ve sonrası I Co?kun KIRCA
'■mİ P
I I
1 «
G
EÇEN yılın nisan ayı ile bu ayın nisan ayı arasındaki enflasyon artışı, yüzde 74.5'tir. Gerçi diğer bazı endeksler daha düşük bir rakam gösteriyorlar Fakat gösterdiğimiz bu oran, Devlet istatistik Enstitüsü'ne aittir.Bu hız, çok yüksektir. Enflasyonun bu ölçüde artmış olması, 4 Şubat'tan beri alınan tedbirlerin ve özellikle çeşitli zamların, genel fiyat seviyesini yük seltmiş olmasındandır. Bu açıdan deni lebilir ki, hükümet, genel talebi yüksel ten ödeme aracı fazlasını emmek sure tiyle, bu sonuca hesaplı olarak erişmiş tir. Sıkı para politikası sayesinde, genel talep düşecek ve enflasyon hızı da önemli ölçüde azalacaktır.
Fakat hükümet, böyle bir politikayı bütün unsurlarıyla takip etmekte değil dir. Hükümetin gözünde, sıkı para politi kası, başkaları için vardır. Kamu ma kamları, açık bütçe ve açık finansman politikasına bugün de devam etmekte dirler. Emisyon miktarında, son haftalar da büyük artışlar olmuştur. Bu artışların başlıca sebebi, kamu makamlarının fi nansman ihtiyaçlarıdır.
S
AYIN Turgut Özal, ilk iktidara geldi ği zaman, yakın bir işadamı dostum benden, ANAP'ın iktisadi politikası hak- kındaki düşüncemi sormuştu. Kendisine şu cevabı verdiğimi hatırlıyorum: Eğer ANAP iktidarı, kamu harcamaları ile kamu gelirleri arasındaki denkliğe dik katli olursa, ANAP. Türkiye'nin başında -tıpkı Japonya'daki liberal-demokrat parti gibi- yarım yüzyıllık bir geleceğe sahip olabilir. Olamayacaktır. Çünkü ANAP lideri, kamu giderleri ile gelirleri arasındaki denkliğe önem vermeyen bir zihniyetin sahibidir.Bu tahminim, bugün tamamiyle doğ ru çıkmış bulunuyor ANAP'ın iktisadi politikasının iflasının başlıca sebebi, kamu giderlerinin kamu gelirlerinden çok fazla oluşudur ANAP, kamunun konsolide bütçe açığını iç borçlanmayla kapatmaya yönelmiştir. Fakat iç borç lanma o kadar aşırı seviyelere ulaşmış tır ki, devlet ve diğer kamu makamları, halen toplumun nakdi tasarruflarının en büyük kısmını kendisine çekmektedir. Böyle bir sistemde, ne menkul değerler borsasının gelişmesine, ne de banka sisteminin sağlam temeller üzerine oturmasına imkân olabilir.
Hükümet, enflasyonu, faiz hadleri üzerinde oynamak suretiyle durdurabi leceğini sanmıştır. Kamu giderleri ile kamu gelirleri arasında büyük bir açık varsa, faiz hadlerini yükseltmek suretiy le enflasyon hızını düşürmek mümkün değildir. Ancak kamunun konsolide büt çesi açık vermiyorsa, aşırı talep fazla sını önleyebilmek için faiz hadlerinin yükseltilmesi, belirli konjonktürlerde olumlu sonuçlar doğurabilir. Fakat, enf lasyonu pompalayan asıl sebep, kamu
finansman açıklarıysa; o zaman, faiz hadlerini devamlı olarak artırmak, özel kesimi yatırım yapmaktan meneder. Hatta, özel kesimin işletme finansma nını sağlamakta bile hayli zorlanması sonucunu doğurur.
Bunun sonucu, üretimde durgunluk tur. Otomobil, buzdolabı, bulaşık maki nesi, çamaşır makinesi gibi dayanıklı tü ketim mallarının satışlarında görülen düşme, enflasyonla birlikte gelen iktisa di durgunluğun işaretleridir. Türk imalat sanayii normal kapasite kullanımının sı nırında sayılabilir. Bu kapasite kullanımı seviyesini muhafaza etmek ve üretime bugünkü işçi miktarıyla devam edebil mek için, iç piyasanın daralması karşı sında, imalat sanayiimizin durgunluğa girmemek için yapabileceği tek atılım, ihracatı çoğaltmaktır. Dış piyasalarda Türk mallarını, iç piyasadaki satış azal masını karşılayacak ölçüde daha fazla satabileceğimize kesin bir sonuç gibi bakılamaz. O zaman, özel kesim ister istemez istihdam seviyesini düşürmeye ve işçi çıkarmaya başlayacaktır. Nite kim, işçi çıkarmaları başlamıştır.
Önümüzdeki aylarda, enflasyon hızını artıracak unsurlardan biri de, yeni toplu iş sözleşmeleri olacaktır. Bu toplu iş sözleşmeleri, işçi kitlesinin alım gücün de köklü bir azalmadan sonra yapılmış olacaktır. Bu sebeple işçiler, alım güçle rinde nakdi bir çoğalma sağlayabildik leri ölçüde, bu çoğalma, tüketim talebini artıracaktır. Bunun sonucu, yiyecek ve giyecek maddelerine talebin bir miktar artması olabilir.
ihracatımızı,yüksekenflasyonseviye- sine rağmen mevcut seviyesinde tuta bilmek ve hatta artırabilmek için, Türk Lirası'nın değerinin enflasyon oranı ka dar düşürülmesi gerekecektir. Fakat bu suretle, ithal malları fiyatlarında görü lecek olan artış, enflasyonu iten bir un sur olacaktır.
T
ÜRKİYE, iktisadi alanda son derecede zor bir döneme girmiştir. Bu dö nemden çıkabilmek için, hükümetin daha çok vergi alması ve gereksiz lüks harcamalardan kaçınması şarttır. ANAP iktidarı, ikisini de başaramamaktadır. 1988 yılı bütçesindeki harcama tahmin leri, gerçek enflasyon hızının en az bir misli iyimserdir. Bu durumda, bütçe açı ğını önlemek söz konusu değildir. Bu kadar büyük bir açıkla, piyasadaki enf lasyon beklentisini önlemek mümkün olamaz. Kaldı ki, bu dönemde enflasyon beklentisi ve bu beklenti yüzünden yapı lan fiyat zamları, ekonomimizin diğer verilerinden kopuk, tamamiyle bağımsız bir unsur halini almıştır.
Bu gidiş nasıl duracaktır? Bu soru, siyasi niteliktedir. Kısa zamanda çıkış yolunu Meclis'in siyasi manzarasının değişmesinde veya en doğrusu, seçim de aramaktan başka çare yoktur.
Tüm genel hizmet
memurlarının yüzleri
gittikçe asılmaktadır
A
YDIN bir kafa sahibi, ül kemi ve milletimi çok seven biri olarak kaygı duy duğum bu konuyu bir kez daha size iletmek istiyorum.Ben, devletin üst kade mesinde görevli, bugün için 400.000 lira n ın üzerinde maaş alan bir memuruyum. Gördüğüm ve bildiğim ka darı ile bizlere verilen bu para çok olmasa da, sair imkânlarla lojman, makam otosu, servis, öğle yemeği vs. gibi tatmin edici düzey dedir.
Ancak, devletin asıl yü künü çeken düz memur ta bir ettiğimiz küçük memur ların şu anda aldıkları maaşlar, onları büyük bir ekonomik sıkıntıya soktuğu gibi, bizleri de üzmüş ve te dirgin etmektedir. Zira kü çük memurlarla aramızdaki
SCftSCSÎ Kütta
I
fark gittikçe açılmaktadır. Bir katsayı değişikliği, bu m e murların maaşı kadar hatta daha fazlasını, bizlere fark olarak getirmektedir.
Bizlerin sadece özel hiz met tazminatı, bu görevli lerin maaşlarının üstün dedir.
Devletimiz ve yetkili bü yükler, hiç mi bu durumu fark etmemekte veya dü şünmemektedirler?
Son verilen ve bugüne kadar en yüksek olarak sağ landığı beyan edilen artış lar, bizlerde yüz bin liranın üzerindeyken küçük me murlarda sadece 15-16 bin lira civarında bir artış sağla mıştır.
Bugün özellikle büyük kentlerde oturan bu memur lara lojman vs. verilmediği gibi, en az 60-80 bin lira kira
ödemektedirler Dolayısıyla maaşlarını hemen hemen kira olarak yatırmaktadırlar
Devletin çarkını çeviren bu memurlar da, bizter gibi ekmeği, şayet alabilirlerse eti, sebzeyi, meyveyi aynı fi yatla satın almaktadırlar. Hiç değilse bu memurlara, ciddi bir araştırma yapılarak gerçek kira giderlerinin kar şılanması zamanının geldiği devletimizce artık bilinmesi ve yapılması gereken bir ödev haline gelmiştir.
Yoksa düz m em urun (Adliye, Maliye, Nüfus, M. E- ğitim memurları gibi) vel hasıl tüm genel idare me murlarının yüzü asıktır. Ve gittikçe de asılmaktadır. Yet kililere duyurulur.
(Adımın gizli tutulması rica sıyla)
Ç ? TOPRAK DÖVİZ
V
TİC. A.Ş.
Döviz ve Efektif Alım -Satım larında tek Danışmanınız...
ISTA N B Ü L, ANKARA ve IZ M jR ’den sonra bu defa,
Akdeniz sahillerinin İLK D Ö V İZ BÜROLARI:
MARMARİS
ve
KEMER’İ
hizmetinize sunmaktan büyük kıvanç duyarız.
Toprak Döviz Tic. A.Ş.
Genel Müdürlüğü
İstanbul:
Ankara Cad. 107 Cağaloğlu 513 50 94
Ankara:
Atatürk Bulvarı 79/C Kızılay 134 29 19
İzmir:
Cumhuriyet Meydanı Heykelönü 12 Alsancak 22 43 53
Kemer:
İskele Cad. No; 3
(9-3214) 2935
Marmaris:
Gözpınar Sok. No: 24
(9-6121) 16554
( Ş ır k ü t im ı.: o lr H a lis T o p r a k H o ld in g A . Ş . k u r u lu s u d u r .) ...- ... U H H U l a
7 Mayıs 1988 Cumartesi^ 5}
¡■ ¡¡¡S i
vA:-:-¡1
¡ i ŞÎfŞ: İ İ :I !
¡ ¡ iII
f i
i iiHürriyet in sahibi, dünyasını, Hürriyet okurlarına açtı...
a
‘Önce gazeteciyi
Röportaj: E m in ÇÖLAŞAHT
J
Gi
G
j
“Gazetemde haberi çıkabilecek insanlardan mümkün olduğu
kadar uzak dururum. Gerek lehine, gerek aleyhine haber
oluşabilecek kimselerle dostluk etmem. Ama hasbelkader,
arkadaşlık kurduğum insanlar vardır. Memleketin, çıkarları,
bunların aleyhine bir şey yazılmasını gerektiriyorsa, babam
olsa dinlemem. Mesela hayali ihracata bulaşmıştır. Kaçak
çılık olaylarına adı karışmıştır. Gözünün yaşına bakmam...”
“Ben, 4 0 yıld ır H ürriyet’in başındayım, önce çıraklık,
sonra patronluk devrim var... Bazı zamanlar mutlaka
çok acılar yaşadım... Birçok meslektaşımdan, içimde ça
lışan birçok arkadaşımdan hayal kırık lıkların a uğ
radım... Onların h içbirini incitm ek istemem şim di...
K O N U Ş U Y O R
^ L AYIN Simavi, i l I herkesin sev-I etiği, sevmedi- ı I ği insanlar K y I vardır. Sizin U H M M İ de vardır mut laka... Yakın dostlarınız vardır... Bir de, hiç hoşlanmadığınız kişiler vardır. Önce, bir sevdiğinizi, yakın bir dostunuzu ele ala lım... Onun aleyhine, haber yazmak gerekti... Bunun ga zetede yer almasına izin ve rir misiniz? Yoksa, engel mi olursunuz?...
