• Sonuç bulunamadı

Yurtsever bir düşünür ve iki emektar gazeteci üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yurtsever bir düşünür ve iki emektar gazeteci üzerine"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7T> <£¿7*^3

4 ARALIK 1983

Devekuşuna m ektuplar

Haldun

Taner

YURTSEVER BlR DÜŞÜNÜR

V E İKİ EM EKTAR

G A ZET EC İ Ü ZER İN E

H

AFTADA bir yazmanın yararları yanında, ister istemez, bazı sakıncaları da oluyor. Güncel olaylar trafiğinin yo­ ğunlaşıp yığıldığı haftalar, günü gününe söylenmesi ge­ reken konular öne geçiyor, bekletmekle geçerliğini yitirmeye­ cekler erteleniyor.

Geçtiğimiz hafta İçinde biri acı, öbürü mutlu iki vesile ile iki yazı yazmıştım. İzniniz olursa bu pazar, bu İki yazının bir özetini sunup büsbütün zaman aşımından kurtaralım.

K

ASIM avı içinde Türkiye en değerli evlâtlarından birini yitirdi, ölüm acısının hızıyla pek cömertçe kullanılage- len bu kanıksanmış klişeyi, her çeşit klişeye karşı ol­ muş bir insan için kullanmak belki ters gelebilir. Ama söz ko­ nusu Doğan Avcıoğlu olunca, o kalıp cümle yavanlığından sıy­ rılıp gerçek ağırlığını kazanıyor. Çünkü o, lâf olsun diye değil, Türkiye’nin nasılsa yetiştirdiği ve asıl önemlisi, sonradan or­ tamın bozup yozlaştırmadığı gerçekten değerli ve cevherli üç- dört kişisinden biri idi.

Kendisi İle çok az karşı karşıya geldim, ilk rastlaşmamız 1965 yılının yine böyle bir aralık günü, soğuk adliye koridorla­ rında olmuştu. O, Yön’de çıkan bir yazısından, ben de “ Eşe­ ğin Gölgesi” adlı piyesimden ötürü yargılanıyorduk, ikimizin de avukatları Apaydın kardeşlerdi. Yaptığına inanan, dürüst, erkek, saygın, dinamik kişiliği, gözlüklerinin altından parlayan zeki ve diri gözleri, dudağından düşmeyen sigarası ile belle­ ğime ilk öyle yerleşti. 70’lerde onun dergisi Yön’e yazılar, di­ ziler yazdım. Doğan Avcıoğlu sonra “ Devrim” i çıkardı. Genç Türk kuşakları, Türk tarihine alışılmamış, taze ve bilimsel bir yaklaşım bilincine ilk olarak onun “ Türkiye’nin Düzeni” adlı eseri ile vardılar. “ Millî Kurtuluş Tarihi” adını taşıyan üç c ilt­ lik büyük eseri, “Türkiye’nin Düzeni” ni bütünleyen yepyeni bir tarih incelemesi örneği oluşturdu. Avcıoğlu, bu eserde geç­ mişi yepyeni bir gözlükle incelerken, bugünkü ve yarınki so­ runlarımıza da yanıtlar arayan sentez dehasını belgeledi. Go- ethe, “ Yaratıcı olmayan, işlevsel olmayan bilim benim ne işi­ me yarar” der. Doğan Avcıoğlu’nun eserleri de tarihimizi ölü ve statik bir bilgi yığını olmaktan kurtarıp Türkiye’nin bugün­ kü sorunlarının ta içine getiriyordu. Tarih diye hamasi ve pla­ tonik lâf salatalarına alışmış okurlar ilk defa Avcıoğlu’nun açık seçik, pırıl pınl, aydınlık görüşlerine takılıp gerçekçi ve bilim­ sel düşünmeyi öğreniyorlardı. Bir düşünürden bundan daha yararlı, bundan daha yurtsever bir hizmet beklenebilir mi?

Doğan Avcıoğlu’nun en verimli yılları, dergicilikten ayrılıp kendini eserlerine adadığı işte bu son yılları oldu. Son olarak kaleme aldığı "Türklerin Tarihi” ni ne yazık ki bitireme­ di. Onun tüm yaşamı inançlı bir yurtseverin büyük çalışkanlı­ ğını yansıtır.

B

U acı olaydan sonra gelelim mutlu olaya. Yine geçen haftalar içinde, pirimiz Burhan Feiek’in birinci ölüm yılı saygıyla anıldı. İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nln ka­ dirbilir girişimi ile ihdas edilen ve her yıl, mesleğe uzun yılla­ rını vermiş basın mensuplarını onurlandırmayı öngören Bur­ han Felek armağanı, Nadir Nadi ve Hikmet Feridun Es’e veril­ di.

Nadir Nadi’yi, gazeteciliğe başlamadan çok önce de uzak­ tan tanırdım. Galatasaray Lisesi’nde o son sınıflarda iken, rah­ metli Doğan Nadi ve ben ortanın birinde idik. Bahçelerimiz ayrı idi ama, onu okul konserlerinde keman soloları çalarken bü­ tün okul dinlerdi. Sanırım ilkin müzisyen olmak istemişti. Bil­ diğim kadarıyla hassasiyeti yanında büyük yeteneği de vardı. Sonra tahsil için Lozan’a ve Viyana’ya gitti. Arada babasının gazetesine daha çok sanatçı gözü ve duyarlığı ile eleştiriler, fıkralar yazardı. “ Sokakta Gürültü Var” adlı bu fıkralardan olu­ şan ilk kitabını o zaman satın almıştım. Geçen yıl, kendisin­ de yoktur diye hediye ettim. Nadir Nadi sürekli gazeteciliğe, ünlü babasının ölümünden sonra geçti, yahut geçmek zorun­ da kaldı. Babasının sağlığında Atatürk’ün, nice yerli, yabancı devlet adamının meclisinde bulunmuştu. Tecrübeli baba, böy- lece oğlunu çekirdekten yetiştirmek istiyor gibi idi. Gerek bu görgü ve birikimin, gerek çok muhterem annesinin de etkisiyle Nadir Nadi, Cumhuriyetin ve baba mirasının geleneğini üst­ lenmek zorunda kaldı. Nadir Nadi, Yunus Nadi’nin yolunda gitti ve gerek gazete, gerek kendi başyazıları Atatürk ilkelerinin her zaman savunuculuğunu yaptı. Türk basınının ikiye ayrıldığı İkinci Dünya Savaşı’nda, açıkça Hitler yanlısı bazı yazarların gazetede ağır bastığı dönemde gemisi hayli bocalayan genç kaptan, gazetesinin kişiliğini çabuk toparlayabildi. Çok parti­ li döneme geçilince bağımsız olarak bir süre Muğla mebuslu­ ğu da yaptı. Daha sonra da hep bildiğimiz gibi ilhan Selçuk’- lu, Velidedeoğlu’lu, Kurtböke’li, Akbal’lı, Anday’lı, Mehmed Ke- mal’li, Haşan Cemal’li ve daha birçok ilerici nitelikli bir ekip­ le yepyeni dinamik bir Cumhuriyetin yaratılmasında başlıca unsur oldu. Nadir Nadi, bugün aydın kesimin en bel bağladığı yayın organlarından birinin ba­ şında, medenî cesaret sahibi, ile­ rici, kültürlü, saygın ve ilk günün­ den olduğu gibi Atatürkçü bir ya­ zar olarak Türk basınının hakiki övüncüdür.

H

İKMET Feridun Es’e ge­ lince, Basın Yokuşu’nun bu ünlü emektarı en par­ lak dönemini, eski Akşam’daki üçüncü sayfa sağ baş sütunun­ daki fıkraları, ama daha çok da rö­ portajları ile yaşadı. O zamanki Akşam en çok satan gazetelerin başında gelirdi. Bu popülaritesi­ ni, Necmeddin Sadak’ın birer sağduyu ve mantık şaheseri olan başmakalelerine, dostum Vâ- Nu’nun aydınlık ve öğretici fıkra­ larına, Averdi Averçenko’dan yap­ tığı hikâye çevirilerine ve elbet­ te Hikmet Feridun’un her çeşit okurun su içer gibi rahatlık ve ko­ laylıkla okuduğu fıkra ve röportaj­ larına borçlu idi. Hikmet Feridun Es daha sonra Hürriyet’in ilk ku­ rulduğu günlerde, ilk defa dışa açık, büyük çapta röportajların da öncüsü ve tek çağrışımı olmuş­ tu. Dünyayı gezdi, gördüklerini evimizden biri gibi bizlere getir­ di. İşlek ve aydınlık kalemini hiç kesintisiz bugüne kadar aynı şevkle kullandı. Bugün de hep böyle güleç ve aydınlık yazmayı sürdürüyor.

Burhan Felek Ödülü’nü alın- ¡arının teri ile kazanan iki emek­ tar ve değerli gazetecimize kalem elde daha nice sağlıklı ve verim­ li yıllar dileriz.

\V :.y=W<

IH

İLAN

ŞİLE SULH HUKUK

HÂKİMLİĞİ'NDEIM

Dosya No: 1983/147. Şile’nin Çavuş Mahallesi nü­ fusunun C ilt No: 002/03, Sahlfe: 61, Kütük: 144 de nüfusa kayıtlı. Hafız idris ve Hatice kızı 9.7.1335 D ’lu dul Sadiye Aklan’a eniştesi olan MEHMET CEHDİ TOKMA- KOĞLU VASİ TAYİN EDİLMİŞTİR.

Il^n olunur. Basm: ( ,3 3 9 5)

BİLGİSAYARLI

Muhasebede çalışacak mali­ yet ve yönetim muhasebesi ele­ manları tafsilatlı-fotoğraflı özgeç­ mişleriyle P.K. 31 Levent-lstanbul

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gönyeli ilkokulu, modernleşmeye yö- nelik Kıbrıs'taki İlkokul eğitimi gözönüne alınarak ve birçok ilkokul tipleri incele- nerek ve ilgili uzmanlar ile görüşülerek

[r]

Resmî yazı ve mektupların başındaki hitaplarda ise bu ekin ( وللل) şeklinde yazıldığı ve bu yazılışa paralel olarak (-lu ve -lü) şeklinde

Üniversite dışındaki araştırmacılar için ise bu tür hizmet- ler TÜBES (Ttffi!TAK Bilgi Erişim Sistemi) tarafından

Dünya Sağlık Örgütü'nün 2007 raporu ise küçük çaplı salgınların yol açtığı endişe ve felaketlerden çok daha önemli ve geni ş kapsamlı bir tehdit konusunda

Fosil yak ıt tüketimine, özellikle petrole dayalı tüketimin açmazlarını aşmak adına büyük oranda karbon ticareti ile telafilere odaklanm ış bir sistem getiren Kyoto

Rusya ile Uluslararası bir anlaşma dolayımı ile nükleer santrallerin yolunun açılabileceğini ve bu anlaşmanın dava konusu edilemeyeceğini düşünen Hükümet, demokratik

özetinden sonra; konunun daha iyi anlaşılması için çok sayıda rehber soru ve çözümü, okula yönelik alıştırmalar, yazılıya hazırlık soruları, üniversiteye