HALİT ZİYAYA HAYRANLIK VE SEVGİ
TT^Toeobİ
Bir sene önce kendisini bir delikanlı kadar sıhhatte, zinde ve hayatla dolu gördüğüm Halid Ziyanın önümde iki yeni kitabı ' duruyor. (Hepsinden acı) ve (Aş ka dair) isimlerini taşıyan ve en fes küçük hikâyelerden mürekkep bulunan iki cild. Fakat onun yeni yazılarım bulup okumak için bu iki kitabın çıkmasını beklemeğe ihtiyacımız yoktu. Bü yük imzasını (Cumhuriyet) gaze tesinin sütunlarında haftada bir iki defa görüyor, mecmualarda da buluyoruz. Victor Hugo ile Go- ethe gibi sekseni aşmasına dua ettiğim Halid Ziyanın san’at ha yatında ihtiyarlık yılları demek ki o iki dâhi için de olduğu veçhile muazzam eserlerin yaratıldığı feyiz ve şaşaa ile dolup taşan bir devre teşkil edecek. Bu sa tırları yazmaktaki maksadım ise, üstadı eşiğine geldiği bu dev renin başında tâzim ile selâmlı- yarak şimdiye kadar yazdıkları ve verdikleri için duyduğumuz sonsuz minneti söylemektir.
Türk roman ve hikâyesinde onun erişilmemiş bir irtifa teş kil ettiği pek çok defa ve pek çok kişi tarafından gerçi söy lendi. Fakat bu o kadar mutlak bir hakikat ve kendisinden bah- sediliıken söylenmesi vaziyetin tesbiti namına o derecede zarurî bir keyfiyettir ki, bunu bir kerre daha tekrar ve teslim edelim : edebiyatımızda Halid Ziya paye sinde bir romancı ve hikayeci yoktur. Halide Edib, Yakup Kadri Refik Halid ve Reşad Nuri gibi sau’atlarının erişeceği muhtelif yüksekliklere varmış bulunan ların imzalarını taşıyan kitapla rın hiç biri, Halid Ziyanın eser lerini geçemedi. Daha yeniler, tabiî Peyami Saîadan başlaya rak ve Sadri Etlıem’le, Mahmud Yesari’den geçerek Sabahattin Ali ve Said Faike kadar gelin ce de, bu henüz nereye ka dar varacakları meçhul san’at- kârların yazılarile dahi Halid Ziya’yı yakında aşacakları ümit
ve kanaatini hasıl edemiyoruz. Zamanın attığı terkiblerine ve kelimelerine rağmen, bugünkü acele hayatın ve sezdirici san’- at telâkkilerinin uzun bulacağı bâzı tahlil ve tasvirlerine rağ men, Halid Ziya’nın eski bir ese rini de elimize alınca başka bir âleme girdiğimizi anlıyoruz ve bu âleme bizi götüren yazıcının misline her gün rastlanmayan, daha doğrusunu söyleyelim, bi zim edebiyatımızda misline rast lanmayan bir edip olduğunu an lıyoruz.
Romanlarını Edebiyatı cedi- denin topluluğu zamanında veren Halid Ziya, büyük mevkiini o zamandanberi makaleler ve hatıralarla beraber küçük hikâ yeler yazarak muhafaza etti. Bu hikâyelerin en yenilerini yazı mın başında adlarını zikrettiğim iki cildde toplayan üstadımın kü çük hikâyeci olarak işgal ettiği mevki de, temamiyle birinci safın
etrafı boş olan bir tepesidir. Halbuki dünyanın her yerinde, roman yazanın hikâyede sende lemesi, muvaffak hikayecinin ro manda muvaffak olamaması ve büyük hikâye yazanın başka bir nevi tecrübeye cesaret edeme mesi âdeta umumî bir keyfiyet tir. Hali d Ziya lıu hususta da em sali az görülen bir zafer kaza nıyor.
Bizde eyvahki hemen daima arkadaşlardan gelen türlü iftira larla boğuşarak ve en fazla ümitle verdiği şeyleri muhitin fark bile edemediğini görmekten yarala narak otuzunda ve en fazla kır kında yıpranan, tükenen, susan bir yazı âleminin ortasında, ve her yıl sanki on yıllk bir zama nın gaddar eli ile hüviyetleri eskiyip silinen bir nesil arka daşlarının arasında, Halid Ziya taze, güzel, yüksek ve muzaffer duruyor. Onun şimdiden bir bay rak ve bir âbide halini alan eserleri önünde eğilerek o eser lerin bize bahşettiği zevk, he yecan ve ders için kendisine bağlılığımızı, sevgimizi ve şük ranlarımızı sunalım !
,'A\
0
^ jl
&
-r:: ^
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi