldı. Dünle alM yatıcaM 22 işin bitürem didi. Ebū’l-Fet’uñ bir bed-bat oālı var-ıdı. Hezār-bār Ebū’l-Fet’ce devletsüz-idi ‘avān-ıdı, eşiMMā-yı 23 cihān-ıdı. Ebū’l-Fet ol mel‘ūnı ol Muyı üzerine müvekkel Modı. Bu kāfir yanına aāır taşlar Modı, bir bir Muyuya

Referanslar

Benzer Belgeler

1962'de Paris'de ve Lille'de kişisel sergiler açmıştır, çalışmalarına bu güne değin devam etmektedir.... İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

Bu miktardan 19 milyon lira inşa- at malzemesine, 13 milyon lira pamuk- lu mensucata, gıda maddelerine değir- men ve makarna fabrikasına, 3,5 mil- yon lira tıbbî müstahzarata, 1

Bu bağlamda çalışmada, Hollywood sinemasının kahramanlarından birisi olan Rocky Balboa’nın 1976 yapımı Rocky ile 1985 yapımı Rocky IV filmindeki

bolluk içinde yüz-: Anlamını ‘çok rahat içinde olmak, hiçbir sıkıntı çekme- mek, ferah fahur yaşamak’ şeklinde verebiliriz: “Ya bolluk içinde yüzeriz, ya

kıl kıl: ‘Çok kıl dolu olan’ anlamındadır.. “Korkuyla bakmıştı adamın ablak, kıl kıl damarlı sütbeyaz yüzüne...”

sol tutmak: Bu söz, yazar tarafından sayfadaki dipnotta şu şekilde tanımlanmıştır: “Hicazkâr, Hicazkürdi, Nihavent gibi sol perdede karar bulan şarkılarda çalgıcının

Ancak bu yönlendirme pek işlemedi, özellikle teknik dallarda devre dışı, kapalı devre, açık devre, kısa devre gibi terimlerde, eğitimde hazırlık devresi, sporda devre

Akça, Neslihan (2010), Aile İşletmelerinin Tanımı, Özellikleri ve Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma; Denizli İli Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans