• Sonuç bulunamadı

Psikolojik dayanıklık ve psikolojik iyi olma ilişkisinde iyimserliğin aracılık rolü: hastane çalışanları üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Psikolojik dayanıklık ve psikolojik iyi olma ilişkisinde iyimserliğin aracılık rolü: hastane çalışanları üzerine bir araştırma"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3

T.C.

NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SAĞLIK KURULUŞLARI YÖNETİCİLİĞİ ANABİLİM DALI

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK VE PSİKOLOJİK İYİ OLMA

İLİŞKİSİNDE İYİMSERLİĞİN ARACILIK ROLÜ: HASTANE

ÇALIŞANLARI ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA

Tezsiz Yüksek Lisans Dönem Projesi

GÜLAY KÖKTAŞ

Danışman

Doç. Dr. Korhan KARACAOĞLU

Ocak 2016

(2)

4

BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK BEYANI

Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve referans gösterdiğimi belirtirim.

Adı, SOYADI: Gülay KÖKTAŞ

(3)

5

“Psikolojik Dayanıklılık ve Psikolojik İyi Olma İlişkisinde İyimserliğin Aracılık Rolü: Hastane Çalışanları Üzerinde Bir Araştırma” adlı yüksek lisans dönem

projesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Tez Yazım Kılavuzu’na uygun olarak hazırlanmıştır.

Projeyi Hazırlayan Danışman

Gülay KÖKTAŞ Doç. Dr. Korhan KARACAOĞLU

Sağlık Kuruluşları Yöneticiliği Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ulaş ÜNLÜ

(4)

6 Doç. Dr. Korhan KARACAOĞLU danışmanlığında Gülay KÖKTAŞ

tarafından hazırlanan “Psikolojik Dayanıklılık ve Psikolojik İyi Olma

İlişkisinde İyimserliğin Aracılık Rolü: Hastane Çalışanları Üzerinde Bir Araştırma” adlı bu çalışma, jürimiz tarafından Nevşehir Hacı Bektaş Veli

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tezsiz II. Öğretim Yüksek Lisans Dönem Projesi olarak kabul edilmiştir.

……. / .……. / 2016 (Tez savunma sınav tarihi)

JÜRİ

Danışman : Doç Dr. Korhan KARACAOĞLU

Üye: Doç. Dr. Hakan Vahit ERKUTLU

Üye: Yrd. Doç. Dr. Ferda ÜSTÜN

ONAY

Bu tezin kabulü Enstitü Yönetim Kurulunun .…. /…. / …. tarih ve ………… sayılı Kararı ile onaylanmıştır.

././.

Doç. Dr. Neşe YALÇIN Enstitü Müdürü

(5)

“PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK VE PSİKOLOJİK İYİ OLMA İLİŞKİSİNDE İYİMSERLİĞİN ARACILIK ROLÜ: HASTANE

ÇALIŞANLARI ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA”

Gülay KÖKTAŞ

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yüksek Lisans Projesi, Ocak 2016

Danışman: Doç. Dr. Korhan KARACAOĞLU

ÖZET

Bu çalışmada pozitif psikolojik sermayenin bileşenleri olan, psikolojik dayanıklılık, psikolojik iyi olma ve iyimserlik ilişkisinin hastane çalışanları üzerinde etkisi incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi Ankara İli Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan, doktor, hemşire, tekniker/teknisyen, laborant, hasta bakıcı ve diğer (sekreter, güvenlik görevlisi, yemekhane personeli, fizyoterapist, diyetisyen) katılmıştır. Hastane bünyesinde toplam 2580 çalışan bulunmaktadır. Çalışmaya 515 kişi dahil olmuştur. Bu verilerin analizinde uygun istatistiksel yöntemler kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan veriler, anket yöntemi yardımı ile toplanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre çalışanların psikolojik dayanıklılık düzeylerinin ortalamanın üzerinde, psikolojik iyi olma seviyelerinin kısmen yüksek, iyimserlik yönünden ise orta derecede bir iyimserliğe sahip oldukları tespit edilmiştir. Ayrıca çalışanların psikoljik dayanıklılığının psikoljik iyi olma düzeylerini pozitif yönde ve anlamlı bir şekilde etkilediği, iyimserliğin ise bu ilişkide kısmi aracı değişken rolünü oynadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Pozitif psikolojik sermaye, Psikolojik dayanıklılık, Psikolojik

(6)

"The MEDIATOR ROLE OF OPTIMISM IN THE RELATION OF PSYCHOLOGICAL WELLNESS AND PSYCHOLOGICAL RESISTANCE: A

RESEARCH ON HOSPITAL EMPLOYEES."

Gülay KÖKTAŞ

Nevsehir Haci Bektas Veli University, Institute of Social Sciences Master Project January 2016

Consultant asst. Prof. Dr. Korhan Karacaoğlu

ABSTRACT

The impact of the relation of psychological resistance , psychological wellness and the optimism, which are the positive components of psychological capital, on hospital employees is investigated in this study. Doctors, nurses, technicians, laboratory assistants and others (secretaries, security guards, food handlers, physical therapists, dieticians) who are the employees of Ankara Diskapi Yildirim Beyazit Education and Investigation Hospital, participated to this sample. There are 2580 total employees in the hospital constitution. 515 of them participated to the research. Statistical package programme is used in order to analyze the data. The data is collected with the help of questionnaires. According to the results of the research it is confirmed that the level of psychological resilience of employees is above the average, the level of psychological wellness of employees is partly high, and the level of optimism of employees is normal. Besides, it is concluded that the psychological resistance of employees affected psychological wellness of them positively and meaningfully, and the optimism played the partly mediator variable role in this relation.

Keywords : Positive psychological capital, Psychological resilience, Psychological well-being and Optimism.

(7)

TEŞEKKÜR

Çalışmamın her aşamasında yapılan değerlendirmeler ve yönlendirici eleştirilerle çalışmaya yön veren tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Korhan KARACAOĞLU’na, yine yapıcı eleştirileriyle çalışmaya katkıda bulunan değerli jüri üyelerine…

Eğitimim süresince akademik destek ve anlayışlarını esirgemeyen tüm hocalarıma… Yüksek lisans eğitimim sürecinde ve hayatımın her anında yanımda olup desteklerini daima hissettiğim ikinci ailem dediğim Belgin – Mehmet AKAY’a …

Projemde pilot çalışmam için gerekli verilerin toplanması sürecinde bana destek olan Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimimiz Sayın Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU’na, hastane yöneticilerine ve çok yoğun çalışma programlarına rağmen vakit ayırarak tezimle ilgili anketi dolduran tüm akademik ve idari personellerimize…

Sayın Yılmaz Çeri, Okay Erözgün, Yüksel Kılıç ve Çağdaş Kılıç’a Anne ve babama varlıkları için…

Buraya adını yazamadığım ancak, yüksek lisans eğitimim boyunca desteğini esirgemeyen çalışma arkadaşlarıma, bölüm hocalarıma ve herkese sonsuz teşekkürlerimi, saygılarımı sunuyorum.

(8)

İÇİNDEKİLER ÖZET...i ABSTRACT...ii TEŞEKKÜR...iii TABLOLAR DİZİNİ...vii ŞEKİLLER LİSTESİ...viii GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK VE İYİMSERLİK İLE İLGİLİ KURAMSAL ÇERÇEVE 1.1. POZİTİF PSİKOLOJİK SERMAYENİN TANIMI...3

1.1.1. Pozitif Psikolojik Sermayenin Özellikleri...4

1.1.2. Pozitif Psikolojik Sermayenin Boyutları...7

1.1.3. Pozitif Psikolojik Sermayenin Önemi ve Faydaları...14

1.2. PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK...15

1.2.1. Dayanıklılık...15

1.2.2. Psikolojik Dayanıklılık...16

1.2.3. Psikolojik Dayanıklılığın Boyutları...19

1.2.4. Psikolojik Dayanıklılığı Etkileyen Faktörler...21

1.2.4.1. Risk Faktörleri...21

1.2.4.2. Koruyucu Faktörler...22

1.2.4.3. Olumlu Sonuçlar...23

1.2.5. Psikolojik Dayanıklılığın Etkilediği Örgütsel Süreçler...24

(9)

1.3.1. İyimserlik İle İlgili Görüşler...25

1.3.2.İyimserlik ve Olumlu Düşünce...27

1.3.3. İyimserlik ve Psikolojik Dayanıklılık İlişkisi...30

İKİNCİ BÖLÜM PSİKOLOJİK İYİ OLMA İLE İLGİLİ KURAMSAL ÇERÇEVE 2.1. İYİ OLUŞ...32

2.1.1. Psikolojik İyi Oluş ve Boyutları...32

2.1.2. Öznel İyi Oluş...37

2.1.3.Psikolojik ve Öznel İyi Oluş Karşılaştırması...39

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK, İYİMSERLİK VE PSİKOLOJİK İYİ OLUŞ İLİŞKİSİ: HASTANE ÇALIŞANLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA 3.1. ARAŞTIRMA KONUSUNUN ÖNEMİ...41

3.2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ...43

3.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEM BİLİMİ...44

3.3.1. Örneklem...44

3.3.2. Veri Toplama Aracı ve Pilot Araştırma...44

3.3.3. Araştırma Modeli ve Hipotezler...45

3.3.4. Veri Analiz Yöntemleri...48

3.4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE YORUMLAR...48

3.4.1. Hastane Çalışanlarının Psikolojik Dayanıklılık, İyimserlik ve Psikolojik İyi Olma Düzeylerine İlişkin Araştırma Bulguları...49

3.4.2. Hastane Çalışanlarında Psikolojik Dayanıklılık, İyimserlik ve Psikolojik İyi Olma Değişkenleri Arasındaki İlişkilerin Analizi...51

3.5. REGRESYON ANALİZİ VE HİPOTEZ TESTLERİNE İLİŞKİN BULGULAR...51

(10)

3.5.1.1.Adım: Psikolojik Dayanıklılığın Psikolojik İyi Olma Üzerindeki

Etkisi...52

3.5.2.2.Adım: Psikolojik Dayanıklılığın İyimserlik Üzerindeki Etkisi...53

3.5.3.3. Adım: İyimserliğin Psikolojik İyi Olma Üzerindeki...54

3.5.4. 4. Adım: Psikolojik Dayanıklılık ve İyimserliğin Psikolojik İyi Olma Üzerindeki Etkisini...55

SONUÇ...57

KAYNAKÇA...59

ANKET SORULARI...73

(11)

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1. Sermaye Kavramının Rekabet Üstünlüğü İçin Genişletilmesi...4

Tablo 2. Psikolojik Sermaye Boyutlarının Yönleri ve Katkıları...12

Tablo 3. Araştırmaya Katılan Kurum Çalışanlarının Demografik Özelliklerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler...48

Tablo 4. Hastane Çalışanlarının Psikolojik Dayanıklılık, İyimserlik ve Psikolojik İyi Olma Düzeylerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler...49

Tablo 5. Değişkenlere İlişkin Korelasyonlar, Aritmetik Ortalamalar, Standart Sapmalar ve Cronbach’s Alpha Değerleri...51

Tablo 6.Regresyon Modelinin Özeti...52

Tablo 7. Regresyon Modelinin Anlamlılık ANOVA(b) Sonuçları...52

Tablo 8. Regresyon Analizi Sonuçları...53

Tablo 9. Regresyon Modelinin Özeti...53

Tablo 10. Regresyon Modelinin Anlamlılık ANOVA(b) Sonuçları...53

Tablo 11. Regresyon Analizi Sonuçları...54

Tablo 12. Regresyon Modelinin Özeti...54

Tablo 13. Regresyon Modelinin Anlamlılık ANOVA(b) Sonuçları...54

Tablo 14. Regresyon Analizi Sonuçları...55

Tablo 15. Regresyon Modelinin Özeti...55

Tablo 16. Çoklu Regresyon Modelinin Anlamlılık ANOVA(b) Sonuçları...55

(12)

ŞEKİLLER

(13)

GİRİŞ

Dünyada yaşanan ekonomik krizler, savaşlar, küresel rekabet insanların ve işletmelerin hayatta kalmalarını zorlaştırmıştır. Ülkemizde de bu konuda yoğun bir rekabet söz konusudur. İnsan kaynağının rekabet üstünlüğü oluşturacak şekilde kullanılabilmesi için, örgütlerin insana yatırım yapması gerekmektedir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki en önemli rekabet üstünlüğü insan kaynağıdır. Yapılacak en iyi şey de kaynağa yatırım yani insana yatırımdır. İnsan gücü doğru kullanılıp yönlendirildiğinde rakipleri karşısında en büyük güç olur. Bu gerçeği fark eden bilim adamları psikolojik sermaye kavramını ortaya çıkarmışlardır. Psikolojik sermaye kavramı geçmişte üzerinde önemle durulan ekonomik, beşeri, sosyal ve psikolojik sermaye türlerinden farklı özelliklere sahip olan yeni bir sermaye türüdür. Psikolojik sermaye rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için sahip olunabilecek en büyük güçtür. Bir yandan rekabet üstünlüğüne olumlu katkı yapıp, diğer yandan da performansı artıran psikolojik sermayenin örgüte büyük katkı sağladığı tespit edilmiştir. Psikolojik sermayesi yüksek bireylerin iş performansının da yüksek olacağı yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır. Bu gerçeği fark eden bilim adamları psikolojik sermaye kavramını ortaya çıkarmışlardır. Psikolojik sermaye “Yarının küresel iş dünyasında rekabet üstünlüğü konusunda ne ile gerçek anlamda fark yaratırız ve rakiplerden üstün hale geliriz?” sorusuna cevap olarak ortaya çıkmıştır. Yöneticiler işgörenlerinin psikolojik sermayelerini artırmanın yollarını aramaktadırlar. Bu durumda psikolojik sermayenin bileşenlerinden olan psikolojik dayanıklılık, iyimserlik ve psikolojik iyi oluşun çalışanlar ve yöneticiler açısından önemi artmaktadır. Örgütün amaçlarına ulaşması için çalışanlarına yatırım yapması ve bunun sonucunda da işletmenin devamlılığı ve karının da en üst düzeye çıkması kaçınılmaz olacaktır.

Bu çalışmada amaç, Psikolojik Dayanıklılık ve Psikolojik İyi Olma İlişkisinde İyimserliğin Aracılık Rolünün Hastane Çalışanları Üzerinde etkisine dair bir çalışma yapmaktır. Bu çalışmanın sonucunda çalışanların psikolojik dayanıklılıklarının, psikolojik iyi oluşlarının ve iyimserliklerinin ne durumda olduğu ve iş performansını

(14)

nasıl etkilediği, psikolojik dayanıklılığı yüksek bireylerin iş yaşamındaki başarılarına ilişkin çalışmalarını ortaya koymaktır.

Çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; pozitif psikolojik sermaye ve psikolojik dayanıklılık kavramları incelenmiş olup bu kavramla ilgili unsurlar ele alınmıştır. Pozitif psikolojik sermaye kavramı ve psikolojik dayanıklılık kavramı açıklanırken, tanımı, tarihçesi boyutları, özellikleri ve bu alandaki önemli

araştırmalara değinilmiştir.

İkinci bölümünde; iyimserlik kavramı incelenmiş olup bu kavramla ilgili unsurlar ele alınmıştır. İyimserlik ve olumlu düşünce, psikolojik dayanıklılık ve iyimserlik ilişkisi, iyimser bakış açısının yaşamımızdaki etkileri ve psikoloji

lk dayanıklılığa etkisi incelenmiştir.

Üçüncü bölümünde psikolojik iyi oluş durumları tanımı, tarihçesi, bununla ilgili ilk çalışmaları kim/kimlerin yaptığı, psikolojik ve öznel iyi oluşun karşılaştırılması incelenmiştir.

Bütün bu çalışmalarla ilgili yurt için ve yurt dışı yayınlar araştırılmış olup bu çalışmalara yer verilmiştir.

Son bölümde ise, araştırmanın modelini oluşturan önermeler test edilmiştir. Elde edilen sonuçlar ortaya konup yorumlanarak çalışma sonlandırılmıştır.

Yapılan literatür taraması sonucunda psikolojik dayanıklılık, psikolojik iyi oluş ve iyimserlik durumlarının ayrı ayrı incelendiği pek çok çalışma bulunmaktadır. Ancak araştırma modelinin tamamını test eden ve bu durumun hastane çalışanları üzerinde etkisinin incelendiği bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu durum çalışmanın önemini daha da artırmaktadır.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK VE İYİMSERLİK İLE İLGİLİ

KURAMSAL ÇERÇEVE

1.1. POZİTİF PSİKOLOJİK SERMAYENİN TANIMI

Sermaye kavramı önceleri sadece ekonomik ve finansal alanlarda kullanılmaktaydı. Günümüzde ise insan kaynaklarının (beşeri sermaye) ve diğer alanların (duygusal sermaye, sosyal sermaye, kültürel sermaye) değerlendirilmesinde kullanılmaktadır (Luthans vd. 2007a: 542).

Günümüz örgüt yapısı içerisinde kullanılan ve sermayenin en yeni türü olan psikolojik sermaye kavramının tanımı, kavramın sahip olduğu boyutlar üzerinden yapılmaktadır. Buna göre psikolojik sermaye bireyin pozitif psikolojik durumundaki gelişimini ifade etmektedir. Literatürde bireyin sahip olduğu psikolojik sermaye: 1. Başa çıkılması gereken bir göreve karşı gerekli çabayı gösterme konusundaki “öz yeterliliği”,

2. Şimdi ve gelecekte başarı kazanacağına dair “iyimser” tutumu,

3. Amaçlar doğrultusundaki direnç ve gerektiğinde başarılı olmak için amaca giden yolu değiştirebileceği konusundaki “ümidi”,

4. Sorunlar ve zorluklar karşısında, başarıya ulaşabilmek için gösterilen, bu zorluklarla başa çıkma gücü ve “dayanıklılığı” ile karakterize edilmektedir (Luthans vd. 2007a: 542; Luthans vd. 2007b: 3).

Psikolojik sermaye, rekabet üstünlüğü sağlamada diğer sermaye türlerinden daha etkindir (Larson ve Luthans, 2006: 49). Tablo 1’de rekabet üstünlüğü sağlamak amacıyla kullanılmakta olan sermaye türleri karşılaştırmalı olarak verilmiştir.

(16)

Tablo 1 Sermaye Kavramının Rekabet Üstünlüğü İçin Genişletilmesi

Ekonomik sermaye Beşeri sermaye Sosyal sermaye Psikolojik sermaye Sahip olduklarımız Bildiklerimiz Kimleri tanıdığımız Kim olduğumuz

Ne olabileceğimiz Finans

Somut varlıklar Deneyim Eğitim Becerile İlişkiler Sosyal ağlar Arkadaşlar Öz yeterlilik Ümit İyimserlik Dayanıklılık Kaynak: Luthans; Luthans; Luthans, 2004: 46

Görüldüğü gibi psikolojik sermaye “kim olduğumuzu” ve “pozitif gelişim sayesinde ne olabileceğimizi” ifade etmektedir (Luthans vd. 2006a: 26 ve Luthans vd. 2007b: 20). Bu açıdan neye sahip olduğumuzla ilgilenen ekonomik sermaye, ne bildiğimize odaklanan beşeri sermaye ve tanıdıklarımızdan oluşan sosyal sermayeden ayrılmaktadır (Larson ve Luthans, 2006: 49). Sonuç olarak psikolojik sermayenin “bireyin verimlilik amacıyla, ekonomik, beşeri ve sosyal sermayeleri başarılı bir şekilde örgüte taşıyabilme konusundaki yetenekleri” olduğunu söylemek mümkündür (Luthans vd. 2005: 253).

Psikolojik sermaye bireysel düzeyde büyüme ve performansı artıran psikolojik bir kaynakken; örgütsel düzeyde ise diğer sermaye türlerine benzer şekilde, işgören performansını artırarak rekabet üstünlüğüne katkıda bulunan güçlü bir yönetim aracıdır (Luthans; Avolio; Walumbwa vd. 2005: 253). Bu sebeple örgütler ve işgörenler açısından diğer sermaye türlerine göre daha fazla önem taşımaktadır.

1.1.1.Pozitif Psikolojik Sermayenin Özelllikleri

İnsan kaynaklarının anlaşılması ve yönetilmesi konusunda, psikolojik sermaye yeni bir yaklaşım ve bakış açısı getirmektedir. Bu yeni bakış açısını diğer yaklaşımlardan ayırt etmeye yarayan bazı özellikler vardır. Bu özellikler aşağıda sıralanmıştır (Nelson ve Cooper, 2007: 11):

 Psikolojik sermaye, beşeri sermayeden daha fazlasını ifade etmektedir. Psikolojik sermaye sadece eğitim ve geliştirme programları ile

(17)

sağlanabilecek bilgi, beceri ve yetenekleri veya işteki deneyimi ifade etmemektedir. Bunun yanısıra yönetici ve işgörenler tarafından zaman içerisinde oluşturulmuş olan, örgüte has örtülü bilgiyi de kapsamaktadır. Yani psikolojik sermaye işgörenin zaman içerisinde edindiği bilgi, beceri ve deneyim ile birlikte örgütsel hafızayı da içermektedir.

 Psikolojik sermaye, sosyal sermayeden daha fazlasını ifade etmektedir. Psikolojik sermaye sadece fonksiyonel ilişkilerin kurulduğu insanlar grubunu temsil etmemektedir. Aynı zamanda birey, departman ve örgüt bazında yeni ve ilgi çekici fırsatların oluştuğu ilişkileri de ifade etmektedir. Bu durumda psikolojik sermaye mevcut ilişkilerin yanı sıra muhtemel ilişkileri de içermektedir.

 Psikolojik sermaye pozitiftir. Psikolojik sermaye örgütsel davranış ve insan kaynakları yönetimi alanındaki araştırmacı ve uygulayıcılara; verimsiz işgörenler, iş yerindeki agresiflik, yeteneksiz liderler, stres ve çatışma, etik olmayan davranışlar, etkin olmayan stratejiler, verimliliği engelleyen örgüt yapısı ve kültürüne alternatif olarak yeni ve pozitif bir bakış açısı önermektedir. Psikolojik sermaye ile hem bireysel hem de örgütsel düzeyde pozitif sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır.

 Psikolojik sermaye eşsizdir. Psikolojik sermaye, örgütsel davranışın alanına giren motivasyon, amaç belirleme, personel güçlendirme, katılım, takım kurma ve örgüt kültürü gibi kavramları kapsamaktadır. Bu kavramlar kendi içlerinde pozitiftirler, ancak bunların çoğu şimdiye kadar çok defa çalışılmıştır (Steers, Richard, M.2001: 331). Bu nedenle bu kavramları kapsayan yeni bir yaklaşıma gerek yoktur. Psikolojik sermayenin görevi de zaten bu kavramlar üzerinde yoğunlaşmak değildir. Psikolojik sermayenin var olan negatif teori ve kavramların pozitif yüzü olmak gibi bir amacı da yoktur. Psikolojik sermayenin ilgi alanına giren kavramlar, örgütsel davranışın hem pozitif hem de negatif kavramlarından farklı bir bakış açısı

(18)

pozitif kavramlar ile örgütsel davranıştaki negatif kavramlar, bir bütünün iki ucu olarak kabul edilemezler. Psikolojik sermaye yeni bir bakış açısıdır, kendine has ve yaratıcı bir teorik çerçevesi vardır.

 Psikolojik sermaye teori ve araştırma tabanlıdır. Psikolojik sermaye sosyal bilişsel teori (Bandura, Albert, 1986) ve ümit teorisi (Snyder CA 2000) temeline dayanmaktadır. Bu teorilerden destek alarak psikolojik sermaye araştırmaları yürütülmektedir.

 Psikolojik sermaye ölçülebilirdir. Önceleri insan kaynakları yatırımlarının getirisinin ölçümü ile ilgili pek çok yöntem var iken (Huselid, Mark, A.,1995: 635), yumuşak (soft) faktörler gibi önemli etkenlerin ölçümü ile ilgili büyük bir eksiklik ortaya çıkmıştır. Ancak günümüzde psikolojik sermayenin boyutlarını oluşturan kavramları ölçen geçerli ve güvenilir ölçekler bulunmaktadır. Bunlar Parker’ın (Parker, 1998) öz yeterlilik ölçeği, Snyder ve arkadaşlarının (Snyder vd.1996) ümit ölçeği, Scheiner ve Carver’in (Scheiner ve Carver, 1985) iyimserlik ölçeği ve Wagnild ve Young’ın (Wagnild ve Young, 1993) dayanıklılık ölçeğidir. Bu ölçekler sayesinde psikolojik sermaye ölçeği geliştirilmiş ve psikolojik testlerle desteklenmiştir.

 Psikolojik sermaye durum temellidir, bu nedenle geliştirilebilirdir. Pek çok kişilik özelliğinin iş performansı ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Pozitif psikoloji literatürü içerisinde de doğuştan gelen birçok pozitif özellik bulunmaktadır. Ancak psikolojik sermaye kolayca ve kısa sürede biçimlendirilebilen ve geliştirilebilen durumlardan oluşmaktadır (Luthans 2006: 388). İş ortamındaki insan potansiyelini pozitif yaklaşım ile anlayabilmek için, psikolojik sermaye içerisinde sadece durum temelli kavramlara yer verilmiştir. Örneğin işgörenlere verilen başarılı bir “hayattan tat alma” eğitimi ile onların ümit, dayanıklılık ve iyimserlik gibi psikolojik sermaye boyutlarında kısa sürede gelişim sağlamak mümkündür.

(19)

 Psikolojik sermaye iş performansı üzerinde etkilidir. Psikolojik sermayenin pozitif örgütsel davranış içerisinde yer alan bir kavram olmasından dolayı, pozitif örgütsel davranışın ayırt edici özelliklerinden birisi olan iş çıktıları ile olumlu ilişki özelliğini taşıması kaçınılmazdır. Araştırmalar psikolojik sermayenin hem boyutlar bazında (öz yeterlilik, ümit, iyimserlik ve dayanıklılık) hem de toplam psikolojik sermaye bazında iş performansı üzerinde anlamlı etkisinin olduğunu göstermektedir (Luthans; Avolio; Walumbwa vd. 2005: 249). Psikolojik sermayeye yatırım yapılması ve geliştirilmesi yolu ile örgütün performansına ayrıca sürdürülebilir rekabet üstünlüğüne olumlu katkı sağlanması mümkündür.

Modern örgüt yapıları içerisinde kullanılmaya başlayan psikolojik sermayenin sahip olduğu özellikler incelendiğinde, kavramın şu ana kadar geliştirilmiş olan kavramların tamamından farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Pozitif psikolojinin örgütsel davranış alanındaki yansıması olan ve pozitif örgütsel davranış içerisinde geliştirilmiş olan psikolojik sermaye kavramı, özellikle rekabet üstünlüğü ve iş performansı açısından oldukça önem taşımaktadır.

1.1.2. Pozitif Psikolojik Sermayenin Boyutları

Psikolojik sermaye ile ilgili araştırmalar sonucunda dört pozitif psikoloji kapasitesinin, psikolojik sermayenin özelliklerini en iyi şekilde tanımlayacağına karar verilmiştir. Bu kapasiteler, psikolojik sermayenin boyutları olarak kabul edilmektedir (Nelson ve Cooper, 2007: 13). Aşağıda bu boyutların tanımları ile birlikte örgüt performansını artırmak için, bu boyutları geliştirme ve yönetme yollarına yer verilmiştir.

Öz yeterlilik: Öz yeterlilik kavramı, Bandura’nın (Snyder, Sympson, Ybasco vd.

1996) sosyal bilişsel teorisine dayanmaktadır. Stajkovic ve Luthans (Stajkovic 1998b: 6) öz yeterliliği “kişinin kendini motive edebilme, bilişsel kaynakları ve verilen işi başarıyla yerine getirebilme konusundaki yeteneklerine olan inancı” şeklinde tanımlamışlardır. Psikolojik sermayenin bu boyutu, yıllardır teori desteği en fazla olan ve üzerinde en fazla çalışma yapılan boyuttur (Luthans, 2002a: 59 ve Luthans; Youssef; Avolio, 2007:16). Ancak yine de öz yeterlilik boyutunun tek başına psikolojik sermaye kavramını ölçmesi beklenemez.

(20)

Öz yeterlilik bireyin becerilerinde ne derece yetkin olduğunu değil, becerilerine olan inancını göstermektedir (Özkalp, 2009: 493). Bu nedenle öz yeterliliğe sahip bireyler kendi yeteneklerine güvenirler. Bu da onların zor görevlere aday olmalarına, amaçları uğrunda zaman ve enerjilerini harcamalarına, zorluk ve engellerle karşılaştıklarında sabırlı davranabilmelerine neden olmaktadır (Stajkovic ve Luthans, 1998b: 67). Öz yeterliliğe sahip olan birey, kendisinde tüm bunları yapabilecek gücün var olduğuna inanmaktadır.

Öz yeterlilik iş performansı üzerinde önemli etki yapmakta ve iş ortamı içerisinde geliştirilebilmektedir ( Luthans, 2002a: 59 ve Luthans, 2002b: 699). Öz yeterliliği geliştirmek için kullanılan pek çok yöntem vardır. Bunlardan en etkili olan yöntem, yönetici veya işgörenin işi bizzat yaparak başarıya ulaşmasıdır. Zor, riskli veya maliyeti yüksek olan işlerde ise temsili öğrenme veya modelleme yöntemi ile öz yeterlilik kazanılmaktadır (Nelson ve Cooper, 2007: 13).

Bandura’ya göre öz yeterlilik dört şekilde artırılabilir. Öz yeterliliği artıran yöntemler Bandura tarafından şu şekilde sıralanmıştır (Luthans vd 2008b: 222).

 İşgörenin başarıyı deneyimlemesi,

 İşgörenin başkalarını gözlemleyerek öğrenmesi,

 Önemli görülen kişilerden pozitif geri bildirim alınması veya onlar tarafından ikna edilmesi,

 Fizyolojik veya psikolojik tahrik.

Psikolojik sermaye boyutları arasında üzerinde en çok araştırma yapılmış olan boyut öz yeterlilik boyutudur. Aynı zamanda bu boyutun teorik açıdan da diğer boyutlara göre daha ciddi bir gelişim sağladığı görülmektedir.

Ümit: Çoğu insan için ümit kelimesi, iyi bir şeyler olmasını veya zor anlarda işlerin

yoluna girmesini çağrıştırmaktadır. Psikolojik sermayenin bu boyutu günlük konuşmalar içerisinde “bu işi başaracağımızı umuyorum”, “seninle tekrar görüşmeyi ümit ediyorum” şeklinde oldukça sık kullanılmaktadır.

(21)
(22)

Araştırmalar geçmişte de ümit kavramının akademik ve atletik başarı, duygusal sağlık, hastalık ve zorluklarla baş edebilme becerisi gibi alanlarla olumlu yönde ilişkili olduğunu göstermektedir (Luthans; Avolio; Avey vd. 2007: 546). Ümidi yüksek olan bireylerin başarılı olmalarının en önemli nedeni, ümidi düşük olanlara göre daha kesin hedefler belirlemeleri ve bu hedeflere ulaşabilmek için mücadele etmeleridir (Luthans, 2002a: 62). Yaşananlar göstermektedir ki, ümidi yüksek olan bireyler kendilerinde hedeflerine giden yolda zorluklarla mücadele gücünü daha fazla bulabilmektedirler. Ancak psikolojik sermaye içerisinde ümit kavramı, yeni bir anlam kazanmıştır. Snyder ve Lopez (Snyder ve Lopez, 2007: 189) e göre ümit “olumlu bir motivasyon durumu olup, bireylerin başarı duygusuna ulaşmasında onları amaca yönlendiren enerji ve yol” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre bireyin ümitli olması sadece kendine ulaşılabilecek hedefler belirlemiş olmasını ifade etmemektedir. Bireyin amaçları belirleyeceğine, bu amaçlara giden yolu çizebileceğine ve onları başarmak için kendi kendini motive edebileceğine olan inancını ifade etmektedir.

Ümit boyutunun iki alt boyutu vardır, bunlar istek gücü ve bireyi amaca ulaştıracak yol gücü veya enerjidir (Snyder vd. 1991: 287). Diğer bir deyişle ümidin var olabilmesi için gerekli olan iki şart vardır, bunlar istek ve yoldur. Bu iki şart bir araya geldiğinde ümit boyutu ortaya çıkmaktadır.

Hem psikolojik sermaye hem de pozitif örgütsel davranış alanında ümit kavramı önemli bir yer tutmaktadır (Luthans, 2002a: 62). İlk bakışta ümit diğer psikolojik sermaye boyutları ile özellikle de öz yeterlilik ve iyimserlik ile benzer görünmektedir. Snyder (Snyder, 2000) ümit ile diğer boyutların benzerliğinden bahsederken, aynı zamanda boyutun kavramsal ve ölçüm konusundaki farklılığına da dikkat çekmektedir (Luthans, 2002a: 63). Öncelikle ümit boyutu iki farklı alt boyuta sahip olması dolayısıyla diğer boyutlardan ayrılmaktadır. Diğer yandan ümit, diğer boyutların aksine doğuştan gelen bir özellik olarak kabul edilmektedir. Ancak ümit boyutunun doğuştan gelen bir özellik olmasına rağmen, geliştirilebilir olduğu konusunda fikir birliğine varılmıştır (Snyder; Sympson; Ybasco vd. 1996: 322). Boyutun köklerinin doğuştan gelmesi ve isteğe bağlı olarak geliştirilebilmesi sebebiyle, diğer psikolojik sermaye boyutlarından farklılık göstermektedir.

(23)

İş ortamlarında ümitle ilişkili çalışmalarda ümidin, yönetici tarafından belirlenen performans (Luthans; Avolio; vd. 2005: 249, Peterson vd. 2003: 26, Youssef vd. 2007: 779) , iş tatmini (Peterson ve Luthans, 2003: 26 ve Youssef and Luthans, 2007: 781), işgöreni işte tutma (Peterson ve Luthans, 2003: 26), mutluluk ve örgütsel bağlılık (Youssef ve Luthans, 2007: 780) ile ilişkili olduğu ortaya çıkarılmıştır. İyimserlik: Psikolojik sermayenin kalbi olarak ifade edilen iyimserlik, yıllardır insanlar tarafından hem genel yaşamda hem de pozitif psikoloji içerisinde kullanılmaktadır (Luthans, 2002a: 64).

Ümit boyutu gibi iyimserlik de günlük konuşmalarda çok kullanılan bir kavramdır (Larson ve Luthans, 2006: 51). İyimserlik en basit tanımıyla “olumlu düşüncenin gücü”dür. İyimser bireyler kötü olayları dışsal ve tek seferlik olarak değerlendirirlerken; kötümser bireyler aksine aynı tür olayları içsel, sürekli ve genel olarak değerlendirmektedirler (Larson ve Luthans, 2006: 51 ve Luthans, 2002a: 64). Buna göre bir sorun karşısında iyimser birey, sorunun kendisinden kaynaklanmadığını, normalde böyle bir sorun çıkmayacakken bu seferlik farklı dışsal sebeplerden dolayı çıktığını düşünerek, kötü durumu tek seferlik ve geçici olarak algılamaktadır. Diğer yandan kötümser birey aynı sorun karşısında, sorunun kendisinden kaynaklandığını, sürekli olarak sorunlarla karşılaştığını, ne yaparsa yapsın sonucun yine olumsuz olacağını düşünecektir.

İyimserliğin fiziksel ve psikolojik sağlığa, akademik, atletik, politik ve mesleki motivasyon ve başarıya olan etkileri üzerinde pek çok araştırma yapılmıştır. Aynı şekilde kötümserliğin pasiflik, başarısızlık, sosyal yabancılaşma ve bunun sonucunda depresyona neden olduğuna yönelik araştırmalar da bulunmaktadır (Luthans, Fred, 2008: 211). Ancak iyimserliğin de bazı negatif yönleri, zararlı halleri ve maliyetleri vardır. Örneğin fiziksel olarak sağlıklı bir insan gelecekteki sağlığı ile ilgili iyimser düşünerek alması gereken önlemleri almayabilir. Örgüt içerisinde ise iyimser bir yönetici, hedefe ulaşmak için yapması gereken kontrolleri yapmayarak alması gereken önlemleri almayabilir. Bu nedenle pozitif psikoloji daha gerçekçi ve daha esnek bir iyimserlik kavramına doğru kaymaktadır (Luthans, 2002a: 64). Bu esnek (Peterson, Christopher, 2000: 50). Gerçekçi (Schneider,

(24)

Sandra, L., 2001: 251) iyimserlik ise psikolojik sermaye boyutu olan iyimserliğin tam karşılığıdır. Bu iyimserlik boyutunda karara varılmadan önce, sürekli pozitif ve negatif olaylar neden ve sonuçları ile birlikte değerlendirilmelidir. Hem motive etmede hem de motive olmada kullanılan (Luthans, 2002a: 64) bir boyut olan iyimserlik, genelde doğuştan gelen bir özellik olarak bilinse de, Seligman’ın (Seligman, vd. 1998) müdahalesi ile psikolojik sermaye içerisinde gelişime açık durum temelli bir özellik olarak kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalar da iyimserliğin zaman içerisinde öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir boyut olduğunu desteklemektedir (Luthans; vd. 2007: 17). Birey gerekli gördüğünde, sahip olduğu iyimserlik düzeyini geliştirebilmektedir.

Dayanıklılık: Dayanıklılık kavramının pozitif psikoloji içerisinde sıkça

kullanılmasına rağmen (Masten, vd. 2001: 235), psikolojik sermaye içerisinde 2002 yılına kadar kullanılmamıştır. Dayanıklılığın kökleri diğer pozitif psikoloji konuları gibi, klinik çalışmalara özellikle de çocuk patolojisine dayanmaktadır. Önceleri çok az insanın sahip olduğu ekstra bir özellik olarak görülen dayanıklılık, günümüzde zaman içerisinde kazanılabilecek ve geliştirilebilecek durum temelli bir özellik olarak kabul edilmektedir (Luthans, 2002b: 702). Psikolojik sermayenin dayanıklılık boyutu, az insanda bulunması ve birey hayatındaki deneyimlere bağlı olarak kazanılması açısından diğer boyutlardan farklılık göstermektedir.

Dayanıklılık “bireylerin değişim, zorluk ve risk durumlarının üstesinden başarı ile gelebilmelerini sağlayan pozitif psikolojik kapasitedir, bu kapasite zaman içerisinde değişebilir, bireysel ve çevresel faktörlerin etkisi ile geliştirilebilir” şeklinde tanımlanabilir (Stewart,vd. 1997: 22). Diğer yandan dayanıklılık sadece kötü olaylarla başa çıkabilme becerisi değildir, aynı zamanda aşırı pozitif olaylarla da başa çıkabilmeyi ifade etmektedir (Luthans; vd. 2008b: 222). Kısacası dayanıklılık, bireyin çevresindeki olumlu veya olumsuz olaylara karşı direncidir.

Öz yeterlilik ve ümit gibi dayanıklılık da, diğer pozitif kavramlarla benzerlik göstermektedir, ancak farklı olduğu noktalar da bulunmaktadır. Öz yeterlilik ve dayanıklılık arasındaki en önemli fark, dayanıklılığın daha dar bir alana sahip olması ve tepkisel özellik göstermesidir (Luthans, 2002b: 702). Boyut bu farklı özelliklerinden dolayı, pozitif psikoloji içerisinde bireyin risk ve olumsuz koşullar

(25)

karşısında gösterdiği olumlu uyum (Masten vd. , 2002: 75) şeklinde de tanımlanabilmektedir. Ancak psikolojik sermayenin bu dört boyutu incelenirken, boyutların anlam ve kapsamları ile ilgili benzerliklerin olduğu görülmektedir. Psikolojik sermaye boyutlarının sahip oldukları bu benzerlikler, boyutların birbirinden ayırt edilmesini zorlaştırmaktadır. Boyutların birbirinden farklılaşan özellikleri yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkarılmıştır (Bryant vd. 2004: 273) Bu noktada boyutların yönleri ve psikolojik sermayeye birbirlerinden farklı olarak sağladıkları faydalara odaklanmak gerekmektedir. Her bir boyutun yönünü ve psikolojik sermayeye katkısını yansıtan tablo aşağıda görülmektedir.

