• Sonuç bulunamadı

Ziya Gökalp ve Türkçemiz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ziya Gökalp ve Türkçemiz"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Di! «temutâs. tattağî«m iS yo! «a âoiru yoldu?» F ıslam ay a» ÎBgpizueye benzeşin diye dilimizi

6Î-Öüremeyîz.

Onun Ififeı

esM lâ&tere

do

bafVB?»f«Sys,

£*k î

sözlüşs

öe.. B en lik lerd i sezm iş aln siar

tek Mr sö-jleml İdle öMiPtffieaif*?»

M

U A LLİM LER Birliğinin lantılan sona erdi Gazetele­top- rimizde okudunuz, neler ko-

\ nuşuMuğunu biliyorsunuz. Üzülüyo- nun kİ bu toplantılara gidemedim, öğretmenlerimizi kendi kulağım la ? dteliyemedim. Ben bu gibi toplantı,* lam, ötedanberi, severim, Türk oldu* ¿om uz içte aaa-dİÎİEJİşto bütün geliş, melerine karşı, İster istemez, İlgiSöz kalamayız. Onun İçte benim a|-‘In„-

m eral fes, dü biigirl olm asam bile,

boş görmelisiniz, Bu toplantılara (Dil kongresi) adî verilmişti. Ben bu adı beğendiğim! söylîyebfllrtm Gezeteîerimizden öğrendiğime göre bu adı doğru bulm aysalar varmış. Olabilir. Banca kongrelere bu kadar dar bir m âna verilmemelidir. Kül* tür hayatımızın dil gibi çok önemli bir konusunu öğretmenlerimiz n®. den asalarında incelemesinler? Genç lerimizin eğitimini biz onlara bırsk- mışızdır. ü stelik dil konusunu ince­ lemek yalnız dört baş kişinin hakla

değildir ki...

Biz burada Dil kongresinde ileri sürülen fikirleri ayrı ayrı ele almak İstemiyoruz. Sırası geldikçe banlama, tartışm alarına, elbette girigeceğ? s. Biz şimdi söylemeden geçmek İstemi­ yoruz:: Kongrede ileri sürülen fikir­ ler: ulusal benliğimizin tam bir ayna­ sıdır. Biz geniş bîr fikir sisi, bir an- ! layış ve kavrayış kaosu ortasında bocalıyoruz. F ak at yaratıcı bir şekil içte güreşen bu karm akarışıklık OVİD’ln gözü ile. derinleştirirsek kar şımızda İki ana tablo belirir: Bunlar­ dan birincisi Türkçemizin kendi ben­ liğine kavurmasını isteyen ruhtur. İkincisi ise is! oluruma bırakmayı da­ ha doğru bulan tevekküldü zihniyet­ tir. Ben dilimizin yaratıcı kudretine inananlardanım. Buna niçin İnandı­ ğımı da başka bir yazımda anlatma­ ya çalışacağlm . Biz dilimizi oluruna bırakamayız. Çünkü: Yeryüzünün hiçbir dili oluruna bırakılarak geliş­ memiştir. Diller: her ulusal toplulu­ ğun en diri kültür kaynağıdır. Her topluluk; dili ile yaratıcı bir benlik haline gelebilir. Okullarımızı kendi başma, oluruna bırakalım, desek e- ğitmenler kıyametleri koparırlar. F a kat dilrtz bîr okuldan ne bekliyebi- Hrsînis? Okulun dinamizmi, kültür temeli, havası dil değil m idir? Ulu­ sal dilini kaybetmiş bir okul, nasıl ulusal bir okul olabilir? A na dilin rengini, tadını vasatm ayan bir okul; bizim hangi ülkülerimizi dile getire, bilir?

Dilimizi oluruna bırakm ak isteyen­ lerin belgelerini burada uzun uzadı­ ya tekrarlam ak İstemem, Bunları siz d * bilirsiniz: Kelimeler insanlar gibi doğarlarmış, ölürleı-miş.. yû-k öğren­ mek isterdim, bu kelimeler babasız mı, anasız mı doğuyorlar? B ir ha - m ur yığını bile m ayasız kabarmaz. Dilimizin böyle bir m ayaya ihtiyacı yok m udur? Bizim bütün düşünüşü­ müz sebepleri araştırm a temeline gö ra kurulmuştur. Onun içte bu kendi kendine gelişmenin derin karanlığın­ dan sıyrılmak İsteriz. Y oksa yeryü­ zünde akıl - dışı, mayasız, sebepsiz, “irrationel” gelişmeler m i vardır da biz henüz bilmiyoruz? E sk i medrese; bütün hâdiseleri, bütün olan-biteni, hiç olmazsa, Tanrı dileği ile izah, e» derdi, başka bir sözie medresenin e- Hnde bütün problemlerin dilini çözen tek bir (sebep), tek bir anahtar v ar­ dı. Ç ağdaş dünya hiç de böyle değil­ dir. Biz bugün bir (kaaîe) İle akan sulan durduramayıs. F a k a t dilimizi olunm a bırakmak isteyenler, belge­ lerinin, düşüncelerinin çürüklüğünü görünce yeni (kaale) ferls, (Ali dedi, H aşan dedi) îerîe dâvayı kazanm aya çalışıyorlar ve Ziya Gökalp’ım yetki­ sine sığmıyorlar. Ziya Gökalp’ı çok yakından ve çok iyi tanıyanlardan biriyim. O, şüphesiz, bazı bilgi alan­ larında temelli bir bilgindir. F a k a t bilgi çerçevesini aşarak belli başlı fikirlere saplandığı zamanlar da az değildir. Ziya Gökalp böyle zam anlar d a velîleşir ve mürşldleşir, “ irratio- nel" bir dünya içinde y aşar Böyle durumlarda o, artık bflgtn sayılamaz. F a k a t onu yaratıc-ı bîr kudret hali-» ne getiren şey de, daha ziyade, bo­ dur.

Dü tartışm aları uyanırken Ziya Gökaln’ı anmamak mümkün defü- dîr. Çünkü: O dil reformumuzun ba bası savılır. Halbuki mesele hiç de böyle değildir. Edebiyat tarihimizden öğrenivoruz ki: Dilimizin aksaklığını, tatsızlığını sezenler, eskiden beri, vardır. Yabancı bir Avruna dilini öğ­ renenle? bile dilimizde hüküm süren karm akansıkhSı hemen anlayabilir­ ler. 1508 d evriminin ilk yılında bunu kuvvetle duyan ve hemen sav asa ge­ çilmesini isteyen Ömer Seyfeddin’dir. Çağdaş Türklükte dü devrimi Ömer Seyfeddte’in (Genç Kalemler) de çı­ kan uzun bir yazısı üe başlar. Ziya Gökaîp bu devrimi benimsemekle, ömrünün en önemli adımım ata m sa. yılabüir. F ak a t Ziya Gokalp bu dâva yı bir dü bilgin* gibi e’ " a’m an ıştır. Onun ilk dâvası şudur: Ulusal bir ruh: kayrağını ulusal bir dilden ala­ bilir. Bu görüş, dün ne kadar doğru îdiyse, bugün içte de, yarın için de o kadar doğrudur. Ziya Gökalp; A ta­ türk çağında yeni bir hızla dirilen dil devrimciliğini yaşam ış olsaydı, A tatürk için yazdıkları meydanda­ dır, m utlaka dü ¿evrimimizin en coş­ kun tarafta-’ arından biri olurdu. Cün ktt: O, eezbeli hayata büyük bir de­ ğer verirdi. Şimdi devrimci Ziya Gök alp, eski gelişme konaklarımızı ses. lendiren birkaç yazısı üe, birkaç şi­ iri ile dil devrimîmîzdsn hoşlanmayan

laıv Türk sözlerim kabı, bulanlara, dilimma eğlenenle» yeni belgeler vermektedir. Şimdi Ziya Gokalp'ın ileriye sürülen şiirlerine sizinle bir­ likte bir göz gezdirelim:

Lisanda sayılır öz Herkesin bildiği söz, Mânası anlaşılan, Lügate göz atmadan. Yeni sözler gerekse Bunda da uy herkese^ Halicin söz yaratm ada Ycliarihi benimse. Uydurma söz yapmayız Yapma yola sapmayız, Tfukçeleşıniş Türkçedir, Eski köke tapmayız.

Bu şiirdeki sözler ve fikirler o k a. dar çürüktür ki: Onların Ziya Gök- alp'ın kalemliden çıkmış olmasına şaşm am ak mümkün değildir. F ak at biz yaratıcı dil devrimlmizî, böyle bir şiir vardır, diye feda edecek de- ğîlizüir. Çünkü: (Altın Destan) şa ­ iri de pek iyi bilip ki: (Lügate göz atmadan) bilinen sözler başka, dil gece başkadır. Bizim Türkçe’den Türkçeye sözlüklerimizin çok usun bir tarihi yoktur. Bizim sözlüğümüz yakın yıllara kadar Ferhenk’ler, Ah- teri’ler, Kam ulardır. B ir dü, sözlü­ ğe bakmadan bilinen sözlerden başka birşey olmasaydı Larousse’lara lü­ zum mu duyulurdu? Ben burada her kesin bildiği bir sözlüğün adını ve­ riyorum. Y oksa her çağdaş işlenmiş dilin sayısız Larousse’la n vardır. Bu sözlüklerin sayfalarım karıştırırsa -

m î, görürsünüz ki: Herkesin bildiği­ ni sandığınız sözler de bu sözlükler­ de yer alm ıştır. Niçin mi. diyeceksi­ niz? Çünkü: Çok bilinir gibi görü­ nen sözlerin büe, yerine göre, kolay kolay kavranılanray&n. renkleri var­ dır da ondan... Demek oluyor ki söz- lüksüz diller yoktur. Gene Larousse’a bir göz gezdirelim: Terimlere, bizim dilimizle bilgi-sözleri’ne biraz dikkat ediniz. Sözlüğün yüzde kaçı bilgi - sözleridir, saydınız m ı? Gördünüz mü, sözlüğün en büyük yükünü bil­ g i - sözleri yaratıyor. Bütün bu söz- îetri, eski galyaîılar gibi, çocukluk yaşında hiçbir Fransız da bilmez. İçiniz ferahlasın diye söyîiyeyteı, bü tün bu sözler uydurmadır ve bunları bilginler uydurmuştur. Galyaîılar, başka bir sözle, bugünkü Fransızla­ rın ataları, uzun zaman Romalıların idaresi altında yaşadıkları. için eski diUerinî, ana dillerini, bir avuç sözü bir yana bırakırsak, büsbütün unut­ muşlardır. Fransızca l&tinleşmiştîr, Gene Larousse’a bakınız, eski kök - lere başvurulmazmış7 ? ? Fransız bil gin i yeni bir bilgi-sözü’ne ihtiyaç duydu mu, bütün Fransız sözlükleri meydanda, eski îâtin köklerine baş­ vuruyor ve dilediği sözü yaratıyor, Türkler de, tarihlerinde, yabancı Ha­ reler tanımışlardır, F a k a t kendilerini pek çabuk derledikleri içte dillerini kaybetmemişlerdir. Bizim dipdiri bir dilimiz ve çok geniş bir söz hazine - miz vardır. Diyorlar ki: B iz Orta - A sya Ttirkçesinden söz alamayız. Çünkü: Buralarda çağdaş kültüF I hayatı başlam am ıştır, sözlerde ara­ dığımız renkler yoktur, Gene La- (A rk a sı S a y fa 4 sütun 5 te ) '

(2)

S K A SIM

19-iS FA Z A

3

T3E8Î

Ziya Gökaip v© Tîırkçemlz

* üncü aayted«) rouM*'u k a n ş tır a te . D ay a n ın en büy&k dsvletlerindsn birini. kuran yüksek kültürlü Romalılar, çağdaş anatomiyi, çağdaş kimyayı, fiziği, ilb.., bilmiyorlardı. F ak a t Frânsızca- de. bütün bilgi sözleri elencedir, îâ- tineedir. «Vananlar; bilgi-s&zir»s»i yalnız Kiîas - Roma dünyasından se­ çebilirlerdi. Çünkü: Onlar bu dün tun gocuklarıdır. Alme-'Jnr, B atı Ro- mayı yıktıktan sonra. Roma ülkesine yerleşmişler ve bu yüzden Lâtin diln- yasına, girmişlerdir. Bizim duumumuz çok başkadır. ArahUrııı iıenüz bi; ya m ve fikir dili yokken İncil’in Türk lehçelerine çevrildiğini biliyoruz.

Dilimiz var bizim, ve yakıyor bu dil.. Biz, Fransız caya, İngilizceye ben zesin, diye İtlimizi öldür-çıneyiz. Onun için eski köklere de başvuracağı», eski sözlere de. Tuttuğumuz yol en doğru yoldur. Kelimeler ulusal ruh şünnepeleşirse ölür, tabii, hattâ 'ya­ vaş yavaş bütün sözler ölür. F ak a t benliklerini »ezmiş uluslar tek bir bezlerini bile öldiirtmezler. Onlar bi­ ze Ziya GökalpTn bir şiirini gösteri­ yorlar. Biz onlara diline, kültürüne bağlı yüksek duygulu öğretmen nes­ lini gösteriyoruz. Türk dilinin kaba­ lığı ( ? ? ? ? ) île alay edenlere sora­ rım: —- O halde siz nesiniz?

BRTO G Rrr. DO t,X AV Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

In this study, a collocation method based on Laguerre polynomials has been developed for solving the fractional linear Volterra integro-differential equations.. For this purpose,

第九條 本辦法限於總館使用,不及於附屬醫院分館。

Within this context, Lawrence and Joyce manage to step out of traditional lines in terms of the concept of hero in their works Women in Love and A Portrait of

“ Böyle bir yayıncılığın bu arayışlara alet olmayacağı konusunda hiçbir güvencemiz yoktur. Ülkemizde herhangi bir televizyon ya­ yıncılığının mutlaka gözetmesi

SINTEF araştırmacıları alüminyum fabrikaların- da kullanılan elektroliz teknolojisinin, atılan mık- natıslardan ve mıknatıs üreticilerinin hurda mal- zemelerinden

Göz ile fark edilemeyen bu sayısal damgalar aracılığıyla imge, ses ve video gibi çoklu ortam ürünlerinin içerisine ürünle ilgili ve ürüne özel çeşitli

Çünkü bir enerji santrali için, hatta bir araflt›r- ma reaktörü için zenginlefltirme yapmak zorunda- s›n›z.. Kilolarca yak›t› zenginlefltirmek, çok pahal› bir