• Sonuç bulunamadı

Kaya-Duvar Resimleri, Fresk ve Balballarda Eski Türk Tipi Figürler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kaya-Duvar Resimleri, Fresk ve Balballarda Eski Türk Tipi Figürler"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAYA-DUVAR RESİMLERİ, FRESK VE BALBALLARDA

ESKİ TÜRK TİPİ FİGÜRLERİ

(Grafik sanatı açısından bir incelem e)

BAYBARS GÜLENSOY*

Türk sanatı, öteki bazı m illetlerin sa n a tla rın d a n çok eski b ir ta rih e sah ip tir. Türk sa n atın ın O rta Asya ste p le rin d e n A vrupa o rta la rın a k ad ar geniş b ir sahaya yayılmış olm asının y anında, H un, İskit, Avar, Kök-Türk, Uygur, Selçuklu, O sm anlı gibi sınıflam aya tâbi tu tu lm ası da k o n u n u n e n ­ g in liğ in i gösterir.

B ugün için elim izde b u lu n a n en eski san at ta rih i m alzem eleri, Altay d ağ la rın ın kuzey d o ğ u su n a yakın ve Yenisey ırm a ğ ın ın aşağı m ecrasında yer alan M in n u sin k ’ten M acaristan’ın b atısın d ak i ovalara k ad a r uzanan geniş coğrafyada ele g eçirilm iştir.1 A vrupa’n ın pek çok m üzesini süsleyen H u n sanat eserleri arasında, özellikle, Pazırık k u rg an ların d a b u lu n an üzen­

gi, eyer, yular gibi at koşum ları ile ilk halı ö rn e k le ri, keçeler, giyim -kuşam

m alzem eleri, b ro n z heykeller, başlıklar, tokalar, aynalar, m asklar ve öteki e tn o g ra fîk m alzem elerdir.2

H u n la rd a n sonra, Türk k ü ltü r ve m edeniyeti a la n ın ın önem li b ir ye­ ri olan Kök-Türk sa n atı3 da, h en ü z başka k ü ltü rle rd e n fazlasıyla e tk ile n ­ m em iş o lm asın d an dolayı, ayrı b ir özelliğe sahiptir.

Kök-Türklerin, Türk k ü ltü r ve sanat ta rih in in y an ın d a Türk dili için çok önem li olan yazıtlar4 bırak m ış o lm aları ayrı b ir önem arz etm ektedir.

* Selçuk Ü n iversitesi, Eğitim Fakültesi Grafik Ö ğretim Görevlisi.

1 Bkz., G. N em eth , Attilâ ve Hunları,(çeviren: Ş. Baştav), Ankara 1983 (2. baskı). Ek o la­ rak verilen ik in ci harita.

2 G eniş b ilg i için bkz., N. D iyarbekirli, Hun Sanatı, Ankara 1972, 243 s.

E. Esin, İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve İslama Giriş, İstanbul 1978. “H un kültür tarihi” için bkz., s. 43-74.

3 Bkz., E. Esin, a.g£., s. 75-115.

4 Bkz., H. N. O rkun, Orhun Yazıtları I-IV., İstanbul 1942-47. (Kök-Türk devri göçebe çev­ resin in insan ve hayvanları tasvir ed en bütün fig ü ra tif “ m üşahhas” eserlerin e râci olm ak üzere, stilistik bakım ından, şu m ülâhazaların g eçerli olduğu söylenebilir: Eski göçebe üslû­ bunun g elen eğ i, VI-VIII. yüzyıllarda, yarı göçebe Türk çevresin de henüz yaşamakta idi. Ef­ sanevî m uhtelif şekiller, maskeler, piktogramlar ve piktogram’a yakın üslûpta basitleştirilm iş,

(2)

Kök-Türkleri takiben, aynı coğrafyada k u ru lan U ygur Türk devleti ile Türk san atın ın değişik b ir yönü ortaya çıkm ıştır. Ö nce B udizm i, sonra b ir kısm ı M aniheizm ve H ıistiy an lığ ı kabul ed en U ygurlar zam anında, T ur­ fan ve H oço civarında, en önem lisi de Bin B uda m a ğ a ra la rın d a ele g eçiri­ len sanat e se rle ri5 Türk sanat ta rih in in eşsiz ö rn e k le rid ir. Rulo ve blok yazma ve basm a k ita p la ra fırça ile yapılan m in y atü r tü rü resim ler, kaya ve duvar fre sk lerin d e g ö rü len çeşitli insan, hayvan, b itki ve m itolojik ya­ ratık fig ü rle ri sanat ta rih ç ile ri için zengin kaynaklardır.

U zun b ir geçm işi olan Türk sanat ta rih in in sayısız m alzem elerin in Türk san atçıları ve u staları ta ra fın d a n y o ru m lan d ığ ı b ir gerçektir. Yalnız, çeşitli devirlerde, g erek farklı coğrafyada yaşayan kom şu k ü ltü rle rle ya­ kın tem as ve Budizm , M aniheizm , H ristiyanlık, M usevîlik ve İslâm iyet g i­ bi d in le rin tesiri ile Türk san atın d a da fark lılık lar m eydana geldiği h u su su n d a y o ru m lar yapılm aktadır.

Bu araştırm am ızd a, zengin ve çeşitli k o n u lard a eserlere sahip Türk sa n atın ın b ir yönüne, grafik açısından tem as edip, Türk sa n atç ıların ın es­

en karakteristik hatlara ircâ edilm iş, büyük çapta şekiller devam ediyordu. G öçebelerin m ü­ balâğaya (abartmaya) yatkın, (expressionist) üslûbu da henüz kuvvetini kaybetm em işti. E. Esin, a.g£.,s. 110).

(M. VI-VIII. yüzyıllarda yarı gö çeb e Türkler eski İç Asya atlı g ö çeb elerin in sanat kolla­ rın ın çoğunu yaşatmaya devam ediyorlardı. Kaya üzerine, al boya ile resim yaparak veya taşı m adenî bir uç ile çizerek, p e tro g lif den en levhaları vücûda getiriyorlardı. Taştık devrin d e­ ki gibi, tahta üzerine resim yapıyorlardı. D ikili taşlara, insan ve hayvan heykelleri yontuyor­ lardı. Maden sanatının göçebelerce b ilin en her kolunda, “koyma” (dökm e), çekiç ile döğm e, kesme, kazma, çalm a, çakm a ve sonradan Şam işi adını alan, kakma tekniklerinde, ün sal­ m ışlardı.

“Tamga” d en en teknik ile, kalıp vurularak, zen gin şekilde sü slen en Kök-TLirk devri ke- ram iğinin, tahta kalıba vurulm uş m adenî eserleri taklit ettiği dikkati çekmiştir. E. Esin, a.g£., s. 109-110).

5 Uygur sanatı için bkz., E. Esin, a.g£., s. 117-136. Uygur sanatı için A. von Le C oq’un şu eserleri de önem lidir: Chotscho, Berlin 1913.

Die buddhistische Spâtantike in Mittelasien, I-IV, Berlin 1922-1928. (II. cildi: Manichaeische Miniatüren).

Bilderatlas zur Kunst-und Kulturgeschichte Mittelasiens, 1915. Auf Hellas Spuren in Ostturkistan, L eipzig 1926.

(Gandhâra sanatının III. ve IV. üslûbu Uygur üslûbudur. Fresklerde Çin üslûbu da g ö ­ rülür. Resim sahasını fevkalâde çiçek b ezekleri doldurur. Antik heykeller (Nike, A p ollon, G anym edes) Gandhâra’dan zaman ve m esafece uzaklaştıkça Türk ve m o n g olo id tipe d ön ü ­ şerek ayrı m anâ a lırlar.... Bezeklik ve Murtuk fresklerinde Uygur Budizm erkek ve kadın hayır sa h ip lerin in geçtiği görülür. Bu freskler kültür tarihi bakım ından olduğu kadar, realizm le­ ri dolayısiyle, ırk antoropolojisi bakım ından da ilgi çekicidir. Resimler, turanid ve Ö n Asya tipi özellik lerin i açık aksettirir. A. von Le Coq, Bilder Atlas, s. 9; L. Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 111).

(3)

ESKİ TÜRK TİPİ FİGÜRLER 1113

ki Türk tip in i fig ü ra tif olarak nasıl y o ru m lad ık ları ü ze rin d e d u rm a k isti­ yoruz. Bu kon u için de, kaya ve duvar resimleri ile balbal ve fresklerde yer alan tip le ri seçtik. A ncak, Selçuklu devri çini ve se ra m ik le rin d e çizilm iş çeşitli Türk tip le ri6 ile XIV. yüzyılın ö n em li b ir tıp eseri olan Sabuncuoğ- lu Ş erafettin’in “Cerrâhiyetü’l-Hâniyye”7 sindeki m in y atü r tip le rin i, yeri gel­ dikçe, yorum ladık.

Türklük, üç büyük ırk ailesi (eu ro p id , m ongolid, negrid) içinde euro- p id ırk ın a m e n su p tu r.8

O rta Asya içlerin e k ad a r u zanan b ö lü m d e esm er alp in , d in a rid ve tu- ra n id ırk ları b ulun m ak tad ır. Baltıklı, alpin, d in a rid ve tu ra n id ırk la rı b ra ­ kisefaldir.9

T ürklerde m o ngolid ırk ın ancak silik izleri sezilm ektedir. O rtalam a boy, erk ek lerd e 166-167 cm .dir. N âd ir o larak d ah a yüksek boylulara ra st­ lan ırsa da u m u m î o larak o rta boyludurlar. V ücut yapısı güzel ve h a re k e t­ li, yaşlandıkça şişmanlamaya m üsaittir. Kafatası yuvarlak, 84-85 cm .dir Alın oldukça yüksek, y u m ru ve g en iştir; ense kısa olm akla beraber, d in a rid ve O n Asya ırk la rın d a olduğu gibi yassı olm ayıp h a fif yuvarlaktır. Kafatası da m utedil şekilde yüksek olup, tepesi h a fif yuvarlaklık gösterir. K afatası­ n a n azaran yüz büyük olm ayıp, aşağı d o ğ ru daralm aktadır. Elm acık ke­ m ik lerin in fazla gelişm esi ve çıkık olm ası sebebiyle aşağı yukarı, çok defa, b iraz daralm ış g ö rü n ü r. Yüz, u m u m î olarak geniş ve yassı olm akla b e ra ­ ber, m o n g o lo id lerd ek in e benzem ez. Zira b u n u n iki tarafı şişkin olm asına rağ m en , kesin o larak e u ro p id k arak terd e ve yüz sa th ın d a n hayli çıkık d u ­ ru m d a d ır. D iğer tara fta n b u ru n n isp e ten küçük, düz veya kısa gaga b u r ­ n u b içim in d ed ir. B inaenaleyh ne d in a rid ırk ın çengel b u ru n kabalığına, ne de arm en id b u rn u n etliliğine, m ongolid b u ru n yassılığına ve ne de Doğu B altık b u ru n basıklığına rastlanm az. Kaş k em e rin i teşkil ed en kem ik h a ­ fifçe gelişm iş olup, kaşlar d ü zg ü n d ü r. Göz yarığı n isp e ten d a r ve küçük olm akla beraber, m o n goloid p e rd e yoktur. G özün iç köşesi dış köşeye n a ­

6 Ayrıca bkz., Selçuk M ülayim, “Selçuklu Süslem e Sanatı,” Selçuklular Devrinde Kültür

ve Medeniyet Kongresi Tebliğleri, Kayseri 1992, s. 81-136. (s. 132-135’te verilen çizim ler).

B. Aylâ Doğan, “Eski Türk Tipi Hakkında,” Türk Kültürü, 111/29 (Mart 1965), s. 6-9 (298-301). 7 Eser üzerinde Vecihe K ılıçoğlu (H atipoğlu) tarafından dil özellikleri konusunda dok­ tora çalışm ası yapılm ış; m inyatürleri de başta S. Ü nver olm ak üzere pek çok tıp tarihçisi tarafından yorum lanm ıştır. M etin ve tam renkli tıpkıbasım 1992’de İlter U zel tarafından iki cilt h a lin d e hazırlanm ıştır (bkz., Ş erefeddin Sabuncuoğlu, Cerrahiyyetü’l-Hâniyye, T.T.K., Ankara 1992). Ayrıca resim ler için bkz., I. Uzel “Cerrahiyyetü’l-Hâniyye M inyatürleri”, Kültür

(4)

zaran d ah a içeri kaym ıştır. K üçük siyah gözler, bilhassa k a d ın lard a canlı ve p arlak tır. Yanak k em iğ in in yağ yastığı gelişm iş ve bu yüzden bu ru n - d u d ak çizgisi (sulcus nasolabialis) d erin d ir. Ağız n isp e ten küçük, d u d a k ­ lar şişkin olm ayıp d a r ve d ü zg ü n d ü rler. Ç ene küçük, kuvvetli, d in a rid ı r ­ kında olduğu gibi yüksek değildir. Kulak küçük ve yatıktır. Vücuttaki kıllar, O n Asya ırk la rın d a o ld u ğ u k ad ar gelişm em iş olm akla beraber, kesin ola­ rak e u ro p id vasfındadır, m o ngolid değildir. Koyu esm er ve siyah saç sık ve dalgalıdır. Bıyık ve sakal siyah ve seyrektir.10

A nadolu T ürkleri de tu ra n id ırk ın ın d ah a ziyade “ taurid,” d iğ er b ir tab irle O n Asya u n s u rla rı ile karışm ışlardır. Bazı nazariyelere göre m ü n ­ fe rit Türk oy m ak ların a da Moğol kanı karışm ıştır. M oğollar ise e u ro p id ırk tan olm ayıp “S in id ” ve d iğ er Doğu Asya ile b irlik te “ m o n g o lo id ” ır- k ın d a n d ırla r. T ü rk lerin arasın d a, b atıd a n doğuya d o ğ ru gidildikçe, bu ır ­ kın vasıflarını gö steren g ru p la ra ra stla n ır.11

Elim izdeki insan fig ü rle rin e göre, eski T ü rk lerd en H u n tip in in ka­ ra k te ris tik özellikleri, L. R asonyi’n in y u k arıd a b e lirttiğ i çizgilere u y m a k ta d ır12:

Gözler: h afif çekik badem , Kaşlar: ince,

B urun: d ü m d ü z yassı, Yanaklar: yuvarlak dolgun.

Gayet kuvvetli n atu ra list b ire r p o rtre m ahiyeti olan m askelerden, O ğ u zların g ö rü n ü şü n ü n d iğ er T ürkler gibi, yarı m ongoloid yarı europe- oid o ld u ğ u anlaşılır. B ir m askenin, Ç in s ın ırla rın d a da kuzey göçebeleri­ n in eski d ev irle rd e n b e ri alâm eti olan keskin k artal b u rn u b u lu n d u ğ u g ö rü lm ek ted ir (bkz. Esin, n o t 13’teki eser, levha XXXIV/a). İbn Fadlan’ın anlattığı gibi, Oğuz m askelerinde de O ğuzların m atrûş veya “keçi gibi sey­ rek sakallı” o ld u k la rın ı görm ekteyiz. K ulak d ip le rin d e , K aşgârlı’n ın “ tu lu n ” veya “ küjik” dediği zü lü fleri v a rd ı.13

Kök-Türk devrinden önce O rta Asya’da H ellenistik, P arthe ve H u n ta r­ zında, kısa ve kıvırcık saçlı ve bazen de g ü r sakallı erk ek b aşları tasvir e d i­

10 Rasonyi, a.g£., s. 8. 11 Rasonyi, a.g.e., s. 9.

12 Bkz., Nejat Diyarbekirli, Hun Sanatı, İstanbul 1972, s. 51: Birinci Pazırık kurganından çıkarılm ış yuların ayrıntılarına göre.

(5)

ESKİ TÜRK TİPİ FİGÜRLER 1115

liy o rd u .14 M ilâdî VI. yüzyılda Kök-Türk kağanı Mu-Kan mavi gözlü ve uzun k ırm ızı yüzlü b ir e u ro p e o id olarak tasvir e d iliy o rd u .15

E. Esin’e göre, Ç in lilerle karışm a n eticesin d e olsa gerek, VIII. yüzyıl­ da Bilge K ağan’ın veya Kök-Türk sülâlesine m ensup başka b irisin in tasviri ve bilhassa Köl-Tigin m o n goloid olarak g özükm ektedir.16

T ü rk lerin b ir hususiyeti de erk e k le rin u zun saçları idi. Kök-Türk bey­ le rin in saçları um um iyetle u zun ve serbest d alg alan ırd ı. Bu u zu n saçlar ancak m atem sebebiyle k esilirdi. U ygur m e tin le ri a lp le rin u zu n saçını as­ lan yelesine benzetir. K aşgârlı M ahm ud “ id u n ç u saç” tâ b iri ile m ukaddes olan ve kesilm eyen saçtan b a h se d er M. 630’da Batı Türk K ağanı “ T ’o n g ” Yabgu’n u n u zu n saçları böyle serbest dalg alan ıy o rd u ve başına b ir yeşil kurdele veya sarık sarm ıştı. “T ’o ng” Yabgu’n u n m aiyetindekilerin aynı de­ v ird e yaşayan K agnılı “ T ’ie-le” beyleri gibi, ö rü lü saçları b u lu n u y o rd u . Bu beyler, ancak Ç in h izm etin e g irince, ö rü lü saçlarını kesiyorlardı. Türk m ezar heykellerinde (balballarda) örülü saç çok gözükür. H ueich’ao’ya göre, T oharistan T ürkleri saç ve sak alların ı traş ed e rle rd i. K aşgârlı’dan ö ğ ren ­ diğim ize göre, başın ancak tepesi traş ediliyor ve bu b ir Türk âd eti sayılı­ yordu. T ürkler gibi başın ın tepesi saçsız olan kimseye “ tok” veya “ to k e r” deniliyordu. “Toklı” ise k u ru kafa dem ekti. Başın traş edildiği zam an, alın ile saçaklar hizasında zülüfler bırakıldığını ve bu âdet yeni evlenen “Hsien- p i” gen çleri ile Suyâb-Balasagun halkı ve U ygur ço c u k ların d a da g ö rü l­ d ü ğ ü n ü biliyoruz. U ygur m e tin le rin d e B urkan (B uda)’n m uşnişa'sına (ba­ şının tepesindeki efsanevî çıkıntıya) topuz anlam ına “saç teginsük” denm esi ve topuza “d id im ” (tâc) adı da verilm esi T ürklerde ve b ü tü n İç Asya’da to­ puza atfedilen m ertebe işâreti anlam ını belirtm ektedir. Nitekim , T ibet kay­ n a k la rın d a adı geçen ve U ygur ili olduğu L aufer tara fın d an tah m in edilen b ir m em lekette, h ü k ü m d a r saçlarını topuz şeklinde toplam akta ve to p u ­

zun üstüne, beş sın ıf halkı tem sil ed en , beş dilim li b ir tâç giym ekte idi. Türk h ü k ü m d a r tasv irlerin d e de, m eselâ Köl-Tigin’in, veya Bilge Kağan sanılan şahsın tasvirinde m uhtem elen topuz şeklinde toplanm ış olan uzun saçlar, serp u şu n altın a saklanm ış gözükm ektedir. S an atk âr tasvirlerinde, başlığın altın d a sezilen topuz, ustalık tâcı olabilir.

Köl-Tigin heykelinin, tâç gibi, üç dişli k en a rı olan börkü, H u n dev­ rin d e n b eri, Ç in sa n atın d a kuzeyli b eylerin başında g ö rü len b ir se rp u ş­

14 Esin, a.g£., s. 138.

(6)

tur. Kök-Türk devri sa n atın d a bu şekil b ö rk ve üç dişli tâç çok tasvir edilm iştir.

Ç inlilerin aksine olarak Kök-Türkler, kaftanlarını sola iliklerlerdi. K ır­ gız e rk e k le rin in , O ğuzlar gibi, k üpe tak tık ları da rivâyet o lu n u r.17

Türkistan fig ü ra tif san atın d a güzellik n o rm la rın ın değiştiğini VI-VII. yüzyıllarda görm ekteyiz. P arthe devrinde, H ellenistik tesirler altındaki Ya­ kın D oğu d e v relerin d e gelişen ve O rta Asya’ya k ad ar yayılan, b ir güzellik n o rm u m ev cu ttu .18

Halçayan’da H ellenistik devir ephebos’u n u h atırlatan , sivri çeneli, kü­ çük b ir yüz, büyük ve yum uşak bakışlı gözler ve kıvırcık kısa saçlar ile te- b ârü z ed en çehreler, O rta Asya sa n atın d a u zun süre devam etm iştir.

Ş ah ısların ad ları yazılı b u lu n a n b ir U ygur duvar resm i, sanki Kaşgâr- lı’n ın “ Tat (ve) Tabgaç” yâni yabancı ve Tabgaç-Türk tâ b irin i tasvir eder. Ad k itâ b elerin d e “ Tat” o ld u k ları anlaşılan “ toyın’Tar, T ü rk lerd en daha m ongoloid (Çinli?), yassı b u ru n lu ve k ıllıd ır (Çin san atın d a kıllı yüz ya­ bancıya delâlet eder. U ygurlar bu âd eti Ç in lile rd e n alıp o n la ra karşı kul­ lan m ışlard ır). Ad k itâ b e le rin d e Türk o ld u k ları anlaşılan “ to y ın lar” çekik

gözlü dür, fakat Tabgaç n o rm la rın a uygun olarak ve “ u zun b u ru n lu kuzey­

li g ö çeb eler”e atfed ilen şekilde, ince u zun b u ru n la rı v ard ır.19

U ygur sa n atın d a “ küzetkici” ve a lp le rin dev boyda, sert b ir ifâde ile tasvir e d ild ik leri E. Esin ta ra fın d a n b e lirtilm ek ted ir.20

E lim izde b u lu n a n verilere göre, 7ürk tipinin grafik özellikleri şöyledir: Kafatası : yuvarlak (84-85 cm.); m u ted il şekilde yüksek, tepesi

h a fif yuvarlak.

Ense : kısa, h a fif yuvarlak.

Alın : oldukça yüksek, y u m ru ve geniş.

Yüz : büyük olmayıp, aşağı doğru daralm akta; geniş ve yassı

(m ongoloid değil).

Kaş : kaş k em erin i teşkil ed en kem ik h a fif gelişmiş; düzgün.

17 Esin, a.g£., s. 106-107 ve bu eserde verilen 167-176 num aralı notlardaki bibliyografya. 18 Esin, a.g.e., s. 137.

19 Gös. yer.

(7)

ESKİ TÜRK TİPİ FİGÜRLER 1117

Göz : göz yarığı d a r ve küçük (m ongoloid p e rd e yok); göz­ ün iç köşesi dış köşeye n az aran d ah a içeri kaymış. Elm acık K em ikleri : fazla gelişm iş; çıkık.

B u ru n : n isbeten küçük, düz veya kısa gaga b u ru n şeklinde. Yanak : Yanak k em iğ in in yağ yastığı gelişm iş; b u ru n -d u d ak

çizgisi d erin .

Ağız : n isp e ten küçük.

D udaklar : şişkin olm ayıp d a r ve düzgün.

Ç ene : küçük (yüksek değil).

Kulak : küçük ve yatık.

D evrinin Türk grafik sanatçıları diyebileceğim iz ustalar, yukarıda be­ lirtilen 7ürk tipini çizgilerinde şöyle y o ru m lam ışlard ır (ekte verilen çizim- lere bakınız):

Yüz : ay yüzlü.

K aşlar : yüzün üst kısm ında, uçlar b irb irin e yaklaşık d u ran iki yatay çizgi.

G özler : (hem en kaşların altında) çok küçük iki nokta veya ba­ sık iki üçgen veya paralel çizgi; bazen iki paralel çen­ tik, bazen badem biçim i.

B u ru n : tek veya iki düşey çizgi h âlin d e başlar, ince yapılı ola­ rak ağıza yaklaşır.

Ağız : iki küçük paralel çizgi veya b ir n o k tad an ibarettir. Ç ene : bazen küçük b ir çıkıntı hâlinde, bazen de baş k ü tle­

sinden ayrılm ayan b ir belirsizlik h âlin d ed ir; bâzı tip ­ lerde uçta 3-4 mm. aralıklı yatık iki çizgi, bazen dudak a ltın d a T şeklinde b ir çizgi.

Kulak : b alb allard a bazen hiç b elirtilm em iştir; bazı tip lerd e üst u çları sivri, b az ıla rın d a uzun ve dar.

Elm acık K e m ik le ri: bazı tip le rd e yanağın h em en altın d a İd şek­ linde, b az ıla rın d a da lol şeklinde belirtilm iş.

(8)

Referanslar

Benzer Belgeler

“Ortodoksluğun sınırlarını zorlayan özgün bir aydın, bazı gelişmeleri önceden kestiren bir azizdir o.” Yusuf Akçura’yı François Georgeon böyle

Bir hurmayla dahi hayır olur. Yüce Allah, yeryüzünde yarattığı milyarlarca canlı ve cansız varlıklardan yalnızca insanları dünya yaşamındaki davranışlarında

Şekil 4.9’da görüldüğü gibi, alkali metallerden yardımlı transferi elde edilen diğer bir metal iyonu olan Na + iyonunun etkisini incelemek için Hücre

Araştırma sonuçlarına göre; bilişim teknolojileri kullanımının sıkıcı olup- olmaması durumuna göre, aşırı iş yükü, sorumluluk, işin gerekliliğine/

Savaş sonrası Alman romanında savaş ve evlilik konulu bu çalışmada, Heinrich Böll’ün eserlerinde savaşın neden olduğu yıkımın aileleri nasıl etkilediği

Araştırma sonucunda, işletmelerin işgören bulma, seçme ve eğitim uygulamaları incelendiğinde, bakış açılarının Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi Yaklaşımı ile

Çalışmamızda, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edildiği sırada İzmir Valisi olan İzzet Bey’in kaleme aldığı, 14-18 Mayıs 1919 tarihleri arasındaki

Android işletim sistemine sahip chazlar için yazılım üretme,test etme ve hata ayıklama gibi işlemleri gerçekleştirebilmek için içerisinde gerekli araçları ve