Tablo 2 Psikolojik Sermaye Boyutlarının Yönleri ve Katkıları

Boyut Yön Katkı

Öz yeterlilik Şimdiki zaman ve gelecek odaklı Zorluklara karşı açık olmak ve amaç doğrultusunda çaba sarfetme isteği

Ümit Gelecek odaklı Amaçların oluşturulması ve bu amaçlara ulaşılması

İyimserlik Gelecek odaklı İstenmeyen olayların olumsuz etkilerine karşı koruma, istenen olayların pozitif etkilerini artırma

Dayanıklılık Geçmiş ve şimdiki zaman odaklı

Geçmişteki veya şimdiki zamandaki istenmeyen olayların, stres faktörlerinin iyileştirilmesi ve mevcut durumun korunması Kaynak: Page Liam vd. 2004: 6

Boyutların birbirlerinden farklı özellikleri olsa da, her biri psikolojik sermayeye önemli katkılar sağlamaktadır. Örneğin tanımlara bakıldığında öz yeterlilik ile ümit arasında benzerlik görülmektedir, her ikisi de belirlenmiş amaca ulaşabilmek için bireyin içsel kaynaklarını kullanması ile ilişkilidir. Ancak ümit gelecek odaklı, öz yeterlilik ise hem şimdiki zaman hem de gelecek odaklıdır. Ayrıca ümit sadece içsel kaynaklarla sağlanabiliyorken, öz yeterlilik hem içsel hem de dışsal kaynaklarla

(26)

sağlanabilmektedir. Diğer yandan öz yeterlilik ve iyimserlik de birbirine benzer görünmektedir. İyimser bir birey de kendisini pozitif bir sonuç oluşturma konusunda öz yeterliliğe sahip birey gibi yeterli görebilir. Ancak unutulmamalıdır ki öz yeterlilik zorluk oluştuğu an geçerli bir özellik iken, iyimserlik gelecek odaklıdır. Psikolojik sermayenin boyutları pozitif psikoloji içerisinde önemli yere sahiptir ancak bu kavramlar örgütsel davranış içerisinde sıkça kullanılmamaktadır. İnsan kaynakları yönetimi içerisinde öz yeterlilik, ümit ve iyimserlik kullanılırken, dayanıklılık sadece dolaylı olarak kullanılmaktadır.

Psikolojik sermayenin genel kabul görmüş dört boyutu ile ilgili gerekli açıklamaları yaptıktan sonra, belirtilmesi gereken önemli bir nokta olduğu düşünülmektedir. Araştırma sonuçlarına göre her ne kadar psikolojik sermaye dört boyutu ile ifade edilse de, toplam psikolojik sermaye boyutlarının toplamından daha fazlasını ifade etmektedir. Ümitli bir birey, amaçlarına ulaşmak için enerji ve yola sahiptir, motivasyonu yüksektir ve zorlukların üstesinden gelebilir, dayanıklılıktır. Öz yeterliliği yüksek bir birey, ümit, iyimserlik ve dayanıklılığını kendi hayatının özel bir alanına yönlendirip, bu alanda kullanabilir. Dayanıklı bir birey, iyimserlik için gerekli mekanizmalarını ustalıkla çalıştırabilir. Öz yeterlilik, ümit ve dayanıklılık ise iyimserliğe olumlu yönde katkı yapabilir. Sonuç olarak psikolojik sermaye boyutlarının etkileşimleri olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle de boyutların ayrı ayrı toplamından ziyade, toplam psikolojik sermaye düzeyi akademik ve uygulamalı çalışmalar açısından daha doğru bir bilgi sunmaktadır. Luthans, Youssef ve Avolio’nun (Luthans; Youssef; Avolio, 2007) bu çalışmasına ek olarak farklı bilim adamları da, ileride psikolojik sermaye boyutu olarak ifade edilebilecek kavramlardan bahsetmişlerdir. Sözü geçen kavramlara örnek olarak işe gönülden bağlanma, (Schaufeli, vd 2004a: 293 ve Schaufeli, 2007b:135) psikolojik iyi oluş , (Wright, vd. 2000a: 84 ve Wright, 2004b:338) psikolojik sahiplik, (Avey, 2009: 174) bilgelik, cesaret ve bağışlayıcılık (Luthans; 2007: 544) ve duygusal zeka (Boniwell, 2006: 7) verilebilir. Ancak bu kavramların psikolojik sermaye boyutu olabileceği ile ilgili kesin bilgiler bulunmamaktadır.

(27)

1.1.3. Pozitif Psikolojik Sermayenin Önemi ve Faydaları

Örgütler işgörenlerinin psikolojik sermayelerine yatırım yapıp onu geliştirerek, sürdürülebilir büyüme ve performansa ulaşabilir, rekabet üstünlüğü elde edebilirler. Bu nedenle psikolojik sermaye tüm örgütler için önem arz etmektedir.

Tüm örgütlerde önemli yere sahip olan psikolojik sermaye, küçük ve yeni örgütler için daha büyük önem taşımaktadır. Bir girişimcinin veya bir girişim takımının başarılı olabilmek için zorlukları aşması gerektiğinde, psikolojik sermayenin önemi daha da anlaşılır hale gelmektedir. Bu zorluklardan bir kısmı finansal yetersizlikler, yasal sınırlılıklar, zayıf ekonomi, endüstriyel standartlarda yükselme, işgören devir oranı, yeni rakiplerin çokluğu, değişen müşteri ihtiyaçları gibi pek çok farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Bu tür sorunlar girişimcinin mevcut iş planını değiştirmesine, işte küçülmeye gitmesine, amaçları gözden geçirmesine, firmanın yönünü tamamen değiştirmesine ve başarısızlıklara uğramasına neden olmaktadır. Girişimci ve küçük ölçekli örgütler, köklü ve büyük örgütlere kıyasla bu tür sorunlarla daha sık karşı karşıya gelmektedirler (Envick, 2005: 41). Bu nedenle psikolojik sermayeyi kurup, sürdürmek diğer örgütlerden ziyade yeni, küçük veya girişimci firmalar için hayati önem taşımaktadır.

Örgüt çalışanlarının psikolojik sermaye düzeylerinin yüksek olması, örgüte pek çok açıdan fayda sağlamaktadır. Bu bilince sahip olan yöneticilerin tedarik, seçim, eğitim, terfi, değerlendirme gibi insan kaynakları yönetimi faaliyetlerinin tamamında yüksek psikolojik sermayeye sahip işgörenlere gereken değeri vermeleri gerekmektedir. Aşağıda psikolojik sermayenin örgütlere farklı açılardan sağladığı faydalar, araştırmalardan elde edilen bilgilere göre özetlenmiştir. Buna göre yüksek psikolojik sermaye düzeyi örgüt içerisinde:

Performansı yükseltmektedir, (Luthans; vd. 2007a: 541, Luthans; vd. 2008b: 818, Luthans; vd. 2005c: 249, Luthans 2008b: 219 ve Youssef ve Luthans, 2007: 774). İşgörenlerin psikolojik iyi oluş düzeylerini yükseltmektedir, (Cole vd 2009: 464 ve Karademas, 2006: 1281).

(28)

İş tatminini artırmaktadır, (Luthans; 2007: 541).

Örgütsel bağlılığı artırmaktadır (Larson ve Luthans, 2006: 45, Luthans; 2008b: 233, Youssef ve Luthans, 2007:778).

İşe bağlanmayı artırmaktadır, (Avey, 2008: 48).

İklimin performansa olan etkisini artırmaktadır, (Luthans; 2008b: 219). İşe devamsızlığı azaltmaktadır ve (Avey vd. 2006: 42 ve Luthans 2008: 210).

Örgütsel değişimi kolaylaştırmaktadır (Avey; Wernsing; Luthans, 2008: 48). Görüldüğü gibi yüksek psikolojik sermaye düzeyi örgüte pek çok açıdan fayda sağlamaktadır.

Günümüz şartlarında faaliyet gösteren modern örgütlerde psikolojik sermayenin oluşturulup, geliştirilmesinin yukarıdan sayılan etkiler nedeniyle hayati önem taşıdığını belirtmek yerinde olacaktır. Gelecekte psikolojik sermaye kavramını içerisinde bulundurmakta olan pozitif örgütsel davranış alanının daha fazla gelişeceği ve örgütsel davranış içerisinde daha çok yer kaplayacağı düşünülmektedir. 22. yüzyılda yönetim anlayışında olumlu değişiklikler yapmak ve örgütlerini ileriye taşımak isteyen yöneticilerin; örgütlerin, işgörenlerin ve kendilerinin psikolojik sermayelerine önem verip, yatırım yapmaları gerekmektedir.

1.2. PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK

1.2.1. Dayanıklılık

Dayanıklılık, her halükarda tedbiri elde bırakmamaktır. Dayanıklılık düzeyi yüksek bireyler, olumsuz koşullarda yeniden kendileri olabilmeyi ve orijinal hallerine dönmeyi başarabilen insanlardır ve hatta bu bireyler, sürecin başındaki kendilerinde var olan performansın da üstüne çıkarak yaşamlarında yeni anlamlar ve değerler oluşturabilen bireylerdir( Luthans ve Youssef, 2004).

Bireylerin gelişim ve değişimlerinin kendilerinden başladığını fark etmelerine ihtiyaçları olduğunu savunan pozitif psikolojinin 1902 yılında William James’in kaleme aldığı ‘sağlıklı düşünce’ adlı yazısı, 1958 yılında Allportun olumlu insan karakterine ait görüşleri, 1968 yılında Maslow’un hasta insanlar yerine sağlıklı

(29)

insanlar hakkındaki çalışması ve Cowan’ın çocuk ve ergenlerde esneklik üzerindeki araştırmalarına dayanan bir tarihi vardır (Gable ve Haidth, 2005). Öncelikli olarak insanın refahı, mutluluğu, olumlu özellikleri ve iyi oluşu ile ilgilenen bu yeni yaklaşım ile ilgili asıl çalışmalar ise Amerikalı Profesör Martin Seligman ve arkadaşları tarafından yapılmıştır. Pozitif psikoloji, bireylerin, hayatın olumlu yönlerini inkâr etmek veya hayata olumsuz bakmak yerine, değişim ve gelişimin, kendilerinden başladığını fark etmelerini ve bunu yaşamlarında uygulanabilir kılarak mutlu olabilmelerini içermektedir. Pozitif psikoloji bu farkındalığı artırarak hayatın sorunlarına, stresine, olumsuz durumlara karşı bireyi korumayı amaçlar (Gable ve Haidth, 2005). Günümüzde pozitif psikoloji alanında öznel iyi oluş, umut, mutluluk, iyimserlik, merak, affedicilik, iyilik hali gibi konularda araştırmaların yoğunlaştığı gözlenmektedir (Clarr, 2004; Gable ve Haidth, 2005). Bu çalışmada ise pozitif psikolojinin önemli konularından psikolojik dayanıklılık, iyi oluş ve iyimserlik üzerinde araştırmalar yoğunlaştırılmıştır.

1.2.2. Psikolojik Dayanıklılık

Aslında psikolojik dayanıklılık kavramı yeni ortaya çıkmıs bir kavram değildir. Bazı filozof ve psikologlar bu kavramın teorik temelini olusturmuslardır. Akla gelen ilk isimler Heidegger, Frankl ve Binswanger’dir. Bu kavram, bireyin hayatı acı dolu ve anlamsız olsa bile yasamına anlam katmasını ve hayatını yasamaya cesareti olmasını ifade eder. Psikolojik dayanıklılık hayata global bir bakıstır ve bu bakış bireyin kendisini, diğerlerini, isini ve hatta fiziksel dünyayı (çevresi) nasıl gördüğünü etkiler. 1967 yılının baslarında Maddi, psikolojik dayanıklılığa sahip olan ve olmayan kisilik tiplerini belirlemistir. Maddi, “ideal kimlik” (ideal identity) kavramı ile psikolojik dayanıklılığa sahip kisileri kastetmektedir. İdeal kimlik, hareketli ve ileriye yönelik olarak hayatını yasayan, anlam ve amaca sahip ve kendinde birseyleri değistirebilme yeteneğine inanan kisileri ifade etmektedir (Paul T. vd 2006: 137). Psikolojik dayanıklılık, son zamanlarda üzerinde önemle durulan bir kavramdır. Psikolojik dayanıklılık, çok zor koşullara rağmen kişinin bu olumsuz koşulların üstesinden başarıyla gelebilme ve uyum sağlayabilme yeteneği anlamına da gelmektedir.

Tanımı konusunda bir uzlaşmaya varılsa da, kavram Türkçeye çevrilirken adı konusunda aynı durum söz konusu değildir. Türkiye’de “resilience” kelimesinin

(30)

karşılığı olarak farklı araştırmalarda yılmazlık (Öğülmüş, 2001; Gürgan, 2006) ve psikolojik sağlamlık (Gizir, 2004; Yalım, 2007; Karaırmak, 2009; Oktan, 2008; Sipahioğlu, 2008; Dayıoğlu, 2008; Önder ve Gülay,2008; Özcan, 2008; Bahadır, 2009; Aydın, 2010) olarak kullanılmıştır. Terzi (2008), ise “resilience” kelimesinin karşılığı olarak “kendini toparlama gücü” kavramını tercih etmiştir. Psikolojik dayanıklılık kavramının Türkçe karşılığı, ‘Kendini toparlama gücü’, ‘Toparlanma’,‘Güçlülük’, ‘Psikolojik güçlülük’, ‘Dirençlilik’, ‘Yılmazlık’, ‘Sağlamlık’, ‘Psikolojik dayanıklılık’, ‘Dayanıklılık’, ‘Psikolojik sağlamlık’ olarak farklı şekillerde adlandırılmıştır. Bu çalışmada ise “resilience” kelimesinin karşılığı olarak “psikolojik dayanıklılık ”kavramı seçilmiştir (Basım ve Çetin, 2010: 3). Literatürde psikolojik dayanıklılık kavramına ilişkin birbirinden farklı tanımlara rastlanmaktadır. Bu tanımlardan kimileri, psikolojik dayanıklılığı, travmatik sonuçlar içeren olumsuz yaşantılara sahip bireylerde gözlenen yaşamını sürdürebilme, psikolojik uyumunu kaybetmeme (Staudinger, Marsiske ve Baltes, 1993; Yu ve Zhang, 2007) ya da yeniden toparlanabilme gücü olarak(Staudinger vd. 1993; Terzi, 2008) ele alırken; kimileri de zor koşullar altında olumlu ve beklenmedik başarılar kazanma ya da sıra dışı koşul ve durumlara uyum sağlama becerisi olarak görmektedirler (Terzi, 2008). Benzer bir şekilde kimileri de psikolojik dayanıklılığın, tehdit içeren ortamlarda sergilenen bilişsel ve eylem odaklı başa çıkma olduğuna dikkat çekmektedirler (Abu Bakar, Jamaluddin, Symaco ve Darusalam, 2010). Silliman (2004), psikolojik dayanıklılığı, yaşamdaki zorluklarla mücadele etmek için bireyin güçlerini geliştirme kapasitesi olarak tanımlanmıştır. Garmezy(1993), psikolojik dayanıklılığı her hangi bir stres durumu ile karşılaştıktan sonra bireyin bu stres ile baş ederek eski haline dönebilme gücü olarak ifade etmiştir. Rutter (2006), psikolojik dayanıklılık için etkileşimli bir kavram ifadesini kullanmıştır. Bu etkileşim, yaşanılmış ciddi risk tecrübeleriyle bu tecrübelere rağmen ortaya çıkan olumlu psikolojik sonuçların birleşimini ifade etmiştir. Luthar (2003) psikolojik dayanıklılığı risk ortamlarında koruyucu ve korunmasızlık güçlerin değişen dengesini içeren dinamik bir süreç olduğunu öne sürmektedir(Çetin ve Basım, 2011: 83). Ramirez psikolojik dayanıklılığı; hastalıktan, depresyondan, değişimlerden ya da kötü durumlardan çabucak iyileşme yeteneği; kendini toparlayabilme; incindikten, gerildikten sonra eski haline kolayca dönebilme; elastikiyet olarak tanımlar.

(31)

Psikolojik dayanıklılık, oldukça zor koşullara rağmen, kişinin bu olumsuz koşulların üstesinden başarıyla gelebilme ve uyum sağlayabilme yeteneğidir. Bir yetenek ve psikolojik bir nitelik olarak tanımlanmakla birlikte psikolojik dayanıklılığın, sağlıklı gelişimin sürdürülmesine katkıda bulunma, olumsuz bir durumla karşılaşıldığında o durumla mücadele edebilme gibi bir takım özellikleri vardır.

Psikolojik dayanıklılık ile ilgili yapılan çalışmalarda, psikolojik dayanıklılık düzeyleri yüksek bireylerin, karşılaştıkları yoksulluk, şiddet, hastalık ve daha pek çok stresli yaşam olayıyla, daha başarılı bir biçimde mücadele ettikleri belirlenmiştir. Bu bireylerin, aynı zamanda etkili problem çözme yeteneği ve etkili kişiler arası iletişim becerileri gibi olumlu özelliklere de sahip oldukları vurgulanmıştır. Benzer olumsuz olaylar yaşayıp da başarısız olmuş bireylerin psikolojik dayanıklılık düzeylerinin geliştirilerek, karşılaştıkları sorunların üstesinden daha kolay gelecekleri ya da bu streslerden en az zararla kurtulabilecekleri çalışmalarla ortaya konmuştur. Psikolojik dayanıklılık kavramı birçok farklı araştırmaya konu olmuştur. Bu esnek yapısı sayesinde psikolojik dayanıklılık bireylere, olumsuz koşulların neden olduğu fiziksel ve psikolojik zedelenmelerin etkilerinden çabuk iyileşebilme ve kısa sürede gücünü yeniden toparlayabilme olanağı tanımaktadır (Terzi, 2008). Psikolojik dayanıklılığın, yüksek düzeyde olumsuz yaşantılara maruz kalan bireylerde gözlenen uyum yeteneği olduğu belirtilmekte ve normal gelişime sahip bireylerin sergilediği uyumdan farklılık gösterdiği vurgulanmaktadır (Vanderbilt-Adriance, 2001). Buna göre, uyumdan farklı olarak, psikolojik dayanıklılığın özellikle iki koşul ile ilişkili olduğuna dikkat çekilmekte, bu koşulların ise yüksek düzeyde olumsuz koşullara rağmen olumlu bir kazanım (dengeli bir ruh sağlığı, başarı ya da yüksek düzeyde uyum vb.) elde etme ve bu kazanımı sürdürme oldukları belirtilmektedir (Tiet ve Huizinga, 2002). Buna bağlı olarak, psikolojik dayanıklılığa sahip bireyler de, yaşamlarının ilk yıllarında maruz kaldıkları olumsuz koşullara rağmen yetişkinlik yıllarında başarılı ve uyumlu bir yaşantıya sahip olan bireyler olarak tanımlanmaktadırlar(Stewart, Reid ve Mangham, 1997).Kısaca, her uyumlu bireyin psikolojik açıdan dayanıklı kabul edilemeyeceğine, ancak tehdit içeren ortamlarda yetişmesine rağmen uyumunu kaybetmemeyi başarabilen bireylerin psikolojik açıdan dayanıklı olarak nitelendirilebileceğine işaret edilmektedir. Bu çerçevede, psikolojik dayanıklılığa sahip bireyler, psikolojik açıdan uyumlu

(32)

nitelikteki gençler kümesinin bir alt grubu olarak değerlendirilmektedirler (Tiet ve Huizinga, 2002). Psikolojik dayanıklılığın hem bilişsel hem de duygusal süreçleri içeren bir özellik olduğu belirtilmekte (Tugade ve Fredrickson, 2004) dayanıklı bireylerin, risk içeren yaşantılara maruz kaldıklarında öncelikle bilişsel bir değerlendirme yaptıkları, daha sonra da içinde bulundukları olumsuz durumla ilgili duygularını düzenlemeye yöneldikleri ileri sürülmektedir (Utsey vd. 2011). Bu durum, psikolojik açıdan dayanıklı bireylerin düşünce ve inançlarını değişik duruma göre yeniden yapılandırabilme becerisine sahip olduklarını göstermektedir (Carlson, 2001).Bu bakımdan psikolojik dayanıklılığın, bireyleri olumsuz deneyimlerin uzantılarından koruyan bir öz düzenleme mekanizması olduğu (Yu ve Zhang, 2007) ve yaşamı yönetebilme becerisine işaret ettiği belirtilmektedir. (Beasley, Thompson ve Davidson, 2003). Görüldüğü gibi psikolojik dayanıklılık, olumsuz koşulların neden olduğu tehlikelerden arınmayı ve uyumlu bir yaşam sürmeyi sağlayan dayanma gücüne işaret etmektedir. Bu dayanma gücünün ise dinamik bir niteliği olduğu belirtilmektedir. Buna göre, bir olumsuz deneyim karşısında ortaya çıkan psikolojik dayanıklılığın gelecekte karşılaşılan başka olumsuz deneyimlerin üstesinden gelmeyi de kolaylaştırdığına dikkat çekilmektedir (Garmezy, 1993). Sonuç olarak, herhangi bir olumsuz deneyim ile karşılaşan dayanıklı bireylerin, daha sonra başlarına gelen olumsuz deneyimleri de benzer bir dayanma gücü ile göğüslediklerini ve sahip oldukları bu gücü zaman içinde uyuma yönelik, kalıcı ve gelişmeye devam eden bir başa çıkma örüntüsüne dönüştürdüklerini ileri sürmek mümkündür.

1.2.3. Psikolojik Dayanıklılığın Boyutları

Psikolojik dayanıklılık bazı araştırmacılar tarafından farklı boyutlandırılmıştır. Psikolojik dayanıklılığı Crowley ve arkadaşları (2003) üç boyutta açıklarken, Fribog ve arkadaşları (2005) beş boyutta açıklamıştır.

Crowley ve arkadaşları psikolojik dayanıklılığı üç boyutta açıklamışlardır. Bu boyutlar; bağlanma, kontrol ve güçlük olmak üzere üç boyuttan oluşan bir kişilik özelliğidir(Crowley ve diğerleri, 2003).Dayanıklılığın bağlanma, kontrol ve güçlük boyutları, yaşanılan olaylara ya da mevcut duruma ilişkin algıyı değiştirerek stresin

(33)

etkisini ılımlılaştırır, bilişsel değerlendirme ve başa çıkmayı etkileyerek stresli yaşam olaylarının olumsuz etkisini azaltır (Sezgin, 2012: 491).

Fribog ve arkadaşlarının (2005) ortaya koyduğu psikolojik dayanıklılık boyutları ise; kendilik algısı, gelecek algısı, sosyal yeterlilik, aile uyumu ve sosyal kaynaklardır. Kendilik Algısı, öz yeterlilik, umut ve hayata gerçekçi bir uyum gibi değişkenlerin seviyeleri ile ele alınmakta ve ölçülmektedir (Fribog, 2003, aktaran; Genç, 2014). Olumlu benlik- saygısı, öz-etkililik, öz-farkındalık, içsel denetim odağı, iyimserlik, motivasyon ve merakı içerir (Sipahioğlu, 2008). Kendilik algısı kişinin kendi farkındalığına varmasını ve temelde kim olduğuna yönelik düşüncelerini (Çetin ve Basım, 2011: 83), kişinin kendine olan güvenini, öz yeterliliğini, kendini sevmesini, geleceğe dair umutlarını ve hayata dair gerçekçi oryantasyonlarını ifade etmektedir (Bitmiş ve diğerleri, 2013: 30). Kendilik algısı yüksek bireyler, kendilerinin güçlü ve zayıf yanlarını iyi bilmektedirler ve olumsuz durumlarda dahi yapıcı ve olumlu yaklaşabilmektedirler.

Gelecek Algısı, bireylerin geleceklerine ilişkin sahip oldukları olumlu ya da olumsuz bakış açılarıdır. Gelecek algısı kişinin geleceğe yönelik bakış açısına işaret etmekle birlikte, olumlu bakış açısı psikolojik dayanıklılık sürecinde önemli rol oynamaktadır. (Çetin ve Basım, 2011: 83). Olumlu bir gelecek algısına sahip bireyler olumlu beklentiler içinde geleceğe daha umutlu bakabilmektedirler. Yapısal Stil, kişinin bir bakıma kendine güveni, güçlü tarafları ve öz disiplini gibi kişisel özellikleridir (Çetin ve Basım, 2011: 83). Yapısal stil, bireyin günlük işlerini sürdürebilme, planlama ve organize edebilme yeteneği ile ilgilidir (Bitmiş vd. 2013: 30).

Sosyal Yeterlilik, kişilerin sosyal açıdan destek görüp görmediğiyle ilişkili bir faktör iken(Çetin ve Basım, 2011: 83), bireyin sosyal adaptasyonunu, dışa dönüklüğünü ve sosyal aktivitelerde bulunma isteğini ifade etmektedir (Bitmiş vd. 2013: 30).

Aile Uyumu, kişinin en yakınlarıyla olan uyumunu göstermektedir (Çetin ve Basım, 2011: 83). Bireyin ailesi ile olan kooperasyonunu ve ailesinden gördüğü desteği belirtmektedir (Bitmiş vd. 2013: 30). Bireylerin yaşamlarında yardım eden, yönlendiren ve destekleyen ailenin varlığı ve bireyler ile arasındaki uyumu psikolojik

(34)

sağlayan ve yardım eden, aile dışındaki destekleyici yetişkinlerin (öğretmenler, akranlar, aile dostları vb.) varlığı önemlidir. (Sipahioğlu, 2008). Sosyal Kaynaklar ise kişinin sahip olduğu sosyal ilişkileri göstermektedir (Çetin ve Basım, 2011: 83). Kişinin arkadaşları ve akrabaları gibi yakın çevresinden gördüğü desteği ifade etmektedir (Bitmiş vd. 2013: 30).

Sosyal kaynaklar ise kişinin sahip olduğu sosyal ilişkileri göstermektedir (Çetin ve Basım, 2011: 83). Kişinin arkadaşları ve akrabaları gibi yakın çevresinden gördüğü desteği ifade etmektedir (Bitmiş vd. 2013: 30). Bireylere arkadaşlık ve yönlendirme sağlayan ve yardım eden, aile dışındaki destekleyici yetişkinlerin (öğretmenler, akranlar, aile dostları vb.) varlığı önemlidir (Sipahioğlu, 2008).

1.2.4. Psikolojik Dayanıklılığı Etkileyen Faktörler

Psikolojik dayanıklılık tam olarak bir özellik değil bir süreci ifade eder(Henderson ve Milstein,1990). Psikolojik dayanıklılığın anlaşılması için olumsuz ortamlara rağmen iyi bir uyumun ortaya çıkmasını sağlayan bütün parçaların oynadığı rollerin ortaya koyulmasına gereksinim vardır (Masten, 1994). Dayanıklılık genellikle sonuçlara ve bu sonuçların nedenlerine göre açıklanır. Bu değişkenler alan yazında üç ana başlık altında toplanmıştır:

(1) risk faktörleri, (2) koruyucu faktörler ve (3) olumlu sonuçlardır. Psikolojik dayanıklılık ile ilgili tanımlara bakıldığında, psikolojik dayanıklılığın bireyin bir takım risk faktörlerine maruz kaldıktan sonra, koruyucu faktörler yoluyla riskli durumların olumsuz etkilerine iyi uyum sağlaması ya da normal gelişimsel sonuçlar elde ettiği durumların sonucunda oluştuğundan söz edilmiştir. Bu nedenle, psikolojik dayanıklılığı açıklamak için risk faktörlerinin, koruyucu faktörlerin ve olumlu sonuçların anlaşılmasına ihtiyaç vardır.

1.2.4.1. Risk Faktörleri

Risk, olası olumsuz sonuçları tahmin eden bir değişken olarak, olumsuz yaşam şartlarını ifade etmek için kullanılır. Bazı araştırmacılar, çevrenin ve bireyin özelliklerine göre riskle ilgili ayrımlar yapmışlardır. Risk faktörlerinin doğasına ek olarak, risk faktörlerinin sayısı ve ağırlığı psikolojik dayanıklılık tanımları açısından bilgilendiricidir. Psikolojik dayanıklılık, bireyin içinde bulunduğu stres durumlarının

(35)

ağırlık ve kötülük derecesi göz önünde bulundurulduğunda anlamlıdır. Bireyin yaşadığı sıkıntılar artarken, bireyin sıkıntısının üstesinden gelmesi için gereken bireysel özelliklerinin de gelişmesi gerekir.

Psikolojik dayanıklılık, bireydeki sadece olumlu gelişmeleri ve sonuçları içerirken; risk, bireyin henüz karşılaşmadığı her türlü olumsuz sonuçları ifade eder (Kaplan, 1999). Başka bir ifade ile risk, olası olumsuz sonuçları tahmin eden bir değişken olarak, olumsuz yaşam şartlarını ifade etmek için kullanılır. Risk faktörleri; kişiyle ilgili risk faktörleri, aile ile ilgili risk faktörleri ve toplumsal risk faktörleri olarak üç grupta ele alınmıştır (Rutter, 2006; Luthar ve Zigler, 1992; Flaherty, 1992; Coleman ve Hagell, 2007).

Kişiyle ilgili risk faktörleri; düşük zekâ düzeyi, kaygılı bir mizaç, sağlık problemleri yaşama, bireyin kendine güveninin az olması, benlik saygısının düşük olması, etkili başa çıkma mekanizmalarını kullanamaması, bireyin kendini kontrol etme yeteneğinin az olması, kendini etkili bir biçimde ifade edememesi, agresif kişilik yapısına sahip olunması ve uyumsuz davranışlar sergilenmesini ifade eder.

Aile ile ilgili risk faktörleri; ailevi hastalıklar, ebeveynlerin boşanması, tek ebeveyne sahip olma, ebeveyn-çocuk arasında sağlıklı ilişkilerin kurulamaması, sert ya da tutarsız disiplin anlayışı, kardeşler arası olumsuz ilişkiler, aile içi şiddet, ailede ihmal ve istismarı içerir.

Toplumsal risk faktörleri ise; düşük sosyo-ekonomik düzeyi, evin, okulun ya da diğer hizmetlerin yetersizliğini, toplumsal olumlu rol modellerinin eksikliğini, madde kullanımını, göç ve işsizlik gibi toplumsal olayları ile şiddetin yaşandığı çevre içinde bulunmayı kapsar. Tüm bu risk faktörleri, bireyin gelişiminde bir ya da daha çok problemin ortaya çıkma ihtimalini arttıran, gelişime yönelik tehditleri ifade eder (Masten ve Reed, 2002).

Herhangi bir travmatik ya da olumsuz yaşantının, tek başına tehditleri ortaya çıkarması beklendik bir durum değildir. Bunun yerine, stres kaynaklarının birikimli, süregelen ve yaygın olarak ortaya çıkmaları, riski arttırır ve olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden olur(Masten ve Reed, 2002; Goldstein ve Brooks, 2005).

(36)

Koruyucu faktörler, bireyin hayatında olumsuz sonuçların ortaya çıkma ihtimalini azaltan bireyin hayatında sahip olduğu olumlu faktörleri ifade eder. Koruyucu faktörler, aynı zamanda bireyin ya da içinde bulunduğu ortamın, olumlu sonuçları yordayan özelliklerini temsil eder (Beauvais ve Oetting, 1999; Masten ve Reed, 2002). Koruyucu faktörler aynı zamanda stres durumları ile başa çıkmada etkilidir. Etkili başa çıkma, psikolojik dayanıklılığın en önemli göstergesi olarak kabul edilir (Mandleco ve Peery, 2000). Başa çıkma, stresli olaylarla ilgili olarak fiziksel, duygusal ve psikolojik yükü azaltmayı hedefleyen bir tepki olarak tanımlanır. Temelde iki tür başa çıkma stratejisi vardır (Folkman ve Lazarus, 1987) Bunlar: 1.Problem odaklı başa çıkma stratejisi; yeni beceriler öğrenme, engelleri kaldırma, alternatif çözümler üretebilme gibi stresin kaynağını değiştirme ya da kontrol etme yönelimlidir.

2. Duygu odaklı başa çıkma stratejisi; sosyal destek arama, kaçınma ve mesafe koyma gibi tepkilerle stres yaratıcıları duygusal tepkilerle yönetme girişimleridir. Bireyler olumsuz duygularının baskısı altında olduklarında bu duyguların sorunlarını çözmelerini zorlaştırmasından korunmak için duygu merkezli yöntemleri kullanırlar. Koruyucu faktörler, risk ya da zorluğun etkisini azaltan ya da ortadan kaldıran, sağlıklı uyumu ve bireyin yeterliklerini geliştiren durumları tanımlar(Masten, 1994). Bireyde ve bireyin içinde bulunduğu çevrede koruyucu faktörlerin varlığı, bir taraftan problemi ortaya çıkmadan önlemeyi ve bir problem davranışın oluşumunu azaltmayı sağlarken; diğer taraftan var olan sorunun etkisini azaltarak bireyin duygusal ve fiziksel iyi oluşuna katkıda bulunacak davranışları, tutumları ve bilgileri güçlendirmesine yardımcı olarak, zorluklar karşısında ayakta kalmasını sağlar (Romano ve Hage, 2000; Korkut, 2007).

1.2.4.3. Olumlu Sonuçlar

Yeterlilik kavramı ile aynı anlamı yansıtır (Masten ve Coatsworth, 1998). Bu iki kavram, var olan çevresel koşullar altında, bireysel gelişim sürecini sağlıklı bir biçimde devam ettirmesi için bireyin etkili ve sağlıklı bir uyum göstermesi anlamına gelir(Masten ve Coatsworth, 1998). Uyum olarak ifade edilen, birey çevre etkileşimi

(37)

sonunda ortaya çıkan olumlu sonucun, psikolojik dayanıklılıkla ilişkili olarak açıklanabilmesi için, önceden kestirilemeyecek bir niteliğinin olması gerekmektedir. Eğer bireyden, bir zorluğu aşması bekleniyorsa, ortaya çıkacak olumlu sonucun bireyin psikolojik dayanıklılığına değil, stres şiddetinin düşüklüğüne ya da ortamdaki olumlu şartlara atfedilmesi gerekir(Masten ve Coatsworth, 1998). Araştırmalara göre olumlu sonuçları ya da yeterliliği belirleyen bir takım ölçütler/değişkenler bulunur. Masten ve Reed (2002) olumlu sonuçları belirleyen bu ölçütleri/ değişkenleri aşağıdaki verildiği gibi belirtmişlerdir.

 Gelişim görevlerinin yerine getirilmesi  Akademik basarının olması

 Olumlu sosyal ilişkiler/ sosyal yeterliğin olması  Suça yönelik davranışlardan uzak durulması  Psikolojik sağlığın olması

 Duygusal problemlerin ya da semptomların az olması  Mutlu olunması

 Okula devam edilmesi  Yaşa uygun spor yapılması

 Sosyal yardım çalışmalarına katılınması  Ders dışı etkinliklerin içinde yer alınması  Kurallara uygun davranışlar gösterilmesi

 Arkadaşları tarafından kabul görülmesi ve yakın arkadaşlık ilişkileri kurulması

 Psikopatolojinin bulunmaması  Psikososyal uyum bileşiğinin olması  Kendini kabul etmesi ve uyumlu olması  Yasam doyumu

(38)

Yukarıdaki özellikler, sahip olduğu içsel ve dışsal koruyucu faktörlerle, risk faktörlerinin üstesinden gelen bireyin bu süreç sonucunda kazandığı yeterlilikler dolayısıyla olumlu sonuçlar olarak ifade edilebilir.

1.2.5. Psikolojik Dayanıklılığın Etkilediği Örgütsel Süreçler

Bu süreçlerden birisi iş performansıdır. Luthans ve arkadaşları 2005 yılında yaptıkları araştırmada dayanıklılık ile iş performansı arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuştur. Psikolojik sermaye bireysel düzeyde büyüme ve performansı artıran psikolojik bir kaynakken; örgütsel düzeyde ise diğer sermaye türlerine benzer bir şekilde, iş gören niyetlerinde azalma olmakta dolayısıyla örgütsel bağlılıklarında artma söz konusu olmaktadır. Turgut ve arkadaşlarının yaptıkları araştırma sonucuna göre psikolojik dayanıklılık işten ayrılma niyetini ters yönlü bir şekilde etkilemektedir. Bireylerin psikolojik dayanıklılıkları arttıkça işten ayrılma niyetleri azalmaktadır. Psikolojik dayanıklılığı yüksek olan bireylerin muhtemelen işlerinden duyacakları tatmin ve örgütlerine bağlılık düzeyleri yüksek olacak ve bunun sonucunda da işten ayrılma niyetleri düşük olacaktır (Turgut vd. 2003).

1.3 İYİMSERLİK

İyimserlik, bireylerin geleceklerine güvenle bakmaları ve kendilerini gelecekte iyi şeyler beklediğine inanmaları olarak tanımlanmaktadır (Gillham ve Reivich, 2004). Ayrıca iyimserliğin olaylardaki olumlu tarafı görme eğilimi olduğu (Benson, 2007) ve her nasılsa geleceğin iyi şeyler getireceğine yönelik bir inancı içerdiği belirtilmektedir (Scheier ve Carver, 1985). Bu çerçevede iyimserlik, olumlu bilgiye odaklanma ve olumlu yargılara yönelmek olarak görülmektedir (Matlin ve Gawron, 1979). Günümüzde pozitif psikolojiye olan ilginin artması ile birlikte iyimserlik, olumlu ve koruyucu bir kişilik özelliği olarak ele alınmaktadır(Benson, 2007). Zira, olumsuz koşullar altında yaşamını devam ettirmek zorunda olan bireyler için iyimserlik, geleceğe yönelik amaçlar bulma, hayata anlamlı bağlanma, acılarla başa çıkma ve kendini toparlama becerileri ile ilişkili bir faktör olarak görülmektedir. Bu yönü ile iyimserliğin psikolojik dayanıklılığın gelişmesinde etkili bir rol oynadığı ileri sürülmektedir (Smith, 1983).

Şekil

Tablo 1 Sermaye Kavramının Rekabet Üstünlüğü İçin Genişletilmesi
Tablo 2 Psikolojik Sermaye Boyutlarının Yönleri ve Katkıları
Şekil 1: Araştırmanın Modeli
Tablo 3. Araştırmaya Katılan Kurum Çalışanlarının Demografik Özelliklerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler lDEMOGRAFİK ÖZELLİKLER F (%) CİNSİYET Erkek 197 38,3 Kadın 318 61,7 MEDENİ DURUM Bekar 203 39,4 Evli 312 60,6 YAŞ 18 - 25 Yaş Arası 81 15,7 26 - 34
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Psikolojik İyi oluş Halini yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla, yorda- yıcı değişkenler olarak regresyon denklemine ilk etapta demografik değişken- lerden (cinsiyet ve

Öncelikle örgütsel sessizlik her ne kadar literatürde ağırlıklı olarak olumsuz ele alınsa da (Shojaie, Matin ve Barani, 2011 ), söz konusu olumsuz yaklaşımın temel nedeni

Bu bağlamda çalışmanın amacı, ortaöğretim öğrencileri için, bilinçli farkındalığın psikolojik iyi oluş üzerindeki etkisinde boş zamanda can sıkıntısının

yakından alâkadar eden bu kıym eti eseri yazdığı İçin bay Adnan Adıvar’ı tefııik ederken böyle değerli bir eseri bastırmak kadirşinaslığını gösteren

Gökbilimcilere göre dev bir y›ld›z›n ömrünü noktalayan hipernova patlamas›, 12,8 milyar y›l önce, yani evren yaklafl›k 900 milyon yafl›ndayken meydana gelmifl..

Dikey psikolojik şiddetten farklı olarak örgüt içerisinde aynı statüde bulunan kişilerin birbirlerine uyguladıkları olumsuz tutum ve davranışları ifade etmekte olan yatay

Çalışma sonucunda, bilgi ekonomisinde önemli bir gösterge olan Ar-Ge harcamalarının tüm sektörlerde özellikle özel sektör Ar-Ge harcamalarında artış

Bu çalışma artan oksidatif stres, insülin direnci ve obeziteyle yakın ilişkisi aşikâr olan ve bunların neticesinde olarak ortaya çıkan kronik düşük düzey