• Sonuç bulunamadı

BUZUL TOPOGRAFYASI KONUSUNDA ORTAÖĞRETİM 9.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI ÖĞRENME DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BUZUL TOPOGRAFYASI KONUSUNDA ORTAÖĞRETİM 9.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI ÖĞRENME DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ"

Copied!
101
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

COĞRAFYA ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

BUZUL TOPOGRAFYASI KONUSUNDA ORTAÖĞRETİM 9.SINIF

ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI ÖĞRENME

DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

AHMET HAMDİ DEMİR

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

COĞRAFYA ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

BUZUL TOPOGRAFYASI KONUSUNDA ORTAÖĞRETİM 9.SINIF

ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI ÖĞRENME

DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

AHMET HAMDİ DEMİR

Danışman: YRD. DOÇ. DR. ESİN ÖZCAN

Ankara Eylül, 2009

(3)

i

Ahmet Hamdi DEMİR‘in “BUZUL TOPOGRAFYASI KONUSUNDA ORTAÖĞRETİM 9.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI ÖĞRENME DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ” başlıklı tezi 14 Eylül 2009 tarihinde, jürimiz tarafından Coğrafya Eğitimi Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: ... ... Üye (Tez Danışmanı): ... ... Üye : ... ... Üye : ... ... Üye : ... ...

(4)

ii

Bu araştırmanın hazırlanmasında farklı aşamalarda çeşitli kaynaklardan

yararlanılmıştır. Araştırmamın her aşamasında değerli görüş ve fikirlerinden yararlandığım, çalışmalarıma yön veren, danışman hocam, Yrd. Doç. Dr. Esin ÖZCAN’a teşekkürü bir borç bilirim.

Lisans ve yüksek lisans öğrenciliğim sırasında her zaman fikirlerinden yararlandığım ve bana destek olan, Doç. Dr. Ülkü Eser ÜNALDI’ya, Yrd. Doç. Dr. Ersin GÜNGÖRDÜ’e, teşekkür ederim.

Araştırmanın uygulama ve sonuçlandırma aşamasında her türlü desteği sağlayan Ankara Mamak, Şehir Nuri Pamir Lisesi, Çağrıbey Anadolu Lisesi ve Türközü Oğuzhan Endüstri Meslek Lisesi öğretmen ve öğrencilerine teşekkür ederim.

Teknik konulardaki yardımlarından dolayı Batuhan İlköğretim okulu öğretmenleri, Betül Balyemez, Yeliz Kamışlı ve Burcu Tuncer öğretmenlerime teşekkür ederim.

(5)

iii

BUZUL TOPOGRAFYASI KONUSUNDA ORTAÖĞRETİM 9.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI ÖĞRENME DÜZEYLERİNİN

İNCELENMESİ DEMİR, Ahmet Hamdi

Yüksek Lisans, Coğrafya Öğretmenliği Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Esin ÖZCAN

Eylül-2009, 114 sayfa

Bu betimsel çalışma, Dış Kuvvetler ünitesindeki Buzul Topografyası konusunda öğrencileri kavramları öğrenme düzeyleri ile öğrenme güçlüğü çektikleri kavramları tespit etmek ve öğrencilerin öğrenme güçlüğü çektikleri konuları azaltmak için hangi yöntemlerin daha etkili olacağını tespit etmek için yapılmıştır.Bu çalışma, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı üç farklı lise türünde uygulanmıştır.

Bu çalışmada buzullar konusunun seçilmesindeki başlıca neden, buzullar konusunun yeryüzü şekillerinin oluşumunda etkili olmasıdır.

Araştırmaya ait veriler elde etmek için, öncellikle buzullar konusunda geçen kavramların hangilerini öğrencilerin yanlış öğrendiğini tespit etmek olmuştur. Daha sonra bilgi testi ve anket hazırlanarak araştırma yapılan okullarda uygulanmıştır.

Araştırma sonucunda elde edilen bazı bulgular şunlardır:

1- Buzullar konusuna ait kavramlarda öğrencilerin en fazla hata yaptığı kavramlar; Buzul aşındırma ve biriktirme şekilleri, buzul dönemleridir.

2- Buzullar konusunda geçen kavramların öğretiminde gösteri, Bilgisayar Destekli ve tartışma yöntemlerine öğrenci başarısını arttırmada daha etkilidir. Konularında geçen diğer kavramların öğretiminde öğrenci merkezli öğretim yöntemleri ile görsel araç-gereç kullanımının öğrenci başarısını arttıracağı söylenebilir.

3-Buzullar konusunun sınıflarda yeterince işlenebilmesi için 2 saat olan Coğrafya Ders saatinin en az 3 saat olarak belirlenmesi gerekmektedir.

4-Okul türlerine göre buzullar konusunun yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bilim Kodu:

(6)

iv

RESEARCH ON THE HIGH SCHOOL NINETH GRADE STUDENTS LEVEL OF LEARNING TEHE BASIC CONCEPTS OF GLACIER TOPOGRAPHY

DEMİR, Ahmet Hamdi

Graduate Degree, Geography Instructiong Dicipline Thesis Advisor: Assistant Professor Doctor, Esin ÖZCAN

September-2009, 114 sayfa

This figurative study aims at determining the students’level of learning of the concepts in the topic of Glacier Topography in the unit of Exterior Forces and the concepts that the students have difficulty in learning and finding out which techniques are more effective to decrease the students’ learning difficulty of the concepts that are mentioned in the above topic. This study has been applied to different kinds of schools, depentend on the Directorship of Education in ANKARA.

The basic reason why the topic of Glaciers is chosen is that glaciers are very effective in the formation of geographical features. In order to get the datum related to the research, firstly concepts which are leart wrong have been determined. Then, the knowledge test and the questionnaire have been prepared and applied in the schools that the research has been held.

Here are the findings from the consequences of the research:

1.The concepts mostly learnt wrong by the students in the topic of GLACIERS can be classified as: Corrosion of Glaciers, Types of Gathering, and Ice Ages.

2.Demonstration, discussion and computer assisted techniques are more effective in increasing the students’ level of success. It can be said that the visual materials are more effective to increase the success of the students. These materials also support the demonstration and discussion techniques which are used to teach the topic of Glaciers. It can also be said that the use of visual materials with the student-centered teaching methods increase the students’ success.

3.It is necessary to organize the Geography Classes’ time period as at least three hours a week instead of two hours a week for functional teaching.

4.It is required to reorganize the topic of Glaciers according to the different types of High Schools.

Science Code:

(7)

v

JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAY SAYFASI ÖRNEĞİ ...i

ÖN SÖZ ...ii

ÖZET ...iii

ABSTRACT ...iv

TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ ...v

BÖLÜM I GİRİŞ 1.1.Problem Durumu………...1 1.2.problem Cümlesi………..…...3 1.3.Alt Problemler/Denenceler….………..…...3 1.4.Hipotezler………..………...3 1.5.Araştırmanın Amacı ………...………...4

1.5.1. Araştırmanın Alt Amaçları...5

1.6.Araştırmanın Önemi………..………...5 1.7.Sınırlılıklar………..………...6 1.8.İlgili Araştırmalar………...6 BÖLÜM 2 KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Coğrafya Nedir ?...…...12

2.2.Coğrafya Öğrenmenin Amaçları ve Gerekliliği……….………...13

2.3. Buzullar...14

2.3.1. Buzul Dönemleri...16

2.3.2.Dünya Neden Buzul Çağlarına Giriyor?...16

2.3.3.Buzul Çağlarında Dünya ………...17

2.3.4. Yeni Bir Buzul Çağı………...18

2.3.5.Buzulların Oluşumu………...18

2.3.6.Buzulların Hareketi………...19

(8)

vi

2.3.10.Jeolojik Zamanlar Ve Biyolojik Çeşitlilik………...27

2.4.Kavramlar Ve Özellikleri………...29

2.5. Öğrenme Teknikleri ... 31

2.5.1. Kavram Öğretimi………...31

2.5.2.Kavram Öğretimi İle İlgili Bazı Görüşler………...32

2.5.3.Kavram Öğreniminin Sınırlılıkları………...34

2.5.3.1.Öğrenilecek Kavramlara Ait Ön Bilgiler………...34

2.5.3.2.Kavram Kargaşası………...34

2.5.3.3.Öğretim Ortamının Yetersizliği………...35

2.6. Buzul Topografyası Konularına Ait Kavramların Öğretiminde Kullanılan Öğretim Yöntemleri...35

2.6.1.Yöntem Seçimi Ve Dikkat edilmesi Gerekenler………...37

2.6.2.Anlatım Yöntemi………...38

2.6.3.Soru-Cevap Yöntemi………...39

2.6.4. Bilgisayar Destekli Öğretim………...43

2.6.5. Grup Tartışması Yöntemi………...46

2.6.6.Gösteri Yöntemi………...48 2.6.7. Kavram Haritaları………...51 BÖLÜM 3 YÖNTEM 3.1.Araştırmanın Modeli……….……...53 3.2.Evrem Ve Örneklem……….…………...54

3.3.Veri Toplama Teknikleri Ve Araçları………....………...55

3.4. Verilerin Analizi………...………...55

BÖLÜM 4 BULGULAR VE YORUMLAR………...59

4.1. Araştırma Anketi………...59

4.2. Uygulanan Bilgi Testi Göstergeleri…...………...61

4.3.Öğrencilerin Buzul Topografyası Konusunda Geçen Kavramlarla İlgili Hazırlanmış Sorulara Verdiği Cevaplar………...64

BÖLÜM 5

(9)

vii

KAYNAKÇA………...……...72 EKLER ……….……...77

EK 1-Lise 1. Sınıf Coğrafya Dersindeki Buzul Topografyası kavramlarına ait (lise 1. sınıflara uygulanan) bilgi testi ve hazır bulunuşluk anketi ...………...111

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1:Araştırmaya Katılan Okulların Öğrencilerin Gruplarına Dağılımı ..…………54 Tablo 2: Soruların Kavramlara Göre Dağılımı ……..………56 Tablo 3: Anadolu Lisesi 9.Sınıf Öğrencilerinin Anket Sorularına Verdiği Cevapların Dağılımı ...……….………...………...101 Tablo 4: Anadolu Meslek Lisesi 9.Sınıf Öğrencilerinin Anket Sorularına Verdiği Cevapların Dağılımı ...…………...102 Tablo 5: Normal Lise 9.Sınıf Öğrencilerinin Anket Sorularına Verdiği Cevapların Dağılımı ………...……….………...103 Tablo 6: Araştırmanın Yapıldığı Okulların 9.Sınıf Öğrencilerinin Anket Sorularına Verdiği Cevapların Dağılımı ………..………...104 Tablo 7: Anadolu Lisesi 9.Sınıf Öğrencilerinin Bilgi Testi Cevapların Dağılım ...105 Tablo 8: Anadolu Meslek Lis. 9.Sınıf Öğrencilerinin Bilgi Testi Cevapların Dağılım106 Tablo 9: Normal Lise 9.Sınıf Öğrencilerinin Bilgi Testi Cevapların Dağılımı ..…...107 Tablo 10: Araştırma Yapılan Okulların 9.Sınıf Öğrencilerinin Bilgi Testine Verdiği Cevapların Dağılımı ………...108 Tablo 11: Araştırma Yapılan Okulların Öğrencilerinin Bilgi Testi Sonucu Aldığı Puanların Dağılımı ………...109 Tablo 12: Anadolu Lis. Öğrencileri Bilgi Testi Sonucu Aldığı Puanların Dağılımı.... 110 Tablo 13: Normal Lise Öğrencilerinin Bilgi Testi Sonucu Aldığı Puanların Dağılımı 110 Tablo 14: Anadolu Meslek Lis. Öğrencileri Bilgi Testi Sonucu Aldığı Puanların Dağılımı ...110 Tablo 15: Anket Sorularının Konulara Göre Dağılımı………...58 Tablo 16 Okulların Aldığı Puanlara Ait Bulgular...56

RESİMLER VE ŞEKİLLERİN LİSTESİ ŞEKİLLER

Şekil 1:Buzul Topoğrafyası Konusuna Ait Kavram Haritası ………...….……...52 a)Buzul Birikim Şekilleri ………...52

(10)

viii

Şekil 3: Dünya da Buzulların Dağılımı ….….………...79

Şekil 4: Türkiye de Buzul Şekilleri ….….………...80

Şekil 5: Enlem Yükselti Buzul Oluşumu...81

Şekil 6: Karın Buza dönüşmesi...82

Şekil 7: Buzullarda Hareket Temelden Kayma ...83

Şekil 8: Buzullarda Hareket...84

RESİMLER Fotoğraf 1: Sirk Buzuluna ait resimler………...85

Fotoğraf 2: Vadi Buzuluna ait resimler………...86

Fotoğraf 3: Örtü Buzuluna ait resimler………...87

Fotoğraf 4: Takke Buzuluna ait resimler………....……….…...88

Fotoğraf 5: Aysberg’e ait görüntüler………..……....………...89

Fotoğraf 6: Bankiz’e ait görüntüler………...………...90

Fotoğraf 7: Buzul Vadisine ait görüntüler ………...91

Fotoğraf 8: Horgüç Kayaya ait görüntüler………...92

Fotoğraf 9: Buzul Yalağı (Sirk) ait görüntüler………...93

Fotoğraf 10: Buzul Çiziğine ait görüntüler………...94

Fotoğraf 11: Fiyort Kıyı tipine ait görüntüler………...95

Fotoğraf 12: Sander Düzlüğüne ait görüntüler………...96

Fotoğraf 13: Moren’e ait görüntüler………...97

Fotoğraf 14: Moren’e ait görüntüler………...98

Fotoğraf 15: Sirk Gölüne ait görüntüler………...99

Fotoğraf 16: Drumlin’e ait görüntüler………...100

KISALTMALAR LİSTESİ

MEB: Milli Eğitim Bakanlığı

TTKB: Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı

TUBİTAK: Türkiye Bilimsel Ve Teknolojik Araştırma Kurumu

f:Frekans

N: Denek Sayısı

X:Aritmetik Ortalaması S: Standart Sapma

(11)
(12)

BÖLÜM 1: GİRİŞ

1. Problem Durumu

Öğrencilerin, kendi yaşamları sırasında yeni bilgiler edinebilen ve değişik durumları araştırıp inceleyebilen ve sorgulayabilen bireyler olmaları için yaşam boyu öğrenme becerilerini edinmeleri gerekir. Bu beceriyi edinmeleri için ise ilköğretimden yüksek öğretime kadar her aşamasında iyi hazırlanmış bir eğitim-öğretim sürecinde bulunmalıdırlar (Aydede, 2006).

Öğrenci merkezli yöntemler ile öğrenciler, hazırlanmış bulunan öğretim ortamlarında bilgiyi kendileri üretirler. Öğrenci, kendi eğitsel gereksinimlerinin ve becerilerinin farkına vardırılır. Eğiticilerin birincil sorumluluğu öğrenme yöntemleri ve ortamlarının tasarımlanmasıdır; bu anlayışa göre “öğretmek" diye bir şey yoktur; “öğrenmek” vardır. Öğrenmek tıpkı “düşünmek” gibi içsel bir süreçtir. Kişi kendisi öğrenir; başkaları ise onun öğrenmesini sadece kolaylaştırır. Bu anlayışa göre öğretmen öğrencinin kendi gereksinimlerini kendisinin fark etmesine yardımcı olur ve öğrenmenin gerçekleşmesi sırasında yönlendirme, destekleme ve paylaşma gibi yaklaşımlarla öğrenciyi destekleme konumundadır.

Bu sebeple öğrenme – öğretme sürecini düzenleyici, öğrenmenin kalitesini artırıcı teori ve modelleri uygulama yoluna gidilmiştir. Çoklu zekâya dayalı eğitim, yapılandırmacılık, proje tabanlı öğrenme, probleme dayalı öğrenme, işbirliğine dayalı öğrenme, beyin temelli öğrenme, tam öğrenme, yaşam boyu öğrenme, internet tabanlı öğretim, basamaklı öğretim, eleştirel düşünme, yansıtıcı düşünme, etkin (aktif) öğrenme, yaratıcı düşünme gibi birçok yönelimden faydalanma yoluna gidilmiştir.

“Nasıl” ve “niçin” sorularını sorabilen yeterlikte öğrenci düzeyinin yakalanabilmesi için en önemli aracımız, öğrencilerin performanslarını artırıcı nitelikteki etkinlikler olacaktır.

“Bilgi Çağı” olarak adlandırdığımız bu dönemde yalnızca edilgen biçimde öğrenmek yeterli değildir; öğrenmeyi öğrenmenin öneminin daha da arttığı günümüzde, edinilen öğrenme yaşantılarını uygulayan ve yeni bilgiler üreten insanlara ihtiyaç vardır.

(13)

Öğrencilerin yaparak-yaşayarak öğrenmelerini sağlayan aktif öğrenme yaklaşımının ortaöğretim kurumlarında daha verimli ve işlevsel bir ‘coğrafya’ öğretiminin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacağı söylenilebilir.

Coğrafya öğretiminin temel amaçlarından birisi; kişileri, çevrenin anlamlandırabilmesi için gerekli olan bilgi birikimine ulaşma becerisine sahip, bilgi üreten bireyler olarak yetiştirmektir. Eğitim-öğretim faaliyetlerinin öğrenen merkezli yaklaşımlarla düzenlenmesi sonucunda birey, edindiği öğrenme yaşantıları ekseninde neden-sonuç ilişkileri kurabilecek ve ortaya çıkan bu öğrenme ürünleri ya da yaşantılarından bir senteze ulaşacaktır. Böylece öğrencilerin üst düzey düşünme yöntemlerini kullanabileceğinden hareketle, coğrafya derslerinin kazanımlarına daha etkili bir biçimde ulaşılacaktır.

Coğrafya eğitiminde geleneksel yöntemler öğrencilerin eleştirel, özgün, bilimsel düşünme becerilerini geliştirmede şüphesiz yetersiz kalmaktadır. Öğrencilerin aktif olarak katıldıkları etkinliklere fırsat verilmeden ve somut olarak desteklenmeden yapılan öğretim başarısız sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle öğrencilerin öğretim sürecinde etkin olabilecekleri yeni öğretim yaklaşımlarına gereksinim vardır.

Bu araştırmada, Buzulların ve bunların öğretiminde, öğretim sürecinin hedef-davranışlarına ulaşmayı sağlayan yöntemlerin nasıl uygulanılabileceğine ilişkin bir ürün ortaya konulacaktır. Buna göre, acaba öğrenci merkezli, aktif öğrenme ve çoklu zeka öğrenme modelleri, buzullar konusunun öğretiminde öğrenci davranışlarında ne gibi değişikliklere yol açacaktır?

Coğrafya dersinde, buzullar konusunun özelliğine uygun olarak seçilecek olan yöntem ve teknikler, öğretim sürecinde öğrencilerin sürekli aktif olmasının bir sonucu olarak, öğrencilerin olayların neden–sonuç ilişkilerini kavrayan, özgün davranışlar sergileyen bireyler olmalarını sağlanacağı düşünülmektedir. Bu elbetteki, akademik başarıyı da olumlu yönde etkileyecektir.

Araştırmada, öğretiminin daha verimli şekilde düzenlenebilmesi için uygulanabilecek öğrenme teknik ve etkinlikleri, ortaöğretim 9. sınıf, coğrafya dersi kapsamında bulunan buzullar konusuyla sınırlandırarak incelenecektir.

(14)

1.2 Problem Cümlesi

Buzul Topografyası konusunda öğrencilerin öğrenme düzeyleri hangi seviyededir, okullar arasında fiziksel,akademik,program bakımından fark var mıdır? Buzullar konusu ile ilgili kavramlarda hata düzeyi nedir, kavram hataları hangi öğretim yöntemleriyle en aza indirilebilir?

1.3 Alt Problemler

1- Dış kuvvetler ünitesindeki Buzul Topografyası konusunda öğrencilerin öğrenme düzeyi nedir?

2- Buzul Topografyası konusunda farklı okul türleri arasında kullanılan mevcut yöntemler öğrenci başarısı arasında anlamlı bir fark yaratır mı?

3-Buzul Topografyası konusunda farklı okul türlerinde ki, kavram yanlışlıkları ve içeriği anlama düzeyinde anlamlı bir fark var mıdır?

4-Buzul Topografyası konusunda öğrenciler derslere hazırlıklı gelmekte midir? 5-Buzul Topografyası konuları öğrencilerin ilgisini çekmekte midir?

6-Farklı okul türlerinde, öğrencilerin buzullar ile ilgili konulara yaklaşımı arasında fark var mıdır?

7-Yeryüzü şekillerinin oluşumunda buzulların etkisi konusunda öğrencilerin hazır bulunuşluk durumları okul türlerine göre değişim gösterir mi?

1.4.Hipotezler:

Yukarıda belirtilen alt problemlere dayalı olarak aşağıdaki hipotezler sınanmıştır. Hipotez 1

Dış kuvvetler ünitesindeki buzullar konusunda öğrencilerin en fazla hata yaptığı kavramlar: “Buzul Aşındırma ve Biriktirme Şekilleri, Buzulların Dağılışı, Buzul Dönemleri” ’dir.

(15)

Buzul Topografyası konusunda farklı okul türlerinde öğrencilerin başarıları arasında anlamlı bir fark vardır.

Hipotez 3

Buzul topografyası konusunda farklı okul türlerinde kavram yanlışlıkları ve içeriği anlama düzeyinde anlamlı bir fark vardır.

Hipotez 4

Buzul Topografyası konusunda okulların donanım ve fiziki yapısı ile başarı arasında anlamlı bir fark vardır.

Hipotez 5

Buzul Topografyası konuları öğrencilerin ilgisini çekmektedir. Hipotez 6

Öğrenciler farklı okul türlerinde buzullar ile ilgili konulara yaklaşımı arasında fark bulunmamaktadır.

Hipotez 7

Yeryüzü şekillerinin oluşumunda Buzulların etkisi konusunda öğrencilerin hazır bulunuşluk durumları okul türlerine göre değişim gösterir.

1.5 Araştırmanın Amacı:

Bu araştırmanın temel amacı, buzul topografyası ve bu konuların öğretiminde geçen kavramların, geliştirilen öğrenme modelleri ile öğrenci başarısı ve gelişimi üzerinde etkili olup olmadığını test etmektir. Buna göre çalışmada buzul topografyasını oluşturan şekillere gerektiği ölçüde yer verildikten sonra, bu konuların öğrenme modeline göre nasıl uygulanabileceği ve, bu uygulamanın ardından elde edilen sonuçların ne olduğu ortaya konarak, ayrıntılı bir biçimde irdelenecektir

1.5.1. Araştırmanın Alt Amaçları

Buzul topografyası konularının öğretiminde kullanılan mevcut yöntemler öğrenci başarısını ne şekilde etkilemektedir?

Buzul topografyası konusunda verilen içerik ve kavramlar yeterli midir? Buzul topografyası konularında kavram yanlışlıkları var mıdır?

(16)

Buzul topografyası konusundaki kavramlar öğrencilere nasıl verilmelidir?

Buzul topografyasına ait kavramlarının öğretiminde karşılaşılan güçlükler nelerdir?

1.6. Araştırmanın Önemi

Sınıf ortamında yeni bir yaklaşımın kullanılmasıyla, öğrencilerin bilimsel düşünme ve uygulama becerilerinin geliştirileceği, aktif sınıf ortamlarının oluşturulacağı, bu sayede öğrenme düzeyinin artacağı ve eğitim-öğretim ortamındaki çeşitliliğin sağlanacağı düşünülmektedir.

Eğitim anlayışımıza kazandırabileceğimiz farklı öğretim yöntemleri, öğrencileri ezbercilikten ve bilgi hamallığından kurtararak, onları, üretken, eleştiren ve kendini değerlendirebilen insanlar olmalarına katkı sağlayacağını göstermektedir (Şahin, Cerrah, Saka, 2004). Bu önemden yola çıkarak, eğitim ortamlarında gerçekleştirilecek uygulamalardaki nitelikli değişiklikler aracılığıyla, coğrafya derslerinde daha verimli ve etkili bir öğrenme ortamının doğacağı düşünülmektedir.

Coğrafya, dinamik bir bilimdir. Yapılan araştırmalarla yeni bilgilerin eklendiği veya mevcut bilgilerden bazılarının yenilendiği, elde edilen bilgilerin mevcut olanlarla ilişkilendirildiği canlı bir bilim dalıdır. Bütün bu özellikler bile araştıran, soran, sorgulayan, analiz ve sentez becerilerini kullanabilen, öğrendiğini uygulayabilen bireylere ihtiyaç duyulduğunu gösterir. İşte aktif öğrenme, bu niteliklere sahip insanların yetişmesine yardımcı olabilecek bir yöntemdir.

Bugüne kadar coğrafya öğretiminde yapılan yanlışlıklar artık tekrar edilmemelidir. Coğrafyanın kuru bilgilerden oluşan ezbere dayalı bir bilimdalı değildir. Coğrafya araştırma sonuçlarının şekil, harita, grafik gibi araç ve gereçlerle sürekli akılda kalacak şekilde, öğrencileri sıkmadan kullanılacak yöntem ve teknikleri tercih edilmesi gerekmektedir.

Bunun için de, coğrafya eğitimindeki biliyorum öyleyse öğretirim mantığından kurtularak tüm bilimlerde ve coğrafyada meydana gelen yeniliklere açık olarak bir eğitim vermeyi amaçlamalıyız

Okullarımız da öğretmenlerimiz ile yaptığımız görüşmelerde özellikle 9.sınıf öğrecilerinin kavramları öğrenmesinde, aşağıdaki unsurlar ön plana çıkmaktadır.

Lise 1. sınıftaki kavramların öğrenilmesinde; ● Öğrenci tarafından öğrenilmesi zor olması ● Öğrencinin yanlış bilmesi ve öğrenmesi

(17)

● Öğrenme ortamları etkili olmaktadır.

Yukarıdaki nedenlerden dolayı Buzul Topografyası konusunda tercih edilen yöntemin kavram öğretimine etkisi tarafımdan incelenmiştir. Farklı öğretim yöntem ve teknikleri kullanılarak Buzul Topografyası konularındaki kavramların öğrencileri sıkmadan ve daha verimli bir şekilde öğretilmesi hedeflenmiştir. Böylece, bu çalışmanın hem konuların öğretimi hem de diğer coğrafya konularının öğretimini yapan coğrafya eğitimcilerine farklı bir bakış açısı kazandıracağı ve kavram öğretiminde verimliliği arttıracağı düşünülmektedir.

1.7. Sınırlılıklar

Araştırma, 2008–2009 öğretim yılında Ankara ilinde random yöntemi ile seçilen farklı türdeki üç ortaöğretim kurumunda, 9. sınıf coğrafya dersinde Dış Kuvvetler Ünitesinde bulunan Buzullar konusunda yapılacaktır.

Araştırma, üç okulda belirli sayıda öğrenciye uygulanabilecektir.

Araştırma, Coğrafya dersi, Dış kuvvetler ünitesi, buzul topografyası konuları ile sınırlıdır.

İhtiyaç duyulan araç-gereç ve materyallerden okulların imkânları ölçüsünde yararlanılacaktır.

1.8. İlgili Araştırmalar

Literatür taranmasında, Dış Kuvvetler Ünitesinin Buzul Topografyası konusunda geçen kavramlara yönelik öğretimi ile ilgili yurt içi ve yurt dışında yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Ançak özellikle yurt içinde son yıllarda coğrafya eğitimi ve kavram öğretimi ile ilgili yüksek lisans düzeyinde yapılmış araştırmalar bulunmaktadır. Aşağıda coğrafya eğitimi ve öğretimi ile ilgili yurt içinde yapılmış çalışmalardan bazıları verilmiştir.

Atalay ve diğerleri “Coğrafya öğretimi” (1991) adlı coğrafya lisans tamamlama programı için hazırlamış oldukları çalışmada; Bilim olarak coğrafyanın kapsam ve niteliği, coğrafyanın gelişimi, coğrafya ve diğer bilim dalları arasındaki ilişkiler, coğrafya öğretiminde bilimsel süreçler ve bilgi edinme yolları, coğrafya öğretiminde öğretmen ve öğrenci, coğrafya öğretiminin orta öğretimdeki yeri ve işlevi, coğrafya dersinde ölçme değerlendirme konularını ele almışlardır. Teorik olarak hazırlanan

(18)

çalışmada her üniteye ait amaçlar ve öneriler ünitenin başında sunulurken ünitenin sonunda ise anlatılanların özeti verilmektedir.

Aksoy(2000) “Kavramlara dayalı jeomorfoloji öğretimi” (Gazi Eğitim Fakültesi Coğrafya Eğitim Ana Bilim Dalı Örneği) adlı yüksek lisans tez araştırmasında, kavramlara dayalı olarak jeomorfoloji 3 dersinin öğretiminde uygulanan farklı öğretim yöntemlerinin öğrenci başarısını arttırmada etkili olup olmadığını saptamaya çalışmıştır. Araştırma deneysel yöntem kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucu bulunan bazı bulgular şunlardır:

1- Deney grubuna uygulanan gösteri ve problem çözme yöntemlerinin öğrenci başarısını arttırmada anlatım yönteminden daha etkilidir.

2- Seçmeli yönteme yardımcı araç olarak geliştirilen kavram haritalarının Jeomorfoloji 3 dersine ait kavramların öğretiminde etkili olduğu söylenebilir.

Doğanay (1993) “Coğrafyada Metodoloji genel metotlar ve özel öğretim metotları” adlı kitabında coğrafi metodolojinin esaslarını, coğrafyada özel öğretim metodlarını, coğrafya öğretiminde kullanılabilecek araç-gereçleri, coğrafya öğretiminin planlanması ve coğrafya öğretiminin temel sorunları gibi konulara değinmiştir. Çalışma teorik olarak hazırlanmıştır.

Doğanay (2002) “Coğrafya Öğretim Yöntemleri” adlı kitabında; Sosyal bilimlerde başlıca araştırma yöntemleri, coğrafi düşüncede yöntem ve özellikler, orta öğretim coğrafya uygulama ödevleri, orta öğretim coğrafya eğitiminin ilke ve yöntemleri, orta öğretimde coğrafya eğitiminin amaç ve hedefleri, coğrafya eğitim teknolojisinin başlıca esasları, vermiştir. Bunun yanında orta öğretim coğrafya eğitiminin planlanması ve değerlendirilmesi, coğrafya öğretiminde ölçme ve değerlendirme, ideal bir öğretmenin başlıca nitelikleri konularına değinmiştir. Çalışma teorik olarak hazırlanmış olup, orta öğretimde uygulanabilecek çeşitli ödevlere de değinilmiştir.

Güngördü (2002) “Coğrafyada öğretim yöntemleri ilkeler ve uygulamalar” adlı eserinde; Coğrafyada öğretim ve yöntem, coğrafya öğretiminde konuların öğretiminde yapılması gereken işler, öğretide coğrafi yaklaşımlar, coğrafya öğretiminin tarihçesi, coğrafyada başlıca öğretim ilkeleri, coğrafya öğretiminde kullanılan yöntemler, coğrafya öğretiminde kullanılan araç ve gereçler ile bunların nitelikleri, coğrafyada öğretim planları, coğrafya öğretimin sorunları gibi konularda bilgiler vermiştir. Çalışma teorik olarak hazırlanmıştır.

(19)

Güngördü (2001) “Liselerde coğrafya öğretimi” adlı eserinde orta öğretim lise programında yer alan konulara ait ünitelerin hedefleri ve bu hedeflere uygun davranışları, öğrenme-öğretme etkinlikleri, kullanılacak araç ve gereçler ile ölçme ve değerlendirilmesine yer vermiştir. Eser hem coğrafyayı öğrenecek eğitim fakültesi öğrencilerine hem de coğrafyayı öğretecek coğrafya öğretmenlerine kılavuz vazifesi niteliğindedir.

Şahin(2003) “Türkiye’de Coğrafya Öğretimi (sorunlar-çözüm önerileri)” adlı eseri, Türkiye’de coğrafya eğitiminin başlıca sorunları ve bunlarla ilgili çözüm önerileri içeren, coğrafya öğretimine ufuk kazandırma amacıyla hazırlanmış bir özeleştiri niteliğindedir.

Koç (2002) “Temel Fiziki Coğrafya Kavramlarının Farklı Yöntemlerle Öğretimi” (ilköğretim 6. sınıf) adlı yüksek lisans tez araştırması incelenmiştir. İlköğretim 6. sınıf sosyal bilgiler dersinin programında yer alan “Coğrafya ve Dünyamız” ünitesindeki temel fiziki coğrafya kavramlarının öğretimi incelemiştir. Öğrenci başarısı açısından, hangi yöntemlerin daha etkili ve verimli olduğunu ortaya koymak amacıyla deneysel araştırmanın deney grubuna gösterip yaptırma ve problem çözme, kontrol grubuna ise anlatım ve soru-cevap yöntemleri ile konunun öğretimini yapmıştır. Şu sonuçlara ulaşmıştır: Deney ve kontrol gruplarına uygulanan yöntemler içerisinden, deney grubuna uygulanan gösterip yaptırma ve problem çözme yöntemleri öğrenci başarısı açısından, daha etkili ve verimlidir.

Gardner ve Demirtaş (1997) “Sosyal Bilgiler Öğretimi” adlı YÖK/Dünya Bankası tarafından milli eğitimi geliştirme projesi dâhilinde hizmet öncesi öğretmen eğitimi için hazırlanan teorik çalışma, öğretmen ve öğrenci kılavuzu olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır ve her iki bölümde de coğrafya öğretimi için çeşitli stratejiler önermektedirler.

Tokcan (2002) “Orta Öğretim Coğrafya Programında Yer Alan Nüfus Konularının Öğretiminde Kullanılan Yöntemlerin Değerlendirilmesi” adlı basılmamış yüksek lisans tezinde orta öğretim programında yer alan konuların öğretiminde kullanılan öğretim yöntemlerini ve bu yöntemlerin uygulanmasında destek niteliği taşıyan araç-gereçlerin öğrenci ve öğretmen görüşlerine göre yeterli miktarda kullanılıp kullanılmadığını analiz etmeyi amaçlamıştır. Araştırma sonucu elde edilmiş bazı sonuçlar şunlardır;

1- Öğrenci görüşlerine göre öğretmenler nüfus konularını öğretimde problem çözme, gezi-gözlem, örnek olay incelemesi ve rol oynama gibi öğrenci merkezli öğretim

(20)

yöntemlerinin hiçbirini kullanmamaktadırlar. Öğretmenler nüfus konularının öğretiminde sadece gezi-gözlem ve rol oynama yöntemlerini hiç kullanmadıklarını ifade etmektedirler.

2- Hem öğretmen ve öğrenciler bu konuların öğretiminde soru-cevap yöntemlerinin “oldukça” ve anlatım yöntemini ise “çok” kullanıldığı fikrinde birleşmektedirler.

3- Öğretmenler nüfus konularının öğretiminde kullandıkları öğretim yöntemlerini (anlatım çok, soru-cevap oldukça, tartışma kısmen) tercih nedenlerini en çok okul imkânlarının azlığına bağlamaktadırlar. Öğretmenlerin bu yöntemleri tercih nedeni olarak ikinci derecede (oldukça) yöntemlerin ekonomik olmasına, coğrafya dersinin özelliklerine uygun olmasına ve ders süresinin uygunluğuna bağlamaktadırlar. Öğretmenler bu yöntemlerin tercih nedeni olarak “kısmen” de öğrencilerde oluşturulmak istenen davranış değişikliğine uygun olmasına ve bu yöntemlerin alışagelmiş yöntemler olmasına bağlamaktadırlar.

4- Öğrenciler öğretmenlerinin bu konuların öğretiminde “hiç” görsel ve işitsel (tepegöz projektörü, slayt projektörü, t.v. ve video, bilgisayarlı tepegöz) kullanılmadığını belirtmişlerdir. Öğretmenlerde bu konuların öğretiminde “hiç” görsel-işitsel araç-gereç kullanmadıklarını belirtmişlerdir.

Sezer “Ortaöğretim Kurumlarında Coğrafya Öğretim Teknolojisinin Öğrenci Başarısına Etkisi” (2002) adlı doktora tezinde ortaöğretimde coğrafya öğretim teknolojisinin öğrenci başarısına nasıl etki ettiğini incelemiştir. Deneysel olarak Niğde İli Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Fatih Lisesinde yapılan bazı araştırmada bulunan bulgular şöyledir;

1- Coğrafya öğretiminde, öğretim teknolojisi kullanmak, öğrencinin derse yönelik duyuşsal tutumunu olumlu yönde arttırmaktadır.

2- Coğrafya öğretiminde, öğretim teknolojisi kullanmak, öğrencinin derse yönelik bilişsel tutumunu olumlu yönde arttırmaktadır.

3- Coğrafya öğretiminde, öğretim teknolojisi kullanmak, öğrencilerin öğretmenlerini daha kalıcı, yaşantıya dönük ve gözlenebilir olmasını sağlamaktadır.

4- Coğrafya öğretiminde, öğretim teknolojisi kullanmak öğrencilerin başarısını olumlu yönde etkilemektedir.

Taş (2003) “Türkiye’de ortaöğretim kurumlarında doğal afetler çalışmasını ortaöğretim kurumlarında “doğal afetler” konuların öğretiminin, öğrenci ve öğretmen görüşleri doğrultusunda yeterli bir seviyede öğretiminin gerçekleştirilip

(21)

gerçekleştirilmediğini tespit etmek amacıyla yapmıştır. Araştırmada bulunan bazı bulgular şunlardır;

1- Öğrenciler, öğretmenlerin bu konuların öğretiminde en fazla anlatım, soru-cevap ve örnek olay incelemesi yöntemini kullandıkların belirtmişlerdir. Öğrenciler, öğretmenlerinin bu konuların öğretiminde grup çalışması, gösteri, grup tartışması, deney, gezi-gözlem ve problem çözme yöntemini kullanmadığı konusunda birleşmektedirler. Öğretmenler ise bu konuların öğretiminde en fazla soru-cevap, örnek olay incelemesi ve anlatım yöntemlerini kullandıklarını ifade etmişlerdir.

2- Öğrenciler doğal afetler konularının incelemesinde öğretmenlerinin araç-gereç olarak yazı tahtasını, harita ve ders kitabı dışındaki yazılı materyalleri kullandığını söylerken, öğretmenler bu araç-gereçlere ilaveten tv ve videoyu da bu konuların öğretiminde kullandıklarını söylemektedirler.

3- Öğrenciler doğal afetler konularının öğretiminde derse etkin katılımlarını etkileyen sebepleri bu konuların öğrenci seviyesine indirgenememesi ve bu konularda verilen bilgilerin güncel olmaması olarak belirtirken, öğretmenler ise öğrenci ilgisizliği ve sınıf mevcutlarının fazla olmasının derslere etkin katılımı düşürdüğünü söylemektedirler.

Bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye, kuvvetli iklimsel ve topoğrafık farklılıklara sahiptir. Özellikle Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu'da yükseltisi güncel daimi kar sınırının üzerinde olan birçok dağ bulunmaktadır (Kurter ve Sungur, 1980; Kurter, 1991). 19. yüzyılda Ains worth (1842) ve Palgrave (1872) gibi gezginlerin ilgisini çeken Toros ve Kaçkar Dağlarındaki buzullar, 20. yy'da Maunsell (1901), Bobek (1940), Louis (1938, 1944), İzbırak (1951), Erinç (1953), Blumenthal (1954) ve Wright (1961, 1962) gibi araştırmacılar tarafından daha detaylı olarak çalışılmıştır.

Türkiye'de bulunan güncel buzulların alansal olarak %65'ini barındıran Toros Dağları'nın yanı sıra, diğer dağlardaki buzullar ve bunlarla ilgili yerşekilleri ve çökeller Messerli (1964, 1967, 1980), Birman (1968), Arkel, (1973) ve Horvarth (1975) gibi araştırıcılar tarafından çalışılmıştır. Bunlar arasında özellikle buzullar konusunda ilk çalışmaları gerçekleştiren Türk yerbilimcisi Sırrı Erinç'in Kuvaterner iklim değişikliklerini de irdeleyen araştırmaları çok önemli bir yer kaplar (Erinç, 1944, 1949a, 1951, 1952a, 1952b, 1953, 1954, 1959, 1978, 2001).

Uzaktan algılama teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak Kurter ve Sungur (1980) ile Kurter (1991) Türkiye güncel buzullarının haritalarını yayınlamışlardır. Güncel buzullaşma ile ilgili veriler yeterince mevcut ise de Pleistosen buzullaşmasına ait veriler daha azdır. Bu konuda en önemli eksiklik ülkemizde Pleistosen

(22)

buzullaşmasının evrelerinin tesbiti için gerekli olan yaş tayinine yönelik çalışmaların şu ana kadar gerçekleştirilememesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye'deki Kuvatemer buzul çökellerinin kozmojenik yöntemler ile yaş tayinine ve dolayısı ile buzulların ilerleme ve gerileme dönemlerinin belirlenmesine ve paleoiklim yorumlamalarına yönelik çalışmalar TÜBİTAKNSF tarafından desteklenen bir araştırma projesi kapsamında devam etmektedir (Zreda vd., 2001). Bu makalenin amacı yazarın arazi gözlemleri ile yayımlanmış bilimsel çalışmaların ışığında ülkemizin güncel buzullarının ve Kuvatener buzul çökellerinin bugün için bilinen bir derlemesinin yapılmasıdır.

Ülkemizde,Buzul Topografyası ile ilgili yapılan araştırmalar oldukça sınırlıdır. Ülkemiz de yerşekillerinin oluşumunda akarsular daha etkili olduğundan ön planda tutulmaktadır. Öğretmenlerimiz önceliği akarsular konusuna vermekte, zaman kaldığında buzullar konusu detaylı işlenmektedir.

Günümüzde,Buzullar ile ilgili haberler sürekli verilmektedir. Küresel ısınma, biyolojik çeşitlilik bilim insanının dikkatini çekmektedir. Ülkemizde buzullar konusu jeomorfoloji derslerinde yoğun olarak işlenmektedir. Liselerimiz de jeoloji derslerinin konuları da coğrafya dersleri kapsamında bulunduğundan konulur sıkışmakta ve yeterince bu konularda araştırmalar yapılamamaktadır.

Üniversitelerimizde buzullar ile ilgili bilimsel çalışmalar ve araştırmalar sınırlıdır. Yurt dışı üniversitelerde yapılan araştırmalar özellikle buzul dönemleri ile ilgili ve dikkat çekicidir. Çalışmamı yaparken özellikle yurt dışı yayınlanan çeviri makaleler, dergiler, internet ve televizyon yayınları sürekli bilgilerimin artmasına destek sağladı.

(23)

Bu bölümde araştırmanın çerçevesini oluşturan dış kuvvetler ünitesindeki Buzullar konusunda geçen kavramlara ilişkin özet bilgiler verildikten sonra, kavram, öğretimi yöntemi ve araştırmanın deneysel işlemler arasında kullanılan anlatım, soru-cevap, gösteri, tartışma ve bilgisayar yöntemleri hakkında bilgiler verilmiştir.

Bu çalışmada; Buzullar konusunda yanlış bilinen, öğretilen veya anlaşılmasında zorluk çekilen kavramların tespit edilerek; bu kavramların etkin ve kalıcı olarak öğretilmesinde yöntem seçiminin etkilerini araştırmak amaçlanmıştır. Bu yüzden buzullar ve buzullar konusunda yer alan kavramlar hakkında bilgiler verilmesi gerekir.

2.1. Coğrafya Nedir?

Coğrafya dünyayı anlama ve betimleyebilme bakımından dinamik içeriğe sahip bilimlerden birisidir. Geçmişten günümüze kadar coğrafya, bilimsel çalışmalardaki hızlı değişim ve ilerlemeler ekseninde, gerek içerik gerekse de çalışma yöntemi bakımından çeşitli değişimler yaşamıştır. İnsanların yaşam alanlarını doğru anlamlandırıp değerlendirebilme ve mevcut kaynaklar ölçüsünde bilinçli planlamalar yapabilmeleri için önemli bilimsel veriler sunan coğrafya, geçmiş dönemlerde olduğu gibi günümüzde de insanlık yararına büyük hizmetler sunmuş ve sunmaya devam edecek önemli bir bilimdir.

Son zamanlarda yapılan tanımlardaki ortak noktaları belirten ve çoğunlukla kullanılmakta olan en son tanım ise şöyledir:

Coğrafya; insanla doğal çevre arasındaki ilişkileri dağılış, kıyaslama ve nedensellik prensiplerini kullanarak araştıran ve sonuçlarını sentez olarak veren bir bilimler grubudur. (Elibüyük 1995)

İnsanı tanımadan,

• Onun yaşadığı köyün, kasabanın, kentin özelliklerini bilmeden,

• Üzerinde yaşadığı ülkenin, komşularının, topyekun dünya ülkelerinin coğrafi bakımdan gösterdiği fiziki ve beşeri potansiyeli keşfetmeden,

(24)

• Tabiatın sinesinde gizlediği yer üstü ve yer altı zenginlikleri ve bulardan nasıl yararlanılacağını tespit etmeden,

• Dünya'ya diğer gezegenlerin doğrudan ve dolaylı etkilerini bilmeden,

• İktisadi, kültürel ve siyasi gelişmeleri takip etmeden, Coğrafya öğrenmemize ve istek oluşturmamıza katkı sağlamaktadır.

2.2. Coğrafya Öğretiminin Amaçları ve Coğrafya Öğreniminin Gerekliliği:

Coğrafya öğreniminin temel amaçlarını şu başlıklar altında toplamak mümkündür:

*Günümüz dünyasında milletlerin birbirlerine muhtaç olduğunu ve birbirleriyle iş birliği yapmak zorunda oldukları gerçeğinin kavratılması,

* Toprak erozyonunun, ormanların tahribinin, meraların yok edilmesinin, toprağın, suyun, havanın kirletilmesinin, tarım alanlarına yerleşim birimleri ve sanayi tesisleri yapılarak kullanılmaz hale getirilmesinin dünyamız için, hayati önem taşıyan yanlışlıklar olduğunun kavratılması,

*Dünyadaki farklı kültürlere sahip insanların kaynaşması ve kültür alışverişi yönünden turizm öneminin kavratılması,

*Ülkedeki doğal kaynakların tanıtılması ve bunların yurt kalkınmasında kullanılmasının öneminin kavratılması,

*Doğal güzelliklerin ve tarihi eserlerin insanlığın ortak malı olduğu ve bunların korunması gerektiğinin kavratılması,

*Çevre kirliliğinin nasıl olduğu, bunların insanlara etkilerini ve bu kirlilikleri ortadan kaldırma yollarının ve gerekliliğinin öğretilmesi ve kavratılması,

*Harita, grafik, diyagram, istatistikler ve diğer bilgi kaynaklarından yararlanmanın kavratılması,

*İnsanların yurt, millet ve dünya sorunları üzerinde duyarlı, ülke ve dünya sorunlarının çözümüne katılan aydın, bilinçli, duyarlı yurttaş olarak yetiştirilmesinin kavratılması,

*Doğal kaynakların sınırlı ve bunların bütün insanların ortak malı olduğu, bunların savurgan kullanılmaması gerektiğinin kavratılmasıdır.

(25)

2.3. Buzullar

Buzulların etkili olduğu alanlar kendine has yer şekilleri ile diğer bölgelerden ayrılmakta ve fiziki coğrafyanın bir alt dalı olan jeomorfolojinin inceleme alanında yer almaktadır. Buzulların etkili oldukları yerlerde ortaya çıkan şekiller topluluğunun yaygın bulunduğu alan “buzul topografyası” ya da “glasyal topografya” alanı olarak adlandırılır. Buzullar tarafından meydana getirilmiş topografya şekilleri, buzul jeomorfolojisi yani glasiyal jeomorfolojinin konusunu oluşturur.

Günümüz karalarının % 10’ a yakın bir kısmı (15 milyon km²) buz kütleleri ile kaplıdır ve glasyal şekiller burada önem taşımaktadır. Buzullarla örtülü alanlarda, buzulların aşındırma ve biriktirme faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelmiş yer şekilleri yer almaktadır.

Buzullar, Dünya’nın her yerinde Dördüncü Zamanın ilk yarısındaki

(Pleistosen’de) buzul devirlerinde meydana gelmiştir (Şahin, 2005). Buzulların yer yüzeyinde büyük değişikliklere yol açan dış kuvvetlerden biri olduğu yapılan araştırmalar neticesinde ifade edilmektedir. Günümüzdeki karalar yüzeyinin büyük bir kısmının topografya özellikleri, Buzul Devri’nde meydana gelen iklim değişmeleri ve buna bağlı olarak morfolojik etken ve süreçler ile yakından ilişkilidir. (Erinç, 2000). Buzulların meydana gelmeleri ve gelişebilmeleri iklim şartları ile doğrudan ilişkilidir. İklim, belirli bir dinamizme sahip bir atmosfer olayıdır ve bu dinamizmini yeryüzünün uzun süreli evrimi içerisinde belirgin biçimde hissettirmiştir. Dolayısıyla Pleistosen’de soğuk ve kurak iklim şartları hüküm sürdüğünden dolayı bu dönemdeki buzullar günümüze oranla daha geniş bir yayılım göstermiş (yeryüzünün yaklaşık % 25’i) ancak dönemin sonlarına doğru iklimin daha ılımanlaşması şeklinde kendini hissettiren değişiklik, buzulların eriyerek küçülmelerine neden olmuştur.

Türkiye'nin güncel buzulları ve Geç Kuvaterner buzullaşması ile ilgili çökellerîn bulunduğu bölgeler başlıca 3 gurup altında toplanırlar: 1. Toros Dağları, 2. Doğu Karadeniz Dağları, 3, Volkanlar ve Anadolu'nun diğer bağımsız dağları,

Toros Dağlan (Akdeniz kıyısı ve Güneydoğu Anadolu): Güncel buzulların üçte ikisi Güneydoğu Anadolu'daki Toros sisteminde toplanmıştır. Bunlardan sadece Cilo Dağı (4168 m) on'dan fazla buzul barındırır. Yapılan hesaplar güncel daimi kar sınırının 3400-3600 m, Son Buzul Çağı daimi kar sınırının ise 2800 m civarında olduğunu göstermektedir. Orta Toroslar'da, Aladağ (3756 m) ve Bolkardağ'da (3524 m) çok küçük de olsa birkaç buzul bulunmaktadır, Batı Toroslar'da ise son Buzul Çağı daimi

(26)

kar sınırının 2200 m civarında olduğu bilinmekle birlikte, bu bölgede güncel buzul bulunmamaktadır.

Doğu Karadeniz Dağları: Bölgenin en yüksek zirvesi Kaçkar (3932 m) olup toplam 5 adet buzul bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Verçenik (3710 m), Bulut (3562 m), Altıparmak (3353 m), Karadağ (3331 m) ve Karagöl (3107 m) dağlarında da çeşitli büyüklüklerde buzullar mevcuttur. Bu dağların güncel daimi kar sının yüksekliği güney yamaçlarında 3550 m civarında olup, kuzeye bakan yamaçlarda nemli hava dolaşımından dolayı çok daha aşağılardadır (3100-3200 m). Son Buzul Çağı daimi kar sının ise 2600 m civarında hesaplanmıştır.

Volkanlar ve Anadolu'nun diğer bağımsız dağları: Türkiye'nin en büyük volkanı olan Ağrı Dağı (5165 m) ülkenin yegane buz takkesini (10 km2) barındırır. Süphan (4058 m) ve Erciyes (3917 m) volkanlarında da küçük de olsa güncel bir buzul mevcuttur. Bu volkan dağlarının yamaçlarında buzullar tarafından aşınım ve birikim şekilleri meydana getirilmiştir. Bunun yanı sıra Uludağ (2543 m), Mercan Dağı (3368 m) ve Mescid Dağı (3239 m) gibi ülkenin diğer yörelerindeki dağlarda da Kuvaterner buzullaşmasına ait izlere rastlamak mümkündür.

Türkiye'nin çeşitli dağlarında Kuvaterner buzullaşmasının izleri net bir şekilde gözlenmekle beraber buzul evrelerinin mutlak yaş tayinleri henüz yapılmamıştır. Buna rağmen 20. yy'ın başından beri yapılan gözlemler ise güncel buzulların çekilmekte olduklarını ortaya koymaktadır,

Türkiye’de buzullaşmaya uğramış alanlar sınırlı olup; değişen karasallık-denizellik etkeninin tesiriyle Batı Anadolu’da 2200 m, Doğu Karadeniz’de 2500 m, Doğu Anadolu’da 3000 m’ den itibaren başlamaktadır. (Şahin, 2006).

Ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe kalıcı kar sınırı alçalır. Antartika’da deniz seviyesine inmiş buzullar kuzey yarımkürede deniz seviyesine kadar ulaşamaz.

Buzullar kutuplarda olur kuralı yoktur. Beslenmenin erimeden fazla olduğu her yerde buzul oluşur. Soğuk kurak iklimler buzul oluşumuna uygun değildir. Nemli soğuk iklimler buzul oluşumu için uygundur.

Orta kuşakta yüksek alanlarda buzullar oluşabilir. Karasallık buzulun oluşmasını zorlaştırır.

(27)

2.3.1. Buzul Dönemleri

Dünya’nın iklim dengesi son bir milyon yıl içerisinde, kuzey enlemlerinde ve dağlarda karların birikip yeniden erimesine yol açacak şekilde sekiz kez bozulup yeniden kurulmuştur. Yağan kar, sıkışarak buza dönüştü; dağlardaki buzul dilleri ve buzul örtüleri oluşturdu. On binlerce yıllık zaman sürecinde büyüyerek gelişen buzullar, Avrupa ve ABD’nin ortalarına dek yayılarak yeryüzü üzerinde çeşitli aşınım ve birikim şekilleri oluşturdular. Buz örtüleri, birkaç bin yıl içinde hızla eriyerek yeniden bugünkü sınırlarına çekildiler.

Buzul dönemleri 70-80 bin yıllık bir süreç içinde giderek soğuyan bir iklim modeli yansıtıyor, havanın en çok soğuduğu, buzulların en kalın ve yaygın olduğu pik döneminde ise buzul arası dönem başlayarak buzul dönemi sona eriyor. 8-10 bin yıl gibi nispeten kısa süren buzul arası dönemde hava ısınıyor ve kıtaları işgal etmiş 2-3 bin metre kalınlıktaki buzullar eriyerek tekrar kutuplardaki konumlarına çekiliyorlar.

2.3.2. Dünya Neden Buzul Çağlarına Giriyor?

Bilimsel araştırmalar, buzul dönemlerine astronomik etkenlerin yol açtığını ortaya koymaktadır. Dünyanın yörüngesindeki uzun dönemli periyodik değişimlerle, dönme eksenindeki eğikliğin artıp azalması şeklindeki daha kısa devirli topaç hareketi, mevsimlerin şiddetini etkileyerek buzulların genişleyip daralmasına yol açmaktadır. Kısacası, astronomik devirsellikler, tetkik görevini yüklenmekte, aradan buharlaşma ve yağış dengesi ile mevsim şiddeti değişmekte, bu değişiklikler okyanus-atmosfer ilişkisini başka bir modele dönüştürmekte, okyanus dolaşımı değişmekte, böylece ısı dünya üzerinde farklı bir şekilde dağılmakta, atmosferin özellikleri başkalaşmakta, iklim değişmekte ve sonuçta buzul örtüleri büyümekte ya da küçülmektedir.

Bu değişimlerin nedeni konusunda 30 kadar kuram bulunuyor. Ancak Peter Huybers ve Carl Wunsch isimli iki iklimbilimci sonuca yaklaşmış görünüyor. Bu iki iklimbilimci, tortullardaki kayıtlardan belirlenen son yedi ısınma dönemini, Dünya’nın dönüş hareketiyle ilgili olarak daha önce belirlenmiş bulgularla karşılaştırmışlar. Gezegenimizin dönüş ekseni, yörünge düzlemine bir açı yapıyor, ama bu açının değeri zaman içinde değişebiliyor. Eksen, 40.000 yıllık döngülerle birkaç derece oynuyor. Açı en yüksek değerine ulaştığında gezegenimizin yüksek enlemleri daha çok güneş ışığı

(28)

alıyor ve buzlar eriyor. “Peki, eksen açı döngüsü 40.000 yılda tamamlanıyorsa, bu 100.000 yıllık buzul döngüsünü nasıl açıklıyor” sorusuna ise bu iki iklimbilimcinin yanıtı , “Güneş ışığının kayda değer bir etki göstermesi için önce buzulların yeterli bir büyüklüğe ulaşması gerekiyor. Dolayısıyla da buzul döngüleri, arada bir ya da iki eksen kayma döngüsünü atlayarak gerçekleşiyor ve sonuçta ortalama 100.000 yıllık süreleri tutturuyor” şeklinde oluyor.

Dünya’nın bir seri buzul çağları geçirmiş olduğu 19.asırdan beri bilinmektedir. Bu bilgi temel olarak jeolojik kaynaklıdır. Buzulların hareketiyle çizilmiş, sürüklenmiş ve cilalanmış kayalar, rüzgâr ve suların oluşturamadığı ve ancak uzun süre var olan buzullarla açıklanabilen yüzey şekilleri; büyük kütleli buzulların oluşturduğu yataklar ve bu yataklarda kalan kum benzeri birikintiler; üstelik tüm bu oluşumların katmanlar oluşturması, Dünya’nın bir seri buzul çağı geçirdiğini göstermiştir. Bu oluşumlar Asya, Avrupa ve Amerika’nın kuzey enlemlerinde görünmektedir ve en eski katman, Dünya’nın 500 milyon yıl kadar önce ilk etkin buzul çağını yaşadığını göstermektedir.

2.3.3.Buzul Çağlarında Dünya

Buzul devirlerinden sonuncusu yaklaşık 130 bin yıl önce başlamış ve yaklaşık 14 bin yıl önce sona ermiştir. Buzul devirlerinde kutup bölgelerine yakın kuşaklar tamamen buzul örtüsü altında kalmıştı. Örneğin Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada gibi ülkelerin tümü, İngiltere, Almanya, Polonya, Rusya ve USA gibi ülkelerin kuzey kesimleri kalınlığı kilometrelere varan buzullarla kaplanmışlardı.

Dünyamızda bu kadar büyük bir buzul örtüsü oluşması için elbette bir o kadar suyun denizlerden buharlaşması ve dolayısıyla deniz seviyesinin de o oranda alçalması gereklidir. Buzul devirlerinde deniz düzeyi, günümüzdekinden yaklaşık 130 metre daha düşük bir seviyededir.Bunun sonucunda, İngiltere ile Avrupa arasındaki Manş denizi çekilmiş, İngiltere ile Avrupa birleşmiştir. Asya ile Kuzey Amerika’yı ayıran Bering Boğazı da geniş bir kara köprüsüne dönüşmüştür ve Asya ile Kuzey Amerika da bu yolla birleşmiştir.

Güneydoğu Asya bölgesindeki adalar arasındaki denizler yoktur ve tüm bu alan devasa bir ova gibidir; Avustralya ile Asya aralarındaki deniz seviyesinin düşük olması nedeniyle, çok daha geniş bir yüzeye kavuşmuşlardır ve birbirlerine neredeyse değecek kadar yakın görünürler. Basra Körfezi tamamen kara halindedir ve Arabistan bir

(29)

yarımada değil, Asya’ya tamamen bitişiktir (aralarında sadece Dicle-Fırat nehirlerinin yatağı vardır).

Böylesine değişik bir coğrafi görüntü sergileyen son buzul dönemi süresince, dünyamızın “yaşanılacak” yerleri de oldukça sınırlıdır; çünkü buzul devirleri süresince dünyamızın ortalama sıcaklığı günümüze göre 10-15 derece kadar daha düşüktür.

Bunun anlamı ise şudur; buzul devirlerinin yaz mevsimleri, günümüzün kara kışına denk gelmektedir. Dolayısıyla buzul devirleri süresince karalarda, “hayat”‘ ekvator ve deniz seviyesine yakın kuşaklarla sınırlıdır. Ekvatordan uzaklaştıkça ve deniz seviyesinden yükseldikçe soğuk artacağından, kar ve buz örtüsü de artar, dolayısıyla yaşam koşulları gittikçe kısıtlanır.

2.3.4. Yeni Bir Buzul Çağı

Son buzul dönemi (Wurm) günümüzden yaklaşık 18 bin yıl önce en yüksek seviyesine ulaşarak sona erdi ve dünyamız “post-Wurm” denilen buzul arası döneme girerek yavaş yavaş ısınmaya başladı. Halen bu dönemin içindeyiz. Eğer dünyamız doğal döngüsünü izlemiş olsaydı, buzul arası dönemin bitmiş olması ve yavaş yavaş yeni bir buzul dönemine girmesi, yani havanın yavaş yavaş soğuması gerekirdi. Ancak iklim verileri, iklimin giderek ısındığını ortaya koyuyor. Bu durumda, gelecekte yeni bir buzul dönemi görülmüyor, tam tersine içinde yaşadığımız buzul arası dönemin uzadığı ve atmosfer ısısının da giderek arttığı kesinleşiyor.

2.3.5 Buzulların Oluşumu

Buzullar, normal buzdan farklı, kendine has özellikleri olan buz kütleleridir. Buzullar (glasyeler) yeniden kristalleşmiş olan kardan oluşmaktadırlar. Buzullar, Kar yağışının çok olduğu ve bir örtü oluşturduğu, oluşan bu örtünün de uzun süre yerden kalkmadığı soğuk iklim bölgelerinde, meydana gelirler.(Hoşgören, 2000). Bu yığılmadan dolayı kar kristalleri üzerinde bir basınç meydana gelecek ve kendi ağırlığının altında sıkışarak şeklini kaybedip buz kristallerine dönüşür.

Glasiyeleri, kristalize kardan oluşan ve özel bir akış hareketi sunan buz kütleleri olarak tanımlamak mümkündür.Bir glasiyeyi,diğer kar ve buz kütlelerinden ayıran özelliklerden biri, glasiye buzunun özelliği, ikincisi de bu özel yapılı buz kütlelerinin hareket halinde olmasıdır.

(30)

Kar kristallerinde yığılmadan kaynaklanan basınç dışında, düşen karların çeşitli evrelerden geçerek sanki metamorfizmaya uğraması sunucunda oluşur. Bunun sonucunda değişiklikler neticesinde erime ve donma süreçleri meydana gelir. Böylece zamanla karın içerisindeki boşluklar da ortadan kalkar. Tekrarlar halinde meydana gelen olaylar dizisi olan erime, yeniden kristalleşme ve sıkışma faaliyetlerin ardından kar yığını kar kristallerinden daha iri ve yoğun olan buz kristallerinden oluşan “neve buzu” veya “firn” buzuna dönüşür. İkinci olarak da firn buzulunun glasiye buzuna dönüşmesidir. ( Ek şekil 5)

Taze karın yoğunluğu 0,06–0,16 arasında değiştiği halde neve buzunun

yoğunluğu 0,72–0,81 arasındadır. Neve buzunun glasye buzuna dönüşmesi, karın neve buzuna dönüşmesinden daha uzun bir zaman almaktadır. Neve buzu oluştuktan sonra yukarıdaki olaylar dizisi devam eder. Ancak her neve buzu glasye buzuna dönüşememektedir. Dönüşebilmesi için nevenin belirli bir kalınlığa ( en az 30–40 m) ulaşmış olması gerekmektedir. (Akkuş, 1996).

Neve sahasında (buna beslenme sahası da denir), glasiye buzunu oluşturan kütle belirgin bir tabakalaşma gösterir.Glasiye buzunun sıcaklığı,genellikle 0 C’nin pek az altındadır.Günlük ve mevsimlik sıcaklık değişiklikleri glasiyenin derin kısımlarında hemen hemen hissedilmez. Çünkü buz kötü bir iletkendir. Ayrıca hava sıcaklığının yüksek olduğu sıralarda, güneş enerjisinin en büyük kısmı glasiyenin yüzeysel kısımlarındaki buzların erimesine harcanır. ( Erinç 2001)

2.3.6. Buzulların Hareketi

Herhangi bir buz kütlesi ile glasye arasındaki en önemli fark, glasye buzulunun değişkenlik gösteren hızlarda hareket edebilmesidir. Akkuş’a göre glasyedeki bu hareketin hızı glasyenin kütlesine ve doldurduğu yatağın profiline bağlı olarak glasyeden glasyeye, bölgeden bölgeye değiştiği gibi aynı glasyenin farklı kısımlarında değişiklik gösterebilir.

Glasiye buzunun özelliği, hareket halinde olmasıdır.Dünyanın en hızlı glasiyeleri batı Grönland ve Himalaya glasiyeleridir.

Glasiyelerin hareketi, arada bazı farkların bulunmasına karşın bir tür akış hareketi olarak ele alınabilir.Akarsularda olduğu gibi glasiyelerin de yan ve dip kısımları, yüzeylerine oranla daha ağır hareket eder. Glasiye buzu belirli bir rijiditeye sahiptir.Gerçekte bir buz kütlesinin harekete geçebilmesi için harekete neden olan

(31)

kuvvetin bu rijiditeyi aşmaması gerekir. Bu değere erişilerek hareketin veya akışın başlayabilmesi ise, bir taraftan buz kalınlığına, bir taraftan da eğime bağlıdır.

Glasiyelerin yüzeysel kısımlarında görülen kırıkların ve yarıkların farklı çeşitleri vardır. Bunlar düzgün glasiye hareketlerinin herhangi bir nedenle bozulduğu, glasiyenin çeşitli kısımları arasında gerilmelerin ve bunların sonucunda da kopmaların meydana geldikleri sahalarda oluşurlar.

Glasiye çatlaklarının bir kısmı,yataktaki eğim kırıkları üzerinde oluşan enine çatlaklardır. Glasiyenin yüzeysel kısmının dilim dilim ayrılarak sanki şelaleler meydana getirdiği bu enine çatlak çeşidine Serak adı verilir.Akış doğrultularına paralel olarak oluşan çatlaklara ise boyuna çatlaklar adı verilir.

Glasiye dilindeki çatlaklar da yine, glasiyenin kapladığı yatağın genişlemesi sonucunda oluşurlar. Radyal bir sıralanış gösterirler. Glasiyenin kenarlarında, hız farkından dolayı verev doğrultulu çatlak sistemleri de görülür. Sonunda en geride, neveyi oluşturan asıl buz kütlesi ile, onu çevreleyen dik yamaçlara yapışmış olan neve parçası arasında da genellikle bir çatlak gözlenir ki, buna rimaye denir.

2.3.7.Buzul Topografyasında Görülen Yer şekilleri

Yıllar boyunca biriken karlar bir taraftan bir halden bir hale geçerek glasiye buzuna dönüşürlerken, bir taraftan da buz kütlesinin kalınlığı artar. Sonuçta kalınlık belirli bir sınırı aşarak buz kütlesi kendi ağırlığının ve çekiminin etkisi altında harekete başlayınca, bir glasiye meydana gelmiş ve glasiyasyon terimi ile söz konusu ettiğimiz süreç başlamış olur.

Bu şekilde oluşan bir glasiye,beslenme ve kayıp aarsındaki ilişkileri belirleyen iklim şartlarının özelliklerine ve zeminin topografyasına bağlı olarak çeşitli tipler sunabilir.Bütün bu çeşitli glasiyeler aslında üç tipe ayırmak olsadır. Bunlar Vadi galsiyeleri,örtü glasiyeleri ile karışık tip glasiyelerdir.

Vadi Buzulu; Belirgin olarak iki kısma ayrılır. Bunlardan, daimi kar sınırının üstünde kalan kısım beslenme sahasına rastlar. İkinci kısmını dil kısmı oluşturur. Bu kısım glasiye vadisi, adı verilen bir yatak içerisinde aşağıya doğru uzanır. Buna göre vadi glasiyelerinde sirk ve neve kısmı birikim ve beslenme sahası olduğu halde, dil kısmı aşınım veya ablasyon sahasına rastlar.

(32)

Akarsular gibi bir vadi içinde gelişmiş bulunan buzullardır. Sirk buzullarının uygun koşullar altında sirkten taşması ve eğimi takiben doğal bir yatağa bağlı olarak hareket etmesi sonucu meydana gelirler. Kalıcı kar sınırının altında yer aldığı için burada buzul sürekli eriyerek kütle kaybeder. Vadi buzulları çeşitli uzunluklara sahip olabilir. Küçük olanları 3-5 km kadarken büyüklerinin uzunluğu 100 km'yi aşmaktadır.

Dünyada en uzun vadi buzulu, Alaska’da Hubbard glasiyesinin batı koludur. (135 km) Vadi glasiyeleri grubuna konulan glasiyelerin bazıları, örtü glasiyelerinin dilleri halindedir. Bu tipe örnekler özellikle Grönland ve Antarktika’nın çevrelerinde gözlenmektedir. Alplerde çok tipik olarak gelişmişlerdir. Bu sebepten dolayıdır ki, bu gllasiyasyon tipine Alp tipi veya dağ tipi glasiyasyon adı da verilir.

Örtü Glasiyeleri; Küçük veya büyük bir örtü oluşturan glasiyelerden meydana

gelir. Bunlar gerek beslenme, gerekse ablasyon sahalarında tek bir kütle görünümü sunması ile belirirler.

Örtü glasiyelerinin en genişlerine inlandsis adı verilir.Bunlar geniş bölgeleri baştan başa kaplayan çok büyük kütlelerdir. Spitzberg, Novaya Zem’ya v.b. gibi kutupdaki birçok adalar üzerinde bu tip örtü glasiyeleri bulunmaktadır.Yeryüzündeki en geniş indlandsisler, Grönland ve Antarktika üzerindekiler oluşturur. Bunlardan Grönland inlandsisinin yüzölçümü 1,6 kilometrekare, Antarktikayı hemen hemen kaplayanınki ise, 13 milyon kilometrekaredir.

Örtü tipine konulabilecek glasiyelerin hepsi bu kadar büyük değildir. Küçük ve daha az kalın örtü glasiyelerine Icefjeld ( Fjeld), Norveç tipi glasiyasyonu denir. Örtünün asıl kütlesinden ayrılaran dillere de brae denir.

Karışık Tip Glasiyeler; Vadi ve örtü tipinin özelliklerini aynı zamanda

gösteren, birbirne bağlanabilenlerdir. Bunlar arasında en dikkat çekmiş olanlar Alaska tipi veya Malaspina veya piedmant tipi ile açıklanan glasiyeler oluşturur.

Glasiye Tiplerinin Sınıflanması

A- Vadi Glasiyeleri; Bunların hepsi, hareket doğrultusunu belirleyen belirli bir

yatağa bağlı olmakla ortaya çıkarlar.Bu grup şu alt tiplere ayrılabilir.

a) Alp tipi glasiyeler; Tipik orta derecede gelişmiş vadi glasiyeleridir.

b) Himalaya tipi ; Vadi glasiyasyonunun çok gelişmiş bir türü olup, hemen bütün vadi sisteminin glasiyler ve doğal glasiyelerle kaplanmış olması ile belirirler.

c) Yamaç glasiyeleri ; Yamaç üzerinde meydana gelmişlerdir.

(33)

e) Boyun glasiyeleri; Dağlık sahalarda boyunlar, geçitler üzerinde yerleşmiş ve buradan iki tarafa doğru diller gönderen glasiyelerdir.

f) Rejenere (Yeni) glasiyeler; Bir glasiyeden kopan buz kütlelerinin daha aşağıda birikimi ile meydana gelmiş glasiyelerdir.

g) Yüzen glasiye dilleri; Vadi glasiyelerinin deniz veya göl içinde yüzen kısımları

B- Örtü Glasiyeleri; Sürekli bir örtü oluşturan ve özellikle beslenme sahasında

kapalılık ile beliren ve her yöne doğru hareket eden örtü şeklinde glasiyelerdir.

a) İndlandsisler (Büyük örtü glasiyeleri); Geniş sahaları,zeminin topografyasına gelişi güzel bir şekilde örten kıtasal örtü glasiyeleridir.

b) Küçük örtü glasiyeleri; İndlandsislerden daha az yer kaplayan ve daha ince olan örtü glasiyeleridir.

c) Plato glasiyeleri; Dağlık bir sahada, yükseltisi sürekli kar sınırını aşan platolar üzerinde oluşmuş daha sınırlı sahalı örtü galsiyeleridir.

d) Külah glasiyeleri; dağların zirve kısmını bir külah gibi kaplayan glasiyelerden oluşmuş örtülerdir.

C- Karışık Tip Glasiyeler; glasisyasyona uğrayan sahadan inen glasiyelerin,

daha alçak yükseltilerde birleşmeleri ile meydana gelmiş glasiye buzundan oluşmuş örtülerdir.

a) Piedmont galsiyeleri; Alp, Hiamalaya ve yamaç tiplerindeki glasiyelerin, dil kısımlarının dağların etek kısmında veya önülkesinde birleşme şekliyle meydana getirdikleri tek glasiye örtüleridir.

b) Şelf buzu; Denizde sonuçlanan glasiye dillerinin birleşerek meydana getirdikleri yüzen buz örtüleridir.

(34)

2.3.8. Buzulların Aşındırma Şekilleri

Buzulların aşındırma faaliyetleri sonucunda meydana gelen farklı boyutlardaki şekillerden başlıcaları “sirkler (buz yalakları)” ve “tekne (U)” vadilerdir. Sirkler; dağların yüksek kısımlarında buzulun ilk oluşmaya başladığı yerde, tabandaki ana kayayı kazıyarak aşındırması sonucunda oluşan çukurlukları ifade eder (Şahin, 2005).

Buzulların bu şekildeki hareketleri sonucunda oluşan sirklere ülkemizdeki bazı yüksek dağlarda da rastlanılmaktadır. Bunlara; Toros Dağları sistemindeki Beydağları, Sultan dağları, Bolkar ve Aladağlar; Güneydoğu Toroslarda Buzul ve İkiyaka dağlarında; Kuzey Anadolu’da Kaçkarlar’da ve Giresun dağlarında; Doğu Anadolu’da Mescit ve Yalnızçam dağlarında, Süphan ve Ağrı dağlarında; İç Anadolu’da Erciyes ile Marmara Bölgesi’nde Uludağ’da rastlanılmaktadır (Atalay, 1997). Bolkar dağları ve Mescit dağları örneklerinde olduğu gibi bu sirklerin çoğunluğunun içinin su ile dolması sonucunda “sirk gölleri” meydana gelmiştir.

Tekne veya U vadiler de diğer buzul aşındırma şekilleri arasındadır. Akarsular tarafından açılmış vadilerin daha sonraki dönemlerde buzulların yamaç aşağı hareketleri ile doldurulması sonucunda meydana gelirler. Buzul vadilerinin çoğunun eski akarsu vadilerine karşılık geldiği düşünülür. Dolayısıyla bu vadilerin oluşmasındaki tek etken buzullar değildir.

Buzulun içine yerleştiği yatağın her iki yamacını da neredeyse aynı derecede aşındırmasının bir sonucu olarak enine profilleri U harfi şeklindedir. Enine profilin U şeklinde olmasındaki bir başka önemli etken de buzulun vadinin hem yamaçlarını hem de tabanını aynı anda aşındırmasıdır. Boyuna profilleri ise inişli çıkışlı ve basamaklı bir görünüm teşkil eder. Ancak yukarı çığırdaki basamaklı görünüm aşağı çığıra inildikçe ortadan kalkan bir yapıya kavuşur (Akkuş, 1996).

Burada meydana gelen basamaklar; kayacın yapısına, oyma işlemine ve aşındırma gücüne bağlı olarak değişiklikler sergilemektedir.

Buzul Aşınım Şekilleri;

1. Çizik, Oluk ve Çentikler: Küçük aşınım şekilleridir. Bunlardan çizikler

buzulun zemine sürtünmesi sonucu meydana gelirler. İyi bir şekilde gelişmeleri kayaç özelliklerine de bağlıdır. Bunlar özellikle ince unsurlu kayaçlar üzerinde iyi gelişirler. Çiziklerin doğrultuları buzulun hareket yönü doğrultusundadır. Bazı çizikler gelişerek oluk şeklini alabilirler. Buzul hareketi sırasında kayadan bir parça koparırsa burada bir çentik oluşur.

(35)

2. Hörgüç Kaya: Buzul aşındırmasına maruz kalmış sahalardaki, hörgüce

benzeyen ve yerli kayadan meydana gelmiş tepelerdir. Yükseklikleri birkaç metre ile 30-40 metre arasında değişir. Bu kayalarda buzulun geldiği tarafta yamaç eğimi az ve fazlaca çizilmiştir.

3. Sürgü: Bir buzul vadisinde, nispeten çukur olan kısımları birbirinden ayıran

yerli kayadan oluşmuş çıkıntılardır. Buzulun sürtünmesi nedeniyle cilalanmış ve çizilmiş olarak bulunurlar.

4. Buzul Vadisi: Buzul vadilerin çoğu eski akarsu vadilerine karşılık gelirler.

Bunlar sonradan, içlerine yerleşen buzullar tarafından işlenerek şekil değişiklerine uğramışlardır. Buzul vadilerinin boyuna profilleri fazla oyulmuş çukur kısımlar ile bunları birbirinden ayıran sürgülerden oluşmaktadır. Onlara basamaklı bir yapı veren bu durum aynı zamanda akarsu vadilerinden ayıran bir özelliktir.

Akarsu vadilerinde kaynaktan ağıza kadar bir eğim varken buzul vadilerinde bu söz konusu değildir. Buzul vadilerinin enine profili "U" şeklindedir. Bu buzulun hem tabanının hem de yamaçlarının aynı anda aşınması ile ilgilidir. Böylece buzul vadisi tekne görünümünü alır.

5. Asılı Vadi: Ana buzul vadisinin taban kısmı, bu buzulun kollarına ait

vadilerin taban kısımlarından daha derindir. Bu durum, ana buzulun kollarına oranla daha büyük bir aşındırma gücüne sahip bulunması ve yatağını daha fazla derinleştirmesinden ileri gelir.

6. Fiyort: Bunlar deniz tarafından işgal edilmiş buzul vadileridir. Böylece dik

kenarlı, dar, derin ve dallı budaklı körfezler şeklinde karaların iç kısımlarına doğru sokulurlar. Bazıları birkaç yüz kilometre uzunluğunda olabilen fiyortların yamaçlarında yer yer çağlayanlar, yer yer de boğazlar meydana getiren asılı vadiler bulunur. İskandinavya, Alaska ve Kanada kıyılarında fiyortlara yaygın olarak rastlanır.

7. Sirk: Kenarları sarp, yarım daire veya buna benzer şekildeki çanaklardır.

Çeşitli büyüklükte olurlar buzul buzunun aşındırması sonucu oluşmuşlardır. Yüksek dağlık kütlelerde, yamaçların üst kısmındaki bir çukurlukta biriken kar yamacın eğimi doğrultusunda hareket ederek burayı oyar ve çukurluğu genişletir. Meydana gelen bu çukurluğa nivasyon sirki denir. Burada biriken karlar zamanla buzula dönüşür. Buzulun aşındırma gücü de daha fazla olduğundan içinde yer aldığı çanağı daha da derinleştirerek sirk haline getirir.

(36)

2.3.9. Buzulların Biriktirme Şekilleri

Biriktirme şekilleri genellikle morenlerden oluşmaktadır. Morenler, buzulların vadi tabanlarından veya yamaçlarından koparıp taşıdıkları ve genellikle köşeli biçimdeki ve değişik boyutlardaki unsurlardan oluşan tabakalaşmamış buzul depolarını ifade eder (Hoşgören, 2000). Yatak içerisinden koparılarak taşınmış morenler taban (alt, dip), orta, yan ve ön morenler şeklinde gruplandırılmış birikim şekilleridir. Taban morenler, buzulun altındaki morenlerdir. Vadinin en aşağı ucunda buzulun erime “dil” bölgesinde bulunan morenler “ön morenler”dir. Buzul vadilerinin yanlarında buzul erimeleri sonucunda biriken morenlere “yan morenler” denir (Şahin, 2006). Buzulların kenarları boyunca yer alan yan morenlerin, yamaçlardan yuvarlanan unsurlardan oluştuğu gibi bir kısmı da çığlarla inen unsurlardan meydana gelmiştir.

Buzul Birikim Şekilleri

1. Morenler: Biriktirme şekilleri genellikle morenlerden oluşmuşlardır.

Morenler, esas olarak buzulları gerek vadilerinin tabanlarından gerekse yamaçlarından koparıp taşıdıkları, genellikle köşeli olan çeşitli boyuttaki unsurlardan oluşan, buzul depolarıdır. Morenleri oluşturan unsurlar kil ve silt boyutundan blok (200 mm'den büyük) boyutuna kadar değişir. Yeryer kaya parçalarına ve erratik (yabancı) bloklara da rastlanır. Moren depoları çeşitli tipte bulunurlar. Bunlar;

a. Taban Morenleri: Buzulların altlarında sürükledikleri morenlerdir.

Buzulların zeminden kopardığı unsurlarla, onların yarık ve çatlaklardan tabanlarına düşen yüzeye ait unsurlardan meydana gelirler. Bu unsurlar içerisinde yer alan çakıl ve bloklar oldukça yuvarlaklaşmıştır. Yüzeylerinde çizikler bulunur. Taban morenleri tabakalanma göstermezler.

b. Yan Morenleri: Bunlar buzulların tabanları boyunca yer alan morenlerdir.

Bir kısmını buzul vadilerinin yamaçlarından yuvarlanan veya çığlarla inen unsurlar meydana getirir.

c. Orta Morenleri: İki buzul kolunun birleşerek tek bir buzul haline

gelmeleriyle oluşan morenlerdir. Birleşen iki buzul kolunun yan morenlerine karşılık gelirler ve dolayısıyla buzulun ortasında yer alırlar.

d. Cephe Morenleri: Buzul dillerinin cephelerinde veya ön kısımlarında yer

alan morenlerdir. Buzulların önünde genellikle yay şeklinde setler oluştururlar. Cephe morenleri alttan taban morenleri, kenarlardan ise yan morenleri ile birleşirler.

Şekil

Tablo 2. Soruların Kavramlara Göre Dağılımı
Tablo 15. Anket Sorularının Konulara Göre Dağılımı
Tablo 3:  Anadolu Lisesi 9.Sınıf Öğrencilerinin Anket’e Verdiği Cevapların Dağılımı  S
Tablo 4: Anadolu Meslek Lisesi 9.Sınıf Öğrencilerinin Anket’e Verdiği Cevapların  Dağılımı  S
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

 Rovai (2003), uzaktan eğitimi bırakan öğrencilerin oranının %50’den fazla olduğunu söylemektedir. Uzaktan eğitimde, geleneksel öğretim kadar etkili bir

Bu dersin amacı, öğrencilere görsel okuma ve estetik konusunda bilgi vermek, bu kavramların bakış açılarına kazandırdıkları konusunda farkındalık

Diğer coğrafyalarda Nasreddin Hoca’nın “Hoca, Koca” diye unvanlandırılması, anılması, Nasreddin Hoca tiplemesinin bu bölgelere yukarıda enlem ve boylamlarını

kilometreyi bulan bir buz tabakasının okyanusları kapladığı ve Kartopu Dünya olarak anılan şiddetli bir buzul çağının ardından eriyen sular, aşırı tuzlu

Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019; sayı: 8, 115-149 Tedavi olmadığı gibi ceza olarak da kabul görmeyecek kimyasal.. kastrasyonun yaygın

Araştırmaya katılan yerel halkın Eskişehir’de düzenlenen festivallerin etkilerine yönelik algılarının faktör analizi sonucunda kentsel gurur, sosyo-ekonomik, kültürel

Model Tabanlı Öğretim ve Öğrenme uygulamalarının gerçekleştirildiği köy okulunda orta seviyede bulunan öğrencilerden seçilen Vedat, Barış ve Er- can’ın uygulama

Hatice Erbay Çalağan M .Akif Sarı kaya Nilsun Okan Yayın Yönetmenleri Ruken Doğan Ahm et Apaydın. Okan