• Sonuç bulunamadı

Başlık: Altı kültürde çocuk yetiştirme incelemeleriYazar(lar):WHITING, Beatrise B.; çev.: İLBARS, ZaferSayı: 9 Sayfa: 057-077 DOI: 10.1501/antro_0000000249 Yayın Tarihi: 1975 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Altı kültürde çocuk yetiştirme incelemeleriYazar(lar):WHITING, Beatrise B.; çev.: İLBARS, ZaferSayı: 9 Sayfa: 057-077 DOI: 10.1501/antro_0000000249 Yayın Tarihi: 1975 PDF"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y a z a n : Beatrice B. W H I T I N G 1 Ç eviren : Z afer ÎL B A R S

Ç O C U K Y E T İ Ş T İ R M E :

G ebelik ve D oğum : Denem e evliliği geleneği, T a in a köylerinde kadının çocuk doğurm a yeteneğine bağlad ıkları büyük önemi ortaya koym aktadır. Çünkü aile çizgisinin sürdürülmesi için varislerin zo­ runlu olduğu açıktır. îlk çocuk genellikle evlilikten bir iki yıl sonra doğar. T a in a ’lılar çocukları ve özellikle erkek çocukları çok istedik­ leri için bu süre içinde çocuk doğm am ış ise çok şaşırırlar. K ısır bir kadın evliliğinin feshedilmesi tehlikesi ile karşı karşıyadır. E vliliğin bu şekilde feshedilmesi kadının kocası veya kocasının ebeveyinlerince olabilir. Eğer koca bu şekilde evliliğin feshedilmesini istemiyorsa ikinci karı rolü ile kadın’m yetinm esi zorunluluğu vardır. D o ğu r­ gan olan am a erkek çocuk doğuram ıyan bir kadınında durum u yerine göre kısır kadından farklı olm ayabilir.

G ebeliklerin çok değişik fizik davranış farklılıkları oluşturdukları açıktır. K ad ınların bir çoğu gebeliği m em nuniyetle karşılarlar. Çünkü kadın olarak görevlerini yaptıkları inancındadırlar. Buna karşın bazı kadınlar büyük aile sonucu ortaya çıkan m addi sıkıntı­ lardan da yakınırlar. H atta daha dikbaşlı olan analar üç erkek varis doğana kadar, kendilerinden doğum yapm alarım isteyen daha doğ­ rusu bekliyen yaşlılara karşı acı acı şikâyet ederler. Erkekler pek tabii ki erkek varis isterler ve bir erkek çocuk yeterli değildir. En çok be­ nimsenen sayı üçdür. Resm i olm ayan görüşmeler, kültürel tercihler erkek çocuk lehinde olduğu halde kadınların, büyüdüklerinde kendi­ lerine yardım edecek kız çocuklarım da sevinçle karşıladıklarım ortaya koym uştur. Y in e de çocuk doğurm aktan yakın an kadınlar

(2)

58 ZAFER İLBARS

sonunda kocalarının isteklerine boyun eğerler. Bir kız çocuğuna S U - E K O yani son çocuk adının verilm esi bu çocuğun son çocuk olması isteğinin ifadesidir. Bu yetm ez ve arkadan bir çocuk daha gelirse buna “T O M E K O ” yani “ D u r” çocuğu adı verilir.B ir ailede, kadın çocu­ ğun a S U E K O adını koyarak başka çocuk istem ediğini kocasına anlatm aya çalışmıştı. Buna uym ayan ve bir erkek çocuk daha isteyen koca karısının haberi olm adan çocuğu başka bir adla nüfus kayıtlarına geçirmişti.

Büyük aileler geçindirm iş olan eski kuşak doğum kontrolü ön­ lem lerine tiksinti ile bakm akla birlikte bazı genç anneler Jap o n der­ gilerinde yayınlan an bazı bilgileri ağızdan yayarlar. V e hatta bazı aileler gebelik önleyici ilaç bile kullanırlar. G enellikle halk sağlığı hemşireleri doğum kontrolü, kürtaj ve çocuk ölüm ü gibi kon ulan köylülerle konuşm akta büyük güçlüklerle karşılaşmışlardır. D oktorun önerisi ile kürtaj yapılabilm esine karşm Taina^da bu yo la gidilm ez. O kadar ki köyde gayrim eşru çocuk dahi doğm aktadır. “ T oh u m lar uym alı, uym azlarsa hiçbir şey olm az. Bu tarla ekm eğe benzer, eğer toprak büyüm eye elverişsiz ise hiçbir şey olm az” . T a in a köylülerinin gebelik konusundaki kuram larını bu şekilde özetlem ek olasıdır.

A d et kesilmesi gebeliğin başlangıcının belirtisidir. Bazı özel gıdaların istenmesi ise kadının gebe olduğunu kabule yöneltir. Resm i olm ayan görüşmeler ve rastlantıya dayalı gözlem ler gebelik hastalık­ larının yaygın olm adığını ortaya koymuştur. G ebeliğin ilk evrelerinde bile kadınların tarlalarda veya dağlard a çalışm alarını aksatm adıkları görülür. Böbrek rahatsızlıkları, Tamamlı gebe kadınlar arasında sık­ lıkla rastlanan bir durum dur. Ü ç genç anne bütün rahatsızlık ve acıya karşm çalışm aya devam etm işlerdir. A ncak, doktora yapılan danış­ m alar bunların en basit ve zorlayıcı işleri yap am ayacak kadar acı içinde olduklarını ortaya koym uştur. Y aşlıların bu durum lara tep­ kisi, yoru lu ncaya kadar çalışm ak en iyisidir. Bizim hiç güçlüğüm üz olm adı gençler m ızm ızlık etm ektedirler. Ç ocu ğun sağlığı için gebe anneye özel gıdalar yemesi önerilm ektedir. Ç o cu ğa bol süt olması için annenin baharatlı yiyeceklerden kaçınması yap ılan öneriler arasındadır. Ç ocuğun yerinde durabilm esi için gebe kadının karnı­ nın etrafında birkaç kere kuşak dolandırılır. Bunu çoğu kez ebe veya yaşlı bir kadın yapar. Eskiden doğum yapm ış bir ananın tarlada veya dağda doğurm ası ve çocuğu ile birlikte köye dönmesi

(3)

norm aldi. Eski kuşak yeni kuşağın bunu yapm am asından şikayet etm ektedir. D oğurm a günü yaklaştıkça gebe kadın m üm kün olduğu kadar evine yakın yerlerde çalışacak biçim de işlerini düzen­ ler. Sancılar başlayınca m utfağın yan ın da bulunan evin arka odasına çekilir. K ö y doktoru veya ebe, doğum da yardım cı olması için çağrı­ lır. K ocan ın annesi ve diğer yaşlı kadın akrabalarda hazır bulunurlar. E ğer doğum , kadının ilk doğum u ise kocasıda odada bulunabilir, ve o, tik doğum değilse bazı kadın larla birlikte ön odada bekler. Eski günlerde kadın kocası veya bir başkası tarafından yarı oturur v a zi­ yette tutulurdu. Bugün ise, kadınlar yatar vaziyette doğum yaparlar. Sancı sırasında kadınların acı ile bağırdıkları pek görülm ez, h a fif inlem eler duyulur. A m a, yüksek sesli bazı tepkiler hazır bulunan diğer kadınların ikazları ile karşılanır. Resm i olm ayan görüşmeler doğum ların genellikle gecenin geç veya sabahın erken saatlerinde m eydana geldiğini ortaya koyar. Bu nedenle evin diğer çocukları hiç­ bir şeyden habersiz uyum aya devam ederler, uyanırlarsa doğum oda­ sının dışında tutulurlar. A ncak, doğum dan hemen sonra küçüklerin ziyaretine izin verilebilir'.

Y en i doğmuş çocuk ılık suda yıkandıktan sonra battaniye, ki­ mono ve bezlere sarılır. B attaniyenin altm a ve annesinin yanına yatırılır. Bir kaç gün süreyle emmesi için kendisine çay ve şekere batırılmış bir bez em zik verilir. Bundan sonra önada da çay ikram edilir ve doğum sırasında bulunan kadınlar doğum üzerine konuşur­ lar. Suların çekildiği ilk saat içinde aralarında çocuğun babaannesi, akraba ve komşuları bulunan yaşlı kadınlar doğum artıklarım hasıra sararlar ve ocağın yan ın da açık h avad a bir yere göm erler. Bu törenin am acı çocuğun m utlu ve uyum lu olmasını sağlam aktır. K ahk ahalar, çanak çömlek şangırtıları ve bağrışm alar arasında kadınlar binayı dolanırlar. D oğum artıkları göm üldükten sonra hepbir ağızdan bu çocuk herzam an neşeli ve m utlu olsun diye şarkı söylerler. Eskiden ana ile çocuk mutfağın yakınındaki karanlık bir doğum odasında 7 gün- süreyle kalırlar ve yanların bulunan bir m angalın ateşiyle ısınırlardı. G ünüm üzde, doğum u izleyen dördüncü günde yapılan “ Y U K A J lR U ” töreni tecrit süresini bitirir. Bir grup akraba, çocuğun sağlığı için dua etmek ve atalara yiyecek adam ak için toplanırlar. D oğum u izleyen 4 veya 5 inci günde çocuğun adı konur. Eskiden yaşlı bir kadının baş kanlığında pirinç törenleri yapılırdı. Ç ocuğun olum lu bir kişiliğe sahip

(4)

6U ZAFER İLBARS

olabilm esi için adının özenle seçilmesi gerekli idi. Bugün ad seçiminde aile büyüklerine ve köyün öğretm enine danışılm aktadır. D aha eski dönemlerde ise asıl ad seçilene kadar geçici bir ad kullanılırdı. Bu­ nun da am acı çocuğun kötü ruhlara fazlasıyla açık olduğu sıralarda kötü ruhları aldatm aktı. D oğum u izliyen altıncı günde anne ilk ban­ yosunu yapar. D oğum odası tem izlenir ve havalandırılır. Bundan sonra “ M ansang” eğlenceleri için hazırlığa başlanır. Eğer çocuk ilk çocuksa kadının anne ve babası da bu eğlecelerde hazır bulunurlar. Eğlencelere dost ve akrabalar katılırlar. Erkek soyun zincirinden yaşlı bir kadın veya rahibe bir tepsi pirinç ve pirinç şarabının ardında ço­ cuğun rahat uyum ası ve geceleri ağlam am ası için dua eder. A talara ve doğa tanrılarına aynı biçim de ananın ve çocuğun sağlığı için dua edilir. D u alar bittikten sonra bir erkek tarafından M ansang şarkısı okunur. Bu bittikten sonra çocuğun babası dans eder. Sonra da beyaz bir kâğıt üzerine m ürekkeple çocuğun adını ve doğum tarihini yazar. K a ğ ıt bundan sonra yaz evinin kapısına asılır. Bu sırada şu özel şar­ kı okunur “ karanlıktan ayd ın lığa gelen bu çocuk bir hazine olarak karşılanmıştır ve bugün anne kutlan m aktad ır” . Bu şarkıda bittikten sonra yem ek başlar. K o n u klar çocuğu ve çocuğun adım överler. H erhangi bir parti gibi tören, şarkı, dans ve şarapla sona erer. M ansang eğlenceleri çocuk için en kritik dönemin sonudur. Bundan sonra dı şarıya akrabalarıyla, anneanne ve dedesine ziyarete götürülür. Buna- “ çocuğun ilk yürüyüşü” denir.

Î L K Ç O C U K L U K :

Ç ocuk 6 yaşına gelene kadar âciz ve acınacak, anlam ak ve öğ­ renm ek yeteneğinden yoksun bir varlık olarak görülür. Duyuşuz ço­ cu ğa şefkat ve hoşgörü gösterilirse sağlıklı ve m utlu bir yetişkin h a­ line gelebilir.

Saptadığım ıza göre O k in ev a’da Jap on etkisinin gelişmesiyle birlikte T ain a'd aki duyuşuz çocuk inancını tam am layan bir başka inanç oluşmuştur. Buna göre, çocuklar tanrının arm ağanıdır ve 7 yaşm a gelene kadar da tanrısaldır. 7 yaşından küçük çocukların y ara ­ m azlıkları hoş görülürken davranışları kehanet tanım ıyan kaprisli tanrılara m al edilir. Ç ocuklar bu dönem de eğri ile doğruyu ayırt edem ezler, bu yüzden de tanrısal sayılırlar. Ç ocukların bu dönemi nasıl aştıkları ebeveyinlerce açıklanam am aktadır. A ncak, çocukların

(5)

bedensel ve duysal gereksinim leri devam lı karşılanm akta, davranış­ ları büyük ölçüde hoş görülm ektedir.

Bedensel ve duygusal ih tiyaçların karşılanm asından başka ço­ cuklar insanın günlük hayatını etkileyen kötü ruhlardan da korun­ m alıdırlar. İnsanların kaderlerini belirleyen şanslı ve şanssız gün­ ler ve yıllar vardır. M aym un yılında doğan kadın lar şanssız sayılır­ lar; çünkü bu kadınların kendileriyle doğan erkeklerden daha çok yaşadıkları sanılır. Bu yüzden erkekler m aym un yılın d a d oğan ka­ dınlarla evlenm ek istemezler. Bu nedenle, yeni doğm uş çocuğun h aya­ tını, m utluluğunu ve sağlığım garantilem ek için önlem alınır. Ç ocuğun gelişmesini ve kaderini ataların ruhları da etkiler, ö r n e k ise, sağlığı kötü olan bir çocuk bir yakınının önerisi üzerine d ah a ol­ umlu ata ruhları olan bir aile tarafından evlat edilir. Bu durum da, Ç ocuk kendi ana ve babasıyla kalır am a, kendisini evlat edinen aile­ nin ata ruhlarına tapar. A nnelerle yapılan görüşmelerden sağlanan veriler, T a in a halkının aynı ailenin çocukları arasında kişilik farkları olduğunun bilincinde olduklarını ortaya koym uştur. A ile büyükleri davranışlarını bu farklara göre ayarlarlar. Gensel etkilerin bilincin­ dedirler. A ncak, aile içindeki genel durum da beliren büyük farkları açıklayam azlar. İkiz doğum lar anneye ve aileye yük olduğundan hoş karşılanm azlar. G enellikle anneler iki çocuğa birden bakm anın aileye büyük ekonom ik yükler yüklediğini belirtirler. Taina^da çocukluk dönemi, çocuğun yapısı hakkındaki görüşler nedeniyle, şefkatli ve hoşgörülü b ir bakım dönemidir. D oğum u izleyen ve çocuğun yere yatırıldığı ilk bir aylık dönem dışında, çocuk yere yatırılm az. En ufak bir sızlanmasını dahi saptam ak için anne ya da büyükanne y a ­ rımdadır. Ç ocu ğun bir aylık olm asından yeni bir doğum a kadar geçen sürede çocuk başkasının sırtında gezer. G eceleri annesinin yan ın da yatar. Annesi, babası, evlenmemiş h ala y a da am calar, b ab a soyunun büyükleri çocuğun taşıyıcıları arasındadırlar. H erhangi bir yerde a ğ ­ lam anın çocuğa iyi geldiğini okumuş ya da duym uş olan anneler hiç­ bir zam an bunun doğruluğunu denem ek olanağına sahip değiller­ dir. M odern görüşleri olan anneler, yaşlıların çocuğa acıdıkları, ve ağlam asına engel olm ak için her şeyi yaptıklarından yakınırlar. Ç ocuk ağlam aya başladığında ilk yapılacak olan şey çocuğun yerinden alınarak anne kucağına götürülm esi ve karnı aç olsun olmasın meme verilm esidir. Bir inanca göre, kötü bir huy olan ağlam a ilk 4 ay iç ­

(6)

62 ZAFER İLBARS

inde edinilir. Bu yüzden çocuğun rahat ve sessiz kalması için özel­ likle ilk 4 ayda çaba sarfedilir. Bir anne bu kötü huyu edinen çocuk­ ları yüzünden akşam yem eklerini sıra ile yediklerini belirtmiştir. Bir başka anne çocuğu ağladığı için diğer bütün aile büyüklerinin “ am an çocuk hasta, am an karnı acıktı, git ona b ak” diye üstüne çullandıkla­ rını söylemiştir. A nnenin yeterli sütü olması gerekliydi. Kendisine özel yiyecekler verilir ve kendisini yorm am ası söylenir. Ç ocuğa zararlı nitelikler de kazandıracak gıd alard an özellikle kaçınılm ası istenilir. Bazı annelerin çocuğun gereksinmesinden fazla sütü olur, bu durum da sütü yetersiz olan ya da köyden uzakta çalışan annelerin çocukları em zirilebilir.

Ç ocuk bakım ında yeğlenen belli bir oturuş biçim i yoktur. A n ­ neler doğum u izleyen kısa tecrit döneminde bebeği yan ın da yatırarak beslerler. O tu rarak çocuğa bakılm ası en yaygın olan şekildir. A n cak ayakta y a da bağdaş kurmuş olarak bakılm asına da rastlanır. Bebek gevşek tutulur, anne rahattır. E ğer etrafta yabancılar varsa anne çocuğa bakarken etrafı ile konuşur, yalnızsa bebeği bir kolu ile tutarak h a fif sesle bebekle konuşur ve diğer eliyle bebeğin kol ve ayakların çeker. Ç ocuğun yem ek saatleri uzundur. O kadar ki, hiçbir zam an em zirme durdu rulm az ve göğüs çok kere çocuk uyuduktan sonra çekilir.

K öyd eki bir toplantıda çocuğun emzirilm esi evde em zirm e ka­ dar doğaldır. O tobüslerde, pazar yerinde ve hatta büyük köyler ara­ sı toplan tılarda bu sahnelere sık sık rastlanır. Göğüs çocuğun hasta, sinirli ya da acılı olduğu zam an yatışıınlm ası için kullanılır. Bu d u ­ rum köydeki bebeklere ilk difteri ve tifo aşıları yapılırken de görül-ı müştür. Şöyleki, acıdan bağıran çocuklara anneler derhal meme verirler.

Çocuğun doğum dan sonra kısa bir süre için anne evde dinlenir ve dost, komşu, akrabaların ziyaretlerini bekler. K o n u klar öğütlerde bulunur, son dedikodular konuşulur, çocuğu tutarlar, kendine iyi bak gibi sözler söyledikten sonra ayrılırlar. Y en i doğan çocuğun aile bütçesi üzerindeki etkileri hissedildikçe annenin çocuğa karşı tutu­ m unda da az fakat görülebilen bir değişme olur. Ç a y ziyafetleri için gelen konuklar ve doğum nedeniyle ailenin ekonomik uğraşm a katı­ lam am a, kadınlardaki bu tutum değişmesini etkiler. Ç ocu ğa karşı koruyucu ve acıyan duygularına karşın adım adım eski hayatına dön­

(7)

m eye başlar. E ğer çocuğun büyük annesi varsa ü ç-d ö rt aylık çocuk babaannesinin sırtına bağlan ır. V e anneyle b ab a orm ana yakacak odun toplam ak ya da patates ekmek için tarlaya giderler, ilk sürede çocuğu beslemek için anne sık sık eve döner. Ç ocuğun sık sık beslenmesi gerektiği süreler içinde anne eve yakın bir yerde çalışır. Sabah saatlerinde babaanne çocuğu sırtında köyde gezdirir. Çocuk ağlam aya başladığı zam an anne yakın da ise gelir ve çocuğu emzirir. Bundan sonra büyükanne öğle yem eğinin hazırlığı için eve döner. Y em ek yendikten ve çocuğa bakıldıktan sonra yetişkinler çay içerek birsaat dinlenirler. Bu bir saat içinde anne çocukla oyn ayabilir y a da bir saat “ o ” uyurken uyuyabilir. U ykudan kalkınca çocuk büyükanne­ nin sırtına bağlan ır. Ö ğleden sonra, daha büyük çocukların okuldan dönme saati yaklaştıkça babaanne ve bazı anneler onları karşılam ak için yolda toplanırlar ve günün konuları konuşulur. Büyük çocuk gelince bebek onun sırtına bağlan ır ve büyükanneler iş için eve döner­ ler. Bebeği ağlatan büyük çocukları sert şekilde eleştirirler.Eğer anne tarlada ise ve çocuğa bakam azsa büyük çocuk sırtını sallıyarak bebeği yatıştırm aya çalışır. A nne dışında çocuğa bakacak kimsenin olm adığı çekirdek ailelerde yeni doğmuş bebekler sorun olm aktadır. Bu du ­ rum daki bir anne sırtında bebek varken biçbirşey yapam adığından yakınır. Bir anne patates dolu sepeti tarlaya bırakıp eve dönmüş ve yeni yıld a komşusunun çocuğuna bir elbise alm ak vadiyle çocuğunu komşusuna bırakarak, tarlaya dönmüş ve patates sepetini getirmiştir. O ku l yaşında çocuğu olan çekirdek ailelerde anne e\in yakınındaki işleri görür ve büyük çocuk okuldan döndükten sonra bebeği ona bırakarak d ağlara gider. Böylece kısa bir süre için anneyi yorucu çalışm alardan kurtaran ve sevinçle karşılanan bebek bir bakım a yük olm aya başlamıştır. Buna karşın çocuğa ilgi ve sevgi gösterilir.

Bu ilk dönemde babanın tutum unada kısaca değinelim . Bu çalışm a yapıldığı sırada yalnız kız çocuğu olm akla beraber, görüşme­ ler erkek çocuğu doğum unun kız çocuğa oranla baba tarafından daha hoşgörülü bir tutum oluşturduğu saptanmıştır. Erkek çocuğunda, baba kadının biran önce tarlaya dönmesine bile karşı çıkar. H atta kadın işi olmasına karşın sıkılarakta olsa çocuğu taşıyabilir. A ncak, çocuk ister erkek ister kız olsun b aba genellikle ilgisiz yad a sıkılgan görünür. K u tla m a ğ a gelenler olduğunda bütün dikkatlerin annede toplanm asını sağlayacak biçim de odanın bir kenarına çekilir. K ısa

(8)

64 ZAFER İL BARS

bir süre sonra da b ir bahane bularak evden çıkar. Bu gözlem çi, dör­ düncü kız çocuğunu doğurm uş bir anneyi ziyaret etmişti. Baba, kız çocuklarınında yararlı olduğunu söyliyen ziyaretçiye kötü kötü b akı­ yor, annede bebeği elinde üzgün bir biçim de tutarak kenarda oturu­ yordu.

T a in a ’daki yaygın bir inanca göre, çocuğun cinsiyetini kadın belli eder. E ğer kadın erkek bir varis veremezse erkekde ikinci bir kadın alabilir, ü ç ü n c ü erkek çocuğunu da doğurm uş olatı kadın özen konusudur. D ördüncü kız çocuğunu doğurm uş olan anne, ko­ casının sinirlenmesine konu olurken, ikinci kadın görevini yapm ış bir anne gözüyle görülür. İlk bir aylık süre içinde gelen konukların çokluğu, ailenin diğer çocuklarına kendilerinin de önem li olduklarını anım satır. A ncak, bebek biraz kilo alıp uzun süre uykuda kalm am aya başlayınca ailenin büyük çocukları için bebek yük olm aya başlar. Burada çocukların değişen tutum larının ilginç örneklerini görm ek olasıdır. Şöyleki, b ü yü k kardeşler ilk başlarda sırtlarında çocuk taşı­ m ayı bir övünç kaynağı sayarken daha sonraları annelerinin ken­ dilerini aradıklarını görünce kaçıp saklanm ağa başlarlar.

Ç ocu k altı aylık olunca katı yiyeceklere kendisini hazırlayan bir am eliyat geçirir. K arn ın etrafında gördüğüm üz üç sıra halinde dokuz kahve rengi nokta, çocuğu hazım zorluklarından kurtarm ak için m okza yapraklarının yakıldığını gösteren işaretlerdir. Bu am eliyat bittikten sonra çocuğa anne sütünden başka pirinç suyu da verilebilir. Ç ocuk bir yaşını doldurm adan kısa bir süre önce parm aklar arasında ezil­ miş patates \e bazı balıklar da çocuğa verilir. G id erek artan bu durum çocuk iki yaşına geldiğinde pirinç, balık, patates ve sebze yem eğiyle sonuçlanır.

A ncak, çocuk bakım ı anne yeniden gebe kalın caya kadar devam eder. F akat sütten kesme gebelikten üç ay sonra başlar. Eğer, çocuğun ateşi varsa bir ikinci acılı deneyim geçirir. Ç ocuktan kan alınır. K a n alm an yer pirinç şarabı ile yıkanır. Bu işlem sırasında anne çocuğu kollarından tutar ve em zirir, am eliyatı başkası yapar.

Ç ocuklar bir yaşm a kad ar beslenirler: ilk birkaç ay kirli bezler sürekli değiştirilir. A ncak, zam an ilerledikçe ıslak bezlerin sık değiş­ tirilm ediği görülür. Ç ocuklar çok sıkı şekilde sarıldıkları için üşütmeleri olasılığı yoktur. O kadar ki küçük çocuklar arasında nezleden çok idrar pişikleri yaygındır. İlk başlarda çocuğun temiz tutulm ası için

(9)

özel bir çaba harcanırken çocuk büyüdükçe buna gösterilen ilgi de azalır. Bunun en büyük nedeni ekonom ik uğraşı’na dönen kadının çocuğuna ayıracak zam anının olm am asıdır. M evsim ine göre, çocu­ ğun banyosu 3-4 günde birden, haftada bire indirilir. K ö y ebesinin ısrarıyla ilk ay süresinde çocuk her gün yıkanır. Soğuk kış günlerinde banyo evin içinde ve şöminenin yanında, sıcak yaz günlerinde de avluda yapılır. Ç ok yoksul olanların dışında bütün ailelerin banyo­ dan sonra kullandıkları talk pud raları vardır. Banyo sırasında anne h a fif sesle çocuğuyla konuşur, onu gıdıklar ve güldürm eğe çalışır. 2-3 yaşında çocuğun banyosuyla bebeğin banyosu arasında fark vardır.

Çocuğun 22 günlükten 10 aylık olmasına kadar uzanan dönemde anneler bezler ıslatılm adan çocuğun dışarıya çıkm asına öngelmeye çalışırlar. A nneler bunun için bebeğin yüz, vücut hareketlerini izler­ ler. Dışarı çıkm aya öngelebilen anneler çocuğu yarı çömelmiş v a z i­ yette dizlerinin üstünde oturtarak bahçede işlerini görm eye alıştırır­ lar. Bunu başaran çocuklar övülür ve sevilir. Bezi ıslanan çocukların tam am en boşaldıkları saptandıktan sonra bezler değiştirifir. A nneler çocuklarınınbu şekilde kendi kendilerini kontrol etm elerini istemekle beraber çocuğun eğitim inin bir parçası olarak görm ezler. A nnelerin asıl ilgisi yıkanacak yad a satın alınıcak bez sayısmdadır. Y en i d o ğ­ m uşların yeteneklerinin olm adığı inancı bu tutumu etkilemiş olabilir. Bazı annelerin çocuğu bu şekilde yetiştirm eye zam anları olduğu halde bir çoklan kendi kendine öğrenmesi için çocuğu başıboş b ı­ rakırlar. A nne çocuğu kendi sırtından indirip daha b ü yü k çocukların sırtına verdiğinde bu alışkanlıkların yerleşmesi için eğitim çalışm aları sürdürülür. Bunun da nedeni, bebek kardeşinin sırtına bağlan dıktan sonra indirilip çıkarılırken tehlikelerden korum ak içindir. E ğer ço­ cuğu büyükanne taşıyorsa tem izlem e işlemi yapılır. İlk bir yıl süresince çocuk genellikle bezlerini kirletir. V e bu sırada sırtında olduğu kimse* yide ıslatır. Ç ocuk b ir yaşm a varm adan anneler bez sayısını azaltırlar.

Birinci yaşını geçtikten sonra çocuğa bez takılm asından va zg e­ çilir. K ışın K im on a, yazm kısa b ir göm lek giydirilir. Ç o cu ğ a kardeş­ leri bakıyorsa en güç dönem lerden biri budur. Bu dönemlerde bebeğe bakanların sürekli pislendikleri görülür. Ç ocuğun ilk tem izlik eğitim i genellikle tem iz olm ayan m addelerin pis olduğunu söyliyerek çocuğun önünden alınm asıyla başlar. A nneler bir şeyin pis olduğunu yüz

(10)

66 ZAFER İLBARS

ifadeleriylede anlatm aya çalışırlar. Ç ocu k bir yaşm a geldikten sonra basit bir tören düzenlenir. D oğum günü duasından sonra çocuğa bir tepsi içinde yiyecek, çetele, kalem, kitap ve para verilir, töreni izleyenler m erakla çocuğun seçeceğini beklerler. K alem i seçerse yazar, parayı seçerse işadamı, çeteleyi seçerse m atem atikçi, kitabı seçerse bilim adam ı ve yiyeceği seçerse obur olacaktır. K ö ylü ler genel­ likle bu seçime fazla önem verm ezler. Y e n i çocuk doğana kadar be­ bek sırtta gezdirilir. Bu süre genellikle 2-3 yıldır. B ebek bir yaşm a kadar büyükleri tarafından köyün heryerinde gezdirilir. Bütün eko­ nom ik ve toplum sal uğraşları görmüştür. K ü çü k yaşta bütün bu törenlerde uyurken bir noktadan sonra katılm aya başlar. H atta ilgilendiğini göstermek için el çırpm ağa alıştırılır. Yaşam ının ilk y ılı­ nın ilk yılm m ikinci yarısında em eklemeğe ve hatta yürüm eyi öğrenm eğe başlam akla birlikte sırtta gezdirilir. Bundan yakınm azlar ve sürün- mektense sırtta taşım ayı yeğlediklerini davranışlarıyla gösterirler. Ç o cu ğa bakan lar çok meşgul oldukları için çocukların serbestçe emeklemesine izin verm ezler. Bu nedenle T a in a ’da emekleme dönemi yoktur. Örnekse, bebeğe kardeşleri bakıyorsa sabırlı bir biçim de oturup onun emeklemesini izlem eleri daha az oyun oynam alarına yol açacağı için devam lı sırtta taşınır. Bununda nedeni çocuk yerde emeklerken bir şey yutar yad a bir yerini keserse bakıcısının ceza göreceğindendir.

Patates yaprakları toplayan bir anne sırtında çocuk varsa daha verim le çalışır. Nitekim , dolaşan bir çocuğun devam lı izlenmesi gerekir. Bu gözlem ci yerde emeklemesine izin verilen yalnızca iki bebek gör­ müştür. Bunlar iki balıkçının karısıydı. Çiftçi ve oduncuların karı­ ların a oranla balıkçı karılarının daha çok boş zam an lan vardır. Balık satışından sağladıkları gelirle patates ve pirinç satın alırlar. Balıklar otobüsle kente yollan dığı için b alığı kente götürm edikleri zam anlarda balıkçı karıları çocuk gezinmesini izlem ek olanağına sahiptirler. Özetlersek, ilk çocukluk dönemi devam lı bakım la nitelenmektedir. Anneler, büyükanneler ve kardeşler devam lı sevgilerini gösterirler.

Bu şekilde, çocuklara önem verdiklerinin bir diğer belirtisi ço­ cukların kendi davranışlarını izlem eleri için özel b ır çaba gösterm e­ leridir. Örnekse, b azı anneler çocuğun başını okşarlar ve çocuk ken­ diliğinden annenin başını okşadığında büyük hayranlık uyandırır. T a in a Jlı için bir önem li konuda dost canlısı, köyde herkes tarafından

(11)

sevilen çocuklarının olmasıdır. G ü ler yüzlülük, çocukta aranan ve istenen en önem li niteliklerden biridir. N itekim , doğum artıklarının göm ülerek kötü ruhlardan uzaklaştırılm ası bunun bir göstergesidir. A ile büyükleri devam lı gülerek ve çocuklarım güldürerek onları güler yüzlü yaparlar. Bu dönemdeki çocuk bakım ı çocuğun yalnızca ken­ disine bel bağlıyan davranışlar geliştirmesine engeldir. Y ukarıd a belirtildiği gibi sabahın erken saatlerinden, yatağa girip uyuduğu saate kadar bebekler birisinin sırtına bağlan ırlar. Bebek bir aylıktan iki yaşm a kadar bu şekilde gezdirilir.

S Ü T T E N K E S M E :

Son doğum dan yaklaşık iki yıl sonra anne tekrar gebe kaldığında çocuğunu sütten kesmeyi düşünür. A nnelerin büyük bir kısmı ço­ cuğu, yeni gebelik dönem inin üç aylık kısmına kadar em zirm eye devam ederler. A ncak, görüşülen annelerden biri yeni çocuğun doğu­ şundan bir kaç gün öncesine kadar çocuğunu em zirdiğini söylemiştir. G özlem cinin saptadığı diğer bir nokta da çocuğu sütten kesip kes­ meme konusunda annelerin bir aylık bir bocalam a dönemi geçir­ diğidir. Bu dönenm de anneler önce ağlayan çocuklarına göğüslerini ver­ memekte am a çocuk ısrar ederse yeniden em zirm eğe başlam aktadır. Bu dönem de anne ve diğer hazır bulunanlar çocuğa karşı eskisi kadar koruyucu değillerdir. Ç ocu ğa karşı sert uyarı yapar ve aym sonunda kesin önlem ler alırlar. Görüşm elerde çocuğu sütten kesmenin 4 -5 gün sürdüğü belirtilmişse de bunun kesin önlem alınm aya başlamasını izleyen 4-5 gün olduğu anlaşılmıştır.

D oğduğu günden buyana annesinin yanında yatan çocuk bun­ dan sonra teyze, büyükanne, b üyükbaba yada büyük kardeşlerin yan ın da yatm aya başlar. Bu durum larda annenin bir günlük kente gitmesi ve çocuğunu yalnız bırakm ası uygundur. Bu önlem de başarılı olm azsa annenin göğsüne siyah bir kağıt kapatılır ve annenin orasın­ dan çok acı çektiği söylenir. Bu önlem de başarılı olm azsa annenin göğsüne kırmızı biber yad a acı b ir ilaç sürülerek çocuğun ağzında nahoş bir yan m a duygusu uyandırılır. U tan d ırm a yalnızca çocuğa değil anneye de yöneltilen bir yöntem dir. Göğsünü kapa, ayıpayıp ser- serzenişleri anneye bu yaşm a gelmiş halâ anne sütü içiyor gibi ser­ zenişleri yapılır. Bir keresinde yaslı bir adam bir yaşındaki çocuğuna bakan anneye yaklaşmıştı A nne bir yaşlının geldiğini göstermek için

(12)

68 ZAFER İLBARS

çocuğun başını eğmiş, yaşlı ise çocuğun ağzını annenin göğsünden çekmişti. K u llan ılan başka önlem ise, kırm ızı biber ve siyah kâğıda aldırış etm iyen b ir başka çocuğa uygulanm ıştı. Birgün bu çocuğun annesi em zirm eyi açıkça reddetmiş çocuk ağlam aya başlayınca da o sırada kapkaçakların düşmesiyle m utfakta büyük gürültü olmuştu. K orkm uş gib i yap an anne bunun üzerine m utfakda büyük bir sıçan v a r senin annenin göğsünü yiyecek diyerek göğsünü saklamıştı. Ç ocuk için bu geçiş dönemi bağırm a, kıyam et ve inatla dolu sıkıntılı bir dö­ nem dir. Bu dönem içinde çocuğun eline annesinin y a d a büyükanne­ sinin yerini tutacak herhangi birşeyi ağzın a alm asına izin verilm ez. Ç ocu ğun, büyük kardeşleri için bu dönem aynı derecede sıkıntılıdır. Bakıcısı oturduğunda bağırır. G ezdirilm esini ister. Beslenme konusuna gelince, sütten kesilm enin traVmatik olm am ası gerekir. Sütten kesmeye geçm eden önce çocuğa kendi kendini beslemesini öğrenmesi için bir kaşık alınır. E ğer ailenin m alî durum u elverişliyse yeni kaşıklar ve pirinç kâseleride satın alınır. Y o k ailenin bütçesi sınırlıysa büyüklerin kullandıkları b ü yü k kaşıklarla yem ek yem ek zorundadır. Y em ek saatinde bütün aile üyeleri m utfağın yanındaki arka odada oturular ocak başına yakın yerde aile reisi yer alır. V e ailenin diğer üyeleri yuvarlak yad a dikdörtgen şeklindeki masanın yan larına aile reisinin sağına ve soluna yerleşirler. Ç ocuk annesinin yad a büyükannesinin kucağına oturur. K e n d i kendine beslenme dönem inin pislikleri çoğu kez görm ezlikten gelinir. Ç ocuğu kucağında tutan büyük, yere düşen pirinç tanelerini, sebzeleri ve balıkları yerden alır çocuğun ağzına verir. A n cak, çocuk kaşığını devam lı m asaya vurursa o zam an çocuk azarlanır. îlk başta büyük, bebeğin kaşığı elinde tutar kolunu kavrar ve çocuğun ağzına götürür ve önlem başarılı olmazsa çocuğa kötü bakm ağa başlar. A m a bun lar çocuğu ürkütm eyecek biçim de yapılır. Ç ocuk ağlam ağa başlarsa ku cağa alınır, okşanır ve gülünür. Böylece çocuğa sofra adabı öğretilm eye başlanır.

Ç ocuk iki yaşına yaklaştıkça etrafını kirletm ediği için övülür am a kirlettiği zam anda azarlanm az. M asada ilginin m erkezi çocuktur. V e aile büyükleri herkeresinde takdirlerini belirtm ekten kaçınm azlar Bu dönem de kaşığa olan ilgisini yavaş yavaş yitirir. V e büyüklerin yem ek yedikleri tah ta çubuklarla ilgilenm eye başlar. Ç ubukları tu tm aya çalışırken kendisine yardım cı olunur. B irkaç kezde büyükler kendisine yardım ederler. A n cak, bu şekilde kısıtlanm aktan yakın­

(13)

m ağa başlarsa kendi başına bırakılır. T ekn ik kavranana kadar büyük­ lerin çubu klarıyla yer. Bu deneme dönem in de hızlı öğrenmesi için çocuğa baskı yapılm az. H er başaralı denemeden sonra çocuk övülür. H er yem ekten önce aile üyeleri çubuk ve kâselerini kaldırarak yem e­ ğin başladığını gösterecek şekilde başlarını eğerler. B urada söylenen

“ G oçiso-sam a” sözünün çocuk için annelerce tekrarlandığı ve çocuğun hafifçe öne eğilerek selam verdirtildiği görülür. A n cak sofra adabının bu bölüm ü çocuğun kendi kendine yem ek yemesini öğrenm eye baş­ lam asından sonraya bırakılır. Sütten kesme bu nedenle ço cu ğu n bes­ lenmesinde köklü bir değişiklik m eydana getirm ez. Y en i bebeğin doğm asıyla birlikte sütten kesmenin yeni bir evresine girilir. Bu evrede artık çocuk annenin sırtından indirilir. Sütten kesme sırasındaki d av­ ranışlar ilk çocukluk ve çocukluk dönemindeki davranışlardan fark­ lıdır.

A ilede büyükanne yok ise çocuktan herşeyin esirgendiği dönem burada başlar. Sırtta taşınmak istemesi azarlam a hatta cezalandırm ayla karşılanır. Som urtganlık devam lı ağlam a T a in a çocuğunun yaşadığı sıkıntılı devrenin bu olduğuna şüphe bırakm az. Büyüklerin kendisine artık büyük çocuk oldun diyene ka d a r: bebek yeryüzünün en m ahzun varlığıd ır. Sırttan indirm e ile sütten kesme aynı anda yad a 6 ay ara ile başlar. Bu araştırm anın yapıld ığı dönem de sekiz çocuk 18-24 aylık süre içinde hem sırttan indirilm iş hemde sütten kesilmişlerdi. Bu kesilmenin çocuktan gelen tepkileri bağırm a, çağırm a, annesine taş atm a ve devam lı sızlanm adır. Som urtganlık, inad ve zorbaca davranışlar kısa süreli olur. Bu tür davranışlarının okşanm a ve hoş görüyle karşılandığı dönem den farklı olarak çocuk bu yeni dönemde azarlandığım hatta cezalandırıldığını görür. Susması için annesinin bağırdığını büyüklerinin ise hiç rah at olm ayan bir şekilde kendisini çekip sürüklediklerini görür. Bunada uym azsa cezalandırılır. Ü stelik gelen yeni kardeşin ilginin m erkezi olduğunu, annesinin göğüs ve sırtında yerini aldığını görür. Y erin e göre desteklenir yad a itilir. Ü ç ay kadar b ir süre ile çocuğun göz yaşları bebekliğinin en m utsuz dö­ nem inin belirtileridir. A ile üstündeki etkisinin devam ı için ani kızgınlıklar geçirir. H er gördüğünü ister. D ikkatini özellikle annesinin göğüs ve sırtında toplar. Bağırır, çağırır buda olm azsa yere oturur ve kım ıldam az, bu noktada kendisiyle kimse ilgilenm ezse ağlayıp, sız­ lam alar artar. E ğer karşılığında kendisine bağırıp, sırtlarını çevirir

(14)

70 ZAFER İLBARS

yürüyü p giderlerse kısa zam anda çocuk yerden kalkarak bakıcısının peşinden koşar. Böylece çocuğun direnişi kırılmış olur. Kendisini hoş gören çocuksu davranışlarını azarlam ayan tek kişi beraber yattığı büyükannesidir. A ile yapısı çocuğun beklediği şeylerden yoksun bırakıl­ masındaki sertliği belirleyen en önem li özelliklerden biridir. B üyük­ annesi veya büyükkardeşleri olan bir çocuk daha hoşgörülü karşı­ lanır.

