• Sonuç bulunamadı

2.3. Buzullar

2.3.7. Buzul Topografyasında Görülen Yer Şekilleri

Yıllar boyunca biriken karlar bir taraftan bir halden bir hale geçerek glasiye buzuna dönüşürlerken, bir taraftan da buz kütlesinin kalınlığı artar. Sonuçta kalınlık belirli bir sınırı aşarak buz kütlesi kendi ağırlığının ve çekiminin etkisi altında harekete başlayınca, bir glasiye meydana gelmiş ve glasiyasyon terimi ile söz konusu ettiğimiz süreç başlamış olur.

Bu şekilde oluşan bir glasiye,beslenme ve kayıp aarsındaki ilişkileri belirleyen iklim şartlarının özelliklerine ve zeminin topografyasına bağlı olarak çeşitli tipler sunabilir.Bütün bu çeşitli glasiyeler aslında üç tipe ayırmak olsadır. Bunlar Vadi galsiyeleri,örtü glasiyeleri ile karışık tip glasiyelerdir.

Vadi Buzulu; Belirgin olarak iki kısma ayrılır. Bunlardan, daimi kar sınırının üstünde kalan kısım beslenme sahasına rastlar. İkinci kısmını dil kısmı oluşturur. Bu kısım glasiye vadisi, adı verilen bir yatak içerisinde aşağıya doğru uzanır. Buna göre vadi glasiyelerinde sirk ve neve kısmı birikim ve beslenme sahası olduğu halde, dil kısmı aşınım veya ablasyon sahasına rastlar.

Akarsular gibi bir vadi içinde gelişmiş bulunan buzullardır. Sirk buzullarının uygun koşullar altında sirkten taşması ve eğimi takiben doğal bir yatağa bağlı olarak hareket etmesi sonucu meydana gelirler. Kalıcı kar sınırının altında yer aldığı için burada buzul sürekli eriyerek kütle kaybeder. Vadi buzulları çeşitli uzunluklara sahip olabilir. Küçük olanları 3-5 km kadarken büyüklerinin uzunluğu 100 km'yi aşmaktadır.

Dünyada en uzun vadi buzulu, Alaska’da Hubbard glasiyesinin batı koludur. (135 km) Vadi glasiyeleri grubuna konulan glasiyelerin bazıları, örtü glasiyelerinin dilleri halindedir. Bu tipe örnekler özellikle Grönland ve Antarktika’nın çevrelerinde gözlenmektedir. Alplerde çok tipik olarak gelişmişlerdir. Bu sebepten dolayıdır ki, bu gllasiyasyon tipine Alp tipi veya dağ tipi glasiyasyon adı da verilir.

Örtü Glasiyeleri; Küçük veya büyük bir örtü oluşturan glasiyelerden meydana

gelir. Bunlar gerek beslenme, gerekse ablasyon sahalarında tek bir kütle görünümü sunması ile belirirler.

Örtü glasiyelerinin en genişlerine inlandsis adı verilir.Bunlar geniş bölgeleri baştan başa kaplayan çok büyük kütlelerdir. Spitzberg, Novaya Zem’ya v.b. gibi kutupdaki birçok adalar üzerinde bu tip örtü glasiyeleri bulunmaktadır.Yeryüzündeki en geniş indlandsisler, Grönland ve Antarktika üzerindekiler oluşturur. Bunlardan Grönland inlandsisinin yüzölçümü 1,6 kilometrekare, Antarktikayı hemen hemen kaplayanınki ise, 13 milyon kilometrekaredir.

Örtü tipine konulabilecek glasiyelerin hepsi bu kadar büyük değildir. Küçük ve daha az kalın örtü glasiyelerine Icefjeld ( Fjeld), Norveç tipi glasiyasyonu denir. Örtünün asıl kütlesinden ayrılaran dillere de brae denir.

Karışık Tip Glasiyeler; Vadi ve örtü tipinin özelliklerini aynı zamanda

gösteren, birbirne bağlanabilenlerdir. Bunlar arasında en dikkat çekmiş olanlar Alaska tipi veya Malaspina veya piedmant tipi ile açıklanan glasiyeler oluşturur.

Glasiye Tiplerinin Sınıflanması

A- Vadi Glasiyeleri; Bunların hepsi, hareket doğrultusunu belirleyen belirli bir

yatağa bağlı olmakla ortaya çıkarlar.Bu grup şu alt tiplere ayrılabilir.

a) Alp tipi glasiyeler; Tipik orta derecede gelişmiş vadi glasiyeleridir.

b) Himalaya tipi ; Vadi glasiyasyonunun çok gelişmiş bir türü olup, hemen bütün vadi sisteminin glasiyler ve doğal glasiyelerle kaplanmış olması ile belirirler.

c) Yamaç glasiyeleri ; Yamaç üzerinde meydana gelmişlerdir.

e) Boyun glasiyeleri; Dağlık sahalarda boyunlar, geçitler üzerinde yerleşmiş ve buradan iki tarafa doğru diller gönderen glasiyelerdir.

f) Rejenere (Yeni) glasiyeler; Bir glasiyeden kopan buz kütlelerinin daha aşağıda birikimi ile meydana gelmiş glasiyelerdir.

g) Yüzen glasiye dilleri; Vadi glasiyelerinin deniz veya göl içinde yüzen kısımları

B- Örtü Glasiyeleri; Sürekli bir örtü oluşturan ve özellikle beslenme sahasında

kapalılık ile beliren ve her yöne doğru hareket eden örtü şeklinde glasiyelerdir.

a) İndlandsisler (Büyük örtü glasiyeleri); Geniş sahaları,zeminin topografyasına gelişi güzel bir şekilde örten kıtasal örtü glasiyeleridir.

b) Küçük örtü glasiyeleri; İndlandsislerden daha az yer kaplayan ve daha ince olan örtü glasiyeleridir.

c) Plato glasiyeleri; Dağlık bir sahada, yükseltisi sürekli kar sınırını aşan platolar üzerinde oluşmuş daha sınırlı sahalı örtü galsiyeleridir.

d) Külah glasiyeleri; dağların zirve kısmını bir külah gibi kaplayan glasiyelerden oluşmuş örtülerdir.

C- Karışık Tip Glasiyeler; glasisyasyona uğrayan sahadan inen glasiyelerin,

daha alçak yükseltilerde birleşmeleri ile meydana gelmiş glasiye buzundan oluşmuş örtülerdir.

a) Piedmont galsiyeleri; Alp, Hiamalaya ve yamaç tiplerindeki glasiyelerin, dil kısımlarının dağların etek kısmında veya önülkesinde birleşme şekliyle meydana getirdikleri tek glasiye örtüleridir.

b) Şelf buzu; Denizde sonuçlanan glasiye dillerinin birleşerek meydana getirdikleri yüzen buz örtüleridir.

2.3.8. Buzulların Aşındırma Şekilleri

Buzulların aşındırma faaliyetleri sonucunda meydana gelen farklı boyutlardaki şekillerden başlıcaları “sirkler (buz yalakları)” ve “tekne (U)” vadilerdir. Sirkler; dağların yüksek kısımlarında buzulun ilk oluşmaya başladığı yerde, tabandaki ana kayayı kazıyarak aşındırması sonucunda oluşan çukurlukları ifade eder (Şahin, 2005).

Buzulların bu şekildeki hareketleri sonucunda oluşan sirklere ülkemizdeki bazı yüksek dağlarda da rastlanılmaktadır. Bunlara; Toros Dağları sistemindeki Beydağları, Sultan dağları, Bolkar ve Aladağlar; Güneydoğu Toroslarda Buzul ve İkiyaka dağlarında; Kuzey Anadolu’da Kaçkarlar’da ve Giresun dağlarında; Doğu Anadolu’da Mescit ve Yalnızçam dağlarında, Süphan ve Ağrı dağlarında; İç Anadolu’da Erciyes ile Marmara Bölgesi’nde Uludağ’da rastlanılmaktadır (Atalay, 1997). Bolkar dağları ve Mescit dağları örneklerinde olduğu gibi bu sirklerin çoğunluğunun içinin su ile dolması sonucunda “sirk gölleri” meydana gelmiştir.

Tekne veya U vadiler de diğer buzul aşındırma şekilleri arasındadır. Akarsular tarafından açılmış vadilerin daha sonraki dönemlerde buzulların yamaç aşağı hareketleri ile doldurulması sonucunda meydana gelirler. Buzul vadilerinin çoğunun eski akarsu vadilerine karşılık geldiği düşünülür. Dolayısıyla bu vadilerin oluşmasındaki tek etken buzullar değildir.

Buzulun içine yerleştiği yatağın her iki yamacını da neredeyse aynı derecede aşındırmasının bir sonucu olarak enine profilleri U harfi şeklindedir. Enine profilin U şeklinde olmasındaki bir başka önemli etken de buzulun vadinin hem yamaçlarını hem de tabanını aynı anda aşındırmasıdır. Boyuna profilleri ise inişli çıkışlı ve basamaklı bir görünüm teşkil eder. Ancak yukarı çığırdaki basamaklı görünüm aşağı çığıra inildikçe ortadan kalkan bir yapıya kavuşur (Akkuş, 1996).

Burada meydana gelen basamaklar; kayacın yapısına, oyma işlemine ve aşındırma gücüne bağlı olarak değişiklikler sergilemektedir.

Buzul Aşınım Şekilleri;

1. Çizik, Oluk ve Çentikler: Küçük aşınım şekilleridir. Bunlardan çizikler

buzulun zemine sürtünmesi sonucu meydana gelirler. İyi bir şekilde gelişmeleri kayaç özelliklerine de bağlıdır. Bunlar özellikle ince unsurlu kayaçlar üzerinde iyi gelişirler. Çiziklerin doğrultuları buzulun hareket yönü doğrultusundadır. Bazı çizikler gelişerek oluk şeklini alabilirler. Buzul hareketi sırasında kayadan bir parça koparırsa burada bir çentik oluşur.

2. Hörgüç Kaya: Buzul aşındırmasına maruz kalmış sahalardaki, hörgüce

benzeyen ve yerli kayadan meydana gelmiş tepelerdir. Yükseklikleri birkaç metre ile 30-40 metre arasında değişir. Bu kayalarda buzulun geldiği tarafta yamaç eğimi az ve fazlaca çizilmiştir.

3. Sürgü: Bir buzul vadisinde, nispeten çukur olan kısımları birbirinden ayıran

yerli kayadan oluşmuş çıkıntılardır. Buzulun sürtünmesi nedeniyle cilalanmış ve çizilmiş olarak bulunurlar.

4. Buzul Vadisi: Buzul vadilerin çoğu eski akarsu vadilerine karşılık gelirler.

Bunlar sonradan, içlerine yerleşen buzullar tarafından işlenerek şekil değişiklerine uğramışlardır. Buzul vadilerinin boyuna profilleri fazla oyulmuş çukur kısımlar ile bunları birbirinden ayıran sürgülerden oluşmaktadır. Onlara basamaklı bir yapı veren bu durum aynı zamanda akarsu vadilerinden ayıran bir özelliktir.

Akarsu vadilerinde kaynaktan ağıza kadar bir eğim varken buzul vadilerinde bu söz konusu değildir. Buzul vadilerinin enine profili "U" şeklindedir. Bu buzulun hem tabanının hem de yamaçlarının aynı anda aşınması ile ilgilidir. Böylece buzul vadisi tekne görünümünü alır.

5. Asılı Vadi: Ana buzul vadisinin taban kısmı, bu buzulun kollarına ait

vadilerin taban kısımlarından daha derindir. Bu durum, ana buzulun kollarına oranla daha büyük bir aşındırma gücüne sahip bulunması ve yatağını daha fazla derinleştirmesinden ileri gelir.

6. Fiyort: Bunlar deniz tarafından işgal edilmiş buzul vadileridir. Böylece dik

kenarlı, dar, derin ve dallı budaklı körfezler şeklinde karaların iç kısımlarına doğru sokulurlar. Bazıları birkaç yüz kilometre uzunluğunda olabilen fiyortların yamaçlarında yer yer çağlayanlar, yer yer de boğazlar meydana getiren asılı vadiler bulunur. İskandinavya, Alaska ve Kanada kıyılarında fiyortlara yaygın olarak rastlanır.

7. Sirk: Kenarları sarp, yarım daire veya buna benzer şekildeki çanaklardır.

Çeşitli büyüklükte olurlar buzul buzunun aşındırması sonucu oluşmuşlardır. Yüksek dağlık kütlelerde, yamaçların üst kısmındaki bir çukurlukta biriken kar yamacın eğimi doğrultusunda hareket ederek burayı oyar ve çukurluğu genişletir. Meydana gelen bu çukurluğa nivasyon sirki denir. Burada biriken karlar zamanla buzula dönüşür. Buzulun aşındırma gücü de daha fazla olduğundan içinde yer aldığı çanağı daha da derinleştirerek sirk haline getirir.

2.3.9. Buzulların Biriktirme Şekilleri

Biriktirme şekilleri genellikle morenlerden oluşmaktadır. Morenler, buzulların vadi tabanlarından veya yamaçlarından koparıp taşıdıkları ve genellikle köşeli biçimdeki ve değişik boyutlardaki unsurlardan oluşan tabakalaşmamış buzul depolarını ifade eder (Hoşgören, 2000). Yatak içerisinden koparılarak taşınmış morenler taban (alt, dip), orta, yan ve ön morenler şeklinde gruplandırılmış birikim şekilleridir. Taban morenler, buzulun altındaki morenlerdir. Vadinin en aşağı ucunda buzulun erime “dil” bölgesinde bulunan morenler “ön morenler”dir. Buzul vadilerinin yanlarında buzul erimeleri sonucunda biriken morenlere “yan morenler” denir (Şahin, 2006). Buzulların kenarları boyunca yer alan yan morenlerin, yamaçlardan yuvarlanan unsurlardan oluştuğu gibi bir kısmı da çığlarla inen unsurlardan meydana gelmiştir.

Buzul Birikim Şekilleri

1. Morenler: Biriktirme şekilleri genellikle morenlerden oluşmuşlardır.

Morenler, esas olarak buzulları gerek vadilerinin tabanlarından gerekse yamaçlarından koparıp taşıdıkları, genellikle köşeli olan çeşitli boyuttaki unsurlardan oluşan, buzul depolarıdır. Morenleri oluşturan unsurlar kil ve silt boyutundan blok (200 mm'den büyük) boyutuna kadar değişir. Yeryer kaya parçalarına ve erratik (yabancı) bloklara da rastlanır. Moren depoları çeşitli tipte bulunurlar. Bunlar;

a. Taban Morenleri: Buzulların altlarında sürükledikleri morenlerdir.

Buzulların zeminden kopardığı unsurlarla, onların yarık ve çatlaklardan tabanlarına düşen yüzeye ait unsurlardan meydana gelirler. Bu unsurlar içerisinde yer alan çakıl ve bloklar oldukça yuvarlaklaşmıştır. Yüzeylerinde çizikler bulunur. Taban morenleri tabakalanma göstermezler.

b. Yan Morenleri: Bunlar buzulların tabanları boyunca yer alan morenlerdir.

Bir kısmını buzul vadilerinin yamaçlarından yuvarlanan veya çığlarla inen unsurlar meydana getirir.

c. Orta Morenleri: İki buzul kolunun birleşerek tek bir buzul haline

gelmeleriyle oluşan morenlerdir. Birleşen iki buzul kolunun yan morenlerine karşılık gelirler ve dolayısıyla buzulun ortasında yer alırlar.

d. Cephe Morenleri: Buzul dillerinin cephelerinde veya ön kısımlarında yer

alan morenlerdir. Buzulların önünde genellikle yay şeklinde setler oluştururlar. Cephe morenleri alttan taban morenleri, kenarlardan ise yan morenleri ile birleşirler.

e. Ablasyon Morenleri: Buzulların eriyip ortadan kalkmalarıyla, onların

üzerinde ve içlerinde taşınan unsurların bulundukları yere çökelip yığılmalarıyla meydana gelmiş morenlerdir.

2. Cephe Moreni Sırtları: Cephe morenlerinden oluşmuş, genellikle yay

şeklindeki disimetrik sırtlardır. İçbükey tarafları buzula bakar ve daha diktir. İç kısımlarında yer yer göllerde oluşmaktadır. Eski buzul dillerinin yayılış sahası hakkında bilgi verirler.

3. Drumlin: Taban morenlerinden meydana gelmiş yemek kaşığının tersine

benzeyen disimetrik tepelerdir. Genellikle örtü buzullarına ait taban morenlerinde gelişmişlerdir. Uzun eksenleri buzulların hareket doğrultularına paralel bulunur. Buzulun geldiği taraf daha dik yamaçlı iken diğer tarafta yamaç eğimi daha azdır. Boyları enlerine oranla 3-4 kez daha büyükken, yükseltileri 40 metreyi bulmaktadır. Durumlinler genellikle guruplar halinde bulunmaktadır. İrlanda, Almanya, İsveç ve ABD'de tipik örnekleri bulunur.

4. Kame: Tabakalanmış depolardan oluşmuş alçak, dik kenarlı, kısa sırt veya

masa şeklindeki tepelerdir. Bunların bir kısmı, buzulların üzerinde veya içlerindeki yarık veya çatlaklarda birikmiş depolara karşılık gelirler. Buzullar eriyince tepeler şeklinde ortaya çıkmaktadırlar. Kamelerin bir kısmı ise buzul vadilerinin yamaçlarında yer aldığı için kame taraçası olarak adlandırılırlar.

5. Esker (Oser): Zikzaklı bir şekilde uzanan birkaç kilometre uzunluğundaki

sırtlardır. Bu sırtlar 10 - 20 m yükseltiye sahip olabilirler. Uzanış doğrultuları buzulun hareket doğrultusuna paraleldir. Bunlar iyi bir şekilde tabakalanmış depolardan meydana gelmişlerdir. Bu depoları oluşturan unsurlar yuvarlaktır. Buzul kütleleri altındaki oluklarda akan akarsular tarafından biriktirilmişlerdir.

6. Kettle (Söl): Bunlar tabakalaşmış depolar içinde yer alan kapalı çanaklardır.

Genellikle daire şeklinde ve 40-50 metre çapında olan bu çanakların derinlikleri 5-10 metre arasında değişir. Kettle buzulların erime devresinde morenler arasında kalan ölü buzul parçalarının erimesi ile oluşmuş çukurluklardır.. Bazen içlerinde küçük göller bulunabilir.

7. Sander: Cephe morenlerinin ve dolayısıyla buzulların önlerinde yer alan ve

onlardan çıkan akarsuların depoladıkları çakıl, kum gibi unsurlardan oluşmuş birikinti konileridir. Sanderler yan kısımlarından birleşmeleri sonucunda hafif dalgalı bir moren düzlüğü meydana gelir ki buna sander ovası denir. Bu tip ovalar genellikle örtü buzullarının önlerinde gelişmektedir.

Benzer Belgeler