• Sonuç bulunamadı

Behice Boran...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Behice Boran..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARİHTEN BİR YAPRAK1980 yümdan bu yana Belçika’­ da siyasi mülteci olarak bulunan Behice Boran, yaşamı boyunca çeşitli davalar nedeniyle sık sık yargı önüne çıkmış, ilk hapis ce­ zasına, Kore’ye asker gönderilmesine tepki gösteren bir telgrafı Meclise çekmesi sonucu çarptırılmıştı, ölümü siyasi çevrelerde büyük üzüntü yaratan Boran, 1948 eylülünde yargılandığı bir da­ vada ifade veriyor.(Fotoğraf: CUMHURİYET ARŞİV)

Behice Boran’ın cenazesi

Türkiye’ye getiriliyor

önceki gün Brüksel’de bir kalp krizi sonucu ölen TİP

Genel Başkanı Behice Boran’ın cenazesi Türkiye’ye

getirilerek İstanbul’da toprağa verilecek. Boran’ın

ölümünden kısa bir süre önce birleşme protokolü

imzalayan TİP-TKP ortak bildirisinde, “Onun

mücadelesi sürdürülecek” denildi.

8 . Sayfada

GÖZLEM

UĞUR MUMCU

Behice Boran...

"Doğum tarihim 1 Mayıs 1910."

Geçen yıl mayıs ayıbın son günlerinde Federal Almanya’nın Düsseldorf kenti yakınlarında bir göl kıyısında birlikte yürüyor ve konuşuyorduk.

"Bir Uzun Yürüyüş" başlıklı yazı dizisinde okumuştunuz bu söyleşiyi...

Küçük burjuva bir ailedenim; küçük burjuvazinin aydınlar ve memur/subay kanadından değil de öbür kanadından.

(2)

I DEVAMI

C U M H U R İ Y E T / 13

GÖZLEM

U Ğ U R MUMCU

(Baştarafı I. Sayfada)

mın zahirelerin toplandığı halde dükkânı vardı. Bursa ile ilçeleri arasında zahireticaretiyapar, ara sıra İzm ir ve İstanbul’a kadar uzanırdı. Zengin değildik...

Boran, İstanbul Arnavutköy Kız Koleji’ni 1931 yılında bitirmiş... 1934 yılında Amerika’ya gitmiş; 1938 yılında Michigan Üniver­ sitesinde sosyoloji alanında “dikine sosyal hareketlilik" konu­ lu doktorasını tamamlamış...

0 sözünü ettiğim tesadüf olmasaydı ben M arksist olm a­ yacaktım.

Boran’ın sözünü ettiği rastlantı, Amerika’da sosyoloji profe­ sörlerinden birinin oğlunun kendisine Marksizmi okumasını sa­ lık vermesiymiş...

— Marksizm ile tanışmam bana bildiğim b ir şeye yeni b ir açı­ dan bakmamı da öğretti. (...) M arksizmi öğrenmeye devam edin­ ce, anladım ki, bireylerin inandıkları fikirle ri yaşamlarına geçir­ meleri, evet, ama toplumu değiştirm ek ve geliştirm ek tek başı­ na bireyin yapacağı İş değil, örgüt işidir. Yani p a rti işi...

Dönünce, Ankara'da DTCF'de sosyoloji doçenti olarak çalış­ maya başlamış Boran... Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes ve Adnan Cemgil ile birlikte “ Yurt ve Dünya”adlı bir dergide yazı­ lar yazmış... Daha sonra da Muzaffer Başoğlu ile birlikte

“Adım lar" dergisini çıkartmış...

Kırklı yıllar, bütün dünyada faşizm rüzgârlarının estiği yıllar­ dır. Boran ve arkadaşları Türkiye’de bu rüzgârla karşılaşmış­ lar.. Arkasına devleti almış olan bu faşizm rüzgârı 1948 yılında Boran ve arkadaşlarını üniversite dışına sürüklemiş...

Boran, "Türk Banşseverler C em iyetinin Menderes hüküme­ tinin Kore’ye TBMM kararı olmadan asker göndermesini eleş­ tiren bildirisi nedeniyle yargılanmış ve mahkûm olmuş.

Daha sonra “51 tevkifatı" diye bilinen TKP davası nedeniyle tutuklanmış, yargılanmış, sonunda aklanmış Boran...

— 27 Mayıs sabahının erken saatlerinde haberi duyduğum­ da içim de hem b ir ferahlama, hem de kaygılanma duydum... Ülkenin 27 Mayıs arifesinde içine düşmüş bulunduğu durumun öyle devam etmeyeceği de aşikârdı. Radyoda okunan açıkla­ mada "NATO’ya, CENTD’ya bağlılık” cüm lesi hoşuma gitm e­ m işti, ama başka türlü olacağını da beklem emiştim ...

27 Mayıs’ın getirdiği özgürlük ortamında kurulan Türkiye iş­ çi Partisi’nin üyeleri arasına katılmış Boran; o günlerde Parti Genel Başkanı M. Ali Aybar ve Boran, yan yana ve omuz omu- zadırlar.

TİP’in kuruluşu olayı çok anlam lı ve önem li b ir gelişmenin ifadesidir. Kurucuların işçi sınıfından gelişi, bu sınıfın sendikal örgütlenm e ve m ücadele bilincinden p olitik düzeyde örgütlen­ me ve mücadele bilincine yükselmesinin b e lirli b ir b elirtisi ve sonucudur...

Daha sonra Aybar ile Boran’ın yolları ayrılır.

Yıl 1968’dir. Sovyetler Birliği Çekoslovakya’yı işgal etmiştir.

TİP Genel Başkanı Aybar, Sovyet işgaline karşı çıkar, “Güler yüzlü sosyalizm "den söz eder.

Boran, işgali Milliyet gazetesinde yayımladığı şu yazısı ile kı­ nar:

Sovyetler B irliğ i’nin Varşova Paktı dört üyesi ile birlikte Çe­ koslovakya’ya yaptığı askeri müdahalenin hiçbir yönden haklı, hatta gerçekçi politika bakımından geçerli görülebilecek b ir ya­ nı yoktur... Sovyetler B irliği'nde işçi sınıfı diktatörlüğü, partinin, hatta p a rti içinde belirli b ir kadronun gitgide tek b ir kişinin keyfi idaresi şeklini almıştır.

Aybar - Boran İkilisinin yolları bu tarihten sonra ayrılır. Aybar ile Boran’ın yolları Çekoslovak işgali nedeniyle ayrıl­ mış değildir. Yollar daha sonra Aybar ve Boran’ın Marksizm ko­ nusunda birbirinden çok farklı görüş ayrılıkları nedeniyle ay­ rılmıştır.

Kaldı ki Boran 1986 mayısında bana Almanya’da Çekoslo­ vak işgali konusunda, "Zaman kafam daki düğümü çözdü. Çe­ koslovak Komünist Partisi ve toplum sal sistem inde sağlıklı ve sağlam unsurlar bulunmasa 1968 krizinden sonra böyle çabuk toparlanmazdı. Ben partideki bu sağlıklı ve sağlam unsurfann kim ler olduğunu teşhiste yanılmışım" diyerek bir özeleştiri yap­ mış ve Sovyetleri eleştiren o günkü tavrından geri döndüğünü bildirmişti.

Boran, Aybar ile giriştiği savaşı kazanır ve 1970 yılında TİP Genel Başkanlığı’na seçilir.

Daha sonra 12 Mart dönemi gelir. Boran ve TİP yöneticileri, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’nde ağır hapis cezaları ile ce­ zalandırılırlar.

Sonra ‘74 affı", daha sonra da 1975 yılında TİP adıyla örgüt­ lenme çabaları ve 12 Eylül... Yeniden soruşturmalar, tutuklan­ malar, "sekiz yıldan on beş yıla kadar" ceza yaptırımlı davalar... Boran, yedi yıldır yurtdışındaydı. Düsseldorftaki o uzun yü­ rüyüşlerimiz sırasında bana, “IstanbuFu öylesine özlüyorum k i"

demişti, “Ama biliyorum, ömrüm yetmeyecek Türkiyetye dönme­ ye."

Behice Boran’ın yurtdışına çıktıktan sonra yaptıklannı beğen­ meyebilirsiniz... TKP ile birleşmesini yanlış ve “dram atik" bir gelişme olarak da görebilirsiniz... Hangimiz hayatta yanlış yap­ mıyoruz ki?

Dostu ve düşmanı şunu kabul etmelidir ki Boran, sosyalizm kavgasında en soluklu ve direnci olanlardan biriydi. Sosyalizm inancından bir an geri dönmedi. Uzun savaşım yıllarının son günlerinde çelişkili çizgiler de çizse, genel doğrultusunda hiç ödün vermedi. İnançlı ve dirençli yaşadı, çileli ve acılı öldü.

Bir bakıma, "1 Mayıs”olan doğum tarihi, Boran’ın Marksizm ile bütünleşen siyasal ve ideolojik çizgisini de belirlemiş oldu.

Boran’ı saygıyla anıyor ve onu yurdundan, Ruhi Su’nun “Dur­ sun Bebek" türküsüne konu olan oğlundan, dostlarından bin­ lerce kilometre uzakta ölmeye mahkûm eden şu yasakçı dü­ zenin bir "demokrasi, uygarlık ve insanlık ayıbı" olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun üzerine Mustafa Kemâl, (Hz. Peygamber ölürken kimi vekil tâyin etti ki siz daha hilâfet is­ tiyorsunuz. Biz sancağı çektik, o sancağa düşman olmadık,

BP Türkiye, fotoğraf dem ekleri çalışma kum lu ile birlikte, geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz değerli fotoğraf ustası Sami Güner’in anısına “ Türkiye 92” albüm

İngiltere sefiri Lord Stad ffo rd de Redcliffe’in geniş para yardımla­ rı ile desteklenen Protestan misyonerler Anadolu’da Ermeni- leri Gregoryen kilisesinden

rosuna telefon eden kim liği belir­ lenemeyen kişiler, “ Ermeni S o y ­ kırımının Adalet Kom andoları" adlı cinayet örgütünün adına ko­ nuştuklarını

HYDRO BA020 Suyun çekildiği andaki kıyı çizgisi Zorunlu NAMN1 Birinci ulusal dilde detayın ismi Seçmeli NAMN2 İ kinci ulusal dilde detayın ismi Seçmeli NAMA1

Navigation systems allow people to find their route and explore their surroundings easily and quickly in the places they have not visited before without losing too much time and

In addition, it can be seen from the above figure that the stereoscopic video frame obtained via motion information has more blur in the background than the

A multicentre, randomised clinical control trial comparing the retropubic (RP) approach versus the transobturator approach (TO) for tension-free, suburethral sling treatment