• Sonuç bulunamadı

Köprülü'nün telaşı neden?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Köprülü'nün telaşı neden?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

u S 8/9 /1 9-1T

Koprulu’rmfi

telâşı neden?

Falih Rıi'kı ATAY

C

EÇENLERDE “Duru­

ma telâşsız bakalım" başlığiyle bir yazımız çıktı. Bu yazı ile Bay kurucu Köprylü’yü mantığını kaybede­ cek ve ağzından çıkan sözü kulağı duymıyacak kadar telâş­ landırmışız. Bize bir yığın sö­ vüp saymış. Arkadaşlarımız et­ rafını çizerek yolladıkları için okumak zahmetine katlandık.

Bizim yazımızda hiçbir şahsa ait ima bile yoktur. Köprülü’nün yazısı ise yüzde yüz bir şahsi hücumdur. Elbadi azlem!

Biz nasıl olmuş da Cumhuri­ yet Halk Partisine ve hüküme­ tine, demokratların “sürüm ve şantaj gazetelerinin pek işine yarıyan” tahriklerine kulak as­ mamak tavsiyesinde bulunmu­ şuz. Bu, birkaç satışsız parti ga­ zetesi dışında, bütün Türk gaze­ telerini “sürüm ve şantaj” bası­ nı olmakla suçlamakmış ve Türkiye halk efkârım da “şan­ taja ve demagojiye” kapılabi- lecek kadar anlayışsız sanmak­ mış. Köprülü bu fıkrada bizim için “küstahça bir dil” sövgüsü­ nü kullanmaktan utanmamış- tır. Biz de bu yazısının, kendi lügatiyle, pek safça bir curnal olduğunu söyliyelim de birinci ravundda ödeşelim.

Bahsettiğimiz demokrat yay­ garasına yankılık etmiyen ve Cumhuriyet Halk Partisine de bağlı olmıyan bir gazete vardır ki İstanbul’un en çok satan ga­ zetesidir. Az veya çok satan, fa­ kat partimizden olmıyan başka­ ları da olduğunu biliyoruz. “Sü­ rüm ve şantaj” vasfı verilecek gazetelerin hangileri olduğunu her vatandaş gözü kapalı saya­ bilir. Okunan gazeteler bizim bu damgayı vurduklarımızmış, halk efkârı da bunlar demekmiş, çünkü * bizler okunmazmışız. Kıskanacağını bilmekle beraber hemen haber verelim ki “Ulus” Türkiye’nin net satışı 25 bini a- şan iki üç gazetesinden biridir. Bu satış arasında yalnız Parti teşkilâtına yollanan gazetelerin bedelleri bize malolma fiyatın­ dan ödenir. Yani, “Ulus” un bi- lânçosundaki bütün kâr, serbes satışdandır. Matbaamızda çıkan “Ankara” dahi, Köprülü’niin yazdığı gazetenin en aşa­ ğı iki misline yakın, satıl­ maktadır. Ve Partiden hiçbir a- bonesi yoktur. “Akşo.m” gibi bi­ rinci sınıf gazeteleri de saymı­ yoruz. Bizleri okuyanlar bu mil­ letten değil midirler? Kaldı ki muhalif gazeteleri de, acaba ne yazmışlar diye merak eden partililer gibi, biz de okuruz. Yazdıklarını okuyoruz diye bu gazeteler bizim fikirlerimizi de mi aksettirfnektedirler ?

Halk zabıta vakaları gibi, sü­ rüm ve şantaj gazetelerinin aca­ yip' yayıntılarını da merak ede- büir. Cinayet haberlerini merak ederek okuyanlar," cani mizaçlı mıdırlar? Fakat Köprülü bildiği- mizdenberi böyle basit bir mü- galatacıdır. Hangi yazısını bi­ raz deşseniz altı ya birinci lâfı gibi yalan, ya ikinci lâfı gibi kof çıkar.

Biz ömrümüzü kulüp salonla­ rında geçirir mişiz, halkın ne halde olduğunu nereden bilir­ mişiz? Ne yapalım herkes öm­ rünü meyhanelerde, kadeh ba­ şına bir palavra savurarak ge­ çirmez ya, bazıları da dinlenme zamanlarında kulüplere uğrar, arkadaşlariyle konuşur. Memle­ kette gezip dolaşmağa, halkla temas etmeğe gelince onu biz milletvekili de olmasak mesle­ ğimiz gereği yaparız. Yazıları­ mızın birçoğu memleket içinde dolaşmalarınızın hikâyesidir.

“Gene bu başyazının, yani bu yazıyı ona yazdıranların...” lâ­ fına bizi büen de, bilmiyen de ancak güler. Hemen kendisine haber verelim: bize kimse yaz­ dırmaz. biz kendimiz yazarız. Yüksek devlet menfaatini .ilgi­ lendiren bazı dış meseleler müs­ tesna, “Ulus” Başyazarına ne eskiden, ne şimdi, şu dik­ tacı dediğimiz partinin başın­ da bulunanlar kalem güdiicülü- ğü etmemişlerdir. Bizim için de­ ğil, Parti başında bulunanlar için bir şeref olduğundan bunu yazıyoruz.

Biz ne demişiz? “Bugünkü hüriyet ve demokrasi mücadele­ si, sadece tahrikçilerin ve şan­ taj gazetelerinin (yani Demok­

ra t Partinin ve Türk m . . , l i ­ nin) yaygarasından ibarettir” demişiz. Ya, demek böyle demi­ şiz? Acaba nerede demişiz? Köpriilü’nün rüyasına girip de mi demişiz ? Çünkü böyle bir şey yazsak, klişe üstüne klişe sü­ rüm ve şantaj gazetelerinde çoktan teşhir olunurduk. H'iyır efendim, biz böyle dememişiz. Biz daha, ilk adımdanberi, hliri- yet ve demokrasi mücadelesi, bü­ tün millî inkılâplarda olduğu gi­ bi, Cumhuriyet Halk Partisinin başladığı ve kılavuzluk ettiği bir mücadele olduğunu söylemişiz ve daima da bunu söyleriz. “Tahrikçilik — hüriyet ve de­ mokrasi mücadelesi” midir? Tahrikçiliği bu yolda yorumla­ mağa kalkışmak, âdi bir müze­ virlik değil de nedir?

Daha büyük bir cinayet de işlemişiz? Bilindiği üzere hükü­ met Polis Vazife ve Salâhiyet ka nununun vatandaşları hüriyctle- rinden mahrum etmek hakkını veren maddesini, başka demok­ rasilerde olduğu gibi, kısa müd­ detli kılmak için bir tadil hazır­ lamıştır. Demokratlar bunun büsbütün kaldırılması, hükümet ise başka demokrasilerde oldu­ ğu gibi bırakılması fikrindedir­ ler. Biz demişiz ki, bu madde hükümetin dediği gibi mi. de­ mokratların istediği gibi mi ol­ malıdır, bu Türk istihsalcileri- niıı umurunda.bile değildir. Biz pahalılığı hafiletmek, kazancı artırmak, kalkınma ve eğkim işlerine hız vermek gibi esas iş­ lerimize bakalım. Sade politika gürültüsiyle uğraşmağı muhalif­ lere bırakalım. Bu ne demekmiş bilir misiniz? Bu milletin yalnız midesi vardır, o sade yiyeceğini düşünür, hüriyet ve hak gibi şey lere aldırmaz, demekmiş. H attâ bunun bolşevikliğe kadar yeri varmış. Köprülü burada yalnız çirkin bir demagoji içine düş­ mekte değildir, koyu bir cehalet içinde de çırpınmaktadır. De­ mokrasinin en iyi rejim olması, sokaklarda bağrışmak, Köprü- lii’ye lâf savurtmak imkânı ver­ diği için değildir: tartışma ve denetleme altında, hedefi refah, kalkınma ve eğitim olan ideal bir millî hayat kurmağa en el­ verişli rejim sayıldığmdandır. Hüriyet, açı doyurmazsa, açlık hüriyeti yer, yemiş gibi yer. E- ğer öyle olmasaydı, geçen tem­ muz seçimlerinde demokratlar yalnız mide ve kese işlerini, ça­ yı, şekeri, buğday fiyatını, ge­ çim darlığını, bugün de halicin ot yediğini, yahut, buğday istih- saİcisine ucuz gömlek giydir­ mek için pamuk istihsaİçişine az kazandırdığımızı söyler, durur­ lar mıydı? Edebiyattan ve hu­ kuktan dem vururlardı. Curna­ lın bu türlüsü Yıldız Sarayı tor­ balarından büe çıkmamıştır.

Biz millete verilen hakları “tâviz” sayıyor muşuz. Bu da neden kinayedir biliyor musu­ nuz? Biz demokratlara tâviz vermekle onları kendimize ya- uaştıramayız, demekliğimizden kinayedir. Mület demek, De­ mokrat Parti demek değildir. Millet hakkı demek, Demokrat Partinin istediği demek değildir. Köprülü, boyunca bir dev ayna­ sı karşısmda kendisinin pek gü­ lünç bir portresini yapıyor. O- nun gibi düşünenler millettir de, bizim gibi düşünenler haric-ez- mület midir? Feer-i-âti’de çocuk kavgası yapmıyoruz. Ciddi memleket işleri üstündeyiz.

Köprülü “yirmibeş yıldanberi iktidara gelen hükümetleri sa­ vunmamız” dan da bahsetmek cesaretinde bulunmuş. Bizim için iktidar demek, Cumhuriyet Halk Partisi prensiplerinin ik­ tidarı demektir, şahıslar demek değildir. Biz yirmibeş yıldanberi bu iktidarı savunuruz. Her han­ gi bir hükümet veya Bakan, bu prensiplerden birine hıyanet et­ miş de biz onun taraflısı mı kal­ mışız? Yirmibeş yıldanberi Cumhuriyet Halk Partisinin in­ kılâp. prensipleri iktidarda kal­ mıştır. Onu yıkmağa veya bal­ talamağa mı çalışacaktık?

Biz, mebusluk ödeneği­ ni kaçırmamak veya ya - kalamak için, A tatürk’ün' sağlı­ ğında onun dil dâvasına kurul­ tayda methiye, ve Atatürk ölür ölmez ona da, diline de hicviye okuyan, Mütarekede Damat. Fe­ rit madalyası taşıyan, tek parti devrinde itaat örneği kesilen, çift parti devrinde demokrasi kahramanlığı İle fırsat ariyan k a r a k t e r sahiplerinden değiliz] Kusurumuz bu ise o-m cana minnet biliriz. Yazısında geçen maddî men. ' * n s - İer bizim yanımıza bi’e uğ a- maz. Hele Köprülü'nün ağ an ­ dan çıkarsa! Çünkü herkes bi­ lir ki Köprülü, ilim hav-Hm bi­ le esnaflaştıran, kuru bir çıkar­ cıdan ibarettir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendilerine normal mahkûmlar gibi davranılmadığını ve ayrımcılık yapıldığını ifade eden LGBTİ mahkûmlar; normal mahkûmların 112 hakkının olduğunu ancak kendilerine

Etap Dış Hatlar Terminalleri, CIP, İç Hatlar Terminali ile Mütemmimlerinin İşletme Haklarının Kiralanmak Suretiyle Verilmesine ilişkin ihale 2007 yılında DHMİ (Devlet

Çiftçi bu sıkıntıları yaşarken hükümet yeni bir kanun tasarısı ile zeytin alanlarını yok edecek talan edecek davranışa hazırlanıyor. Kanun Tasarısının adına

Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyetinin, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın

TÜİK’in referans döneminde iş arama kanallarını kullanmayanları dikkate almadığı araştırmasına göre ülkede aktif olarak iş arayan her 5 gençten

Biraz bekledikten sonra otomobile gayet güzel köylü giysisi giymiş bir kadın yaklaştı, Atatürk’e, “Paşam size ayran hazırlamıştık, yolculuğunuza ara verip inip bizimle

edildiklerinde “Kanun hükmünde” sayıldıklarına göre, Uluslararası Sözleşme hükümleri dikkate alınarak bu sözleşmeler gereğince de ÇED sürecinde değerlendirme

MADDE 26.- 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 3 üncü maddesinin (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi