• Sonuç bulunamadı

1623'teki Hizbu't-Tahrir'i askerler lağıma dökmüşlerdi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1623'teki Hizbu't-Tahrir'i askerler lağıma dökmüşlerdi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Eylül 2005

SON HALIFE’DEN GÜNÜMÜZÜN HİLAFET

MERAKLILARINA ÇAĞDAŞLIK DERSLERİ

O

tekí

dünya

9

I ■ m m

B İR İL E R İN İN cami avlularında hilâfet konusunu gündeme getirdiklerini görünce, Son Halife Abdülmecid Efendi hakkında birşeyler yazmak istedim.

Sultan Abdüiâziz’in oğlu olan Abdülmecid Efendi, İstanbul’da

1868’de doğdu; 1924’te Büyük Millet Meclisi tarafından

hilâfet makamma getirildi, hilâfetin 1926 M art’mda

ilga edilmesi üzerine bütün OsmanlIlarla m beraber sürgüne

gönderildi ve 1944’te Paris’te,

sürgünde öldü. Birkaç yabancı dil bilir, resimle ve batı

müziğiyle uğraşır, modern Türk resminin ilk ustalarından sayılırdı ve Osmanlt Ressamlar Cemiyeti’nin kurueularındandı. Çamlıca’daki köşkü devrin entellektüellerinin uğrak yeri, hatta bir çeşit

akademiydi. Besteleri batı

Halife Abdülm ecid Efendi'nin "H arem " tablosu

formlârındaydı; konçertolar ve oda müziği eserleri yazar, bunları köşkünde kadınlardan oluşturduğu topluluklara çaldırır, Türkiye içinde ve dışında açılan resim sergilerine yağlıboya tablolarını gönderirdi. İstanbul’daki yabancı elçiliklerin raporlarında Abdülmecid Efendi’den bahsedilirken “fes giymediği

zamanlarda iyi yetişmiş bir Fransız’ı andırıyor” gibisinden ifadelere rastlanırdı.

Bu sayfada, Son Halife Abdülmecid

Efendi’nin iki ayrı resmini ve onun

eseri olan ama az bilinen “Harem” tablosunu görüyorsunuz. İlk fotoğraf, Abdülmecid Efendi’nin hilâfete getirilmesinden sonra Dolmabahçe Sarayı’nda çekilmiş. 1928 yılında Güney Fransa’nın Nice şehrinde alınmış olan diğer fotoğrafta da Abdülmecid Efendi’yi kızıyla ve torunlarıyla beraber görüyorsunuz. Halife’nin solunda kızı Dürrüşehvar Sultan; kucağında ve yanında torunları

Neslişah, Hanzade ve Necla Sultanlar var ve hepsi çağdaş

giysiler içerisinde. Sonraki senelerde hilâfet makamma geçecek olan bir şehzadenin bu derece gerçekçi tablolar yapmış olması ise, onun dünya görüşüyle sanat anlayışını ifadeye gerek bırakmadan zaten aksettiriyor.

“Son” ve “gerçek” Halife’nin

fotoğraflarıyla yaptığı tabloyu gördükten sonra, Fatih Camii’nde hilâfet bayrağı açan zevâtın yine bu sayfadaki görüntüleriyle bir zahmet karşılaştırıverin. Bu mukayese, aynı zamanda bir imparatorluğun İslâm’ı anlayışı ile “köy İslam Y ’nın sosyolojik bakımdan da bir karşılaştırması olacaktır.

Son Halife Abdülmecid Efendi 1928 yılında Güney Fransa'nın Nice şehrinde kızı Dürrüşehvar

(solda), torunları Necla (kucağında), Neslişah ve Hanzade (en önde) sultanlarla beraber.

1623’teki Hizbu’t-Tahrir’i

askerler lâğıma dökmüşlerdi

ı b a r d a k c i @ h u r r i y e t . c o m . t r

izbu't-Tahrir örgütünün Fatih Camii'nde şeriat ve hilâfet

sancakları açması, bana aynı m ekânda bundan 382 sene önce yaşanmış

benzer bir hadiseyi, hocaların 1623'te şeriat adına giriştikleri ayaklanmayı

hatırlattı. Osmanlı Devleti, o zamanki şeriat ayaklanmasını isyancı

hocaların üzerine asker sevkederek birkaç dakikada bastırmış ve çok

sayıda isyancının cesedi ya lâğımlara, yahut camiin etrafında alelâcele

kazılan kuyulara atılmıştı. Fatih'te şeriat bayrakları açanlar şeriatla idare

edildiği söylenen Osmanlı zamanında böyle susturulurlarken, cumhuriyet

polisinin aynı m ekânda 382 sene sonra hilâfet yaygarası yapanlara

müdahale etmeyişinin sırrını çözmek, artık size düşüyor.

HİZBU’T-Tahrir örgütü geçen hafta Fatih, önceki gün de Ankara'da

Başbakan’m cuma namazına gittiği Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde bayrak açıp şeriat ve hilâfet istedi.

Fatih’te olup bitenler, bana aynı mekânda bundan 382 sene önce yaşanmış benzer bir hadiseyi, hocaların 1623'te şeriat adına giriştikleri bir ayaklanmayı ama isyana kalkışanların lâğımlara ve kuyulara atılmalarım hatırlattı.

382 sene öncesinin Hizbu’t-Tahrir’inin öyküsünü yazan ve Osmanlı tarihçiliğinin en seçkin isimlerinden olan Mustafa Naima

Efendi, Fatih'teki şeriat ayaklanmasını

eserinde bakın nasıl anlatmıştı;

Tahtta aklından zoru olan Birinci Mus­

tafa, “sadaret” yani başbakanlık makamında

da Mere Hüseyin Paşa vardı. Herşey, sertli­ ğiyle meşhur Mere Hüseyin Paşa’nm bir ka­ dıya sopa çektirmesiyle başladı.

Dayak yiyen kadı seyyidlerden idi, yani

Hazreti Muhammed’in soyundan geliyordu.

Kapı kapı dolaştı, sadece başına gelenleri anlatmakla kalmadı, Mere Hüseyin Paşa’nm dinden çıktığını ve “kâfir olduğunu” söyledi.

■ "KANI HELÂL" DEDİLER

Ulema, zaten aylardan beri huzursuzdu. Dayak yiyen kadı efendinin şikâyetini fırsat bi­ lip homurdanarak Fatih Camii'nde toplandı­ lar, başlanna yüksek bir dini makamdan emekli olan Yahya Efendi geçti ve Mere Hü­

seyin Paşa’mn dinden çıkıp küfre girdiği ve

kanının akıtılmasının helâl olduğu yolunda fetvalar yazıldı.

İsyan eden hocalar, daha sonra zamanın Şeyhülislâma Zekeriyazâde Yahya Efendi’yi camiye davet ettiler. Yahya Efendi gitmeyi reddedince evi taşa tutuldu ve bir ata büıdirilip zorla isyanın merkezine, yani Fatih Camii'ne götürüldü ama bir yolunu bulup kaçtı ve Sadrazam Mere Hüseyin Paşa’nm yanma gitti. Paşa ise kurtuluşu askere sığınmakta buldu, yeniçeri kışlasına yerleşti ve Fatih Camii’nde bekleyen ama sayıları gittikçe artan isyancı hocalara da, isyana son

vermelerini istemek üzere elçiler gönderdi. Hocaların Sadrazam’ın gönderdiği elçileri

“Bre, vurun!” diye haykırıp tekme tokat

dövmeleri üzerine işler daha da çığımdan çıktı. Yeniçerilerin bir kısmı bir ara isyancıların tarafına geçer gibi olunca Mere

Hüseyin Paşa kendisine bağlı askerlere

müdahaleye hazır olmalarım emretti ve camiye son bir nasihatçi daha gönderdi. İsyancı hocalar gelen bu elçinin de

Naima Tarihi'nîn, Fatih Camii'ndeki olayın anlatıldığı sayfası.

kafasmı-gözünü yarıp camiden dışarı attılar. Sonra, Fatih Sultan Mehmed’in hocası

Akşemseddin Efendi’nin camide muhafaza

edilen sarığını çözüp “şeriat bayrağı” niyetine caminin dışına astılar ve etraftaki tekkelerden toparladıkları diğer bayrakları da sarığm yanma dizdiler.

Hocaların artık söz dinlemez bir hâle gel­ diklerini anlayan Sadrazam Mere Hüseyin

Paşa yeniçerilerin camiyi isyancılardan temiz­

lemelerini emretti. Ama genç askerlerin “Hoca

efendilerimize nasıl el kaldıralım?” diye te­

reddüt göstermeleri üzerine “Bre yürüyün!

Bu herifler artık ulema değil, padişaha isyan eden birer âsidirler ve katledilmeyi de haket- mişlerdir. İşte fetva! Yürüyün ve daha fazla iblislik etmelerinin önüne geçin” diyerek as­

kerleri ikna edip Fatih’e yolladı.

■ ÇOCUKLAR BİLE ALAY ETTİ

Camiyi çeviren askerler, isyancı hocaları önce nasihatle yola getirmeye çalıştılar.

“Hakkınızda fetva var, dağılıp evlerinize gitmezseniz vallahi hepinizi telef ederiz” diye

uyardılar ama hocalardan “Bize silâh

çekeceğiniz yere gelip yanımızda namaza durun” karşılığı gelince daha fazla

beklemediler ve palalarıyla satırlarını çekip

“Bre, vurun!” haykırışlarıyla içeriye daldılar.

Fatih Camii'nde o gün kan gövdeyi götürdü ve sadece isyancı hocalar.değil, namaza gelmiş olan birçok kişi de öldürüldü. Yeniçeriler ölü sayısının infial yaratmasını önlemek için cesedlerin bir kısmını lâğımlara, bir kısmını da caminin etrafında alelâcele kazdıkları kuyulara attılar. Askerlerin elinden kurtulan hocalardan bazıları daha sonra idam

edildi ve başta ayaklanmanın lideri Yahya

Efendi olmak üzere çok sayıda yüksek

dereceli hoca da imparatorluğun çeşitli yerlerine sürgüne gönderildi.

Ayaklanma sırasında devletin yanında olan ve isyancılara destek vermeyen halk,

isyanın bastırılmasından sonra hocalarla her yerde alay etmeye başladı. Artık sokakta

sarıklı bir hoca gördükleri zaman “Sancak

dibine, sancak dibine” diye bağırıyorlar,

çocuklar gördükleri hemen her sarıklının peşinden koşuyorlardı.

Ama, isyanın bastırılması Sadrazam

Mere Hüseyin Paşa için pek de iyi

olmadı. Elde ettiği güce dayanarak idarede daha fazla baskı kurmaya çalışınca diğer paşaların tepkisiyle karşılaştı ve Fatih Camii’ndeki ayaklanmadan birkaç ay soma, 1623’ün 30 Ağustos’unda

sadrazamlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Fatih Camii’nde bundan 382 sene önce şeriat bayrağı açılması üzerine yaşananları o dönemin tarihçilerinden Halepli Mustafa

Naima Efendi’nin ve diğer tarihçilerin

yazdıklarından naklettim.

Şeriatla idare edildiği söylenen Osmanlı Devleti, Fatih’te şeriat bayrakları açanları

1623’te lâğımlara ve kuyulara atarken, cumhuriyet polisinin aynı mekânda 382 sene soma hilâfet yaygarası yapanlara müdahale etmeyişinin sırrını çözmek, artık size düşüyor.

Münif Fehim'in çizgilerinden ulema isyanı (üstte). Fatih Camii'ndeki hilâfet çığırtkanları (yanda). Bir bu çığırtkanlara, bir de Halife Abdülmecid Efendi'nin bu sayfadaki fotoğraflarına bakın.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

• Bitkisel dokular›n bölünür ve bölünmez olmak üzere iki bölümde, hayvansal dokular›n ise epitel doku, ba¤ ve destek doku, kas doku, sinir doku olmak üzere

Anlatmaya ba¤l› edebî metinler, metin ve zihniyet, yap› (olay örgüsü, kifliler, mekân, zaman) tema, dil ve anlat›m, metin ve gelenek, anlama ve yorumlama, metin ve

- Edebiyat; tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe gibi di¤er bilim dallar›ndan yararlan›r5. MET‹N ÜZER‹NDE

Duygu düflünce ve hayallerin söz ve yaz› ile güzel ve etkili biçimde anlat›lmas›na edebiyat denir. fiiir, hikâye roman, tiyatro, masal vb. edebiyat›n türleri aras›nda

Daha önce okudu¤unuz Dede Korkut hikâyeleri ile Kerem ile Asl› hikâyesini karfl›laflt›r›p benzer ve farkl› yerlerini belirtiniz!. Kerem genç yafl›nda

Odak noktalar› Ox ekseni üzerinde ve simetri merkezi O noktas› olan hiperbolün, asal eksen uzunlu¤u 2a birim, yedek eksen uzunlu¤u 2b birim, odaklar aras› uzun- lu¤u 2c

Bir kenar›n›n uzunlu¤u 10 cm olan küpün alan›, taban kenarlar›n›n uzunluklar› 20 cm ve 5 cm olan bir dikdörtgenler prizmas›n› alan›na eflittir.. Buna göre,

2. Uzayda, üçü birden do¤rusal olmayan dört noktan›n oluflturdu¤u düzlemlerin say›s›n› bulunuz. fiekil çizerek gösteriniz. Uzayda, bir d do¤rusu ve d›fl›nda