6 Birincikûnun 1939 T
HÜSEYİN RAHMI’nin
i Bir Makalesi:
ıı
uharrirler Hasıl Ql
ur !
?
Bu başlık altında fransızca bir yazı o- kudum. Diyor ki: «Francis Jammes'in mes’ud ölümü (Eğer böyle denebilirse) gazetelerde okundu. Nurdan, imandan, hikmetten yapılmış bir ruhun asudeliği içinde söndü. Bu güzel ölüm bütün mu harrirler için bilhassa fakirleri için te - menniye şayandır. Fakat bilâkis çoğu yas tıkları başında bütün ömürlerince kovala dıkları hayallerinin fantomlarından başka larına karışmış olanlarını bulabilmek için lik kasveti içinde can veriyorlar. Mesai ve mahrumiyet hayatlarını böyle bitiren lerin hepsini bu basit yazıda sayıp dök - mek uzun olur. Fakat ne güzel bir kitab mevzuu değil m i?»
«Mesleğin şehidler defterine isimleri kaydedilmiyenlerden birkaçının simala - rmı burada hatırlatmama müsaade edil sin. Bunlardan namları zamanın karanlık larına karışmış olanlarını bulabilmek için 1720 ye doğru gerilemeliyiz. Şair ve ef- saneci (Fabuliste) Jacques Vergier Mon- martre sokağında öldürülmüş bulundu. Kartuş haydudlar kumpanyasının kurba nı olduğunu gazeteler yazdılar. Manon lesko hikâyesinin babası rahib Prévost garib bir şekilde öldü. Şantiyyi ormanında onu bir nüzul darbesile yere uzanmış bul dular. Alelâcele çağırılan bir hekim öldü ğüne hükümle otopsi yapmak için neşteri barsaklarına saldı, zavallı rahib işte o va kit son nefesini verdi.»
«Birkaç zaman sonra 1852 ye doğru Bellevile keşişi Colned de Piavel katalo gunu tanzime memur olduğu başpiskopos luk kütübhanesinin kitablarım Sen nehri sulan üzerinde yüzerken gördü. Yüreğine indi, öldü.»
«Etien Psaume adında kıymetli bir biblyoğraf Hazois ormanında iki damadı tarafından baston darbelerde öldürüldü.»
Kendini «talihsiz davetli» namile yâdeden Moreau Gilbert (fakat iddia edi len bu fakrin asılsızlığını tarih söylüyor.) nakledildiği Otel Diö hastanesinde içine paralarını biriktirdiği çekmecenin anahta rını yuttu. Dar, murdar Vieille Lanterne (Eski Fener) sokağında bir sabah G é rard de Nerval'ı asılmış buldular, Aklî sürmenaj ve türlü suiistimal neticesinde ö- lenlerin listesi uzar, gider. Bu feci sönüş- lerin yanında gene tekrarlıyorum (Fran cis Jamm es) sin nurlu ihtizarı ne güzel dir.
Anatole France seksen yaşında hayata vedaı anında gülümserken annesinin ha yalini görmüş, son sözü Maman kelimesini telâffuz olmuş, çocukluğunun bütün ma sumiyetini terennüm eden bu tatlı hatı ra ile ölmüştür.»
* * *
Meslek arayan gençler muharrirliği ne den her işten kolay sanıyorlar? Çünkü tahsil kontrolü, imtihanı, kefalet akçesi, sıhhî, ahlâkî tahkiki, iktidar tasnifi sairesi ve sairesi yok. Minik bir ücretle bir mat baaya kapılanmak herhangi bir işe kabul olunmaktan daha külfetsiz. Bunun ilk güçlüğü işe dayanmak ve aza kanaatten ibaret... Emil Zola gazetelerin gene ace miler için bir mekteb yerine geçeceğini söylüyor. Ben büyük edibin pek de bu fikrinde değilim. Çünkü önceden üslub- ları güzel olanların bile gazetelerde sür gitsin gündelik horanta yazılarla kalemleri bozulduğunu biliyorum.
Bu işe aşkla, şevkle girenler var. G a zetelerde imzalarını görmek zevki genç lere ideallerinin ilk gururunu tattırıyor. Otuzluk tabldotta beslenmek de mesleğin maişete tekabülü demektir. İşte şöhret, işte tokluk, artık keyiflerine dokunanlara öyle çatarlar ki.. Gazetelere, kitabcılara getirilip de reddedilen yazı tomarları ara sında iyileri de bulunabilir. Fakat söz aramızda tahsilleri meşkûk, yazıları henüz koruk olanları da inkâr kabil mi? Şeytan kulağına kurşun bu tehlikeli geçidden sıvı şıyorum.
•f* Ÿ
Umumî maişetin ana baba günü dene cek bir hengâmesinde yaşıyoruz. Bugün Avrupada bu mesleğe dökülenlerin sayısı ordular teşkil ediyormuş. Bu binlerce ka lem amelesi gene heveslilerin içinden şöh ret ve servet hüması kaçının başına ko nacak? Burada sözü bir Fransız tabiinin salâhiyetli kalemine bırakıyorum. Diyor ki:
«Biz daima okuyucularımızın menfaat lerine çalışırız. Onlara görülecek hizmet lere hazırız. Burada değerli bir hakikat söyliyeceğim. Bu sözümü de okuyucula rımız için büyük bir hizmet sayıyorum. Onlardan bazılarını hayalâta kapılmak tan kurtarmak çok faydalı olacaktır.
Matbaamıza her yıl binlerce, binlerce müsvedde gönderiliyor. Bu acemiler aile lerince yazdıkları bazı tebrik, taziyet mektublarile kendilerinin meslekî bir me- harete malik oldukları vehmine düşebi lirler. Fakat hakikat bu değildir. Henüz bir meslekte tutunamayıp da geçinme sıkıntısı çekenler hemen bu yolda kazanç)
arayorlar. Muharrirliği ona her arzu çe kenin keyfine tâbi olacak kolaylıkta bir meslek sanmamalıdır. En önce doğuşta o- na istidad lâzımdır. Bu, meslekî deha ile doğmuş olanlar bile sayısız güçlük ve me şakkat ağlarının ilmiklerine dolaşıp kalı yorlar. Bu işe girişirken hemen cecık ek mek parası çıkarmayı asla hatıra getirme melidir. Bugünkü en büyük ediklerimiz den hususî servete malik olmıyanlar yazıya başlamazdan önce diğer bir san atla maişetlerinin temini çaresini düşün müşlerdir. Şöhrete erinceye kadar kalem lerini bu meşguliyetten fırsat buldukça kullanabiliyorlardı. Duhamel hekimdi. Jean Girandoux ve Paul Morand el’an Haricye Nezareti memurlarındandır. An dré Maurois sanayi adamıdır.
Çalışılan esere san’atkâr kendi ruhun dan can verebilmek için öldürücü, aşıl - maz meşakkatlerle cenkleşecek yılmaz bir cesaretle silâhlanmalıdır. Yaşamak di dinmelerine hasredilen gündüzlerden son ra bu ikinci çalışma gece uykularınızı yu tar.
Ruhunuzda bu mukaddes ateşin sön mez meş’alesi yanıyorsa hayatınızı ona nezrile işe girişirsiniz. Edebiyat her öze nen nevhevese kâr ve zevk verecek oyun cak işlerden biri değildir.»
* * *
Biliyoruz ki muharrirler kuştüyü dö şeklerde ölmüyorlar. Bu yorgunlar ahırete dinlenmeye gidiyorlar. Orada ne, yazıya doymaz aç gazete sütunları var, ne sokak sokak pabuç eskittiren röportajcılık, ne de yarının ekmeğini düşündürecek sızlayan bir mide...
Onlar yazı seferberidirler. Kalemlerini bazan meç yaparlar. Yaralarlar, yarala nırlar. Mağrur bir zaruret içinde yaşar lar. Bu gurur onlara her mesele üzerine hâkimane düşüncelerini boşaltmakta ken dilerini mezun saymak iftiharından gelir. Vukuflarına had bilmezler. Cür'et her iş ten ziyade yazıda lâzımdır. Meşhur olma nın sırrı..
Nasıl öldüklerini düşünmezden önce nasıl yaşadıklarını hatırlamalıyız. Bu ölüm yeni gün yeni rızık yaşayışının şeklen ta biî neticesidir. İçlerinde matbaa ile mey hane arasında mekik dokuyanları vardır. Bu akıl hocaları âleme verdikleri derslerin zerresile kendileri amil olmazlar, zor ka zandıkları parayı ceblerinden çabuk ka çırırlar. Ebedî züğürtlüğün elemini neşe yapmak endişesizliğile gezerler, tozarlar.
Tuhaf tecellidir. Milliyetleri ayrı ol makla beraber Türk, Fransız, İngiliz, A l man muharrirler, romancılar, şairler, k ap tanlar, şoförler, aktörler meslekî itiyad- larında ayni ruh karakterile birleşirler. Biz, Türk muharrirlerinin Avrupalılara hiç benzemiyen tarafımız eserlerimizin ti- rajmdadır.
(Yarın bitecek)
Hüseyin Rahmi GÜRPINAR
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi