• Sonuç bulunamadı

Profesör Tütengil öldürüldü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Profesör Tütengil öldürüldü"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dünyanın önde gelen

gazete ve dergileri

ile birlikte...

Bugün 6. sayfamızda

S Ü R G Ü N D E Y A Z D IĞ IM

/llita lia

BUGÜN

12

SAYFA

500

KURUŞ

H er gün: 16.50-Rom a

(Sah-Cuma hariç) Acentenizi veya bizi arayınız İst.: 460 5 27 - A n k .: 17 30 22

İzmir: 13 77 71

YIL: 30, SAYI: 11531

Tebriz ve Azerbaycan

eyalet valileri kayıp...

A Z E R lL E R

Ö Z E R K L İK

İS T İY O R

•T e b riz'd e radyo ve

diğer resmî binaları

ellerinde tutanlar,

«Şeriatm edari'den

başkasının emrini

dinlemeyeceğiz» dedi

• Iran Dışişleri Bakanı,

rehinelerden sadece

«casus» olanların

yargılanacağını açıkladı

• Rockfeller, «Şah'ın

hastane masraflarını

ben ödem edim » dedi

TÜTENGIL

Profesör Cavit Orhan Tütengil hayatı boyunca hep düzen içinde çalışmış bir bilim adamıydı. Dün sabah da görevine gitmek için aynı saatte evinden eşine ve kızına veda edip çıkmıştı. Her gün otobüse bindiği durağa gelirken uzaktan otobüsü gördü, geç kalmamak için daha hızlı adımlarla yürümeye, hatta koşmaya başladı. Ama orada,pusu kurmuş katiller birden acımasızca ateş etmeye t'aşladılar

ve profesörü öldürdüler. (SAVAŞ AY) Haberi 6. iayfâda • iktisat F a k ü lte s i

Sosyoloji Profesörü Tütengil, 3. Levent’­ te otobüs beklerken, plakası belirleneme­ yen bir otomobilden açılan yaylım ate­ şiyle öldürüldü

«Tütengil'in öldürülmesini esefle karşılıyorum»

Demirel: «Anarşi

içindeki birçok kimse

§

devletten maaş alıyor»

• Evinden okuluna gi­

den 58 yaşındaki Profesör Tütengil’i öldürenlerin kimlik­ leri saptanamadı • Başbakan, anarşinin belediyelerden, dev­ letten ve çeşitli ku­ ruluşlardan himaye gördüğünü iddia etti

• Tüten g il’i öldüren­ ler, “Ne Amerika, Ne Ru s y a , b a ğ ı m s ı z Türkiye Anti Terör Örgütü” yazılı bir

bildiriyi atıp kaçtılar Haberleri 10. Şayiada )

ŞİMDİ ,0 KONUŞUYOR

Cavit Orhan Tütengil’in eşi Şükrüye Tütengil bir türlü 31 yıldır aynı yastığa başkoyduğu eşinin neden öldürüldüğünü anlamıyordu. Kızı Deniz’e sarılıp, "O, dünyanın en iyi insanıydı. Ne istediler ondan? Kim

ne kazandı bu işten?" diye ağlıyor, eşinim öldürülmesine isyan

ediyordu. Yakınları ve komşuları felsefe öğretmeni olan Şükrüye

Tütengil’/ teselli etmek için ne söyleyeceklerini bilemiyorlardı.

Fotoğrafta Şükrüye Tütengil elleri havada, "Neden? Neden?" diye ağlarken görülüyor.

0

, öteden bakıldığında, kısacık boylu, inanılmaz ölçüde “ müievazi” bir insan­ dı. Bir an için, O’nun, ancak bir “ öğretmen” olabileceğini düşünebilirdiniz.

Bu sessiz görünümün altında, Türkiye’nin tarihsel ve toplumsal maddesini, en zor toprakların içinden çıkarıp işleme uğraşından bir an olsun vazgeçmeyen, koskoca bir yürek vardı.

İlerici, devrimci kişiliğine karşılık uzun yıllarım Türkçülük düşüncesinin büyük siması Gökalp’i değerlendirmeye ayırmaktan hiç kaçınmamıştı. Köy Enstitüleri deneyimi baş­ ladığında, akademik çalışmayı bir yana itip Türkiye kırlarındaki bu büyük eğitim imecesi­ ne gönüllü koşanlann en başmda da, yine, O yer almıştı.

★ ★ ★

Çok değil, 1979’un ilk ışıkları Türkiye üstünde yükselirken, demişti ki:

★ Sorunları yokumsamanın bir işe yaramadığı, askıya alıp ertelemenin de sağlıklı çözümleri güçleştirdiği artık anlaşılmalıdır. Karşıtlıkları ve çelişkileri aşmanın yolu, yeni bireşimlere ulaşmaktır. Bunun Uk adımı,

düşünce y asaklannı ortadan kaldırmaktır...” ★ “ .. .Toplumsal sınıfların yalnız belirgin­ lik kazanmakla kalmayarak bilinç de kazandığı bir dönemde, örgütlenme özgürlüğünü, düşün­ ce özgürlüğünden ayıramayız. Bu iki noktada gösterilecek direnç, “ yasadışı” sayılan düşün­ ce ve örgütlenmeleri “ eylem” e yöneltmekten başka bir sonuç veremez.”

Bölgelerarası dengesizliklerden başlaya­ rak Türk toplumunun her alanındaki sorunlarının şimdiden, tümüyle gündeme geldiğini düşünüyordu. Bunlar ise ancak “ eşitlik, özgürlük, hoşgörü, işbirliği ve dayanışma” nın temel olduğu, yepyeni bir Türkiye sentezi ile çözülebüirdi.

★ ★ ★

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkam Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, bütün bunları, 1979’a girer­ ken, Milliyet için yazmıştı.

1980 için, ayrıca bir şey yazamayacak. 7 aralık 1979 sabahı, her zamanki sessizli­ ğiyle üniversiteye gitmek üzere evinden çıkıp otobüs durağına yönelirken, öldürüldü. Bu, lânetli terör tarihinin içinde, o da, şimdiden bir başka tarih anıtıdır.

Yazılması gerekeni ise, zaten çoktan yazmıştı...

Kurtulugjyollarmı, haykıran sesi, uğuldaya uğuldaya tüm Türkiye’nin üstünde yeniden yükseldikçe yükseliyor.

• Tütengil’in öldürül­ mesi üzerine dün pek çok fakülte ve yüksek okulda ders­ ler yapılmadı, öğ­ renciler okullannda toplanarak ç e ş itli protesto gösterileri yaptı Be dŞ . KCWWKN « B E Y İM G p ç ö » • P o l i s , s o r u ş t u r manın sürdürüldü ğünü söyledi • Demirel, “10 gün içinde Türk-lş’le bir toplantı yapacağız” dedi

Haberi 7. Sayfada

Haberleri 10. Sayfada )

• Öğle tatilinde vezne­ darı 5. kattaki yatak­ haneden indirip ka­ sayı açtıran soygun­ cular kaçtı

• Aküzüm’ün cenaze­ sinde konuşan Tür- keş, “Sömürgecile­ rin uşağı olanlar kan akıtıyor” dedi

• Haydarpaşa ve Kadı­ köy’den vapur sefer­ lerinin kaldınlması trafik kargaşasına yol açtı

Uğur: «Hızlandırılmış

eğitimle öğretmen

olanların hakları

geri alınamaz»

( Haberleri 10. ’Sayfada ) A N K A R A , ÖZEL Millî Eğitim eski bakam Necdet Uğur, eğitim ens­ titülerinde hızlandırılmış eğitimden geçerek mezun ci­ lan öğrencilerin öğretmen olduklarım ve yasal hakla­ rının ellerinden alınamaya­ cağını söylemiş, “ Eksikleri varsa eğer, hizmet içi eği­ timle gidermek yerine siya­ sal amaçlı eleme yapılacağı havası veren yöntemlere başvurmak hem haksızlık­ tır, hem tehlikelidir" de­ miştir.

Uğur, dün yaptığı açıkla­ mada, Millî Eğitim toplu­ luğunun birtakım olayların içinde olduğunu, Millî E ği­ tim Bakanhğı’nda alınacak kararların yalnız öğrenimi etkilemeyeceğini, aynı za­ manda toplumda derin yan­ kılar uyandıracağım hatır- matmış, şöyle demiştir:

“ Bu bakımdan olayların yatışması ya da alevlenmesi büyük ölçüde ' bakanlığın

Devamı S. 10, S. 6'da Haberleri 10. Sayfada

AP eski milletvekili

lekeli, Gıda-Tarım

Bakanlığına

miişteşar oldu

Çeşitli marka 61 cm. ek­ ranlı televizyonların resmî satış fiyatlarının 19 bin 400 lira olduğu açıklanmıştır.

Televizyona zam geldiği gerekçesi üe piyasada 28- 29-30 bin liradan satılan 61 cm. ekranlı televizyonların resmî satış fiyatları Ankara Belediyesi tarafından Sana­ y i ve Teknoloji Bakan­ lığın a sorulmuştur.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verdiği cevapta en son 15 haziran 1979 tari­ hinde tesbit edüen 61 cm. ekran TV ’nin fabrika çıkışı­ rım 17 bin 150 lira, toptan satış fiyatının 18 bin 100 lira ve perakende satış fiya­ tının ise 19 bin 400 lira ol­ duğunu belirtmiştir.

ö t e yandan Ankara bele­ diye zabıta ekipleri fahiş

Devamı S. 10, S. 5'de

Yeni vafi, Tütengil'in

öldürülmesi haberiyle

işe başladı

İstanbul’un yeni Valisi Nevzat

Ayaz, dûn sabah Ankara'dan uçak­

la İstanbul'a gelerek görevine başlamıştır. Ayaz’a Yeşilköy Hava­ limanı ’nda verilen ilk bilgi, Tü­

tengil 'in öldürülmesi ile ilg ili olmuştur. Ayaz, “ Geldiğim anda

değerli profesörümüz Orhan Cavit Tütengil’in vurulduğu haberine maalesef muttali oldum. Çok üzücü. İstanbul’un en önemli sorunlarının başında gelen asayiş­ le öncelikle uğraşacağız” demiş­

tir. Fotoğrafta, Vali merdivenler­ den çıkarken görülüyor.

A N K A R A , ÖZEL Gıda, Tanm ve H ayvan­ cılık Bakanlığı M üsteşa.. Yavuz Soysal görevinden alınmış, yerine AP eski mil­ letvekillerinden Ramazan Tekeli atanmıştır. M üste­ şar Yardımcısı Ali Baran da görevinden aknarak yerine Osman Yavuz getirilmiştir.

İçişleri Bakanlığında özlük İşleri Genel Müdür- lüğü’ne Yüksel Çavuşoğlu atanmıştır.

ö te yandan Devlet Opera

Öevamı S. 10, S. 6'da

Independentada önceki gece meydana gelen parlamadan Romen tankeri I . ___ _

sonra gemideki yangın gene eski haline dönmüştür. Fotoğrafta, tankerin dün sabahki halı görülüyor. ADRES; Nuruosmaniye Caddesi

N o : 6 5 İSTANBUL TELGRAF: MİLLİYET. İstanbul POSTA KUTUSU : 492 İstanbul TELEFON: 2 2 4 4 1 0 (Santral)

KAÇINCI

(2)

Sayfa

"7

ir

ANARŞİ |®j ANARŞİ

j

¡-ANARŞİ f ANARŞİ g

ATINA RADYOSU

★ Prof. Cahit Orhan Tütengil’in ölümüyle ilgili olarak polis yetkilileri, bundan iki gün önee Ankara'da MHP önde gelenlerinden Hüseyin Aküzüm’ün öldürülmesine misilleme olduğu inanandadırlar.

PROFESÖR TÜTENGİL

ÖLDÜRÜLDÜ

ı #

SİLAHLI SALDIRI

A N T A L Y A —Serik Tekel Satış Deposu nu so y ­ mak isteyen silahlı iki kişi, Tekel Müdürü Ali ik en ile görevli polis memurunun karşı koymaları üzerine her ikisini de ağır şekilde yaraladıktan sonra para almadan kaçmışlardır.

* Doğu Linyitleri Satış Müessesesi’nde işçi ola­ rak çalışan CHP Merkez İlçe eski Gençlik Kolu Baş­ kanı Necati Aralan, önceki gece eşi ile Gazeteciler Sitesi’ndeki evine giderken bir grubun silahlı saldı­ rısına uğramıştır. Arslan yara almadan kurtulmuş­ tur. Olay yerinde iki dolu mermi ile iki boş kovan bulunmuştur.

I

PATLAM A LAR

VAN — Van Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Başkomiser M ustafa Kemal Cezer’e ait özel otom o­ bile konulan patlayıcı madde, otomobilde hasara yol açmıştır.

KONYA — Akşehir ilçesinde Abdullah Bilge adlı kişinin evine önceki gece patlayıcı madde atümış, hasar meydana gelmiştir.

İSTANBUL — Ünkapam Manifaturacılar Çarşısı 5. B loktaki bir büfeye önceki gece atılan patlayım madde hasar meydana getirmiştir.

I

GÖZALTILAR

A N T A L Y A — Karayolları Bölge Müdürü Zeki Bakır ile eski Genel Müdür Şevket Çelikkanat'ı öl­ düren bekçibaşı İmam Yılmazer dün Cumhuriyet Savcılığı’na giderek teslim olmuştur.

Tütengil

s STANBU L Univer- I sitesi İktisat Fakül- ■ tesi S o s y o lo ji vetesi S o s y o lo ji ve M etodoloji Kürsüsü Başka­ nı Prof. Cavit Orhan Tü­ tengil, dün sabah üniversi­ teye gitmek üzere 3. Le­ vent’teki evinden çıktıktan beş dakika sonra otobüs bek led iğ i durak önünde plakası belirlenemeyen bir otomobilden açılan yaylım ateşi sonucu öldürülmüş­ tür. Tütengil’ i öldüren ka­ tiller aracın penceresinden ‘‘Ne Amerika Ne Rusya Bağımsız Türkiye - Anti Terör örgü tü ” yazılı bir bildiriyi dışan attıktan son­ ra hızla olay yerinden uzak­ laşmışlardır. Olayı öğren­ dikten sonra Profesör’ün cesedi başına gelen kızı De­ niz ve eşi Şükriye Tütengü, dakikalarca ağlayarak sinir krizleri geçirmişlerdir.

P rofesör C a vit Orhan Tütengil, her sabah saat 08.00 sularında evinin üç- yiiz metre kadar ötesindeki Yonca otobüs durağından belediye otob ü sü n e b in ­ mektedir. Dün sabah da, aynı saatlerde eşi ve kızma veda ederek evinden çıkan Tütengil, Yonca durağına yaklaştığı sırada durağın karşısında park eden mavi renkli bîr Murat otomobil­ den yaylım ateşine tutul­ muştur. Görgü tanıklan,

İktisat Fakültesi Sosyoloji Profesörü Tütengil, 3. Levent’te otobüs beklerken plakası belirlenemeyen bir otomobilden açılan yaylım ateşiyle öldürüldü

• Evinden okuluna giden 58 yaşındaki Profesör Tütengll’i öldürenlerin kimlikleri saptanamadı

Tütengil’in öldürülmesi üzerine dün pek çok fakülte ve yüksek okulda dersler yapılmadı, öğrenciler okullarında toplanarak çeşitli protesto gösterileri yaptı

SAVAŞ AY

çektir?”

Bu arada öldürülen Cavit Orhan Tütengil'in 31 yıllık eşi Şükriye Tütengü, kızı Denlz’e sarılarak, ‘ ‘Baban­ dan ne istediler? O dünya­ nın en iyi insanıydı. Devleti milleti soyanlar, hortumla­ rını namuslu insanların ka­ salarına sokanlar her gece kulüplerde barlarda eğleni­ yor. İyi insanlar öldürülü­ yor. Kim ne kazandı bu iş­ ten? Aslında tüm insanlık ç^k sev vitirdi” demiştir. Tütengü’e ateş edenlerin

olaydan on beş dakika ka­ dar önce durak karşısına park ettiklerini, aracın için­ de üç kişi bulunduğunu ve kuşkulu hiç bir hareketleri­ nin görülmediğini ileri sür­ müşlerdir. Adım açıkla­ mayan ve olayı gören bir genç, Profesör’ün öldürül­ mesini şöyle anlatmıştır: ‘ ‘Yonca durağından aşağı doğru yürüyordum. Birden ard arda silah sesleri duyul­ du, arkama döndüm herkes yere yatmıştı. Paltolu göz­ lüklü bir kişi caddenin tam ortasına yüzükoyun düş­ müş başından kanlar akı­ yordu. Kısa bir duraklama­ dan sonra bir el daha ateş edilince silahlı kişilerin için­ de bulunduğu mavi Muratı gördüm. Kısa saçlı ve deri

ceketli olanı dışarı bir kâğıt atarken zayıf ve uzun saçlı­ sı yan beline kadar sarkmış elinde süahla çevreyi gözlü­ yordu. Sonra birden hızla kaçtılar. Plakaya bakmak o anda aklıma büe gelmedi” demiştir.

Bazı görgü tanıklan ise mavi Murat'ın hemen ar­ dından içinde tek kişi bulu­ nan beyaz bir Renault’un da hızla aksi yöne doğru hareket ettiğini belirtmiş­ lerdir.

Acı olayı kısa sürede ö ğ ­ renen Tütengil’in felsefe öğretmem olan eşi Şükriye Tütengil ve ITÜ öğrencisi 20 yaşındaki kızı Deniz , babalarının cesedine sarılıp dakikalarca ağlamışlar ve sinir krizi geçirmişlerdir.

Bu arada yakınlan taralın­ dan eve götürülen Şükriye ve Deniz Tütengil, zorlukla yatış tırmışlardır.

TutengİTaiIesirmı 30 yıl­ lık dostlan olan yazar Rauf Mutluay’m eşi Ayten Mut- luay, gazetecüere ağlayarak şunları söylemiştir: “ Gün­ lerdir bizim sokakta tanı­ madığımız kuşkulu tipler dolaşıp duruyordu. Ama bu kadarını hiç dü şü nm e­ miştik. Yıllardır evlere ga­ zete dağıtan em ektar Şevket efendi evimize ağla­ yarak geldi ve acı haberi verdi. 30 yıllık aile dostu­ muz olan Tütengil ailesinin şu perişanlığına bakın. Kı­ zı, kansı ne hale geldi. Hele Almanya’ da doktora yapan oğullan Kaya, haberi du­ yunca kimbüir ne hale

gele-y ıl SONUNCİA

VAKKÖDA

BULAC AKLARINIZ

Kadın, erkek, çocuk giysileri.

Kadın, erkek, çocuk ayakkabıları, botları, çizmeleri,

Gömlekler. Bluzlar. Eşarplar.

Kravatlar. Trikolar,

Mantolar. Montlar. Pardösüler,

Giyim-kuşamla, ilgili her aksesuar.

Bu arada belki dekoratif bir çiçek.

Ya da küçük bir armağan: Örneğin bir Vakko bonesi.

Ya da büyük bir armağan: Örneğin Bir Vakko emprimesi.

Ya da yünlü erkek kumaşı.

Armağan söz konusu olduğunda,

tüm Vakko çeşitlerini kapsayan

bir Vakko Hediye Çeki de olabilir.

Bunlardan önce, bunlarla birlikte

öncü modanın çizgisi.

Güleryüzlü bir hizmet anlayışı,

Çağdaş, renkli bir ortam.

Özel, şık yılbaşı ambalajı,

îşte Vakko’da bulacaklarınızdan bir kaçı.

Sız, neye ihtiyacınız varsa, seçip

("öncü m oda" ve “ güleryüzlü hizmet" dahil)

bir Vakko valizine doldurun.

Yem yıla doğru

yola koyulun.

.

ö n e m l i c e n o t

Vakko, tüm büyüklüğüne karşın, bir butik anlayışıyla çalışır.

Vakko'dan ne alırsanız alın, bilirsiniz k i az sayıda üretilmiştir.

ModAVAkkokJlJR

Vakko/Beyoglu • Vakko / Kadıköy • Vakko/Ankara • Vakko/İzm ir

¿9

P o lis

n e d iy o r ?

Olaya el koyan Beşiktaş Savcılığı ve siyasî Polis yetküüeri, soruşturmanın sürdürüldüğünü belirtmiş­ ler bu arada cesedin yanma

atılan bildirideki örgütün a- ■dmın ilk kez duyulduğunu, ;olayı saptırmak amacıyla birakılmış olabileceğini be- 'lirtmişlerdir.

• C a v it O r h a n

T ü te n g il

k im d ir ?

1921 yılında Tarsus’ta doğan Cavit Orhan Tüten­ gil, Haydarpaşa Lisesi’ni, Yüksek öğretm en Okulu’- nun felsefe bölümünü bitir­ dikten sonra 1958 yılında İstanbul İktisat Fakülte­ sinden mezun olmuştur. 1962 yılında doçent, 1970 yılında profesör olan Tü­ tengü, sosyoloji alanında birçok yapıt vermiştir.

ö ğ r e n c ile r in

te p k isi

İstan bu l Ü n iversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Cavit Orhan T ü ten g il’ in ö ld ü ­ rülmesi üzerine dün pek çok fakülte ve yüksek okulda dersler yapılmamış, öğren­ ciler okullarında toplanarak çeşitli protesto gösterilerin­ de bulunmuşlardır.

İstanbul Üniversitesine bağlı İktisat, İşletme ve Hukuk fakültelerinde oku­ yan öğrenciler, dün sabah saat 10’da okullarından çı­ karak Süleymaniye’de top­ lanmışlardır. Daha sonra öğrencüer, çeşitli sloganlar­ la yürüyüşe geçerek, Beya- zıt-Sirkeci üzerinden Emi- nönü’ne kadar gelmişlerdir. Burada bir dakikalık saygı duruşunda bulunan öğren­ cüer daha sonra sessizce

dağılmışlardır.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencüeri ise, fakülteleri­ nin bahçesinde küçük bir yürüyüş yapmışlar ve Prof. Tütengil’ in öldürülmesini protesto etmişlerdir.

• T e p k ile r

İstanbul Üniversitesi İk­ tisat Fakültesi Sosyoloji ye M etodoloji Kürsüsü Baş­ kanı Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’in öldürülmesi, çe­ şitli tepkilere yolaçmıştır.

Tütengil’in öldürülmesi üzerine, dün olağanüstü toplanan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yönetim Kurulu, yayınladığı bildiride, “ Dev­ letin yetkili organları, her kesimden yurttaşımızı he­ def alan cinayet olaylarına karşı etkin önlemler al­ maya” çağırılmıştır:

• Prof.

T ü m er'in

de m eci

I.t.T .Î .A Siyasal Bilim­ ler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melih Tümer de dün bir demeç vererek, “ Tütengil’e yapılan saldın, gerçekte yurdumuzun bütünlüğüne, değerlerine verdiği o.ıe:ne, topiumca gelişmemizi en­ gellemeye yönelik bilinçli bir hainliktir. Türk toplu- munun en yetişkin evlâtla­ rını aldatılmış ellerin kur­ şunlarıyla birb iri ardına k aybederk en üzüntüm üz büyüktür” demiştir.

• O r t a k

b ild iri

Tüm ö ğ r e t im Ü yeleri Demeği İstanbul Şubesi (TÜ M öD ) ile Tüm Üniver site A sista n la rı D erneği (TÜM AS) İstanbul Şube si’ nde yayınlanan ortak bil diride ise özetle şöyle denil mistir:

“ Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in hunharca, öldü­ rülmesi, demokrasiden ya­ na, ilerici kesimlere ' e hal­ kımıza yöneltilmiş olan ci­ nayetlerin yeni bir örneği­ dir.

POLİTİKA KAZANI

•ORSAN ÖTMEN

İtfaiye Komutanının

Yıldırım Mücadelesi...

B

AŞBAKAN Demirel “Yeni

hükümet etme şekli”ndân

— söz ediyor. Neymiş bu şekil?

Dört köşeli mi, üçgen mi, silindir gibi mi?..

Biraz “sllindlr”i andıracakmış... ?

“Yıldırım mücadele yapılacak”

diyor Süleyman Bey...

“ 100 gün programından söz edildiği zaman şaka yollu sormuş­ tuk;

“ilk on günde müsteşarlar. İkinci on güı\de, valiler, genel müdürler.

Üçüncü 10 günde şube müdürleri, yardımcıları...

Yüzüncü günde memurlar, odacı­ lar, boyacılar...

Acaba böyle bir program mı? Yani, bürokrasinin derisini yüzme programı mı?”

Bizim şaka yollu soruya galiba gerçek yanıtlar geliyor...

67 ilin 67 valisi birden dama taşı...

Altmış yedi ilin 67 emniyet müdürü birden, yontulmaya hazır lületaşı, ardından komiser, polis, bekçibaşı...

Bakanlıklarda bir genel temizlik başladı ki,, sormayın...

Başbakanlık, boyacısını bile de­ ğiştirirse, ötekiler durur mu?

Alın İşte, Sağlık Bakanı, eskiden başhekimlik yaptığı Numune Hasta­ nesinde hademe kadrolarına değin neşter sallıyor.

Elimde uzunca bir üste var, hekimleri bir yana bırakalım, şofö­ rü, odacısı, hademesi, ebesi, hem­ şiresi, bakıcısı, Ağrı’ya, Hakkâri’ye, Muş’a...

Eşi Ankara'da hemşire, kendisi bu kışta kıyamette yokuşa... Karı kocayı ayırmak hangi yasaya sığar? Ondan sonra, hastanede “huzur­

suzluk” olunca, gelsin sıkıyöne­

tim ...

Sıkıyönetim komutanlıkları, “Ka­

mu kuruluşlarında, hizmetleri ak­ satmaya yönelik davranışlar üzerine genel güvenliği ve kamu düzenini bozucu, çalışma özgürlüğünü or­ tadan kaldıncı eylemlerin de bun­ dan böyle sıkıyönetim faaliyeti kap­ samına alındığını” açıklıyorlar...

Ne zaman?

Komutanların Başbakanlıktaki toplantılarından ve Başbakan’ın,

“daha sıkı bir sıkıyönetim”den söz

etmesinden hemen sonra.

Bize öyle geliyor ki, hükümet, sıkıyönetim organlarını ordunun yıpranmasına yol açacak bir yörün- ' geye) sokma eğiliminde...

Neden mi?

Bir kez, sıkıyönetimin kapsamı, sıkıyönetimin ilân gerekçesinde ya­ sa ile sınırlıdır. Bu sınırların kap­ samındaki değişiklik ise parlamen­ tonun onayı olmadan yapılamaz...

“Kamu düzeni ve İşyerlerindeki çalışma özgürlüğü” gibi konuları

sıkıyönetimin görev ve yetki çer­ çevesine almak uygulamada bazı sakıncalar doğurabilir. Nitekim 12 Mart döneminde, işçilerin yasal toplu Sözleşme haklarına uymayan bazı özel ya da kamu kuruluşları, işyerlerindeki sürtüşmelere sıkıyö­ netim organlarını âlet etmek İste­ mişlerdir... Bu yüzden işçi örgüt­ leriyle sıkıyönetim organlarının ara­ sı açılmış, yer yer karışıklıklar çıkmıştır...

İşyerlerindeki “bozguncu ve hu­

zur bozucu davranışların gerçeklik

ve geçerliği ile sıkıyönetim- organ­ larının uğraştırılması, bu anayasal kurumun kendi aslî görevinden uzaklaştırılması gibi olumsuz so-^ nuçlar doğurabilir... Bazı karanlık güçler de zaten bunu bekliyorlar... Ordu ile kitleler, acaba ne zaman karşı karşıya gelecek diye ellerini oğuşturuyörlar.

Biz sıkıyönetim komutanlıkları­ nın “Anarşinin kaynaklarına inmek” gibi son derece ağır ve tarihî bir ödevin bilincinde olduklarına İnanı­ yoruz...

Ama açık konuşalım ,'politikacı­ ların, kamu kurmuşlarındaki kitlesel temizleme eylemlerinde, bu organları araç olarak kullanma çabalarından da kuşku duyuyoruz...

Ordunun 12 Mart’ta olduğu gibi yıpranmasını istemediğimiz için, bu kuşkuyu duyuyoruz.

+ ★ ★

Sağlık Bakanlığı’nın hastaneler­ deki hademe kadrolarına değin ulaşan “atma-atama” eylemlerin­ den suz ettik.

Son günlerde Türkiye'deki kamu personelinin en kalabalık kesimini, yani öğretmen ordusunu bünyesin­ de barındıran M illî Eğitim Bakan­ lığındaki atama işlemleri de karan­ lık bir gidişin ilk tehlike sinyallerini veriyor.

MC dönemlerinin, eğitimi anaya­ sal bir araç ve süreç olmaktan çıkartıp siyasal bir yörüngeye tır­ mandırdığını unutmayalım.

İşlevsel ve çağdaş olmayan bir eğitim düzeni. Anayasa ile b^ğ** daşması olanaksız, cepheci, militan bir kadrolaşma eylemi, yetişme koşulları, mesleğin amacıyla da, içeriğiyle de tutarlı olmayan, yasa •dışı bir öğretmen yetiştirme po­

litikası... Bunlar toplumun bünye­ sinde açılan, onanması zor yaralar­ dı...

Daha yeni yeni kabuk bağlayan bu yaraları yeniden deşme eğilim ­ lerinden kuşku duyurucu çalışmalar yapılıyor, Millî Eğitim Bakanlığın­ da... örneğin “Atama ve Yer Değiş­

tirme Yönetmellği”ni hazırlayan da­

nışmanların başında, MC dönemin­ deki öğretmen yetiştiren okulların genel müdürü, namlı ülkücü Ayvaz Gökdemir’in gölgesi dolaşıyor...

Gökdemir’in kardeşi, yani MC döneminde ülkücü olmayanın kapı­ dan giremediği Gazi Eğitim Ensti­ tüsündeki müdür yardımcısı Enver Gökdemir de, şimdi orta öğretim atama işlerinin başına getiriliyor.

Bakanlıkla, bakanlıkla ilgisi ol­ mayan, dışardan gelme ‘ birtakım öğretmenlerden oluşan “temizlik

kolu” niteliğinde bazı özel bürolar,

soruşturma dosyalarına el koyuyor­ lar; okullara müdür atanması iş­ lemlerini yürütüyorlar... Biz san­ mıştık ki, Sayın Demirel, MC döne­ minden ders almışa benziyor.

Bu nedenle, örneğin MHP'nin tırmanma tahtası haline getirilen bir Millî Eğitim Bakanlığı’na “bozkurt” sıfattı Ali Naili Erdem yerine ılımlı bir bakan getirdi. Şimdi Orhan Cemal Fersoy’un da aynı yanılgıya düştüğünü gördükçe fazla iyimser olduğumuz anlaşılıyor.

Neden mi?

Bakın, MC döneminde öğretmen yetiştiren okulların başına getirilen Ayvaz Gökdemir nam genel müdür, neler söylemişti bir zamanlar?..

Anayurdu bölge bölge dolaşarak, eğitim enstitüleri ve öğretmen okul­ ları müdürleriyle, yöneticilerine na­ sıl bir reçete sunmuştu;

Yıl 1976, ay şubat... Mersin’de “ Program Geliştirme Semineri” a- dıyia düzenlenen bölge toplantısın­ da genel müdür konuşuyor:

“—Yetişen öğretmenim, milli­ yetçi olmak zorunda, yetiştirdiği öğrenci milliyetçi olmak zorunda. Nasıl milliyetçi? Aksiyon halinde bir milliyetçi... (Yani eylemci m illi­

yetçi). Her vesile İle ifade ettiğim

gibi, öğretmen yetiştiren her dere­ cedeki okulların müdüründen müs­ tahdemine kadar hepsi milliyetçi olacaktır. Hiçbir tereddüt duyma­ dan söylüyorum. Bu okullarda biraz ondan, biraz bizden olmayacaktır. Hep bizden olacaktır. Bu hususta müsamaha etmeye yetkili değiliz, kesin olmaya, sert olmaya mec­ buruz. Kavgamız vardır, kavgadan dönücülerden değiliz, önce kaynak okullar olmak üzere, öğretmen yetiştiren her derecedeki kurumu, İlmî ve mili? mahrekine oturtup ondan sonra da bütünüyle sistemi kurtarmak planındayız, azminde­ yiz... Asker değilim ama, askeri formasyonlu bir İnsanım. İnsan idaresinde, kalabalıkların. İdaresin­ de, askeri prensiplere ne kadar yaklaşırsak, o ölçüde rahat edece­ ğimiz, düze çıkacağımız inancı var­ dır bende. Ateşi elimde hissediyo­ rum. Milleti kurtarmak için, gere­ kirse bazı kelleler de kesilir...”

Bu kelle kesme yöntemleridir ki, terörün eğitim yuvalarında yoğun­ laşması sonucunu doğurmuştur...

Ecevit dönemini şu ya da bu şekilde eleştirebiliriz... Birçok alan­ da olduğu gibi Türkiye'nin başın­ daki apa illet teröre yenik düş­ tüğünü gönül rahatlığıyla söyleye­ biliriz. Ama, Ecevit hükümeti dö­ neminde silahlı terörün hiç olmazsa eğitim yuvalarından uzaklaştığı ve öğretimin aksamadığı gerçeğini de yadsıyamayız...

Sanırız, bu gerçeği sıkıyönetim yetkilileri de yeni M illî Eğitim Bakanı İle yaptıkları bir görüşmede dile getirmişlerdir... Şimdi eskinin

“kelle avcısı” zihniyetini Millî Eği­

tim Bakanlığı’nın odak noktalarında yeniden söz sahibi kıttnak, “yangını

elbirliği ile söndürmekken söz eden

Demirel’in, yangına körükle gitme­ sinden başka bir anlam taşır mi?.

İşte size, M illî Eğitim Baken- lığı’nda, yeni m illî eğitim müdür­ lükleri atamalarından ilk örnek;

Gaziantep M illî Eğitim Müdürlü- ğü’ne getirilen kişi, silah taşımak­ tan 10 ay ceza yemiş, bu cezası ertelenmiş, ancak Danıştay’ca, gö­ revine son verilmesi gerektiğine karar verilmiş bir öğretmen... Şimdi M illî Eğitim Bakanlığındaki yeni kıyım kadrosu, Ecevit döneminde haklarında soruşturma açılan, bu nedenle yerleri değiştirilen ne kadar militan varsa —herhalde Sayın Bakan'ın da bilgisi dışında— bun­ ları ödüllendirme çabasına girmiş bulunuyor...

Neden?

Etenalm Ecevit döneminde yüz binlerce milliyetçi öğretmen kıyıma uğradı.”

Oysa dosyalar incelendiğinde görülecektir ki, 500 bine yakın öğretmen ordusu içinde yasal so­ ruşturmalar, sonucu yerleri değiş­ tirilen öğretmen sayısı 3000 ci­ varındadır. Bunların 2493’ü ülkücü militanlıktan, 488’i de sol m ilitan­ lıktan yer değişikliği işleminden geçmiştir.

Hem de nasıl?

Kazanılmış hizmet haklarından yoksun bırakıimaksızın, görevden soyutlanmaksızın, topluma yeniden k a z a n d ıra b ile c e k le ri um uduyla yurt düzeyinde ’ajırı yerlerde gö­ revlendirilmişlerdir.

—Efendim sağcılar, solculara oranla neden bu kadar çok? ffff—Gayet doğal... Cephe dönem­

lerinde kuyu başlarına solcu militan getirilecek değildi ya... Ayvaz Bey’- in reçetesi uygulanacaktı...

Geçen dönemde, sıkıyönetim kurumlarıyla M illî Eğitim Bakanlığı arasındaki asker-sivil işbirliğidir ki, eğitim kurumlan işlevlerinin olumlu bir düzeyde yürümesini sağlamış* .tır... öğretim aksamamıştır.

ODTÜ'de bUe aksam am ıştır. şma

(bullarda çatışma çıkmamıştır. Ey lem sürdürülmemiştir.

Şimdi bu olgudan geriye doğru atılacak en ufak bir adım toplumun bütün kurumlarını etkileyecek nite­ liktedir...

Defhirel, yangını söndürmekten söz ediyor...

“Yıldırım mücadele” den dem vu­ ruyor. %

Ama itfaiye ekibinde baş rumluluk, galiba Millî Eğitim kanı’na düşeceğe benziyor.

Yangını söndürmek için uzatılan hortumlara su yerine benzin, sürül­ düğünü farkedemezse, “yıldırım ha­

rekât” filan derken, bir bakarsınız

altıncı Demirel hükümetini de yıldı­ rım çarpmıştır.

Biz iyiniyetle uyanalım da, geri­ sini itfaiye komutanları düşünsün...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kumaşı eskiyince rengi anlaşılmaz olmuş bol pantolonlarıyla, köye batık bir firma mümessili gelmiş de herkese aynı parti maldan sat- mış gibi bir örnek gömlekleriyle,

Karayolu Trafik ve Yol Güvenliği Araştırma Derneği Genel Başkanı İhsan Memiş, 1 Ağustos’tan itibaren Akay kav şağının altgeçitlerinin Ankara Anakent Belediyesi

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros

Yine aynı yıl Marsilya ve 1958 yılında Brüksel Dünya Fuarlarında Türk Pavyonu Pano ve Grafikleri konusunda çalıştı.. İzmir Fuarı yerli ve yabancı

Anma törenine Koç ailesi, holding idare meclisi üyeleri ve holding üst düzey yönetimi ile şirketlerin genel müdürleri katılacak. ____, L

Çünkü her müzenin bizlere sunduğu mekan, çevre, müzenin içerdiği malzeme ve müzenin amacı gibi değişkenlerin kavranması ve analizinde ortaya çıkan

yüzyıldan itibaren Sabar/Sibir, Avrupa Hun, Hazar ve Oğuz gibi Türk toplulukları tarafından akınlara maruz kalmış bir bölgedir. Türkistan’dan Anadolu’ya

Tanı koyma yöntemlerinde sıklık sırasına 17 olgu (%38,6) ile mediastinoskopi olurken, di- ğer tanı yöntemlerini bronkoskopik transbronşial biopsi 11 olguda, klinik ve