Ö teyan d an çekirdek ailenin ilk çocuğu bütün bunlardan yoksun­ dur. D aha büyük kardeşleri olan bir çocuğunsa bu geçiş dönemi zor olm akla beraber daha az yaln ızlık çeker. A ilede büyükanne veya benzeri yaşlar varsa bebek ihtim am ı 4 -5 yaşm a kadar sürebilir. Geniş ailelerde annelerin önem li yakınm alarından biri de yaşlıların çocukları şımarttıkları ve çocuğun disiplin altına girmesini güçleştirdikleridir. Annesi tarafından azarlan an çocuğun babannesine koştuğu çok görülm üştür. Çocuğu kucağına alan ve davranışlarından dolayı an­ nesini azarlayan büyükanne çocuğu yatıştırır. Çocuk, kısa sürede kendisiyle ilgilenen olm asa bile büyükanne ve büyükbabanın kendi­ siyle ilgileneceğini anlar. Büyükanneler b a za n kendi torunlarından başka çocuklarıda korur ve şım artırlar. Z o r bir işi yap an çocuğun, becerem ediğinde annesinin güldüğünü, yaşlı kadının anneyi azarla­ masını somut olarak görm ekteyiz.

G enellikle denilebilirki geniş ailelerde bir büyükannenin varlığı bağım lılık dönem inin uzam asına yol açar. Bağımsızlık ve sorum­ suzluğu desteklemezler. B üyükbaba ile torun arasındaki ilişki daha kısıtlıdır. Bazı büyükbabaların torunlarını taşıdıkları görülse bile bu sık raslanan bir durum değildir. B üyükbabalar, büyükanneler kadar çocukları şım artm azlar. Ç ocu klar büyükbaba ile oynasa bile özel­ likle ona karşı saygısızlık etm em eyi öğrenirler. A ile büyükleri kız çocuktan çok erkek çocukla ilgilenirler. Bu nedenle ister kız ister erkek olsun çocuklar büyükbabadan çok büyükanneden istekte bulunurlar. Ç ocu ğun bağım sızlığa alıştırılması konusunda annelerin tutum ları çoğu kere tutarlı değildir. Sütten kesme dönem inde anneler çocuk için üzülür ve çoğu kere doğum a kadar onları yanında tutarlar. A yn ı şekilde iki yaşındaki çocukların, bebek bakım ında büyük kardeşlerini taklit etm eleri desteklenir. Örnekse, küçüğün sırtına bir oyuncak bebek bağlanır. Büyüklerde bu kadar iyi bakıcı olduğu için küçüğü

(15)

tebrik ederler. Böylece sorum luları ve koruyucuları taklit ettiği için övgüler yaşantısının bir parçası halini alır.

Y en i doğm uş çocuğa karşı husumet ve saldırgan davranışların görülm eyişi, hele göğüsten ve sırttan indirildikten sonra da görül­ memesi büyük ölçüde bu rol eğitim inin sonucudur. Araştırıcı, yeni doğmuş bebeğe karşı husumet gösterilen hiç b ir durum saptanam a­ mıştır. Sald ırgan davranışlar anneye yada yerinden olmuş çocuğu yatıştırm aya veya kızdırm aya çalışanlara karşıdır.

Büyükannenin anneye karşı takındığı sert tavırlar da şu şekilde davranışları etkiler. Büyük kardeşlerin desteği ve hoşgörüsü sırttan ve göğüsten inm enin çocukta yarattığı darbenin etkisini hafifletir. Bu yüzden bazı bebeklerin yeni doğmuş kardeşlerine karşı aynı koru­ yucu tutum u takınm aları sık rastlanan durum lardır. A n cak büyük­ annenin veya kardeşlerin devam lı ilgisinin ve kendisi de b ü yü k kardeş durum una gelmiş olm asıyla saldırgan niyetleri bütünüyle ortadan kaldırdığını düşünmek de yanlış olabilir. Ö zenm enin ortadan kalk­ m adığı açıktır. Ö zetlem ek gerekirse, T ain a bebekleri için bu girilen dönem mutsuz b ir dönemdir. Bebekliğin nim et ve zevklerinden yok­ sun kalınm aktadır. Israrlı ve istekçi davranışlar cezalandırılm akta ve bebeklikten edindiği m ütehakkim davranışlar yaln ızca babanne ile sınırlanmaktadır. Bağım sızlığını babaannesinden kardeşlerine ak­

tarır. Bu ise, fırtınalı itiraz günlerinden sonraya rastlar.

Ç O C U K L A R D A N İ T E L İ K E Ğ İ T İ M İ :

Ç ocuklarda nitelik eğitim i için karmaşık bir sistem yoktur. Bu konuda çocuklar açısından gözlem ve taklide dayan ır. Sistemli bir eğitim söz konusu değildir. Ç ocu ğun ailesine, çocuklara pirinç eki­ mini y a da tarlalarda yardım ı nasıl öğretiyorsunuz diye sorulduğunda herkes şaşırmış, genellikle alınan cevaplar biz öğretm iyoruz, kendileri öğreniyorlar olmuştur. Ç ocuklar gözlem ve deneyle öğrenirler. H azır bulunan çocuklar büyüklerin konuşm alarına kulak m isafiri olarak ve büyüklerden görerek öğrenirler. Büyüklerin alışkanlıklarım edin­ m eleri için çocuklara özel bir çab a h arcanm adığı halde, çocukların öğrenm eye daha hazır yaşta olm adıkları zam an bile, tarlalara, top­ lantılara ve partilere götürülürler. Ç ocuklar tarlalarda sebze sıraları arasında oynarlar. Y aşlılar biraz dinlenip çay içm ek için oturdukları

(16)

72 ZAFER İLBARS

sırada, çapaları alan çocuklar büyükleri taklid etm eye çalışırlar. Pirinç ekilirken çocukların bir kısmı su bentleri üzerinde oturarak ayaklarını suya sarkıtır ve büyüklerin çalışm alarını izlerler. Biraz sonra büyüklerden gördükleri şekilde çam ura girerek çıplak ayakla­ rını basıp kaldırm aya başlarlar. H asat mevsiminde çocuklar hasır şilteleri tarlalara götürerek annelerinin yanında olması gereken b e­ beklere de bakarlar.

Bebekler uyurken daha büyük çocuklar çalışılan yerin yanında dolaşarak yardım etm ek isterler. K endilerin e hasat m akinasına gö­ türm ek için bir demet pirinç verildiğinde çok m utlu olurlar. Ç ocuklar sekiz yaşm a geldikleri zam an, kesip bağlam a konusunda bir hayli şey öğrenmiştir.

H asattan sonra köyün etrafında pirincin ayıklandıktan sonraki kalıntıları çok m iktarda bulunur. Bu sam anın iyileri ip yapm akta kullanılır. Y ağm urlu günlerde 8-9 yaşındaki çocuklar oturup b akar­ ken erkekler pirinç sam anını vurarak ip haline getirirler. Bir kaç gün sonra büyük çocuklar arasında ip oyunu başlar. 4-5 yaşındaki çocuklar büyük çocuklardan gördüklerini tekrarlarlarsa da büyük ip haline getirem ezler. Bu başarısızlıktan ağlayan çocuklar büyükleri sam an­ ları burup nasıl ip haline getirdiklerini öğretirler. Ç ocu k gene başa­ rısızdır. G ene ağlam aya başlayınca, ağabeyi kendi ipini ona verir. Ç ocuk da ipini h avad a çevirerek oyun alanına koşar. K ü çü k çocuklar d ağlara götürülm ediği halde öğleden sonraları köyde oturarak b ü yük­ lerin tahta işleri yapm alarını izlerler. Y ak a ca k odun kesip taşım ak konusunda yıllarca yalvardıktan sonra, erkeklere 10-12 yaşındayken d ağa gitm elerine izin verirler. D ağd a çalışm a için yaşları gençken kesici aletleri ku llan m aya çalışırlar. Bu aletler çocukların yan ların a bırakıldığı için deneyle öğrenm e olanakları sınırsızdır. Çocukların deneylerini engelleyen tek şey aletlerin ağır oluşudur. D iğer küçük çocuklar çapa ve çatalları alarak bunları bahçede yad a dom uz ahırında kullanm ağa çalışırlar. 6 yaşındaki çocuklar orak ve bıçak kullanm akta bir h ayli usta olm uşlardır. Ö ğren m e ve deneyin işaretleri sarılı p ar­ m aklar ve sayısız küçük yaralardır. A rad a sırada 9 yada 10 yaşındaki çocuğa orağı şöyle tutarsan canın acım az diye bir büyük öğütte bulunabilir. A n ca k öğrenim in çoğu çocuğun kendisince yapılır. K ü çü k kız çocukları da annelerini ev işleri görürken yahut yem ek p i­ şirirken izlerler. Soru sorarak ve gözliyerek ateşin nasıl yakılacağını,

(17)

nasıl söndürülüceğini, pirincin nasıl pişirileceğini usta bir şekilde öğ­ renirler. A nneleri ile birlikte çam aşıra otururlar ve kısa sürede elbise parçaların ın sabunlanm ası, oğulm ası ve durulanm asını anneleri kadar usta olmasa bile öğrenirler.

