• Sonuç bulunamadı

Septik ve Kritik Hastalarda Nutrisyonel Destek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Septik ve Kritik Hastalarda Nutrisyonel Destek"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji

Septik ve Kritik

Hastalarda Nutrisyonel

Destek

Haldun SELÇUK, Hakan ÜNAL

Baflkent Üniversitesi T›p Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dal›, Ankara

Güncel Gastroenteroloji

T

ravma, stres ve kritik hastalıùa metabolik ce-vap ve bunun nutrisyonel destekle hafifletil-mesi gerek hastanın ihtiyaçlarının diùer hasta gruplarından farklı oluüu ve gerekse gastrointesti-nal sistemdeki deùiüiklikler baüta olmak üzere bes-lenmenin etkilenmesi nedeniyle diùer hasta grup-larından farklar göstermektedir. Yoùun bakım has-talarının önemli kısmı 65 yaü üstü ve %43’ü malnut-risyonu olan hastalardır (). Deùiümiü vücut ihti-yaçları ve deùiümiü enerji türü tercihleri vücut sa-vunma ve iyileüme süreçleri için bilinmesi gereken parametrelerdir (2). Yoùun bakım ünitesindeki ya-nık, nörotravma ve sepsis nedeni ile yatan veya majör cerrahi operasyon geçiren hastalar tipik hi-permetabolik hasta grubunu oluütururlar. Bu has-talarda belirtilen stres faktörleri nedeni ile besin ve enerji ihtiyacı artmıütır. Bu hastalar nutrisyonel uy-gulamalardan fayda görüyor ise de, yaralanma-ya stres cevabının karmaüıklıùı ve besinlerin meta-bolizmasının farklılaüması nutrisyonel bakım plan ve uygulamalarda da faklılıklar ortaya çıkarır (3). Vücudun bir stres durumuna cevabı hayatta kal-mak için gerekli fakat, kas ve muhtemel cilt prote-in kaybı pahasınadır. Bu cevap ancak enfeksiyon, inflamasyon, ısı kaybı gibi durumları düzeltilerek azaltılabilir. Nutrisyonel destek negatif enerji ve protein balansını, kas protein kaybını tümüyle ol-mamak kaydıyla karüılamayı hedefler. Kas prote-inleri de nutrisyonla, iyileüme döneminde karüılan-maya baülanır (4).

NUTR‹SYONDA AMAÇ

Nutrisyonel destek primer tedavi deùil, primer te-daviye destek olarak görülmelidir. Kritik hastanın tüm ihtiyaçları deùilse de önemli beslenme bile-üenleri nutrisyon desteùi ile saùlanır. Bunda amaç: • Açlıktan sakınarak, kas kaybı, negatif enerji ve protein balansının en aza indirilmesi,

• Özelikle karaciùer, immun sistem, iskelet ve solu-num kasları olmak üzere doku fonksiyonlarının ko-runması,

• Yoùun bakım sonrası periyottaki iyileüme süreci-ne yadımcı olacak etkiler elde etme,

• Yeni bulgular desteklediùi sürece, metabolik de-ùiüiklikleri ve fonksiyonları deùiütirmek üzere özel ürünler kullanmak (4).

Yetersiz nutrisyon durumunda kas yorgunluùu, im-mün yetmezlik ve visseral proteinlerde azalma gö-rülürken, erken nutrisyona baülanması konusunda dikkatli olunması gerekir. Bugün literatür erken pa-renteral nutrisyonun klinik sonuçları iyileütirmediùi görüüünü desteklemektedir. Ancak ciddi malnüt-risyonu olan hastalar bu gruba girmez. Bu hastala-ra ameliyattan en az yedi gün önce nutrisyon des-teùi verilmelidir. Hasta takip sonuçlarına bakıldı-ùında, erken enteral nutrisyonun parenteral nutris-yona göre daha iyi olabileceùi söylenmiü, ancak çalıümalar ile tam olarak doùrulanamamıütır. Yük-sek doz parenteral glutamin, cerrahi hastalarında infeksiyöz komplikasyonları azaltıp, hastanede

(2)

ka-lıü süresini kısaltabilir. Ancak bu hastalarda önem-li bir mortaönem-lite azalması gözlenmemiütir. úmmun sis-temi destekleyecek formüllerden oluüan beslenme solüsyonları genel cerrahi hastalarında umut veri-cidir. Ancak bu fikir birliùi olan bir konu olmayıp, bazı çalıümalar bunun zararlı olabileceùini iddia etmektedir (5).

NUTR‹SYON YOLU

Enerji substratları enteral (nazogastrik, nazojejunal, gastrostomi, jejunostomi) ve parenteral (periferal veya santral ven) yolla verilebilir. Enteral yol, in-testinal absorbsiyon, immun ve bariyer fonksiyon-larının devamı ve daha düüük maliyetli olması se-bebiyle tercih edilir. Pek çok çalıüma enteral yolla beslenme tercih edildiùinde sonuçların daha iyi ol-duùu yönünde bulgulara iüaret etmektedir. Son dönemdeki çalıümalar ayrıca erken enteral nutris-yona baülamanın, yoùun bakımda kalıü süresini kısalttıùını ve sonuçları düzelttiùini göstermektedir. Bu pozitif etkiler özelikle üiddetli hastalıùı olmayan ve gastrointestinal disfonksiyon nedeniyle uzun sü-reli parenteral nutrisyon desteùine ihtiyaç göster-meyen hastalarda açık üekilde gözükmektedir. Multi organ yetmezlikli hastada bu fark açıkça gösterilememiütir.

Normal gastrointestinal motilite barsak içi mikroor-ganizmaların dengesi için kritik bir rol oynar. Gast-rointestinal motilitenin bozulması bakteriel aüırı ço-ùalmaya ve bununla ilgili bakteriel translokasyon, aspirasyon pnömonisi ve sepsis gibi komplikas-yonların geliümesine neden olur. Kritik hastalık sü-recindeki deney hayvanlarında primer gastroin-testinal bozukluklara veya metabolik bozukluklara sekonder gastroparezi geliüebilir ve bu da gastroin-testinal sistem fonksiyonlarını etkiler. Yoùun bakım ünitelerinde gecikmiü gastrik boüalması olan has-talarda enteral nutrisyon komplikasyonları ve bu-na baùlı katabolik durum ortaya çıkar. Bunu has-tanın kalorik rezervinde azalma, yara iyileümesin-de gecikme, immun fonksiyonlarda bozulma, mor-talitenin ve morbiditenin artıüı izler. Yoùun bakım hastalarında prokinetik ilaçların kullanımı, güven-li ve etkigüven-li olup gastrik atonisi olan hastalarda orta-ya çıkabilecek nutrisyonel problemler ve kompli-kasyonların azalmasına ve iyileümenin hızlanma-sına neden olur. Prokinetik tedavi için kullanımda olan ilaçların gastrointestinal sistemdeki reseptör-lerinin nöromuskuler kavüaktaki etkilerinin anlaüıl-ması klinisyenlerin optimal tedaviyi seçmelerinde yardımcı olur (6).

Enteral beslenme, genel olarak pozitif etkileri ne-deniyle tavsiye edilen yol olmakla birlikte tümüy-le probtümüy-lemsiz de deùildir. Özellikle enteral yolla beslenme tercih edilmiü kritik hastalarda tüm ener-ji ve protein ihtiyacının enteral yolla karüılanması mümkün olmayabilir. Dahası kritik hastada, splanknik kan akımında oluüan yeni denge nede-niyle, enteral nutrisyon uygulandıùı baùırsaùın proksimal kesimindeki kan akımını artırırken, distal kısımda kan akımı azalarak hipoksi, yetersiz motili-te ve inmotili-testinal mukozada hasar geliüir. Bu duruma ayrıca artmıü reflü ve aspirasyon sıklıùı da eülik eder. Aspirasyon riski hemüirelik hizmeti ile hasta 45º yarı-oturur pozisyonda tutularak en aza indiri-lir.

Son zamanlarda yapılan çalıümalar yoùun bakım hastalarında tek baüına enteral nutrisyonun total nutrisyonel ihtiyacı karüılayamadıùını göstermiütir. Erken dönemde yüksek doz enteral nutrisyon veril-mesi komplikasyonlar açısından yüksek risk taüır. Yoùun bakım hastalarındaki biyolojik denge ve yaüam siyah veya beyaz deùildir. Hastalarda risyonel denge hassas bir üekilde saùlanmalı, nut-risyonel dengeyi aüırı veya az verilen nutnut-risyonel destek ile bozmaktan kaçınılmalıdır. Bunun için gerekiyorsa enteral ve parenteral nutrisyon aynı anda belirlenen oranlarda verilmelidir (7).

Uzamıü gastrointestinal disfonksiyonu olanlarda, enteral fonksiyonlar normale dönene dek parente-ral yol kullanılabilir. Beslenmenin içeriùi, en az beslenme yolu kadar önemlidir. Glutamin gibi substratların katılması ile yararın artmakta olduùu iddia edilmektedir (4).

Son onbeü yılda yoùun bakım hastalarında nutris-yon için intravenöz verilen parenteral destek yeri-ne nazogastrik veya jejunal tüpler ile verilen ente-ral destek önerilmeye baülanmıütır.

Parenteral nutrisyondan enteral nutrisyona yöneli-üin hiç üüphe yok ki haklı nedenleri vardı. Öncele-ri tamamen normal gastrointestinal sistem fonksi-yonları bulunan hastalara dahi parenteral nutris-yon verilirdi. Yıllar öncesinde cerrahi branülar nut-risyonel durumu iyi olan hastalara nurtisyonel des-tek verilmesinin gerekli olmadıùı görüüünü savu-nurlardı. Bu yanlıü kullanımı miras olarak alan son-raki nesiller yaygın olarak kullandıkları parenteral nutrisyonun cerrahi hastalarında komplikasyonla-rı arttırdıùını görmüülerdir ve yoùun bakım hasta-larında parenteral nutrisyon zararlı ve riskli olarak görülmeye baülanmıütır. Bu dönemde meta analizler zayıf verilere raùmen yoùun bakım

(3)

hastalarında artmıü mortaliteye neden olduùunu desteklerüekilde yayınlanmıütır (8).

Hemen tüm yoùun bakım hastalarında nazogast-rik beslenme tercih edilmektedir. Metaklopramide veya eritromsinin prokinetik ajan olarak tüm yo-ùun bakım hastalarında mı, yoksa gastrointestinal sistem intoleransı olan hastalarda mı verilmesi ge-rektiùi halen cevap bekleyen bir sorudur.

Yoùun bakımdaki tüm hastaların jejunal beslen-mesi önerilmemektedir. Bunun nedeni daha yara-lı olmamasına raùmen daha pahalı olmasıdır (9). Ancak yinede nazogastrik beslenmeye gastroin-testinal intolerans geliüen hastalarda jejunal bes-lenme tüpü ile besbes-lenmenin saùlanması önemli bir alternatiftir.

ENERJ‹ ‹HT‹YACININ KARfiILANMASI

Geçmiüte nutrisyonel destek ile kritik hastada kata-bolizmanın geri çevrilmesi ve pozitif nitrojen balan-sının indüklenmesi amaçlanırdı. Bu nedenle de sepsisli ve kritik hastada nutrisyon önerileri yüksek metabolik hız ve yüksek protein katabolizması dü-üünülerek ayarlanırdı. Kritik hastada 4000 kcal,  kg glukoz önerisi mümkündü. Oysa ki indirekt ka-lorimetri ve döteryum kullanımı ile enerji harcanı-mı hesaplandıùında, enerji ihtiyacının zannedilen-den çok düüük olduùu anlaüıldı. Kritik hasta ve stres altındaki eriükinde günlük enerji harcaması nadiren kilograma 30-35 kcal’yi geçer. Komplike olmayan cerrahi giriüimler sonrası enerji ihtiyacı .0-.5 x BMR (bazal metabolik hız) iken, komplike cerrahi giriüimler sonrasında enerji ihtiyacı .25-.4 x BMR’e çıkmaktadır. Yoùun bakım hasta grubu heterojen olduùu için nutrisyonel ihtiyaçların opti-mize edilmesi zordur. Genellikle ulaüılmaya çalıüı-lan hedef kalori 5.6 kJ (25 kcal)/kg/gündür. Ancak sepsis ve travmada, özellikle de akut dönemlerin-de bu ihtiyaç iki katı veya daha fazla olabilir (2). Diùer yandan fazla glukoz yüklenme CO2 üretimi-ni ve pulmoner ventilasyon ihtiyacını artırır. Göste-rilmiütir ki; ihtiyacını aüan miktarda enerji alınımı, enerji harcamasını artırmaktadır. Buna nutrisyo-nun termik etkisi (TEN) denir. Solunumsal ve kardi-yak yönden sınırda olan kritik hasta için bu önem-li bir etkidir. TEN esas olarak enerji alım hızına baù-lıdır. ûayet enerji alım hızı bazal metabolik hızın 2 katına çıkarsa TEN %30 artar. TEN ayrıca alınan substratın türüne baùlıdır. Protein ve amino asitler TEN i en çok artıran substratlardır (verilen enerjinin %20-25’i). Karbohidratlar enerji harcanımını daha az artırır (%6-8). Yaù emulsiyonlarındaki uzun

zincirli yaù asiti içeren TG’ler (LCT yaù emulsiyon-ları) TEN’i %2-3 artırır. Bu etki orta zincirli yaù asitle-ri içeren TG’lerde (MCT), LCT’ye göre biraz daha fazladır.

Sonuç olarak kritik ve septik hastada enerji ihtiya-cı nadiren günde kilogram baüına 35 kcal’nin üze-rine çıkar. Bu durum göz önüne alınarak ihtiyaç-tan fazla enerji alınımı, enerji harcamasını, venti-lasyon ihtiyacını artırır. KC yaùlanmasına, KC fonksiyon yetmezliùine kolestatik sarılıùa, mental konfüzyona neden olur (4).

Diyet tüm diùer hasta gruplarında olan bileüenler-den oluüur. Komponentleri Tablo ’de gösterilmiü-tir. Komponentler yönünden incelendiùinde glu-koz, lipid ve aminoasit-protein ve vitamin-eser ele-ment kategorileri söz konusudur.

Minimal Maksimal Tavsiyeler Doz Doz

g/kg/gün g/kg/gün

Glukoz 2 6 Gerekirse insulin Lipid emulsiyonu 0.5 .5 MCT/LCT tercih et Amino asitler .2 2.0 Özel formüller

Tablo 1. Diyet bileüenlerinin daùılımı

GLUKOZ

Glukoz insan vücudunda hemen tüm hücrelerce kullanılan genel enerji substratıdır. Stres altındaki hastada glukoz uygulaması, normal protein sente-zinin verimliliùini de düzeltir. Bununla birlikte sep-tik ve krisep-tik hastada glukoz toleransı azalmıütır. Pe-riferal doku ve yara bölgesindeki artmıü glikoliz ve KC’de artmıü glukoneogenez oluüturduùu glukoz döngüsündeki artıü, yaù dokusu ve kas dokusun-daki insulin rezistansı hiperglisemiye katkıda bulu-nur. Oluüan bu hiperglisemi de enfeksiyon riskini artırır ve klinik sonuçları olumsuz etkiler. Verilen or-ta düzeydeki glukoz ve kan üekerini normal düzey-de tutmak üzere saùlanan kontrol sonuçları olum-lu etkiler. Hiperglisemi yoùun bakım hastalarında sık karüılaüılan bir komplikasyon olup, mortalite ve morbiditeyi artırır. Stres, diyabet, obezite, ilerlemiü yaü, kortikosteroidler, sepsis, pankreatit kontrolsüz nutrisyonel destek hiperglisemiye katkıda bulunan faktörlerdir. Konvansiyonel glisemik kontrol yapı-lan yoùun bakım hastaları ile insülin ile sıkı kan üe-keri kontrolü saùlanan hastalar karüılaütırıldıùında, insülin alan grupta sonuçların daha iyi olduùu gözlenmiütir. Buna göre, yoùun bakım hastalarına

(4)

Fazla miktardaki linoleik asit lökotrienler ve pros-toglandinler gibi proinflamatuvar sentezinde artı-üa neden olabilir. Bu mediatörler immun savun-mayı baskılayabilirler ve sistemik inflamatuvar ce-vabı güçlendirebilirler. Bundan dolayı kritik hasta-daω-6 yaù asitlerinin miktarı (baüta linoleik asit) diyette sınırlanmalıdır. Bunun için prostoglandin sentez prekürsörü olmayan orta zincirli yaù açil trigliserid (MCT) eklenerek MCT/LCT lipid emulsiyo-nu hazırlanır. Fazla miktarda MCT ilaveli lipid emulsiyonlarında hızla hidrolize olarak ketogenezi-si indükleme riski vardır. Benzeri sebeple fazla MCT yüksek TEN’e baùlı artmıü metabolik gereksinime neden olur. Bu nedenle lipid emulsiyonunda mak-simum dozu dakikada kilogram baüına 0.5-0.6 mg MCT ve .0-.2 mg LCT üeklinde olmalıdır.

ω6-yaù asitlerinin miktarı, zeytin yaùı bazlı emulsi-yonlar kullanılarak azaltılabilir. Bu emulsiemulsi-yonlar esas olarak bir mono-ansature ω-9 yaù asiti olan oleik asit içerirler. Ve proinflamatuver prostoglan-din sentez prekürsörü deùildirler.

Lipid emulsiyonlarında yeni yaklaüım artmıü oran-da ω-3/ω-6 saùlayan ω-3 yaù asitlerinin (eikoza-pentanoik asit ve dokosahekzanoik asit) ilavesidir. Buω-3 yaù asitleri proinflamatuvar eikozanoidlerin üretimini inhibe eder ve proinflamatuvar sitokinle-rin üretimini azaltır. Bu kronik hastalıklarda infla-matuvar aktiviteyi ve operasyon sonrası akut stres cevabı potansiyelini azaltır ve immun cevabı güç-lendirir. Böyle yapılandırılmıü emulsiyonların klinik yararı gösterilmiütir. Mevcut veriler diyetin ω-3 ile zenginleütirmenin cerrahi sonrası travmada fayda-lı olabildiùini gösterirken, kritik hastada etkinliùi is-pat edilmemiütir (4).

AM‹NO AS‹TLER

Kritik hastada non-protein enerji alımı ayrı tutul-mak üzere, protein degredasyonu, protein sentezi-ni aüar. ûiddetli stres altındaki ve sepsisteki hasta-da, protein degredasyonundan üretilen amino asitler kısmen protein sentezinde yeniden kullanı-lırken, büyük kısmı ise irreversible degredasyonla nitrojen komponenti olan üreye metabolize edilir ve idrarla atılır. Valin, lösin ve izolösin gibi özellik-le dallı zincirli amino asitler (BCAA) kas dokusunda oksitlenirler. Glutamin lenfoid doku KC ve dalakta metabolize olur. BCAA’leri amino grubu genellikle alanini oluüturur ve piruvata transfer edilir. Piruvat dolaüıma verilir. KC tarafından tutularak glukoza dönüütürülür. Amino asitler total enerji ihtiyacı içe-risinde hesaplanmalıdır. Stres altındaki hastada uygun nutrisyonel destek ile birlikte etkili insülin

te-davisi verilmesinin yararı yoùun bakım hizmeti ve-ren ekip tarafından bilinip uygulanırsa komplikas-yonların azaltıp iyileümeyi hızlanacaùı düüünül-mektedir (0).

Direkt glukoz oksidasyonunun maksimal hızı stres altında genellikle dakikada kilogram baüına 4-5 mg’dan 3-4 mg’a (günde kilogram baüına 4-6 gram) doùru azalır. Glukoz alımının bu düzeylerin üzerinde olması lipogenez hızını artırabilir. Bu ge-nellikle yaù asitlerinin re-esterifiye olması üeklinde-dir. Bu da KC steatozuna neden olur. Dahası artmıü karbondioksit üretimi solunum problemlerine ne-den olabilir ve glukozun indüklediùi yaù sentezi, enerji harcamasını artırır.

Stres durumunda glukoz organ ve dokuların enerji ihtiyacını karüılar. Bu kullanımda daùılımı:

• Santral sinir sistemi 20-50 g glukozu (total vücut enerji harcamasının %25’i)

• Böbrek, kan hücreleri, lenfoid doku, kemik iliùi, yara dokusu ise, kalan 40 gram glukozu kullanır. Aslında bu dokuların toplam ihtiyacı 00 gramdan fazladır. Aradaki farkı Cori döngüsü aracılıùı ile KC’de laktattan saùlanır.

Santral sinir sisteminin eriükindeki kitlesi aüaùı yu-karı sabittir. Vücut aùırlıùına göre deùiümez. Eriü-kin kritik hastada bu nedenle günlük glukoz alımı 60-220 gramın altına inmez (4).

L‹P‹DLER

Kritik hastada lipidler nutrisyon desteùinin ayrıl-maz parçasıdır. Lipid oksidasyonunun maksimal hızı dakikada kilogram baüına .2-.7 mg’a dek ulaüabilir. Kritik hastada yaù asitlerini, hepatosit, miyokard, iskelet kasları primer enerji substratı ola-rak kullanırlar. úlginç olarak sepsiste ve kritik has-tada yaù asitleri KC’de keton cisimciklerine dönüü-mez. Dolayısıyla standart LCT lipid emulsiyonları ile infüzyon hızı dakikada kilogram baüına  mg (günde kilogram baüına .4 gram) aümamalıdır. Konvansiyonel lipid emulsiyonları soya yaùı içerir, dolayısıyla fazlasıyla poliansature yaù asitleri (yaù asitlerinin %55’i linoleik asit olmak üzere) ve yeter-siz miktarda α-tokoferol mevcuttur. Poliansature yaù asitleri (PUFA) peroksidasyona hassas olmala-rı dolayısıyla, kullanılmalaolmala-rı durumunda artmıü peroksidatif metabolit ürünleri söz konusudur. Ayrı-ca aüırı PUFA kullanımı, hücre membran fosofoli-pid yaù-açil paterninde dengesizliùe neden olur.

(5)

KAYNAKLAR

1. Reid MB, Allard-Gould P. Malnutrition and the critically ill elderly patient. Crit Care Nurs Clin North Am 2004; 16(4): 531-6.

2. Reid CL. Nutritional requirements of surgical and criti-cally-ill patients: do we really know what they need? Proc Nutr Soc 2004; 63(3): 467-72.

3. Cartwright MM. The metabolic response to stress: a case of complex nutrition support management.Crit Care Nurs Clin North Am 2004; 16(4): 467-87.

4. L. Sobotka, P. B. Soeters, C. A. Raguso. Nutritional support in critically ill and septic patients, In: L. Sobotka Editor. Basics in clinical nutrition. Section 8.3 Third Ed. Prague. Galen 2004; 302-7.

5. Huckleberry Y. Nutritional support and the surgical pati-ent. Am J Health Syst Pharm 2004; 61(7): 671-82.

6. Woosley KP. The problem of gastric atony. Clin Tech Small Anim Pract 2004; 19(1): 43-8.

7. Hammarqvist F. Can it all be done by enteral nutrition? Curr Opin Clin Nutr Metab Care 7: 183–187.

8. Richard D. Griffiths Is parenteral nutrition really that risky in the intensive care unit? Curr Opin Clin Nutr Metab Ca-re 7: 175–181.

9. Andrew R. Davies and Rinaldo Bellomo Establishment of enteral nutrition: prokinetic agents and small bowel fe-eding tubes Curr Opin Crit Care 10: 156–161.

10. Roberts SR, Hamedani B Benefits and methods of achi-eving strict glycemic control in the ICU. Crit Care Nurs Clin North Am 2004; 16(4): 537-45.

amino asit ihtiyacı günde kilogram baüına .5 gram gibi düzeylere çıkmıütır. Bu nutrisyon deste-ùinde enerji/nitrojen oranının azalması sonucunu doùurur. Bazı otörler BCAA’dan zengin amino asit solusyonlarını önerirler. Ancak yararları açıkca gösterilmemiütir. Son dönemdeki çalıümalar kritik hastada günde 20 gram kadar verilen, úV (gluta-min dipeptid formundaki) gluta(gluta-minle klinik sonuç-ların olumlu yönde deùiütiùini göstermektedir (4).

V‹TAM‹NLER VE ESER ELEMENTLER

Septik hastada azalmıü düzeyleri, özelikle antioksi-dan özellikleri nedeniyle vitamin ve eser element desteùi ihtiyacı doùurmaktadır. Vitamin desteùi-nin inflamasyonu module ettiùi, immun cevabı düzelttiùi ve tüm klinik sonuçlar üzerine etkili oldu-ùunu gösteren açık deliller yoktur. Parenteral bes-lenen hastalar bazen vitamin ve eser element des-teùine ihtiyaç duyarlar. Tam, kesin ihtiyacı sapta-mak mümkün deùildir. Bu nedenle genel populas-yonu baz alan miktarlar önerilir. Ciddi karaciùer ve böbrek hastalıùı durumunda, mikronutrientle-rin miktarı yetersiz safra ve idrar ekskresyonuna

göre ayarlanmalı, eser element birikimine ve izleyen toksisiteye meydan verilmemelidir. Yapılandırılmıü lipidler, kısa zincirli yaù asitleri, or-nitin-alfa-keto-glutarat veya glutamin ile ilgili kritik hasta çalıümaları, hormon manüplasyonu çalıü-malarında olduùu gibi sürmektedir (4).

SONUÇ

Zedelenmeye katabolik cevap, altta yatan sebe-bin yatıütırılması ve tedavisi ile deùiütirilebilir. risyonel destek ile ise tümüyle geri çevrilemez. Nut-risyonel destek ile açlıùın eliminasyonu, doku kay-bının en aza indirilmesi, fonksiyonların idamesi, iyileümenin (toparlanma) optimize edilmesi müm-kündür. Beslenmenin hiç deùilse bir kısmının ente-ral olarak verilmesi baùırsak ve immun fonksiyon-lar açısından tercih edilmelidir. Parenteral nutris-yon gastrointestinal sistemin fonksinutris-yon bozuklu-ùunda düüünülmelidir. Yanlıü doz ve üekilde yapı-lacak nutrisyonel destek zararlı etki potansiyeli ta-üımaktadır. Yetersiz destek de baüka bir yolla kom-panze edilemez (4).

Referanslar

Benzer Belgeler

Yafl›n >60 yafl ve preoperatif serum kreatinin düzeyinin 120 µmol/L’nin üzeri olmas›n›n; preoperatif risk faktör- lerinin analiz edildi¤i bir metaanalizde 20

Toplam devlet iç borçlanma senedi (DİBS) portföy değeri 2016 yılında önceki yıla göre %10 artarak 497 milyar TL’ye ulaşmıştır.. Devlet iç borçlanma

Zayıf bir ravinin sika ravilere veya sika bir ravinin kendisinden daha sika olan ravilerin rivayetlerine aykırı hadis nak- letmesi (muhalefet• ), sika olarak bilinen

Bu çal›flmada, Haydarpafla Numune Hastane- si Genel Cerrahi Klinikleri’nde Eylül 1996-Mart 1997 tarihleri aras›nda opere edilip, CA‹ geliflen ve geliflmeyen olgular yafl,

geleneksel bakır imbiklerde anason tohumuyla ikinci kez damıtılmasıyla elde edilir..  Yalnızca

2- İntradermal ilaç uygulaması ( ID ) 3- İntramükuler ilaç uygulaması ( IM ) 4- İntravenöz ilaç uygulamalarını ( IV ) 5- İntra kardiyak... Parenteral

• Kelebek iğne veya kateter kullanılmadan önce serum fizyolojik sıvı ile hava. embolisini önlemek

Ghuman ve ark.’nın (2015) kolorektal cerrahi uygulanan hastalarda kullanılan cerrahi girişim sonrası cilt kapama paketinin CAE oranlarına etkisini inceledikleri