'VT»
Eyüplüleri övündürecek iki mazhariyet\A t
Mustafa
Bey
Eyiiviüûiîr!
İstanbul ve civa rındaki evlerin b ü yükçe bahçelerinde birkaç meyva ağacı bulunursa bunların arasında ekseriyetleBu nefis armudu ilk yetiştiren ile de mu siki üstadı Itrî arasında biı münasebet seziliyor. O halde Eyüplüler Itrî’yi de ^mmseyecekler..
— — mtmmmmmmmmmmm. I f 'i I Z c i H • - (Safaî), (Salim) İ
Raif Yelkenci
I tezkereleriyle (Şeyhi/) ain (vakai’ .ul.fudalâ) stada (Müstakim) za de) nin (luhfet (Mustafa bey armudu) ağacına da tesadüf
olunur ki bu (Mustafa bey armudu) Îstantoulun kendisine has bir armut cinsidir.
Temmuz ayında kemale eren bu cins armut dallarının zümrüt gibi yapraklan arasında gö rünen gülgûn rengi, hele bu renk ile mütenasip olup hiç bir armudda bulunmıyan o güzel k o kusu insanı mesteder.
Acaba bu armuda (Mustafa bey armudu) adı niçin verilmiştir?*
Mustafa Bey kimdir?
Bu güne kadar meçhulümüz kalan bu ma , lûrnatı bugün apaçık elde etmiş bulunuyoruz. Bunu temin eden (hadaik-ul - envâr) adındaki mühim eserdir. Eser Külâhçı zade Mehmet Emin namında hir zatm on altx çeşit armudun nere lerdi ve kimler tarafından yetiştirildiğini bildi ren bu güzel kitapta müellif (Mustafa bey ar mudu) faslında aynen şöyle söylemektedir:
“ (Mustafa bey emrudu) gayet lâtif ve sulfı. dur. Hıyil-i tenavülde ıtriyyeti müşahededir. Ve âfitab i cihantabm bey tesirinden gülgüli renk peyda olur ve vakti kemali temmuz evailindedir.
Mezbur.i makbul filasıl mevcut olmakta ha- ric-i Kastantünvvede hazreti ebî Eyub-i Ensarı razıyelaîhi anhî sükkâmndan olup (Itrî zade Mustafa bey) demekle arif bir zarifin (ferhi fe za) nam bahçesinde büradetihî taalâ neşvünema bulmakla bazı sahibi ırfânrn şevkiyle isim tes - miye olunmada kendi ismine nisbet olunup ûMus tafa bey emrudu) devu isim verilmiştir.
* *
Görülüyor ki MusSafa bey armudunu ilk ye tiştiren Eyüpte Itrî zade Mustafa beydir.
Eyüp civarındaki bahçenin ismi musikide bir makam olan (Ferahfeza), bahçe sahibinin adı da (Itrî zade Mustafa bev) olduÛuna göre Mustafa bey armudunu yetiştireli zattn kim ol duğunu öğrenirken hatıra bir de şu sual geli - yor: Sakın bu zat mus'ki âlemimizin benamı üst adi arından (Itrî) ile münasebattar olmasın ? diyoruz.
Araştırryoruz: (Ifrî zade Mustafa bey) în mesleği nedir, nerede medfundur? Bu vesile ile şiirlerinde (Itrî) mahlası kullanan meşhur bestekâr (Buhûrî zade Itrî) n in [* ] ebedî iştira, hatgâhını da az çok aydınlatmağa vesile oluyor.
“Tezkere,, denilen hal tercümesi kitaplarile musikişinaslarımızın üzerinde ittifak ettikleri şu dur: Avcı adiyle andan ve (1099) hicrî tarihin de ölen dördüncü Mehmedin saz, söz meclisle rinde bulunarak kendi arzusuyle kend'sine
(Esirciler kâhyalığı) ihsan olunan, nihayet üçün cü Ahmet devrinde vefat eden (Buhûrî zade It ri) nin vefat tarihi hicrî 1123 _ 1124 yıllarıdır (Buhûrî zadei bûya-yi bezm-i adn ede allah ) mısraı bu tarihi tazammun eder.
Üçüncü Ahmedin veliahtlığı zamanında ne - dimi hası bulunan (İbrahim) — ki bi’âhare d a mat ve sadrazam olmuş i*ur ve Nevşehirli damat İbrahim paşa namiyle maruftur — tarihimizin tanınmış şahsiyetlerinden biridir; (Itrî), beste lediği eserleriyle, üçüncü Ahmetîe nedimi, ifora. himi meftun ettiği gibi divan edebiyatımızın en büyük şairi bulunan (Nedim )i gazelleri, şarkı- lariyle aşılamış, fakat sonraları, damat olan (İbrahim paşanın) ikbal devrinde çırağan, lâle devirlerini görememiştir.
(Evliya Çelebi) de, sarayda padişah huzu - runda yapılan sazlarda, devrin tanınmış musiki şinaslan arasında sahibi beste (Buhûrî zade Hafız) ismi geçmektedir; (1099) tarihinde vefat1 eden dördüncü Mehmet tarafından ( Esirciler kâhyalığı) ihsan olunan sahibi beste (Buhûrî za de Hafız) işte bizce ya (Ittî) dır yahut Itrînin ! pederi (Buıhûrî zade Hafız Yakup) dur.
* * 9
İzah edelim: Evliya Çelebinin doğum ta ri hi (1020) hicridir ve eserine (1089) tarih ne ya ni dördüncü Mehmedin hayatta bulunduğu de virlere kadar olan vukuatı kaydetmiştir. Ömrü vefa etmiş olsaydı herhalde (1090) vukuattın kaydetmesi lâzım gelirdi Bunun içindir ki 70 yaşım idrak ettiği halde onu müteakip seneler de vefat eden (Evliya Çelebi) nin. bahsettniş ol duğu bu (Buhûrî zade Hafız) (Itrî) nin pederi Hafız Yakup değilse bizzat (Ittu) olacaktır.
Eğer bu kayıttan Itrînin pederi (Buhûrî za de Hafız Yakup) a maksut idi ise (Itrî)nin b a badan bir musikişinas olduğu anlaşılır.
V * ¥ 4
Dinmek b :lmez saiyle başlı başma ( Türk Şairt'-i) ni çıkarmakta olan edebiyata müteal - lik ol* t kadar eseriyle mil’ ı kütüphanemizi zen ginleştiren Bay Sadetrin Erg un bu yıl da iki büyük cilt (Türk musikisi antolojisi) neşretti. İstanbul Üniversitesi Edeb'yat fakültesi tarafın dan çıkarılan bu değerli eserde 9 sahife (Itrî)nin hayatına tahsis edilmiştir. Şimdi burada da bazı
satiri“ •• nakledebm:
“ 18 inci asrm en meşhur musikişinası ise hiç şüphe yok ki (Buhurî zade Mustafa Itrî) dir.
Ailesi hakkında tarihî menbalar maalesef hiç hir şey söylemiyorlar. Bu cihetledir Mı babasının adını da hi bilmiyoruz.
ül.hal'átiyn) ve (atreb-ül-âsâr) da onun sadece Bu* huri radelikle şöhret kazandığı kayıtlıdır,
Fak;,t bu tabirin neyi ifade ettiği bizce meçhul. dür,
Koksa bu tâbir bir aile lâkaoı mıdır? Bilmiyoruz. Şimdilik bu hususta bir hukiim vermeğe de imkân -yok tur.
(1311) hicrî tarihinde Mektep mecmuasınla ıklr.- ci sayısınca (Veled çelebi) Şeyhülislâm Esat efendinin ; (atreb.ül-âsâr) ı tefrikasmda (Mustafa paşa) der. gâJıı civarında Edirnekapısı kabristan i kebiri köşesin de kiilâh.i bülend üzerine orflü destar sarılmış kitabe* den hâli bir seng.i mezar görürsünüz o nişane (Itrî) üstadm medfen-İ âlisidir,
t Rauf Yekta bey merhum mevlevî âyinlerinde şun lan söylüyor:
Edirnekapısı dışarısında (Itrî) ye nisbet edilen ve ön tarafına ahiren taş dikilen kabir bu zatm legib dir, Üsküdarlı Hasip’in (vefeyât.* meşahir) ad ı ese rine /Öre (Buhurcu Yakub) isminde bir zata aittir.
(Zeylüzze/t-i şakaik) müellifi (Itrî) nin (mevie vihane Yenikapısı haricine) gömüldüğünü yaz/yer i e
de bugün oralarda (Itri) namına dikilmiş bir taşa te. sadüf olunamamaktadır,”
¡ Görülüyor ki kabri üzerindeki ihti’ âf Edirne- kapısı crvarı ile Mevlevihane yeni kapısı civarı üzerinde toplanmakladır: bu zavallı şair (N e .
( ı ' t n ı 114 l r o V ı f i l í 'r o t - i va J evi - î J - J « y '1
dim) in kabri üzerindeki ihtilâf gibi de değil.. Zira (Nedim) i bazıları (Avrupa) da, bazıları (Asya) da yâni Üskiidardaki Karacaahmetle Be. yoğlundaki Ayaspaşa mezarlığında göstermek -
tedirler.
Bizim elimizdeki ves'kalara göre Itrî’nin Edirnekapısı haricindeki kahire gömülü olması daha makûl gelmektedir.
Acaba bir araştırma yapılsa oğlunun k a bir taşına tfesadüf edilemez mi id’ ? Böyle olursa daha kuvvetle ta -5n hasıl olacaktı. Kendim y e rinde bir araştırma yapmaya karar verip işe koyuldum:
* t. *
Edirne kapısı diamda bugün Şehitlik dedi - ğimiz yerin karşısındaki namazgahta (Sultan iş. şııara Baki) nin kabrini biraz geçeniz. (Otakçı". lar - Eyüp) caddesi üzerinde, sağ tarafta, me - zarhğın sonunda, köşe başında, demir parmak lık içerisinde ve (sanatkârane iş’ enmiş bir san . duka) bulursunuz.
Başında gördüğümüz su kavuk şüphesiz ölünceye kadar uhtesinde bulunan 'Esirciler kâhyalığı) alâmetini taşıyan kavuk değil midir ?
Maalesef, taşta, sandukada hiç bir yazı yok tur. Yalnız kavuğu taşıyan ttışın iç yüzünde büyük eam'lerin mihraklarında gördüğümüz gi bi büyük şamdanlar üzerinde mumlar ortasın da (zeytinyağı yakan bir fanus asma kand:l) nakşı görülmektedir. Ekseri cami’ erde bu gibi sanatkârane işlenmiş kand'llere tesadüf edilir; buhurdanlık şekli olmasa gerektir.
Bu sandukanın üstünde beyziy şekilde mer mer bir t&ş levha var. Orada şu satırları oku - yoruz; (Tekbir_i şerifi kıraat olunan vezinde besteleyen ve ilk defa memalik-i islâmiyyeye fenn-î musikiyi neşir ve tamim eden merhum ve mağrufünleh (Itrî) efendinin kabrid'r) Bu kitabe 1336 da Şehitlikte bölük kumandanı Mustafa Bey tarafından yazdırılıp konulmuştur. Sandıkamn iki metre doğu cihetinde üstüvanî şe kilde ve güzel ttılik yazı ile bir taş daha bulun maktadır ki üstünde aynen şu ibareler okunur: (hüvelhallakulibakiy Edirnede cam-i âtik med . resesi müderrisi Medinei ebi Yusuf ensarı babı naibi iken vefat eden Mustafa Efendi ruhiyçin elfatiha sene (1177) sefer 3).
* * *
Neticeye varıyoruz: Eir iht'mnl o’ a'rak şu 1123 - 24 t'arihinde vefat ettiği bilinen meşhur bestekâr (Buhûrî zade Itrî) nin oğlu Mustafa bey armudunu yetişt'ren ( Mustafa) ve bu da Eyüp sultan naibi iken 1177 hicrî tarihinin Se fer avının ücüncü günü vefat eden zattır.
Üsküdarh Hasip Efendinin (vefevatJ me - şâhîr) inde (Buhûrcu Yakup) un kabri olarak gösterilen bu kabir de belki (Buhûrî zade Ha fız Yakup)dur ve o da (Itrî) nin pederid'r.
Bu işler üzerinde çalışan Bay Rıfkı Melûl Meriç kardeşimiz, o civardaki taslar üzerinde araştırma yaparak (Buhûrî zade Yakım') a ait taşı meydana çıkarırsa bini mütecaviz dinî, lâ- dini besteleriyle Türk musikisini yaratan (Itrî) nin aile kabri kat’î olarak te&lrit edilmiş olur.
* * w
(Mustafa bev armudu) bahsinden çıkan bil vesile ile manevî zevke hüküm süren (Itrî)nin hayatı hakkında bir adım daha ileriye atılmış oluyor demektir.
Baba, oğul, biri damağımıza, diğeri ruhumu, za hizmet- etmiş demek: ruhları şadolsuiı.
r * l Sairi şehir fNeFî) nin S’l-âm i lınzasma n-rra’ mn ve v-Vrî tar:, rnde veûı/
sair (Itrî) ba.rira zfttâr.
r l
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi