• Sonuç bulunamadı

Geçen zamanda Ziya Osman ...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Geçen zamanda Ziya Osman ..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EVET/HAYIR

“Bir şey değişmemiş sanki daha dün Yine ortancalar altı camının

Dışarda sukûnu yaz akşamının Bahçemiz sulanmış, ıslak her çiçek — Kapı çalınacak, babam gelecek."

Hemen her şiirinde ölüm vardı. Kimileri bu ölüm sözcüğünü gördükçe ölüme neden bu kadar yakınlık duyduğunu soruyor­ lardı. Hatta birisi çıkmış ‘Saba ölüm şairidir’ kanısını belirtmişti. Daha çocuk yaşından beri ölmeyi özlermiş gibi, ölümün mutlu bir bitiş olacağına inanırmış gibi!

Ziya Osman Saba 46 yaşında öldü. Yıl 1957. Karlı 29 ocak gü­ nü Eyüp’te toprağa verdik. “ Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz” diyen, “ Eski bir evde olmak, orada, Eyüpsultan’da” diyen Ziya Osman Saba gerçek yaşamında hiç de ölümü bek­ leyen, özleyen bir kişi değildi. Tanıdığım, bildiğim kadar, yaşa­ mın güzelliklerinden hoşlanan, onlardan yararlanmak isteyen bir insandı. 29 Ekim günlerinde Moda'dan denize girdiğini biliyo­ rum. Sevmeyi, sevilmeyi, yaşamın güzel yanlarını tanımayı öz- lüyordu. Şiirlerinde ‘ölüm’ temasının ağır basması bence onda- ki yaşama özleminin, sevincinin bir çeşit belirtisidir.

“ Bütün saadetler mümkündür Şu kapının açılması

İçeri girivermen Bahar, kuşlar, gündüz Ve bütün dünya

Bir an içinde gürültüsüz”

Yaşam, bir an içinde bütün tadlarını duyuruverir insana. Bir kapının açılışı, sevilen bir yüz, bir bakış... Saba, her güzelliğin, her mutluluğun ardında er geç sona erecek bir kesinlik görü­ yordu şiirlerinde. Bu yüzden hem mutlu, hem mutsuzdu. Dize­ lerindeki ölüm sözcüklerinin gereğinden çok yer alması ‘bu gü­ zel dünyanın bir gün uzak bir düş olması gerçeği idi.

Ziya Osman Saba’yla 1947-50 arasında birlikte olduk. Milli Eği­ tim Basımevi’nin Düzeltme Bürosu şefiydi. O sıralar ben de Ter­ cüme Bürosu’nun Klasik yayınlarında görevliydim. Haftanın üç dört günü çoğunlukla aynı odada çalışırdık. Öğle vakti birlikte çıkardık Sultanahmet’e. Bir küçük lokanta vardı, oraya giderdi. Ayasofya çevresinde, parkta bir süre dolaşırdı. Yedi Meşale gün­ lerinin anılarını dinlerdim. Hiçbir arkadaşı için eleştirici bir sö­ zünü duymadım. Kızgınlığını, öfkesini belli etmedi, böyle ilkel duygular ona yaklaşamıyordu. iyilik, dostluk duyguları ağır ba­ sıyordu. Bütün şairlere, yazarlara dostça, sevgiyle yaklaşıyordu. Şiirlerindeki, öykülerindeki kadar içtenlikle bakıyordu kişilere, olaylara...

Ölümünden sonra Varlık’ta çıkan bir yazımda şöyle demişim: “Ziya Osman Saba çirkin bir savaş töresine boyun eğen bir topluma, bir dünyaya uyamazdı. O, dünyamıza yakışmayan in­ sanlardan biriydi. Bir serüvende yaşadı. Bir serüvende yazdı ya­ zacaklarını. Bir serüvende dünyadan ayrıldı. Bir masal, bir düş, bir öykü oldu. Onun serüveni tıpkı zalim bir elin vitrinden çekip attığı o iki genç insanın resimleri gibi kayboldu, silindi, uzaklaş­ tı. ‘Sîzleri göreceğim geldi iyi İnsanlar - Hür gemiciler, deniz, yol­ lar, şen şarkıcılar” diyen bir şair, gerekince de “ Dudaklarının ucunda yalanları - Damarlarında kan, etlerinde şehvet - Kin, ga­ rez, hırs, hiddet - Allahım, sen yaratmadın İnsanları” mısralarını söyleyen bir serüven ancak 46 yıl devam edebilirdi.”

Anımsadım birden, Sultanahmet caddesindeki fotoğrafçının geniş vitrininde iki gencin resimleri yanyana duruyordu. Bir genç kızla, bir delikanlı. Birbirlerinden habersiz iki kişi. Belki İstan­ bul dışından gelip resim çektirmişler burada. Fotoğrafçı da bu iki güzel insanı birbirine yakıştırmış, resimlerini yanyana yerleş­ tirmiş. Ziya Osman Saba bu vitrini seyreder, hayaller kurardı. Da­ ha doğrusu birlikte kurardık. Belki evlenmişler, çocukları olmuştu. Belki bambaşka bir evrenin içindeydiler. Yaşlanmışlardı, ölmüş­ lerdi belki de... 'Mesut insanlar Fotoğrafhanesi’ öyküsünün ya­ zılm asında bu olayın etkisi olmuştur sanırım.

Yaşasa 80 yaşın eşiğinde olacakmış. Ama öyle insanlar bu yaşlara gelemezler ki! Saba da Cemal Süreya’nın özlediği gibi 60 yaştan önce dünyadan ayrılmasını bilen şairlerdendi. Ellisini bile bekleyemedi!

OKTAY A K B A L

Geçen Zamanda

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

bendindeki “Bir an gözlerime bak ve uzat ellerini / Sen, azizeler gibi başında solgun hâle / (…) Kül olmuş zannedilen ölüler yayılıyor” dizeleri, bu şiirin

Necatigil’in vefalı bir okur ve kendi sesini onda bulduğunu her zaman açıkça ifade ettiği bir şair olarak derinden bağlandığı Ziya Osman Saba, Türk şiirinde kendine

Kültür Bakanı var, Sabahattin Ali'nin mezan yok.. Kırklareli'nin dağlannda Sabahattin Ali çeşmesi var, Sabahattin Ali tepesi

Koy ve Çetin (2016, s.165), maden vadeli işlem fiyatlarının daralma ve genişleme dönemlerini Markov Rejim Değişim Otoregresif Modellerini kullanarak analiz etmeyi

萬芳醫院皮膚科林昱廷醫師淺談「痣」(色素細胞母斑) 「痣」可生長在皮膚的任何部位,多為褐色斑點,且多數在 20

出院後需注意事項: 1.兩個月內勿提重物, 2.勿彎腰用力提重物, 3.若發現解血尿,立刻回醫院檢查。

Dedikoducu ve vırvırcı bu kadın Karagöz’ü hem aldatır hem de ona “Murdar, m usi­ b et” gibi iltifatkar sözcükler kullanmaktan çekinmez, Kanlı Nigar,

Terkostan şehre kadar yeni bir yol yapılmak istenmesi bir ihtiyacın eseridir. Yepyeni bir yol yapmak, sonra da eski yolu tam manasile yenileştirmek ile şehir