• Sonuç bulunamadı

Halid Ziya Uşaklıgili ziyaret:Türk romanının büyük üstadı, hala okuyup yazamamaktan şikayetçi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Halid Ziya Uşaklıgili ziyaret:Türk romanının büyük üstadı, hala okuyup yazamamaktan şikayetçi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2

(?=

Halid Ziya Uşakhgili ziyaret

Türk romanının büyük

üstadı, hâlâ okuyup

yazamamaktan şikâyetçi

«Ya bahçem, diyor. On aydanberi odamdan

çıkamadım. Yıllardır gözbebeği gibi baktığım

sevgili bahçem mezbeleye döndü.»

Yağmurlu günlerde Yeşilköy, hiç de İsmine uygun bir renk göstermiyor; gök kurşuni, istasyon kurşunî, binalar kur­ şuni, asfalt yollar kurşuni... Fakat ça­ mur yok. çamursuz yollarda yürümeğe alışmıyanlar için bu büyük bir zevk.

Arkadaşım Foto Namıkla beraber Türk romancılığının en büyük üstadı Halid Ziya Uşaklığili yoklamağa, şah­ sımızın ve gazetemizin hürmetlerile, sıhhat temennilerini teyid etmeğe gidi­ yoruz.

Uşaklıgil köşkü, istasyondan iki, üç yüz metre mesafede, . açık gri renkte, yüksekçe bir bina. Bahçe kapısının ü- zerindeki ufak çıngırak, âdetleri pek de küçümsenmiş,'ecek olan ziyaretçileri se­ nelerin ardından geliyor zehabını veren bir sesle evin güleryüzlü hanımlarına bildiriyor.

Bizi bahçede karşılıyan, gene bir hiz­ metçi kız oldu. Beyefendiyi görmeğe geldiğimizi öğrenince, ufak bir merdi­ venle çıkılan sokak kapısından girme­ mizi söyledi.

Biz daha merdivenlerin yansınday- ken kapı açıldı, üstadın kızı Bayan Behin kendisine has nezaketile yağmur­ dan sırsıklam olan bizleri ılık bir hole aldı. Biz, şapka ve paltolarımızı çıkar­ tırken, hizmetçi kız beyefendiye haber vermek üzere yukarı kata çıkıyordu.

On gündenberi rahatsız ve halsiz ol­ masına rağmen üstad, bizi kabul etmek nezaketini gösterdi. Halid Ziya Uşaklı- gilin çalışma ve oturma odası kurşuni ışıkların bütün yapraklan dökülmüş dallar arasından süzülerek girdiği ufak ve sade bir yerdir. Ben buraya evvelki sonbaharda da gelmiş, Ustadla ilk defa konuşmak fırsatım bulmuştum,

o

za­ man gök başka, mevsim başka, dallar başkaydı; o zaman, şimdi köşede tatlı çıtırtılarla yanan soba yoktu; fakat o- dada ayni tatlı hava ve köşesinde otu­ ran ayni nuranî çehreli büyük muhar­ rir vardı. Hele, köşesi hiç değişmemişti. Orada İki küçük divan karşılıklı duru­ yor, sol taraftakinde kendisi oturuyordu. Yanındaki geniş pencere ve camlı bal­ kon kapısından giren ışık, başında si­ yah takkesi bulunan, şakaklarile bıyık­ ları bembeyaz, gözleri dalgın, yanakları hafif traşlı, son derece munis bir yüzü aydınlatıyordu. Üstadın önünde, üzerin­ de bir gelincik sigarası paketi, kibrit, küllük, basit bir ağızlık, bir İki kâğıd ve kitab, bir lâmba, bardak ve meyva tuzu şişesi bulunan siyah, ufak bir masa vardı. Gene divanın geniş arkalığında «Les blancs et les bleus» (Beyazlar ve Maviler) adlı bir kitab, bir «La Petite lllustration» isimli Fransız sergisi ve bir iki eser duruyordu. Halid Ziya Uşaklıgil, uykudan yem kalkmıştı, üzerinde siyah kuşaklı, kırmızı bir robdöşambr, ayak­ larında aba terlikler vardı,

Yol gösteren kızı Bayan Behinin ar­ kasından içeri girince, kendisini rahat­ sız ettiğimizden dolayı özürler diledik, çalışmakla geçirilen yılların üzerinde silinmez İzler bıraktığı irice, yumuşak ellerini öptük. Bize karşısındaki divanı gösterdi, dışan çıkmağa hazırlanan kı­ zma İki kahve yapmasını söyledi. Hatı­ rını sormak için Istanbuldan gelmiş ol­ mamıza rağmen, bizden evvel davrana­ rak meşhur nezaketile o, bizim hatırı­ mızı sordu, sıhhatte olduğumuzu öğre­ nince adeta kendisi iyiymiş gibi mem­ nun oldu.

— Bana gelince, dedi, ben biraz rahat­ sızım. ço k şükür kİ ne ağrım, ne sızım, ne de ıstırabım var. Lâkin halsizim, ça­ lışamıyorum, ne yersem midemi rahat­ sız ediyor. Şimdi bile, bir mide ağrısı İle uyandım; siz yabancı değilsiniz, müsa­ ade ederseniz meyva tuzumu alayım.

Hazırlanmasına yardım ettiğimiz ilâcı içtikten sonra devam etti;

— Hekimler, daha doğrusu ziyareti­ me gelen dostlar, bana yorulmamamı, çok çalışmamamı tavsiye ediyorlar. Zaten çalışamıyorum ki. Şu arkamdaki kitab- ları görüyorsunuz ya, on gündenberi o- rada sürünüyorlar, bir türlü okumak fırsatım bulamıyorum. Halbuki sene­ lerce benim en büyük zevkin yazı yaz­ mak olmuştur. Y a bahçem...»

Gözlerinde beliren derin bir hüzünle, sardunya saksılarının göründüğü bal­ kona baktı; nazarları gayriihtiyarî bah­ çeye kadar indi:

— Y a bahçem... On aydantoeri o- damdan çıkamadım. Yıllardır göz bebe­ ğim gibi baktığım sevgili bahçem bir mezbeleye döndü. Seneler insanın sır­ tına yüklendikçe, bir çok işler için ar­ tık ne vakit, ne de takat bulunabiliyor. Yetmiş altı yaşındayım, bu büyük bir yaştır. Elli beş senelik evlilik hayatım­ da, dört çocuğumu kaybetmek telâketlni tattım. En sonuncusu, bana en pahalıya mal olan oldu (*).

Lâf m bü acıklı mecrasını değiştirmek isteğile biraz havaiyattan, gündelik hâ­ diselerden bahsettim. El attığım her mevzuda derin vukufunu, hâdiseleri ya­ kından takib ettiğini gösteren bir alâka ile ispat etti. Bilhassa ecnebi memle­ ketlerde kalan evlâdlarmdan, gelinin­ den, torunlarından candan bir sevgi ve rikkatle bahsetti. Bir çok yerleri gez­ miş olduğu halde, İspanyaya gidemedi­ ğini esefle söyledi. Fransadakl kömür- slizlüğü, General De Gaulle’ün son nut­ kunu, Akdeniz yolunun açılmasını ba­ his mevzuu etti. Biz konuşurken resim­ ler alan Foto Namıkla fotoğrafçılıktan, yeni keşiflerden bahsetti. Bir yandan sigara İçiyor, bir yandan öksürüyordu. Hiç söndürmediği sigarasına baktığımı

görünce, başım salladı:

— Bunu bırakamadım; ne yaptımsa fayda vermedi. Ne mutlu size ki, kullan­ mıyorsunuz, dedi.

Halid Ziya ile konuşmak, zevklerin en büyüğü idi. Lâkin halsizlikten ve çabuk yorulmaktan bahseden üstadın sohbe­ tinden daha fazla istifadeye yeltenmek nezaketsizlik olurdu. Arkadaşımla bir­ birimize bakıştık ve sıhhat ve saadetler dileyerek Türk romanına en kıymetli nümunelerl veren büyük muharririmiz­ den -müsaade İstedik. Elini tekrar öper­ ken, o, müşterek tanıdıklarımıza selâm ve muhabbetlerini yolluyor, tekrar gel­ memizi söylüyordu.

~

7

-

Melin Toket

(•) Üstad Halid Ziya UşaklıgiUn Mbj yük oğlu Halil Vedad, yedi sekiz sene evf vel Tirana’da sefaretimiz başkâtibi İken pek hazin şartlar içinde vefat etmişti.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Nazır söyledikçe ateşleniyordu: — Beni nasıl olsa günün birin de buradan atarlar, ama seni bu radan kovmak kimsenin aklın­ dan geçmez. Burası senin bakkal

lk olarak 1943 yılında Sheldon tarafından tanımlanan miyoepitelyoma, başlıca parotis bezi ve sert damaktaki minor tükrük bezlerindeki miyoepitelyal hücrelerden

Bununla birlikte günümüzde üreter alt uç taşlarında kendiliğinden taş atılımını sağlamak için alfa adrenerjik blokerler, kalsiyum kanal bloker-.. leri,

The mean values of urinary and serum parameters were shown in Table 1 and 2 respectively. Metabolic analysis showed that in patients with nephrolithiasis 24-hour urine volume, and

H5: Ar-ge ve yenilik faaliyetleri için kaynak ayırma durumu, girişimcilerin girişimcilik dersi alma durumuna göre istatistiksel farklılık gösterir.. H6: Ar-ge ve yenilik

yılında büyük önder Ata­ türk’ü anmak, O’nun ilke ve devrimle­ rini sonsuza kadar yaşatmak için Anıt­ kabir’de buluşan binlerce yurttaş, mozo­ leyi çiçek ve

Biz bu çalışmada, tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılan hastaların işlem öncesi anksiyete düzeyini saptamak, biyopsi işlemi yapıldıktan sonraki memnuniyet,

Balat ile Fener semtleri arasında yer alan, Bulgar Eksarhhanesi'ne bağlı kilise, mimari tarzı, yapı malzemesi ve tarihiyle İstanbul'daki en ilginç ibadet yerlerinden biri..