T A K L İ D E D A Y A N A N O Y U N L A R :

Çocukların, büyüklerin yaşantısından algıladıkları genellikle oyunlar şeklinde tekrarlanır. Bir kız çocuk evin bütün işlerini kendisi yapacak hale gelm eden b ile bir çok şeyleri oyun şeklinde öğrenerek tatm in olur. 4 yaşından 10 yaşm a kadar olan çocukların hergün oynadıkları oyunların başında evcilik gelir. D eniz kenarı, bahçe, boş arsalar yad a boş evler bu oyunun oynandıkları yerlerdir. K ız çocukları b urada anne rolündedirler. Erkek çocuklar ise bu oyunlara çok sey­ rek katılırlar. Çünkü erkeklerin evin gün lük işlerinde rolü çok azdır. Bu arad a oynanan bir oyunda çarşıda alışveriştir. B ütün anneler b urada toplan arak işleri görür gibi oynarlar. Bu arada m utfaklarda pirinç yerine toprak, şehriye yerine ot kökleri, yeşillik yerine ağaç yap raklan ve kırm ızı renk yerine de Hibiskus kullanılarak yem ekler hazırlanır. Sebze mevsimi sırasında atılmış havuç, lahana ve turplar yem ek tabaklarını süsler. M id ye kabukları Ve tahta parçaları tabak ve yem ek çubukları yerine geçer. O yu n ların eve yakın yerlerde devam ettiği sıralarda 8 yaşındaki çocuklardan biri m utfak bıçağın ı alarak sebzeleri parçalayabilir. E ğer şansı varsa ocağjn bulun duğu ve ocağın üstünde de eski kap kaçakların asılı bulunduğu boş b ir evde de oynana­ bilir. A nne rolünü oynıyan, çocukları çarşıya tuz ve pirinç alm aya yollarken sırtındaki bebeği yatıştırm aya çalışır. N ihayet bu oyunun sonunda yemek hazırdır. Babanın dışındaki bütün kimseler sofraya otururlar ve anne yem eği dağıtır. Dışarıda o sırada karşıklık olur. A a' bakm erkek çocuklar ne yaptı diye kızlardan biri bağırır. Erkek çocuklar biz hırsızız sizi soym aya geldik diyerek bazı kumaş p arça­ larını alarak kaçarlar. Y em ek bittikten sonra anne bulaşıkları yı­ karken dışarıdan günaydın diyen birisini duyar. D ışarıya çıktığında 5 yaşındaki bir erkek çocuğunu görür. Ç o cu k bugün bir şey istiyor- m usunuz diye sorar. A nne çim enlerin arasını eşeliyerek bu satıcıya biraz para verir. V e satıcı ondan sonra yandaki eve gider. Bulaşık­ ların temizlenmesi bittikten ve yeni yem eğin hazırlıkları başladıktan sonra anne elinde bir demet çiçek çocuklarının eve dönmesini bekler.

(18)

71 ZAFER İLBARS

A y takvim inin 15. günü olduğu için bu çiçekleri küçük boş bir şişeye koyar. Şişenin yan ın a adakları koyar sonrada çıkarak dükkâna ^ider. Alışverişten sonra, izleyen yem eğin h azırlıkları başlar Biraz sonra a f edersiniz diye bir ses duyulur. Evsahibi giderek m isafiri karşılar ve büyüklerin yaşantısının etiketi burada büyük bir incelikle tekrarla­ nır. B üyük kız tarafından çay getirilir ve konuşm a devam eder. Bit­ tikten sonra dizleri üzerinde duran ev sahibesi m isafirini uğurlar.

10 yaşına kadar annelerini taklit etm ekten sıkılm ayan kız çocuklarının oyunları devam eder. A n cak bu yaştan sonra kendilerine b elirli bir değişiklik verme gereksinimini duyarlar. Bu oyun durum ları çoğu zam an yararlı V e değerli bir öğrenim deneyim i o lm a k ta d ır Eve ekonomik katkı yapm ak yolunda önem li bi" başlangıcın, bu oyunla*' olduğu söylenebilir. D eniz kenarına yosun toplam ağa gidilirken küçük çocukta beraber gelir. T o p lam a işine yardım eder. Bu, kendisi için hem eğlence hemde öğrenm edir. D eğişik yosun türlerini ayırt ede- edem iyen çocuk aynı sepete değişik yosun türlerini atar. Büyük ço­ cuklar istenmeyen türden yosunları ayıklıyarak atarlar. K ü çü ğü n topladığı yosunların bir çoğu atıldığı için çocuk gözleyerek ve taklit ederek istenen yosunların hangisi olduğunu öğrenir. Bu öğrenm e sırasında büyük çocukların şunu topla diye talim at verdikleri görül­ mez. T a rla la ra yap ılan bir gezi sırasında 10 yaşındaki bir çocuk aynı zam anda öğretici olan bir oyun geliştirm iştir. 3 ve 4 yaşındaki kuzeni ile tavuklara yedirilecek yem arayan çocuklar bir süre giderler. Y o l­ lara dikkatle bakarlar. O tları görünce durup küçüklere seslenirler. Bunun üzerine 2 çocuk koşarak alanı dikkatle tararlar, otu sökerler ve bunu büyük kuzenine götürürlerdi. Ç ocu ğa, son derece az kısıt­ lam anın konması öğrenm enin önem li tem ellerinden birini oluştur­ m aktadır. K atılm ak suretiyle çocuklar her gün köyde ne olduğunu yakından izlem ek olanağını bulurlar.

Ç O C U Ğ U N S O S Y A L L E Ş T İ R İ L M E A R A Ç L A R I :

Ç ocuğu sosyalleştirmede en önem li rol genellikle annelerce oynanır. Babaanne ile büyük kardeşler önem sırasına göre onu iz­ lerler. Ç ocuk açısından kendisi ile en yakın ilişkiyi bebeklik boyunca annesi sürdürür. Büyükannenin bu ilk dönemdeki rolü ne kadar ağır olursa olsun ve annenin rolü giderek ne kad ar azalırsa azalsın bu durum sürer. Çocukların destek için döndükleri kişi annedir. V e

(19)

T a in a ’da çocuğun yetiştirilm e sorum luluğu anneye verilir. Çocuk bakım ında kardeşler önem li rol oynam akla birlikte çocuğun d avra­ nışlarında m eydana gelebilecek sapm a annenin sorum luluğu altında­ dır. Annenin çocuk üstündeki nihai sorum luluğu gününü çocuklardan uzak bulunm akla geçirm esiyle azalm az. A n n eler genellikle başka çocuklara çocuklarının nerede olduğunu sorarlar. N asıl tarlada ça ­ lışan anneler belirli bir çocuğu nerede bulabileceklerini biliyorlarsa aynı şekilde anneler de çocuklarının en çok nerede oynam aktan hoş- hoşlandıklarını bilm ektedirler. A nneler nerede olduğunu gözleyerek m eraklarını çözüm lerler.

A nne ile çocuk arasındaki ilişkiler çocukluk süresince yakın ve sıcaktır. A n n e sabırsız, kızgın, cezalandırıcı ve azarlayıcı olabilir. Fakat çocuk açısından herşeye karşın ailenin m erkezidir. Bir büyük­ annenin olması talihine kavuşan ailelerde, ona bir şey gerektiğinde baş vurulacak kişi gözüyle bakılır. A n cak şurası da ilginçtir ki çocuk okula gitm eye başladıktan sonra çocuklarla büyükanneler arasındaki ilişkilerde belirgin değişmeler m eydana gelir. Bağım sızlığım vu rgu­ lam ak istercesine 6 yaşındaki çocuk büyükannesi ile acımasız alay etm eye başlar.

Büyükannenin önerileri karşısında çocuk duym amış gib i yapar yad a kaçar arkasından bağırılınca gülm eye devam eder. A m a hiçbir zam an koşabileceği kadar da hızb koşmaz. Büyükannesinin kendisini yakalam asına adeta destek olur ve sonra ikisi birlikte gülm eğe baş­ larlar. A slında babaannnenin isteklerine çocukların uym adıkları zam an ender raslanan durum lardır. 8 ve 9 yaşlarında 2 kız çocuğuyla 23 yaşındaki bir genç kızın tarlada çalışanlarca kendilerine verilen yiyeceklerin bir kısmını babaannelerine verm ek için sakladıkları görülmüştür. Erkek çocukların durum u bu açıdan farklıdır. B aba­ anneleri ile aralarında sıcak b a ğlar bulunm akla birlikte hoşgörünün sınırları belirgin şekilde daralm ıştır. A n cak okul dönemine geldikleri yaşlarda bile iş görürler, araç taşırlar ve küçüklerin bakım ında büyük­ lere yardım cı olurlar. T oplum kurallarına göre çocuk yetiştirilmesi kadın işi olduğu için, erkeklerin çocuk bakım ı konusunda görevleri sınırlı ve kararlar alınacağı zam an ön plana çıkan niteliktedir. Erkek ço­ cukların bu durum a ilişkin olarak istisna bazı durum larda babanın erkek çocuklarla ilgili disiplin konusunda son söz hakkını elinde bu­ lundurm asıdır. Bazı anneler için çocuğu korkutm ada kullanılan en

(20)

76 ZAFER İLBARS

etkili önlem babaya şikâyet tehdididir. O ku l öncesi çocukların yaşa­ m ında babanın rolü o kadar belirgin değildir. Babanın yu va çocuk­ larım hoşgörü ile karşıladıklarını ve hatta konuklukta kucakladıkları görülür. Ç ocukta sıkılma ve yorgunluk belirtileri görüldüğünde ço­ cuğun kardeşlerinden biri yad a annesi çağırılır.

Y u v a çocukları büyük isteklerini genellikle babaya yöneltirler. Ö zellikle çekirdek ailelerde bu durum görülür. A n cak baba, bu is­ tekleri anneye havale eder. Böylesine problem atik durum larda nasıl davran ılacağı konusunda görüş ayrılıkları belirdiğinde anne babaya uyar. Bu ender raslanan bir durum dur. Çünkü çocukla ilgili konu­ lard a kadınların daha iyi bildiği görüşü erkeklerce benimsenmiştir. Resm i olm ayan görüşm eler sırasında 24 babadan yalnızca biri anne­ lerin kız, babaların da erkek çocuklarına bakm ası gerektiğini savun­ muştur. O ku l çocuklarının b abad an duydukları korku daha fazladır. B ir anneye göre, b aba evdeyse okuldan dönen çocuklar derhal k i­ taplarını yerine koyarlar, bahçeyi tem izlerler, derslerini çalışırlar ondan sonra küçük kardeşleriyle birlikte oyun a giderler. Y o k baba evde değilse, kitaplarını taraçaya atarlar, evi ve bahçeyi olduğu gibi bırakıp oynam aya kaçarlar. Şurası da dikkati çeken bir noktadır ki ailenin zam anını evde en az geçiren üyesi babadır. D ağlard a çalışan b abalar kahvaltıdan sonra yola çıkarlar. G ün battıktan sonra dönerler. Ö ğleleri eve dönen b ab a, o sırada oynayan yad a okulda olan çocuk­ larını görem ez. H aftalık tatil günleri olm adığı için çocuklar babalarını gece yad a bayram tatillerinde görürler. A n cak o zam anda bile babalar gezm ekte yad a komşularını ağırlam akta olduklarından bu sıralarda da görüşme olanakları sınırlıdır. Bu nedenle çocukla baba arasındaki ilişki büyük ölçüde raslantıya dayan ır. A n n e ve büyükanneden sonra çocuk yetiştirm ede büyük kardeşlerin rolü büyüktür. A n cak evlenmemiş bir teyze yad a amca aile ile birlikte oturuyorsa o da çocukların yetiş­ tirilmesine bakar. 5 ile 12 yaş arasındaki çocuklar küçüklerin bakım ı ile görevlidirler. D aha büyükleri daha az oranda bu işleri görürler. Bunun nedeni açıktır. Şöyle ki orta okulda devam etmek veya d ağlarda yah u tta tarlalarda ekonomik uğraşlarda bulunm ak durum unda olan­ lara ek sorum luluklar yüklem ek yerine, bu görevleri olm ayanlara çocuk bakım ının yüklenm esi yeğlenir. Y etişkinler tablada çalışırlar­ ken küçük çocuk daha büyük kişilerin sırtında gezinir.

(21)

G erek erkek gerekse kız çocuklar küçük kardeşlerine bakm akla görevlidirler. A m a erkek çocuklar kız kardeşleriyle anlaşarak bu görevden kaçm anın yollarını genellikle bulurlar. Bu nedenle küçükle birlikte yalnız kız çocuklar görünür. A n cak, ailede kız çocuk yoksa bu görevi erkek çocuk yap ar. G enellem e yapılırsa, erkek çocuklarda kız çocuklar kadar güvenilir bakıcılardır. Sırtta dolaşan b ir çocuk genellikle bakıcısının anne yad a büyükanneye oranla daha az hoş­ görülü davranış kurallarını u ygulam akta daha ciddi olduğunu öğrenir­ ler. K ü çü k bakıcılar korunm a önlem lerini sıkı tutm ak ve itaat konu­ sunda kesin davranm ak ısrarını kendilerinin cezalandırılm ası korku­ suyla vurgularlar. K ız çocuklarına oranla erkek çocukların daha az hoşgörülü oldukları saptanm ıştır. Buna karşın erkek olsun kız olsun bakıcının inancı, çocuğa karşı hoşgörülü bir davranışın aslında m eziyet olduğu ve hoşgörüsüz davranışın daha büyüklerce cezalandırılaca­ ğıdır. K ü çü k çocuk büyükleri ile birkaç saat yaln ız bırakılsa dahi, gerektiğinde annenin yad a büyükannenin nerede bulunacağını bakıcı bilir. Beşiğin salanması ile çocuğun uyum adığın ı ve rahatsız olduğunu ağlayarak duyurm ası üzerine yeteneklerinin sınırına geldiğini anlar. Erkek çocuğun ayrıcalıklı tutulm ası küçük çocuk bakıcılarınca da yinelendiğini görüyoruz. Ö yleki küçük bakıcı, kız çocuğuna oranla erkek çocuğa karşı daha hoşgörülüdür.

Referanslar

Benzer Belgeler

and Anderson, P.R., The Auxiliary Equation Associated with the Plastic Numbers, Notes on Number Theory and Discrete Mathematics 12(1)

Consequently, given that linear integral operators have become important tools in many areas, including the theory of Fourier series and Fourier integrals, ap- proximation theory

0PWD] 6R\VDO LOHUOH\HQ \ÕOODUGD GD ONH PHVHOHOHULQH \|QHOLN EHQ]HU \DNODúÕPODUÕQÕ0LOOL\HW+UUL\HW&XPKXUL\HWJLELJD]HWHOHUGHGLOHJHWLUVHGH NXOODQGÕ÷Õ

Bu araştırma sonuçlarına göre, öğrencilerin baskın öğrenme stilleri kayıtlı olunan programa göre değişiklik gösterse bile yerleştiren, özümseyen, değiştiren

Nach der stkidigen Rechtsprechung des EuGH ist ein typisches Charakteristikum der verdeckten Diskriminierung die Anknüpfung differenzierender MaBnahmen an ein anderes,

Araştırmada, işitme engelli çocukların toplam yaşam kalitesi puanları sağlıklı gruba göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük (Grup 1=68.5, Grup 2=

S.recognita Uçucu Yağı... ve Salvia

the expected contributions from different production modes to the total signal yield (“Other” represents the sum of tH, VBF, and bb H contributions), the HWHM of the signal peak,