INısan i»
Tarihi T etk ik ler:
Mimarların
Koca
ı • • • • W • •en buyugu:
Sinan...
— --- * * *---Türk mimarlığı onun ellerinde şahlanıyor; asırlar içinde yapıla- mıyacak eserler yarım asırdan daha az bir zamanda bütün büyüklük ve güzelliklerile, karatoprak üzerinde,*_karataprağa kıymet veren
birer pırlanta halinde yükseliyordu
Y a z a n : T u r a n C a n
1539 senesiydi. Kanunî Sultan Sü leyman devri bütün parlaklığiyle de vam ediyordu. Türk orduları Şarkta Bağdadı zaptetmiş; Radosu almış, Bağ- dattan sonra Mohaç ovasında kazandı ğı büyük zaferle bütün Macaristana hâkim olmuştu. Hattâ Viyana önünde göründüğü ve orayı muhasara ettiği za
man bütün Avrupa, bütün kiliselerin imdat çanlarını çalarak:
— Hıristiyanlık mahvoluyor Diye haykırmıştı.
İşte bu sırada Mimarbaşı acem İsa öldü. Onun yerine bir adam lâzımdı. Sadrazam Lûtfi Paşanın pek isabetli bir görüşile bu vazifeyi Yeniçeri ocağın
dan Sinana teklif etti.
Sinan o zaman kırk dokuz yaşınday dı. Yarım asra yakın yaşamış ve çok tecrübe görmüştü. Fakat san’atinde he nüz çok genç ve ateşliydi. Bu vazifeye tâyin edildiği zaman hayatının en bü yük sevincini duydu.
Mimar Sinan Kayserinin Keşi nahi yesinin Agırnas köyünde doğmuştu. Ba bası Abdülmennan adında bir köylüy dü. Yirmi iki yaşma kadar orada ya şadı. Bu yaşa geldiği sırada Rumeli- den olduğu gibi Anadoludan da Yeni çeri ocağına delikanlılar toplanıyordu. Sinan da İstanbula geldi ve (Acemî oğ lanı) oldu. Yeniçeriliğe yükseldikten sonra birçok harplere girdi. Yavuz Sul tan Selimin ordusiyle birlikte Tebrize, Mısıra gitti. Oralarda Şarkın en büyük ve güzel âbidelerini gördü. Yeniçeri o- çağmda çalıştığı doğramacılıktan mi - marlığa geçiş arzusunu ve ihtirasını gittikçe arttırıyor; kabına sığamıyordu. Kanunî zamanında Belgrad, Rados, Mohaç, Viyana ve Belgrad seferlerin
de bulundu. Kılıcile olduğu kadar san- atiyle de hizmet etti. Mancınıklar kuru yor, Van gölünde gemiler yapıyor; Pi- rut suyu üzerine köprüler atıyor; her yerde göze çarpıyordu.
Mimarbaşı olduktan sonra elli yaşın daki bu adam yirmi yaşındaki bir de likanlı gibi faaliyet göstermeğe başla dı. Zengin bir devrin ve büyük bir Pa dişahın da yardımiyle akla durgunluk veren eserler yaratıyordu. Öyle ki eğer Kanunî ve İkinci Selim devrinde bir mimar Sinan yetişmemiş olaydı, bu devrin parlaklığı muhakkak ki bu de dece olmayacaktı.
Türk mimarlığı onun ellerinde âde ta şahlanıyor; asırlar içinde yapılabi lecek eserler yarım asırdan daha az bir .zamanda bütün parlaklık ve güzelliğiy ,1e kara toprak üzerinde kara toprağa 'kıymet verdiren pırlantaları andırıyor du.
1543 de Kanunînin en çok sevdiği Şehzade Mehmet Manisada ölmüştü. Padişah onun adına bir türbe ve cami yapılmasını istedi. Mimar Sinan bu ese ri büyük bir dikkatle yapmağa başla dı. Minarelerinin, sütun başlıklarının oymaları o zamana kadar görülmemiş derecede nefisti. Kaba mermerler, çi - ,çek ve nakış haline geliyordu.
1550 de Süleymaniyenin yapılması na başlandı. Bu eser Halice ve Boğaza ,hâkim bir yerde bütün heybet ve bü- yüklüğiyle yükseliyordu. Altı sene ça lıştı. Son zamanlarda onun düşmanla rı :
ı.. ı. a Sınanın en güzel eserlerinden Edirnedeki Sultan Selim camii
Süleymaniyenin yapılması için yedi yüz bin altın harcanmıştı.
Kanunî öldükten sonra Padişah o • lan ikinci Selim ve onun oğlu Murat zamanında da Sinanı Mimarbaşı ola « rak görüyoruz. Selim zamanında ve 1568 de Edirnedeki Sultan Selim ca miini yapmağa başladı. Bu da altı sene sürdü ve san’atinin en yüksek kudre tini gösterdi. Ayrıca Ayasofyayı da e- ¿saslı surette tamir etti.
Derler ki Mimar Sinanın yaptığı Şehzade camii onun çıraklığı, Süleyma niye kalfalığını, Sultan Selim de usta- lığını gösterir. Fakat doğrusu şudur ki Mimar Sinanın bütün eserleri tam bir olgunluk gösterir. Bütün eserleri kendi şahsiyetlerine göre birer şaheser ,dirler.
Mimar Sinan Şehzade camiini yapar ken 53, Süleymaniyeyi kurarken 67 ve Sultan Selimi yaratırken 81 yaşın daydı ve hâlâ san’atinin bütün dinçli ğiyle san’at uğurunda çalışıyordu.
Garbin ve Şarkın bütün mimarlar: birer cinâ iş üzerinde şöhret kazanmış ,lardır. Meselâ birisi yalnız cami yap
makta, diğeri saraylar inşa etmekte, başkaları da köprü gibi işlerde muvaf fak olmuşlardır. Fakat Mimar Sinan sanki bütün bu muhtelif dâhilerin de halarını kendi kafasında ve görüşlerin de toplamış; her çeşit eserler üzerinde en yüksek muvaffakiyetler göstererek başını zafer hâlelerde süslemiştir.
Onun eserleri arasında neler yoktur: Köprüler, bentler, su kemerleri, saray ,1ar, köşkler, mahzenler, kervansaray - lar, hanlar, türbeler, mektepler, ima - retler, hamamlar...
Büyükçekmece gölü üzerindeki bü yük köprü hâlâ dinç ve dimdiktir. Ba taklık bir toprak üzerine kurulmuştur ve yirmi altı gözü vardır. Hakikatte biribirine eklenmiş dört köprüdür. Baş lıca beş büyük ayak üstüne kurulmuş tur.
, Meriç üzerine asırlardanberi köprü kurmak için uğraşmışlar; fakat hepsi