• Şimdi Emin'ciğim, ben, ga zetemde haberi çıkabilecek insanlardan mümkün olduğu kadar uzak dururum. Gerek lehine, gerekse aleyhine ha ber oluşabilecek kişilerle dostluk etmem... Niçin?... iyi arkadaşımızın lehine haber çı karsa, “Erol Simavi iltimas
yaptı” diyebilirler... Kötü ha
ber çıkarsa “Ayıp ettin” diye eleştirirler... Ama, hasbel kader, arkadaşlık kurduğum insanlar vardır. Memleketimin çıkarları, bunların aleyhine bir şey yazılmasını gerektiriyor sa, babam olsa dinlemem... Mesela, hayali ihracata bulaş mıştır, birtakım karanlık işlere girmiştir, kaçakçılık olaylarına adı karışmıştır... Gözünün ya şına bakmam. Ama, sana bir başka örnek vereyim... Mese la, sen... Sevdiğim bir gazete cisin, arkadaşımsın. Meşhur da bir adamsın.. Emin Çöla-
şan'sın... Diyelim ki, senin bir
yakının, Allah korusun, trafik kazası yaptı. Birinin ölümüne sebep oldu... Ben, o haberi, belki de gazeteme ko yamam... İçim elvermez... Ama sana, yine ilginç bir şey söyleyeyim... Ağabeyimin ikin ci oğlu Süleyman Simavi, arabasıyla bir kadına çarptı... Ölümüne sebep oldu... Biliyor sun; ağabeyimin de bir oğlu vefat etmiştir Bu Süleyman, kazadan sonra, cahillik yapıp kaçıyor O zaman, 20 yaşın da... Ertesi gün, bu haber bi zim gazetede “Süleyman” is miyle çıktı. Ama trafik kazası aynen verildi. Sebebini de söyleyeyim... Kaçtığı için, so yadını öğrenememiş arkadaş lar. Sadece ismiyle, "Süley
man adında bir genç, kaza yapıp kadını öldürdü” diye
çıktı. Ama, ertesi gün öğren dim ki, ağabeyimin oğluymuş, yeğenimmiş...
• Yani, sizin kişisel ilişkileri niz, gazetenin haber politika sına yansımıyor mu?
• Emin'ciğim, şimdi burada, isimlerden bahsetmeyeceğim, ama benim bazı arkadaşlarım var. Bunlar hasbelkader ar kadaşlarım değil yani... Ger çek arkadaşlarım... Bakarsın, bunların bankalara ödeyeme dikleri borçları vardır, hakla rında icra takipleri, haciz giri şimleri vardır... Bizim ekonomi sayfasında, onlarla ilgili ha berler şakır şakır yayınlanır. Ne onlar bana telefon edip
“Erol ne yaptın?” diye sora
bilirler; ne de ben gazetedeki ler! uyarıp “Bunları aman
yazmayın” diyebilirim.
• ‘ Ben, çok zengin bir insan değilimdir... Evet, işim çok büyüktür. Ama öyle hanları, hamamları,
apartmanları olan bir insan değilim... Evet malım mülküm var, ama onların hepsini çok sevdiğim ve saydığım kanma hediye etmişimdir.’
• Belki, aşırı bir örnek ola cak, ama Hürrlyet'te, sizin aleyhinize bir şey çıkabilir mi?
• Haa bak, sana burada, yine ilginç bir şey anlatayım... Ben. yıllardan ben işimi kur muşum, en büyük gazeteyi yaratmışım. En iyi makine parkına sahibim, en iyi mües sese olmuşum, para kazan mışım, vergilerimi son kuru şuna kadar ödemişim. Sonra, elimde para kalmış... Şimdi ben bu parayı ne yapayım? Dışarıya mı kaçırayım?,.. Ku mar mı oynayayım?... Kalk mışım, yumurta ve tavuk işine girmişim. Bugün, köy çiftlikle rini saymazsan, galiba, Türki ye'nin yumurta işinin yüzde 70-80'ıne ben hâkimim. İhra cat da yapıyoruz ve memle kete üç milyon dolar kadar döviz getiriyoruz... Bazen bir bakıyorum, bizim gazetenin ekonomi sayfasında, "Yumur
ta 65 lira oldu, yumurtaya yine zam geldi" gibi haberler
yayınlanıyor. Bunları yazan ar kadaşlarımın hepsi de, benim yumurta işinde olduğumu bili yorlar. Ama ben, bir gün de onlara. "Çocuklar, ayıp değil
mi?... Bu yumurtanın sahibi ben değil miyim” dememi-
şimdirl... (Gülüşmeler)... Ama yumurta fiyatı neden artı yor?... Yem fiyatlarına sürekli zam geliyor da. ondan... Elek trik, benzin, mazot zamla- nıyor. bu yüzden...
• Peki efendim; diyelim ki sevmediğiniz bir kişi var ve siz, bunun bir açığını yakala dınız. Gazeteye emir verir misiniz, “ Şimdi bu adamın
üzerine gidip yıpratın” diye... • Hayır Emin, bunu katiyen yapmam., iki sebebi vardır bu ilkemin... Birincisi: dindar biri olarak Allah'tan korkarım... İkincisi; bir yerde, mason kişi liğim!... Bu ikisi, birbirine çok benzer çünkü... Bizim dinimiz deki müsamaha, masonlukta da vardır. Orada öğrendim, ben müsamahayı... Hayır, kaT tiyen yapamam.,. Elimden gel mez.
• Gazetedeki çalışma arka daşlarınızdan, hiç büyük bir kazık yediğiniz oldu mu?... Yani, öyle bir olay olmuştur ki, sizi çok Üzmüş, yıprat mıştır...
• Emin'ciğim; unutma ki ben, 40 yıldan beri. Hürriyet' in başındayım. Bu işe 12 ya şında başladığımı kabul ede lim Önce çıraklık, sonra pat ronluk devrim var. Ama; iyi, kötü 40 senedir patronum di yelim... Babam hastalandığı için, Hürrlyet'te, çok kısa süre patronluk yapabildi. Bazı za manlar, mutlaka çok acılar yaşadım. Birçok meslektaşım-' dan, içimde çalışan birçok ga zeteciden hayal kırıklıklarına uğradım. Onların hiçbirini in citmek istemem şimdi... Ama, hepsini tek tek anlatmaya kalksam kitaplar dolar.
• Yani elendim, siz insan olarak...
• Bak, sözünü kesip sana bir şey söyleyeceğim burada... Ama. bu söylediğimi mutlaka yazacaksın, tamam mı?
• Tamam efendim.
• Senin bir k'tabın var “önce
İnsanım, 3rnra Gazeteci"
diye.. Şimdi Benim bir sürü işim vaç Ben gazeteciyim, ama kazandığım parayla, dı şarıda han hamam almadım Hep, memleketime yatırım yaptım. İki sigorta şirketim var. söyledim... Tavukçuluğum var. dedim.. Ama, bunların hiçbiri beni ilgilendirmez. Ben. önce gazeteciyim. Onun için ben seninle burada ters dü şerim... İnsanlık dersen, ben ce insanlık, normalde kişinin sahip olması gereken bir me ziyetidir. Yanı, senin o kita bının ismini sevmedim...
“önce İnsanım, Sonra Gaze teci...” Hayır... Senin orada
atacağın başlık “önce Gaze
teciyim” olmalıydı
• Bir gün bana demiştiniz ki, 'Ben de bir kitap yaza
cağım ve o kitabın adı Önce Gazeteciyim, Sonra insan' olacak...” Biliyorum, kita bımın ismini beğenmediği nizi...
• İnsan olmak, zaten normal değil mi Emin?... Kötü düşün memek de normal... Yani, orada sana tenkidim var...
• Peki efendim, aynen ya zacağım bu söylediklerinizi de... Şimdi Sayın Simavi: ga liba, hayatta büyük iyilikler yaptığınız epeyce insan var... Bunlardan birkaçını, ben de biliyorum. Büyük iyilik yapıp da, sonunda büyük kazık ye diğiniz insanlar oldu mu?...
(Burada Erol Bey'ın acı bir
gülüşü var.,.) Sizi çok sarsan
olaylarla karşılaşiınız mı?...
(Uzunca bir ara).,,
• Hem de nasıl Emin... Ak lının almayacağı şekilde sar sıldığım günler oldu. Ama be nim, o kadar iyimser taraf larım vardır ki...
0 ‘ Çevremde asalaJc çok vardı. Ama hepsini tasfiye ettim. Belli zamanlarda yurt dışında oturmamda, bu asalakların büyük rolü olda..’
• Sayıca da çok mu oldu böyle şeyler?
• Maalesef... Yine de, hep dedim ki “İnsanız, çiğ süt
emmişiz...”
• Birkaç örnek verir misi niz?
• Hiç sorma onları bana!...
• Sayın Simavi, bir konu var ki, kişisel olarak, ben de pek merak ediyorum. Çok zengin bir insansınız. Aynı zamanda yaşamayı seven ve yaşa mayı gerçekten çok iyi bilen insansınız. Burada açık söy leyeyim, ben sizin kadar zengin olsaydım, sizin gibi iyi yaşamasını beceremez dim... Herhalde, yine bugün kü yaşantımı aynen sürdü rürdüm.,,
• Yine sözünü kesiyorum: Ben, çok zengin insan deği limdir... Evet, işim çok büyük tür. Ama öyle; hanları, ha mamları, apartmanları olan
insan değilim. Evet; bazı ma lım. mülküm var, ama onların hepsini, çok saydiğım ve say dığım karıma hediye etmişim dir. Ne olur, ne olmaz... Yarın ölürsem, benden sonra mi rasta sorun çıkmasın... Ama bunlar, bana o kadar ucuza mal olmuştur ki... Ne bileyim; 200.000'i peşin, ayda 50.000 lira taksitle bir buçuk milyon liraya aldığım bir yer, bugün bir buçuk milyar olmuştur. Ben Fethiye'de, bir adanın, ufak bir bölümünü aldım; bir prensesten!... 500.000 lirasını peşin ödedim... Tamamı için 1 milyon 800 bin liraya anlaş mıştık. Bugün Araplar, oraya, 10 milyon dolar veriyorlar... Demek, 12 milyar lira olmuş. Halbuki orası benim için, hâlâ, ufacık bir ada parçası...
• Ne olursa olsun, sonuçta, yine çok varlıklı ve zengin bir insansınız. Böyle insanla rın çevresinde, birçok kişi vardır. Sizin de çevrenizde, çok insan var... Sizin etrafı nızı, sadece paranız için ku şatanlar oluyor mu?.. Çünkü bu tipler, Türkiye'de biraz fazladır... Asalaklar, sizden şu veya bu gerekçelerle para tırtıklamak isteyenler... Olanaklarınızdan yararlan maya kalkışanlar... Sofranıza oturup bedava içkinizi içip karnını doyurmaya kalkan lar... Bunlar var mıdır?... Size, sürekli yağ çeken, bir takım tipler falan...
FARKLI
DAVRANDIĞIM
TEK K İŞİ...
ÜBir tek kişi var;
ona herkes gibi
davranamam
ben... Sayın
Evren’dir.
Nedense
bilmiyorum; ben,
Kenan Paşa’mn
yanında sigara
içemem. Belki de
bana çok hürmet
telkin ettiği içindir.
Ben normal
olarak, herkese
“Sen” diye hitap
ederim nedense.
Belki de artık
yaşımın tesiri.
Demirel’e de sen
diye hitap ettim,
Özal’a da... Bu
sözü Evren’e, Allah
korusun katiyen
söyleyemem. Tabii
burada, îsmet
Paşa’yı da bir
kenara
koyuyorum ...*
• Vardı Emin, çok vardı... Ama, hepsini tasfiye ettim. Aslında ben, onları öyle kabul etmek istemezdim de, içim den yine de bilirdim. Belli za manlarda, yurt dışında otur mamda, bu asalakların büyük rolü oldu Yani, dışarıda otur mayı istememin bir nedeni de, bu asalaklardan kurtul mak!... İkincisi; oğlumun, işin içine daha iyi girmesini sağla mak. Ben burada olduğum zaman, normal olarak eski alışkanlıkla gelip her şeyi yine bana soruyorlar. Bana sorun ca; oğlum, haklı olarak alını yor. Ben, bunları vaktiyle ya şadığım için, iyi bilirim. Biz, ağabeyimle beraberken, her kes ağabeyime sorardı. Bana kimse bir şey danışmazdı; adam yerine koymazlardı beni... Oğlumun aynı duruma düşmesini istemediğim için, burada mümkün olduğu kadar az duruyorum... Sorumlulu ğun, daha çok onun üzerine yüklenmesini istiyorum.
• Demek; asalaklardan uzak durmak için yurt dışı, daha iyi oluyor?
• Hem de nasıl... Asalaklar dan kurtuldum artık. Şimdi, benim buraya geldiğimin, he men farkına varamıyorlar. On lar geldiğimi öğreninceye ka dar, benim yine dışarıya git me günlerim gelmiş oluyor.
• Sizi çok mu sömürdü, çevrenizdeki bu tipler?... Önu hissettiniz mi?
• Ohooo!...
• Sizi tanıdığım kadarıyla söylüyorum... Siz de, yüzü yumuşak insansınız. Belli ko nularda "Hayır” demeniz bi raz zor oluyor galiba...
• Bak, sana şu kadarını söy leyeyim... Şimdi seninle yaptı ğımız şu konuşmaları okuyan arkadaşlarım değil de, okuyu cularım beni “ saf” gözüyle görecekler... Halbuki ben, biri sine borç mu vereceğim; o paraya, katiyen geri gelecek miş gözüyle bakmam. Bakmış olsaydım, senet isterdim, çek isterdim. Gün oldu; öyle para lar dağıttım ki... Eğer ben böylesine açık elli olmasay dım, samimi söylüyorum, şim di Boğaz'da sayısız yalım,
köşküm olurdu. Tabii, o dö nemlerin paralarıyla söylüyo rum... Valikonağı diye bir cad de var. İstanbul'un en popüler caddesi sayılır. O caddenin, sağı solu benim olurdu... Em lak Caddesi diye, bir cadde daha var... Oranın da sağlı, sollu tapusu, elime geçerdi... Neyse; iyi ki de olmamış!... Şimdi sürekli, kiracılarla uğra şıyor olacaktım. Gitmiş para lar!... Boşveer!.. Ve biliyor musun, halen de dağıtmak tayım.
• ‘ Ben hayatımda, kadınlara öyle para yedirmedim. Gün olmuştur; birisine yaş günü hediyesi almışımdır, Para yedirmenin, benim kitabımda yeri yok...'
• Etendim, nerede dağı tıyorsunuz?.. Ben de bileyim de, bir gün orada ziyaretini ze geleyim!... (Kahkahalar)...
• Bak Eminciğım; ben sana şu kadarını söyleyeyim . Bir de, iyi ki kadın olarak doğma
mışım... Kadın olsaydım, kolay kolay "Hayır" diyemezdim.
• Allah Allah...
• Evet, yüzüm tutmuyor kil... (Kahkahalar)!...
• Paranrzı yiyenler, daha çok kadınlar mı oldu; yoksa erkekler mi?
• Ben hayatımda, kadınlara öyle para yedirmedim ki!... Gün olmuştur; birisine yaş günü hediyesi almışımdır. Para yedirmenin, benim kita bımda yeri yok...
• Yani daha çok dostları nıza mı?..
• Evet, öyle... Kimisi dükkân açacaktır, iş kuracaktır veya başka bir sıkıntısı vardır... Yar dım ederim. Hepsi borç... Borç verdiğim zaman da. ne senet isterim; ne de çek...
• Peki, verdiğiniz borçlar genellikle geri gelir rrii?.. Yani 'Ben sizden borç almış
tım. Buyurun, borcumu getir dim" diyenler oldu mu?
• Çok oldu... Askerliğimde yüzbaşım geldi. Evinin damını aktaracakmış, benden iki ay için beş bin lira borç istedi... iki ay sonra geldi, parayı ku ruşuna kadar verdi.
• Hepsi o kadar mı?
• Evet canım!
(Devamı Sa. 8. Sü-l'de)
Çizgilerle Hayattan Rekorlar
EN UZUN YIL A N , GUNEYûOGU ASYA, ENDONEZYA VE E/L İP İN L ER 'D E GÖRÜLEN A Ğ L I PİTONDUR. . BU Y/LA N /N BOYU 10 M ETREYİ BULUR.
D ü n k ü ç ö z ü m
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
1
2 3
4
5
6
7
8 9 10 11 12
Soldan sağa ~~|
1- Birkaç tırça vuruşuyla çabu cak yapılan resim... Sahte se bep, 2- Terbiye... Orta, 3- Ça nakkale'nin bir ilçesi... işvere nin İşyerini kapatarak uygula dığı İşi durdurma kararı ve ey lemi, 4- Kuranda bir sure ismi... Avrupa'da bir başkent... İlaç, 5- Müslümanlığın beş şar tından biri... Tür, 6- Alkolün di ğer bir adı... Geçmeyi ve aş mayı önleyici sağlam duvar, 7- Kuru soğuk... Çelik, 8- Hile... Dini emir ve yasaklardan asla ayrılmayan... Yazılı mahkeme kararı, 9- Çatı örtüsü... Bir okul
derecesi... En küçük İzci kurulu şu, 10- Nişan ve alamet... Bir tahıl ölçeği.
Yukarıdan nsaflıvâl
1- Yemek peşkiri... Bayağı ve değersiz, 2- Tanrı... Testere ile biçilen veya rendelenen bir1 şeyden dökülen kırıntılar, 3- Ci cili bicili... Su, 4- Yararlı bir hayvan... Ağaçlara ve tarım bit kilerine zarar veren bir böcek, 5- Lisan... Büyük ve gösterişli mezar (anıt kabir), 6- Mane viyat... Bir kimseyi başkasına karşı kışkırtma, 7- Ceviz... Hafit sis, 8- Basit halk... Başlıca içe
ceğimiz... Karı kocadan her biri, 9- Havan tokmağı, 10- Rütbece küçük olan... Yasal ölçü örneği, 11- Sodyumun simgesi... Bir konut çeşidi... Birine uyan, itaat eden (bağımlı), 12- Seyrek do kunmuş bir çeşit İnce bez... Bir ~| 0 mastar eki.
( 8 ) 7 M a y ıs 1988 C u m a rte s i
5’İN d SAYFADAKİ YA23NIN ffiVAMI
“Once gazeteciyim”
• Vay canına... Sayın Si mav), bu arada size özel bir ş y söylemek istiyorum... i m biraz darda!.. Acaba b na da bir miktar borç
ver-niz mümkün olur mu?.,
(i. .rekli kahkahalar)... Peki
etendim, çevrenizde gerçek dostlarınız var mı acaba?.. Gerçek dost olarak bildiğiniz, hayatta size bir gün bile ihanet etmeyeceğini düşün düğünüz insanlar var mı?
• Herkes, benim dostumdur. Ben, herkesi severim... Ama, bazı arkadaşlarım var. Bazen konuşurken "Emret şuradan kendimi atayım... Emret gi deyim, şunun icabına ba kayım." gibi laflar ediyorlar... Yahu ben, kimsenin temize havale edilmesini istemiyorum ki!... Senin, şuradan aşağıya atlaman beni mutlu etmeye cek ki... Yani, böyle düşünüp böyle söyleyen arkadaşlarım var... Ama, daha tecrübesine girişmedik!.. Hiç kimseye "Be nim için bir gün hayatını verir misin?.. Bana bir böbreğini bağışlar mısın?" diye sor madım. Bilmiyorum; bunların arasında gerçek dostlar var mıdır?.. Emin, ben o kadar canciğer ve sevgili arkadaşla rımdan ve meslektaşlarımdan öyle tatlı; belki tatlı değil de, öyle acı kazıklar yedim ki!,..
• Yine de, insanlara güve niyorsunuz... örneğin, bana sorarsanız bugüne kadar an latmamanız gereken birçok şeyi bana anlattınız. Tamam; ben kendi açımdan, kendime güvenirim, onların hiçbirini gidip başkalarına anlatmam. Ama bana anlattığınız şeyle ri, mutlaka başkalarına da anlatıyorsunuz. Acaba onlar da gidip bunları sağda, solda söylerler diye, hiç kuşku duymuyor musunuz?
• Niçin kuşku duyayım?.. Be nim, çok gizli sırlarım yok ki!.. Vergiden sıyrılmaya bakmı yorum ki, sırrım olsun... Döviz kaçırmıyorum ki, sırrım olsun.. Herhangi bir karanlık tarafım, ömrüm boyunca olmamıştır ki, bunları anlatınca yaymaların dan korkayım... Ama ben, bir parça konuşkanımdır... Hep kendim anlatırım. Başkasına fırsat bırakmam... Konuşmayı severim...
Her şeyinizi anlatıyor mu sunuz?
• Anlatırım!.. Allah'ın bildiğini kuldan niçin saklayayım yahu? Allah biliyor mu, benim yaptık larımı?
• Alçakgönüllü bir insan mı sınız, Sayın Simavl?... Çünkü, bazen bir bakıyorum, lokan tadaki komi İle de aynı bi çimde konuşuyorsunuz, dev let büyükleriyle de...
• Ben, her zaman alçakgö nüllü oldum. Normali de, bu- dur her insan için... Hayatım boyunca, büyüklük kompleksi ne kapıldığımı hatırlamıyorum. Ayrıca, böyle bir duygunun varlığına da inanmıyorum. Bü yüklük kompleksi, aşağılık duy gusundan gelir. Dikkat et; bü yüklük kompleksim kim göste riyorsa, onda aşağılık duygusu vardır. Ben, neden aşağılık duygusuna kapılayım ki?., iyi, kötü tahsilim var... iyi bir aile nin çocuğuyum... İyi ya da kötü, başarılı olmuş bir işada mıyım. Allah'a çok şükür, ce-| bimde üç kuruş param var. i Ne merde, ne de namerde ; muhtacım... Niçin kompleksim j olsun benim?,. Ama, bir tek i kişi vardır ki, ona herkes gibi i davranamam ben...
| • Kimdir o?
• Sayın Evren'dir... Neden | bilmiyorum; ben, Kenan Pa- I şa'nın yanında sigara içemem. i Belki de, bana çok hürmet tel- | kin ettiği için, içeceğim zaman, | arkalara kaçarım. Mesela ben,
i
normal olarak, herkese “sen"i
diye hitap ederim nedense, i Belki de, artık yaşımın tesiri... j Demirel'e de "sen" diye hitap | ettim; Turgut özal'a da... Sem- j ra Özal'a da "abla" derim.Bu sözü Evren'e, Allah ko- | rusun, katiyen, söyleyemem. | Tabii burada, İsmet Paşa'yı bir tarafa koyuyorum. 1960 ih- tilali'nden sonra başbakan ol duğu zaman, onun yanına gi derken, sakalımı kestim say gımdan. Yoksa, onunla ilk defa tanışacağım zaman, sakalım seninki gibiydi... Neme lazım, alay eder falan diye, sadece çenemde bıraktım; bir de, bı yığım kalmıştı...
YARIN: ‘Nazım Hikmet dünyanın en büyük şairlerinden biriydi’
r
Bir Ingiliz'le evleniyorum
Artık, her gece Allah'ıma, Onu bana kısmet et” diye dua ediyordum. Ne de olsa ec nebi terbiyesi almıştı, ['’zerime başka kadın almazdı. Bana,
‘Boş ol” diyemezdi. Çünkü, o
zaman bir erkek, karısını hiç sebep yokken boşayabiliyordu. Ailem çok uzakta olduğu için, bunlar beni korkutuyordu.
“ MÜSLÜMAN OLMADIKÇA, H A Y IR "
İğdır’da bulunan
TEKSTİL FİRMASINA
• Tekstil Mühendisleri (iplikçi ve Dokumacı)
• Makina Mühendisleri (Işletme-Makina Enerji)
• Elektrik-Elektronik Mühendisleri
• Personel ve Ticaret konusunda
yetişmiş elemanlar arıyoruz.
Görevlendirileceklere lojman tahsis edilecektir.
Ücret tatminkârdır.
Tecrübe ve yabancı dit tevcih sebebidir.
İsteklilerin özgeçmişleri ve ücret
talepleriyle birlikte en geç 20 Mayıs
akşamına kadar aşağıdaki adrese yazılı
müracaatları.
Not: İlgililerin telefon numarası bildirmeleri
gerekmektedir.
Adres: Yıldız Posta Caddesi Akın Sitesi 4. Blok Kat. 7 Daire 78 Gayrettepe/İSTANBUL Tel: 1750270 (4 hat)
Köfte yoğurulacaksa,
yumurta çırpılacaksa,
çorba yapılacaksa,
M ULTIM IX
elinizin altında!
Mixer/Blender Set
( Fiyatı: K D V dahil 97.000.TL.)
