• Sonuç bulunamadı

Göç ve kent: 1989'dan günümüze göç eden insanların kent adaptasyonu Diyarbakır örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Göç ve kent: 1989'dan günümüze göç eden insanların kent adaptasyonu Diyarbakır örneği"

Copied!
166
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

GÖÇ VE KENT: 1989’DAN GÜNÜMÜZE GÖÇ EDEN

İNSANLARIN KENT ADAPTASYONU

DİYARBAKIR ÖRNEĞİ

YILMAZ CAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

PROF. DR. YASİN AKTAY

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Ö ğr en ci ni n

Adı Soyadı Yılmaz CAN

Numarası 094205001003 Ana Bilim/Bilim

Dalı Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı Göç ve Kent: 1989’dan Günümüze Göç Eden İnsanların Kent Adaptasyonu Diyarbakır Örneği

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Yılmaz CAN

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Ö ğr en cin in

Adı Soyadı Yılmaz CAN Numarası 094205001003 Ana Bilim /

Bilim Dalı Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Yasin AKTAY

Tezin Adı Göç ve Kent: 1989’dan Günümüze Göç Eden İnsanların Kent Adaptasyonu Diyarbakır Örneği

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “Göç ve Kent: 1989’dan Günümüze Göç Eden İnsanların Kent Adaptasyonu Diyarbakır Örneği” başlıklı bu çalışma 01/11/2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza Prof. Dr. Yasin AKTAY Danışman

Prof. Dr. Mustafa AYDIN Üye Doç. Dr. Ramazan YELKEN Üye

(4)

ÖNSÖZ

Bazen bir kentte yaşamak o kenti tanımaya yetmeyebilir. Yıllarca bir kentte yaşamanıza rağmen, o kentin bazı semtlerinde dolanıp durmuş ve kendi sistematik yaşamınızın dışına çıkamamışsanız muhtemelen yaşadığınız kentle ilgili önemli ayrıntıları da kaçırmışsınızdır. Bir kenti nasıl tanımladığınız, o kente hangi pencereden baktığınızla ilgili bir durumdur.

Bu çalışma süresince gerek sosyoloji birikimiyle ve gerekse de yaşama dair derin tecrübesiyle bana yol gösteren danışmanım Prof. Dr. Yasin AKTAY’a şükranlarımı sunarım. Ayrıca yüksek lisans ders hocalarım Prof. Dr. Mustafa AYDIN’a, Prof. Dr. Abdullah TOPÇUOĞLU’na, Doç. Dr. Ramazan YELKEN’e ve Doç. Dr. Köksal ALVER’e teşekkürlerimi sunmak isterim.

Saha çalışmasında sürekli yanımda olan Süleyman ÇEVİK, Behçet ÖZDEMİR ve Erhan KARAKOÇ’a; özellikle mülakat çalışmalarının başarıya ulaşmasında önemli katkılar sunan babam Kamil CAN’a teşekkür ederim. Çalışmayı birkaç defa baştan sona okuyup önerileriyle bana rehberlik eden sosyolog Hasan ZÜMRÜT’e ve son olarak tez hazırlama süresi boyunca desteğini benden esirgemeyen eşim Çiğdem’e teşekkür ederim.

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en cin in

Adı Soyadı Yılmaz CAN Numarası 094205001003 Ana Bilim /

Bilim Dalı Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Yasin AKTAY

Tezin Adı Göç ve Kent: 1989’dan Günümüze Göç Eden İnsanların Kent Adaptasyonu Diyarbakır Örneği

ÖZET

Göç insanların bulundukları yaşam alanından, başka bir alana doğru yaptıkları yer değiştirme hareketidir. Tarih boyunca insanlar ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal nedenlerden dolayı bazen ülke sınırları içerisinde, bir noktadan başka bir noktaya; bazen de başka bir ülkeye doğru göç etmişlerdir. Göç veren ve alan yerin doğrudan etkilendiği bu süreçte; toplumsal yapıda önemli değişimler meydana gelmektedir. Türkiye’de genel olarak doğudan batıya- köyden kente doğru bir yol izleyen göç olgusu, bazı kentleri göç alan merkezler haline getirmiştir.

1989 yılı itibariyle Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ortaya çıkan silahlı çatışmalar sonucunda yaşanan kitlesel göçlerin önemli adreslerinden biri de Diyarbakır’dır. Birçoğu hazırlıksız ve plansız bir şekilde göç eden bu insanlar kentte ekonomik yoksunluk, barınma, iş, eğitim ve sağlık gibi birçok alanda önemli problemlerle karşı karşıya kalmıştır. Büyük zorluklar yaşayan bu insanlar kentin değişik bölgelerinde birçoğu izinsiz yapılan evlerde yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Kentin hemen her alanında kendilerine ait küçük yaşam

(6)

alanları oluşturan göçmenler kentsel yaşamdan neredeyse tamamen kopuk yaşamaktadır. Ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan, kentin diğer bölgelerinde yaşayan insanlarla aralarında büyük farklar olan bu göçmenler, yıllardan bu yana kentleşme sürecine tam anlamıyla uyum gösterememektedir.

Bu tez çalışmasında 1989’dan günümüze kadar Diyarbakır’a farklı nedenlerden dolayı göç eden veya göç etmek zorunda kalan insanların, kentte yaşadıkları uyum süreci araştırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca kente göç eden insanların önemli bir oranının yaşadığı yoksulluğun yol açtığı çarpık kentleşme, toplumsal ayrışma, işsizlik, eğitim ve sağlık gibi sorunlar incelenmiştir.

Anahtar Sözcükler: Göç, Zorunlu Göç, Kent, Kentleşme, Adaptasyon, Yoksulluk, Toplumsal Ayrışma, Enformel Sektör, Gecekondu

(7)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en cin in

Adı Soyadı Yılmaz CAN Numarası 094205001003 Ana Bilim /

Bilim Dalı Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Yasin AKTAY

Tezin İngilizce Adı

Mıgratıon And Urban: Urban Adaptatıon Of People Who Mıgrate, Diyarbakır Model

ABSTRACT

Migration is the people’s replacement movement from one living space to another. Throughout the history, people had been migrating sometimes from one place to another inside the country bounderies, sometimes outside the country because of economical, social,cultural and political reasons. In this process, which the immigrant and the immigrant receiving places are directly affected,many important differences occur in the social structure.The fact of migration, which in Turkey generally takes a path from east to west, from rural to urban, is turned some cities to migration centers.

Diyarbakır is one of the most important adresses of the mass migration which is occured as a result of armed conflict that took place at the eastern and South easthern region of Turkey since 1989. People; many of them being unready and unplanned for, had faced with important problems in many areas including poverty, shelter, job, education and healthcare. People who had big difficulties , are trying to hold on to the life at different parts of the city in the houses that are made illegally.

(8)

People, who established themselves small living spaces at almost all parts of the city, live almost fully disconnected from the urban life. These immigrants who have huge economical social and cultural differences between the people living in the other parts of the city, could not adapted to the urbanization process for over the years.

In this thesis is tried to analysed the people who migrate or forced to migrate to Diyarbakır for various reasons since 1989. Besides, problems that are caused by the poverty that a vast majority of immigrants suffer from, such as unguided urbanization, social segregation, unemployment, education and healthcare are analysed.

Key Words: Migration, Forced Migration, Urban, Urbanisation, Adaptation, Poverty, Social Segregation, İnformation Sector, Slum House.

(9)

Tablolar Listesi

Tablo-1: Anket Çalışmasının Yaş ve Cinsiyet Dağılımı………10

Tablo-2: Anket Çalışmasının Mahalle Bazında Dağılımı………..12

Tablo-3: Olağanüstü Hal Bölgesi İllerinde Boşalmış/Boşaltılmış Köyler (1990-2000)………...24

Tablo-4: Türkiye’de İç Göçler (1980-2000)………..29

Tablo-5: Diyarbakır’daki Göçün Yıllara Göre Dağılımı (1984-2011)………..31

Tablo-6: Diyarbakır’a Göç Etme Nedenleri………...32

Tablo-7: Bazı Kentsel Yerleşmelerde Nüfus Miktarları Ve Değişim Hızları (1985-2000)………...36

Tablo -8: Diyarbakır’a Göç Edilen Yıl Ve Nereden Göç Edildiği………50

Tablo-9: Göç Sonrası Oturulan Konut Türü………..50

Tablo-10: Diyarbakır’a Göç Eden Ailelerin Göç Etmeden Önce Yaptıkları İş……56

Tablo-11: Diyarbakır’a Göç Eden Ailelerin Şu Anki İşi………...57

Tablo-12: Diyarbakır’a Göç Eden Ailelerin Evlerindeki Oda Sayısı Hane Tipi Alt Yapı Ve Hizmet Sorunları………..69

Tablo-13: Diyarbakır’a Göç Eden Ailelerin Konut Sorunu………...71

Tablo-14: Diyarbakır’a Göç Eden Ailelerin Sağlık Güvencesi……….75

Tablo-15: Kız Çocuklarının Ne Kadar Okutulması Gerektiğiyle İlgili Görüşleri…77 Tablo-16: Diyarbakır Kapsamında 1990-1996 Yılları Ars. Okullaşma Oranı……...78

Tablo-17: Diyarbakır’a Göç Eden Ailelerde Çalışan Çocukların Yaptığı İşler…….84

Tablo-18: Diyarbakır’a Göç Eden Ailelerin Boş Zaman Etkinliği………....87

Tablo-19: Göç Eden Ailelerin İnanç Göstergesi………92

Tablo-20: Oy Tercihini Belirleyen Etkenler………..93

Tablo-21: 29 Mart Mahalli İdare (Belediye) Seçimlerinde Oy Kullanma Oranı...…94

Tablo-22: Sivil Toplum Örgütlerine Üyelik Oranları………95

Tablo-23: Günlük Ekmek İhtiyacının Nasıl Karşılandığını Gösteren Tablo……...100

Tablo-24: Göç Sonrası Taziye, Düğün, Bayram Gibi Özel Tören ve Kutlamaları Yaşama ve Yaşatma Durumları………102

Tablo-25: Diyarbakır’a Gelmeden Önceki Hayat ile Şimdiki Hayat Arasındaki Fark………...112

(10)

Şekiller Listesi

Şekil-1: Diyarbakır İli Merkez İlçeleri Krokisi………..41

Şekil-2: Benusen Mahallesinin Surlarla Bütünleşmiş Görüntüsü………141

Şekil-3: Benusen Mahallesindeki Çok Katlı Evler………...141

Şekil-4: Şehitlik Mahallesinin Görünümü………142

Şekil-5: Seyrantepe Gürdoğan Mahallesinin Görünümü……….142

Şekil-6: Seyrantepe Kavşağındaki Seyyar Satıcılar……….143

Şekil-7: Suriçi’nde Balıkçılarbaşı……….143

Şekil-8: Suriçi’nde Şerbet Satan Seyyar Satıcı………144

Şekil-9: Suriçi’nde Sebze Satan Seyyar Satıcı……….144

Şekil-10: Nebi Camisinin Önündeki Ayakkabı Boyacıları………..145

Şekil-11: Bağlar’da Mahallenin Ortak Olarak Kullandığı Tandır………145

Şekil-12: Benusen Mahallesinde Ortak Olarak Kullanılan Tandır………...146

Şekil-13: Seyrantepe Aziziye Mahallesi………..146

Şekil-14: Evlerin Damlarına Kurulan Tahtlar………..147

Şekil-15: Seyrantepe Kavşağında Yük Taşıyan Kadın………147

Şekil-16: Şehitlik Mahallesinde Bohçacılık Yapan Kadın………...148

Şekil-17: Dicle Nehrinin Kıyısı………148

Şekil-18: Benusen Mahallesi………149

Şekil-19: Suriçinde Mardinkapı Bölgesi………..149

Şekil-20: Köy-Kent Arasında Yaşayan İnsanlar………..150

Şekil-21: Evde Hamur Yapıp Fırına Gönderme Adeti………150

Şekil-22: Bağlarda Göç Eden Çocuklar………...151

Şekil-23: Kayapınar İlçesinde Gaziler Bölgesi………151

Şekil-24: Kayapınar İlçesinin Görünümü……….152

(11)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI………..i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU………ii

ÖNSÖZ………...iii ÖZET……….….iv ABSTRACT………vi TABLOLAR LİSTESİ...……….…viii ŞEKİLLER LİSTESİ...……….…ix BİRİNCİ BÖLÜM………..1 1. GİRİŞ………...………...1 1.1. Tezin Konusu…...………..………..4 1.2. Tezin Amacı..………...………..………..6 1.3. Tezin Önemi…..………...………..……..……7 1.4. Tezin Yöntemi……..………9 İKİNCİ BÖLÜM………..….14

2. GÖÇ OLGUSU VE TÜRKİYE’DE GÖÇ POLİTİKASI…….……...…....14

2.1. Göç Kavramının Sosyolojik Analizi…...……...………...……….14

2.2. Göç Türleri…...………...……...………..………..18

2.3. Göç Politikası...………..………...19

2.3.1. Türkiye’de Göç Hareketleri………..………...19

2.3.2. Kırdan Kente Göç……….22

2.3.3. Nüfusun Mekansal Hareketliliği………..…………..….…..23

2.4. 1989’dan Günümüze Köyün Kente Taşınması Sorunu veya Zorunlu Göç………25

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM………..……….34

(12)

3.1. Diyarbakır Kentinin Tarihçesi ve Demografik Değişim…..………..…34

3.2. Diyarbakır’da Kent Yaşamı………..………...…...37

3.3. Diyarbakır’da Göçün Yoğunlaştığı Yerler….………..…...…..40

3.3.1. Bağlar………42 3.3.2. Suriçi………...……….……….43 3.3.3. Kayapınar………..……….………...43 3.3.4. Yenişehir………..……….44 3.3.4.1. Seyrantepe…..………45 3.3.4.2. Benusen……….………...…...46 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM……….…47

4. GÖÇ VE KENT: DİYARBAKIR’DA GÖÇÜN BİREYSEL VE TOPLUMSAL YANSIMALAR………..…..…47

4.1. “Haritasız Bir Şehir”: Diyarbakır…...……….………....…...….….47

4.2. İnsanın Mekanla Sınavı: Çarpık Kentleşme.…………...……….49

4.3. Göç Kent ve Yoksulluk...………53

4.3.1.Geçim Sıkıntısı ve İşsizlik………..……..………...55

4.3.2. Enformel Sektör………..………59

4.3.2.1. İnşaat İşçiliği………62

4.3.2.2. Hamallık………..…………..63

4.3.2.3. Seyyar Satıcılık ve İşportacılık……….…………...65

4.3.2.4. Çıraklık……….………66

4.3.3. Gecekondu’dan “Apartmankondu”’ya Konut Sorunu …………..67

4.3.4. Göçün Sağlığa Etkileri………..……...73

4.3.5. Göçün Eğitime Etkileri……….………76

4.4. Göç Gerçekliği ve Kentin Değişen Görünümleri…...80

4.4.1. Sokağın Çocukları- Taş Atan Çocuklar………...81

4.4.2. Kahvehanelerden Taşan Göçmenler …….………..86

4.4.3. Göçmen Kadınların Tükenmeyen Direnişi………..………..88

4.4.4. İnanç Kültür ve Kimlik……...……..……….91

(13)

BEŞİNCİ BÖLÜM………..……….97

5. GÖÇ SONRASI KENTLE BÜTÜNLEŞME ÇABALARI: BİR KENTİN DÖNÜŞÜMÜ……….……....97

5.1. Köylülükten Kentliliğe Geç(eme)menin Kamusal Alandaki Yansımaları………...97

5.1.1. Tandır Evleri……….…………..….………98

5.1.2. Taziye Evlerinde Biraradalığın İnşası……...………….…………101

5.1.3. Kentten Köye Gidiş Gelişler………..…...103

5.1.4. Arabeskin Cezbediciliği………..………..…105

5.2. Göç ve Adaptasyon…..……….………...……106

5.2.1. Yoksulluk Kültürü………….………..………...………..109

5.2.2. Suç ve Parçalanmış Kimlikler……….………...113

5.2.3. Toplumsal Dışlanma ve Siyasallaşma……….…...………...116

5.2.4. İki Arada Yaşayan ve Bir Dile Tutunamayan İnsanlar……..…...120

5.3. Geri Dönüşün İmkanları……….…………...……..122

SONUÇ……….………...…125

KAYNAKÇA……….………..…128

EK-1: ANKET FORMU……….………136

EK-2: DERİNLEMESİNE GÖRÜŞME VE ODAK GRUP TOPLANTILARI SORU FORMU………...………139

EK-3: FOTOĞRAFLAR……….………...………141

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

1. GİRİŞ

Bir yeri yurt edinmek, o yere ait olmakla başlar. Gündelik alışkanlıklar, aidiyetler ve kültürel yapı ait olunan yerin ekseninde kimlik kazanmaya başlar. Bir yerin mahremiyetiyle sarmalanmak, oranın ekonomik, sosyal ve kültürel ayrıntılarıyla tanışık olmayı gerektirir. Türkiye’de 1920’li yıllardan sonra kentsel yaşam kendini birçok açıdan dönüştürmeyi başarmış ve nüfus hareketliliğinde ciddi bir değişim meydana getirmiştir. Bunun sonucunda Türkiye’nin birçok köy, kasaba ve kentinden sanayi ve teknolojinin yoğunlukta olduğu kentlere doğru ciddi bir nüfus kayması meydana gelmiştir.

İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Adana, Mersin gibi sanayi ve teknolojinin oldukça gelişmiş olduğu iller uzun yıllardan bu yana göç almaktadır. Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Anadolu’nun birçok yerinden göç alan bu kentler çok kısa bir zaman diliminde, yüksek bir nüfusa ulaşmıştır. Buraya göç eden birçok aile ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal nedenlerden dolayı göç etmişlerdir.

Göçü oluşturan nedenler ve göç çeşitleri genel olarak birçok yerde benzer özellikler göstermektedir. Temel olarak ekonomik yoksunluk veya isteğe bağlı yer değiştirme gibi nedenler birçok göçün gerekçesini oluştururken, bunun yanında yaşadığı yerden zorunlu olarak göç etmek de diğer bir göç çeşidini oluşturmaktadır. Türkiye’de Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde 1990’lı yıllarda başlayıp, 2000’li yılların başına kadar devam eden zorunlu göç olayı, Doğu ve Güneydoğu’nun köy ve ilçelerinde meydana gelen çatışmalar birçok insanı yerinden etmiştir.

Göç yüzünden kentlerde artan insan sayısı, zamanla ciddi problemleri de beraberinde getirmiştir. Köyden kente ya da küçük bir şehirden büyük kentlere gelen bu insanlar, başta ekonomik yoksunluk olmak üzere barınma, sağlık, eğitim gibi konularda birçok problemle karşı karşıya kalmışlardır. Ayrıca göç eden bu insanların büyük bir kısmı metropolün hızlı yaşamına uyum gösterememiş ya da barınmak için

(15)

oluşturdukları gecekondularda, metropol yaşamından soyutlanarak yaşamayı tercih etmişlerdir.

1990’lı yıllarda en fazla göç alan Doğu illerinden bir tanesi de Diyarbakır’dır. Özellikle 1990’lı yılların başlarında Batı’daki büyük şehirlere gidemeyen zorunlu göç mağdurları kendilerine Doğu’daki en yakın ve imkanları kendi bulundukları yerleşim yerine göre biraz daha iyi olan Diyarbakır’a göç etmişlerdir. Uzun yıllara yayılmış olan göç süreci, Diyarbakır’ın ekonomik, sosyal, kültürel ve fiziksel yapısında oldukça önemli değişiklikler meydana getirmiştir.

Göç eden ailelerin birçoğunun yaşadığı ekonomik yoksunluk, yaşamlarının tamamına yansımış ve beraberinde yaşadıkları bu şehri de olumsuz biçimde etkilemiştir. Diyarbakır’ın özellikle Bağlar, Seyrantepe, Benusen, Suriçi ve Peyas gibi bölgelerini kendine yurt edinen göç mağduru aileler birçok sorunla boğuşmak zorunda kalmıştır. Buralara yerleşen ailelerin bazıları kendileri için gecekondu tarzı evler yapmış, bazıları da küçük apartman dairelerinde yaşamlarına devam etmek zorunda kalmıştır. Eski hayatlarından tamamen kopamamış, geldikleri köylerinin özlemi ve arada kalmışlığın tüm ezikliğiyle yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır.

Özellikle 1989 ile 2000 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanan çatışma nedeniyle Diyarbakır’a gelen insanların önemli bir kısmı bu kente hazırlıksız olarak yönelmiştir. Bunun sonucunda kent yaşamına tutunmaya çalışan bu insanlar, genel olarak konut ihtiyaçlarını gecekondu bölgelerine yerleşerek gidermeye çalışmıştır. Ayrıca köyden kente gelen bu insanların temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılık olduğu için, kentin formel işgücü sektöründe de kendilerine yer bulamamışlardır. Enformel sektörün de çok yaygın olmadığı Diyarbakır’da, yoğun bir işsizlik ve beraberinde getirdiği yoksulluk birçok kişinin yaşamını tahammül edilemez hale getirmiştir. Genel olarak inşaat işçiliği, hamallık, seyyar satıcılık, işportacılık gibi ekonomik geliri düşük olan işlerde çalışan bu insanlar, bazı dönemlerde de işsiz kalabilmektedir.

Ailelerin yaşadıkları ekonomik sorunlar, çocukların eğitimlerini sekteye uğratmış; barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçların yeteri kadar karşılanamaması da ciddi sağlık sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Genel olarak Diyarbakır’ın Bağlar,

(16)

Seyrantepe, Benusen, Suriçi gibi bölgelerinde yaşayan göçmenler, kente adapte olma noktasında sıkıntı yaşamış, kendilerini uzunca bir süre kent yaşamından soyutlamışlardır. Bir yandan ekonomik açıdan tutunabilmek için kent yaşamının dayatmalarına göz yuman ve kayıt dışı alanlarda hiçbir güvencesi olmadan yaşama tutunan, öte yandan psikolojik olarak geldikleri yerden bağlarını koparamayan bu insanların yaşadıkları köy-kent ikilemi uzun yıllardan bu yana sürüp gitmektedir.

Göçün yarattığı olumsuz sonuçlar, bugün Diyarbakır’ın kent yaşamını doğrudan etkilemektedir. Özellikle ekonomik açıdan birçok sıkıntıyla karşı karşıya kalan göçmenlerin kente uyum süreçleri daha da uzamaktadır. Yoksul ailelerin kentin çevre semtlerinde kentten bağımsız bir şekilde sürdürdükleri yaşamları; gerek kültürel ve sosyal açıdan, gerekse de ekonomik açıdan onları ne tam olarak köylü ne de tam bir kentli kılmaktadır.

Bu çalışmamızda 1989’dan günümüze kadar hem isteğe bağlı hem de zorunlu olarak Diyarbakır’a göç etmiş ailelerin yaşadıkları ekonomik, kültürel, sosyal vb. sorunlar incelenip, kente göç eden bu insanların kente ne kadar uyum sağladıkları araştırılmaya çalışılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti ulus-devleti yapılandırma sürecinde, dönemsel olarak kırdan kente oldukça yoğun göçler almıştır. Bu göç hareketleri bazı dönemlerde oldukça hızlı bir şekilde meydana gelirken bazı dönemlerde ise asgari düzeyde olmuştur. Özellikle 1989 ve sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan kargaşalı ortam ve buna bağlı olarak ortaya çıkan güvenlik kaygısı bu bölgelerin kırsal alanlarından kentlere doğru yoğun göçlerin yaşanmasına neden olmuştur. Kente ansızın akın eden ve büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalan göçmenler, köklü tarihi ve kültürel geçmişiyle yılların birikimini içinde barındıran bu kentle, bütünleşme çabası içerisine girmişlerdir.

Beş ana bölümden oluşan tez çalışmamızın ilk kısmını “Tezin Konusu, Amacı, Önemi ve Yöntemi” bölümleri oluşturmaktadır. Tez çalışmasını oluştururken hangi araştırma tekniklerine başvurulduğu, çalışmayı oluşturan konunun sosyolojik açıdan ve Diyarbakır kent yaşamı açısından nasıl bir öneme sahip olduğu sistemli bir şekilde dile getirilecektir. Ayrıca çalışmanın bu kısmında tezi ortaya koyan ve bilimsel olarak çalışmanın hangi yöntem üzerinden ilerleyeceği tartışılacaktır.

(17)

“Göç Olgusu ve Türkiye’de Göç Politikası” başlıklı ikinci bölümde Türkiye’deki göç hareketlerine tarihsel bir perspektiften bakılacak, ayrıca yine Türkiye’nin son dönemlerinde Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yaşanan göçün nedenleri ve sonuçları sosyolojik açıdan irdelenecek ve başta Diyarbakır olmak üzere zorunlu göçün illere göre dağılımı, veriler ve tablolarla anlatılmaya çalışılacaktır.

“Diyarbakır’da Göç Kültür ve Tarih” bölümünde; Diyarbakır Kentinin tarihçesi, demografik yapısı, gündelik kent yaşamı gibi Diyarbakır’la ilgili temel bilgiler verilecektir. Ayrıca kente göç eden insanların genel olarak yerleşmek için seçtikleri bölgeler başlıklar halinde incelenecek ve bu bölgelerin ekonomik, sosyal ve fiziksel durumları hakkında bilgiler aktarılacaktır.

“Göç ve Kent: Diyarbakır’da Göç’ün Bireysel ve Toplumsal Yansımaları” bölümünde ise Diyarbakır’ın kentleşme sürecine dair güncel bilgiler sunulacak, Diyarbakır’a göç eden ailelerin yaşadığı ekonomik, sosyal ve kültürel çıkmazlardan bahsedilecek, göç sonrası Diyarbakır’da ortaya çıkan çarpık kentleşme tablosu tüm yönleriyle ele alınacaktır.

“Göç Sonrası Kentle Bütünleşme Çabaları: Bir Kentin Dönüşümü” bölümünde Diyarbakır’daki göçün sonuçları değerlendirilecek ve alt başlıklardaki “Köylülükten Kentliliğe Geç(eme)menin Kamusal Alandaki Yansımaları ve Göç ve Adaptasyon” bölümlerinde Diyarbakır’a dair bir göç fotoğrafı oluşturulmaya çalışılacaktır. Son bölüm olan Sonuç bölümünde ise Diyarbakır kenti özelinde göçün yarattıkları ve yıllara yayılmış etkilerini bir nebze azaltmak amacıyla neler yapılabileceğine dair genel bir değerlendirme yapılacaktır.

1.1. Tezin Konusu

1989 ve sonrasında Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki birçok köy, belde ve ilçeden, kentlere yoğun aralıklarla bireysel ve kitlesel göçler yaşanmıştır. Göç eden bu insanlar ülkenin batısındaki gelişmiş kentlere ve Doğu ve Güneydoğunun diğerlerine göre nispeten daha iyi olan kentlerine yerleşmişlerdir. Doğu ve Güneydoğuda başta Diyarbakır olmak üzere, Van, Muş, Hakkari, Mardin, Bingöl

(18)

gibi yerlere yerleşen bu insanlar, yerleştikleri kentlerde büyük problemlerle karşı karşıya kalmış bununla beraber göç ettikleri kentin yapısında da olumsuz etkiler yaratmıştır. Göç edenlerin sayısı (kitlesel göçlerde yaşandığı için) oldukça yüksek olduğundan, kentler göç eden bu insanları kendi bünyesinde kolayca eritememiştir. Bunun sonucunda ortaya çıkan ekonomik yoksunluk, sağlık, barınma ve eğitim gibi sorunlar göçmenlerin kente adaptasyonlarını uzun süre geciktirmiştir.

Diyarbakır’ın Bağlar, Seyrantepe, Benusen, Suriçi ve Peyas bölgelerinde yaşama tutunmaya çalışan insanlar, kente uyum gösterme noktasında sürekli sıkıntı yaşamış, kendilerini uzunca bir süre kent yaşamından soyutlamışlardır. Diyarbakır kent merkezi yoğun bir şekilde göç aldığı için, kentin hemen her alanı bu durumdan nasibini almıştır. Ekonomik, kültürel ve fiziksel açıdan birçok sorunla karşı karşıya kalan kent, mevcut kent sistemiyle bu durumun karşısında duramadığı için teslim olmak zorunda kalmıştır. Göç edenlerin bir kısmı kentin yaşam koşullarına uyum sağlarken, oldukça önemli bir kısmı da ekonomik yoksunluğun pençesinde kendi yaşam alanlarını ve kültürlerini yaratmışlardır. Kente göç edip, ekonomik sorun yaşamayan göçmen sayısı yok denecek kadar azdır. Başta barınma ve iş sorununu halletmeye çalışan bu insanlar kentin çevresindeki gecekondu mahallerinde konut ihtiyaçlarını gidermeye çalışırken, işsizlik sorunu da neredeyse sürekli karşılarına çıkmaktadır. Böylelikle kentin yaşam koşullarına adapte olabilmenin önemli iki faktörünün devre dışı kalması, kentle bütünleşmeyi de imkansız hale getirmiştir.

Uzun yıllardan bu yana Diyarbakır’a göç ettiği halde kent kültürüne uyum sağlayamayan veya kısmen uyum sağlayabilmiş insanların önemli bir kısmı hala kentin çevresinde bulunan gecekondu mahallelerinde yaşamaktadır. Genel olarak bu mahallelerin mevcut durumlarına bakıldığında, Diyarbakır’dan kopuk ve kentin özelliklerinin büyük bir kısmını yansıtmayan köy-kent arasında bir yerlerde kalmaktadır. Bu insanlar kendilerini kentli gibi görememekte ve kentli davranışları sergileyememektedir. Ayrıca kent merkezinin tüm cazibesine rağmen kendilerini önemli ölçüde kent yaşamından soyutlamaktadır.

Türkiye’nin modern kentleşme serüveni incelendiğinde, iç göçler ve bunun yarattığı değişkenler oldukça önemli bir yere sahiptir. Bugün ülkede yaşanan

(19)

ekonomik yapılanma, sanayi ve teknolojinin varmış olduğu son nokta; göçlerin kentlere sunduğu işgücü ve emekten bağımsız düşünülemez. Kentlerin kapitalizmle ortaklığı; aldığı göç ve emek gücü ile doğrudan bağlantılıdır. Bundan dolayı Türkiye’de yoğun göçlerle tanışan her kentin önemli birtakım sorunları da beraberinde yaşadığı görülmektedir. Diyarbakır kentinin yoğun göçler nedeniyle yaşadığı ekonomik, kültürel ve fiziksel sorunlar kendine ait yerel dinamiklerle etkileşim içerisine girse de durumu ülkedeki göç sorunsallığıyla paralel düşünmek gerekmektedir.

1989’dan günümüze kadar Diyarbakır’a göç eden insanların yaşadıkları sıkıntılar kısa bir zamanı kapsıyor gibi görünse de; bunun sonuçları uzun süre devam etmiş ve halen de devam etmektedir. Bu çalışmamızda 1989’dan günümüze kadar hangi sebeple olursa olsun Diyarbakır’a göç etmiş olan insanların ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamları incelenmeye ve göç sürecinin hem Diyarbakır kentini hem de bu kente göç eden göçmenleri ne derecede etkilediği araştırılmaya çalışılacaktır.

1.2. Tezin Amacı

Türkiye’nin geçmiş yirmi yılı içerisinde yaşanan önemli problemlerden bir tanesi de oldukça yoğun bir nüfusun yer değiştirmesi olayıdır. 1990’lı yıllarda Doğu’daki köy, kasaba ve kentlerde yaşanan ekonomik yoksunluk ve çatışma, bölgede yaşayan insanlar için tahammülü zor bir ortam yaratmış ve bunun sonucunda başta batıdaki şehirler olmak üzere birçok kente doğru oldukça yoğun bir nüfus kayması meydana gelmiştir. Ülkenin doğu ve güneydoğusunda yaşanan çatışmanın ürünü olan göçler, başta köyler olmak üzere, bölgedeki birçok köy ve ilçede yaşayan kişilerin batıdaki kentlere göç etmesi ile sonuçlanmıştır.

1989 ve sonrasında göç eden insanlar arasında Diyarbakır’a gelen kişilerin sıkıntıları da diğer kentlere göç eden kişilerinkine benzemektedir. Barınma, sağlık, eğitim gibi alanlarda büyük zorluklar yaşayan bu insanlar, kent yaşamına adapte olma noktasında oldukça zahmetli bir yol kat etmişlerdir. Günümüzde halen kendini tüm ağırlığıyla hissettiren bu sorun, kent kültüründe de oldukça derin izler

(20)

bırakmıştır. Diyarbakır’ın hemen her semtinde yaşayan göçmenler arasında kentin ekonomik-kültürel yapısına tutunmuş ve büyük oranda kentlileşmiş insanlar da bulunmaktadır. Fakat genel olarak kent merkezine sonradan eklemlenmiş olan gecekondu mahallelerinde yaşayan insanlar, kentten tamamen kopuk yaşamaktadır.

Göçmenlerin çoğunun ekonomik açıdan yaşadığı yoksunluk, onları işsizliğe ya da kayıt dışı iş alanlarına sürüklemiştir. Diyarbakır’ın sahip olduğu mevcut ekonomik potansiyele bakıldığında, göç eden insan sayısının büyüklüğünden dolayı istihdam edilmesi zor olduğundan, sınırlı imkanlarla yaşama tutunmaya çalışan bu insanlar başta inşaat işçiliği olmak üzere hamallık, seyyar satıcılık gibi vasıfsız işlerde çalışarak yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Ayrıca birçoğu tek katlı veya çok katlı gecekonduların sağlıksız koşullarında geleneksel ataerkil sistemlerini koruyarak yaşamaktadır. Sağlık, beslenme ve eğitim alanlarında yeterli koşullara sahip olamadıklarından büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Ayrıca kentteki ekonomik yoksunlukla beraber akrabalık ilişkileri, yardımlaşma, iletişim gibi değerlerle de çatışma yaşayan göçmenler yer yer suça yönelebilmekte ve sisteme karşı muhalif bir duruş sergileyebilmektedir.

Bu tez çalışmasının amacı, 1989’dan günümüze kadar Diyarbakır’a göç eden ve kentlileşme çabası içerisinde olan insanların kentle uyumlarını;

- yaşlarıyla (kente geldikleri zamanki yaşları); - ekonomik durumlarıyla;

- kentte ve geldikleri yerlerde aldıkları eğitimleriyle; - sosyo-kültürel yaşantılarıyla;

- yaşadıkları sağlık sorunlarıyla beraber ele alıp, kente ne kadar uyum sağlayabildiklerini tespit etmeye çalışmaktır.

1.3. Tezin Önemi

Türkiye’de yıllardan bu yana gerçekleşen göç olgusunu değerlendirirken, göçü alan her kentin kendine özgü bir denklem oluşturduğunu unutmamamız gerekir. Bugün Türkiye’ye ait genel bir göç haritası oluşturmak ve göç alan kentlerle, göç

(21)

veren kentlerin sorunlarını ortak bir zeminde çözmek mümkün değildir. Her bölgenin ve her kentin kendine ait bir kentleşme serüveni olduğundan, göç sürecini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

Türkiye’deki göç politikalarına bakıldığında her kentin kendine ait bir stratejiyle ilerlediği görülmektedir. Bugün Türkiye’de göçle ilgili yapılan bilimsel düzeydeki çalışmaların azımsanmayacak derecede olduğu görülmektedir. Sanayi, teknoloji ve tarım alanlarında gelişme gösteren her kentin yoğun göç aldığı bir dönem bulunmaktadır. Bu kentlere bakıldığında göçün yarattığı etkiler genel olarak değerlendirilebilir fakat kentin gündelik yaşamı, kültürel aidiyetleri ve ekonomik istihdam gücü gibi yerel dinamikleriyle ilişkili alanları değerlendirmek ve uygulanabilir çözümler üretmek oldukça zordur.

Türkiye’de oldukça karmaşık bir süreç izleyen göç olgusu değişik dönemlerde, farklı yollar izlemiştir. Genel olarak kırdan kente doğru bir yol izleyen ve ekonomik gerekçelerden kaynaklanan göç olgusu, ülkemizde buna paralel olarak doğudan batıya ve gelişmemiş bölgelerden sanayi ve teknolojinin yaygınlaştığı bölgelere doğru gerçekleşmektedir. 1990’lı yılların sonunda Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde gerçekleşen çatışma ve istikrarsızlığa bağlı olarak ortaya çıkan güvensizlik, bölgede yaşayan birçok insanı yerinden etmiştir. Bu dönemde batıya doğru oldukça yoğun göçlerin yaşanmasının yanında, bölgedeki büyük kentlere doğru göçler de yaşanmıştır. Bölgede göç alan kentlerin başında Diyarbakır gelmektedir. 1989’dan günümüze kadar belli aralıklarla sürekli göç alan kentin tarihi, kültürel ve ekonomik yapısı köklü değişikliklere uğramıştır. Göç eden insanların Seyrantepe, Bağlar, Benusen, Suriçi gibi bölgelerde yaptıkları gecekondu evleri, göçmen çocukların yaşadıkları eğitim sorunu, kadınların yaşadığı sorunlar kenti her açıdan etkilemiştir. Kentle bütünleşemeyen insanlar, kentin hemen her alanında yaşam mücadelesi verirken, derin toplumsal sorunların ortaya çıktığı köy-kent arası yeni bir Diyarbakır oluşmuştur.

