• Sonuç bulunamadı

Diyaliz A-V fistül açıklığının değerlendirilmesinde infrared termal fotografi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Diyaliz A-V fistül açıklığının değerlendirilmesinde infrared termal fotografi"

Copied!
85
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RADYOLOJİ ANABİLİM DALI

DİYALİZ A-V FİSTÜL AÇIKLIĞININ

DEĞERLENDİRİLMESİNDE İNFRARED TERMAL

FOTOGRAFİ

Dr. Eltan MAHARRAMOVA

DANIŞMAN

Prof. Dr. Mustafa PARILDAR

(2)

ÖNSÖZ

Bu tez çalışmasında, her yıl giderek artan sayıda çalışmanın yapıldığı oldukça popüler bir görüntüleme yöntemi haline gelen non invaziv İnfrared Termal Fotografi(Venografi) tetkikinin tanısal performansını değerlendirip diğer görüntüleme yöntemleri ile karşılaştırılması amaçlandı. Yöntemin mobil telefon cihazına monte edilerek kullanılması işlemin pratikliğini artırdığı gibi evde, diyaliz esnasında ve muayenehanelerde kısacası her yerde kullanılmasını ve elde edilen görüntülerin çok kolayca değerlendirme yapabilen uzmanlara iletimini sağlayacaktır. Hızlı ve doğru tanı ise erken müdahaleye olanak sağladığı için diyaliz hastalarını hayata bağlayan vasküler erişim yolunu en uzun şekilde açık kalmasını sağlayacaktır.

Kontrastlı tetkiklere alternatif ve/veya destek olabilecek bu güncel görüntüleme yönteminin, yaptığımız bu çalışma ve literatürdeki mevcut çalışmalar ile birlikte özellikle tanısal radyolojiye ve diyaliz hastalarına katkılarının olacağını düşünüyoruz.

Bu çalışma konusunda beni yönlendiren, cesaretlendiren ve desteklerini eksik etmeyen danışman hocam Prof. Dr. Mustafa Parıldar’a çok teşekkür ederim. Projeye fikir aşamasında büyük katkı sağlayan Prof.Dr İsmail Oran’a, ilk denemeler sırasında teknik destek sağlayan Ufuk Parıldar’a, yine desteklerini esirgemeyen Doç.Dr. Celal Çınar, Doç. Dr. Halil Bozkaya, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Radyoloji ünitesinde görevli personel Sami Şenol’a, teknisyen arkadaşlarımıza ve uzmanlık öğrencisi değerli asistan arkadaşlarıma emek ve katkılarından dolayı çok teşekkür ederim.

Dr. Eltan MAHARRAMOVA İzmir, 2020

(3)

III İÇİNDEKİLER ÖZET ... V ABSTRACT ... VII KISALTMALAR LİSTESİ ... IX TABLOLAR LİSTESİ ... XI GRAFİK LİSTESİ ... XII RESİMLER DİZİNİ ... XIII

1. GİRİŞ VE AMAÇ ... 1

2. GENEL BİLGİLER ... 2

2.1. SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİĞİ ... 2

2.2. BÖBREK REPLASMAN TEDAVİSİ ... 3

2.3. HEMODİYALİZ VASKÜLER ERİŞİM TÜRLERİ ... 5

2.3.1. Arteriyovenöz greft (AVG) ... 7

2.3.2. Tünel diyaliz kateteri (TDK) ... 7

2.4. HEMODİYALİZ VASKÜLER ERİŞİM KOMPLİKASYONLARI ... 8

2.4.1. Vasküler Erişim Stenozu ... 9

2.4.2. Santral Ven Darlığı ... 10

2.4.3. Arteriyovenöz Erişim İskemik Çalma (AVEİÇ) ... 11

2.4.4. Psödoanevrizmalar / Anevrizmalar ... 12

2.4.5. Kalp yetmezliği ... 12

2.5. VASKÜLER ERİŞİMİN KORUNMASI İÇİN GEREKENLER ... 12

2.6. INFRARED TERMAL GÖRÜNTÜLEME TEMELLERİ ... 13

2.7. TIPTA İNFRARED TERMAL GÖRÜNTÜLEME ... 16

2.7.1. Meme Kanseri Tespiti ... 18

2.7.2. Diyabetik Nöropati ve Vasküler Patoloji Tanısı ... 19

(4)

2.7.4. Diş Tanıları ... 21

2.7.5. Dermatolojik Uygulamalar ... 22

2.7.6. Kan Basıncı İzleme ... 22

2.7.7. Romatizmal Hastalıkların Tanısı ... 23

2.7.8. Kuru göz sendromu ve oküler hastalıkların tanısı ... 24

2.7.9. Kişilik testi ve beyin görüntüleme ... 24

3. MATERYAL VE METOD ... 25 4. BULGULAR ... 31 5. TARTIŞMA ... 45 6. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 51 7. KAYNAKLAR ... 52 8. EKLER Ek 1: Etik Kurul Onay Belgesi ... 64

Ek 2: Aydınlatılmış Onam Formu ... 66

Ek 3: Olgu Rapor Formu ... 71

(5)

V ÖZET

DİYALİZ A-V FİSTÜL AÇIKLIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİNDE İNFRARED TERMAL FOTOGRAFİ

AMAÇ: Bu çalışmada fistül disfonksiyonu bulunan hemodiyaliz hastalarında tanısal amaçlı kullanılan kontrastlı bilgisayar tomografi anjiografi ile kıyaslama yapılarak termal fotografi (venografi) yönteminin etkinliğini değerlendirmek ve tanısal peformasını kıyaslamak amaçlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM: Arteriovenöz fistül disfonksiyonu nedeniyle girişim planlanan ve girişimsel radyoloji bölümüne başvuran 30 hastaya ait ekim 2018- aralık 2019 tarihleri arasındaki termal görüntüler prospektif olarak incelendi.

Tüm hastalar klinik olarak A-V fistül disfonksiyon kuşkulu olup toplamda 30 hastaya ait termogram görüntüler kaydedildi. Termal Fotografi (Venografi) tetkiki’nin sensitivite, spesifite, pozitif prediktif değer (PPV), negatif prediktif değer (NPV) ve doğruluk değerleri hesaplanıp kıyaslandı. BT anjiografi referans kabul edildi. Arteriovenöz fistüllerde patensi, stenoz ve anevrizmalar kaydedildi, McNemar ve Kappa testi ile sonuçların korelasyonu değerlendirildi. Çalışmamızın etik kurul onayı ve işlem öncesi tüm hastalardan alınmış aydınlatılmış yazılı onam formu mevcuttur.

BULGULAR: Toplam 30 hastaya ait termal görüntüler kaydedilmiştir.

Diyaliz A-V fistüllerinin 20'i sol kol (%67) , 10'u ise (%33) sağ kol yerleşimliydi. On üç hastada ponksiyon bölgesinde veya jukstaanastomotik düzeyde venöz anevrizmalar saptandı . BT anjiografi tetkikinde izlenen anevrizmaların hepsi (%100) Termal fotografi tetkiki ile saptanabilmiştir.

Bir hasta dışında tüm hastalarda drenaj damarlarının çeşitli segmentlerinde darlık izlendi. Termal Fotografi (Venografi) koldaki tüm stenozları gösterdi. 6 hastada santral ven stenozu sekonder bulgulara neden olmuştur (yüzeyel damarların genişlemesi ve kollateral oluşum). Venöz stenoz, anevrizma ve trombozun demonstrasyonunda iki yöntem arasında anlamlı bir fark bulunamadı. Bir hastada termal venografi ile fistül anastomoz hattında darlık

(6)

bulgusu izlendi, ancak BT anjiografi ile konfirme edilemedi.

Termal fotografinin sensitivitesi %100 olarak hesaplandı . Spesifite değerleri %94.44 olarak hesaplandı.

Termal fotografi tetkikinin pozitif prediktif değeri %92.3 olup, BT anjiografi ile istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmedi. Doğruluk oranı Termal fotografi %97 olarak hesaplandı ve iki test ile arasında anlamlı farklılık gözlenmedi. Negatif prediktif değer %100 olarak hesaplandı.

SONUÇ: Termal fotografi BT anjiografi ile benzer şekilde A-V fistül karakteristikleri hakkında bilgi veren güncel bir tanı yöntemidir. Termal Fotografi tetkiki BT anjiografi ile kıyaslandığında benzer sensitivite oranlarına sahiptir. Maliyet ve pratiklik konusunda BT anjiografi ye ’ye göre belirgin üstünlükleri bulunmaktadır. Termal fotografinin hastanın evinde, diyaliz merkezinde fizik muayeneye ya da hastanede rutin tanısal görüntülemeye entegre edilmesi ve BT anjiyografinin kontraendike olduğu durumlarda kullanılabilmesi önemli avantajlardır.

Anahtar Kelimeler: İnfrared Termal Fotografi; Üst Ekstremite BT anjiografi; Kontrastlı Venografi).

(7)

VII ABSTRACT

INFRARED THERMAL PHOTOGRAPHY IN THE EVALUATION OF DIALYSIS A-V FISTULA PATENCY

PURPOSE: In this study, we aimed to evaluate the effectiveness and diagnostic performance of thermal photography (venography) method by comparing it with computed tomography angiography in hemodialysis patients with fistula dysfunction

MATERIALS AND METHODS: Between October 2018- December 2019 thermal images of A-V fistula of 30 hemodialysis patients were evaluated. All of these patients were referred to the interventional radiology for intervention due to A-V fistula dysfunction. Patency of the A-V fistulas, stenosis and aneurysms were evaluated by thermal photography and CT Angiography. The sensitivity, specifity, positive predictive and negative predictive values and accuracy rate were calculated and compared with CT Angiography. Correlation of the results were evaluated with McNemar and Kappa tests. Ethical comitee approval form and informed consent form of the patients are present in this study.

RESULTS: Thermal images of the arm with A-V fistula of 30 patients were recorded. A-V fistulas were located in the left arm in 20 patients (%67) , right arm in 10 patients (%33).Venous aneurysms were detected in 13 patients at the puncture site or juxtaanastomotic region. All of these aneurysms were detected with both of the examinations. There were venous stenoses in various segments of the drainage veins in all but one patient. Thermal photography (Venography) demonstrated all venous stenoses in the arm. Central venous stenoses caused secondary findings in 6 patients (dilatation of superficial veins, collateral formation). There were no significant difference between two methods in demonstrating venous stenosis, aneurysm and thrombosis. In 1 patient thermal photography showed stenosis in anostomotic segment, but it could not be confirmed by CT angiography.

Sensitivity of thermal photography was 100%. Speciphicity was 94.44%. There were no significant statistical difference between the two diagnostic methods. Positive predictive value, accuracy rate and negative predictive value was calculated as 92.31%, 97% and 100% respectively.

(8)

CONCLUSION: Thermal photography is up-to-date diagnostic tool informing about the characteristics of the A-V fistula of the hemodialysis patients similar to CT angiography. Thermal photography has similar sensitivity compared to CT angiography. It has marked advantages in terms of cost and practicality. Moreover it does not need contrast injection and harmful rays. It can be integrated easily to routine diagnostic work up in hemodialysis patients and can be used when CT angiography is contraindicated.

Keywords: Infrared Thermal Photography, Thermal Venography, upper extremity CT angiography, Arteriovenous fistula

(9)

IX

KISALTMALAR LİSTESİ

APD : Automated Peritoneal Dialysis AVF : Arterio-Venous Fistula

AVG : Arterio-Venous Graft

AVEİÇ : Arteriyovenöz Erişim İskemik Çalma ABD : Amerika Birleşik Devletleri

BB : Brachio-Basilic BC : Brachio-Cephalic BT : Bilgisayar Tomografi

DSA : Dijital Subtaksiyon anjiografi FOV : Field of View

GFR : Glomerular Filtration Rate

HAIDI : Haemodialysis access induced distal ischaemia

HD : Hemodiyaliz

HFOV : Horizontal Field Of View KBY : Kronik Böbrek Yetmezliği

kVp : Pik Kilovoltaj / Kilovoltage peak

IR : Infrared

NIR : Near Infrared

LED : Light Emitting Diode IRTI : Infrared Thermal Imaging

KDOQI : Kidney Disease Outcomes Quality Initiative PD : Peritoneal Dialysis

TDC : Tunnelled Dialysis Catheter

PPV : Positive Predictive Value / Pozitif Prediktif Değer NPV : Negative Predictive Value / Negatif Prediktif Değer

(10)

VFOV : Vertical Field Of View COVID 19 : Coronavirus Disease 2019

(11)

XI

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Kronik böbrek hastalığının aşamaları ... 3 Tablo 2. FLIR ONE termal kamera cihazının teknik özellikleri ... 27 Tablo 3. Termal fotografi tetkikinin tanısal performansı ... 34 Tablo 4. Termal fotografi tetkikinin stenoz, anevrizma saptamadaki tanısal

performansı ... 34 Tablo 5. McNemar test istatistik sonuçları (b. Binomial distribution used) ... 35 Tablo 6. Kappa test istatistik sonuçları (MedCalc - version 14.8.1) ... 36

(12)

GRAFİK LİSTESİ

Grafik 1. Hastaların yaş dağılım grafiği ... 31

Grafik 2. Fistüllerin sağ-sol kol dağılım oranı ... 32

Grafik 3. Fistüllerin cinsiyet dağılım oranı ... 32

Grafik 4. Fistüllerin türünün dağılım oranı ... 33

(13)

XIII

RESİMLER DİZİNİ

Resim 1. Hemodiyaliz çalışma prensibi ... 4

Resim 2. Hemodiyaliz A-V fistülün şematik görüntüleri ... 6

Resim 3. Elektomanyetik spektrum ... 14

Resim 4. Cep telefonunda konuşan kişinin termal görüntüleri ... 18

Resim 5. Çalışmamızda kullanılan termal kamera cihazı ... 27

Resim 6. Termal kameranın mobil cihaza entegrasyonu ... 27

Resim 7. Mobil kullanım için FLIR ONE uygulaması ... 27

Resim 8. Çalışmamızda kullanılan BT cihazı ... 29

Resim 9. BT anjiografi raporlama iş istasyonu ... 29

Resim 10. Olgu 1’e ait termal kamera ve 3 boyutlu BT anjiografi görüntüleri ... 37

Resim 11. Olgu 2’ye ait termal kamera, MIP, 3 boyutlu BT anjiografi, DSA görüntüleri ... 38

Resim 12. Olgu 3’ye ait termal kamera, 3 boyutlu BT anjiografi, DSA görüntüleri. ... 39

Resim 13. Olgu 4‘e termal kamera ve 3 boyutlu BT anjiografi görüntüleri ... 40

Resim 14. Olgu 5‘e ait termal kamera ve 3 boyutlu BT anjiografi görüntüleri ... 41

Resim 15. Olgu 6‘e sit termal kamera ve DSA görüntüleri ... 42

Resim 16. Olgu 7’e ait 3 boyutlu termal kamera ve 3 boyutlu BT anjiografi görüntüleri ... 43

(14)

1. GİRİŞ VE AMAÇ

Arteriyovenöz fistül (AVF), hemodiyaliz hastalarında en sık kullanılan vasküler erişim türüdür. AVF'lerin stenoz ve trombozu hemodiyaliz hastalarında hastaneye yatış ve morbidite oranını arttıran en sık komplikasyonlardır.

Fistül yapımı için sadece yüzeysel damarlar kullanıldığından, hastaların çoğunda muayene ve tam palpasyon stenotik bir ven segmentini ortaya çıkarmaktadır. Renkli Doppler ultrason, stenoz ve trombozun derecesini tanımlamak için şüpheli durumlarda yardımcı olabilir.

Dijital çıkarma anjiyografi (DSA) veya çok kesitli bilgisayarlı tomografi (ÇKBT ) anjiyografi teknikleri girişim planlanan hastalarda vasküler haritalama için daha güvenilirdir. Bununla birlikte, zaman alıcıdır, pahalıdır ve X ışınının kontrast maddelerle birlikte kullanılması insan sağlığı için iyatrojenik tehdit taşıyabilir

A-V fistülü bulunan hastalarda vasküler haritalama için sık kullanılan görüntüleme yöntemi BT anjiografi dir. Ancak bu yöntemin invaziv olması ve kontrast madde kullanımı gibi dezavantajları vardır. Termal Fotografi yöntemi ile kontrast madde ve x ışını kullanmadan yüzeyel toplar damarların kesintisiz monitorizasyonu mümkün olmaktadır.Termal fotografik görüntüler, bir cep telefonuna bağlı soğutulmamış bir termal kamera (FLIR ONE) ile elde edilmiştir.

Mobil teknolojinin entegrasyonu ile hemodiyaliz sırasında sorun yaşayan hastaların evde veya diyaliz merkezlerinde günlük monitorizasyonu mümkün olabilecek anlık paylaşımlarla hızlı teşhis sağlanabilecektir.

Bu çalışmamızda üst ekstremite BT anjiografi tetkikini referans kabul ederek diyaliz A-V fistülüne sahip olgularda termal fotografi yönteminin tanısal performansını kıyaslamayı amaçladık.

(15)

2. GENEL BİLGİLER

2.1. SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİĞİ

Kronik böbrek yetmezliği (KBY) böbrek hasarının neden olduğu uzun vadede seyreden bir durumdur. Başlangıçta spesifik bir semptom göstermez ve rutin kan tahlilinde insidental olarak tespit edilir. Hastalığın sonraki aşamalarında hastalarda hipertansiyon, hiperkalemi, sıvı yüklenmesi ve anemi gelişebilir. Böbrek hastalığı kalite girşimi (KDOQI) çalışma grubu erişkinlerde kronik böbrek hastalığını bu şekilde tanımlamıştır (Ulusal Böbrek Kuruluşu, 2002)1

 ≥3 süren, glomerüler filtrasyon hızı (GFR) azalması olsun veya olmasın, yapısal veya fonksiyonel böbrek anormallikleriyle karakterize böbrek hasarı

 Böbrek hasarı olsun veya olmasın, azalmış GFR

(GFR), aşağıdakilerden biri ile kendini gösterir:  Patolojik anormallikler

 Böbrek hasarı belirteçleri olan kan, idrar veya görüntüleme testlerinde anormallikler KBY'nin birçok nedeni vardır ve hasar genellikle geri dönüşümsüzdür (ABD Renal Veri Sistemi, 2005).2

Bazı hastalara durumuna göre diyaliz veya transplantasyon gibi renal replasman tedavisi gerekebilir. KBY tanısı alan hasta sayısı nüfus yaşama süresi arttıkça zamanla artmaktadır.

KBY aşamaları ölçülen veya tahmin edilen glomerüler filtrasyon hızına (GFR) dayanır. GFR böbrek fonksiyonunun bir ölçüsüdür (Tablo 1).

Böbrek fonksiyonunun normal olduğu evre 1 dahil olmak üzere KBY'nin (de aşağıdakileri beş aşaması vardır (ABD Renal Veri Sistemi, 2005).2

KBY aşamaları hekim için böbrek hastalarını tanımlamaya ve tedavi planlama yönetiminde yardımcı olur.

(16)

Tablo 1: Kronik böbrek hastalığının aşamaları

Hastalar KBY evre 5'e ulaştığında, yaşam kalitesi genellikle azalır ve eğer durum tedavi edilmezse yaşam beklentisi önemli ölçüde kısalır. Son dönem böbrek hastalarında renal replasman tedavisi ile sağkalım ve yaşam kalitesi önemli ölçüde artar. Bir çalışmada, evre 5 böbrek yetmezliği olan hastalarda diyaliz olmadan 1 yıl ve 2 yıl sağkalım % 68 ve % 47 ,diyaliz kullanmayı seçen hastalarda sağkalım sırasıyla% 84 ve% 76 idi. (Murtagh ve ark, 2007).3

2.2. BÖBREK REPLASMAN TEDAVİSİ

Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalara böbrek replasman tedavisi (BRT) verilir. Bununla hastaların hem yaşam süresini uzattığı hem de yaşam kalitesini artırdığı gösterilmiştir. (Alldredge ve ark., 2004).4

BRT hemodiyaliz (HD), peritoneal diyaliz (PD) veya böbrek nakli şeklinde olabilir. Hemodiyalizin temel prensibi, çözünen maddelerin bir karşı akışı kullanarak yarı geçirgen zardan geçmesidir. Bunu elde etmek için kan bir diyalizöre yönlendirilir. Makinede diyalizat sıvısı ekstrakorporeal devrede kan akımı yönünde ters yönde akıyor. Bu karşı akış membran boyunca konsantrasyon gradyentini korur ve diyaliz etkinliği artırır. Üre ve potasyum gibi diğer atık ürünler diyaliz solüsyonuna geçer.

Hemodiyaliz ilk defa 1924 yılında Almanya'daki Glessen Üniversitesi'nde üremik bir hasta üzerinde gerçekleştirilmiştir.(Haas, 1925)5

. Radial ve karotis arterlerin yanı sıra portal venprosedür için kanülize edilmiştir. Takip eden 30 yıl boyunca, diyalizat sıvısında ve HD için kullanılan makinelerde geliştirmeler yapılmıştır.

(17)

Vasküler erişimdeki büyük ve önemli ilerleme1960'larda bir nefrologun (Cimino), Kore savaşında gaziler üzerinde herhangi bir komplikasyon olmadan travmatik arteriyovenöz fistül deneyimlerini hatırlatması olmuştur. (Brescia ve ark., 1966). 6

Günümüzde AVF’ler dünyada yaygın olarak kullanılan altın standart vasküler erişim yoludur.

Diyaliz sıvısının değişimine izin vermek için cerrahi olarak karın boşluğuna peritoneal kateter yerleştirilir. İki farklı tipte periton diyalizi mevcuttur: sürekli ambulator periton diyaliz (SAPD) ve otomatik periton diyalizi (APD).Adıyla açıklandığı gibi, SAPD sürekli ve ayaktan yapılır. Diyaliz sıvısı karın içine yerleştirilirve atık ürünlerin içine yayılmasını sağlamak için her seferinde dört saat bekletilir. Bu günde dört kez tekrarlanır. APD makine kullanımını gerektirir ve gece 8 ila 10 saat sürer. Diyaliz solüsyonu otomatik olarak verilir ve karın boşluğundan boşaltılır.

Resim 1. Hemodiyaliz çalışma prensipi, kan pompasına, yarı geçirgen zar ve diyaliz solüsyonuna bağlı bir hasta 7

(18)

Periton Diyalizinin dezavantajları:  Tüm hastalar için uygun olmaması  Öğrenme güçlüğü

 Sosyal izolasyona neden olması

 Periton kullanım ömrünün bilinmemesi  İnfeksiyon riski yüksekliği

 Günlük uygulama gerekliliği  Protein kaybı

 Kateterin yerleştirilmesi için küçük bir cerrahi işlem gerekliliği

2.3. HEMODİYALİZ VASKÜLER ERİŞİM TÜRLERİ

Arteriyovenöz fistül (AVF), bir arter ve bir ven arasında cerrahi olarak oluşturulan bağlantıdırve yüksek akış- düşük direnç sistemi ile arterden vene kan akışını sağlamaktadır. Ven hemodinamikteki değişime uyum sağladığı için, proksimaldeki damar genişler, daha belirgin ve kalın duvarlı görünüm kazanarak hemodiyaliz kanülizasyonu için kolaylık sağlar. Olgunlaşma adı verilen bu sürecin gerçekleşmesi AVF oluşturulmasını takiben 10 hafta kadar sürebilir ve AVF ile etkin hemodiyaliz yapılması için dikkatli planlama ile yapılması gerekir (Wilmink ve ark., 2016).8

Nefrolog Cimino ilk olarak AVF kavramını HD için kullanmıştır. Nefrolog Brescia ve cerrah Appell ile yakın işbirliği içinde çalışarak, ilk arteriovenöz fistül oluşturulmuştur. (Brescia ve ark., 1966).6

Hemodiyaliz sırasında hastaların dominant kolunu kullanabilmeleri için AVF normalde dominant olmayan kol üzerinde gerçekleştirilir. Gelecekte mümkün olduğunca çoksayıda erişim seçeneğini korumak için literatürdeki yayınlar ilk etapta mümkün olan en distal AVF'nin oluşturulmasını tavsiye ediyor (Navuluri ve Regalado, 2009).9

AVF oluşturmak için genellikle üç önkol seçeneği vardır: enfiye kutusu, radyo-sefalik ve ulnar-bazilik. Bunların ilki anatomik enfiye kutusu düzeyinde radyal arter ve sefalik ven arasında oluşturulan fistül olup en uzak bölgedir ve bu nedenle kanülizasyon için uzun ven segmenti olur. Başarısızlık durumunda, daha fazla AV fistülü oluşturmak için proksimal

(19)

Radio-sefalik fistül bilek düzeyinde radial arter ile sefalik ven arasında oluşan ve en sık oluşturulan AVF'dir, uzun vadede iyi olduğu gösterilmiştir. Bazı yazarlar bileğin medial tarafında ulnar arter ile eşlik eden bazilik ven arasında oluşturulan ulnar-bazilik fistülleri savunurken, Fransa'da popüler olan Gracz fistülü proksimal radial arter ile sefalik veya median antekubital venin perforan dalı arasında uç-yan anastomoz şeklinde oluşturulan proksimal fistüldür.

Önkol AVF uygulanabilir bir seçenek değilse, antekubital fossada brakiyal arter ve sefalik ven arasındakı brakiyosefalik fistül en yaygın kullanılandır. Brachiobasilik AVF oluşumu cerrah için daha zordur, çünkü kanülizasyon için bazilik venin mobilizasyonu ve yüzeyselleştirilmesi gerekmektedir. Bu, dirsekte brakiyal arter ile bazilik veni birleştirerek tek bir prosedür olarak yapılabilir. Veya bazilik venin ilk önce anastomoz edildiği, olgunlaşmasının ardından ikinci aşamada yüzeyselleştirmesi şeklinde iki aşamalı bir prosedür olarak yapılabilir.

Resim 2.11Hemodiyaliz amaçlı vene daha fazla kan akışı sağlamak için ön kol düzeyinde arter ve ven arasında oluşturulmuş fistül. Ven hemodinamikteki değişime uyum sağladığı için daha belirgin ve kalın duvarlı görünüm kazanarak hemodiyaliz kanülizasyonu için kolaylık sağlamaktadır.

(20)

Bir fistülün rutin hemodiyaliz için uygun olup olmayacağını belirlemek için devam eden vasküler ve klinik değerlendirmeler önemlidir (Vanholder 2001)12

. Bununla birlikte, fistülün daralma veya tıkanma nedeniyle kullanılamaması, aşırı yüksek akıştan veya kardiyak yetmezlikten kaynaklanabilen vasküler çalma gibi çeşitli klinik problemler vardır.

Yüksek basınçlı arteriyel ve düşük basınçlı venöz sistemlerin kısa devre yaptığı patent arteriyovenöz fistülde, kalpten gelen nispeten sıcak kan fistül içinden akar ve ısıyı çevre dokulara aktarır. Bu dokular, vücut yüzeyine yakın duran kan damarlarını çevreler. Sağlıklı denekler vücut tarafları arasında 1 ° C'ye kadar termal simetri gösterdiğinden (Ammer ve Ring 1995)13, termografi AVF kan akışından kaynaklanan termal asimetriyi ölçmek mümkündür. Ayrıca, yüksek fistül kan akış hızları olan hastalarda fistül tarafında elin kan akışının kısıtlamış olması (yani 'çalma') ve bu nedenle fistül olmayan ele kıyasla daha soğuk rakamlara sahip olmaları muhtemeldir.

2.3.1. Arteriyovenöz greft (AVG)

Arteriyovenöz greftler AVF oluşumu mümkün olmadığında alternatif olarak kullanılır. Politetrafloroetilen (PTFE) gibi sentetik malzemelerden veya biyolojik malzemelerden yapılır. Biyolojik greftler de hemodiyaliz konduitleri olarak kabul edilir ve bunlar kökenlerine göre sınıflandırılabilir. İnsan donör greftlerinden homogreft (allogreft) ve insan olmayan türden ksenogreftler elde edilebilir. Hastaların kendilerinden türetilenler otogreft olarak adlandırılır. Otogreft, bir venin heterotopik bir pozisyonda kullanılmasıdır, örneğin safen venin kolda bir kanal olarak kullanılması. Homogreftler ve ksenograftlar da kullanılmıştır, ancak şu ana kadar hiçbiri ePTFE ‘dan daha iyi sonuçlar göstermemiştir.(Inston, 2015).14

Bununla birlikte, biyolojik greftler yüksek enfeksiyon riski olan hastalarda faydalı olabilir (Al Shakarchi ve ark., 2016).15

2.3.2. Tünel diyaliz kateteri (TDK)

Tünel diyaliz kateterleri (TDK) yerleştirme kolaylığı ve anında kullanım avantajları olan vasküler girişim için bir seçenektir.Ancak hem morbidite hem de mortalitenin yüksek olması nedeniyle kısa vadede kullanılır (Taylor ve ark.2008).16

Shaldon, hemodiyaliz için kateter kullanan ilk klinisyendi ve onları yerleştirmek için seldinger tekniği kullanmıştır (Smith, 1967).17 Poliüretan ve silikon TDK üretiminde en

(21)

destekleyecek çok az kanıt mevcuttur. TDK'lar hasta AVF veya AVG oluşturulması ve olgunlaştırması için beklerken vasküler erişim sağlamak için geçici olarak kullanılır. Ayrıca kalıcı vasküler erişim için uygun seçenekleri biten hastalarda kullanılabilir. 90'lara kadar, kateterler subklavyen damarlara yerleştirildi, ancak yüksek oranda santral ven stenozununa neden oldu. Bundan sonra juguler vene yerleştirilerek standart bir uygulama haline gelmiştir, femoral ven de kullanılabilmektedir. Vasküler erişim son evresinde, son seçenek translumbar kateterdir (Powell ve Belfield, 2014).18

2.4. HEMODİYALİZ VASKÜLER ERİŞİM KOMPLİKASYONLARI

Erken yetmezlik/ Geç yetmezlik (olgunlaşmama) daha önce de belirtildiği gibi, AVF ilk tercih edilen vasküler erişimdir. Ancak önemli sayıda fistül (% 50'ye kadar) oluşturulmasının ardından erken yetmezlik veya olgunlaşmama nedeniyle hemodiyalizi yeterince destekleyemiyor (Dember ve ark, 2008).19

Erken yetmezlik, ameliyattan sonraki 72 saat içinde tromboza bağlı AVF'nin derhal başarısız olmasıyla tanımlanır. Bunun olası nedenleri cerrahi teknik, zayıf arteriyel giriş veya venöz intimal fibrozdur.

Arteriyovenöz fistülün diyaliz için kullanılmadan önce olgunlaşmadan geçmesi gerekmektedir.

Olgunlaşma fistülün hemodiyaliz için tekrarlayan kanülasyon sağlaması için dilate, daha belirgin ve kalın duvarlı hale gelmesidir.

Olgunlaşma tanımlamada 6'lar kuralı kullanılır.

AVF olgunlaşmasını 6. haftada değerlendirmek için (Ulusal Böbrek Vakfı, 2006):20 1. yeterli çap (> 6 mm)

2. yeterli erişim akış hızı (~ 600 ml / dak) 3. yeterince yüzeysellik (<0.6 cm derinliğinde)

Geç yetmezlik (olgunlaşmama) AVF'nin önemli bir komplikasyonudur (Dember ve ark., 2008).19

Arteriyovenöz fistül oluşturulması yüksek basınçlı bir arterin düşük basınçlı venöz sisteme cerrahi anastomozudur. Arteriyel kan akışının çoğu, düşük direnç nedeniyle ven içine yönelir. Fistülün distalindeki dokunun yeterli perfüzyonu proksimal arter sisteminde yeterli dilatasyon ve fistülde kan akışın kompanse etmek için kalp debisinde artış gerektirir.

Normal brakiyal arteriyel kan akışı 50 ml / dakikadır ve radyal kan akış oranları yaklaşık 25 ml / dak'dır (Wedgwood, Wiggins ve Guillou, 1984).21

(22)

Başarılı bir AVF normalde kan akışının en az 500ml/dk olması herekir. Yeterli kan akışını ve AVF olgunlaşmasını sağlamak için arter akışı en az 10-20 kat artmalıdır. Bu nedenle başarılı fistül olgunlaşması için arteriyel dilatasyon ve yeniden modelleme gereklidir. Bununla birlikte, çoğu durumda, arteriyel akış olgunlaşmaya izin verecek kadar artmaz ve bu nedenle distal arterde retrograd kan akışını (fizyolojik çalma olarak da bilinir) oluşur. Çalma şiddetli ise, doku iskemisine yol açabilir (Dixon, 2006).22

Bununla birlikte, çoğu hasta distal perfüzyonu koruyan kollateral arterler nedeniyle asemptomatiktir.(Inston ve ark. 2017).23

Olgunlaşmama nedenleri geniş oranda değişir: yetersiz arteryel giriş (yetersiz damar çapı, aterosklerotik hastalık, küçük boyutlu anastomoz, kronik hipotansiyon), anastomoz sonrası ven stenozu (muhtemelen klempleme hasarından dolayı), ligasyon eksikliği ve önceki ponksiyonlara bağlı travmaya sekonder venöz fibrozis.

2.4.1. Vasküler Erişim Stenozu

Vasküler erişim darlığı AVF/AVG boyunca herhangi bir bölgede gelişebilir ve çoğunlukla anatomik olarak tanımlanmıştır: anastomotik, postanastomotik, ponksiyona bağlı veya venöz çıkışa bağlı. Arteriyovenöz fistüllerin çoğunda sadece fizik muayene ile vasküler erişim darlığı tanısı konabilir.

Ultrasonografi veya fistülografi gibi görüntüleme yöntemleri klinik şüpheyi doğrulamak ve morfolojiyi tanımlamak için kullanılabilir.

Termal görüntüleme fistülün açıkkalımının günlük takibini sağlayabilir. Maturasyon gecikmesi erken tanınabilirse fistül kaybı önlenebilir. Böylece maturasyon başarı oranı yükseltilebilir.

Al Shakarchi ve arkadaşlarının fistül açıklığı ve maturasyon değerlendirmesine yönelik yaptığı çalışmada klinik açıklık için, kızılötesi termal görüntülemenin pozitif prediktif değeri% 88 ve negatif prediktif değeri % 86 , fonksiyonel olgunlaşma için pozitif prediktif değer % 84, negatif prediktif değer % 95 bulunmuştur. Sonuç olarak, kızılötesi termal görüntülemenin fistül açıklığını ve olgunlaşmasını doğru olarak tahmin etmede çok yararlı bir araç olduğu bulunmuştur (Al Shakarchi et al 2016).24

(23)

Vasküler anastomoz darlıklarının etiyolojisi:  Cerrahi - anastomotik stenoz

 Klemp hasarı - postanastomotik

 Neointimal hiperplazi – post anastomotik ve venöz çıkış  Ponksiyon tekniği - ponksiyona bağlı darlık

Anastamozun oluştuğu yerde cerrahi anastamotik stenoz ortaya çıkabilir, anastomoz sabit bir boyut olmasına rağmen, olgunlaşma bitişik damarda meydana gelir göreceli bir stenoz olabilir.

Düşük akış durumlarında bu stenoz olarak kabul edilir, ancak AVF içinde yüksek akış meydana gelirse, bu sadece akış kontrol alanını ifade eder ve tedavi edilmemelidir.

Stenotik lezyonların tedavisi cerrahi veya endovaskülerdir (balon dilatasyonu veya stent yerleştirme). Darlıkların, görüntüleme yöntemleri ile erken tanınması fistüllerin tromboze olmadan cerrahi ya da endovasküler yöntemlerle kurtarılmasını yani tedavinin başarı oranını artırır, fistülün ömrünü uzatır.

2.4.2. Santral Ven Darlığı

Santral ven stenozu genellikle santral venöz kateterin ve diğer cihazların (örn. kalp pili telleri) tellerinin yerleşimiyle ilişkilidir. Stenoz için risk faktörleri arasında çoklu kateter öyküsü, kateterin uzun kullanım süresi, subklavyan vene yerleştirme ve boynun sol tarafına yerleştirme gibi faktörler var (Agarwal, Patel ve Haddad, 2007).25

Damar duvarında endotel hasarı mikro-trombüs oluşumu, düz kas proliferasyonu ve santral ven stenozu ile sonuçlanır.

Santral ven stenozu asemptomatik olabilir veya vasküler erişim oluşumu sonrası artan kan akışı nedeniyle ipsilateral üst ekstremite ödemi ile karakterize olabilir (Agarwal, 2015)26

. Fistülün drenaj veni genişler ve üst kol, omuz, boyun ve göğüs duvarında çok sayıda kollateral venöz yapılar gözlemlenir.

Endovasküler müdahaleler santral ven stenozu tedavisinin esas dayanak noktasıdır. Perkütan anjiyoplasti ve stent uygulaması vasküler erişimin işlevselliğini tekrar kazandırabilir. Santral damar patensitesini korumak için genellikle sık veya multipl müdahaleler gereklidir (Maya, Saddekni ve Allon, 2007).27

(24)

Santral ven stenozunun engellenmesi, vasküler erişim başarısızlığını ve diğer komplikasyonları önlemenin anahtarıdır.

2.4.3. Arteriyovenöz Erişim İskemik Çalma (AVEİÇ)

Diyalize bağlı çalma sendromu (DASS) veya hemodiyaliz erişime bağlı distal iskemi (HAIDI), hastaların %8'inde görülür (Beathard ve Spergel, 2013). 28

Daha önce açıklandığı gibi, AVF oluşumu takiben kolda fizyolojik çalmaya yol açan hemodinamik değişiklikler olur. Vasküler kollateraller zayıf ise veya proksimal arter hastalığı varsa, semptomatik seyreden klinik çalma olur. Klinik çalma semptomların başlama zamanına bağlı olarak erken (<1 ay) veya geç (> 1 ay) olarak alt gruplara ayrılabilir.

Erken klinik çalma AVG'de daha sık görülürken geç klinik çalma genellikle AVF'de görülür. Bunun nedeni AVF'in venöz çap ve debi artışı ile birlikte zamanla bir olgunlaşma süreci gerektirmesidir. AVG ise derhal akış hızında artışa yol açacak şekilde ayarlanmış bir çapa sahiptir.

Üst ekstremite vasküler erişiminin oluşturulmasından sonra, hastalarda nörolojik defisitli ağrılı soğuk el veya bazı durumlarda distal kangren ve ülser gelişebilir. Üst kol arteriovenöz fistül ve greftlerde tek arteryel beslenmeye bağlı olarak önkol vasküler erişimine göre insidans daha yüksektir (Tordoir, Dammers ve Van Der Sande, 2004).29

AVEİÇ için risk faktörleri diyabet ve periferikvasküler hastalıktır.

Klinik olarak AVEİÇ periferik vasküler hastalığa benzer belirtilere göre sınıflandırılabilir (Tordoir, Dammers ve Van Der Sande, 2004).29

Evre I Ağrısız soğuk / soluk el

Evre II Efor ve / veya hemodiyaliz sırasında ağrı Evre III İstirahatte ağrı

Evre IV Ülserasyon / nekroz / kangren

Çalma sendromu tanısı klinik olarak konur ve renkli Doppler ultrasonografi ve diğer tamamlayıcı görüntüleme yöntemleri ile doğrulanabilir.Termal görüntülemede iki el arasında sıcaklık farkı olur,bu da Renaud sendromu tanısında kullanılıyor.

(25)

2.4.4. Psödoanevrizmalar / Anevrizmalar

Psödoanevrizmalar hem AVF hem de AVG'nin aynı noktadan sık sık yapılan ponksiyonlara bağlı komplikasyonlarıdır. Tetikleyici olay, hemodiyaliz sırasında travmatik bir kanülasyon veya ameliyat sonrası damar çevresinde hematom oluşumu takiben anastomoz kaçağına bağlıdır (Valenti,Mistry ve Stephenson, 2014). 30

Bu nedenle ponksiyonlar için rotasyon öneriliyor.

Gerçek anevrizmalar arteriyelize damarın genişleyebilen veya genişleyen segmentleridir, ponksiyon bölgesinde veya anastomoz düzeyinde gelişebilir.

Boyutsal olarak hızlı artış, ağrı, üzerindeki cildin incelmesi veya enfeksiyon gelişmesi durumunda, rüptür açısında yüksek risk altında oldukları için ligasyon ile acil olarak tedavi dilemelidirler (Uysal ve Ceviker, 2016).31

Anevrizmanın yavaş büyüdüğü durumlarda estetik nedenlerle konservatif olarak tedavi edilebilir.

2.4.5. Kalp yetmezliği

Yaygın olmayan bir komplikasyondur ve yüksek akışlı fistüllerde görülür.

Genellikle ön kolda dakikada 1 L/dakika'dan ,üst kolda 1.5 L/dakikadan daha fazla akışa sahip bir AVF olarak tanımlanır(Sequeira ve Tan, 2015).32

Vasküler erişimde kardiyak debinin>% 20'sinden fazla akış da bunu destekler (Pandeya ve Lindsay, 1999).33

Çok sayıda hasta herhangi bir semptom geliştirmeyebilir, ancak yüksek akış kardiyak yetmezliğine veya pulmoner hipertansiyona neden olabilir. Anemi ve altta yatan kalp hastalığıda önemli risk faktörleridir.

2.5. VASKÜLER ERİŞİMİN KORUNMASI İÇİN GEREKENLER:

Bir fistülün rutin hemodiyaliz için uygun olup olmayacağını belirlemek için devam eden vasküler ve klinik değerlendirmeler önemlidir (Vanholder 2001).12

Diyaliz fistüllerinin korunması için hastalar tarafından dikkat edilmesi gereken noktalar:

(26)

 Erişimi her zaman temiz tutmak

 Bu bölgeyi sadece diyaliz için kullanma.

 Erişimi engellememeye veya kesmemeye dikkat etmek.

 Vasküler üfürüm’ü her gün kontrol etmek. Bu kişinin vasküler erişim üzerinde hissedebileceği ritmik titreşimdir.

 Kızarıklık, hassasiyet veya irin dahil olmak üzere enfeksiyon belirtilerini izlemek ve raporlamak.

 Erişim koluna tansiyon aleti takmasına izin vermemek.

 Erişim bölgesi üzerinde mücevher veya dar kıyafetler giymemelidir.  Erişim kolu başın veya vücudun altındayken uyumamak.

 Ağır nesneleri kaldırmamak veya erişim koluna baskı yapmamak.

2.6. INFRARED TERMAL GÖRÜNTÜLEME TEMELLERİ

Elektromanyetik spektrum, frekans ve dalga boyu aralığında bir dizi elektromanyetik dalga içerir. Görünür ışık bu radyasyonun insan gözünün ayırt edebileceği küçük bir parçasıdır. Elektromanyetik spektrumun frekans tarafında, ultraviyole dalgalar, x-ışınları ve Gama ışınları, düşük frekanslarda ise kızılötesi dalgalar ,mikrodalgalar ve radyodalgalar yeralır (Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi,2016)34

(27)

Resim 3: Elektomanyetik spektrum (National Aeronautics and Space Administration, 2016)34

Mutlak sıfır (-273.15C) üzerindeki sıcaklığa sahip tüm nesnelerden elektromanyetik radyasyon şeklinde enerji yayılır ve elektromanyetik enerji miktarı sıcaklığı, yüzey alanı ve yüzey türü ile ilgilidir (Thomas, 1999).35

Mükemmel bir siyah cisim yüzeyindeki radyasyonu yansıtmaz ve radyasyonunun %100'ünü emer. Bu onu mükemmel bir emici ve aynı zamanda mükemmel bir radyatör /emittör yapar. Nesnenin radyativ özelliği salım gücü olarak ifade edilir ve siyah bir cismin aynı ısıda yaydığı enerji üzerinde bir cisim tarafından yayılan enerji oranı olarak hesaplanır (Thomas, 1999).35

İnsan cildinin 0.96 ile 0.98 arasında değişen emisyon değerlerine sahip neredeyse mükemmel bir radyatör olduğu belirtilmiştir (Houdas Y. and Ring E.F.J,1982)36

. Bu nedenle deriden yayılan termal radyasyon gerçek cilt ısısı ile yakından ilişkilidir ve kızılötesi termografi cilt sıcaklığı ölçümü için çok uygundur. Ayrıca, cilt rengine bağlı ve dolayısıyla ölçümlere bağlı olarak cilt emisyonunda fark olmadığından termogramlar etnik kökenlerden bağımsızdırlar (Jones, 1998).37

Ayrıca emisyon görüş açısına bağlıdır, ~ 50 ° 'ye kadar sabit kaldığı, daha büyük açılarda ise , emsiyon gücü azalmaktadır (Dozier ve Warren, 1982).38 1800 yılında, astronom

William Herschel cam prizmadan geçen güneş ışığı üzerinde deney yaparken kızılötesi(infrared) radyasyonu ilk keşfetmiştir (Scott Barr, 1961).39

(28)

yansıtılabileceğini ve termometri ile tespit edilebileceğini buldu. İlk termogram, oğlu John Herschel tarafından 1840 yılında kaydedildi. 20. yüzyılın ortalarında,infrared radyasyonunun tespiti için elektronik sensörler geliştirildi (Dereniak ve Boreman, 1996).40

İnfrared termal görüntüleme, 20. yüzyılın büyük bölümünde öncelikle askeri ve uzay uygulamaları için kullanılmaya devam edildi. Bu teknolojinin zaman içinde hızla gelişmesine yol açtı. Bolometre kameraların geliştirilmesi teknoloji çok daha gelişmiş ve kullanıcı dostu hale gelmiştir (Dereniak ve Boreman, 1996).40 Kızılötesi radyasyon dedektöre

çarpıyor(mikrobolometre), bu dedektör silikon grid üzerinde sensör gridden oluşmuştur ve elektrik direncini değiştirir. Bu değişiklik daha sonra sıcaklıklara dönüştürülür ve görüntü oluşturmak için kullanılabilir. Mikrobolometre soğutulmamış termal sensörleri olup böylece soğutma teknikleri gereksinimini önler. Bu nedenle bu kameralar öncekilere göre maliyet, boyut, güç ve güvenilirlik avantajlarına sahiptir (Wang vd., 2005).41 1970'lerde geliştirilen bu kameralar başlangıçta yalnızca 20. yüzyılın sonuna kadar askeri kullanımla sınırlıydı.Günümüzün infrared termal görüntüleme (IRTG) kameraları öncekilere göre daha güvenilir, hassas, uygun maliyetli ve taşınabilirdir. Son zamanlarda klinik uygulamalarda IRTG'nin kullanımına bağlı bir dizi makale yayımlanmıştır (Ring and Ammer, 2012).42 Termal görüntüler aslında nesne tarafından yayılan, iletilen ve yansıtılan kızılötesi enerjinin görsel görüntüleridir. Termal görüntüleme kamerası bu verileri yorumlamak, bir görüntü oluşturmak ve sıcaklığı hesaplamak için algoritmalar gerçekleştirebilir. Ayrıca bu konuda kullanılan farklı terminolojileri anlamak da önemlidir ve Avrupa Termoloji Derneği komisyonu bunları tanımlamıştır (Avrupa Termoloji Derneği Terminoloji Komisyonu, 1978):43

 Termoloji: Sıcaklığın ve termal enerjinin doğası ve etkileri ile ilgili genel terim  Termometri: Vücudun termal durumunun bir parametresi olan sıcaklığın ölçülmesi

 Termografi: Vücudun sıcaklık ve sıcaklık dağılımının kaydedilmesi (ister iletim, konveksiyon veya radyasyon ile elde edilmiş olsun).

Kızılötesi ölçüm cihazları, bir nesne tarafından yayılan kızılötesi radyasyonu alır ve elektronik sinyaline dönüştürür. En temel kızılötesi cihaz, tek bir sensör kullanarak tek bir çıkış üreten bir pirometredir.

(29)

Görünür bir görüntü ile kızılötesi görüntü arasındaki fark, görünür görüntü yansıyan ışığın bir gösterimidir, kızılötesi görüntüde ise cisim kaynaktır ve ışık olmadan bir kızılötesi kamera tarafından gözlemlenebilir.

Kızılötesi kameralar kullanılarak alınan görüntüler her kızılötesi enerji seviyesine bir renk atanarak görünür görüntülere dönüştürülür. Sonuç termogram adı verilen sahte renkli bir görüntüdür .

Genel olarak, IRT'nin ana avantajları :43

 IRT temassız bir teknolojidir: kullanılan cihazlar ısı kaynağı ile temas halinde değildir, yani temassız termometrelerdir. Bu şekilde, aşırı sıcak nesnelerin sıcaklığı veya asitler gibi tehlikeli ürünler güvenli bir şekilde ölçülebilir ve kullanıcıyı tehlikeden uzak tutar.

 IRTI, iki boyutlu termal görüntüler sağlar.

 IRTI gerçek zamanlı olup, yalnızca sabit hedeflerin yüksek hızda taranmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda hızlı hareket eden hedeflerden ve hızlı değişen termal modellerden kazanım sağlar. IRTI, X-ışını görüntüleme gibi teknolojilerin zararlı radyasyon etkilerinden hiçbirine sahip değildir. Böylece, uzun süreli ve tekrarlı kullanım için uygundur.

 IRTI, invazif olmayan bir tekniktir. Böylece, herhangi bir şekilde hedefe girmez veya onu etkilemez.

2.7. TIPTA İNFRARED TERMAL GÖRÜNTÜLEME

Herhangi bir klinisyen tarafından yapılan en basit ölçümlerden biri sağlığın önemli göstergesi olan hastanın ısısıdır. İnsanlar doku fonksiyonuna izin vermek için homeostazın bir parçası olarak ısı sabitliğine sahiptir (Guyton ve Hall, 2006). 44 Isı değişimi, bedensel işlev

bozukluğunun bir işaretidir. Vücut ısısı geleneksel olarak bir termometre kullanılarak ölçülmüştür.

IRTI, özellikle 50 yılı aşkın bir süredir araştırma amacıyla da kullanılmaktadır. Cilt ısısının altta yatan dokularda iltihaplanma veya klinik anormallik nedeniyle kan akışınına bağlı değişmesi çok sayıda tıbbi durumu incelemek için kullanılmıştır.

Metabolizma ve egzersiz sırasında kasların kasılması vücut için temel ısı kaynaklarıdır.41

Daha sonra, ısı kan damarlarından kan akışı yoluyla santralden vücudun dış çevresine aktarılır. Kan, vücudun merkezinden ısı kazanır ve periferik kısımlarda, özellikle

(30)

ciltte ısı kaybeder. Bu sürece termoregülasyon denir.

Yüzey sıcaklığı dağılımı yüzey tabakasındakı kan akışı, derindeki kan damarlarından ısı iletimi ve yüzeyden ter buharlaşması gibi bir dizi faktör tarafından yönetilir.45

Termografi, termoregülasyon süreçlerini izlemek için etkili bir araçtır. Gulyaev ve ark. sağlıklı durumların çoğunda, immobilizasyondan sonra ellerin, ayakların ve yüz bölgelerinin sıcaklığının arttığı gözlemlemiştir.45

Bunun nedeni, immobilizasyonun genel olarak gevşeme ve kanın redistrubisyonu sonucu oluşmasıdır, bu da yüzey cilt sıcaklığının artmasına neden olur.

Ayrıca onlar sempatik sistemdeki değişiklikler ve ellerde ve ayaklarda kan akışına bağlı sıcaklık nedeniyle spontan dalgalanmaları gözlemlediler.

4 dakikadan daha az süreye sahip dalgalanmalar, kapiller damarlar ile ilişkiliyken, daha yüksek sürelere sahip olanlar, arteriyovenöz anastomozdan kaynaklanmaktadır.

Bouzida ve ark. termoregülatör mekanizmayı iki yaklaşımla inceledi: kan akışı modülasyonu ve soğuk stresi.46 İlk yaklaşımda, kan basıncı sistolik ve diyastolik değerler

içinde uygun bir mekanik düzenleme kullanılarak modüle edilir. Bu modülasyon, kan damarlarında kan hacminin periyodik varyasyonu oluşturur, bu ise ısıdakı periyodik değişiklikliği ifade etmektedir.

Frekans analizine dayanarak, bu dalgalanmalar üç gruba ayrıldı:

 Solunum sıklığı ve parasempatik kontrol nedeniyle çok düşük frekans (0.01-0.04 Hz),  Miyojenik mekanizmaya bağlı düşük frekans (0.04–0.15 Hz)

 Termoregülasyon nedeniyle yüksek frekans (0.15–0.30 Hz)

İkinci yaklaşımda ise, sol el soğuk metal bir yüzeye yerleştirilerek soğuk stres uygulanmış ve IRT kullanılarak her iki eldeki sıcaklık dinamiği gözlenmiştir. 85 saniyelik uzun kararlı durum süresinden sonra, uyarılmış eldeki sıcaklığın azalırken, diğer yandan sıcaklığın arttığı gözlenmiştir. Bu fenomen, termoregülatör mekanizmanın çekirdek sıcaklığın bozulmadan kalacak şekilde tepki vermesiyle ilişkilendirilir.

IRT kullanarak Kargel, farklı cep telefonları kullanırken insanlarda kulak-kafatası bölgelerinde lokal ısınmayı izledi.47

(31)

Maksimum sıcaklık artışının konuşma aşamasının sonunda olduğu ve değerinin konuşma süresi boyunca arttığı da bildirilmiştir.48

Resim 4.Cep telefonunda konuşan bir kişinin tipik termal görüntüleri; (a) 1 dakikalık konuşmadan sonra ve (b) 15 dakikalık konuşmadan sonra. 15 dakikalık konuşmadan sonra, çevrili bölgenin sıcaklığı 30.56'dan 35.15 ° C'ye yükselirken, kulak bölgesinin sıcaklığı (bir okla gösterilmiştir) 33.35'ten 34.82 ° C'ye yükselmiştir.49

2.7.1. Meme Kanseri Tespiti

Meme kanseri, kadınlarda en sık teşhis konulan kanser türüdür ve yaklaşık olarak kadınlarda görülen kanserlerin % 30’undan sorumludur.50

2003–2007 döneminde, meme kanserine bağlı ortalama ölüm yaşı 68 idi. Çalışmalar, erken tespitin geç tespit için verilen % 10'a kıyasla% 85 sağkalım şansına yol açabileceğini göstermektedir.51

Bu nedenle, erken teşhis başarılı meme kanseri tedavileri için anahtar faktördür. 1982'de ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), IRT'yi meme kanseri tanısı için yardımcı bir araç olarak onayladı. Kennedy ve ark, göğüs taraması için IRT ve diğer görüntüleme tekniklerinin karşılaştırmalı bir çalışmasını sunmuş ve IRT'nin dokuların termal ve vasküler durumu hakkında ek fonksiyonel bilgi sağladığı sonucuna varmışlardır.52

Ng, noninvazif meme tümörü tespit yöntemi olarak IRT'nin mükemmel bir incelemesini sunmuş ve burada temel metodoloji, standart uygulamalar, görüntü yakalama ve görüntü analizini ayrıntılı olarak tanımlamıştır.53 Anormal meme termogramının önemli

biyolojik risk olduğunu gösterdi. Tümörler genellikle artmış bir kan akışına ve bu bölgeler üzerinde lokalize yüksek sıcaklık noktalarına yol açan ve IRT tarafından görüntülenmelerini sağlayan artan bir metabolik hıza sahiptir.

(32)

prosedürleri de uygulamadadır.54

Kanserli tümörler tarafından üretilen kan damarları, kas tabakasından yoksun basit endotel tüpleridir. Bu tür kan damarları ani bir soğuk stresi gibi sempatik uyaranlara yanıt olarak daralmaz ve vazodilatasyona bağlı hipertermik bir patern gösterir. Deng ve Liu, cilt altında tümör olması durumunda indüklenen buharlaşmanın termografi kontrastını arttırdığını gösterdi.54 Buharlaştıncı olarak su ve% 75 tıbbi etanol çözeltisi kullandılar; Çalışmaları, özellikle derin gömülü tümörlerin erken evrelerinde teşhis doğruluğunu göstermektedir.

Spitalier ve diğ. 10 yıl boyunca termografi kullanan 61.000 kadını taramış ve termografinin% 60 olguda meme kanserinin en erken göstergesi olduğunu bulmuştur.55

İnfrared görüntülerdeki anormal paternlerin gelecekte meme kanseri gelişimi için en yüksek risk göstergesi olduğu öne sürülmektedir56

. Gamagami, IRT ile anjiyogenez çalışmış ve %15 vakada IRT'nin mamografi ile fark edilemeyen kanserleri tespit edebileceğini bildirmiştir.57

Ayrıca palpe edilemeyen meme kanseri vakalarının % 86'sında hipervaskülarite ve hiperterminin göründüğünü göstermiştir. Head ve ark. büyüme hızına bağlı prognostik göstergelerin termogramlarla güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu bildirmişlerdir.58

Memedeki termovasküler aktiviteler doğrudan tümörün prognozu ve agresifliği ile ilişkilidir. Sıcak kanserlerin (en aktif kanser hücreleri) 3 yıl içinde% 24 sağkalım oranı ile daha kötü prognoz sergilediği, daha soğuk kanserlerde ise% 80 sağkalım oranı ile prognozun daha iyi olduğu bildirilmiştir.59

Aweda ve ark. kanser yönetimi için IRT kullanmış ve kontrollerde ortalama oksijen tüketimi ve ortalama metabolik ısı üretim oranının meme, baş ve boyun, serviks ve diğer kanser türlerinden daha yüksek olduğunu bildirmiştir.60

Arora ve arkadaşları mamografi veya ultrason temel alınarak meme biyopsisi önerilen ve yapılan 92 hastada termografi kullanımını araştırmıştır(Arora ve ark., 2008).61

60 malignitenin 58'ini % 97 duyarlılık ve% 44 özgüllük ile kızılötesi termal görüntülemenin tanımladığı gösterilmiştir.

2.7.2. Diyabetik Nöropati ve Vasküler Patoloji Tanısı

Diyabet hastalarının yaklaşık% 50'si, diyabet hastalarında en sık görülen sorun olan ayak komplikasyonları nedeniyle hastaneye yatırılmaktadır.62 Bu tür ayak

komplikasyonlarının başlıca nedenleri, kan akışının azalması (vasküler bozukluk) ve duyu kaybı (nöropati) 'dır. Branemark ve diğ. bir takım diyabet konularını incelemiş ve hepsinin ayak ve ellerde ayak parmaklarında, metatarsal bölgelerde ve parmaklarda azalmış sıcaklık

(33)

ayaklarda plantar deri sıcaklığı ile sempatik disfonksiyon arasındaki ilişkiyi incelemiştir.64

Risk altındaki diyabetli bireylerin ortalama ayak sıcaklığına (30.2 ± 1.3 ° C) normal maruziyetlere (26.8 ± 1.8 ° C) kıyasla önemli ölçüde daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. Çalışmaları, termoregülatör terleme bozukluğunun, diyabetik ayaklarda IRT kullanılarak ilk aşamalarda tespit edilebilen erken sempatik hasarları gösterdiğini göstermiştir.

Armstrong ve ark. kontrol olarak kontralateral uzuv kullanarak asemptomatik periferik duyusal nöropati, nöropatik ülserler ve Charcots artropatisi olan kişilerin cilt sıcaklıklarını karşılaştırdı. 65

Etkilenen ayak ve kontralateral kısmı arasında, Charcot'un artropatisi ve nöropatik ülseri olan kişiler için cilt sıcaklığında önemli farklılıklar olduğunu bildirirken, asemptomatik periferik duyusal nöropatisi olan kişiler için böyle bir sıcaklık farkı gözlemlenmemiştir.

Arteriyoskleroz obliterans (ASO) 'nun önceki evrelerinde periferik dolaşım, diyabetes mellitus hastalarının komplikasyonlarından biridir. Hosaki ve ark. diabetes mellitus hastalarında IRT ile periferik dolaşımı kantitatif olarak araştırdı.65

Etkilenen bölgelerde anormal kan akışını gösteren sıcaklık gradyanlarının klinik bulgular ile ilişkili olduğunu gözlemlediler. Bagavathiappan ve diğ. vasküler bozukluğu olan diyabetes mellitus olgularını araştırmış ve etkilenen bölgelerin sıcaklığının etkilenmeyen bölgelere göre daha yüksek olduğunu bulmuştur. 65,66,67,68

Bu anormal sıcaklık artışı, etkilenen bölgelerde yavaş kan dolaşımına bağlanır.66

2.7.3. Ateş Taraması

Nguyen ve ark. boyun ve yüz bölgelerinin termogramlarının kaydederek ateşin toplu taraması için kızılötesi termal görüntülemenin etkinliğini araştırmıştır.69 IRT'nin ateşin hızlı

ve temassız tarama için etkili bir araç olduğu sonucuna varmışlar. Chamberlain ve diğ. çeşitli yaş gruplarında normal kulak sıcaklığı tayini için kızılötesi emisyon temelli termometre kullanmıştır.70

Şiddetli akut solunum sendromları (SARS, COVID-19) ve kuş gribi pandemilerinin ortaya çıkması, IRT temelli tekniklerin ateş taraması için etkili bir şekilde kullanılmasının yolunu açmıştır.71,72,73,74.

Son zamanlarda IRT, koronavirüsün neden olduğu oldukça bulaşıcı bir hastalık olan SARS hastalarında ateş toplu taraması için başarıyla kullanılmıştır.75

Chiang vd. benzer sonuçlar bildirmiştir.76 Potansiyel enfekte olmuş kişilerin taranması, SARS'ın yayılmasının

önlenmesi için gerekliliktir. Ng ateş taramasında IRT'nin etkinliğini incelemiş,yüksek vücut sıcaklığının SARS dahil birçok bulaşıcı hastalığın en yaygın sendromlarından biri olduğu ve

(34)

bu nedenle IRT'nin halk sağlığı krizi sırasında deneklerin ilk kitle taraması için güçlü bir araç olduğu sonucuna varmıştır.77

Nishiura ve Kamiya 2009 yılında infuenza (H1N1) salgını sırasında Japonya'daki Narita uluslararası havaalanındaki yolcuların taranması için IRT'yi kullandı.78

Ring ve ark. pandemik ateş durumunda en yüksek risk grubunun çocuklar olduğu ve çocuklarda ateşin saptanması için IRT temelli çalışmaların yapıldığı gözlemlenmiştir.79

IRT'nin, ateş taraması için potansiyel bir araç olarak düşünülebileceğini ileri sürmüş ,aksilla sıcaklığı ile (konvansiyonel termometre ile ölçülen) ve gözlerin iç kantus sıcaklığının (IRT ile ölçülen) yüksek korele olduğunu bulmuşlar. Çalışmalar ayrıca, 37,5 ° C ( ± 0,5 ° C ) 'nin üzerindeki sıcaklığın, daha önce bildirildiği gibi 38 ° C yerine ateş belirtisi olarak kabul edilmesi gerektiğini göstermiştir. SARS, influenza, domuz gribi, tüberküloz küresel tehdit olarak algılanır ve ateşin ilk kitle taraması bu pandemik hastalıkların yayılmasını kontrol etmenin en etkili yoludur. Bu nedenle, termografi sistemlerinin devreye alınması, termal görüntüleme sistemlerinin seçimi, insan sıcaklığı ölçümü ve prosedür önerileri için uluslararası standartların geliştirilmesi için Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO) ve Uluslararası Elektrokimyasal Komisyon (IEC) tarafından ortak çalışma grubu oluşturulmuştur.79,80–82

ISO (ISO / TR 13154: 2009) ve SPRING (TR15-1: gereklilikler ve test yöntemleri ve TR 15-2: kullanıcıların uygulama kılavuzları) standartları, ateşin toplu taranmasında IRT tabanlı tekniklerin güvenilir ve tekrarlanabilir kullanımı için katı operasyonel protokoller ve kılavuzlar önermektedir.83-85

2.7.4. Diş Tanıları

IRT dişhekimliğinde yaygın olarak kullanılmaktadır.86 Gratt ve ark. 1996'da kronik orofasiyal ağrısı olan özneler için termogramlar kullanarak yeni bir sınıflandırma sistemi geliştirmişti.87Seçilen anatomik alanda ısı farkı değerleri (sağ ve sol taraf ısı farkı) 0

olduğunda termogramlar normal, sıcak ve soğuk olarak sınıflandırıldı.

0,25 ° C, sırasıyla 0,35 ° C'den yüksek ve 0,35 ° C'den düşük. Sıcak termogramların simpatik ağrı, periferik sinir aracılı ağrı, temporomandibular eklem (TME) artropatisi veya maksiller sinüzitin klinik tanısına sahip olduğunu, soğuk termogramların ise periferik sinir aracılı ağrı veya simpatik bağımsız ağrının klinik teşhisine sahip olduğunu bildirmişlerdir.

(35)

doğru olduğu bulunmuştur. Asemptomatik TME olgularında ortalama ısı farkı değerleri 0.1 ° C olan simetrik termal paternlere sahip olduğu gösterilmiştir; ancak TME ağrısı çeken olguların etkilenen TME bölgesi üzerinde artmış sıcaklıkta asimetrik termal paternlerin olduğu ve ortalama ısı farkının 0.4 ° C olduğu bulunmuştur .88,89

2.7.5. Dermatolojik Uygulamalar

Genel olarak cilt hastalıkları, cilt yüzeyinde anormal sıcaklık paternine neden olur. Bu nedenle, IRT cilt hastalıklarını incelemek için uygun bir teknik olarak düşünülebilir. Cüzzam hastalarının tanısında IRT kullanılmış ve daha soğuk alanların (kulak ve burun kenarı bölgesi gibi) ağır şekilde etkilendiği bildirilmiştir.90,91

Vargas ve ark. 20 yıllık hepatit-C öyküsü olan 50 yaşındaki bir erkekte cüzzam tanısı için boyutsuz ortalama sıcaklık (yani ölçülen ortalama sıcaklığın referans sıcaklığa oranı) kullandıkları normalize edilmiş bir termografi metodolojisi geliştirmiştir.92 Konuyu 587 gün boyunca izlediler ve cüzzam tedavisinin termal görüntülerin

etkinliğinin 87 günde tespit edilebildiğini, repigmentasyonun ise sadece 182 gün sonra görsel olarak tespit edildiğini buldular. Benko ve ark. IRT kullanarak beta radyasyonuna maruz kalmanın termal etkilerini araştırdı. 93 Açıklanan bölgenin ortalama sıcaklığının beta dozunun emilmesinden hemen sonra arttığını gözlemlediler. Melanom tanımlama infrared termal görüntülemenin ilk klinik uygulamalarından biriydi (Di Carlo, 1995)94

Thomas ve ark. özellikle lazer parametrelerinin optimizasyonu için IRT'nin kullanıldığı vasküler lezyonlar ve depilasyon vakalarında lazer tabanlı cilt tedavisinde IRT kullanımını vurgulamıştır.95

Ann ve ark. yanık yaralanması derinliğini değerlendirmek için IRT kullandı ve termografik bulguların klinik bulgulardan çok daha doğru olduğu sonucuna vardı.96 Schnell ve Zaspel geniş yanıkların soğutma yönetimi için IRT kullandı.97

Flores-Sahagun ve ark. en sık görülen cilt kanseri malinitesi olan bazal hücreli karsinomun tanısı ve analizi için IRT kullandı .98

Costello ve diğ. çeşitli klinik ortamlarda soğuk algınlığının terapötik kullanımı olan kriyoterapiyi takiben insanlarda cilt ısısındaki azalmayı değerlendirmek için IRT kullanmışlardır 99

2.7.6. Kan Basıncı İzleme

Biri atenolol (b1 reseptör antagonisti) ve klortolidamid kombinasyonu ile tedavi edilen, diğeri ise labetalol (karışık a / b adrenerjik ile antagonisti) ve klortalidon kombinasyonu ile tedavi edilen iki farklı hipertansif hasta grubunda arteriyel kan basıncı ve

(36)

karşılık gelen termogramlar Cesaris ve ark. tarafından izlenmiştir.100

IRT kullanılarak tedaviden önce her iki gruptaki deneklerin ellerinde hipotermi gözlendi. Bir aylık tedaviden sonra, önceki grupta periferik vasküler akımda değişiklik gözlenmezken, ikinci grupta vasküler akımda anlamlı düzelme gözlendi.

2.7.7. Romatizmal Hastalıkların Tanısı

IRT, Raynaud fenomeni.101,102-104, gut 105 ve artritte106,107 tedavi sonrası iyileşme tanı ve değerlendirmesinde başarıyla kullanılmıştır. Arnold ve diğ. IRT'nin farklı eklemler üzerindeki cilt sıcaklığının ölçümü için iyi bir teknik olduğunu bildirmişlerdir.108

Ring, romatoid artrit, juvenil artrit, osteoartroz, gut vb. Hastalardan eklemler üzerinde anormal sıcaklık dağılımları gösterdiğini göstermiştir.109

Ring ve ark. romatoid artrit ve gut hastalarında steroidal olmayan anti-inamatuar ilaçların (aspirin, indometasin ve benorilat) etkilerini ölçmek için IRT kullanımını göstermiştir.108 Çalışmalarına dayanarak, IRT'nin

antiinflamatuar tedaviye cevabın değerlendirilmesi için uygun bir araç olduğu sonucuna varılmıştır. Wu ve ark. koksiks bölgesi yakınındaki lokal cilt sıcaklığının, koksigodiniden muzdarip kişilerde konservatif tedaviden sonra önemli ölçüde azaldığını bildirmiştir .110

Çalışmaları, IRT'nin koksigodinin tedavisinden sonra ağrı şiddetinin değerlendirilmesinde etkili bir araç olduğu sonucuna varmıştır. Park ve ark. omuz sıkışma sendromlu kişilerde kızılötesi termal görüntülemenin etkinliğini vurgulamıştır .111 Termografik sonuçlar diğer

klinik bulgular ile karşılaştırıldı ve bu çalışma, hareket açıklığının azalması ve hipotermik sıcaklık paternlerinin ilişkili olduğunu doğruladı. Omuz hareketsizliği, kas kapiller damarlarının endotel hücrelerinde apoptozu indükte eden lokalize kas atrofisine neden olur ve bu da kapiller damarlarda kan akışının azalmasına yol açar ve hipotermik paternlere neden olur.112 Vecchio ve ark. tek taraflı donmuş omuzlu olguların çoğunun anormal sıcaklık dağılımı sunduğunu bildirmişlerdir.113

Thomas ve ark. IRT kullanarak tek taraflı ve iki taraflı tenisçi dirseği olgularını araştırmış ve% 94 tek taraflı ve% 100 çift taraflı olgularda sıcak noktaların tespit edilebileceğini gözlemlemiştir.114

(37)

2.7.8. Kuru göz sendromu ve oküler hastalıkların tanısı

IRT kullanarak Morgan ve ark.kuru göz denekleri ve kontrollerin oküler yüzeylerinin termogramlarını kaydetti 115

Ortalama oküler yüzey sıcaklığı kuru göz deneklerinde (32.38 ± 0.69 ° C) kontrollere (31.94 ± 0.54 ° C) göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. Chang ve ark. IRT'yi Graves oftalmopatisi olan olgularda inflamatuar durumun tanısı için kullandı. 116 Brunsmann ve ark. lazer korneal refraktif cerrahi sırasında termal yükü değerlendirmek için IRT kullandı.117

Ng ve ark.yüksek göz sıcaklığının ateşin olası bir göstergesi olabileceğini öne sürmüşlerdir. 118

2.7.9. Kişilik testi ve beyin görüntüleme

Gulyaev ve ark. termografik görüntülerin öznenin kişiliği ve ruhsal ruh hali tarafından etkilendiğini gözlemlemişlerdir.46

Sıcaklık dağılımlarının stres, konsantrasyon ve psikolojik aktivitelere bağlı olduğunu gözlemlediler. Shevelev, fonksiyonel beyin görüntüleme üzerine yaptığı monografisinde, beyin korteksinin termal görüntülemesi için termoensefaloskopi (TES) adı verilen yeni bir metodoloji tanımlamıştır.119

Sıcaklıkta saptanabilir varyasyonlara neden olan nöral aktivite, lokal metabolizma ve lokal serebral kan akışı gibi ana mekanizmaları inceledi. Bu teknik serebral korteksin aktifleştirilmiş (ısıtılmış) ve deaktive edilmiş (soğutulmuş) bölgelerini ortaya çıkarmıştır. Bu tekniğin belirli kortikal bölgelerdeki aktivasyon alanlarını tespit edebildiğini gözlemledi. Çalışmalar, glial orijinli beyin tümörlerinin, çevresindeki normal dokulara kıyasla 0.5-2.0 ° C daha yüksek sıcaklıkta olduğunu göstermektedir120

Asrar ve ark. intravenöz kanülasyon için venlerin tespitinde görsel, yakın kızılötesi ve kızılötesi teknolojilerin uygunluğunu değerlendirmek için çalışma yapmış ve bu çalışmada üç tip kamera kullanılmıştır; görsel, infrared (IR), ve yakın infrared (NIR). Üç teknolojiden elde olunan toplam 103 görüntü çok çeşitli görüntü işleme teknikleri kullanılarak analiz edilmiştir. Her birinin performansı karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Görsel kameraların IR ve NIR teknolojilerine göre ven yerinin tespitinde daha az etkili olduğu bulunmuştur. Sonuçlara göre yakın kızılötesi teknolojisi (NIR) uygun LED aydınlatma ile ("Light Emitting Diode", Işık Yayan Diyot) venlerin görüntülenmesi için en etkili yöntemdir. IR teknolojisinde soğuk kompres kullanımının (soğuk stimülasyon) venlerin görselleştirilmesini artırmaya yardımcı olur. Soğuk uyarımı sonrasında kızılötesi termografinin NIR yöntemi kadar başarılı olduğu bulunmuştur. (Asrar ve ark.2016).121

(38)

3. MATERYAL VE METOD

Çalışmamız A-V fistülü bulunan 30 hasta içermektedir. Termogramlar, oda sıcaklığında 22+/-2 ° C'yi aşmadığı bir odada kaydedildi. Her bir hastada dört-beş termogram elde edildi.

Klinik değerlendirmede A-V fistül disfonksiyon kuşkulu bulguları olan 30 hastaya ait 2018-2019 tarihleri arasındaki görüntüler (Termal fotografi ,BT anjiografi ) prospektif olarak incelendi. Çalışma tek merkezli olup Ege Üniversitesi tıp fakültesi hastanesinde radyoloji bölümünde gerçekleştirilmiştir. Herhangi bir kurumdan destek alınmamış ve işbirliği yapılmamıştır. Çalışmadaki tüm hastalarda BT anjiografi incelemesinden önce termal fotografi incelemesi yapılmıştır. Termal fotografi ve BT anjiografi tetkikleri arasında en az 1 saat en fazla 30 gün süre vardı.

Termal fotografi ve BT anjiografi tetkiklerinin sensitivite, spesifite, pozitif prediktif değer, negatif prediktif değer ve doğruluk değerleri hesaplanıp kıyaslandı(%95 güven aralığında).

A-V fistül açıklığı, darlık, anevrizmatik genişleme kaydedildi. Hastaların yaş dağılımı kaydedildi.

Görüntüler 10 yıldan fazla BT anjiografi raporlama tecrübesine sahip 1 radyolog tarafından raporlandı(Termal fotografi için tecrübesiz). Raporlama öncesi olguların demografik özellikleri ve klinik öyküleri hakkında radyolog bilgilendirilmiştir. Yapılan tüm görüntüler BT anjiografi çekiminden önce elde olunmuştur.

Çalışmamızın etik kurul onayı alınmıştır. İşlem öncesi tüm hastalardan aydınlatılmış yazılı onam formu alınmıştır(28.08.2018 tarih 70198063-050.06.04 sayılı etik kurul kararı).

Hasta seçimi: 2018 -2019 tarihleri arasında klinik değerlendirmede A-V fistül disfonksiyonu açısından kuşkulu bulguları olan ve üst ekstremite BT anjiografi tetkikleri yapılan hastalar SECTRA IDS7sistemi üzerinden taranmıştır. (n=30)

Çalışmaya 25 yaşından büyük hastalar dahil edilmiştir.

Şekil

Tablo 1: Kronik böbrek hastalığının aşamaları
Tablo 2. FLIR ONE termal kamera cihazının teknik özellikleri
Grafik 1. Hastaların yaş dağılım grafiği
Grafik 2. Fistüllerin sağ-sol kol dağılım oranı
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Klini- ğimizde izlenen ve Derin serebral ven trombozu (dSVT) saptanan diğer iki olguda da demir eksikliği ile ilişkili trombositoz saptanmıştır ve buna bağlı hiperko-

Arteriyovenöz fistül anevrizma revizyonlarında anevrizmorafi yöntemi sentetik greft ve safen ven kul- lanımını gerektirmez. Proksimalden yeni şant açılması veya kateter

[2,3] Aortoenterik fistül, prostetik greft materyalinin bağır- sak dokusu tarafından erozyonu, greft dokusunda artmış pulsasyon ya da sessiz seyreden greft enfeksiyonundan

Gruplar ameliyat sonrası komplikasyonlar açısın- dan değerlendirildiğinde; Enfeksiyon grup 1’de bir, grup 2’de beş hastada gözlendi ve gruplar arasında

Santral venöz kanülasyon iþlemi esnasýnda ve erken dönemde infeksiyon, hava veya trombüs embolisi, aritmi, hematom, pnömotoraks, hemotoraks, hidrotoraks, þilotoraks,

Buzdolabı için yapılan sayısal ve deneysel modal analiz sonuçlarından, buzdolabı için yukarıda frekans tepki fonksiyonlarının karşılaştırılmasından 120

In design for recycling approach cost factors depends on disassembly, shredding and separation, energy recovery, material recycling, equipment operation costs, equipment

time to form a plan that includes the fundamental changes in society and keep pace with population and urban growth, and planning and the formation of blueprints is a basis to meet