• Sonuç bulunamadı

Orhan Kemal'le son röportajı biz yaptık:Yine görüşeceğiz demişti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Orhan Kemal'le son röportajı biz yaptık:Yine görüşeceğiz demişti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

- y N * * l' Ciij C. » . « . « — « —■

Orhan Kemal’in yukarıda görü­ len portresi bn röportajın yapıl­ dığı gün çekilmişti.. Şimdi son

portre niteliğini taşıyor.

Bir akşam , Cum huriyet’in loş bir odasında

dört kişi oturm uş, uzun uzun konuşm uştuk

O

RHAN KEMAL’le son röportajı biz yaptık... Ve son fotoğraf­ larını çekmek de bize nasip oldu... ön ce ölüm haberinin, sonra da cenazesinin geldiği Bulgaristan yolculuğundan birkaç gün önceydi. Bir akşam üstü, Cumhuriyet’in loş ışıklı bir odasında dört kişi oturmuş konuşuyorduk: Rahmetli Orhan Kemal, senaryocu Bülent Oran, rejisör Nejat Saydam ve bu satırların yazarı... «Vu­ kuat Var - Hanımın Çiftliği» romanı yaz aylarında filme alınacak­ tı. Orhan Kemal’in daha önce de filme alınmış romanları vardı: «Suçlu» (Atıf Yılmaz!, «Devlet Kuşu» Avare Mustafa adıyla (Mem- duh Ün), «Murtaza» (Tunç Başaran), «El Kızı» (Nejat Saydam) gibi.. «Eskici ve O ğullarının çekim hakkını Memduh Ün satın aldığı hal­ de, pamuk toplama mevsiminde Adana'da çekmeği düşündüğü bu projesini gerçekleştirememişti. Birçok filmin senaryosunda da Or­

han Kemal’in emeği, alın teri vardı. Örneğin Memduh Ün, yıllar önce «Yaprak Dökümümü filme alacağı zaman acele olarak bu sa­ tırların yazarı aracılığıyla Orhan Kemal’i buldurmuş «Reşat Nuri’ nin edebi dilini bozmadan diyaloglarını yazacak senden başkası yok» diye bu işi ona yüklemişti. Türk Edebiyatının filme alınmış bütün ürünleri gibi Orhan Kemal’in de romanları sinemaya uygulanırken tanınmaz hale geliyor, o da bundan acı acı yakmıyordu. «Vukuat Var « Hanımın ÇiftliğUnin çekim hakkını Acar Film satın almış, yıllarca liste başı ilân ettiği halde, bir türlü çevirememişti. Birkaç kez sansür’e gidip gldikten, senaryoda yapılan değişiklik­ lerden sonra ancak onaylanabilmişti. «Vukuat Var»ı yıllarca önce sinemaya uygulayıp yönetmenliğini de yapacak olan Nejat Saydam’ı, senaryonun diyaloglarım yazan Bülent Oran'ı, ve romancı Orhan Kemal’i bir araya getirip, çekim arifesinde bir devre ışık tutmuş bu önemli yapıt üzerinde görüşme yapmayı uygun gördük. Bu ko­ nuda Orhan Kemal'le sık sık görüşmüş, fakat tarihini ıkararlaştıra- mamıştık. Bir gün yine aynı konu açılınca «Şu röportajı yapacak­ sak yapalım. Ben gidiyorum yakında, sonra beni bulamazsın» dedi. Bu sözlerde sanki gizli bir ayrılık belirtisi saklıydı. Acar Film’de buluşacaktık. Kapalı diye randevu yeri değişti. Beyoğlunda bir kah vede konuşmağa karar verdik. Sonra bundan da cayıp, Cumhuri­ yet gazetesinde toplandık. Orhan Kemal, sağlık durumu iyi olma­ dığı halde her zamanki alçak gönüllülüğü ile çağrımıza koşa koşa geldi.» Ve bugün artık Türk Sineması için de çok değerli'bir niteliği taşıyan görüşlerini açıkladı.

Romancı Orhan Kemal, senaryo ve hikâye yazarı Bülent Oran, rejisör Nejat Saydam, Cumhuriyet Gazetesinin bir odasında, sinemaya uygulanan «Vukuat Var - Haııımm Çiftliği» romanı üzerinde

tartışırlarken..

Yine görüşeceğiz

demişti

«Vukuat Var» filminin Güllü’sünü canlandıracak Türkân Şoray’ın bir fotoğrafı. Beş yıl öııce Orhan Kemal’in «El Kızı» romanından yapılan

kordelâda da Türkân Şoray oynamıştı. Yazı ve Fotoğraflar

Turhan GÜRKAN

B

İR M ASANIN çevresinde dört kişiydik.. Orhan K e­ mal, Bülent Oran, Nejat Saydam ve ben... Konumuz si­ nemaydı. Yalanda film e alına­ cak «Vukuat Var - Hanımın Çiftliği romanı üstünde tartış­ mak için burada toplanmıştık. Roman nasıl senaryo haline ge­ tirilmişti, nasıl çekilecekti? Hangi bölümleri atılmıştı? Or­ han Kemal kollarını çapraz ka­ vuşturmuş, o insanı derinden sarsan güven verici hafif gü­ lümseyişiyle Türk edebiyatını, kitapçılığımızı, sinemamızı, ti­ yatromuzu acı acı yeriyorduk, «Artık film senaryosu yazmı­ yorum, diyordu. Tiyatro çok daha sağlam para bakımından. Bono derdi yok. Peşin peşin alıyor insan...» Hayatım yalnız yazı yazarak kazanan bir insan için ne büyük özlemdi peşin para almak. Bu sözlerde kahre­ dici yılların, yokluk yıllarının acı mı acı anılan saklı değil miydi?.

• YİNE GÖRÜŞECEĞİZ

V

E K O LLA R I hâlâ çapraz kavuşturulmuştu Orhan Ke mal’in... Bülent Oran’ın hiç çıkmayan fötr şapkası başında, kolları dizinin üstündeki çanta­ sında dayalı... Nejat Saydam si­ gara üstüne sigara içiyordu. Bir süre yapacağı geziyi anlattı. Kitaplarının Avrupa ülkelerin­ de nasıl ilgi gördüğünü, bizde- ki ilgisizliği... Avrupa Yazarlar Birliği’nin çağnsm ı, yazarın dı- şardaki değerini bir bir sıra­ ladı. «Birkaç ay vokum, diyor­ du. Birçok yer göreceğim. Ye­ ni insanlar, yeni dostlar.. Sof­ ya’dan sonra hanım geri döne­ cek. Ben Moskova’ya gidip has­ taneye yatacağım. Geçen yıl ya­ rım kalan tedaviyi tamamlaya­ cağım. Ama yine görüşeceğiz. Gelince film de çevrilmiş olur her halde...»

• SÜREKLİ BİR ROMAN

Ç

A Y , K AH VE İçmiyordu... Bir bardak limonlu ıhla­ muru zorlukla içirebildik... Fotoğrafı çekilirken, kendine çeki düzen verdi. Bakışlarını tatlılaştırdı. Aslında yakışıklı bir adamdı. «H iç değilse yakı­ şıklı çıkalım bu resimde» diye hoşgörürlük gösterdi. Söz dön­ dü dolaştı, konumuz «Vukuat Var»a geldi. Kitabın iki cildi çıkmıştı. Daha yayınlanmamış, fakat hazırlanmış iki cildi vardı. Ve bu konuda şunları söylü­ yordu Orhan Kemal: «Vukuat Var ve sonrası dört ciltlik bü- yüik bir hikâye dizisidir. İlk ikisi, yani «Vukuat Var» la, «Hanımın Çiftliği» birbirini ta­ mamlar, fakat Ditmez. Üçüncü cilt «Kaçak» ta Muzaffer, çift­ liği yakıp kaçar. Gâvur dağla­ rından Suriye’ye geçer. Dördün­ cü cilt ise «Bir Başka insan» dır. Kaçtığı yerden bilinçlenip gelecek. Sosyal sorunları dü­ zeltmek, daha âdil bir dünya kurmak için çiftlik yakmanın yeterli olmadığı anlatılacaktır.»

• ÇATIŞMALAR YOK

«Vukuat Var • Hanımın Çift­ liği» sinemaya uygulanırken, «Sansür zorunluluğu» yüzünden içindeki sosyal - politik • eko­ nomik çatışmalar atılmış, aşk öyküsü ön plâna geçirilmiş. Or­ han Kemal, «Bunu tahmin edi­

yordum zaten» derken, Nejat Saydam, «Başka türlü romanı filme alamayacaktık» diyor ve şunları anlatıyordu: «Romanı çok önceleri Vatan’da yayınla­ nırken okumuş ve etkisinde kal mıştım. Kitap halinde çıktıktan sonra film yapma isteği bir tut ku halini aldı bende. Üç-dört senarist arkadaşla üzerinde ça­ lıştık. Lütfi ö . Akad da aynı romanı yapmak istiyordu. Bu­ nun için bize başvurdular. Fa­ kat peşini bırakmadık. Senaryo daha proje halindeyken, bunu Türkân Şoray’a vermiştik. Çok beğendiğini söyleyip (En gü­ vendiğim eser bu olacak) dedi. 1966 dan bu yana üç sezon San sür’e gidip geldi. Bazı bölüm­ lerde değişiklikler düşünüldü. Ama polemik yapılacak şekilde dalgalanmadı. Sansür nedeniyle daha çok Güllü’nün dramı ü- zerinde durduk.

A d a n a’da çırçırlardan aldık kızı. Dış sahneler Adana’ da çekilecek. Konunun geçtiği çevre. Çukurova’nın renkleri ile oradaki aile düzenini de yan­ sıttık. Kızın mal gibi satılma­ sı ve direnişi, sonra yeni baş­ tan doğması temini de verdik. Yan hikâyeleri azalttık. Poli- tik • sosyal çatışmalara, San- sür’den geçmediği için değin­ medik.» ,

• ÖZGÜR DEĞİLİZ

O

RHAN KEMAL, romanında­ ki ana bölümlerin atılışına üzülüyor, ama bunu doğal karşılıyordu. Tek sorumlusu San sür’dü. bunun. Düzen değişme­ dikçe boyun eğmek gerekecekti buna. Şöyle diyordu romancı: «Vukuat Var ve Hanımın Çiftli- ği»nde toprak sorununa, köylü­ nün yavaş yavaş uyanmasına yer vermiş, bu taban üzerine de Gül­ lü’nün aşk hikâyesini oturtmuş­ tum. Romanda politik - sosyal ça turnalar önemli bir yer tutmak­

tadır. Hattâ Çukurova’nın ilk göç menleri olan ve Aıapuşağı deni­ len Fellah’larla (çiftçi demektir) Adana’lılarm savaşını anlatan bö lümlerden 1954 seçimlerinde De­ mokrat Parti çok yararlanmış ve seçimi kazanmasında romanın bü yük payı olmuştu. Roman sine­ maya uygulanırken bütün bu bö lümlerin atıldığı anlaşılıyor. Za­ ten romana uyma zorunluluğu da yok. Sansür Demokles’in kılıcı gi bi. Oysa romanda bugün ne ka­ dar rahat ve özgürüz. Sinemada bu özgürlük yok işte. Filmin ro mandaki ana temi yansıtacağını sanmıyorum. Ama bunda suç, si­ nemacıların değil. Düşünen sine­ mayı yapamıyorlar. Bizde roman, tiyatro, şiir düşünüyor, sinema düşünmüyor. Sansür engelliyor bunu.»

• BÜTÜN SUÇ BİZDE

B

ÜLENT ORAN ise Orhan Ke­ mal'in düşüncelerine katılı­ yor, ama bunda biraz da ken dilerini sorumlu gördüğünü be­ lirtiyor ve şöyle diyordu: «Senar yoyu Nejat Saydam hazırlamıştı. Diyalogları ben yazdım. Konuyu günümüze aktardık. Hoş konu­ nun geçtiği zamanla, şimdiki ara smda bir fark yok ya.» Kitaptaki esprileri aldık. Kız, delikanlıyı, o kızı sever. Araya kara çalı girer. Delikanlı bertaraf eder. Olayları bu tem üzerinde geliştirdik. Bir­ çok bölümleri yumuşatmak zo­ runda kaldık. Aksi halde film çevrilemiyecekti. Sansür birçok sahneleri «Memleketi sefil göste rıyorsunuz» diye makaslıyacak ve filmin geleceğini tehlikeye ata çaktı. Sansür korkusu olmasa, çok daha başka bir senaryo çıka­ caktı. Alışılmışın dışına çıkma­ ğa korkuyoruz. Seyircimiz, ro­ man, şiir okuyucusu, tiyatro se­ yircisi gibi değil. Çok farklı on­ lardan. İster istemez ona indik. Aslında seyircinin de kabahati yok, bütün suç bizlerde. Ama o şövalyeliğe karar veremedik...»

İ L Â I V

İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 53295/7551

sicil numarası ile kayıtlı Petrol Nakliyat Limited Şir­

ketine, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunca 1741970

tarihinde tescil olunan ve Türkiye Ticaret Sicil Gaze­

tesinin 284-1970 tarih ve 3938 sayılı nüshasında ilân

edilen ortaklar genel kurulunun 154-1970 tarihli karan

ile tasfiye memuru tayin edilmiş bulunduğumuzdan;

tasfiye halinde bulunan Petrol Nakliyat Limited Şirke-

A

inden alacaklı ve borçlu olanların- ilân tarihinden iti­

baren bir yıl içinde. Fındıklı, Fındıklı Han kat 2’deki

tasfiye memurluğumuza evrakı müsbiteleriyle birlikte

başvurmaları lüzumu ilân olunur.

TASFİYE HALİNDE

PETROL NAKLİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Avukat Dr- Kemalettin Utku

Avukat Metin Baran

TASFİYE MEMURLARI

.Cumhuriyet — 5862

• İYİ Kİ TÜRKÂN

ŞORAY OYNUYOR

D

ÖRT KİŞİNİN konuşması çok daha uzadı. Saatler birbirini kovaladı. Türk Sineması üze rine yakıştırmalar yapıldı. Ayrı­ lırken Orhan Kemal şunları söy­ ledi: «Romanın kahramanını Tür kâıı Şoray’m canlandırmasına çok sevindim. Son zamanlarda Şoray, oyun gücünü gösterecek karakter rollerine önem verdiği için, bunu da başaracağını sanı­ yorum. «El Kızı»ııda da çok başa rılıydı.» Merdivenlerden geri dön dü tekrar: «Türkân Şoray İçin söy ledikleriml yazmayı unutma e mİ, dedi. Benim için bir röportajında «En sevdiğim yazar Orhan Ke­ mal demiş. Benim de en beğen­ diğim artist odur...»

Referanslar

Benzer Belgeler

It was intended to evaluate the effect of the changes during the follow-up period on the life quality of lung cancer patients observed with EQ-5D scale and follow-up results in

Eğer bu düşünceyi tersten değerlendirirsek, 3,8 milyar yıl boyunca yeryüzünde birbirinden farklı 650 milyon ile 1,3 milyar arasında canlı türü yaşamış ve yok olmuş..

Sonuç olarak bu çalışmada olay yerinden alınan hastaların yanında ilimizde hastaneler arası nakilde 112 acil ambulans kullanımının sık olduğu, hastanemizin şehir içi

İslam dinine ve Müslümanlara yönelik nefret söylemlerinin ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi ise İslamofobiyi körüklemekte ve oryantalist

Atatürk her hareketi, her'davra- nışiyle Türk milletini aksettiren mu azzam bir ruh portresidir. Fakat kendisinin sık sık tekrarlamaktan gerj kalmadığı bir

Ayrıca yapılan deneylerde zaten kolayca tepkimeye girme özelliğine sahip zehirli oksijen bileşikleri üretilmesine sebep olarak mikroplara etki ettiği

ilk izlenim: Çok topal, çok kör, çok gözlüklü, çok uzun, çok çirkin bir adam (?) Tek oğlu Çetin’in ortaokula başladığı sınıfı almak istemiş lisenin

Bu çalışmada da yerel vergi bilincini belirleyen faktörler olarak; adalet ve eşitlik, din ve ah- lak, katılımcılık ve yerelleşme, kültür, idareye bakış ve siyasi anlayış