D
A N K L E Y ile Beyazıt Meydanı'nda ayrılmamız dan bir ay sonra, bir akşamüs tü, oturduğum evin kapışım 60 yaşlarında bir zat çaldı. GelenRüştü Bey adında bir avukat
tı, M ister Dankley tarafından geliyordu. Bana kapı aralığın dan kartını verdikten sonra,
“ Yarın saat 16.00 da sizi Bahçekapı'daki yazıhanem de bekliyoruz. Ailenizden bi risi ile geliniz. Konuşacakla- ’
rınuz var” dedi. Anneannem
Vidin'de olduğu için, ben avu katın yazıhanesine yalnız git tim. Rüştü Bey'in çok heye canlı ve adeta baskı içinde ol duğunu gördüm. Meğer ben den önce gelmiş olan Dankley'
yi başka odaya almış. Sonra yanıma getirdi. Harp halinde bulunduğumuz için, bir İngiliz ile bir Türk kızını buluştur mak, o tarihte büyük suçtu.
Rüştü Bey, tekrar sokağı bir
kontrolden geçirdikten sonra, üçümüz bir masa etrafında oturup Fransızca konuşmaya başladık.
Rüştü Bey, bana dönerek,
“ Bay Dankley sizinle evlen mek istiyor, bu işin halimi bana havale etti. Bugün si zin ağzınızdan onunla ev
lenip evlenmeyeceğinizi öğ
renmek istiyor” dedi Ben de avukata, "Müslüman olma dıkça onunla evlenemem. Ayrıca, onun hakkında tah
kikat yapmak isterim” de
dim. Bunun üzerine avukat bana, Dankley'nin Londra'da asil bir aileye mensup bulun duğunu, anne tarafından Lord ve kendisinin de Milord oldu ğunu, .Amerikan Sefiri Mor-
gon Town ve İngiliz Doktoru
MacLynn'den tahkikat yapa
bileceğimizi, Müslümanlık hakkında geniş bilgisi bulundu ğunu bildirdi. Müslüman ol mak isteyen Dankley'ye Bah riye mektebinden arkadaşı olan Prof. Salih Murat özdi-
lek'in yardımcı olacağını sözle
rine ekledi. Ben de, “ Müslü manlığı kabul ettikten son ra, kendisi ile evlenirim”
dedim.
Nazmiye Hanım 'm bakışla rı, sehpanın üstündeki bir fotoğ rafa takılıyor... ilk eşi Ingiliz Wilheim Draper Dankley, solgun yüzü, mahzun bakışları ile gümüş çerçeve içinden, kendisine, belli belirsiz tebessüm ediyor sanki. Evliliğin öyküsünü dinledikten sonra, onunla mutlu bir beraber- liğı paylaştığı anlaşılıyor..._____
“ N İK ÂH IM A SALİH BOZOK'U ÇAĞIRDIM”
B
U N U N üzerine avukatR ü ştü Bey, “ M ih r ı
müeccel, mihri muaccel ne
istiyorsunuz?” diye sordu.
Ben de. “ Altın para olarak
100 lira” dedim. Dankley,
bunun ne olduğunu öğrenmek istedi. Avukat da kendisine,
“ Bunun kadınbk parası ola rak, kadına güvence diye verildiğini, boşandığı ya da kocası öldüğü zaman, bu paranın ödenmesi gerektiği
ni” anlattı. Bu açıklamayı
dikkatle dinleyen Dankley,
bana dönerek, Fransızca,
“ Ben size 1000 altm
veriyo-rum, kâfi mi matmazel”
diye sordu. Ben utanarak başı mı eğdim ve mahcup bir vazi yette, “ E vet" deyip teşekkür ettim."
N azm iye Hanım yerinden kalkıp içendeki yatak odasından eski Türkçe yazılı evlilik kâğı dını getiriyor. Kâğıdın son bölü münde “ Muaccel 500 lira, müec cel 501 lira, yekiin 1001 h ra " diye yazıyor. Kendisi, o zaman bin altının sadece sultanlar için verildiğini ve 1000 altının çok yüksek bir kadınlık parası oldu ğunu hatırlatıyor. Ve yeniden, o güne dönüyor...
A
VUKAT Rüştü Bey, 15gün içinde her türlü mua meleyi yapacaklarım, bu müd det içinde bizim birbirimizi gö rüp konuşamayacağımızı bil dirdi. Dankley de, böyle bir yasak karşısında, işlerin bitip bitmediğini öğrenebilmem için, pratik bir yol önerdi. “ 15 gün sonra, şu saatte, Beyoğlu'n- da Sabuneakis'in önünde bulunacağım. Şayet göğ süme takıh beyaz, küçük bir çiçek görürseniz, her şe yin tamamlanmış olduğunu
anlarsınız” dedi. Ve benden,
kendisi için on Türk adı istedi. Bunlardan. Behiç Nuri adını beğendi. Ve gene, aynı şekilde sokak kontrol edilerek, geldiği miz gibi, yazıhaneden ayrı ayrı çıktık.
Bu arada ben, Zübeyde
Teyzem'e uğramıyordum. On lara evlenme haberini vereme diğim gibi, nikâhıma da davet etmedim. Yalnız, akrabaları olan Salih Bozok'u davet et miştim.
Pek tabii, nikâhımızı imam kıydı. Nikâhımızda bulunan
Salih Bozok. evlendiğimizi gi
dip Zübeyde Teyzem'e haber
vermiş olacak ki, evliliğimizin onuncu gününde bir sabah bize sürpriz yaptılar. Zübeyde
Teyzemle, Makbule Hanım, Beyoğlu'nda oturduğumuz Si- j deridis Apartmam'nda beni zi-
| yarete geldiler. Bu apartmanın ! birinci katında möbleli iki ; odayı kiralamıştık. Birinci ka- | tın diğer 6 odasında da, İstan bul'un en iyi kadın terzilerin- | den Madam Murmuri oturu- j yordu. Gelinliğimi de o dikmiş ti. Kapıyı açan Madam Mur-
muri, Zübeyde Teyzem' le,
Makbule Hamm'ı içeriye al
dıktan sonra, bizim odanın ka pısını çalarak, “ İki hanıme
fendi sizi arıyor” dedi. Kori
dorun ucunda anne - kızla karşılaşınca, hayretler içinde kaldım. Teyzemin elini öptüm,
Makbule Hanımla tokalaş
tım. Zübeyde Teyzem, hiddet- j le ve çok sert bir sesle ve tipik Rumeli şivesi ile bana dönerek,
“ Patladın mı evlenesin, ben seni Mustafa'ma alacaktım. Ben şimdi, Mustafa'ma ne
diyeceğim?” diye çıkıştı.
“ İBEN N AZM İYE İLE EVLENECEĞİM "
M
AKBULE Hanım, gayetsakindi. Evlenmemi tebrik ! etti... Meğer. Mustafa Kemal
i hazretleri Silvan'a giderken, annesi Zübeyde Hanım'a,
"B en harp bittikten sonra [ Nazmiye ile mutlaka evle- ! n eceğim . Kendisine ona göre muamele edin. Müm- : kün olduğu kadar bizde ya- ■
tıp kalsın.Fakat bu hususta, ! kendisine bir şey söyle meyin, ihsas etmeyin. Yal- ! mz anneannesine söyleyin. Ben asker adamım. Cep hede ölebilirim. Bu yüzden Nazmiye'nin üzülmesini is tem em . Ben dönünceye ka d a r, ona bir şey sö yle
meyin” dive tembih etmiş...
Bütün bunları, o uzun kori dorda birlikte yürürken, bana bir solukta söyledi Zübeyde
Teyze... Salonda, Behiç Nuri
Bey, bizi ayakta karşıladı. Ben, “ Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin validesi ve kız
kardeşi” diye kocamla tanış
tırdım. Fişim, her ikisinin de elini kibarca öptü. Kendilerini tanıdığı için çok memnun oldu ğunu ifade etti. Sonra bana Fransızca hitap ederek. "K o ridorda, neden öyle bağıra bağıra konuşuyordunuz?”
diye sordu. Ben de cevaben,
“ Beni oğlu Mustafa Kemal
Paşa'ya alacakmış” dedim.
O da hafif bir tebessümle,
“ Kader böyle im iş” dedi...
YARIN: KALBİM H ÂLÂ
YARALIYD I
HAM KIZELGUR
SATIN ALINACAKTIR
Kizelgur fabrikamız için ± % 40 toleranslı 2000 ton ham kizelgur satın alınacaktır.
ilgililerin Mithatpaşa Caddesi No: 14 Yenişehir- ANKARA'daki Genel Müdürlüğümüz ile Kemeraltı Caddesi Tophane Işhanı Kat: 3 80030 Karaköy/İS- TANBUL'da mukim Alım-Satım Müdürlüğümüz vez nelerinden TL. 10.000 - mukabilinde temin edebilecek leri şartnamemiz esasları dahilinde düzenleyecekleri teklif mektuplarını en geç 23.5.1988 günü saat 17.30'a kadar Genel Müdürlüğümüz Haberleşme ve Arşiv Müdürlüğü'nde olacak şekilde göndermeleri duyuru lur.
Posta gecikmeleri kabul edilmeyecektir. 2886 sayılı kanuna tabi olmayan,şirketimiz, ihaleyi kısmen veya tamamen yapıp yapmamakta veya dile diğine yapmakta serbesttir.
TÜRKİYE ŞEKER FABRİKALARI A.Ş. A-7651
HURDA SATIŞ İHALESİ
İzm ir - Kem alpaşa'da kurulu fabrikam ız üretim inden devam lı olarak çıkan
HURDA VE DEŞE MALLAR
23 Mayıs 1988 günü 10,00'da, yıllık bağlantı esasına göre ve kapalı zarfla teklif verme yöntemiyle satışa sunulacaktır. Konuyla ilgili şartname Fabrikamızdan bedelsiz olarak temin edilebilir.
ihaleye konu olan mallar 09 • 13 Mayıs günleri 15.00- 17.00 saatleri arasında fabrikamızda görülebilir
Adres : İzmir - Ankara Karayolu, 29. km. Tel : (5481) 1150-1525
» i
¿ .
MITSUBISHI
K I R M I Z I E L M A S ^
S İZ 6
L R N C E R
fırsatı...
F U L L A K S E S U A R
A 88 model, 1500 cc, 82HP A Merkezi kilitleme sistemi A Otomatik kapı camlarıA Elektronik sağ ve sol dikiz aynaları
Aİçeriden açılabilir bagaj ve benzin depo kapağı A 3 hızlı cam sileceği
AAçtk kapı ikaz sistemi
A Klima için hazır tesisat
A 4 hoparlör, anten ve radyo-teyp tesisatı A içerden ulaşılan genişleyebilir
bagaj
A ileri, geri, yukarı (sürücü) ayarlanabilir ön koltuklar ve yatar arka koltuklar
A T ü m koltuklarda emniyet kemeri A Renkli camlar A Metalik boya A Ve tüm diğer standart özellikler... İZMİR BÖLGESİ
-reıvt©© '
W
'su6'?í,^rt5'ETic'S'
A n ta ly a Göksoylar İnşaat va Tic. Koli. Şti.1 Tlf: 1 8 .3 3 5 2 9 8 3 3 B a lık e s ir Biroto Birlik O to m o tiv Sah. v e T ic . A.Ş . T U 3 9 2 7 0 D e nizli: İzm ir
Abalıoğlu Hüseyin Çamkıran Motorlu Araçlar A.Ş. Motorlu Araçlar Tic.
Tlf 13 0 2 3 -1 3 0 5 5 Tlf 2 2 0 3 2 0 -2 -2 01 78 - 1 1 3 9 70 A ls a n c a k
M am sa
M uza ffer Çamkıran
Tlf: 5 2 82
MITSUBISHI MOTORS
f t - » * - *
T K M 0 O t * H n Omu © O B A n iC I HokKnfl Kuruluşudur
Bu Pazar,
Anneler
Günü...
ANNELERİM İZİN E L İ
_
AYAKLARI
ŞENLEN
A
'(İLECEK,
nneler Günü, biricik
annemize çeşit çeşit, renk renk
Esem Terliklerden birini armağan
etmek için güzel bir fırsat.
Örneğin bir Esem Flower, bir
Esem Gökkuşağı, bir Esem
Dolphin O ’na ne kadar çok yakışır.
S A N D A l I İ l
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi