KAYA-DUVAR RESİMLERİ, FRESK VE BALBALLARDA
ESKİ TÜRK TİPİ FİGÜRLERİ
(Grafik sanatı açısından bir incelem e)
BAYBARS GÜLENSOY*
Türk sanatı, öteki bazı m illetlerin sa n a tla rın d a n çok eski b ir ta rih e sah ip tir. Türk sa n atın ın O rta Asya ste p le rin d e n A vrupa o rta la rın a k ad ar geniş b ir sahaya yayılmış olm asının y anında, H un, İskit, Avar, Kök-Türk, Uygur, Selçuklu, O sm anlı gibi sınıflam aya tâbi tu tu lm ası da k o n u n u n e n g in liğ in i gösterir.
B ugün için elim izde b u lu n a n en eski san at ta rih i m alzem eleri, Altay d ağ la rın ın kuzey d o ğ u su n a yakın ve Yenisey ırm a ğ ın ın aşağı m ecrasında yer alan M in n u sin k ’ten M acaristan’ın b atısın d ak i ovalara k ad a r uzanan geniş coğrafyada ele g eçirilm iştir.1 A vrupa’n ın pek çok m üzesini süsleyen H u n sanat eserleri arasında, özellikle, Pazırık k u rg an ların d a b u lu n an üzen
gi, eyer, yular gibi at koşum ları ile ilk halı ö rn e k le ri, keçeler, giyim -kuşam
m alzem eleri, b ro n z heykeller, başlıklar, tokalar, aynalar, m asklar ve öteki e tn o g ra fîk m alzem elerdir.2
H u n la rd a n sonra, Türk k ü ltü r ve m edeniyeti a la n ın ın önem li b ir ye ri olan Kök-Türk sa n atı3 da, h en ü z başka k ü ltü rle rd e n fazlasıyla e tk ile n m em iş o lm asın d an dolayı, ayrı b ir özelliğe sahiptir.
Kök-Türklerin, Türk k ü ltü r ve sanat ta rih in in y an ın d a Türk dili için çok önem li olan yazıtlar4 bırak m ış o lm aları ayrı b ir önem arz etm ektedir.
* Selçuk Ü n iversitesi, Eğitim Fakültesi Grafik Ö ğretim Görevlisi.
1 Bkz., G. N em eth , Attilâ ve Hunları,(çeviren: Ş. Baştav), Ankara 1983 (2. baskı). Ek o la rak verilen ik in ci harita.
2 G eniş b ilg i için bkz., N. D iyarbekirli, Hun Sanatı, Ankara 1972, 243 s.
E. Esin, İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve İslama Giriş, İstanbul 1978. “H un kültür tarihi” için bkz., s. 43-74.
3 Bkz., E. Esin, a.g£., s. 75-115.
4 Bkz., H. N. O rkun, Orhun Yazıtları I-IV., İstanbul 1942-47. (Kök-Türk devri göçebe çev resin in insan ve hayvanları tasvir ed en bütün fig ü ra tif “ m üşahhas” eserlerin e râci olm ak üzere, stilistik bakım ından, şu m ülâhazaların g eçerli olduğu söylenebilir: Eski göçebe üslû bunun g elen eğ i, VI-VIII. yüzyıllarda, yarı göçebe Türk çevresin de henüz yaşamakta idi. Ef sanevî m uhtelif şekiller, maskeler, piktogramlar ve piktogram’a yakın üslûpta basitleştirilm iş,
Kök-Türkleri takiben, aynı coğrafyada k u ru lan U ygur Türk devleti ile Türk san atın ın değişik b ir yönü ortaya çıkm ıştır. Ö nce B udizm i, sonra b ir kısm ı M aniheizm ve H ıistiy an lığ ı kabul ed en U ygurlar zam anında, T ur fan ve H oço civarında, en önem lisi de Bin B uda m a ğ a ra la rın d a ele g eçiri len sanat e se rle ri5 Türk sanat ta rih in in eşsiz ö rn e k le rid ir. Rulo ve blok yazma ve basm a k ita p la ra fırça ile yapılan m in y atü r tü rü resim ler, kaya ve duvar fre sk lerin d e g ö rü len çeşitli insan, hayvan, b itki ve m itolojik ya ratık fig ü rle ri sanat ta rih ç ile ri için zengin kaynaklardır.
U zun b ir geçm işi olan Türk sanat ta rih in in sayısız m alzem elerin in Türk san atçıları ve u staları ta ra fın d a n y o ru m lan d ığ ı b ir gerçektir. Yalnız, çeşitli devirlerde, g erek farklı coğrafyada yaşayan kom şu k ü ltü rle rle ya kın tem as ve Budizm , M aniheizm , H ristiyanlık, M usevîlik ve İslâm iyet g i bi d in le rin tesiri ile Türk san atın d a da fark lılık lar m eydana geldiği h u su su n d a y o ru m lar yapılm aktadır.
Bu araştırm am ızd a, zengin ve çeşitli k o n u lard a eserlere sahip Türk sa n atın ın b ir yönüne, grafik açısından tem as edip, Türk sa n atç ıların ın es
en karakteristik hatlara ircâ edilm iş, büyük çapta şekiller devam ediyordu. G öçebelerin m ü balâğaya (abartmaya) yatkın, (expressionist) üslûbu da henüz kuvvetini kaybetm em işti. E. Esin, a.g£.,s. 110).
(M. VI-VIII. yüzyıllarda yarı gö çeb e Türkler eski İç Asya atlı g ö çeb elerin in sanat kolla rın ın çoğunu yaşatmaya devam ediyorlardı. Kaya üzerine, al boya ile resim yaparak veya taşı m adenî bir uç ile çizerek, p e tro g lif den en levhaları vücûda getiriyorlardı. Taştık devrin d e ki gibi, tahta üzerine resim yapıyorlardı. D ikili taşlara, insan ve hayvan heykelleri yontuyor lardı. Maden sanatının göçebelerce b ilin en her kolunda, “koyma” (dökm e), çekiç ile döğm e, kesme, kazma, çalm a, çakm a ve sonradan Şam işi adını alan, kakma tekniklerinde, ün sal m ışlardı.
“Tamga” d en en teknik ile, kalıp vurularak, zen gin şekilde sü slen en Kök-TLirk devri ke- ram iğinin, tahta kalıba vurulm uş m adenî eserleri taklit ettiği dikkati çekmiştir. E. Esin, a.g£., s. 109-110).
5 Uygur sanatı için bkz., E. Esin, a.g£., s. 117-136. Uygur sanatı için A. von Le C oq’un şu eserleri de önem lidir: Chotscho, Berlin 1913.
Die buddhistische Spâtantike in Mittelasien, I-IV, Berlin 1922-1928. (II. cildi: Manichaeische Miniatüren).
Bilderatlas zur Kunst-und Kulturgeschichte Mittelasiens, 1915. Auf Hellas Spuren in Ostturkistan, L eipzig 1926.
(Gandhâra sanatının III. ve IV. üslûbu Uygur üslûbudur. Fresklerde Çin üslûbu da g ö rülür. Resim sahasını fevkalâde çiçek b ezekleri doldurur. Antik heykeller (Nike, A p ollon, G anym edes) Gandhâra’dan zaman ve m esafece uzaklaştıkça Türk ve m o n g olo id tipe d ön ü şerek ayrı m anâ a lırlar.... Bezeklik ve Murtuk fresklerinde Uygur Budizm erkek ve kadın hayır sa h ip lerin in geçtiği görülür. Bu freskler kültür tarihi bakım ından olduğu kadar, realizm le ri dolayısiyle, ırk antoropolojisi bakım ından da ilgi çekicidir. Resimler, turanid ve Ö n Asya tipi özellik lerin i açık aksettirir. A. von Le Coq, Bilder Atlas, s. 9; L. Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 111).
ESKİ TÜRK TİPİ FİGÜRLER 1113
ki Türk tip in i fig ü ra tif olarak nasıl y o ru m lad ık ları ü ze rin d e d u rm a k isti yoruz. Bu kon u için de, kaya ve duvar resimleri ile balbal ve fresklerde yer alan tip le ri seçtik. A ncak, Selçuklu devri çini ve se ra m ik le rin d e çizilm iş çeşitli Türk tip le ri6 ile XIV. yüzyılın ö n em li b ir tıp eseri olan Sabuncuoğ- lu Ş erafettin’in “Cerrâhiyetü’l-Hâniyye”7 sindeki m in y atü r tip le rin i, yeri gel dikçe, yorum ladık.
Türklük, üç büyük ırk ailesi (eu ro p id , m ongolid, negrid) içinde euro- p id ırk ın a m e n su p tu r.8
O rta Asya içlerin e k ad a r u zanan b ö lü m d e esm er alp in , d in a rid ve tu- ra n id ırk ları b ulun m ak tad ır. Baltıklı, alpin, d in a rid ve tu ra n id ırk la rı b ra kisefaldir.9
T ürklerde m o ngolid ırk ın ancak silik izleri sezilm ektedir. O rtalam a boy, erk ek lerd e 166-167 cm .dir. N âd ir o larak d ah a yüksek boylulara ra st lan ırsa da u m u m î o larak o rta boyludurlar. V ücut yapısı güzel ve h a re k e t li, yaşlandıkça şişmanlamaya m üsaittir. Kafatası yuvarlak, 84-85 cm .dir Alın oldukça yüksek, y u m ru ve g en iştir; ense kısa olm akla beraber, d in a rid ve O n Asya ırk la rın d a olduğu gibi yassı olm ayıp h a fif yuvarlaktır. Kafatası da m utedil şekilde yüksek olup, tepesi h a fif yuvarlaklık gösterir. K afatası n a n azaran yüz büyük olm ayıp, aşağı d o ğ ru daralm aktadır. Elm acık ke m ik lerin in fazla gelişm esi ve çıkık olm ası sebebiyle aşağı yukarı, çok defa, b iraz daralm ış g ö rü n ü r. Yüz, u m u m î olarak geniş ve yassı olm akla b e ra ber, m o n g o lo id lerd ek in e benzem ez. Zira b u n u n iki tarafı şişkin olm asına rağ m en , kesin o larak e u ro p id k arak terd e ve yüz sa th ın d a n hayli çıkık d u ru m d a d ır. D iğer tara fta n b u ru n n isp e ten küçük, düz veya kısa gaga b u r n u b içim in d ed ir. B inaenaleyh ne d in a rid ırk ın çengel b u ru n kabalığına, ne de arm en id b u rn u n etliliğine, m ongolid b u ru n yassılığına ve ne de Doğu B altık b u ru n basıklığına rastlanm az. Kaş k em e rin i teşkil ed en kem ik h a fifçe gelişm iş olup, kaşlar d ü zg ü n d ü r. Göz yarığı n isp e ten d a r ve küçük olm akla beraber, m o n goloid p e rd e yoktur. G özün iç köşesi dış köşeye n a
6 Ayrıca bkz., Selçuk M ülayim, “Selçuklu Süslem e Sanatı,” Selçuklular Devrinde Kültür
ve Medeniyet Kongresi Tebliğleri, Kayseri 1992, s. 81-136. (s. 132-135’te verilen çizim ler).
B. Aylâ Doğan, “Eski Türk Tipi Hakkında,” Türk Kültürü, 111/29 (Mart 1965), s. 6-9 (298-301). 7 Eser üzerinde Vecihe K ılıçoğlu (H atipoğlu) tarafından dil özellikleri konusunda dok tora çalışm ası yapılm ış; m inyatürleri de başta S. Ü nver olm ak üzere pek çok tıp tarihçisi tarafından yorum lanm ıştır. M etin ve tam renkli tıpkıbasım 1992’de İlter U zel tarafından iki cilt h a lin d e hazırlanm ıştır (bkz., Ş erefeddin Sabuncuoğlu, Cerrahiyyetü’l-Hâniyye, T.T.K., Ankara 1992). Ayrıca resim ler için bkz., I. Uzel “Cerrahiyyetü’l-Hâniyye M inyatürleri”, Kültür
zaran d ah a içeri kaym ıştır. K üçük siyah gözler, bilhassa k a d ın lard a canlı ve p arlak tır. Yanak k em iğ in in yağ yastığı gelişm iş ve bu yüzden bu ru n - d u d ak çizgisi (sulcus nasolabialis) d erin d ir. Ağız n isp e ten küçük, d u d a k lar şişkin olm ayıp d a r ve d ü zg ü n d ü rler. Ç ene küçük, kuvvetli, d in a rid ı r kında olduğu gibi yüksek değildir. Kulak küçük ve yatıktır. Vücuttaki kıllar, O n Asya ırk la rın d a o ld u ğ u k ad ar gelişm em iş olm akla beraber, kesin ola rak e u ro p id vasfındadır, m o ngolid değildir. Koyu esm er ve siyah saç sık ve dalgalıdır. Bıyık ve sakal siyah ve seyrektir.10
A nadolu T ürkleri de tu ra n id ırk ın ın d ah a ziyade “ taurid,” d iğ er b ir tab irle O n Asya u n s u rla rı ile karışm ışlardır. Bazı nazariyelere göre m ü n fe rit Türk oy m ak ların a da Moğol kanı karışm ıştır. M oğollar ise e u ro p id ırk tan olm ayıp “S in id ” ve d iğ er Doğu Asya ile b irlik te “ m o n g o lo id ” ır- k ın d a n d ırla r. T ü rk lerin arasın d a, b atıd a n doğuya d o ğ ru gidildikçe, bu ır kın vasıflarını gö steren g ru p la ra ra stla n ır.11
Elim izdeki insan fig ü rle rin e göre, eski T ü rk lerd en H u n tip in in ka ra k te ris tik özellikleri, L. R asonyi’n in y u k arıd a b e lirttiğ i çizgilere u y m a k ta d ır12:
Gözler: h afif çekik badem , Kaşlar: ince,
B urun: d ü m d ü z yassı, Yanaklar: yuvarlak dolgun.
Gayet kuvvetli n atu ra list b ire r p o rtre m ahiyeti olan m askelerden, O ğ u zların g ö rü n ü şü n ü n d iğ er T ürkler gibi, yarı m ongoloid yarı europe- oid o ld u ğ u anlaşılır. B ir m askenin, Ç in s ın ırla rın d a da kuzey göçebeleri n in eski d ev irle rd e n b e ri alâm eti olan keskin k artal b u rn u b u lu n d u ğ u g ö rü lm ek ted ir (bkz. Esin, n o t 13’teki eser, levha XXXIV/a). İbn Fadlan’ın anlattığı gibi, Oğuz m askelerinde de O ğuzların m atrûş veya “keçi gibi sey rek sakallı” o ld u k la rın ı görm ekteyiz. K ulak d ip le rin d e , K aşgârlı’n ın “ tu lu n ” veya “ küjik” dediği zü lü fleri v a rd ı.13
Kök-Türk devrinden önce O rta Asya’da H ellenistik, P arthe ve H u n ta r zında, kısa ve kıvırcık saçlı ve bazen de g ü r sakallı erk ek b aşları tasvir e d i
10 Rasonyi, a.g£., s. 8. 11 Rasonyi, a.g.e., s. 9.
12 Bkz., Nejat Diyarbekirli, Hun Sanatı, İstanbul 1972, s. 51: Birinci Pazırık kurganından çıkarılm ış yuların ayrıntılarına göre.
ESKİ TÜRK TİPİ FİGÜRLER 1115
liy o rd u .14 M ilâdî VI. yüzyılda Kök-Türk kağanı Mu-Kan mavi gözlü ve uzun k ırm ızı yüzlü b ir e u ro p e o id olarak tasvir e d iliy o rd u .15
E. Esin’e göre, Ç in lilerle karışm a n eticesin d e olsa gerek, VIII. yüzyıl da Bilge K ağan’ın veya Kök-Türk sülâlesine m ensup başka b irisin in tasviri ve bilhassa Köl-Tigin m o n goloid olarak g özükm ektedir.16
T ü rk lerin b ir hususiyeti de erk e k le rin u zun saçları idi. Kök-Türk bey le rin in saçları um um iyetle u zun ve serbest d alg alan ırd ı. Bu u zu n saçlar ancak m atem sebebiyle k esilirdi. U ygur m e tin le ri a lp le rin u zu n saçını as lan yelesine benzetir. K aşgârlı M ahm ud “ id u n ç u saç” tâ b iri ile m ukaddes olan ve kesilm eyen saçtan b a h se d er M. 630’da Batı Türk K ağanı “ T ’o n g ” Yabgu’n u n u zu n saçları böyle serbest dalg alan ıy o rd u ve başına b ir yeşil kurdele veya sarık sarm ıştı. “T ’o ng” Yabgu’n u n m aiyetindekilerin aynı de v ird e yaşayan K agnılı “ T ’ie-le” beyleri gibi, ö rü lü saçları b u lu n u y o rd u . Bu beyler, ancak Ç in h izm etin e g irince, ö rü lü saçlarını kesiyorlardı. Türk m ezar heykellerinde (balballarda) örülü saç çok gözükür. H ueich’ao’ya göre, T oharistan T ürkleri saç ve sak alların ı traş ed e rle rd i. K aşgârlı’dan ö ğ ren diğim ize göre, başın ancak tepesi traş ediliyor ve bu b ir Türk âd eti sayılı yordu. T ürkler gibi başın ın tepesi saçsız olan kimseye “ tok” veya “ to k e r” deniliyordu. “Toklı” ise k u ru kafa dem ekti. Başın traş edildiği zam an, alın ile saçaklar hizasında zülüfler bırakıldığını ve bu âdet yeni evlenen “Hsien- p i” gen çleri ile Suyâb-Balasagun halkı ve U ygur ço c u k ların d a da g ö rü l d ü ğ ü n ü biliyoruz. U ygur m e tin le rin d e B urkan (B uda)’n m uşnişa'sına (ba şının tepesindeki efsanevî çıkıntıya) topuz anlam ına “saç teginsük” denm esi ve topuza “d id im ” (tâc) adı da verilm esi T ürklerde ve b ü tü n İç Asya’da to puza atfedilen m ertebe işâreti anlam ını belirtm ektedir. Nitekim , T ibet kay n a k la rın d a adı geçen ve U ygur ili olduğu L aufer tara fın d an tah m in edilen b ir m em lekette, h ü k ü m d a r saçlarını topuz şeklinde toplam akta ve to p u
zun üstüne, beş sın ıf halkı tem sil ed en , beş dilim li b ir tâç giym ekte idi. Türk h ü k ü m d a r tasv irlerin d e de, m eselâ Köl-Tigin’in, veya Bilge Kağan sanılan şahsın tasvirinde m uhtem elen topuz şeklinde toplanm ış olan uzun saçlar, serp u şu n altın a saklanm ış gözükm ektedir. S an atk âr tasvirlerinde, başlığın altın d a sezilen topuz, ustalık tâcı olabilir.
Köl-Tigin heykelinin, tâç gibi, üç dişli k en a rı olan börkü, H u n dev rin d e n b eri, Ç in sa n atın d a kuzeyli b eylerin başında g ö rü len b ir se rp u ş
14 Esin, a.g£., s. 138.
tur. Kök-Türk devri sa n atın d a bu şekil b ö rk ve üç dişli tâç çok tasvir edilm iştir.
Ç inlilerin aksine olarak Kök-Türkler, kaftanlarını sola iliklerlerdi. K ır gız e rk e k le rin in , O ğuzlar gibi, k üpe tak tık ları da rivâyet o lu n u r.17
Türkistan fig ü ra tif san atın d a güzellik n o rm la rın ın değiştiğini VI-VII. yüzyıllarda görm ekteyiz. P arthe devrinde, H ellenistik tesirler altındaki Ya kın D oğu d e v relerin d e gelişen ve O rta Asya’ya k ad ar yayılan, b ir güzellik n o rm u m ev cu ttu .18
Halçayan’da H ellenistik devir ephebos’u n u h atırlatan , sivri çeneli, kü çük b ir yüz, büyük ve yum uşak bakışlı gözler ve kıvırcık kısa saçlar ile te- b ârü z ed en çehreler, O rta Asya sa n atın d a u zun süre devam etm iştir.
Ş ah ısların ad ları yazılı b u lu n a n b ir U ygur duvar resm i, sanki Kaşgâr- lı’n ın “ Tat (ve) Tabgaç” yâni yabancı ve Tabgaç-Türk tâ b irin i tasvir eder. Ad k itâ b elerin d e “ Tat” o ld u k ları anlaşılan “ toyın’Tar, T ü rk lerd en daha m ongoloid (Çinli?), yassı b u ru n lu ve k ıllıd ır (Çin san atın d a kıllı yüz ya bancıya delâlet eder. U ygurlar bu âd eti Ç in lile rd e n alıp o n la ra karşı kul lan m ışlard ır). Ad k itâ b e le rin d e Türk o ld u k ları anlaşılan “ to y ın lar” çekik
gözlü dür, fakat Tabgaç n o rm la rın a uygun olarak ve “ u zun b u ru n lu kuzey
li g ö çeb eler”e atfed ilen şekilde, ince u zun b u ru n la rı v ard ır.19
U ygur sa n atın d a “ küzetkici” ve a lp le rin dev boyda, sert b ir ifâde ile tasvir e d ild ik leri E. Esin ta ra fın d a n b e lirtilm ek ted ir.20
E lim izde b u lu n a n verilere göre, 7ürk tipinin grafik özellikleri şöyledir: Kafatası : yuvarlak (84-85 cm.); m u ted il şekilde yüksek, tepesi
h a fif yuvarlak.
Ense : kısa, h a fif yuvarlak.
Alın : oldukça yüksek, y u m ru ve geniş.
Yüz : büyük olmayıp, aşağı doğru daralm akta; geniş ve yassı
(m ongoloid değil).
Kaş : kaş k em erin i teşkil ed en kem ik h a fif gelişmiş; düzgün.
17 Esin, a.g£., s. 106-107 ve bu eserde verilen 167-176 num aralı notlardaki bibliyografya. 18 Esin, a.g.e., s. 137.
19 Gös. yer.
ESKİ TÜRK TİPİ FİGÜRLER 1117
Göz : göz yarığı d a r ve küçük (m ongoloid p e rd e yok); göz ün iç köşesi dış köşeye n az aran d ah a içeri kaymış. Elm acık K em ikleri : fazla gelişm iş; çıkık.
B u ru n : n isbeten küçük, düz veya kısa gaga b u ru n şeklinde. Yanak : Yanak k em iğ in in yağ yastığı gelişm iş; b u ru n -d u d ak
çizgisi d erin .
Ağız : n isp e ten küçük.
D udaklar : şişkin olm ayıp d a r ve düzgün.
Ç ene : küçük (yüksek değil).
Kulak : küçük ve yatık.
D evrinin Türk grafik sanatçıları diyebileceğim iz ustalar, yukarıda be lirtilen 7ürk tipini çizgilerinde şöyle y o ru m lam ışlard ır (ekte verilen çizim- lere bakınız):
Yüz : ay yüzlü.
K aşlar : yüzün üst kısm ında, uçlar b irb irin e yaklaşık d u ran iki yatay çizgi.
G özler : (hem en kaşların altında) çok küçük iki nokta veya ba sık iki üçgen veya paralel çizgi; bazen iki paralel çen tik, bazen badem biçim i.
B u ru n : tek veya iki düşey çizgi h âlin d e başlar, ince yapılı ola rak ağıza yaklaşır.
Ağız : iki küçük paralel çizgi veya b ir n o k tad an ibarettir. Ç ene : bazen küçük b ir çıkıntı hâlinde, bazen de baş k ü tle
sinden ayrılm ayan b ir belirsizlik h âlin d ed ir; bâzı tip lerde uçta 3-4 mm. aralıklı yatık iki çizgi, bazen dudak a ltın d a T şeklinde b ir çizgi.
Kulak : b alb allard a bazen hiç b elirtilm em iştir; bazı tip lerd e üst u çları sivri, b az ıla rın d a uzun ve dar.
Elm acık K e m ik le ri: bazı tip le rd e yanağın h em en altın d a İd şek linde, b az ıla rın d a da lol şeklinde belirtilm iş.