SARAY ve BABIÂLİ'NİN l( YÜZÜ
Yazan: S Ü L E Y M A N K Â N I İRTEM — Tercüme iktibas hakkı mahfuz d j:.
! L h m ..mmmmmmmmmmmmmm Tefrika No. 921 ________
P a ris te a h r a r d a n
bir k o n g r e
Seniha sultan bu mektubunda oğul larına (İstanbula gelip merhameti ve şefkati bütün dünyaya şamil olan pa dişahın ayaklarına kapanmalarını) tavsiye ediyordu.
Sabahaddin ve Lûtfullah beyler bu mektubun düzme bir şey olduğunu ve valdelerinin bundan haberi bile olamıyacağını beyan üe bu tavsiyeyi yerine getirmeğe hiç lüzum görme diler.
OsmanlI sefaretinin sıkı, sıkı mü- racaatleri üzerine Fransız kabinesi Mahmud paşanın nâşım İstanbula göndermeğe meyleder gibi olmuştu. Fakat bazı mebuslar meseleyi Fransa mebusan meclisinde münakaşaya koy dular.
Fransa parlâmentosu bir ölünün vasiyetini bozmağa rıza göstermedi. Kabine de padişahın nâşı istemek üze re istinad ettiği dinî esaslar ne olur sa olsun zaaf eseri sayılacak bir mua mele yapmıyacağım bildirdi.
Siyasî teşebbüste muvaffak olama yınca Abdülhamid Seniha sultan na mına Paris mahkemesinde dava aç- tırtmaktan çekinmedi.
Seniha sultan için Paris elçisi Mü nir paşa tarafından tutulan avukat mahkemede şu yolda iddiada bulun du: (Mahmud paşa oğullan isyan, devletin emniyetini ihlâl cürümlerile ölüme mahkûm edilmişlerdir. Bu su retle bütün medenî ve ailevî haklar dan mahrum kalmışlardır.)
Fakat bu sebepler ve iddialar mah kemeyi nâşm İstanbula nakline mü- said bir hüküm vermeğe sevkedemedi. Abdülhamid bu maksadına nail ola madı.
(Meşrutiyetin ilânından sonra da- mad Mahmud paşamn bekayayi iza mı parlak merasimle İstanbula getiril miştir.)
Mahmud paşanın ölüm günlerinde yanından ayrılmamış bulunan ve Sa- bahaddin beye daima dost olan kay makam İsmail Hakkı bey cenaze ile birlikte Parise giderek merbutiyetinin son vecibelerini ifa eylemişti. Saba haddin bey meşrutiyetin ilânına ka dar Avrupada kaldı.
Abdülhamidin bütün tazyiklerine, tehdidlerine aldırmadı. İstanbulda bir mahpus gibi yaşıyan* valide sultanın, hareminin, ev haricine adım atamı- yan kızının çektikleri elem ve ıztııap- lan bildiği halde bu tehdidleri (haysi yeti milliyemizin müdafaasına vak fettiğimiz bir hayatı o uğurda büsbü tün feda eylemek lâzımgelirse bunu bir fedakârlık saymaktan büe teeddüp ederiz!) (1)
Yolunda cevaplarla karşıladı. Sabahaddin bey vatan ve mületin kalkınması memlekette sosyal ve İkti sadî şartların düzelmesile mümkün olacağı prensipini kendisine çalışma ve yayma umdesi ittihaz eylediği, bu şartların husulü siyasî inkılâbı da do ğuracağına kani bulunduğu için Ab dülhamidin iz’açlarına, Jön Türkler- den kuvvetli bir hizbin muhalefetine rağmen kendisinin (teşebbüsü şahsî ve ademi merkeziyet) (2) programı dai resinde propagandalarına fasılasız de vam etti.
(Meşveret) ve (Şûrayi Ümmet) ga- zetelerinirî' Yıldıza karşı ötedenberi gösterdikleri savletlerle beslenen genç fikirler iptidaları Sabahaddin beyin bu İktisadî ve sosyal hitablarına bir nevi lâkaydi ile mukabele ediyorlardı. Memleketin baştan başa ateşler için de kavrulduğu, ihtilâller, kıtaller, ka tiller ile kızıl kanlara boyandığı bir zamanda bu yangınların, cinayetlerin mürettiblerine, müsebbiblerine karşı tuğyan eden vicdanlar Meşveretin, Şû ranın bu yoldaki neşriyatına meftuni- yet gösteriyorlardı. (3)
Zalim Abdülhamidin hükümet ve saltanatını devirmek, Mithat paşa ka nunu esasisi ile meşrutiyeti ilân ey lemek o günlerin yegâne emeli idi.
Fakat sonra Sabahaddin beyin fi kirlerine tercüman olan (Terakki) gazetesinin bu hususta (Şûrayı Üm met) ile açtığı münakaşa zihinlerde nihayet OsmanlI devletinin bünyesin deki sosyal ve ekonomik derdlerin menşelerini taharri v6 tedkik için bir
m ü r e k k e p b ü y ü k
t o p la n ıy o r
meyil ve bu tez lehine bir cereyan uyandırmağa başlamıştı.
Bu suretle (Terakki) gazetesi de genç ve münevver fikirlerde (Meşve ret) ve (Şûrayi Ümmet) yanında mev ki tutmuştu.
Sabahaddin beyin daha babası sağ iken (OsmanlI siyasî vahdetini âdil bir meşrutiyet ile temine çalışmak üze re) açmağa karar verdiği kongreye da vet ettiği «muhtelif Osmanlı unsurla rından» muvafakat cevaplan alıyor du.
Haricdeki Osmanlı ahrarından mü rekkep olacak olan bu kongre şimdi Pariste kendi riyaseti altında açılacak
tı. Ancak bu teşebbüsten haberdar olan Abdülhamidin talebi üzerine ip tida Paris polis prefesi kongrenin top lanmasını menetti. Fakat yapılan te şebbüsler neticesinde kongrenin Fran sız enstitüsü âzasından Lefèvre - Pon- üalisin evinde inikadına izin alınabil
di. Kongreye Avrupaya kaçmış Türk lerle Osmanlı tebaasından Arap, Kürt, Arnavut, Çerkeş, Rum, Musevi, Erme- nilerden iştirak edenler çok oldu. Bunlar arasında Ahmed Rıza, İsmail Kemal, Mahmud paşazade Lûtfullah, Mitat paşazade Ali Haydar, Yusuf Akçora, doktor Nâzım, Derviş Hima (Naci) kaymakam İsmail Hakkı, Be- dirhanî Abdürrahman, Şair Siret, İbra him Temo, Doktor Nevzad, Abdülha- lim Memduh, Ferid, Mahir Said, Ba- banzade Hikmet, Hüseyin Tosun, Ali Fahri beylerle şeyh Şevki, hoca Kadri efendiler. Rumlardan Müzürüs bey, Suriyeli eski mebus Halil Ganem, Er- menilerden Sisliyan, Musevilerden İs tanbullu Albert Fua, ecnebilerden Le fèvre - Pontalis ile avukat Fardis var dı.
Mısırdan, Bulgaristandan, Kıbrıs- tan bir çok zevat daha gelmişlerdi. Sa bahaddin beyin bir nutkile açılan kon grede cereyan eden müzakereler esna sında Ermeni murahhasları istibdad rejimini yıkmak için Osmanlı ahrarı ile elele vermeğe hazır iseler de kendi hususî teşkilâtlarım muhafaza ede ceklerini, Ermeniler hakkında Berlin muahedesindeki maddenin tatbikini istemekte devam eyliyeceklerini beyan ettiler. Kongre:
1 — Kanunu esasi ile temin edilmek üzere şimdiki idare rejiminin bir ada let ve hürriyet rejimine tahviline,
2 — Osmanlı imparatorluğunun bü tün aksammca istifade edilmek üzere Babıâli üe devletler arasında münakit muahedelerdeki hükümlerin tatbiki kendilerinin ve insaniyetin umumî menfaati iktizasından olduğunu Av rupa hükümetlerine hatırlatmağa.
Büyük bir ekseriyetle karar verdi ve hürriyetperverane esaslara istinad edecek bir hükümetin vüâyetlerin ida resinde cemaatlerin haklarım ihmal edemiyeceği hakkında Ermenilere te minat gösterildi. Ancak âza arasında bir ekalliyet devletlerin müdahalesini celbedecek temennilere muhalif kal dı. Bu muhaliflerin başında Ahmed Rıza bey bulunuyordu. Fakat Ahmed Rıza bey de şimdiye kadar kaç defa neşriyatında devletlerin hayırhahane müdahalelerini istemişti.
Ahmed Rıza beyin Parise gidip neş riyata başladığı zaman hürriyet mü cahidi Ali Şefkatinin bıraktığı evrak tan istifade eylediğini evvelce yazmış tık. Onun ilk neşriyatı arasında Ali Şefkatinin Abdülhamide hitaben ka leme aldığı bir nasihat mektubu var dı ki Ahmed Rıza beyin bunu kendi tahrir şivesile neşretmesi gerek Jön Türkler, gerek Abdülhamid nazarın da itibar ve şöhret kazanmasına se bep olmuştu.
(Ahmed Rıza beyin lâyiha tarzında olan bu mektubu kendisine mal et mesi üzerine muarızları onunla «vâzı- ülimza Ahmed Rıza» diye alay ederler di.
(Arkası var) (1) Teşebbüsü şahsi ve ademi merkezi yet hakkında ikinci izah.
(2) Hasımlannm bu ademi merkeziye tin siyasî şekilleri ve şartları ihtiva eyle diği iddiasını Sabahaddin bey şiddetle reddederek kendisinin iltizam ettiği şeklin idari olduğunu daima müdafaa etmiştir.
(3) Sabahaddin beyin İttihad ve Terak ki cemiyetine açık mektuplarının üçün cülü.
Kişisel Arşıvıeıoe İstanbul belledi Taha Toros Arşivi