• Sonuç bulunamadı

Kayseri Keykubadiye Sarayı arkeolojisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kayseri Keykubadiye Sarayı arkeolojisi"

Copied!
234
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ SANAT TARĠHĠ ANA BĠLĠM DALI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

KAYSERĠ KEYKUBADĠYE SARAYI ARKEOLOJSĠ

DanıĢman

Prof. Dr. Osman ERAVġAR

Hazırlayan

Yurdagül ÖZDEMĠR

(2)
(3)

i T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içinde bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(4)
(5)

ii

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ KABUL FORMU

Yurdagül Özdemir tarafından hazırlanan “Kayseri Keykubadiye Sarayı Arkeolojisi ” başlıklı bu çalışma / / tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Prof.Dr. Osman ERAVŞAR Başkan İmza

Prof.Dr. Ali BAŞ Üye İmza

Prof.Dr. Remzi DURAN Üye İmza

(6)
(7)

iii Önsöz/TeĢekkürler

Bu çalışmada Anadolu Selçuklu Dönemi‟nin altın çağı olarak bilinen Alaaddin Keykubad Dönemi‟nde inşa edilen Keykubadiye Sarayı‟nın, bir Sultan Sarayı olarak dönemindeki önemi ve işlevini ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Yapının özgün durumuna ilişkin düşünceler geliştirebilmek için öncelikle yapıyla ilgili yazılı kaynaklar derlenmiştir. Bölgenin tarihsel bilgilerinin yanı sıra Ortaçağ‟da yazılmış birincil kaynaklara başvurulmuştur. Saray kompleksinde yapılan kazı çalışmaları sonrası ortaya çıkarılan yapılar ve buluntular ele alınmış, eski fotoğraflar ve çizimlerle belgelenmiştir. Yapının inşa döneminden bu yana geçirmiş olduğu değişiklikler ve onarımlar tespit edilerek, benzer örnekler ile de ilişkilendirilip, özgün plan hakkında öngörüler ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda değerlendirdiğimiz çini parçalar, teknik, kompozisyon, renk, form açısından aynı yüzyılda ele alınmış olan benzer örnekleriyle kıyaslaması yapılmış ve bu şekilde değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bu kıyaslama, kale ve saray kazıları çini buluntuları dikkate alınarak yapılmıştır.

Her çalışma gibi bu tez çalışması da birçok kişinin yardımı ve özverisi ile nihai şeklini aldı. Başta söz konusu tez konumu bana öneren ve değerli fikirleriyle bana yön veren, araştırmamın her safhasında yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr.Osman Eravşar‟a teşekkürü borç bilirim. Yazılı kaynak teminimde bana yardımcı olan ve her zaman yol gösteren değerli hocalarım Prof.Dr. Haşim Karpuz‟a, Prof.Dr. Ali Baş ve Prof.Dr. Remzi Duran‟a, tezin hazırlanmasında fikir ve görüşlerini bana sunan Doç. Dr. Lale Avşar‟a teşekkürlerimi sunarım.

Kayseri Müzesi‟nde yaptığım çalışmalarda hiçbir zaman yardımlarını esirgemeyen Sanat Tarihçi Sezai Arık ve diğer Müze çalışanlarına, Yüksek Lisans öğrencisi Gülçin Toktaş‟a, belge ve dökümanlarından yararlanmamı sağlayan Kayseri Büyükşehir Belediyesi çalışanlarına ve arşiv belgelerine ulaşmamı sağlayan Vakıflar Genel Müdürlüğü arşiv bürosu çalışanlarına sonsuz teşekkür ederim.

Çalışmamamın her aşamasında ilgi ve desteğini esirgemeyen Sevgili eşim Tuncay Özdemir‟e, çizimlerime yardım eden arkadaşlarım Nihal Durnagölü ve Selin Kulu‟ya, bana her konuda destek olan Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü‟ndeki hocalarıma, çalışma arkadaşlarıma ve sevgili aileme sonsuz teşekkür ederim.

(8)
(9)

iv T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrencinin Adı Soyadı Yurdagül ÖZDEMİR Numarası:114204001018 Ana Bilim / Bilim Dalı Sanat Tarihi Sanat Tarihi

Danışmanı Prof. Dr. Osman ERAVŞAR

Tezin Adı Kayseri Keykubadiye Sarayı Arkeolojisi

ÖZET

Bu çalışmada, Kayseri‟de bulunan ve bir Sultan Sarayı olan Keykubadiye Sarayı‟nın tarihçesi, mimarisi, arkeolojik buluntuları, kısacası tüm bilinen ve bilinmeyen yanlarıyla arkeolojisi ele alınmıştır.

Çalışmada Saray‟ın en önemli arkeolojik verileri olan çini buluntularını malzeme, teknik, biçim ve kompozisyon özelliklerine göre tasnifleyip, tanımlayıp, değerlendirmek amaçlanmıştır. Kayseri Müzesi‟nde bulunan çiniler değerlendirmeye alınmış ve Saray‟ın süsleme programını ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Keykubadiye Sarayı çini buluntuları arasında çok az figürlü çini olması Selçuklu Sarayları süsleme programı açısından bakıldığında şaşırtıcı bir durumdur. Oysaki Kayseri‟de bir hamam yapısında eşsiz güzellikte figürlü çiniler bulunmuştur. Kayseri‟de bulunan ve Saray çinileri özelliği gösteren Hunad Hamamı çinileri de bu çalışmanın konusuna dahil edilmiştir. Yapıya sonradan yerleştirildikleri bilinen Hunad Hamamı çinileri yakınındaki bir Saray‟dan getirilmiş olmalıdır ki, bu Saray muhtemelen Sultan‟ın Sarayı Keykubadiye olmalıdır. Bu çiniler teknik ve desen özellikleriyle Sultan‟ın inşa ettirdiği diğer bir Saray yapısı olan Kubadabad Sarayı örnekleriyle benzerlik göstermektedir. Kubadabad gibi zengin süsleme repertuarının banisi olan Alaaddin Keykubad‟ın Keykubadiye Sarayı‟nı da aynı ihtişam ve

(10)

v

güzellikte çinilerle süsletmiş olması muhtemeldir. Ortaçağ kaynaklarında da Saray‟ın ihtişam ve güzelliğinden övgüyle söz edilmesi bu görüşümüzü desteklemektedir.

Çalışmamızın konusunu, Kayseri Müzesi depolarında bulunan Keykubadiye sarayının arkeolojik bulgu ve buluntularından yola çıkılarak Selçuklu döneminde sarayın mimarisinin ve özgün niteliğinin anlaşılması oluşturmaktadır. Sarayın ilk inşasının ne zaman olduğu bilinmemekle birlikte Anadolu Selçuklu mimarisindeki ilk saray yapılarından birisi olması yapıyı önemli kılmaktadır. Bu sebeple söz konusu yapının arkeolojik bulgu yönünden incelenmesi bu araştırmanın konusunu oluşturmuştur.

(11)

vi T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrencinin Adı Soyadı Yurdagül ÖZDEMİR

Numarası: 114204001018

Ana Bilim / Bilim Dalı

Sanat Tarihi

Danışmanı Prof. Dr. Osman ERAVŞAR

Tezin Adı Kayseri Keykubadiye Sarayı Arkeolojisi

SUMMARY

In this study, the history, architecture, archeological finds and shortly all the known and unknown archeology of the Keykubadiye Palace which is located in Kayseri and considered as a Sultan Palace are discussed.

In this study, the most important archeological finds of the Palace, tile materials are aimed to classify according to technique, form and composition then identified and evaluated. It is aimed to find out the decoration program of the palace through the tiles in Kayseri Museum.The tiles having less figures in Keykubadiye Palace when compared to Selcuk Palaces is surprising in terms of decoration program. However, tiles with unique illustrations were found in a bath (hamam) in Kayseri. The tiles in Hunad Bath (Hamam) in Kayseri which have Palace tile features are also included in the framework of this study. It is known that these tiles were taken from a close Palace that it is probably the Sultan‟s Palace Keykubadiye. The technique and design features of these tiles show parallelism with the ones in Kubadabad Palace which was built by Sultan. It is possible that Alaaddin Keykubat who is the architecture of Kubadabad and has such a rich decoration repertoire had Keykubadiye Palace decorated with similar magnificient tiles. Our opinion is supported by the medieval sources which praise the Palace‟s beauty.

(12)

vii

The subject of our study is based on understanding the Seljuk Era Palace architecture and original features through the archeological finds and findings of Keykubadiye Palace which are stored in Kayseri Museum. It is not known when the palace was built however its being one of the first Anatolian Seljuk Palaces makes it so important. For that reason, the investigation of the archeological finds in this structure is our main point.

(13)

viii

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... ii

Önsöz/Teşekkürler ... ii

Önsöz/Teşekkürler ... iii

ÖZET ...iv

SUMMARY ...vi

Kısaltmalar ve Simgeler Sayfası ... xi

ÇİZİM LİSTESİ ... xii

FOTOĞRAF LİSTESİ ... xvi

1. GİRİŞ ... 1

1. 1. Konu ve Tanımı ... 1

1. 2. Amaç ve Kapsam ... 2

1. 3. Çalışmada İzlenen Metod ... 5

1. 4. Konu Hakkında Yapılan Araştırma ve Yayınlar ... 6

1. 4. 1.Birinci El Kaynaklar ... 6

1. 4. 2. İkincil Kaynaklar ... 8

2. KAYSERİ KENTİ TARİHİ ... 14

2. 1.Ana Hatlarıyla Kayseri Tarihi ... 14

2. 2. Anadolu Selçuklu Dönemi Kayseri Kenti ... 16

3. ANADOLU SELÇUKLU SARAYLARI ... 21

3. 1. Anadolu Selçuklu Sarayları ... 21

3. 1. 2. Simre’deki Selçuklu Sarayı ... 25

3. 1. 3. II. Kılıç Arslan Köşkü (Konya Sarayı) ... 26

3. 1.4. Alanya Sarayı ... 29

(14)

ix

3. 2.Anadolu Selçuklu Sarayları’nda Çini Kullanımı ... 36

3. 2.1. Selçuklu Çini Sanatı’nın Gelişimi ... 36

3.2.2.II. Kılıç Arslan Köşkü Çini Süslemeleri ... 40

3. 2.3.Alanya Sarayı Çini Süslemeleri ... 42

3.2.4.Aspendos Sarayı Çini Süslemeleri ... 43

3.2.5.Akşehir Sarayı Çini Süslemeleri ... 45

3. 2. 6. Antalya Sarayı Çini Süslemeleri ... 46

3. 2. 7.Kubadabad Sarayı Çini Süslemeleri ... 47

4.KEYKUBADİYE SARAYI ... 50

4.1.Saray’ın Adı ve Konumu ... 50

4.2.Ortaçağ Yazılı Kaynakları’nda Keykubadiye Sarayı ... 52

4.3.Keykubadiye Sarayı’nda yapılan Kazı Çalışmaları ve Yüzey Araştırmaları ... 59

4.4. Keykubadiye Sarayı Mimarisi ... 63

5. KATALOG ... 66

5.1. Haç Kollu Çiniler ... 66

5.2. Yıldız Formlu Çiniler ... 71

5.3 Sekiz Köşeli Yıldız Çiniler ... 80

5.4. Dikdörtgen Formlu Çiniler ... 102

5.5. Diğer Buluntular ... 109 6.DEĞERLENDİRME VE KARŞILAŞTIRMA ... 111 6.1.Mimari ... 111 6.1.1.Tarihçe ... 111 6.1.2.Konum ... 112 6.1.3.Plan ... 114 6.1.4. Plan Elemanları ... 116 6.2. ÇinilerinSüsleme Özellikleri ... 118

(15)

x

6.2.1.Sıraltı Tekniği’nde Olan Örnekler ... 118

6.2.2. Tek Renk Sırlı Çiniler ... 147

6.2.3. Lüster Çiniler ... 149

6. 3. Çinilerin Form Özellikleri ... 153

6. 4.Diğer Buluntular ... 154 7.SONUÇ ... 156 KAYNAKÇA ... 158 EKLER ... 168 FOTOĞRAFLAR VE ÇİZİMLER ... 171 ÖZGEÇMİŞ...206

(16)
(17)

xi Kısaltmalar ve Simgeler Sayfası

Bknz. :Bakınız Çev.:Çeviren Haz. : Hazırlayan S.Ü. : Selçuk Üniversitesi T.T.K.: Türk Tarih Kurumu V.G.M.: Vakıflar Genel Müdürlüğü Y.K.Y.: Yapı Kredi Yayınları

(18)
(19)

xii ÇĠZĠM LĠSTESĠ

Çizim 1: Kayseri Kenti ve Surları

Çizim 2: 13. yüzyıl sonunda Kayseri Kenti Çizim 3: Kılıç Arslan Köşkü restitüsyon önerisi Çizim 4: Alanya İç Kale Plan

Çizim 5: Kubadabad Sarayı Topografik Planı Çizim 6: Kubadabad Küçük Saray Plan

Çizim 7: Aspendos Tiyatrosu merdivenlerin zigzag dekorasyonunun restitüsyonu Çizim 8: Keykubadiye Sarayı Topografik Planı

Çizim 9: Dört Kemerli Köşk Plan Çizim 10: Dört Kemerli Köşk‟ün çizimi Çizim 11: Üç Tonozlu Yapı Plan

Çizim 12: Büyük Köşk Plan

Çizim 13: Dört Kemerli Köşk cephe çizimi

Çizim 14: Sıraltı tekniğinde geometrik çini deseni

Çizim 15: Yaprak motifleri ve köşelerde lotus-palmet bezemeleri Çizim 16: Şeffaf türkuaz sıraltına siyah dekorlu bitkisel bezeme

Çizim 17: Şeffaf türkuaz sıraltına siyah dekorlu bitkisel bezeme kompozisyonu Çizim 18: Dört Kemerli Köşk restitüsyonu

Çizim 19: Hunad Hamamı çinileri Çizim 20: Hunad Hamamı çini motifleri

(20)

xiii Çizim 21: Katalog 1 Çizim 22: Katalog 2 Çizim 23: Katalog 3 Çizim 24: Katalog 4 Çizim 25: Katalog 5 Çizim 26: Katalog 6 Çizim 27: Katalog 7 Çizim 28: Katalog 8 Çizim 29: Katalog 9 Çizim 30: Katalog 10 Çizim 31: Katalog 11 Çizim 32: Katalog 12 Çizim 33: Katalog 13 Çizim 34: Katalog 14 Çizim 35: Katalog 15 Çizim 36: Katalog 16 Çizim 37: Katalog 17 Çizim 38: Katalog 18 Çizim 39: Katalog 19 Çizim 40: Katalog 20

(21)

xiv Çizim 41: Katalog 21 Çizim 42: Katalog 22 Çizim 43: Katalog 23 Çizim 44: Katalog 24 Çizim 45: Katalog 25 Çizim 46: Katalog 26 Çizim 47: Katalog 27 Çizim 48: Katalog 28 Çizim 49: Katalog 29 Çizim 50: Katalog 30 Çizim 51: Katalog 31 Çizim 52: Katalog 32 Çizim 53: Katalog 33 Çizim 54: Katalog 34 Çizim 55: Katalog 35 Çizim 56: Katalog 36 Çizim 57: Katalog 37 Çizim 58: Katalog 38 Çizim 59: Katalog 39 Çizim 60: Katalog 40

(22)

xv

Çizim 61: Katalog 41 Çizim 62: Katalog 42

(23)

xvi FOTOĞRAF LĠSTESĠ

Resim 1: Kayseri Kalesi genel görünüm Resim 2: Alçı korkuluk, İran 12. yy. Resim 3: Kılıç Arslan Köşkü

Resim 4: Alanya Kalesi

Resim 5: Kubadabad Büyük Saray genel görünüm Resim 6: Kubadabad Küçük Saray genel görünüm Resim 7: II. Kılıç Arslan Köşkü, minai tekniğinde çini

Resim 8: Alanya Sarayı, sıraltı tekniğinde figürlü çini süsleme

Resim 9: Alanya Sarayı, şeffaf türkuaz sıraltına bitkisel desenli çini buluntuları Resim 10: Aspendos Sarayı, sıraltı tekniğinde geyik bezemeli çini

Resim 11: Akşehir Sarayı, sıraltı tekniğinde kuş figürlü çini

Resim 12: Antalya Sarayı, sıraltı tekniğinde haç kollu ve kare çiniler Resim 13: Kubadabad Sarayı, sıraltı tekniğindeki çiniler

Resim 14: Kubadabad Sarayı, sıraltı tekniğinde hayvan tasvirli çiniler Resim 15: Kubadabad Sarayı, sıraltı tekniğinde çift başlı kartal tasvirli çini Resim 16: Kubadabad Sarayı, sıraltı tekniğinde hayvan tasvirli çini

Resim 17: Kubadabad Sarayı, lüster çini

Resim 18: Keykubadiye Sarayı arazisinden görünüm Resim 19: Keykubadiye Sarayı alanı uydu görüntüsü Resim 20: Dört Kemerli Köşk,1964

(24)

xvii

Resim 21: Dört Kemerli Köşk yan cepheden görünüm

Resim 22: Dört Kemerli Köşk üzerinde geometrik süsleme, 1964 Resim 23: Üç tonuzlu yapıda kazı çalışmaları,1964

Resim 24: Üç Tonozlu Yapı‟nın Rıhtımı Resim 25: Rıhtım‟da yer alan yekpare blok Resim 26: Büyük Köşk Kazı‟dan önceki durumu Resim 27: Büyük Köşk Kazısı, 1964

Resim 28: Büyük Köşk

Resim 29: Büyük Köşk‟te ortaya çıkarılan Ocak kalıntısı Resim 30: Dört Kemerli Köşk‟ün günümüzdeki durumu Resim 31: Dört Kemerli Köşk genel görünüm

Resim 32: Büyük Köşk, 1992

Resim 33: 1953 yılında Z.Oral tarafından bulunan geometrik kompozisyonlu çini Resim 34: Keykubadiye Sarayı, firuze sıraltına siyah dekorlu ve perdahlı çiniler, 1965

Resim 35: Keykubadiye Sarayı geometrik bezemeli çiniler, 1965 Resim 36: 1992 yılı çini buluntuları

Resim 37: Lüster tekniğinde Seramik Tabak, İran 12. yy.

Resim 38: Hunad Hamamı restorasyon çalışmalarından görünüm

(25)

xviii

Resim 40: Hunad Hamamı Kadınlar Bölümü Ilıklık kuzeydoğu odanın güneybatı cephesi in-situ çiniler

Resim 41: Ilıklık mekanı güneydoğu ve güneybatıdaki in-situ çiniler Resim 42: Kuzeydoğu oda, güneydoğu cephe in-situ çiniler

Resim 43: Kuzeydoğu Oda güneydoğu cehpe in-situ çiniler Resim 44: Kuzeydoğu Oda kuzeydoğu cephe in-situ çiniler Resim 45: Ilıklık mekanı kuzeydoğu cephe in-situ çiniler

Resim 46: Ilıklık Mekanı kuzeydoğu oda güneybatıdaki in-situ çiniler Resim 47: Kuzeydoğu oda güneydoğu cephe in-situ çiniler

Resim 48: Kayseri Müzesi‟nde sergilenen Hunad Hamamı çinileri Resim 49: Nahçıvan Culta Köyü , Gülistan Kümbeti cephe, 13. yy. Resim 50: Harput Sare Hatun Cami Minberi‟nden detay

Resim 51: İzzeddin Keykavus Şifahanesi, kemer yüzeyindeki çini süslemeler Resm 52: Katalog 1 Resim 53: Katalog 2 Resim 54: Katalog 3 Resim 55: Katalog 4 Resim 56: Katalog 5 Resim 57: Katalog 6 Resim 58: Katalog 7 Resim 59: Katalog 8

(26)

xix Resim 60: Katalog 9 Resim 61: Katalog 10 Resim 62: Katalog 11 Resim 63: Katalog 12 Resim 64: Katalog 13 Resim 65: Katalog 14 Resim 66: Katalog 15 Resim 67: Katalog 16 Resim 68: Katalog 17 Resim 69: Katalog 18 Resim 70: Katalog 19 Resim 71: Katalog 20 Resim 72: Katalog 21 Resim 73: Katalog 22 Resim 74: Katalog 23 Resim 75: Katalog 24 Resim 76: Katalog 25 Resim 77: Katalog 26 Resim 78: Katalog 27 Resim 79: Katalog 28

(27)

xx Resim 80: Katalog 29 Resim 81: Katalog 30 Resim 82: Katalog 31 Resim 83: Katalog 32 Resim 84: Katalog 33 Resim 85: Katalog 34 Resim 86: Katalog 35 Resim 87: Katalog 36 Resim 88: Katalog 37 Resim 89: Katalog 38 Resim 90: Katalog 39 Resim 91: Katalog 40 Resim 92: Katalog 41 Resim 93: Katalog 42 Resim 94: Katalog 43 Resim 95: Katolog 44

(28)
(29)

1 1. GĠRĠġ

1. 1. Konu ve Tanımı

Selçuklu döneminde Anadolu‟nun bölgesel özelliklerinden dolayı çeşitli yönetim merkezlerinin oluştuğu bilinmektedir. Bu yönetim merkezlerinin isimlendirilmesi ortaçağ kaynaklarında “Dar‟ül Mülk” olarak tanımlanır. Yani Devletin Başkenti. Selçuklu Devleti‟nin bu bağlamda iki başkentinin olduğu bilinmektedir. Bu iki başkent dışında yazın ve kışın kullanılan yazlık-kışlık kentlerinin olduğu yine tarihi kaynakların anlattıklarından ortaya çıkmaktadır. Selçuklu döneminin yönetim odaklı Dar‟ül Mülk sıfatını taşıyan kentlerinden ikisi Konya ve Kayseri‟dir. Yönetim odaklı kentlerin yapısal özelliklerinden biriside bu kentlerin yönetici olan Sultan‟ın sarayına sahip olmasıdır. Konya kent merkezinde bulunan bu saray günümüze kalıntı olarak ulaşmış bazı bölümleri dışında bilinenleri bakımından Kayseri Sarayı‟na göre daha anlaşılabilir niteliktedir.

Selçukluların ikinci başkenti durumunda olan Kayseri‟de de hem kent merkezinde hem de kentin yakınında bir sarayları bulunuyordu. 1

Kent merkezindeki saray daha çok yönetim işlevli niteliğiyle oluşurken, kentin yakınında bulunan Keykubadiye Sarayı, Kubadabad sarayına benzer sayfiye sarayı niteliğiyle ön plana çıkmaktadır. Bu saray hakkında bazı araştırmalar yapılmış olmakla birlikte sarayın mimarisi, çinileri ve diğer bulgularını ele alan genel bir değerlendirme çalışması yapılmamıştır. Ayrıca sarayın dışında Kayseri‟de Hunad Hamamı restorasyonu sırasında ortaya çıkarılan bazı çinilerinde Kubadabad Sarayı çinileriyle olan benzerliği dikkate alınmış ve buradaki çinilerin Keykubadiye çinileriyle ilişki içinde olabileceği varsayımından hareketle bir değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çalışmanın konusunu Kayseri Müzesi depolarında bulunan Keykubadiye sarayının arkeolojik bulgu ve buluntularından yola çıkılarak Selçuklu döneminde sarayın mimarisinin ve özgün niteliğinin anlaşılması oluşturmaktadır. Sarayın ilk inşasının ne zaman olduğu bilinmemekle birlikte Anadolu Selçuklu mimarisindeki ilk saray yapılarından birisi

1Eravşar 2000: 90.

(30)

2

olması yapıyı önemli kılmaktadır. Bu sebeple söz konusu yapının arkeolojik bulgu yönünden incelenmesi bu araştırmanın konusunu oluşturmuştur.

1. 2. Amaç ve Kapsam

Ortaçağ çalışmalarının en güç yanı, yapıların özgün hallerini büyük ölçüde kaybetmiş olmaları ve bunu aydınlatacak arkeolojik kazılardan mahrum olmalarıdır. Her ne kadar Selçuklu Dönemi Saray mimarisi üzerinde özellikle son yıllarda arkeolojik kazıların katkısıyla çok değerli sonuçlara ulaşılmaya başlanmışsa da, söz konusu çalışmalar konuyu bütünü ile aydınlatmaya yetecek yoğunlukta henüz değildir.

Günümüz Türkiye‟sinde mimarlık mirasımız bilinçli ya da bilinçsizce yapılan tahribatlar sonucunda yok olma aşamasına gelmiştir. Bu şekilde yok oluş sürecinin yaşandığı yapılardan birisi de Keykubadiye Sarayı‟dır. Saraydan günümüze, Şeker Fabrikası‟nın atıkları arasında kalan birkaç kalıntısından başka bir şey ulaşmamıştır. Keykubadiye Sarayı gibi kaderine terkedilmiş birçok Ortaçağ Sarayı‟nın daha fazla vakit kaybetmeden kazı ve araştırma çalışmaları yapılıp belgelenmesi gerekmektedir. Saray yapıları devletin yöneticileri tarafından kullanıldığı için kendi dönemleri içinde son derece özel yapılardır. Bu yapılar hem mimarisi hem de süsleme programı bakımından dönemi içindeki diğer yapılara göre son derece özel yapılardır. Bunların tasarım ve nitelikleri dönemindeki diğer yapıları birçok açıdan etkilemiş ve yönlendirici olmuştur.

Bu çalışmada Anadolu Selçuklu Dönemi‟nin altın çağı olarak bilinen Alaaddin Keykubad Dönemi‟nin saraylarından birisi olan Keykubadiye Sarayı‟nın, bir Sultan Sarayı olarak tarihsel süreçteki yeri, Anadolu Selçuklu Saray mimarisindeki önemi ve tüm bilinmeyenleriyle Keykubadiye Sarayı arkeolojisi ele alınacaktır. Bu konunun seçilmesinin nedeni konu hakkındaki bilgi ve bulguların yetersiz olmasıdır. Mevcut bilgi ve bulgulara bakılarak Selçuklu Dönemi Sarayı‟nın ortaya çıkarılması ve bu sarayın yorumlanması bu çalışmanın konuları arasındadır. Keykubadiye Sarayı‟nı başlı başına konu edinen bir yayın da bulunmamaktadır. Uzun yıllar önce yapılan kazı çalışmaları dışında, yapıyla ilgili kapsamlı bilgi içeren hiçbir çalışma

(31)

3

yapılmamıştır. Mevcut konuyla ilgili çalışmalarda daha çok sarayın mimarisi ve birkaç çini buluntusu ayrı ayrı başlıklar altında incelenmiştir. Bütün buluntuları ve hem dönem kaynaklarını da dikkate alarak değerlendiren bir çalışma da bulunmamaktadır. Konumuz “Keykubadiye Sarayı Arkeolojisi”nin bu kapsamda özgün mimarisine ilişkin bilinmeyenlerinin araştırılması, buluntuların ilk defa bütüncül olarak değerlendirilmesi ve bu konuda özgün bir çalışmanın ortaya konulması hedeflenmiştir.

Ayrıca Kayseri‟de Saray çinisi özellikleriyle dikkat çeken Hunad Hamamı çinilerinin de yakınındaki bir Saray‟dan bu yapıya getirilmiş olabileceği düşünülmektedir2. Hunad Hamamı‟nda bulunan çinilerin Vakıflar Genel Müdürlüğü

arşivindeki fotoğraflara bakılarak 42 sıraltı yıldız ve bir o kadar da haçvari çini olduğu tespit edilmiştir3

. Fakat bugün yalnızca 18 envanter kayıtlı 1 kayıtsız yıldız çini ve envanter kayıtları bulunmayan 20 haçvari çini ile 5 tek renk sırlı çini Kayseri Müzesi‟nde bulunmaktadır. Bu araştırmada nerede oldukları bilinmeyen fotoğraflarda bizim tespit edebildiğimiz 13 kayıp yıldız çini de çalışmaya dahil edilecektir. Böylece Hunad Hamamı‟nda ortaya çıkarılan Keykubadiye Sarayı ile ilişkili olduğunu düşündüğümüz bu buluntular da toplu bir çalışmayla ele alınmış olacak ve bu çinilerin Saray yapısına ait olup olmadıkları araştırılacaktır.

Keykubadiye Sarayı‟ndan günümüze yapının plan şeması ile ilgili kesin veriler ulaşmadığı için dönemin diğer saray yapılarının sunacağı veriler konuyu aydınlatabilmek adına büyük bir önem kazanmaktadır. Yapı, 13-14.yy.‟larda Anadolu‟da inşa edilen saray yapıları ile ilişkileri göz önünde bulundurularak değerlendirilmiş, mevcut yayınlar ve arazideki gözlemlerle yapının özgün durumuna ilişkin düşünceler geliştirilmiştir.

Bu çalışmada öncelikle dönemin çeşitli yazılı kaynaklarının yardımıyla Keykubadiye Sarayı‟nın Alaaddin Keykubat dönemindeki kullanımı ve önemi üzerinde durulmuştur. Saray‟ın mimarisi ve süslemesi hakkında elimizdeki kısıtlı bilgiler ışığında değerlendirme yapılmıştır. Sarayın çini buluntuları diğer saray

2 Önge, 1969: 17; Öney, 1976: 47; Yetkin, 1986:124; Önge, 1995: 78. 3 Bozer, 2005: 12.

(32)

4

yapıları çini buluntularıyla karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmalar yeni araştırmalar, özellikle kazılar sonucunda elde edilecek bilgilerle doğrulanmaya ve genişletilmeye muhtaçtır.

Çinileri süsleme, malzeme, teknik, biçim ve kompozisyon özelliklerine göre tasnifleyip, tanımlayıp değerlendirmek ve aynı dönem yapılarında yer alan benzer örneklerle kıyaslama yapmak bir diğer amaçtır. Keykubadiye Sarayı çini buluntularının Selçuklu süsleme sanatı içinde özel bir yere sahip olduğu, bu bağlamda Anadolu‟daki en erken dönemli Selçuklu Sarayları‟ndan biri olarak değerlendirilen yapının diğer sarayların süsleme programının oluşmasında da yön gösterici olduğu açıktır. Bu nedenlerle bu çalışmayla Kayseri Keykubadiye Sarayı Arkeolojisi‟nin tüm bilinmeyenleriyle araştırılarak ortaya çıkarılması, Selçuklu saray mimarisinin ve saray zevkinin oluşum sürecinin de açıklanması anlamına gelecektir.

Çalışmamız yedi bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümü olan giriş bölümünde; Konu ve Tanımı, Amaç ve Kapsam, Çalışmada İzlenen Metod ve Yapıyla ilgili Kaynak ve Araştırmalar ele alınmıştır. İkinci bölümde, Kayseri‟nin kısa tarihçesi ve Anadolu Selçuklu Dönemi‟nde kentin tarihçesi, siyasal ve kültürel önemi ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde Anadolu Selçuklu Sarayları başlığı altında Sarayların mimari ve süsleme özellikleri ele alınmıştır. Dördüncü bölümde konumuz Keykubadiye Sarayı‟nın adı, konumu, Ortaçağ yazılı kaynaklarına göre tarihçesi Saray‟da günümüze değin yapılan çalışmalar ele alınmıştır. Beşinci bölümde Keykubadiye Sarayı buluntuları ve Hunad Hamamı‟ndan gelen Müze deposunda ve sergide yer alan çinilerin katalogu yayınlanmıştır. Çiniler katalogda formlarına göre ayrı başlıklar altında değerlendirilmiştir. Katalogda yer alan çinilerin tanımları yapılarak envanter bilgileri fotoğraf ve çizimlerle birlikte verilmiştir. Altıncı bölümde Sarayın konumu, tarihçesi, mimarisi ve arkeolojik buluntuları ayrıntılı bir şekilde karşılaştırmalarla değerlendirilmiş, Keykubadiye Sarayı‟nın Anadolu Selçuklu dönemi içinde siyasal, kültürel ve mimari olarak önemi ortaya çıkarılmıştır. Yedinci bölümde, tarihi kaynaklar ve arkeolojik verilere göre Keykubadiye Sarayı‟na ilişkin tüm bulguların özetlendiği Sonuç bölümüyle çalışmamız sonlandırılmıştır.

(33)

5 1. 3. ÇalıĢmada Ġzlenen Metod

Çalışmanın konu başlığı ve kapsamı belirlendikten sonra, ilgili kaynak ve yayın taraması yapılmıştır. Bu amaçla Selçuk Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, S.Ü. Edebiyat Fakültesi, Mansel Kütüphanesi, Ankara Milli Kütüphane, Ankara Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi, Ankara Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi başta olmak üzere kütüphanelerde çalışılmış ve internetteki ilgili veri tabanları taranmıştır. Konu ile ilgili kaynak kişilerle görüşülmüş, kütüphaneleri taranmış, kitap, makale ve diğer yayınlara ulaşılmış, Kayseri Şer‟iyye Sicil Defterleri taranmış ve konuyla ilgili tez çalışmaları incelenmiştir. Yayın araştırmalarının ardından, Kayseri Etnografya Müzesi‟nde sergilenen ve Kayseri Arkeoloji Müzesi‟nde bulunan çiniler incelenmiş, tasnifleri yapılan çinilerin ölçüleri alınmış, fotoğrafları çekilmiş, çizimleri yapılmıştır. Ayrıca önceki yıllarda yapıda yapılan kazı ve yüzey araştırmaları sırasında bulunan, bugün sadece yayınlardan fikir sahibi olduğumuz çiniler envanter bilgileri dikkate alınarak, fotoğraflar üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda incelenen çinilerin hepsi kırıktır. Fakat büyük çoğunluğu formu anlaşılan parçalardan oluşmaktadır. Müzelerde bulunan tüm eserler kataloga alınmıştır. Ayrıca Kayseri Hunad Hamamı çinileri de bu çalışma kapsamında değerlendirilmeye alınmıştır. Bugün Kayseri Müzesi‟nde bir kısmı bulunan Hunad Hamamı çinileri incelenmiş, fotoğrafları çekilmiş, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivlerinden restorasyon sırasında çinilerin in-situ durumdaki fotoğraflarına ulaşılmış, bugün Müze‟de olmayan ve nerede olduğu bilinmeyen parçalar da fotoğraflar üzerinden değerlendirilmiştir. Kayseri Müzesi‟nde bir pano içerisinde sergilenen çoğunluğunu figür tasvirli çinilerin oluşturduğu örneklerin değerlendirilmesi ise üzerindeki pano kaldırılamadığı için fotoğraflar yoluyla yapılmıştır. Bu çinilerin envanter kayıtları Kayseri Müzesi‟nden temin edilerek katolog bilgilerinde kullanılmıştır. Çalışmamız kapsamında ele alınan tüm çiniler teknik, renk, desen, üslup gibi özellikleriyle tanıtılıp, değerlendirilmiştir.

Bugün Kayseri Şeker Fabrikası‟nın özel mülkiyetli arazisi içerisinde yer alan Keykubadiye Sarayı‟nda yasal izinli olmamıza rağmen çalışmamıza izin verilmemiştir. Fabrika‟nın geçirmekte olduğu dava süreci nedeniyle herhangi bir

(34)

6

çalışma yapılamasına izin verilmemiş, içeriye ziyaretçi olarak dahi girmek mümkün olmamıştır. Bu nedenle yapının mimarisine ilişkin çalışmalar daha önce yapılan kazı ve yüzey araştırmalarına dayanarak yapılabilmiştir. Zeki Oral ve Prof.Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Oluş Arık‟ın çalışmaları temel kaynak olmuştur. Danışmanım Prof. Dr.Osman Eravşar tarafından çekilen yapının en yakınzamandaki durumunu belgeleyen fotoğraflar kullanılmıştır. Mevcut çizimler ve fotoğraflardan yola çıkılarak değerlendirme yapılmıştır. Kayseri Büyükşehir Belediye‟sinden Saray‟ın konumlandığı Şeker Gölü‟nün çevresini gösteren topografik harita alınmış ve Oktay Aslanapa‟nın verdiği ölçülere ve bugün ayakta kalan tek yapı kalıntısına göre harita üzerine yapılar yerleştirilerek Saray Külliyesi‟nin vaziyet planı oluşturulmuştur. Günümüze gelen ve gelemeyen kalıntılar toplu bir biçimde değerlendirilerek yapının özgün mimarisine ilişkin öngörülerde bulunulmuştur. Keykubadiye Sarayı‟ndan günümüze ulaşan tek eser grubu çinileridir. Bu çiniler tekniklerine göre, sıraltı, sırüstü, lüster ve tek renk sırlı olarak süsleme özelliklerine göre ise, geometrik, bitkisel ve figür ve yazı başlıkları altında tanımlanmıştır. Çinilerin hamur yapıları incelenmiş ve Selçuklu dönemi Saray çinileri ile benzer ve farklı yönleri belirlenmiştir.

Tüm bu çalışmalar sonucunda Keykubadiye Sarayı arkeolojisine ilişkin bilinmeyenler araştırılmış, cevap bekleyen sorular yanıtlanmaya çalışılmıştır.

1. 4. Konu Hakkında Yapılan AraĢtırma ve Yayınlar

Çalışma kapsamında ilk olarak; Keykubadiye Sarayı‟ndan doğrudan ya da dolaylı olarak bahseden yayınlar araştırılmıştır. Bunlar birinci el kaynak olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda bölgeye gelen seyyah ve araştırmacıların Keykubadiye Saray‟ı hakkında verdikleri bilgilere başvurulmuştur.

1. 4. 1.Birinci El Kaynaklar

Birinci el kaynaklar, Sarayı dönemi içinde inceleyen seyyah ve vakayinȃme yazarlarının anlatılarından oluşmaktadır.

Ortaçağ yazılı kaynakları İbni Bibi, Kerimüddin Aksarayi ve Anonim Selçukname, Kadı Muhyiddin b. Abdi‟z-zahir, Gregory Abu‟l-Farac, Simon de

(35)

7

Saint Quentin, Keykubadiye Sarayı tarihçesi, mevcut yapıları ve günümüze ulaşmamış bölümleri ile ilgili önemli bilgiler vermişlerdir.

Keykubadiye (Kubadiye) Sarayı hakkında en geniş bilgi, dönem kaynağı olan İbni Bibi tercümelerinde bulunur. İbni Bibi‟nin “El Evamirü'l–Ala'iye Fil Umuri'l– Ala'iye” adlı yayını Anadolu Selçuklu tarihinin yaklaşık bir asırlık devresini kapsayan siyasi ve sosyal tarih bakımından önemli bilgiler içeren bir vakayinȃmedir. İbni Bibi, İlhanlı Devlet adamı Alaaddin Ata Melik Cüveyni‟nin emri üzerine yazarak 1282 senesinde tamamladığı eserini ona ithaf etmiştir. İki cilt halinde dilimize çevrilen yayının ilk cildinde Alaaddin Keykubad dönemi olayları anlatırken Saray‟da geçen olaylar ile Saray‟ın ihtişam ve güzelliğinden ayrıntılı bir biçimde bahsedilmiştir (İbni Bibi (1997). El Evamirü'l–Ala'iye Fil Umuri'l–Ala'iye (Çev. Mürsel Öztürk),Cilt I, II, Ankara).

İbni Bibi Tercümelerinin iki nüshası ise biri M.Th. Houtsuma tarafından bastırılmış Tevarih-i ȃl-i Selçuk, diğeri İstanbul Topkapı Sarayı Revan Köşkü kitaplığında 1391 numarada kayıtlı Yazıcı Ali Selçuknamesi‟dir. Birinci ikincinin baş ve sonları noksan diğer bir nüshasıdır. Bu Selçuknameler‟de Alaadin Keykubad dönemi olayları anlatılırken Keykubadiye Sarayı‟ndan da kısa cümlelerle bahsedilmiştir (Yazıcı Ali Selçuknamesi, 424-423; Houtsma tab‟ı Selçukname, 323-372).

Dönemin diğer yazılı kaynağı olan Kerimüddin Mahmut Aksarayi‟nin “Mesâmeratü‟l Ahbâr (İyi Kişileri‟in Gece Konuşması)” ve “Selçuki Devletleri Tarihi” adlı eserleri farsçadan dilimize çevrilmiştir. İki kitap aynı eserin tercümesini içermektedir. İbni Bibi‟nin eseri II. Kılıç Arslan‟ın son günlerinden, II.Gıyaseddin Mesud‟un tahta geçtiği H.680 yılınının tarihçesini kapsarken, Aksarayi hem ilk kısmı tamamlamış, hem sonraki 50 yıllık olayları anlatmıştır. Kayseri‟nin tarihi dokusu ile ilgili bilgiler veren kaynakda Keykubadiye Sarayı‟nın bu dönemde yıkılmış olduğuna dair önemli bilgiler yer alır. (Aksarayi Kerimüddin Mahmut (1943), Selçuki

Devletleri Tarihi (Çev. Nuri Gençosmanoğlu). Ankara; Aksarayi, Kerümüddin

Mahmud (2000). Mesâmeratü’l Ahbâr (Çev. Mürsel ÖZTÜRK). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basım Evi).

(36)

8

1245 yılında Papa tarafından doğuya gönderilen bir kesiş olan Simon de Saint Quentin, Moğol Hakanı‟na gönderilen Papalık mektubunu ulaştırmak için Anadolu‟da uzun süre kalmış, gözlemlerde bulunmuştur. Gıyaseddin Keyhüsrev‟in tahta oturuşunu anlattığı bölümde Keykubadiye Sarayı‟nı da konu edinmiştir (Simon de Saint Quentin (2006). Bir KeĢiĢin Anılarında Tatarlar ve Anadolu

1245-1248,Antalya: Doğu Akdeniz Kültür ve Araştırmaları Vakfı).

Kadı Muhyiddin b. Abdi‟z-zahir, Baybars‟ın Anadolu seferine katılmış ve bununla ilgili bir Risale yazmıştır. Aslı kayıp olan fakat Kalkaşandi‟nin eseri vasıtasıyla günümüze kadar gelen eser, Faruk Sümer tarafından Türkçe‟ye çevrilmiştir. Faruk Sümer “Yabanlu Pazarı” adlı kitabında Memlük Sultanı Baybars‟ın Anadolu‟yu ziyaretini anlattığı bölümde Kayseri kenti ile ilgili detaylı bilgiler vermiş, Keykubadiye Sarayı yakınında geçen olaylara değinmiştir (Sümer F. (1985). Yabanlu Pazarı, Selçuklular Devri‟nde Milletlerarası büyük bir fuar,İstanbul).

Gregory Abu‟l-Farac‟ın yazdığı “Abu‟l-Farac Tarihi” adıyla bilinen Süryani kaynağı erken dönem Anadolu tarihi için önemli eserlerden biridir. Kitapta Anadolu Selçuklu Dönemi olaylarından bahsederken Baybars‟ın Anadolu‟ya gelişi ve sefer ile ilgili detaylı bilgiler verilmiştir. Bu yayında da Baybars‟ın Anadolu‟ya gelişi sırasında Keykubadiye Sarayı çevresinde geçen olaylara değinilmiştir (Gregory Abu‟l-Farac (1937). Abu’l-Farac Tarihi (Çev. Ömer Rıza Doğrul). Cilt II, Ankara: T.T.K Yayınları).

1. 4. 2. Ġkincil Kaynaklar

İkincil kaynaklar ise saray ve çevresi hakkında bilgi veren çalışmalardır. Bu çalışmalar dönem sırası dikkate alınarak incelenmiştir.

Ahmet Nazif Efendi‟nin “Mirat-ı Kayseriyye” adlı eseri Kayseri tarihi açısından önemli bir yayındır. Ahmet Nazif Efendi, Kayseri‟de doğup büyüyen ve öğrenimini Kayseri‟de tamamlamış, devletin önemli memuriyetlerinde bulunmuş bir

(37)

9

şahıstır. Kitap‟da Kayseri‟nin tarihçesi, coğrafi yapısı, ticaret, tarım faliyetleri, sanayisi ve mimari eserleri hakkında bilgiler yer alır. Keykubadiye Sarayı ile ilgili doğrudan bilgiler yer almasa da Alaaddin Keykubad Dönemi olayları çalışmamızın konusunu doğrudan ilgilendirmesi açısından önemlidir (Ahmet Nazif Efendi (1987). Mirat-ı Kayseriye, (Çev. Ahmet Palamutoğlu), Kayseri).

15. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar geçen yaklaşık beş asırlık bir dönemin bütün Osmanlı coğrafyasındaki kaza merkezlerinde kadıların tuttukları kayıtları içeren Şer‟iyye Sicilleri, Osmanlı tarihi araştırmalarındaki en önemli kaynaklardan biridir. Kayseri'de, Osmanlı dönemine ait toplam 289 Şer‟îyye Sicili bulunmaktadır. İlk sicil defteri H. 895-988 (M.1489-1492) tarihi ile başlayıp, son sicil defteri ise H. 1327-1333 (M.1909-1914) tarihlidir. Araştırmamızda Erciyes Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi Tarih Bölümü‟nde Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlanan bazı defterlerden yararlanılmıştır. Şer‟iyye Sicilleri‟nin tarandığı tüm yayınlarda Keykubadiye Sarayı‟nın adının geçtiği herhangi bir kayıta rastlanmamıştır. Fakat Keykubadiye Sarayı arazisinin içerisinde bulunduğu Keykubad Karyesi ile ilgili bilgiler içeren belgeler bulunmaktadır. 63/2 Numaralı Kayseri Şer‟iyye Sicili (H. 1063-1064 / M. 1653-1654), (Akgün A. (2009).63/2

Numaralı Kayseri ġer’iyye Sicili (H. 1063-1064 / M. 1653-1654) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Erciyes Üniversitesi- Sosyal Bilimler

Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri ),64/1 Numaralı Kayseri Şer‟iyye Sicili, (Kıvanç V. (2010). 64/1 Numaralı Kayseri ġer’iyye Sicili (H.1066/M.1655–

1656) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri),100/2 Numaralı Kayseri Şer‟iyye Sicil (H.1104 / M.1692), (Yılmaz, E. (2010).100/2 Numaralı Kayseri

ġer’iyye Sicil (H.1104 / M.1692), Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Erciyes

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri), 64/2 Numaralı Kayseri Şer‟iyye Sicili (Özdemir A. (2009). 64/2 Numaralı Kayseri

ġer’iyye Sicili (H.1066/M.1655–1656) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi,

Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri). 64/2 Numaralı Kayseri Şer‟iyye Şer‟iyye Sicili (H.1155/M.1742), (Danacı A. (2010). 64/2 Numaralı Kayseri ġer’iyye Sicili (H.1155/M.1742)

(38)

10

Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri), ve 91/2 numaralı Kayseri Şer‟iyye Sicili (H.1094/1095-M.1683/1684), (Özmen C.(2002). 91/2 numaralı

Kayseri ġer’iyye Sicili (H.1094/1095-M.1683/1684) Transkripsiyon ve Değerlendirilmesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans

Tezi, Kayseri,), kayıtlarında yer alan çoğunluğunu mülkiyet davalarının oluşturduğu kaynaklar taranmıştır.

Kazım Özdoğan Kayseri Kültür Sanat Eserleri‟ni kapsamlı bir şekilde ele aldığı “Kayseri Tarihi” adlı yayında, Anadolu Selçuklu Dönemi Kayseri kentini kapsamlı bir biçimde ele almıştır. Bu yayında Keykubadiye Sarayı‟nın yeri ve önemi üzerinde durmuştur (Özdoğan K. (1948). Kayseri Tarihi, Kültür ve Sanat

Eserleri, Alimler ġairler Sanatkarları, Cilt I, Kayseri).

Halil Edhem‟in Selçukluklular Dönemi Kayseri kenti ve mimari yapılarını ayrıntılı bir biçimde ele aldığı “Kayseri Şehri” adlı kitabı Kayseri tarihi ve fiziki coğrafyası hakkında bilgiler vermesi konumuz açısından önem taşımaktadır (Edhem H. (1982). Kayseri ġehri (Haz. Kemal Göde), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara).

Zeki Oral, Keykubadiye Sarayı‟nı ilk defa bulup, bilim dünyasına tanıtmıştır. Belleten‟de yayınladığı makalesinde Keykubadiye‟nin konumu ve nasıl bunduğu ile detaylı bilgiler vermiş, yapının mimari kalıntıları ve çinilerini yayınlamıştır. Oral, dört kemerli köşk ile parça halinde iki çini levhanın resimleri ile köşkün planını yayınlamıştır. Yazar İbni Bibi Tercümelerine sıkça başvurarak tarihçesi ve sarayda geçen olaylar ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer vermiştir. Oral‟ın makalesi Keykubadiye Sarayı‟nı başlı başına konu edinen ilk yayın olması açısından önemlidir (Oral, Z. (1953). “Kayseri‟de Kubadiye Sarayları”,Belleten, Sayı 17, 501-517).

Kurt Erdmann, Yıllık Araştırmalar Dergisi‟nde yayınladığı makalesinde Keykubadiye‟deki Dört Kemerli Yapı hakkında detaylı bilgiler verip, bu yapıyı Anadolu‟daki Köşk Mescit yapılarıyla ilişkilendirerek benzer örnekler üzerinde

(39)

11

durmuştur (Erdmann, K. (1957).“Keykubadiye‟deki Dört Kemerli Bina Hakkında”,

Yıllık AraĢtırmalar Dergisi, Sayı II: 93- 106).

K.Otto Dorn 1957‟de çıkan kitabı ile Türk Keramik ve Çini sanatını ilk defa olarak bütün devirleri ile sistematik olarak ele almıştır. Yazar, Selçuklu devri yapılarını incelemiş, Selçuklu saray yapılarındaki çinileri ayrıntılı bir biçimde ele aldığı bölümde Keykubadiye Sarayı çinilerinin özelliklerine kısaca değinmiştir. (Otto-Dorn, K. (1957). Türkische Keramik, Veröffentlichungen der Philosophischen Fakültät de Universität, No:119, Ankara).

Kurt Erdmann Selçuklu Sarayları ile ilgili toplu bir değerlendirme yaptığı yayınında Keykubadiye Sarayı‟nın konumu ve mimarisini ele almış Alaaddin Keykubad Dönemi Sarayları içerisindeki önemi üzerinde durmuştur (Erdmann, K. (1959).“ Seraybauten des Dreizehnten und vierzehnten Jahrhunderts in Anatolien”. Ars Orientalis, Vol. 3, 77-94).

Keykubadiye Sarayı Köşkler Topluluğu‟nda ilk kazı çalışmaları Oktay Aslanapa tarafından 1964 yılında başlatılmıştır. 1965‟de yayınladığı “Kayseri‟de Keykubadiye Köşkleri” adlı makalesinde yapılan kazı çalışmaları detaylı olarak anlatılmış, mimari kalıntılar fotoğraf ve çizimleriyle birlikte yayınlanmıştır. Kazı sonrasında açığa çıkarılan üç yapının planlarını yayınlamıştır. Çini buluntular ayrıntılı biçimde ele alınmış genel tanımları yapılarak muhtemel tezyinatlarının çizimleri yapılmıştır. Böylece Keykubadiye Sarayı mimarisinde ilk defa yapılan kapsamlı çalışmalar yayınlanmış ve zengin çini dekoru üslup özellikleri ile ilk defa tanıtılmıştır (Aslanapa O. (1965). “Kayseri‟de Keykubadiye Köşkleri Kazısı, 1964”,

Türk Arkeoloji Dergisi, Sayı, 13-1, Ankara, 19-22).

Oktay Aslanapa tarafından 1965 yılında yazılan “Anadolu‟da Türk Çini ve Seramik Sanatı”nın ele alındığı kitapta Keykubadiye Köşklerinde yapılan kazılarda çıkarılan malzeme değerlendirilmiş, çinilerin katalogu yayınlanmıştır (Aslanapa O. (1965). Anadolu’da Türk Çini ve Keramik Sanatı, 10, Seri V, Sayı 1, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları). Aslanapa‟nın aynı isimle yayınladığı Almanca kitabında ise Keykubadiye Sarayı çinileri kataloglanmış, benzer örneklere

(40)

12

yer verilmiş ve çinilerin fotoğrafları yayınlanmıştır. Bu kitapta Türkçe yayından farklı olarak çinilerin geometrik kompozisyonları ve düzeni daha ayrıntılı çizimlerle verilmiştir (Aslanapa O. (1965). Türkische Fliesen und Keramik in Anatolien, İstanbul:Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları).

Şerare Yetkin, Anadolu‟da Türk Çini Sanatı‟nın gelişimini ayrıntılarıyla ele aldığı kitabında, Keykubadiye Sarayı çinilerinin özelliklerini ele alıp, Saray çinileri içerisinde değerlendirmesini yapmıştır (Yetkin Ş. (1986).Anadolu'da Türk Çini

Sanatının GeliĢmesi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay. No:

1631).

Gönül Öney 1988‟de yayınladığı “Anadolu Selçuklu Mimarisi ve Süslemesi” adlı kitabında “Saray Çinileri” başlığı altında Keykubadiye Sarayı çinilerinin özelliklerine kısa olarak değinmiştir ( Öney, G. (1988). Anadolu Selçuklu Mimari

Süslemesi ve El Sanatları, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları).

Keykubadiye Sarayı‟nın mimarisini ve diğer Anadolu Selçuklu Sarayları ile ilişkisini ele alan diğer bir yayın Scott Redford tarafından kaleme alınmıştır. Redford 13. yy. Selçuklu Sarayları‟nı konu aldığı makalesinde Keykubadiye Sarayı‟nın konumu ve mimarisi ile ilgili detaylı bilgiler vermiştir (Redford S. (1993). “Thirteenth–Century Rum Seljuq Palaces and Palace Imagery”, Ars Orientalis, 23, 215–232).

Osman Eravşar‟ın “Kayseri‟de Selçuklu Köşk ve Sarayları” adlı Kayseri‟deki Köşkler ve Saray yapıları ile ilgili ayrıntılı bir çalışmanın ele alındığı yayında Keykubadiye Sarayı mimarisi ve tarihçesi ele alınmış, yapının günümüzdeki durumunu belgeleyen fotoğraflar ile 1992 yılında çıkan çini buluntuları yayınlamıştır (Eravşar, O. (2000), “Kayseri‟de Selçuklu Köşk ve Sarayları”, Çekül Mozaik

Dergisi, İstanbul, 90-97).

Rüçhan Arık tarafından yayınlanan “Kubadabad” kitabının giriş bölümünde Anadolu Selçuklu Sarayları‟ndan Alanya ve Keykubadiye hakkında kısa bilgi verilmiştir. Kapsamlı olarak Konya Kılıç Aslan Köşkü‟nün tarihi, çini ve alçı buluntuları anlatılmıştır. Kitabın ana konusu olan Beyşehir Kubadabad Sarayı‟nın ise

(41)

13

keşfedilişi, ilk sondajı ve ilk bilimsel kazıları sırası ile anlatılmış, Saray Külliyesi‟nin yapıları tek tek incelenmiştir (Arık, R. (2000). Kubad Abad, Selçuklu Saray

Çinileri, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları).

Rüçhan Arık ve Oluş Arık‟ın yayınladığı “Anadolu Toprağının Hazinesi Çini: Selçuklu ve Beylikler Çağı Çinileri” adlı Selçuklu ve Beylikler Dönemi Çini Sanatı‟nı tüm yönleriyle ele alan kitapta Saray Çinileri başlığı altında Keykubadiye Sarayı tanıtılmıştır. Saray‟ın tarihçesi üzerinde kısaca durulmuş, yapının çini buluntuları benzer örneklerle de ilişkilendirilerek detaylı olarak ele alınmıştır (Arık R.-Arık O. (2007). Anadolu Toprağının Hazinesi Çini: Selçuklu ve Beylikler

Çağı Çinileri, İstanbul).

Anadolu Selçuklu seramik ve çini sanatı ile ilgili Gönül Öney ve Zehra Çobanlı tarafından yazılan “Anadolu‟da Türk Devri Çini ve Seramik Sanatı” adlı kitapta Saray Çinileri başlığı altında Rüçhan Arık tarafından Keykubadiye Sarayı çinileri ele alınmıştır (Arık R. (2007). Anadolu’da Türk Devri Çini ve Seramik Sanatı, (Ed. G.Öney, Z. Çobanlı ), İstanbul: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları).

Doğan Kuban‟‟ın editörlüğünü yaptığı Selçuklu dönemi sanatının, yapılar ve mimari özellikleriyle ayrıntılı bir biçimde ele alındığı “Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı” adlı kitapta Rüçhan Arık tarafından Keykubadiye Sarayı ve çini buluntuları değerlendirilmiştir (Arık, R. (2008). Selçuklu Saray ve Köşkleri, (Ed. Doğan Kuban). Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı. İstanbul: Y.K.Y, 261-276.

Scott Redford‟un, “Anadolu Selçuklu Bahçeleri” adlı kitabında Anadolu Selçuklu Saraylarını ayrı başlıklarda ele almış, Keykubadiye ile ilgili başlıkta, Saray‟la ilgili birincil kaynaklardan bilgilere başvurulmuş ve bu bilgiler doğrultusunda mimarisi ve önemi hakkında ayrıntılı bilgilere yer verilmiştir (Redford, S. (2008). Anadolu Selçuklu Bahçeleri (Alaiyye-Alanya), İstanbul: Eren Yayınları.)

(42)

14 2. KAYSERĠ KENTĠ TARĠHĠ

2. 1.Ana Hatlarıyla Kayseri Tarihi

İç Anadolu Bölgesi‟nde, Erciyes Dağı‟nın eteklerinde kurulmuş olan Kayseri kenti köklü bir geçmişe sahiptir. Tarihi geçmişi M.Ö. VI. bin yıllarına kadar uzanan şehir, tarihi çağlarda çeşitli isimlerle anılmıştır. Hatti ve Hitit Krallıkları döneminde “Kanişti” olarak anılan şehre, Frigler döneminde “Mazaka”, Kapadokya Krallığı döneminde “Osebra”, Romalılar devrinde “Kaeseraea” denilmiştir. Arapların “Kaysâriyya”4

olarak telaffuz ettikleri şehrin ismine Türkler de “Kayseri” demiştir (Subaşı, 1998: 38; Göde, 1991:4).

Tarihte Türklerden önce Kayseri‟ye sırasıyla Asurluların, Hititlerin, Friglerin, Romalıların, Medlerin, Perslerin ve Sasanilerin hakim olduğu bilinmektedir. Selçuklu ve Beylikler dönemlerinden Osmanlılara kadar şehir sık sık el değiştirmiştir. Kayseri şehrine zaman zaman Danişmendliler, Selçuklular, Karamanoğulları, Dulkadiroğulları, İlhanlılar (Moğollar), Eretnalılar ve Kadı Burhanettin Ahmet hakim olmuşlardır (Edhem, 1982; Denktaş, 2000; Erkiletlioğlu 1993; Göde,1991).

Kayseri, 647 yılında İstanbul‟un fethi için Anadolu‟dan geçen İslam ordularının saldırısına uğramış ve şehir kuşatılarak bir süre İslam hâkimiyetinde kalmıştır (Erkiletlioğlu, 1993: 43; Eravşar, 2000: 12). Türkler tarafından ne zaman fethedildiği kesin olarak bilinmeyen şehir, Afşin Bey komutasındaki Türkmenler tarafından 1067 tarihinde geçici olarak fethedilmiş, Malazgirt Savaşı‟ndan sonra da 1075 tarihinde Danişmentliler tarafından ikinci kez fethedilerek daimi Türk yurdu haline gelmiştir (Turan, 1984: 20). Danişmentliler döneminde kentte ilk cami ve yönetim mekanları yapılarak, şehir surları kısmen onarılmıştır. 1082 yılında Haçlılar tarafından kuşatılan kent, kısa bir süre sonra tekrar Danişmentlilere geçmiştir (Eravşar, 2000: 14).

4Evliya Çelebi bu adla ilgili şu bilgileri verir. “Halk dilinde Kayseriyye derler ama doğrusu Kaysariyye‟dir, zira yapıcıları kayserlerdir ve kayserler taht merkezidir. Ancak sin harfi ile sad harfinin ses benzerlikleri olduğundan meşhur galat evlȃdır diye Kayseriyye derler.” (Evliya Çelebi, 2012: 233).

(43)

15

Danişmendliler hakimiyetindeyken kent, 1169 yılında Sultan II. Kılıç Arslan tarafından fethedilerek Anadolu Selçuklu Devleti hakimiyetine geçmiştir (Erkiletlioğlu, 1993: 99). Selçuklular Dönemi‟nde kent, Ortaçağ boyunca görmediği bir ferah ve zenginliğe kavuşmuştur. Selçuklu sultanları kenti ikinci başkent olarak kullanmışlar, sultanların tahta çıkma ve inme törenleri hep Kayseri‟de yapılmıştır. Selçuklular Dönemi‟nde kente Dar‟ül Feth yani fetih yurdu ve Dar‟ül Mülk yani başkent unvanları verilmiştir (Eravşar, 2000: 13-14).

Kayseri 1243 Kösedağ Savaşı‟na kadar I. Gıyaseddin Keyhüsrev, II. Süleyman Şah, III. Kılıç Arslan, I. İzzeddin Keykavus, I. Alaaddin Keykubat, II. Gıyaseddin Keyhüsrev dönemlerinde ve özellikle I. Alaadin Keykubat zamanında altın çağını yaşamış, önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline gelmiştir.

1243 Kösedağ Savaşı‟ndan sonra Moğollar‟ın işgaline direnen Kayseri‟nin her tarafı yakılıp yıkılmıştır. Bu tarihten Selçuklu Devleti‟nin yıkılışına kadar Kayseri, pek çok tarihi olaya sahne olmuş, 1277 tarihinde Memluk Sultanı Baybars, Kayseri‟de Selçuklu tahtına oturarak adına sikke bastırmıştır. Kayseri kenti, Anadolu Selçuklu Devleti‟nin 1308‟de sona ermesinden sonra Anadolu‟da varlıklarını sürdüren İlhanlılar‟ın Anadolu valilerine merkezlik etmiş, son Vali Emir Timurtaş‟ın Mısır‟a giderken yerine Emir Eretna‟yı vekil bırakmasıyla Eretnalılar‟ın (1327 – 1381) merkezi haline gelmiştir. 1381- 1398 yılları arasında Kayseri, Eretnalı‟ların zamanında burada kadılık yapan Kadı Burhaneddin Ahmed‟in eline geçmiş ve şehir Kadı Burhaneddin Beyliği‟nin merkezi olmuştur. Kayseri 1398‟de Kadı Burhaneddin‟in ölümü ve I. Beyazıt‟ın oğlu Süleyman Çelebi‟nin, Akkoyunlu Karayülük Osman Bey‟i mağlup etmesinden sonra, aynı tarihte Osmanlı hakimiyetine girmiş, ancak 1402 Ankara Savaşı‟ndan sonra Karamanoğlu II. Mehmet Kayseri‟ye hakim olmuştur. 1419 yılında Kayseri şehri, Memluk Sultanı Melik Müeyyed tarafından Karamanoğulları‟ndan alınıp, Dulkadiroğlu Nasıreddin Mehmed Bey‟e verilmiştir. Karamanoğlu Pir Ahmed Kayseri‟yi tekrar ele geçirmişse de Fatih‟in Karamanoğulları Beyliği‟ne son vermesiyle şehir kesin olarak 1476 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Karaman Eyaletine bağlı bir sancak haline getirilmiştir (Turan, 1984:441; Denktaş, 2000: 9-10). Kayseri 1515 yılında II.

(44)

16

Beyazıd Dönemi‟nde kesin olarak Türk hakimiyetine bağlanmıştır. Şehir 1846 yılında Osmanlı yönetim düzenlenmesinde merkezi Yozgat olan Bozok Eyaletine, 1868 senesinde Vilayet Nizamnâmesine göre Ankara Vilâyetine bağlanmıştır. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra müstakil bir sancak olmuştur. 1923'te Cumhuriyet ile birlikte İl olan şehrin ismi "Kayseri" olarak kabul edilmiş ve 1988 senesinde de "Büyükşehir" olmuştur (Göde, 1991: 11-12).

2. 2. Anadolu Selçuklu Dönemi Kayseri Kenti

Ortaçağ Anadolu‟sunda önemli bir yere sahip olan Kayseri, Roma ve Bizans Dönemleri‟nden itibaren bölgenin yönetim merkezi görevini üstlenmiştir. Bizans Dönemi‟nde Hıristiyanlığın bölgede hızla yayılmasında etkili olan Aziz Basileus kendisine bir saray ve halkın kullanımı için de sağlık yurdu, düşkünler evi gibi yapılar yaptırmıştır. Bu özelliğini Selçuklu Dönemi‟nde de sürdüren Kayseri, köklü tarihinin sonucu olarak Dar‟ül Mülk ünvanı ile Anadolu Selçuklular‟ın Konya‟dan sonra ikinci başkenti olmuştur (Eravşar, 2000: 90).

Selçuklular zamanında Kayseri, Niksar, Tokat, Sinop ve Çorum çevrelerine ilk yerleşen Danişmendlilere izafeten bu bölgeye de “Danişmendiye Vilayeti” deniliyordu (Erkiletlioğlu, 1993: 142). Kayseri‟nin mamur ve görkemli hale getirilmesinde Danişmendli Melik Ahmed Gazi‟nin çok büyük etkisi olmuştur. Süryani Mihail bu konuyla ilgili şunları söyler; “1085 yılında Tanuşman adlı bir Türk emiri Kapadokya‟ya taarruz edip Sivas‟a, Kayseri‟ye ve diğer şimal mıntıkalarına hâkim oldu. Beni Tanuşman ailesinin nüfuz ve kuvveti böyle başlamıştır” 5. Osman Turan‟6

da bu kaydın “Onun Anadolu‟ya geliş yılını değil, artık buraları idaresine geçirip devlet kurduğunun ifadesi olduğunu” belirtir.

II. Kılıç Arslan‟dan sonra Konya, Kayseri, Sivas ve Amasya önemli şehirler haline gelmiştir. Nitekim Sultanlar buralarda ikamet ederek ve çeşitli merasimler yaparak bu önemi belirtiyorlardı. I. İzzeddin Keykavus 6 sefer 608 tarihinde

5 H.D.Andreasyan, Süryani Keşiş Mihail’in Vekayi-namesi, II, TTK Ktp.‟nde 44–2 no‟lu basılmamış nüsha, s.30.

(45)

17

Kayseri‟de, I. Alaaddin Keykubat önce Sivas‟ta sonra Kayseri ve Konya‟da, II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kayseri Sarayı‟nda, IV. Kılıç Arslan yine Kayseri‟de cülüs merasimi yaparak tahta oturdular (Erkiletlioğlu, 1993: 142).

Sultan I. Alaaddin Keykubad dönemi her açıdan çok önemlidir. Alaaddin Keykubad‟ın Selçuklu tahtına geçtikten sonra Sivas‟tan başkent Konya‟ya gelirken, Kayseri şehrinin bütün ordu komutanları ve itibarlı kişileri, kendisini “süslü arabalar ve seyyar köşkler, musiki mehter (nevbetiyan) takımları, şarkıcılar, meddahlar (kavval) ve dolu arabalarla”7

karşılamaları şehrin sosyal hayatıhakkında bilgiler vermektedir.

Selçuklular zamanında Kayseri kentinin etrafı diğer Ortaçağ kentlerinde olduğu gibi surlarla çevriliydi (Çizim 1) (Resim 1). Dış Kale‟nin Sivas Kapısı, Meydan Kapısı, Bayacı Kapısı, Kiçi Kapı ve Yeni Kapı olmak üzere beş kapısı vardı. Sur içinde 19 mahalle ve ona nazaran sıkışık evler, dar sokaklar bulunuyordu. Evlerin mimari şekli Selçuklu tarzında yapılmıştı. Bu kapılardan Sivas Kapısı‟ndan girildiği zaman, kapının iç tarafından Kapıcı Başı Konağı, buradan güneye doğru girildiğinde ise şimdi de Eski Saray Mahallesi adıyla anılan yerde Saray, kuzeyde ise mahkeme ve diğer daireler bulunmaktaydı (Özdoğan, 1948:174).

Anadolu‟da 12.yy.‟ın sonlarında inşaat faliyetlerinin Alanya, Konya ve Sivas‟ta hızla ilerlemiş olduğu sırada Kayseri kenti de yeniden inşa edilmiştir. İzzeddin Keykavus tarafından başlatılan istihkamların inşaatı Alaadin Keykubad Dönemi‟nde de, 1124 tarihli surların üzerindeki yapı yazıtlarıyla birlikte, devam etmiştir (Gabriel, 1954: 23) Kayseri Kalesi, Alaaddin Keykubad tarafından 1224 tarihinde tamir ettirilmiştir. Kalenin kuzey tarafındaki büyük burcun yukarısına konulmuş kitabe bu tarihi doğrulamaktadır. Kitabenin okunuşu şöyledir;

“Es-Sultanu El-Muazzam, Alȃ-ed-dünya v‟ed-dın, Eb ul-Feth, Keykubad bin Keyhusrev, Bürhȃn-ü Emir il-mü‟minin.”8 (Ahmet Nazif Efendi, 1987: 73-74).

7 İbni Bibi, 1997, I : 229-231

8 Türkçesi: Müminlerin Emirir‟nin Delili, Fetih‟ler babası, din ve dünyanın yücesi, Keyhüsrev‟in oğlu Ulu Sultan Keykubad (tarafından yaptırılmıştır).

(46)

18

Bugün surların büyük bir kısmı tahrip olmuştur. Fakat kalan izlerden şehrin hangi bölümünü çevirdiği tahmin edilebilmektedir.

13.yy‟ın ortalarında Anadolu Selçuklu Devleti‟nin genişlemesi üzerine Kayseri şehri de merkezi bir durum almaya başlamıştır. Öncelikle surlar içerisindeki dar sokaklara sıkışan mahalleler şehrin dört tarafına yayılmaya başlamıştır. Tarihi eserler, ilmi müesseseler şehir dışında inşa edilmekle bu eserlerin yakınında mahalleler meydana gelmiştir (Çizim 2). Bu suretle Kayseri şehri kısa bir zamanda yeni şeklini almaya başlamıştır (Özdoğan, 1948:176-177).

Selçuklu şehirleri sur dışındaki iskanın durumuna göre açık ve kapalı şehir olmak üzere başlıca iki şekilde gelişmiştir. Kayseri‟nin de yer aldığı “açık şehir” modelinde görülen karakteristik özellikler; bir sur olmakla birlikte, yerleşme alanının surları aşıp geniş bir alana yayılması ve Ulu Cami çevresinde yoğunlaşmış bir ticari merkezin bulunmamasıdır (Tanyeli, 1987: 65).

Selçuklular Dönemi‟nde Kayseri kenti, doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan kervan yolunun kavşak noktasında yer alıyordu. Bu dönemde, Anadolu‟da şuan Pınarbaşı İlçesi yakınlarında olan ve bugün de Pazarören diye anılan bölgede “Yabanlu Pazarı” kurulurdu.9

XIII. yy.‟ın birçok yerli ve yabancı yazarları öneminden ve ününden dolayı bu pazaryeri hakkında eserlerinde bilgi vermişlerdir. Bugün dahi İran‟da çok geniş ve çeşitli olan Pazaryerlerine “Kayseriyye” denmektedir. Yaz aylarında kurulan bu pazara Anadolu içinden ve çevre ülkelerden ticaret yapmak amacıyla tacirler geliyordu (İlimli Usul, 2007:5). Yabanlu Pazarı‟nın kurulduğu yeri M. 1277 (H. 675) yılında bizzat görmüş olan Muhyiddin İbn Abdu‟z Zahir “Bu pazarda dünyanın her bölgesinden gelmiş insanların teşkil ettiği bir kalabalık toplanır. Bu sebeple Yabanlu‟da her ülkeden getirilmiş mal bulunur” sözleriyle önemini belirtmektedir (Sümer, 1985: 16). Milletler arası bir fuar sayılan Yabanlu Pazarı Kayseri‟nin bu dönemdeki sosyal ve kültürel zenginliğini de göstermektedir.

9

(47)

19

Selçuklular Dönemi‟nde Kayseri‟de birisi şehir merkezinde Saltanat Sarayı (Devlethane), diğeri şehrin batısında Kibad Dağı eteğinde Keykubadiye Sarayı olmak üzere iki saray yapısı inşa edilerek kullanılmıştır. Görünüşte her ikisi de saray olmasına karşılık farklı işlevlere sahip olan bu yapıların dışında yine aynı dönemde inşa edilmiş üç köşk günümüze ulaşmıştır. Bu yapılar Hızır İlyas Köşkü (1241) Kızıl Köşk ve Haydar Bey Köşkü‟dür. Şüphesiz şehrin etrafında daha fazla Köşk vardır. İbni Bibi‟nin anlattıklarından bu köşklerin ünlü devlet adamlarına ait olduğu ve ihtişamlarının Saltanat Sarayları‟na benzediği anlaşılmaktadır (Eravşar, 2000: 90-97).

Anadolu Selçukluları Dönemi‟nde devletin idari işleyişi ile Devlet işlerinin yapıldığı, sultanların tahta çıktığı, yabancı konukların ağırlanıp kabul edildiği, idari mekan olan Kayseri Devlethanesi bugün tamamen yıkılmış ve ortadan kalkmıştır. Bu Saray hakkında en erken tarihli bilgiyi Süryani Mihael vermiştir. Süryani Mihael, sarayın şehir merkezinde olduğunu ve eski bir yapı üzerinde kurulduğunu belirtir. (Eravşar, 2001:281). Sonraki bilgileri ise İbni Bibi vermiştir.10

İbni Bibi‟ye göre Devlethane olarak adlandırılan bu Saltanat Sarayı şehrin içinde ve Selçuklu Sultanı I. Keykavus daha tahta geçmeden önce varolan bir yapıydı. I. Alaaddin Keykubad, Keykubadiye Sarayı‟nı inşa etmeden önce, şehre geldiğinde burada kalmıştır (İbni Bibi, 1997, I: 283-286). Sultanın ölümünü hazırlayan eğlenceler de bu Saray‟da yapılmıştır. Devlethane hakkında bilgi veren dönemin kaynakları, yapının etrafının yüksek duvarlarla çevrili olduğunu ve meyve bahçelerinin içerisinde bulunduğunu sarayın odalarının çinilerle süslendiğini belirtir. Ayrıca sarayın içinde bir Mescit olduğu ve şehirdeki Cami ile arasında bir gizli geçit olduğundan söz edilmektedir (Sümer, 1985: 83). Saray, Beylikler Dönemi‟nde de kullanılmıştır. Ancak Kadı Burhaneddin Ahmed‟in yeğeni Şeyh Müeyyed‟in Sultan‟a karşı ayaklanması sırasında Saray‟ı yaktığı bilinmektedir (Eravşar, 2000: 92-93).

Devlethane‟nin yapım tarihiyle ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır. Ancak I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi‟nde kullanımda olması bu yapının en erken 12.

10İbni Bibi, 1997,I:282, 285, 455.

(48)

20

yy.‟ın sonunda inşa edilmiş olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir (Eravşar, 2001:292).

Baybars Anadolu seferi sırasında Kayseri‟ye geldiğinde, ilk önce Keykubadiye Sarayı yakınında kurdurduğu çadırda kalmıştır. Ancak ertesi gün şehre girerek Devlethane‟deki Selçuklu tahtına oturmuştur. Bu olaylar şehirdeki bu sarayın Selçuklu Devleti‟nin merkezi konumunda bulunduğunu Keykubadiye Sarayı‟nın ise Sultanların dinlendiği sayfiye yeri olduğunu göstermektedir (Eravşar, 2000: 92). Devlethane bir çok fonksiyonu ile yönetim saraylarından ayrılmaktadır. Bu açıdan Kayseri Şehri‟nde sultanın ikamet ettiği sarayla, devletin işlerinin yürütüldüğü sarayın ayrıştırılma zamanının Keykubadiye Sarayı‟nın inşa edilmesinden itibaren yani Alaaddin Keykubad döneminden itibaren başladığını söylemek mümkündür. (Eravşar, 2001: 294).

Kayseri‟nin en önemli sanat eserleri Selçuklular döneminde inşa edilmiştir. Camiler, medreseler, saraylar ve özellikle Anadolu Selçukluları‟nın yüksek kültürünü en iyi şekilde yansıtan kervansaraylar önemli eserler arasındadır. Selçuklu saraylarından köşklerine, çeşmeler şadırvanlar, köprüler, kaleler ve surlar Selçukluların şehrin dokusuna yerleştirmiş olduğu eşsiz eserlerdendir. Birçoğu restorasyon adı altında, günümüzün bilinçsiz tahribatına maruz kalsalar da, bugün de olanca haşmetiyle ayakta durmaktadırlar. Bu özellikleriyle günümüz Kayseri kenti hala özgün Anadolu Selçuklu kent dokusunu yansıtan nadir kentlerden biri olmayı sürdürmektedir.

(49)

21 3. ANADOLU SELÇUKLU SARAYLARI

3. 1. Anadolu Selçuklu Sarayları

Saraylar, sultan ve yakın çevresinin ikamet ettiği, yönetim işlerinin yürütüldüğü aynı zamanda aile yaşamının sürdürüldüğü görkemli ve genelde geniş kompleksli yapılardır. Selçuklu çağında pek çok saray inşa edilmekle beraber günümüzde bu yapıların elle tutulur mimari ve sanatsal verilerine tam anlamıyla ulaşmak mümkün değildir.

Saray, “politikadan felsefeye, entrikadan kalkınma projelerine silahşorluktan, aşk, eğlence sanata kadar her alanda eskiçağ ve ortaçağ toplumlarının tüm beceri ve yaratışlarının en üst düzeyde gerçekleştiği bir kurumdur, aynı zamanda önderlerin ve üst kesimin eğitildiği bir akademi gibidir” (Arık, 2000: 13). Selçuklular‟ın Anadolu‟ya yapı tasarımı ve bezeme açısından eski bir saray geleneğine sahip bir kültürden geldikleri bilinmektedir. Türklerin yerleşmiş gruplarının bu alandaki deneyimleri Kırgızistan, Özbekistan ve Kuzey Çin‟de kalan manastır, tapınak gibi Uygur yapılarının kalıntılarında bulunan duvar resimlerinin, minyatürlü yazma ve ruloların yansıttığı bir sanat dünyasından özellikler taşımaktadır (Arık, 2007: 261; Arık, 2000: 14). İlk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlılar (998-1122) İran‟ın uygarlık birikimini İslam dünya görüşüyle yoğurup Rönesans denebilecek bir atılım gerçekleştirmekte olan Samanileri, İmparatorluğa kattıktan sonra, Samani atılımına Uygur mirasını da ekleyerek yepyeni bir sanat kişiliğinin doğmasını sağlamışlardır. Samaniler‟in başkenti Afrazyab‟da (Semerkand) daha sonra Karahanlılar‟ın da kullandığı ve geliştirdiği görkemli saraydan bugüne ancak bazı alçı duvar kaplama panoları, fresk parçaları ve lüks seramikler kalmıştır (Arık, 2000: 16).

Arapların 8. yy. ortalarında Çin‟in Orta Asya‟daki yayılmasına son vermesinden sonra, Karahanlılar (938-1122), Sasani ve Uygur kültür geleneklerini birleştiren bir sentezin doğmasına neden olmuşlardır. Uygurların Ordu-balık kenti gibi ırmak kıyılarında teraslara kurulmuş yapılar topluluğu şeklinde Gazne Sarayları da bir yandan Eski Çin İmparatorluklarının yazlık saraylarını çağrıştırırlar. Özellikle Fransız kazılarıyla ortaya çıkan Leşker-i Bazar Sarayı, köşkler, büyük avlular,

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu araştırma ile oluşturulan modelin yapısal eşitlik modeli kullanılarak çözümlenmesi sonucunda; öğretmenlere güven, okula karşı tutum, okula yabancılaşma

Also,one PLLA plate was implanted in the left tibia and one commercial plate in the right respectively with onlay model in group C.. Many tests were done on each sample in 1, 4, 8

[r]

Mustafa Kemal Paşa’yla Claude Farrere öğle ye­ meğini birlikte yediler.. Musta­ fa Kemal Paşa, toplanan üç bin kişi önünde hak­ sızlığa uğrayan Türklerin

Sınmaz’ a (2009) göre AB ülkelerinin hemen hepsinde BS uygulaması yapılmaktadır... BS uygulaması üst sınıflardan daha çok yararlanma, öğrencilerin bireysel

4 Daha sonra, Cumhuriyet döneminde kentsel gelişmeyi tetikleyen faktörler ile özellikle 1930’lardan sonra hayata geçirilen köktenci modernleşme projesinin kent

Multinational companies (MNC) can diffuse culture across borders (Edwards et al., 2005), which drive national employment and promote their ability to remain

Fen ve mühendislik bilimlerinin bilgi tabanına ve teknolojik gelişmelere ışık tutması amacıyla önümüzdeki sayılarda fen ve mühendislik bilimlerinde yapılmış