Diyarbakır’da 1989’dan günümüze kadar belli aralıklarla yaşanan göçleri ve bu göçlerin yarattığı toplumsal etkileri değerlendirmek için Türkiye’nin diğer kentlerinde yaşanan göç olgusunu gözlemlemenin faydaları olsa da, bu tespitler

(22)

yetersiz kalmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği gibi her kentin kentine ait bir formu bulunmaktadır. Bu tez çalışmasında Diyarbakır’ı bir bütün olarak değerlendirip, kentin her noktasında göçün ne gibi etkiler yarattığı araştırılmaya çalışılacaktır. Ayrıca bugün kentin ekonomik, kültürel ve fiziksel açıdan yaşadığı sorunları anlamlandırmak; gündelik hayatta kente göç eden insanların kendileri için nasıl bir yaşam oluşturdukları, kentlileşme göstergelerinin hangi seviyede olduğunu, eğitim problemlerinin göçle ilişkisini, kadınları ve sokak çocuklarını tanımak ve doğru çözümler üretmek açısından oldukça önemlidir.

1.4. Tezin Yöntemi

Bu çalışmada, içinde bulunduğumuz yüzyılda, kırdan kente göç eden insanların kentlilik süreçlerinde ne tür sıkıntılar yaşadığı, kente uyum süreçleri; göçün iş, barınma, eğitim, kadın ve çocuklar üzerindeki etkileri “kent” ölçeğinde ortaya konmaya çalışılacaktır. Derinlemesine mülakat, odak grup görüşmesi ve anket yöntemleri kullanılarak elde edilen bulguların yardımıyla Diyarbakır’daki “göçmenlik” ve “kentlilik” olguları araştırılmaya çalışılacaktır. Veri toplama teknikleri arasında oldukça önemli bir yeri olan anket tekniği, bilimsel kıstaslar göz önünde bulundurularak uygulanınca oldukça verimli sonuçlar elde edilebilmektedir. Örneklem grubuna tarafsız bir şekilde uygulanmasıyla elde edilecek sonucun geçerliliği oldukça yüksek olacaktır. Ayrıca diğer bir yöntem olarak kullanılan derinlemesine mülakat, yine uzman kişilerin görüşleri alınarak hazırlanmıştır. Derinlemesine mülakat soruları hazırlanırken, belirlenecek odak gruptan tam olarak neler istendiği ve hangi sorulara cevap arandığı net bir şekilde belirtilmiştir.

Bu çalışma 1989’dan günümüze kadar Diyarbakır’a göç eden insanların ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan mevcut durumlarını araştırmayı amaçladığı için, öncelikle belirlenen bölgelerde, 37 kişiyle derinlemesine görüşme yapılmıştır. Görüşmeciler genel olarak yaşadığı mahallenin özelliklerini bilen ve o mahallenin temsiliyetini üstlenebilecek mahalle sakinleri arasından seçilmeye çalışılmıştır. Muhtar, öğretmen, mahalle esnafı gibi seçilen bu kişilerin, yapılan çalışmanın amacını bilen ve mahallenin göç sürecine tanık olan ya da göç olayını birebir

(23)

yaşayan kişilerin olmasına özen gösterilmiştir. Yapılan derinlemesine görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan bulguların yardımıyla anket soruları hazırlanmıştır.

Bilimsel çalışmalarda anket tekniği çalışma evreninin tamamına uygulanabileceği gibi seçilebilecek bir örneklem grubuna da uygulanabilmektedir. Zaman ve maliyetin sınırlılığı göz önünde bulundurulduğunda, araştırmayı belirlenecek örneklem grubu üzerinde yapmak, çalışmayı daha uygulanabilir kılmaktadır. Bundan dolayı mikro sayımlarda genellikle evrenin % 0,3’ü minimum örneklem alanını oluşturacağından, Diyarbakır’daki 15 yaş ve üzeri nüfusun da 486.187 olduğu (Keser, 2011:58), göz önünde bulundurulunca yaklaşık olarak 1460 gibi bir rakam çıkmaktadır. Yapılan çalışma sonucu 1748 kişiye anket uygulandığından, elde edilen veriler, daha ayrıntılı bulgulara ulaşılmasına olanak sağlamıştır. Bu anketlerin yaş ve cinsiyete göre dağılımı şu şekildedir;

Tablo-1: Anket Çalışmasının Yaş ve Cinsiyet Dağılımı Yaş Aralığı Cinsiyet Uygulanan Kişi Sayısı % Geçerli Yüzde Toplam 15-24 yaş Erkek 182 63,0 63,0 63,0 Kadın 107 37,0 37,0 Toplam 289 100,0 100,0 100,0 25-34 yaş Erkek 146 48,5 48,5 48,5 Kadın 155 51,5 51,5 Toplam 301 100,0 100,0 100,0 35-44 yaş Erkek 269 58,7 58,7 58,7 Kadın 189 41,3 41,3 Toplam 458 100,0 100,0 100,0 45-65 yaş Erkek 421 60,1 60,1 60,1 Kadın 279 39,9 39,9 Toplam 700 100,0 100,0 100,0

(24)

43 sorudan oluşan anket, 27 mahallede 15-65 yaş arası 1018’i erkek ve 730’u kadın olmak üzere toplam 1748 kişiye uygulandı. Kadınların sayısının erkeklerden az olmasının nedeni; geleneksel yapı içerisinde kadınlarla birebir görüşmenin zorluğu ve kadınların büyük bir oranının okuma yazma bilmemesidir. Buna göre uygulanan anket çalışması; 15-24 yaş arasında 182 erkek ve 107 kadın, 25-34 yaş arası 146 erkek ve 155 kadın, 35-44 yaş grubunda 269 erkek ve 189 kadın, son olarak 45-65 yaş grubunda ise 421 erkek ve 279 kadına uygulanmıştır. Diyarbakır’da 4 ayrı bölgede toplam 27 mahalleye uygulanan anket çalışması, her mahallenin nüfusu ve kent üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak uygulanmıştır.

(25)

Tablo-2: Anket Çalışmasının Mahalle Bazında Dağılımı Sıra Mahalle/Bölge Kişi Sayısı % Toplam

1 Aziziye 45 2,6 2,6 2 Cumhuriyet 71 4,1 4,1 3 Gürdoğan 62 3,5 3,5 4 Sanayi 53 3 3 5 Kooperatifler 26 1,5 1,5 6 Şehitlik 23 1,3 1,3 7 Benusen 211 12,1 12,1 8 Alipınar 27 1,5 1,5 9 Hasırlı 31 1,8 1,8 10 Fatihpaşa 17 1 1 11 İskenderpaşa 21 1,2 1,2 12 Süleyman Nazif 16 0,9 0,9 13 Cevatpaşa 19 1,1 1,1 14 Camiinebi 23 1,3 1,3 15 Lalebey 41 2,2 2,2 16 Abdaldede 36 2,1 2,1 17 Ziyagökalp 36 2,1 2,1 18 5 Nisan 206 11,8 11,8 19 Mevlana Halit 156 8,9 8,9 20 Kaynartepe 63 3,6 3,6 21 Bağcılar 58 3,3 3,3 22 Fatih 96 5,5 5,5 23 Şeyh Şamil 38 2,2 2,2 24 Selahattin Eyyubi 61 3,5 3,5 25 Peyas 152 8,7 8,7 26 Huzurevleri 85 4,9 4,9 27 Yunus Emre 75 4,3 4,3 Toplam 1748 100.0 100.0

(26)

Tabloda görüldüğü gibi Diyarbakır’ın hemen her bölgesinde uygulanmaya çalışılan anket çalışması sayesinde elde edilen veriler, tezin oluşumuna büyük katkılar sunmuştur. Ayrıca derinlemesine mülakat ve anket çalışmasının dışında 5 ayrı grup ile de odak grup görüşmesi yapılmıştır. Derinlemesine mülakat ve odak grup görüşmelerinin sonunda elde edilen veriler tez çalışmasının şekillenmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Ayrıca 1748 kişi üzerinde yapılan anket çalışmasıyla ortaya çıkacak veriler SPSS programı ile çözümlenerek, elde edilen sonuçların ışığında tez çalışmasının temeli oluşturulmuştur.

(27)

İKİNCİ BÖLÜM

2. GÖÇ OLGUSU VE TÜRKİYE’DE GÖÇ POLİTİKASI

2.1. Göç Kavramının Sosyolojik Analizi

Göç; kişilerin hayatlarının gelecekteki kısmının tamamını ya da bir kısmını geçirmek üzere köy, kasaba ya da bir kentten başka bir yere yerleşmek kaydıyla yaptıkları yer değiştirme olayıdır. Başka bir tanımlamaya göre göç; kent, köy gibi herhangi bir yerleşim biriminden diğerine doğru nüfus hareketi olarak belirtilmektedir. Göç; coğrafi mekan değiştirme sürecinin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik boyutlarıyla toplumsal yapının dokusunu değiştiren yer değiştirme hareketidir (Akt: Yalçın, 2004:11-12). Göç; ekonomik, sosyal, siyasi, ekolojik ya da bireysel nedenlerle, bir yerden başka bir yere yapılan, bazen geri dönüşü olabilen, bazen de sürekli kalmak koşuluyla coğrafik, toplumsal ve kültürel bir yer değiştirme hareketidir (Yalçın, 2004:13). Tarih boyunca insanlar hep bir yerden başka bir yere göç etmişlerdir. Bazen iklim koşullarının elverişsizliği, bazen yaşanan savaşlar, bazen de ekonomik ve siyasi nedenler insanların yer değiştirmelerinin temel belirleyicisi olmuştur. Sebebi ne olursa olsun göç bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya taşınma ve yaşama tutunma hareketidir.

Göç, oldukça karmaşık bir süreci kapsayan, çok değişkenli bir denklemi oluşturmaktadır. Göçü fiziksel bir yer değişikliği ya da demografik bir değişim olarak ele almak, göç alan veya göç veren yerlerde yaşayan insanları anlamayı güçleştirir. İnsanla mekan arasındaki romantik ilişkinin varlığı, göçün dramatik ve duygusal boyutuna da işaret etmektedir. Bunun dışında göç, göç etmeye neden olan tüm olguları bir bütün olarak ele almayı da ele almayı gerektirir. Göçün nedenselliğini sadece mekan değişimi ile anlamlandırmak yeterli bir yaklaşım olmaz. Çünkü göç birçok durumun aynı anda ve farklı ilişkisel ağlarla dönüşümü demektir. Göç sürecinde yaşanan mekansal hareketlilik ve buna bağlı olarak ortaya çıkan tüm değişkenler bu ilişkisel ağı dinamik hale getirir(Bağlı ve Binici, 2005:88).

“Göç, toplumun nüfus yapısı, nüfusa ait olgu ve oluşumları belirlemede etkili olan temel göstergelerden birisidir. Göç kavramı, nüfusun birey, aile, grup ya da

(28)

topluluklar biçiminde yaşadığı yeri, doğal veya doğal olmayan etkenlere dayalı olarak yer değiştirmesi olarak tanımlanır. Göç, bir yerleşim biriminde, gruptan ya da siyasal sınırları belirgin bir toprak parçasından başka bir birime doğru, kısmen sürekli birey veya kitle hareketidir. Nüfusun yer değiştirme hareketini tanımlayan göçün ilk sosyal belirleyeni, ‘nüfusun kişi, aile grup ya da kitlesel olarak, geçici veya sürekli doğduğu, yaşadığı yeri terk edip başka yere ya da yerlere gitmesi’dir. Nüfusun farklı yerleşim alanları arasında yer değiştirme hareketine ‘göç etmek’, bu hareketi gerçekleştiren, katılan nüfusa da ‘göçmen nüfus’ adı verilir. Uluslar arası belgeler ve ölçütler çerçevesinde de göç, ‘yerleşmek’ veya ‘çalışmak’ amacıyla nüfusun farklı ülkeler, bölgeler ya da şehirlerarasında yer değiştirmesidir” (Barut, 1999-2001:1-2). Toplumsal bir olay olan göç olgusu, bireylerin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi birtakım nedenlerden dolayı bir yerden başka bir yere doğru yapmış oldukları yer değiştirme hareketidir. Göç olayı bireylerin bulundukları yerden başka bir yere gitmesinden tutunda, göç ettiği yerde yaşama tutunmak için vermiş olduğu çabaya ve gittiği yeni yerin koşullarına adapte olmasına kadar oldukça uzun ve zahmetli bir süreci kapsamaktadır. Göç bazen bireylerin kendi iradeleriyle yapmış olduğu bir eylem olabilirken, bazen de zorunlu olabilmektedir.

Göç, kişi, grup veya toplulukların yaşadıkları yerleşim yerlerinden, isteyerek ya da iradeleri dışında, sürekli veya belli bir süreyi kapsayacak şekilde gerçekleşen ülke içi veya ülke dışı yapılan fiziki yer değiştirme eylemidir. Bu değişiklik her şeyden önce yeni bir üretim tarzı ile karşı karşıya gelmeyi ya da yeni bir üretim ağının oluşması gibi bir durumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Bağlı ve Binici, 2005:89). Bu yeni durumun sonucunda göç veren bölgede, üretime katılacak nüfusun azalmasına bağlı olarak, sosyo-ekonomik yaşamda olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Göçü veren bölgelerden büyük metropollere doğru gerçekleşen nüfus hareketi, işgücü kaybının yanında maddi sermayenin ve kaynakların göç alan merkezlere doğru kaymasına neden olmaktadır. Bu durum ileriki dönemler için düşünüldüğünde bölgeler arasındaki eşitsizliği daha da derinleştirmektedir. Çünkü bir bölge göç almaya başladığında o bölgenin ekonomi piyasası büyümekte ve sonraki dönemlerde göç sürekli hale gelmektedir(Kaygalak, 2009:18).

(29)

Göç, insanın hayatını sürdürdüğü çevresel koşulları yaşanılabilir olmayı zorlaştırdığında ortaya çıkmaktadır (Yüceşahin ve Özgür, 2006:16). Göçün değişik tanımlamalarından bir tanesi de insanların içinde yaşadıkları fiziksel, sosyal, kültürel ortamdan kopup başka bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreye dahil olmasıdır (Akt:Durugönül, 1997:95). Demografik bir süreç olarak göç, insanların bulundukları yerden başka yere hareketliliğini ifade eder. Başka bir tanımda ise göç, birey ve grupların ekonomik, sosyal, kültürel vb. nedenlerden dolayı bir yerden başka bir yere gitmelerine denir. İnsan yaşamında oldukça önemli bir yere sahip olan göç; bir çok değişkenin etkisiyle ortaya çıktığından, hem göç eden insanları hem de göç edilen yerdeki insanları doğrudan etkilemektedir (Gündüz ve Yetim, 1997:110). Tarım alanında meydana gelen hızlı değişim ve makineleşme, kırsal alanda yaşayan insanlar arasında önemli bir işgücü açığı ortaya çıkarmış ve bunun sonucunda büyük kentlere doğru göç etmeye başlamışlardır. Bunun dışında göçü tetikleyen nedenler zamansal açıdan da farklılaşabilmektedir.

İnsanların zaman içerisinde ekonomik, siyasal ve kültürel bir takım nedenlerden dolayı yer değiştirmesi olarak adlandırılan göç, toplumsal yapının birçok alanında değişimler meydana getirmektedir. Göçün yoğun bir şekilde yaşanması durumunda, varılan noktalarda zaman içerisinde olumsuz etkiler yaratmaktadır (Kaygalak, 2009:193). Kente gelen insanların büyük bir kısmı yoksulluktan dolayı kent koşullarına uyum sağlayamadığından, kendi olanakları içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.

Göç sürecini incelediğimizde ortaya çıkan göç maliyeti, göçün sebepleri, sonuçları, çerçevesi gibi kavramlar sosyal politika için oldukça önemli malzemeler oluşturmaktadır. Çünkü göç olayı sağlam bir zeminde incelenmediğinde ortaya çıkacak sonuçlar itibariyle birçok alanı olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Göç siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, ailevi ya da bireysel sebeplerin neticesinde ortaya çıkmasının yanında, gelinen kentteki ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanları da doğrudan etkilemektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde göçün hem sebepleri hem de sonuçları oldukça önemlidir (Taşçı, 2009:178). Kente göç eden insanlar konut, iş, eğitim ve sağlık gibi sorunlarla karşı karşıya kalırken; göç sonucu nüfusu azalan ya da tamamen boşalan yerler göçün sonucundan olumsuz anlamda etkilenmektedir.

(30)

Göç için yapılan bunca anlamlandırma ve tanımlama çabası içerisinde Karpat göçe daha teknik bir tanımlama getirerek “asıl yerinden, ulaşılmak istenen yere hareket” şeklinde tanımlamıştır. Hoşgör’e göre ise göç belli bir mesafeyi içeren, fiziksel, coğrafi bir yer değiştirme hareketidir (Akt: Taşçı, 2009:180). Farklı kişilerin göç hakkında yaptıkları tanımlarda yer değiştirme, yeni yaşam alanları gibi belirginleşen birtakım kavramlar dikkat çekmektedir.

Politika, tarih, sosyoloji, antropoloji, coğrafya, ekonomi gibi alanları doğrudan ilgilendirdiği için bu alanlardaki uzmanların da temelde ilgi alanı haline gelen göç çok boyutlu bir alanı kapsamaktadır(Akt: Taşçı, 2009:179). Bir ülkedeki göç olayını sağlam bir şekilde değerlendirebilmek ve göçün doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediği alanları belirleyip çözümler üretebilmek için bu alanlardan yararlanılması gerekmektedir. Aksi takdirde göçün olası sonuçları birçok alanı, içinden çıkılmaz hale getirmektedir.

Göçün değişik zamanlarda farklı nedenlerden dolayı ortaya çıkması ve toplumsal yaşamın birçok alanıyla yakından ilişkili olması, göçü insan yaşamının vazgeçilmezi kılmaktadır (Ortaylı, 2006:19). İnsan tarihin birçok aşamasında göç etmiş ve her defasında bu eylemi farklı gerekçelerle gerçekleştirmiştir. Bir an için insanların akışkan hale geldiği bir toplumda göç kavramının ne anlama geldiği sorulduğunda hiçbir anlam ifade etmeyeceği anlaşılacaktır. Yer değiştirme eylemi böyle bir toplumda çok nadir karşılaşılan ve birtakım zorunluluklar karşısında gerçekleştirilen bir şey olmaktan çıkacak ve bir süreklilik içerisinde gerçekleştiği için yaşama anlam katan öğelerden birine dönüşecektir. Bilgi toplumu içerisinde sürekli kendini yapılandıran ve mekânsal olarak yer değiştiren kapital, sanayi toplumuna göre daha çok yer değiştirmeyi gerektirmektedir. Bu durumda insanları belli bir yere bağlı olarak düşünmektense, yaşamları boyunca belli güzergahlar üzerinde yer değiştirmeyi süreklileştirmek şeklinde düşünmek daha anlamlı olacaktır. Bilgi toplumunda oldukça esnek olan ve her alana kolayca yerleşebilen kapital, mekansal yer değiştirme sürecini, amacına ulaşabilmek için araçsallaştırmaktadır (Tekeli, 2010:64).

(31)

2.2. Göç Türleri

Birçok açıdan sınıflandırılan göç olgusu, genel olarak iç ve dış göç olarak tanımlanmaktadır. İç göç ülke içerisinde bir kasabaya, ilçeye ya da kente doğru bir yol izlerken, dış göç bir ülkeden başka bir ülkeye yapılan göçtür. “Çok çeşitli, çok nedenli ve çok sonuçlu olan göç hareketleri insanlık tarihi kadar eski olan kalıcı yer (coğrafi) değişiklikleridir. Göçler göç etme nedenlerine göre zorunlu ve gönüllü göç, göç edenlerin özelliklerine göre emek ve beyin göçü, son olarak da göç hareketinin yurt içi ve yurt dışı olmasına yönelik olarak dış göç ve iç göç olarak tasnif edilebilir. Tüm bu göç hareketlerinin nedenleri, sonuçları ve etkileri farklı olabilmekte; hatta iç içe geçebilmektedir” (Öztürk ve Altuntepe, 2008:1588).

Kaygalak’a göre göç türleri, iki nedensel ilişki üzerinden tanımlanmaktadır. Bunlardan birincisi, göç etme nedenine göre olan türlerdir. İkincisi ise uzaklık, göç biçimi ve akım yönüne göre olan türlerdir. Göç etme nedenine göre ilkel, zorlayıcı/

zoraki ve serbest/ özgür göçlerdir. İlkel göç, herhangi bir ekolojik itme gücünün

ortaya koyduğu sonuçtur. Bu tür göçler doğal güçlerle baş edilemediği zaman ortaya çıkmaktadır. Bireylerin kendi özgür iradeleri ile yaptıkları yer değiştirme eylemi ise serbest göç olarak tanımlanır. Zorlayıcı veya zoraki göçler ise herhangi bir kamusal otoritenin dayatması sonucu gerçekleşen göçlerdir (Akt: Kaygalak, 2009:11-12). İlkel ve zoraki göçlerde göç eden kişi bu eyleme hazırlıksız yakalandığı için, öteki göçlere göre büyük sorunlar yaşamaktadır. Göç ettiği yerde ekonomik yoksunlukla karşı karşıya kalan kişiler uzun yıllar kent hayatına uyum gösterememektedir.

İkinci göç türü olan uzaklık, göç biçimi ve akım yönüne göre göçler ise kendi içlerinde farklı bölümlere ayrılmaktadır. Uzaklığına göre göçler iç ve dış göçler; göç etme biçimine göre göçler bireysel, kitlesel ve zincirleme göçlerdir. Bunun dışında akım yönüne göre yapılan göç sınıflandırmasında ise kentten-kente, kırdan-kıra, kentten-kıra ve kırdan-kente doğru bir yol izlemektedir. Ülkemizde genel olarak akım yönüne göre gerçekleşen göçler kırdan-kente ve kentten-kentte doğru bir yol izlemektedir (Kaygalak, 2009:13).

(32)

2.3. Göç Politikası

2.3.1. Türkiye’de Göç Hareketleri

Türkiye’deki göç hareketlerinin izlediği yola bakıldığında 1950’li yılların önemli bir başlangıç olduğu görülmektedir. 1950 ve sonrasında izlenen dışa açılma politikası ve tarımsal üretimde makineleşmenin artması hızlı bir nüfus hareketliliğine yol açmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana ülkedeki göç politikasının denetim altında tutulması, kırdan kente göç hızının oldukça düşük olması 1950 yılına kadar Türkiye’deki kent nüfusunun oldukça düşük bir oranda kalmasına neden olmuştur. Fakat bu dönemden sonra iç göç olgusunun artması devletin göçler üzerindeki denetimini yitirmesine neden olmuştur (Kaygalak, 2009:75). Kırdan kente doğru giderek artmaya başlayan göçlerin sonucunda, kentte yaşayan nüfus oldukça önemli bir oranda yükselmiştir.

Barut’a göre göç hareketleri, Osmanlı İmparatorluğunun son döneminden günümüze kadar incelendiğinde, dört göç hareketi(dalgası)’nden bahsedilebilinir. Birinci göç hareketi ya da göç dalgası Anadolu’dan dışarıya doğru gerçekleşen Ermeni ve Rumların göçü ile Osmanlı’nın toprak kaybetmeye başladığı dönemden başlayıp Türkiye Cumhuriyeti döneminde de devam eden Müslüman Türklerin Anadolu topraklarına geri gelmesiyle ortaya çıkan göç hareketidir. Osmanlı imparatorluğun son dönemi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde Ermenilerin Anadolu’nun dışına doğru yapmış olduğu göç ve Yunanistan ile yapılan mübadele sonucu Anadolu’daki Rum nüfusun göçü önemli nüfus hareketlerindendir. Osmanlı imparatorluğunun Gerileme döneminden başlayıp Türkiye Cumhuriyet’inin kurulduğu döneme tekabül eden süreçte toplamda sekiz milyon insanın yer değiştirdiği iddia edilmektedir. Yaşanan göçler Anadolu’nun değişik yerlerinde nüfus yapısında, ekonomik ve kültürel dokusunda birtakım farklılıklar yaratmıştır (Barut, 1999-2001:3). Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devleti inşa sürecinde göçlerle yaşanan bu süreçte toplumsal yapı önemli değişikliklere tanık olmuştur.

İkinci göç hareketi, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde nüfusun değişik iller arasında yer değiştirmesi hareketi olarak da tanımlanır. 1935’te yapılan genel nüfus sayımı ikinci göç hareketinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. 1935 ile

(33)

1997 yılları arasında her beşer yıllık dönemde üç milyon insanın yer değiştirdiği hesaplanmaktadır. 1950’li yıllardan sonra tarımsal alandan sanayiye doğru hızlı bir geçiş yapan Türkiye Cumhuriyeti, teknolojinin ve iletişimin yaygınlaşması ve ideal yaşam koşullarının cezp ediciliği ile bir araya gelince nüfusun önemli bir kısmı doğu ve kuzey bölgelerinden; batıya ve güneye doğru kaymıştır. Bu durum insanların daha iyi yaşam koşullarına erişebilmek için gerçekleştirdikleri göçlerin plansız ve sistemsiz bir şekilde gerçekleşmesine ve nüfusun önemli bir kısmının belli bölgelerde yoğunlaşmasın neden olmuştur. Üçüncü göç hareketi, insanların yaşam standartlarını arttırmak ve daha iyi koşullarda yaşayabilmek için yapmış oldukları göçtür. Bu göçle insanlar sınırların ötesine taşmış, başta Almanya olmak üzere dünyanın gelişmiş birçok ülkesine göç etmiştir. Dış ülkelere göç eden insanlar gittikleri ülkelerde ciddi bir yabancılaşmayla karşı karşıya kalmalarına rağmen, zamanla bu göç hareketi daha da içselleşerek yaygınlık kazanmıştır (Barut, 1999-2001:4).

Dördüncü ve son göç hareketi ise, ülkemizde özellikle 1989 yılından başlayıp 2000’li yıllara kadar Doğu ve Güneydoğu’daki göç hareketini kapsamaktadır. Oldukça büyük bir nüfus hareketliliğini meydana getirmiş olan bu göç hareketi Türkiye’nin birçok ilinin ekonomik, kültürel, psikolojik ve sosyal ortamında önemli değişiklikler meydana getirmiştir. Başta İstanbul olmak üzere, İzmir, Ankara, Mersin, Diyarbakır gibi kentlere göç eden bu insanlar büyük sıkıntılarla baş etmek zorunda kalmışlardır (Barut, 1999-2001:4). Bu göç hareketi sonucunda köyden kente göç eden aileler, göçtükleri kentlerde önemli uyum sorunları yaşamışlardır.

1923’ten 1950’ye kadar Türkiye’de önemli bir iç göç hareketi yaşanmamıştır. 1920’de kent nüfusu toplam nüfusun sadece yüzde 12’sini oluştururken, kentli nüfusun yüzde 39’u da İstanbul’da yaşamaktaydı. İkinci büyük kent İzmir, ondan sonrada Ankara’ydı. 1929 Dünya ekonomik bunalımını takip eden ilk on yıl ulusal sanayi politikaları izlenmiş ve bu dönemde sanayinin var olduğu Karabük, Kırıkkale, Batman, Gölcük, Ereğli, Nazilli gibi kentlere doğru hızlı bir nüfus artışı olduğu gözlemlenmiştir. 1935 yılında yıllık nüfus artışı kentlerde binde 17.5 iken kırsal alanlarda binde 22.2 civarlarındadır (Akt: Kaygalak, 2009:76). Ayrıca 1935 yılından başlayarak yapılan nüfus sayımı sonuçları arasında, insanların doğdukları illerin

(34)

dışında başka illerde yaşayanların istatistiklerine de yer verildiği için göç alan yerleri tespit etmek kısmen de olsa mümkün hale gelmiştir. Buna göre 1935 yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre il dışı doğumluların toplamı 1.104.177 ve genel nüfus içerisindeki payı yüzde 6.8; 1950 yılında yapılan nüfus sayımında il dışı doğumluların toplamı 1.692.933 ve genel nüfus içerisindeki payı yüzde 8.3; 1955’te 2.504.954 ve 1960’ta ise bu sayı 3.178.722’ye kadar yükselmiştir (Akt: Kaygalak, 2009:77). 1935 yılından başlayarak il dışı doğumluların sayısında meydana gelen bu artış, göçlerin sürekli hale geldiğini göstermektedir.

Tekeli’ye göre modernitenin kavramı olarak değerlendirilen göç süreci, en fazla Osmanlı Devletinde 19. yüzyılın ortalarına kadar götürülebilir. Ona göre bu süreç dört kategoride değerlendirilmektedir: Bu kategorilerden ilki Osmanlı’nın ulus devlet sürecinde ayrıştığı ve yoğun yer değiştirmelerin olduğu dönem olan

Balkanlaşma Göçleridir. 1860 ile 1927 yılları arasındaki bu dönemde sanayi öncesi

ulus-devletlere ayrılmış olan imparatorlukta siyasi nedenlerden kaynaklanan yoğun göçler yaşanmıştır. Kaybolan bu topraklarda barınamayacağını anlayan Müslüman nüfus Anadolu’ya yerleşmeyi tercih etmişlerdir. İkinci kategori olarak Türkiye’deki

kentleşme sürecinden bahsetmektedir. 1945 ile 1980 yılları arasında Türkiye’de

kırdan kente doğru yoğun bir göç yaşanmıştır. Kırsal yaşamın çözülmeye başladığı ve sanayileşmenin belirginleştiği bir dönemdir. Üçüncü kategori 1975’ten sonra gerçekleşen kentler arası göç sürecidir. Ekonomik fırsatların mekanlar arasındaki eşitsiz dağılımı nedeniyle, kentler arasında meydan gelen göç, Türkiye’deki kentleşmenin belli bir oranı aştığını göstermektedir. Dördüncü ve son kategori olan

yaşam güzergahları, insan mekan ilişkisinin farklılaşmaya başladığını

göstermektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyılı da içine alan bu dönemde insanlar sürekli yer değiştirmekte ve dönemsel olarak belirledikleri güzergahlara doğru göç etmektedir (Tekeli, 2010:43-44).

(35)

2.3.2. Kırdan Kente Göç

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana kendine sürekli bir batılılaşma ve modernleşme hedefi belirlediğinden, her zaman gelişmiş bir teknoloji ve sanayileşme arayışı içerisine girmiştir. Ülkemizde gelişen teknoloji ve sanayiye paralel olarak kırdan kente doğru yoğun göçler yaşanmaya başlamıştır. Ülke nüfusunun önemli bir kısmı tarımla ilgilenirken, yaşam standartlarını yükseltmek ve ekonomik açıdan kendilerini dönüştürmek amacıyla kente göç etmişlerdir. Ayrıca tarımdan elde edilen kazancın az olması ve toprakların geleneksel yöntemlerle işlenmesi, insanların kente yönelmesinde etkili olmuştur.

Diyarbakır’ın kent merkezi sahip olduğu nüfus bakımından incelendiğinde Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne oldukça yoğun bir artışın olduğu görülmektedir. Diyarbakır’da 1990’lı yıllardan sonra göç dalgası ile birlikte yaşanan toplumsal değişim ve hareketlilik hem kent açısından hem de göç edenler açısından büyük sorunları beraberinde getirmiştir. Bu sorunların başında beliren çevre sorunları arasında su, hava, toprak ve gürültü kirlenmesi gibi konular gelmektedir (Küntay, 1997:132). Zorunlu göç sonucu önemli bir nüfusun plansız ve hızlı bir şekilde kente göç etmesi, kentin fiziksel ve toplumsal dokusunda önemli değişimler yaratmıştır.

Türkiye’de kırdan kente doğru gerçekleşen göç sürecinden etkilenen kentlerin her biri kendine özgü sorunlar yaşamıştır. Kırdan Diyarbakır’a göç eden insanlara bakıldığında, 1950’li yıllardan bu yana kent merkezine doğru gerçekleşen yoğun göç kentin tarihi, kültürel yapısında köklü değişikliklere neden olurken, kent sürekli yeni gelen insanların akınına uğramıştır.

1990’lı yılların başında Türkiye’de kırdan kente doğru yaşanan göç olgusu önemli bir boyuta ulaşmıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde dönemin askeri yetkililerinin “düşük yoğunluklu çatışma” olarak adlandırdığı bu dönemde silahlı çatışmalar yaşanmıştır. Buna bağlı olarak 1990’lı yılların başından başlayarak yoğunlaşan kitlesel göç hareketleri meydana gelmiştir. Denetlenmesi zor olan bu kırsal bölgelerin boşaltılmasına bağlı olarak gerçekleştiği için bu süreç zorunlu bir

(36)

yer değiştirme süreci olarak görülmektedir. Bu süreç hem göç edenler üzerinde hem de göç edilen kentlerde ağır tahribatlar yaratmıştır (Kaygalak, 2009:6).

Göç sürecinden en çok etkilenen kentler arasında Diyarbakır yer almaktadır. 1990 ile 2000 yılları arasında oldukça büyük bir artış gösteren Diyarbakır kent merkezinin nüfusu önemli oranda kırdan gelenlerden oluşmaktadır. Düzenli bir nüfus artış hızı izlememiş olan kent, doğal nüfus artışından farklı bir şekilde artış-azalış göstermiştir. Bu düzensizliğin en belirgin nedenleri arasında kırsal kesimden kent merkezine yoğun göçler yaşanırken, aynı zamanda kent merkezinden başka kentlere doğru da önemli sayıda bir nüfus göç etmiştir. (Akt: Bağlı ve Erkan, 2005:112). Genel olarak 1950’li yıllardan günümüze Diyarbakır’ın kent merkezinin nüfusuna bakıldığında kırdan kente gelen insanların sayısı oldukça fazladır.

2.3.3. Nüfusun Mekânsal Hareketliliği

Sosyal formasyonların ekonomik, sosyal, kültürel, politik yapıların içerisinde yaşanan değişim ve arayışların sonucunda meydana gelen göç, önemli bir değişim ve dönüşüme yol açan mekansal bir yer değiştirme hareketidir. Yaşamımız boyunca farklı mekânlarda eşit bir şekilde dağıtılmamış ekonomik olanakları elde etmek, sürgün edilmek, mecburi iskânlar ve savaşlar nedeniyle ortaya çıkan göçler (Kaygalak, 2009:9) insanlık tarihi boyunca bizi bir mekandan başka bir mekana taşımaktadır.

Yerinden olan nüfusun Doğu ve Güneydoğu bölgesi içerisinde en çok yöneldikleri kentler başta Diyarbakır olmak üzere Van, Batman, Elazığ ve Şırnak gibi bölgenin kısmen de olsa gelişmiş kentleridir. Bu yerleşim merkezleri sosyo-ekonomik açıdan bölgenin diğer yerlerine göre daha gelişmiş olduğu için, insanların buraları tercih etmesine neden olmuştur (Bilgili vd., 1997:330). Barut’un (1999-2001) zorunlu göç ile ilgili yapmış olduğu bir alan araştırmasında göç eden insanların göç etme nedenleri arasında, ankete katılanlardan OHAL bölge valiliğinin uygulamalarının %83.7, can korkusunun %66.5 ve köy-mezra boşaltmalarının %60.9 oranlarında etkili olduğu belirtilmiştir. Benzer bir şekilde Göktürk’ün (1997:360)

Şekil

Tablo  1990  ile  2000  yılları  arasında  illere  göre  boşalan  köy  sayılarını  göstermektedir

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmamızda, son yıllarda önemi artarak karşımıza çıkan ve ülkemizi bir çok yönden etkileyen göç olgusunu kavramsal olarak anlamlandırmak amacıyla

Kırdan kente göç etmiş bireylerin kendilerini Đstanbullu olarak hissetmeleri için uzun bir zaman dilimine ihtiyaç duyulsa da onların sosyo-ekonomik

Bu çalışmanın sonuçlan; gelecek umutsuzluğu, işsizlik, geliri daha yüksek bir iş, eğitim kariyerden sonra kendi ülkesine dönmeme gibi nedenlere bağlı olarak görece

Bu ülkelere göç edenler geleneksel aile Bu ülkelere göç edenler geleneksel aile.. özelliklerine sıkı sıkıya bağlı, kırsal alanda özelliklerine sıkı sıkıya

Ortadoğu’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk (R. Boztemur Çev.), Ankara: İmge Kitabevi. Yugoslavya Sorununun Ulusal ve Uluslararası Boyutu, Ankara: Palme Yayıncılık.

%11.2, yerleşik olanlarda %12.9, toplamda da %12.05 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlara göre göçenlerde her gün ve haftada birkaç kez de daha fazla, yerleşik olanların ise

2010大學校院博覽會,北醫展現旺盛活力!舉辦4場免費的全國巡迴「志願選填說明會」,造福莘莘學子

1992 yılında tekrar büyük bir deprem geçiren Erzincan için deprem, geçmişten bugüne ve de geleceğe uzanan, coğrafi temele dayanan ancak çok güçlü sosyal etkileri