• Sonuç bulunamadı

Kâsânî'nin "Bedâi`u's-Sanâi'" adlı eserindeki İmam Mâlik'e ait görüşlerin tahkiki (İbadât bölümü)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kâsânî'nin "Bedâi`u's-Sanâi'" adlı eserindeki İmam Mâlik'e ait görüşlerin tahkiki (İbadât bölümü)"

Copied!
87
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

0

TC

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKU BİLİM DALI

KÂSÂNÎ’NİN “BEDÂİ‘U’S-SANÂİ‘” ADLI ESERİNDEKİ İMAM

MÂLİK’E AİT GÖRÜŞLERİN TAHKİKİ

(İbadât Bölümü)

Yüksek Lisans Tezi

DANIŞMAN

PROF. DR. AHMET YAMAN

HAZIRLAYAN

BEKİR KARADAĞ

(2)
(3)

2 T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı Bekir KARADAĞ

Numarası 084244031018

Ana Bilim / Bilim

Dalı Temel İslam Bilimleri / İslam Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Ahmet YAMAN

Tezin Adı

Kâsânî’nin “Bedâi‘u’s-Sanâi‘” Adlı Eserindeki İmam Mâlik’e Ait Görüşlerin Tahkiki

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Bekir KARADAĞ (İmza)

(4)
(5)

4 T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı Bekir KARADAĞ

Numarası 084244031018

Ana Bilim / Bilim

Dalı Temel İslam Bilimleri / İslam Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Ahmet YAMAN

Tezin Adı

Kâsânî’nin “Bedâi‘u’s-Sanâi‘” Adlı Eserindeki İmam Mâlik’e Ait Görüşlerin Tahkiki

ÖZET

Hicri 587 yılında vefat eden Kâsânî Hanefî mezhebinin önemli fakihlerinden birisidir. Bu fakihin en önemli eseri Bedai‘s-Sanai‘’dir.

Kâsânî bu esrinde kendi mezhebinin görüşlerini vermekle beraber diğer mezhep imamlarına da atıfta bulunmuştur. Kâsânî’nin atıfta bulunduğu mezhep imamlarından biri de İmam Mâlik’tir. Bu çalışmamızda Kâsânî’nin İmam Mâlik’e atfettiği görüşleri ibadetler özelinde tahkik ettik.

Bu çalışmamız iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde temel ibadetler olarak değerlendirilen namaz, zekât, oruç ve hac konuları işlenmiştir. İkinci bölümde yine ibadetler kapsamında değerlendirilen temizlik, itikâf, av ve kurban, kefaretler ve haramlar ve helaller konuları işlenmiştir.

Sonuç olarak Kâsânî bu eserinin ibadetler bölümünde İmam Mâlik’e 121 görüş atfetmiş olup bunlardan 93 tanesinin nisbetinde isabet etmiş olup, 28 tanesinde hata etmiştir.

(6)

5 T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı Bekir KARADAĞ

Numarası 084244031018

Ana Bilim / Bilim

Dalı Temel İslam Bilimleri / İslam Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Ahmet YAMAN

Tezin Adı Kâsânî'nin “Bedâi‘u’s-Sanâi‘” Named Malik In His Own Talkback Investigation

SUMMARY

Kasani Hanafi sect, who died in 587 Hijri fakihlerinden important one. The most important work of this scribe Bedai's-Sanai''dir.

The views of their own sect, besides providing the esrinde Kasani also made reference to the Imams of the other sect. One of the sectarian imams Imam Mâlik'tir Kâsânî'nin refers. In this study, we investigate the case of worship Kâsânî'nin Malik's attribution of comments.

This study consists of two parts. The first section considered the basic prayers prayer, alms, fasting and pilgrimage is about. In the second part assessed the scope of the acts of worship, cleaning itikaf, hunting and sacrifice, atonement, and is lawful and unlawful is about.

Kasani as a result of this work is attributed to acts of worship in the opinion of Imam Malik 121 of them have been hit by 93 of them are proportionate, 28 In one error was.

(7)

i İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER ...i ÖNSÖZ... iii KISALTMALAR ... v GİRİŞ ... 1

A-ÇALIŞMANIN ÖNEMİ VE AMACI ... 1

B-ÇALIŞMANIN SINIRLANDIRILMASI ... 2

C-ÇALIŞMADA İZLENEN YÖNTEM ... 2

BİRİNCİ BÖLÜM TEMEL İBADETLER A-NAMAZ ... 5

1- Nisbetinde isabet ettiği görüşler ... 5

2- Nisbetinde hata ettiği görüşler ... 21

B-ZEKÂT ... 28

1- Nisbetinde isabet ettiği görüşler ... 28

2- Nisbetinde hata ettiği görüşler ... 33

C-ORUÇ ... 34

D-HAC ... 39

1- Nispetinde isabet ettiği görüşler ... 39

2- Nisbetinde hata ettiği görüşler ... 48

İKİNCİ BÖLÜM DİĞER İBADETLER A-TEMİZLİK ... 52

1- Nisbetinde isabet ettiği görüşler ... 52

2- Nisbetinde hata ettiği görüşler ... 64

B-İTİKÂF ... 68

(8)

ii

1- Nisbetinde isabet ettiği görüşler ... 68

2- Nisbetinde hata ettiği görüşler ... 70

D-KEFFARETLER ... 70

E- HARAMLAR VE HELALLER (İSTİHSÂN) ... 71

SONUÇ... 72

(9)

iii

ÖNSÖZ

Müctehid imamlarla birlikte başlayan müstakil fıkhî yönelişler giderek birer mezhep haline gelmeye başlamış, zaman içinde her mezhep kendi fıkıh mirasını oluşturmuş ve böylece her mezhepte kendi ekolü bağlamında fıkıh kitapları telif edilmiştir. Hanefî mezhebi içinde yer alan klasik dönem fakihlerinden biri olan Alâüddîn Ebû Bekr b. Mes'ûd b. Ahmed el-Kâsânî (ö. 587/1191) Bedâi‘u’s-Sanâi‘ fî Tertîbi’ş-Şerâi’ adlı eseri de bunlardan birisidir. Kâsânî bu eserini Alâeddin es-Semerkandî'nin (ö. 539/1144), Kudûrî'nin (ö. 428/1037) el-Muhtasar’ına dayanan Tühfetü'l-Fukahâ adlı eserinin şerhi olarak kaleme almıştır.

Birçok fıkıh kitabında olduğu gibi bu eserde de Hanefî mezhebinin görüşleri ile birlikte diğer mezheplerin görüşlerine de atıfta bulunulmuştur. Kâsânî’nin eserinde atıfta bulunduğu isimlerden biri de İmâm Mâlik’tir. (ö.179/795)

Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşleri, ibadetler bölümü özelinde Mâlikî fıkıh kitaplarıyla mukayese edip isabetli ve hatalı olanları belirtmek tezimizin ana konusunu oluşturmaktadır. Amacımız Kâsânî’nin eserinde hata aramak değildir. Aksine ilmî araştırmalarda oldukça önemli bir yeri olan bu eserin içinde bulunan Mâlikî görüşlerine başvurmak isteyenleri hataya düşmekten korumaktır.

Çalışmamız giriş, iki bölüm ve sonuçtan oluşmaktır. Giriş’te konunun önemi, amacı, kısaca Kâsânî’nin hayatı ve Bedâiu’s-Sanâi‘’nin önemi, kullanılan kaynaklar ve çalışmada izlenen yöntem hakkında bilgi verilecektir. Birinci Bölüm’de temel ibadetler olan namaz, zekât, oruç ve hac konuları, İkinci Bölüm’de ise yine ibadetler kapsamında değerlendirilen temizlik, itikâf, av ve kurban, kefaretler ve istihsân (haramlar ve helaller) konuları ele alınmıştır. Bunların dışında yine ibadet konuları olan cenaze, yeminler ve nezir konularında İmâm Mâlik’e atfedilen görüşler olmadığı için bunlar çalışmamızda yer almamıştır. İmâm Mâlik’e nisbet edilen bu görüşler Mâlikî fıkıh kitaplarıyla mukayese edilmiştir. Bütün bunlar ele alınıp değerlendirildikten sonra bir sonuca varılmıştır.

Sonuç bölümünde ise Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e nisbet ettiği görüşlerin Mâlikî kaynakları ile karşılaştırmanın neticesinde elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak tablo halinde gösterilmiştir.

(10)

iv

Bu çalışmamızda her türlü desteğini bizden esirgemeyen hocam Prof. Dr. Ahmet Yaman’a, kaynakları elde etmemizde yardımcı olan Sırrı Fuat Ateş’e, çalışmamızı okuyup değerlendiren Musa Kazım Bakır ve Hasan Rami Kara’ya teşekkür ederim.

Bekir Karadağ Mayıs 2011, Konya

(11)

v

KISALTMALAR

b. : bin/ibn bkz. : bakınız

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi nşr. : neşreden

r.a. : radiyallahu anh s. : sayfa

s.a. : sallallahu aleyhi ve sellem thk. : tahkik eden

ty. : yayım tarihi yok ö. : ölümü

vb. : ve benzeri yy. : yayım yeri yok

(12)

1

GİRİŞ

A-ÇALIŞMANIN ÖNEMİ VE AMACI

Asıl adı Alâüddîn Ebû Bekr b. Mesû‘d b. Ahmed olan Kâsânî Orta Asya’nın Fergana bölgesinde Seyhun nehrinin kuzeyinde bulunan Kâsân ya da diğer adıyla Kâşân’da doğmuştur.1 Melikü’l-Ulema diye tanınan Kâsânî hocası olan Alâeddin es-Semerkandi’nin (ö. 539/1144) Tuhfetü’l-Fukaha adlı eserine yapmış olduğu Bedâi‘u‘s-Sanâi‘ adlı şerhini hocası beğenmiş ve kızını onunla evlendirmiştir.2

Kâsânî 10 Recep 587 (3 Ağustos 1191) yılında Halep’te vefat etmiştir. Cenazesi Makam-ı İbrahim’in sağ tarafında bulunan hanımının kabrinin yanına defnedilmiştir.3

Kâsânî’nin en önemli eseri Bedâiu‘s-Sanai‘’dir. Tam adı Bedâi‘u’s-Sanâi fi Tertibi’ş-Şerâi‘ olan eser tertip ve metot bakımından önemli bir klasik Hanefî fıkıh kitabıdır.4 Bu eser Kâsânî’nin hocasının Tuhfetü’l-Fukaha adlı eserinin şerhi olmakla birlikte klasik şerhlerden oldukça farklıdır.5

Yukarıda kendisinden ve eserinden kısaca6 söz ettiğimiz Kâsânî bu eserinde Hanefî mezhebinin görüşlerini zikrederken kendi mezhebinin görüşlerini vermekle yetinmeyip İmâm Mâlik’e (ö. 179/795), İmâm Şâfiî’ye (ö. 204/820) çok az olmakla birlikte İmâm Ahmed b. Hanbel’e (ö. 241/855) bazı atıflarda bulunmuştur. Kâsânî bunların görüşlerini verdikten sonra onların delillerini serd etmiştir. Bundan sonra tercih ettiği görüşü söylemiş ve önceki görüşleri eleştirmiştir.

İşte biz bu çalışmamızda Hanefî mezhebinde oldukça önemli olan bu eserde Kâsânî’nin imâm Mâlik’e atfettiği görüşlerin isabetli olup olmadığını tespit etmeye çalışacağız.

1

Koca, Ferhat, “Kâsânî”, DİA, İstanbul 2001, XXIV, 531. 2

Kurâşî, Abdulkadir b. Ebi’l-Vefâ, el-Cevâhiru’l-Mudiyye fî Tabakâti’l-Hanefiyye (thk. Abdulfettah Muhammed el-Hulv), Riyad 1413/1993, IV, 26.

3

Kurâşî, el-Cevâhiru’l-Mudiyye, IV, 27. 4

Ünal, Halit, “Bedâiu‘s-Sanâi‘”, İstanbul 1992, DİA, V, 294. 5

Ünal,“Bedâiu‘s-Sanâi‘”, DİA, V, 294. 6

Daha fazla bilgi için bkz: Orum, Fatih, İstihsan Metodunun Kâsânî’nin Bedâiu‘s-Sanâyisinde

Kullanılışının Tahlili ve Tenkidi, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2003, Kızılkaya, Necmettin, Kâsânî’nin Bedayi‘İsimli Eserinde Kavâidin Yeri, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2005, Kurban,

Yasin, Kâsânî ve “Bedâiu’s-Sanâi‘” sinde Genel Hukuk Kuralları (Külli Kaideler), (Doktora Tezi) , Erzurum 2009.

(13)

2

B-ÇALIŞMANIN SINIRLANDIRILMASI

Kâsânî bu eserde çok sık bir şekilde İmâm Şâfiî’ye atıfta bulunmuştur. İkinci sırada genel olarak Medine ve Mısır çevrelerinde etkili olan ancak Bağdat’ta da meşhur bir ekolü bulunan Mâlikî mezhebinin kurucusu olan İmâm Mâlik’e atıfta bulunmuştur. Kâsânî çok az olmakla birlikte bazı âlimlere göre fıkıhçı sayılmayan Ahmet b. Hanbel’e de bazı görüşler atfetmiştir.

Bizim çalışmamız Kâsânî’nin ikinci sırada atıfta bulunduğu İmâm Mâlik ve Mâlikî mezhebine yaptığı atıfların tahkiki olacaktır. Tezimizi ibadetler bölümü ile sınırladık. İbadetlerden kastımız da temel ibadetlerle birlikte literatürde “ibadet” kapsamında değerlendirilen temizlik, kefaretler, istihsân (haram ve helaller), kurban, av, itikâf gibi konulardır.

C-ÇALIŞMADA İZLENEN YÖNTEM

Bu çalışmada izlediğimiz yöntemi beş adım halinde sıralayabiliriz.

1-Bu çalışmada öncelikle Kâsânî’nin Bedâi‘u’s-Sanâi‘ fi Tertibi’ş-Şerâi‘ adlı

eserinde İmâm Mâlik’e yapılan atıfları tespit ettik.

2-Tespit ettiğimiz bu görüşleri Mâlikî fıkıh ekolü kitapları ile karşılaştırdık. Mâlikî mezhebinin önemli kaynakları olan eserleri kullanmaya gayret ettik. Muvatta, Müdevvene, Tefrî‘, İşrâf, Bidâye, İstizkâr, Zahîra, gibi eserleri taradık. Ayrıca mezhepteki değişimi gözlemek amacıyla son dönemin önemli eserleri olan Harâşî (ö. 1011/1690) ve Dusûkî (ö. 1230/1815) gibi müelliflerin Muhtasarı Halil ve Şerhu Kebîr adlı eserleri üzerine yaptıkları çalışmaları da taradık. Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e ve Mâlikî mezhebine atıfta bulunurken öne sürdüğü delilleri bulmak amacıyla ibn Tâhir ve Ğarayânî’nin eserlerine de baktık. Yukarıdaki saydığımız Mâlikîlerin klasik kaynaklarının yanı sıra Dede İbn Rüşd’ün(ö. 520/1126) el-Beyân ve’t-Tahsil adlı eserini de çok olmamakla birlikte kullandık. Bazen de saydığımız kaynaklarda ulaşamadığımız görüşler için ’Ak’ın Mevsûatü Fıkhi’l- Mâlikî ve Kuveyt Vakıflar ve İslam İşleri Bakanlığının hazırlamış olduğu el-Mevsûatü’l-Fıkhiyye’yi kullandık. Bir görüşü de hiçbir yerde bulamadık bunu DİA’nın ilgili maddesinde bulduk ve orada görüşümüzü ifade ettik.

3-İmam Mâlik ya da Mâlikilere yapılan atıfların başına  (siyah nokta) işareti koyduk ve bunu koyu renkle yazdık. Bundan sonra Mâlikî mezhebindeki

(14)

3

kaynaklardan sırayla bu görüşleri tahkik ettik. Görüşleri ele alırken birden fazla kaynak ile karşılaştırmayı uygun bulduk. Dipnotta bu görüşleri nereden aldığımızı belirttik. Tahkik ettiğimiz görüşlerin isabetli olup olmadığını ifade ettik. Bu görüşler arasında eksiklik veya fazlalık varsa bunları izah ettik.

4-Kolaylık olması için Mâlikî mezhebi eserlerini kullanırken bazı kısaltmalarda bulunduk:

Müdevvene : el-Müdevvenetü’l-Kübrâ Tefrî‘ : et-Tefrî‘

İşrâf : el-İşrâf ‘ala Nüketi Mesâili’l-Hilâf

Bidâye : Bidâyetü’l-Müctehîd ve Nihâyetü’l-Muktesıd Zahîra : ez-Zahîra

Harâşî : Harâşî ‘ala Muhtasarı Halil

Hâşiye : Hâşiyetü’d-Dusûkî ‘ala’ş-Şerhi’l-Kebîr

5-Sonuçta ise ulaştığımız istatistikleri bir tablo halinde sunduk. Her bölümün karşısına o bölümde ulaşılan isabetli, hatalı ve tespit edilemeyen görüş sayısını yazdık. Bununla beraber isabet ve hata oranını kaydettik. Aynı zamanda toplam isabet ve hata sayısını ve bunların isabet ve hata oranını belirttik.

(15)

4

BİRİNCİ BÖLÜM

(16)

5

Bu bölümde literatürde temel ibadetler olarak değerlendirilen namaz, oruç, zekat

ve hac konularına yerilecektir.

A-NAMAZ

Bu bölümde Kâsânî İmâm Mâlik’e kırk beş görüş atfetmiştir. Bunlardan otuz üç yerde isabet etmiş, on iki yerde hata yapmıştır.

1- Nisbetinde isabet ettiği görüşler

 Mukim olan bir kişi dört berid7 mesafe giderse yolcu olur. Her bir berid on iki mil8dir.9

Delil:"دﺮﺑ ﺔﻌﺑرا ﻚﻟذو ,نﺎﻔﺴﻋ ﻰﻟا ﺔﻜﻣ نود ﺎﻤﯿﻓ ةﻼﺼﻟا اوﺮﺼﻘﺗ ﻻ ،ﺔﻜﻣ ﻞھا ﺎﯾ" 10 (Ey Mekkeliler Usfan-Mekke arasından daha kısa bir mesafede namazı kısaltmayın. Bu mesafe de dört beriddir) hadisidir.”11

İmam Mâlik Muvatta’da Abdullah b. Abbas’ın (r.a) Mekke-Taif arası kadar, Mekke-Usfan arası kadar ve Mekke-Cidde arası kadar mesafede namazı kısalttığını ifade etmiştir. Aynı zamanda İmâm Mâlik bunun dört berid olduğunu söylemiş ve kendisine göre bu mesafede namazı kısaltmanın iyi olduğunu söylemiştir.12

İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989), Tefrî‘’de bir kişi dört berid gitmedikçe namazı kısaltamayacağını ifade etmiştir.13 Aynı eserinde kişinin kırk sekiz mil gitmedikçe namazı kısaltamayacağını ifade etmiştir.14 Yani kişi bu mesafeyi kat etmedikçe yolcu sayılmaz.

İbn Abdilber (ö.463/1071), İstizkâr’da Abdullah b. Ömer’in Zâtü’n-Nüsub’a gittiğini ve bu seferinde namazı kısalttığını ve İmâm Mâlik’in Mekke ile Zatün-Nüsub arasının dört berid olduğunu söylediğini söylemiştir. Aynı şekilde Abdullah b. Abbas’ın Mekke-Taif arası kadar ve Mekke-Cidde arası kadar mesafede namazı kısalttığını ve İmâm Mâlik’in bunun dört berid olduğunu söylediği ve İmâm Mâlik’in

7

Bürd (berid): Mâlikîlere göre 22260 metredir. (bkz. Ali Cuma, el-Mekâyîlu

ve’l-Mevâzînu’ş-Şer‘iyye, s.55) 8

Mil: Mâlikîlere göre 1855 metredir. (bkz. Ali Cuma, el-Mekâyîlu ve’l-Mevâzînu’ş-Şer‘iyye, s.53) 9 Kâsânî, , Bedâi‘‘u’s-sanâi‘, Beyrut, 2003, I, 468. 10 Dârekutnî, Sünen, I, 387. 11 Kâsânî, Bedâi‘, I,475. 12

Mâlik b. Enes, Muvatta, “Salât”, 398. 13

İbnü’l-Cellâb, et-Tefrî‘, Dâru’l-Ğarbi’l-İslamî, yy. ty., I, 119. 14

(17)

6

bu mesafede namazı kısaltmanın kendisine göre iyi olduğunu söylediğini söylemiştir.15

İbn Rüşd (ö. 595/1198), Bidâye’de aynı şekilde dört berid gidilirse namazın kasr edileceğini ifade etmiştir.16

Aktardığımız bu kaynaklardan anlaşıldığına göre mukim birisi dört berid giderse yolcu hükmüne tabi olur ve namazını kısaltır. Görüldüğü gibi Kâsânî’nin İmâm Mâlike atfettiği bu görüş isabetlidir.

 İkametin en azı dört gündür.17 Yani bir yolcu bir yerde dört gün kalmakla mukim olur, yolcu olmaktan çıkar.

Delil: 18"مﺎﯾا ﺔﺛﻼﺛ ﻚﺴﻨﻟا ءﺎﻀﻗ ﺪﻌﺑ ﺔﻜﻤﺑ مﺎﻘﻤﻟا ﻦﯾﺮﺟﺎﮭﻤﻠﻟ ﺺﺧر ﻢﻠﺳ و ﮫﯿﻠﻋ ﷲا ﻰﻠﺻ ﻲﺒﻨﻟا نا" (Hz. Peygamber muhacirlere hac ibadetini yaptıktan sonra Mekke’de üç gün kalmalarına izin verdi) hadisidir. Bu da üç günden fazla kalmanın ikametin hükmünü gerektirdiğine işaret eder.19

Mâlikî kaynaklarında bir kişinin bir yerde dört gün kalmaya niyet etmesiyle namazı tam kılması gerektiği, o kişinin yolcu olmaktan çıktığı ifade edilmektedir.20 İbn Rüşd (ö. 595/1198), bunun delili olarak da tıpkı Kâsânî’nin yer verdiği gibi

" ﻲﺒﻨﻟا نا ﻢﻠﺳ و ﮫﯿﻠﻋ ﷲا ﻰﻠﺻ ﺪﻌﺑ ﺔﻜﻤﺑ مﺎﻘﻤﻟا ﻦﯾﺮﺟﺎﮭﻤﻠﻟ ﺺﺧر ﻀﻗ ﺎ ء مﺎﯾا ﺔﺛﻼﺛ ﻚﺴﻨﻟا " 21 ( Hz. Peygamber muhacirlere hac ibadetini yaptıktan sonra Mekke’de kalmalarına üç gün izin verdi) hadisini göstermiştir.22

Aktardığımız bütün bu kaynakların ortak özelliği yolcu olan birisinin bir yerde dört gün kalmaya niyet etmesiyle namazını tam kılması gerektiğidir. Bir kişinin bir yerde dört gün kalmaya niyet etmekle namazı tam kılması, o kişinin seferi olmaktan çıkıp mukim olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşün isabetli olduğu görülmektedir.

15

İbn Abdilber, Ebû Ömer Yusuf b. Abdillâh b. Muhammed, el-İstizkâr (thk. Abdulmu’tî Emîn Kal’ecî), Kahire 1414/1993, VI, 84.

16 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, Beyrut 1428/2007, s.159. 17 Kâsânî, Bedâi‘, I, 483. 18 Müslim, “Hac”, 441. 19 Kâsânî, Bedâi‘, I, 483. 20

Sehnûn, el-Müdevvenetü’l-Kübrâ (thk. Zekeriya Umeyrât), Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut ty. I, 122. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘ , I, 259. İbn Abdilber, İstizkâr, VI, 100. İbn Rüşd, Bidâye, s.160. 21

Müslim, “Hac”, 441. 22

(18)

7

 Bir yolcu mukim bir İmâmın arkasında bir veya daha fazla rekât namaz

kılarsa, namazını dörde tamamlar. Ancak bir rekâttan daha az kılarsa namazını dörde tamamlamaz.23 Yani bu durumda kişi namazı iki rekât kılar.

Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de yolcunun mukim bir imam uyduğunda bir rekât veya bir rekâttan fazla imamla kılarsa namazını kısaltamayacağını, eğer rekâtın tamamına yetişemezse teşehhüt ve secdelerde imama yetişirse yolcu olacağını ve namazını iki rekât olarak kılacağını ifade etmektedir.24

İbn Abdilber (ö.463/1071) de aynı şekilde İstizkâr’da yolcu birisinin mukim bir imama uyması durumunda, imamla bir rekât veya bir rekâttan fazla kılarsa namazını kısaltamayacağını, dört rekât olarak kılacağını; ancak rekâtın tamamına yetişememesi halinde yani teşehhüt ve secdelerde imama yetişirse yolcu hükmünde olacağını ve namazını iki rekât olarak kılacağını ifade etmiştir.25

Bundan anlaşılıyor ki Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüş isabetlidir.

 Oturmaya gücü yettiği halde hastalıktan dolayı gözünden su akan

kimsenin sırt üstü yatıp îma ile namaz kılması, rükû‘ ve secdeleri terk etmesi caiz değildir.26

Delil: Gözü kapanan İbn Abbas’a (r.a.) doktor: “Eğer bir kaç gün sırt üstü yatmaya sabredersen gözün iyileşir” demiştir. O da Hz. Aişe (r.a.) ve bazı sahabîlere danışmış, sahabîler de buna cevaz vermemişler ve “Eğer bu günlerde ölürsen namazın ne olacak”27 demişlerdir.28

Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de gözünden su akan birisinin sırt üstü yatıp ima ile namaz kılmasının mekruh olduğunu ifade etmiştir.29

Harâşî (ö. 1011/1690), gözünden yaş akan birisinin namazı sırt üstü yatarak kılamayacağını söylemiştir.30 23 Kâsânî, Bedâi‘, I, 492. 24 Sehnûn, Müdevvene, I, 120,122. 25

İbn Abdilber, İstizkâr, VI, 116. 26

Kâsânî, Bedâi‘, I, 505. 27

İbn Ebî Şeybe, Musannef, IV, 355. 28

Kâsânî, Bedâi‘ , I, 505. 29

Sehnûn, Müdevvene, I, 78. 30

(19)

8

Aynı şekilde Dusûkî (ö. 1230/1815), ağrı olmadan gözünden yaş akan birisinin sırt üstü yatarak namazı eda etmesinin caiz olmadığını ifade etmektedir.31

Aktardığımız bu bilgilere bakılarak Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşte isabet etmiş olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu görüşün delilini Mâlikî kaynaklarında bulamadık.

 Farz namazı Kâbe’nin içinde kılmak caiz değildir.32

Delil: Kâbe’nin içinde namaz kılan kişi Kâbe’nin bir tarafına yönelse arkasını diğer tarafa çevirmiş olacaktır. Kişinin arkasını Kâbe’ye dönerek namaz kılması ise caiz değildir. Bu durum ihtiyaten farz namazlarda böyledir. Nafile haccın Kâbe’nin içinde yapılabilmesi gibi nafile namazlar da Kâbe içinde kılınabilir.33

Sehnûn Müdevvene’de Kâbe’nin içinde namaz kılınamayacağını ve vakit devam ettikçe namazın iade edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.34

İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989) da Tefrî‘’de Kâbe’nin içinde farz namaz kılınamayacağını fakat nafile namaz kılınabileceğini ifade etmiştir.35 Görüldüğü gibi Kâsânî İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşte isabet etmiştir.

 Kişi ancak tek bir lafız söylemek suretiyle namaza başlamış olur. O da

" ﺮﺒﻛا ﷲا

" lafzıdır.36

Mâlikî kaynaklarında ihram tekbirlerinin farz olduğu, kişinin "ﺮﺒﻛا ﷲا lafzının " dışında bir şey ile namaza başlamasının yeterli olmayacağı ifade edilmektedir.37

 Kıraat bilen birisine uyma imkânı varsa ümmînin (kıraat bilmeyenin)

tek başına namaz kılması caiz değildir.38

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf’da ümmî bir kimsenin kıraat bilen birisine uyma imkânı varsa tek başına kıldığı namazının caiz olmayacağını ifade etmiştir.39

31

Dusûkî, Şemsuddîn Şeyh Muhammed, Hâşiyetü’d-Dusûkî ‘ala Şerhi Kebîr, Dâru’l-İhyai’l-Kutubi’l-Arabiyye, yy. ty. I, 361.

32 Kâsânî, Bedâi‘, I, 556. 33 Kâsânî, Bedâi‘, I, 556. 34 Sehnûn, Müdevvene, I, 91. 35 İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 261. 36 Kâsânî, Bedâi‘, I, 593. 37

Sehnûn, Müdevvene, I, 62. İbn Rüşd, Bidâye, s.117. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 264,265. 38

(20)

9

Ru‘inî (ö. 954/1548) ve Dusûkî (ö. 1230/1815) ,kıraat bilmeyen kimsenin kıraat bilen birisine uyma imkânı varken ona uymayıp tek başına namaz kılması halinde namazının batıl olacağını söylemişler.40

Bu görüşlere bakarak Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşte isabet etmiş olduğunu söyleyebiliriz.

 Nafile namaz kılan bir kişi farz namaz kılanın arkasında namaz

kılamaz.41

İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989), Kadı Ebû Muhammed (ö. 422/1031) Dusûkî (ö. 1230/1815) farz namaz kılanın nafile namaz kılan kişiye imamlık yapamayacağını ifade etmişlerdir.42

Bu bilgiden nafile namaz kılan bir kişinin farz namaz kılan kişinin arkasında namaz kılamayacağı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu görüşün isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

 Muktedinin imamın arkasında olması şart değildir. İmama uyması

mümkün ise imamın önünde de olabilir.43

Delil: İktida, namazda imama uymayı gerektirir. Mekân namazdan olmadığı için mekânda imama uymak gerekmez. Görülmez mi ki Makam-ı İbrahim’de Kâbe’nin etrafında saf tuttuklarında insanların çoğu imamın önüne geçmiş olur.44

Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de imama uyan birisinin imamın tekbirini duyması ve onunla namaz kılması, onunla beraber secde yapması halinde bu kişinin imamdan bir adım önde namaz kılsa da namazının tamamlanmış olduğunu ifade etmiştir.45

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf’da imamın arkasında namaz kılan kişinin imamın önünde olsa dahi mekruh olmakla birlikte namazının geçerli olduğunu söylemiştir.46 39

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 371. 40

Dusûkî, Hâşiye, I, 328. Ru‘inî, Mevâhibu’l-Celîl, I, 421. 41

Kâsânî, Bedâi, ‘I, 623. 42

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 223. Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 366. Dusûkî, Hâşiye, I, 323. 43 Kâsânî, Bedâi‘, I, 627. 44 Kâsânî, Bedâi‘, I, 627. 45 Sehnûn, Müdevvene, I, 81. 46

(21)

10

Dusûkî, cemaatin imamın önünde olması halinde de cemaatin namazının

bozulmayacağını, yani cemaatin imama iktidasının devam edeceğini ifade etmiştir.47 Aktardığımız bu kaynaklardan anlaşıldığına göre Kâsânî İmâm Mâlik’e atfettiği bu

görüşünde isabet etmiştir

 Ezana iki defa "ﺮﺒﻛا ﷲا" demekle başlanılır.48

Mâlikî kaynaklarında ezana başlanırken iki defa "ﺮﺒﻛا ﷲا" lafzının söylenmesi gerektiği ifade edilmiştir.49 Bu da açıkça bize gösteriyor ki Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüş isabetlidir.

 Fâsıkın arkasında namaz kılmak caiz değildir.50

Delil: Çünkü İmâmet emanetten sayılır. Fâsık ise haindir. Bundan dolayı fâsıkın şehadeti de kabul edilmez. Şehadetin kabul edilmesi emanetten sayılır.51

Kadı Ebû Muhammed (ö. 422/1031), İşrâf’da fasıkın imametinin sahih olmadığını ifade etmiştir.52

Harâşî (ö. 1011/1690) de aynı şekilde fasıkın imametinin batıl olduğunu zikretmektedir.53 Yani fasıka uyanın namazı batıl olur.

Dusûkî (ö. 1230/1815) de aynı şekilde fasıkın imametinin caiz olmadığını ifade etmiştir.54 Bütün bu görüşler açıkça gösteriyor ki Kâsânî bu atıfta isabet etmiştir. Kadı Ebû Muhammed ve Harâşî bu namazın sahih olmadığını ve batıl olduğunu ifade ediyorlar. Dusûkî ise bunun caiz olmadığını ifade ediyor. İlk görüş daha kapsamlı olup Kâsânî’nin ifade ettiği görüşe ters değildir. Diğerlerinin cümleleri “caiz değildir” hükmünün açıklaması konumundadır.

47 Dusûkî, Hâşiye, I, 331. 48 Kâsânî, Bedâi‘, I, 637. 49

Sehnûn, Müdevvene, I, 57. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 222. İbn Rüşd, el-Beyân ve’t-Tahsîl, VI, 13. 50

Kâsânî, Bedâi‘, I, 666. 51

Kâsânî, Bedâi, ‘I, 666. 52

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 372. 53

Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, II, 22. 54

(22)

11  Namazda Fatiha okumak farzdır.55

Delil: 56"بﺎﺘﻜﻟا ﺔﺤﺗﺎﻓ أﺮﻘﯾ ﻢﻟ ﻦﻤﻟ ةﻼﺻ ﻻ " ( Fatiha okumayanın namazı olmaz) hadisidir. Peygamber (s.a.)’in namazında sürekli Fatiha okumaya devam etmesi Fatiha’nın farziyetine delalet eder.57

İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989) ve Harâşî (ö. 1011/1690) Fatiha okumanın farz olduğunu ifade etmişlerdir.58

Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığına göre Kâsânî, namazda Fatiha’nın okunmasının farz olması konusunda isabet etmiştir.

.

 Namazdaki bir eksiklikten dolayı yapılacak olan sehiv secdesi selamdan

önce; namaza yapılan bir ziyadeden kaynaklanan sehiv secdesi ise selâmdan sonra yapılmalıdır.59

Bu hükmün delili sadedinde Kâsânî iki rivayete yer verir: a- Muğîre b. Şu‘be’den (r.a.) rivayet edilen 60 ﻞﺒﻗ ِﻮْﮭﱠﺴﻟا ْﻲَﺗَﺪْﺠَﺳ َﺪَﺠَﺴَﻓ ِﮫِﺗﺎَﻠَﺻ ﻦﻣ ﻰَﻨْﺜَﻣ ﻲﻓ مﺎﻗ ﻢﻠﺳو ﮫﯿﻠﻋ ُﮫﱠﻠﻟا ﻰﻠﺻ ﻲﺒﻨﻟا ﱠنَأ ِمﺎَﻠﱠﺴﻟا (Rasûlullah ikinci rekâtta ayağa kalktı ve sonra selâmdan önce iki secde yaptı) ve

b- Abdullah b. Mes‘ûd’dan (r.a.) rivayet edilen َﺮْﮭﱡﻈﻟا ﻰﻠﺻ ﻢﻠﺳو ﮫﯿﻠﻋ ُﮫﱠﻠﻟا ﻰﻠﺻ ﻲﺒﻨﻟا ﱠنَأ ﺎًﺴْﻤَﺧ

ِمﺎَﻠﱠﺴﻟا َﺪْﻌَﺑ ِﻮْﮭﱠﺴﻟا ْﻲَﺗَﺪْﺠَﺳ َﺪَﺠَﺴَﻓ 61

(Rasûlullah öğle namazını beş kıldı ve selamdan sonra iki secde yaptı) rivayetleridir.62

Sehnûn, Müdevvene’de namaz kılan kişinin bir rekât fazla kılması halinde selamdan sonra sehiv secdesi yapacağını ifade etmiştir.63

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘’de kişinin namazda eksiklik yaptığını düşünmesi halinde selamdan önce sehiv secdesi yapacağını, fazlalık yapması halinde ise selamdan sonra sehiv secdesi yapması gerektiğini ifade etmiştir.64

55

Kâsânî, Bedâi‘, I, 681. 56

Ebû Dâvud, “Salât”, 136. Tirmizî, “Salât”, 247, 312. 57

Kâsânî, Bedâi‘, I, 681,682. 58

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 243. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 269. 59

Kâsânî, Bedâi‘, I, 712. 60

Beyhaki, II, 344. 61

Buhari, “Sehv”, 2. Tirmizî,”Salât”, 289. 62 Kâsânî, Bedâi‘, I, 714. 63 Sehnûn, Müdevvene, I, 134. 64 İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 244.

(23)

12

İbn Abdilber (ö.463/1071) de İstizkâr’da yapılan noksanlıklar için selamdan önce iki secde; namazdaki ziyadelikler için selamdan sonra iki secde yapılması gerektiğini ifade etmiştir.65

İbn Rüşd (ö. 595/1198), Bidâye’de yapılacak olan sehiv secdesinin namazdaki eksiklikten dolayı ise selamdan önce; fazlalıktan dolayı ise selamdan sonra olacağını ifade etmiştir. 66

Harâşî (ö. 1011/1690) ve Dusûkî (ö. 1230/1815) de aynı şekilde namazda eksiklik yapılmış veya eksiklik yapıldığı zannı varsa selamdan önce iki secde; ziyadelik veya ziyadelik yapıldığı zannı varsa secdeden sonra iki secde yapılması gerektiğini ifade etmişlerdir.67

İbn Rüşd, bu görüşün delili olarak Kâsânî’nin yer verdiği delilleri şöyle zikretmektedir:

a- Muğîre b. Şu‘be’den rivayet edilen “ Rasûlullah ikinci rekatta ayağa kalktı ve selâmdan önce iki secde yaptı”68

b- Abdullah b. Mes‘ûd’dan rivayet edilen “Rasûlullah öğle namazını beş kıldı ve selamdan sonra iki secde yaptı”69 rivayetleridir.70

Görüldüğü gibi Kâsânî’nin bu konuda İmâm Mâlik’e atfettiği görüş isabetlidir.

 Mufassal sûrelerde71 secde ayeti yoktur.72

Delil: İbn Abbas’tan rivayet edilen ﻦﻣ ءﻰﺷ ﻲﻓ ﺪﺠﺴﯾ ﻢﻟ ﻢﻠﺳو ﮫﯿﻠﻋ ﷲا ﻰﻠﺻ ﷲا لﻮﺳر نأ ﺔﻨﯾﺪﻤﻟا ﻰﻟإ لﻮﺤﺗ ﺬﻨﻣ ﻞﺼﻔﻤﻟا (Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettikten sonra mufassal sûrelerde secde yapmadı)73 rivayetidir.74

Mâlikî kaynaklarında mufassal sûrelerde secde ayeti olmadığı açıkça ifade edilmiştir.75

65

İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 355,356. 66

İbn Rüşd (ö. 520/1126), Bidâye, s.179. 67

Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I,309. Dusûkî, Hâşiye, I, 273,275. 68

Beyhaki, II, 344. 69

Buhari, “Sehv”, 2. Tirmizî,”Salât”, 289. 70

İbn Rüşd, Bidâye, s. 180. 71

Mufassal sûreler: Hucurât sûresinden sonraki sûrelerdir. (bkz. Zurkânî, Menâhilü’l-‘İrfân, I, 352.) 72

Kâsânî, Bedâi‘, II, 6. 73

Ebû Dâvud, “Salat”, 329. 74

Kâsânî, Bedâi‘, II, 6. 75

(24)

13

Birçok kaynağın aynı şekilde yukarıda zikredilen bilgiyi vermesi Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği görüşün isabetli olduğunu göstermektedir.

 Namazı bitirirken selâm (مﻼﺴﻟا) lafzını söylemek farzdır.76

Delil: 77" ﻢﯿﻠﺴﺘﻟا ﺎﮭﻠﯿﻠﺤﺗو" ( Namazdan çıkma selâm ile olur) hadisidir. Selâm namazdan çıkmaya has kılınmıştır. Tahrîmin (namaza başlama) selâm ile belirlendiğine delalet eder. Selâm olmadan namazdan çıkma olmaz. Çünkü namaz, içinde hem tahlîl (namazdan çıkış) hem de tahrîm (namaza giriş) olan bir ibadettir. Tavafın, haccın bir rüknü olmasına kıyasen tahlîl de (namazdan çıkma) namazın bir rüknüdür. 78

Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de namazdan çıkmanın "ﻢﻜﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا" ile olacağını söylemiştir.79

İbnü’l-Cellâb da Tefrî‘’de selamın farz olduğunu ve bu lafzın da ancak مﻼﺴﻟا" ﻢﻜﯿﻠﻋ

" olacağını ifade etmiştir.80

Kadı Ebû Muhammed (ö. 422/1031) de İşrâf’da selamın namazın sıhhat şartlarından biri olduğunu, delilin ise " ﻢﯿﻠﺴﺘﻟا ﺎﮭﻠﯿﻠﺤﺗو" ( Namazdan çıkma selâm ile olur) hadisi olduğunu ve bu hadisin namazdan çıkmanın bu lafzın dışında bir lafızla mümkün olmayacağını söylemiştir.81

İbn Abdilber (ö.463/1071) de İstizkâr’da farz olsun nafile olsun bütün namazlarda selamın farz olduğunu ifade etmiştir.82

Harâşî (ö. 1011/1690) de selamın farz olduğunu ve bunun lafzının ise "ﻢﻜﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا" olduğunu ifade etmiştir.83 Dusûkî (ö. 1230/1815)84 de aynı şeyleri zikretmiştir. Bütün bu kaynaklar Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu göstermektedir. 76 Kâsânî, Bedâi‘, II, 8. 77

Ebû Dâvud, “Taharet”, 31, “Salât”, 74. Tirmizî, “Taharet”, 3, “Salât”, 238. İbn Mâce, “Taharet”, 3. 78 Kâsânî, Bedâi‘, II, 8 79 Sehnûn, Müdevvene, I, 62. 80 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 270,271. 81

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 287. 82

İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 289. 83

Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 273. 84

(25)

14

 Namaz kılan kişi yüzünün olduğu tarafa (kıble tarafına) bir defa selam

verir.85

Delil: Hz. Aişe’den (r.a.) gelen ءﺎﻘﻠﺗ ةﺪﺣاو ﺔﻤﯿﻠﺴﺗ ﻢﻠﺴﯾ نﺎﻛ ﻢﻠﺳو ﮫﯿﻠﻋ ﷲا ﻰﻠﺻ ﷲا لﻮﺳر نأ ﮫﮭﺟو (Nebi (s.a.) yüzünün olduğu tarafa bir selâm verirdi)86 rivayetidir. 87

İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989), Tefrî‘’de tek başına namaz kılan kişinin yüzünün olduğu tarafa selam vereceğini ifade etmektedir.88

İbnü’l-Cellâb’ın ifadeleri göz önünde bulundurulduğunda Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşte bir eksiklik görülmektedir. Kâsânî bunu mutlak olarak ifade ederken İbnü’l-Cellâb bunu tek başına namaz kılan kişi için ifade etmiştir. Bu mutlak ifadeleri İbn Abdilber’in eserinde görüyoruz.

İbn Abdilber (ö.463/1071), İstizkâr’da imamla ya da tek başına namaz kılan kişinin yüzünün olduğu tarafa selam vereceğini ifade etmiştir.89 Buna göre Kâsânî bu görüşte isabet etmiştir.

 Diğer bir görüşe göre: Muktedi iki selâm verir. Sonra üçüncü bir selâm

verir. Bunda imamın selâmına karşılık vermeye niyet eder.90

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘’de imama uyan kişinin iki selamdan sonra imamın selamına karşılık üçüncü bir selam vereceğini ifade etmiştir.91

İbn Abdilber, İstizkâr’da imama uyan kişinin önce sağa sonra sola selam vereceğini, sonra imamın selamına karşılık bir selam vereceğini söylemiştir.92 Bu iki kaynağa baktığımızda Kâsânî’nin iki görüşte isabet etmiş olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bunlardan anlaşıldığına göre imam ve cemaatin selam sayısı farklıdır. İmam iki selam verecek iken cemaat fazladan bir selam daha verecek ve toplamda selam sayısı üç olacaktır.

85

Kâsânî, Bedâi‘, II, 10. 86

Tirmizî “Salât”, 222. İbn Mâce, “İkâmetü’s-Salât ve Sünnetü fîha”, 29. 87

Kâsânî, Bedâi‘, II, 10. 88

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 271. 89

İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 289, 290. 90

Kâsânî, Bedâi‘, II, 19. 91

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 271. 92

(26)

15

 Namaz kılan kişi selâm verdiğinde "ﻢﻜﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا" der ve buna hiç bir şey eklemez.93

Mâlikî kaynaklarında namaz kılan kişinin ancak "ﻢﻜﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا" lafzıyla namazdan çıkabileceğini94 bu lafza hiçbir şey eklemeyeceğini95 görüyoruz.

Bunlara bakarak Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

 Namazda kıraatten önce istiâze sünnet değildir.96

Sehnûn, Müdevvene’de namaz kılan kimsenin kıraatten önce istiâzede bulunmayacağını zikretmiştir.97

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf’da Fatiha’dan önce istiâzede bulunmanın müstehap olmadığını ifade etmiştir.98

Harâşî (ö. 1011/1690), farz namazlarda Fatiha’dan önce istiâzenin mekruh olduğunu, nafile namazlarda ise bunun caiz olduğunu ifade etmiştir.99

Dusûkî (ö. 1230/1815) de farz namazlarda Fatiha’dan önce istiâzenin mekruh olduğunu ifade etmiştir.100

Aktarmış olduğumuz bu kaynaklar Fatiha’dan önce istiâzenin hükmü konusunda bize net bir bilgi vermese de bunun sünnet olmadığı açıktır. Bu da Kâsânî’nin atfetmiş olduğu görüşün kendisidir. Bu açıklama göz önünde bulundurulduğunda Kâsânî’nin bu görüşte isabet ettiğini söyleyebiliriz.

 Kişi tek başına namaz kılıyorsa Fatiha’dan sonra âmin der. İmama

uymuşsa imam âmin demese bile muktedi âmin der.101

İmam Mâlik Muvatta’da imamın Fatiha’yı bitirdiğinde cemaatin âmin demesi gerektiğini ifade etmiştir.102

93

Kâsânî, Bedâi‘, II, 12. 94

Sehnûn, Müdevvene, I, 62. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 271. 95

İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 289. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 273. Dusûkî, Hâşiye, I, 241. 96

Kâsânî, Bedâi‘, II, 31. 97

Sehnûn, Müdevvene, I, 64. 98

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 254. 99

Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 289. 100

Dusûkî, Hâşiye, I, 251. 101

Kâsânî, Bedâi‘II, 44. 102

(27)

16

İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989), Tefrî‘’de kişinin tek başına da namaz kılsa imama da uysa fatihadan sonra âmin diyeceğini ifade etmiştir.103

Kayravânî (ö. 386/996), Risâle’de kişinin hem cemaat iken hem de tek başınayken Fatiha’dan sonra âmin diyeceğini ifade etmiştir.104

İbn Abdilber (ö.463/1071), İstizkâr’da imamın Fatiha’dan sonra âmin diyeceğini; cemaatin ve tek başına namaz kılan kişin de âmin diyeceğini ifade etmiştir.105

Aktardığımız bütün bu kaynaklar dikkate alındığında Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu görürüz.

 Bir görüşe göre rükûda belirlenmiş bir dua yoktur.106

Dusûkî (ö. 1230/1815), bu konuda net ifadeler kullanır ve rükû ve secdelerde özel bir dua olmadığını ifade etmiştir.107

Dusûkî’nin bu net ifadeleri Kâsânî’nin bu görüşte isabet etmiş olduğunu göstermektedir.

 Namaz kılan kişi farz namazların secdelerinde bileklerini yere

yaymaz.108

Sehnûn, Müdevvene’de secdelerde bilekleri yere yaymanın mekruh olduğunu ifade etmiştir.109

Harâşî (ö. 1011/1690), farz namazların secdelerinde bilekleri yere yaymanın mekruh olduğunu söylemiştir.110

Aktarmış olduğumuz bu bilgilere dayanarak Kâsânî’nin bu görüşte isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

 Namaz kılan kişi nafile namazların secdelerinde bileklerini yere yayar.111

103

İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, 227,228. 104

Kayravânî, İbn Ebî Zeyd, Risâle (Şenkîtî’nin Şerhi ile beraber), el-Mektebetü’l-‘Asriyye, Saydâ-Beyrut ty, I, 77.

105

İbn Abdilber, İstizkâr, VI, 254. 106 Kâsânî, Bedâi‘, II, 52. 107 Dusûkî, Hâşiye, I, 253. 108 Kâsânî, Bedâi‘, II, 61,62. 109 Sehnûn, Müdevvene, I, 73, 110

(28)

17

Karâfî, Zahîra adlı eserinde namaz kılan kişinin nafile namazlarda bileklerini yere yayabileceğini söylemektedir.112 Karâfî’nin bu ifadeleri Kâsânî’yi doğrulamaktadır.

 Namaz kılan kişi bütün namazlarda otururken teverrük yapar.

Teverrük: Kalçayı yere koymak, iki ayağı sağ tarafa çıkarmak ve sol kalça üzerine oturmaktır.113

Mâlikî kaynaklarına göre namaz kılan kişi teverrük yapar. Bu kaynaklara göre namaz kılan kişi bütün oturuşlarda kalçasını yere koyar, sağ ayağını yere diker, sol ayağını yere serer ve sağ tarafa çıkarır.114

Aktardığımız bu ifadeler Mâlikîlere göre teverrükün tanımıdır. Kâsânî’nin verdiği bilgi ise Hanefîlere göre teverrükün tanımıdır. Görüldüğü gibi Hanefîler ile Mâlikîlerin teverrük tanımları arasında fark vardır. Hanefîlere göre teverrükte iki ayak sağ tarafa çıkarılırken, Mâlikîlere göre teverrükte sağ ayak yere dikilir. Bu anlayış farklılığı Kâsânî’nin isabet etmişi olmasını etkilemez. Çünkü Kâsânî namazlarda teverrük yapılacağını imam Mâlike atfetmiştir. Teverrükün tanımını atfetmemiştir.

 Namazda sedl115 yapmakta hiçbir sakınca yoktur.116

Sehnûn ve İbnü’l-Cellâb, namazda sedl yapmanın bir sakıncası olmadığını ifade etmişlerdir.117

Dusûkî (ö. 1230/1815) ise her namaz için sedl yapmanın mendup olduğunu ifade etmiştir.118

Kaynak olarak Aktardığımız bu ifadeler göz önünde bulundurulduğunda Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

111

Kâsânî, Bedâi‘, II, 61,62. 112

Karâfî, Zahîra, II, 191. 113

Kâsânî, Bedâi‘, II, 64. 114

Sehnûn, Müdevvene, I, 73. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 228.İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 264. İbn Rüşd,

Bidâye, s. 129. 115

Sedl: Namazda elbiseyi ellerinin her iki tarafından sarkıtmaktır. (bkz. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 242) 116

Kâsânî, Bedâi‘, II, 88. 117

Sehnûn, Müdevvene, I, 108. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 242. 118

(29)

18

 Korku namazlarında Müslümanlar iki grup olur. Bunlardan biri

düşman karşısında bekler, diğer grup imamla namaz kılmaya başlar. İlk rekâtı imamla kılarlar. İmam ikinci rekâta kalkıp ayakta bekler, cemaat namazını kılıp selam verir. İkinci grup imam tabi olur, imam namazı bitirip selam verir. Cemaat da ayağa kalkıp ikinci rekâtı kılar.119

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘’de korku namazını şöyle tarif eder: “Seferde iken korku namazında imam, yanındaki Müslümanları iki gruba ayırır. Her gruba birer rekât kıldırır. Birinci gruba ilk rekâtı kıldırır, cemaat ikinci rekâtı kendi başlarına kılarlar. Sonra selam verirler. İmam onların gitmelerini bekler. Sonra imam diğer grupla namazının geri kalanını kılar ve selam verir. Cemaat da ayağa kalkıp ikinci rekâtı kendi başlarına kılarlar.”120

Araştırdığımız kaynaklardan Harâşî (ö. 1011/1690) de Dusûkî (ö. 1230/1815)’ de korku namazının tarifinde İbnü’l-Cellâb ile birleşmişler ve şöyle demişler: “imam birinci grupla bir rekât kılar, bunlar kendi başına diğer rekâtı tamamlarlar. İmam diğer grubu kıyamda bekler ve onlara da bir rekât kıldırır. İmam selam verir ve ikinci grupta kendi başlarına namazlarını tamamlarlar.”121

Bu üç kaynak göz önünde bulundurulduğunda Kâsânî’nin bu görüşte isabet etmiş olduğu görülür.

 Korku namazı kılan kişi savaşırsa namazı bozulmaz.122

Delil: 123"ﻢﮭﺘﺤﻠﺳا اوﺬﺧﺄﯿﻟاو" (Silahlarını kuşansınlar) ayetidir. Bu ayet Müslümanlara silahlarını kuşanmayı ve savaşmayı mübah kılmıştır. Çünkü silah kuşanmak ancak savaşmak için yapılır. Bu ayet savaşta yürümenin mübah olması bakımından namazda yürümeyi de mübah kılmıştır.124

Harâşî (ö. 1011/1690), korku namazında zaruretten dolayı kişinin yürümesi, koşması, mızrakla yaralaması, ok atması gibi durumlarının namazı bozmayacağını ifade etmiştir. 125 119 Kâsânî, Bedâi‘, II, 150,151. 120 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 237. 121

Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, II, 95. Dusûkî, Hâşiye, I, 392. 122 Kâsânî, Bedâi‘, II, 154. 123 Nîsa 4/102. 124 Kâsânî, Bedâi‘, II, 154. 125

(30)

19

Koşma, mızrakla yaralama, ok fırlatma gibi durumlar ancak savaş esnasında olan durumlardır. Savaşan kişi de bunların dışında başka bir şey yapmaz. Bu gibi fiiller savaş haricinde olsaydı namazı bozardı. Ancak savaş gibi olağan dışı bir durumdan dolayı bunlar namazı bozmazlar. Bunlar göz önüne alındığında Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

 Cuma namazı konusunda, bir şehre üç mil uzakta olan birisi oraya tabi

olmuş olur. Üç milden fazla bir uzaklıkta olan kişi ise oraya tabi olmaz.126

Mâlikî kaynaklarında şehirle arasında üç mil mesafe olan kişinin şehirden sayılacağı, bu kişilere Cuma namazının farz olduğu ve üç milden fazla olan kişilere ise Cuma namazının farz olmadığı ifade edilmiştir.127

Zikrettiğimiz bu görüşten de anlaşıldığına göre bir şehre üç mil mesafede olan birisi o şehrin hükmüne tabidir ve o şehrin halkı gibi Cuma namazıyla mükelleftir. Buna dayanarak da Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

 İkindi vaktinde Cuma namazını kılmak caizdir.128

Sehnûn, Müdevvene’de eğer imam, insanlarla beraber Cuma namazı kılmamışsa ikindi vaktinde de Cuma namazını kılabileceklerini ifade etmiştir.129

Diğer Mâlikî kaynaklarında imamın namazı geciktirmesi durumunda ikindi vaktinde Cuma namazını kılabileceklerini ifade etmiştir.130

Aktardığımız bu kaynaklar dikkate alındığında Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak şu var ki Kâsânî, Cuma’nın ikindi vaktinde kılınabileceğini ifade ederken bunu mutlak olarak söylemiştir. Aktarmış olduğumuz Mâlikî kaynakları ise Cuma’nın ikindi vaktinde kılınabilmesini mutlak olarak değil de imamın (devlet reisi) Cumayı insanlarla birlikte kılmaması ve imamın geciktirmesi durumu ile kayıtlamışlardır. Cuma namazı ancak imamla kılınan bir

126

Kâsânî, Bedâi‘, II, 190. 127

Sehnûn, Müdevvene, I, 153. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 230. İbn Rüşd, Bidâye, s. 156. Harâşî, Şerh

‘ala Muhtasarı Halîl, II, 80. 128

Kâsânî, Bedâi‘, II, 212. 129

Sehnûn, Müdevvene, I, 160. 130

(31)

20

namaz olduğu için Kâsânî’nin Mâlikî kaynaklarında geçen kaydı zikretmemesi bu görüşün isabetli olmasını engellemez.

 Öğle vaktinin çıkması Cuma namazını bozmaz.131

Yukarıda zikrettiğimiz kaynaklarda imamın geciktirmesi halinde ikindi vaktinin girmesinin Cuma namazını bozmadığı ifade edilmektedir.132 Bu durumda öğle vaktinin çıkması Cuma namazını bozmaz. Dolayısıyla Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

 Bayram namazlarında asli tekbirler hariç birinci rekâtta yedi, ikinci

rekâtta beş tekbir vardır. Bütün ziyade tekbirler her iki rekâtta da kıraatten önce getirilir.133

İmam Mâlik Muvatta’da birinci rekâtta kıraatten önce yedi tekbir, ikinci rekâtta ise kıraatten önce beş tekbir olduğunu ifade etmiştir.134

Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de bayram namazında kıraatten önce olmak üzere birinci rekâtta yedi, ikinci rekâtta beş tekbir olduğunu ifade etmiştir.135

İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989) ve İbn Rüşd (ö. 595/1198) bayram namazında birinci rekâtta ihram tekbirleriyle beraber yedi tekbir, ikinci rekâtta kıyam tekbiri hariç beş tekbir olduğunu ifade etmiştir.136

Harâşî (ö. 1011/1690) ve Dusûkî (ö. 1230/1815) de aynı bilgiyi vermişlerdir.137 Bütün bu kaynaklardan anlaşıldığına göre Kâsânî İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşünde isabet etmiştir. Çünkü bunlar Kâsânî’nin ifadelerini doğruluyor.

 İstiskâ namazında hem imam hem de cemaat ridasını ters çevirir.138

Delil: Abdullah b. Zeyd’den (r.a.) gelen َلﱠﻮَﺣَو ُهَءاَدِر َلﱠﻮَﺣ َﻢﱠﻠَﺳَو ِﮫْﯿَﻠَﻋ ُﮫﱠﻠﻟا ﻰﱠﻠَﺻ ﱠﻲِﺒﱠﻨﻟا ﱠنَأ ْﻢُﮭَﺘَﯾِدْرَأ ُسﺎﱠﻨﻟا (Nebi (s.a.) ridasını ters çevirirdi insanlar da ridalarını ters çevirirlerdi)139 rivayetidir.140

131

Kâsânî, Bedâi‘, II, 214. 132

Sehnûn, Müdevvene, I, 160. Harâşi, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, II, 73. Dusûkî, Hâşiye, I, 373. 133

Kâsânî, Bedâi‘, II, 243. 134

Mâlik, Muvatta, “Salât”, 495. 135

Sehnûn, Müdevvene, I, 169. 136

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 234. İbn Rüşd, Bidâye, s.202. 137

Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, II,100. Dusûkî, Hâşiye, I, 397. 138

(32)

21

İmam Mâlik ve Sehnûn, İstiskâda imam ridasını ters çevirdiğinde insanların da ridalarını ters çevireceklerini ifade ederler.141

Bu ifadelerin benzeri başka kaynaklarda da geçmektedir.142 Bütün bunlar bize Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşün isabetli olduğunu gösteriyor.

 Zimmîler yağmur duasına çıksalar bundan menedilmezler.143

Mâlikî kaynaklarında zimmîlerin İstiskâya (yağmur duası) çıkmaları halinde onların menedilmeyecekleri ifade edilmektedir.144

Bütün bu bilgiler yağmur duasına çıkmanın zimmîler için hak olduğunu, bundan dolayı İstiskâdan engellenemeyeceklerini gösteriyor. O halde Kâsânî aktarmış olduğu bu görüşte isabet etmiştir.

2- Nisbetinde hata ettiği görüşler

 Namazda farz olan kıraat üç rekâttadır.145

Delil: Kıraat namazın rükünlerinden biridir. Diğer rükünler kıyam kıraat, rükû, secdeler tüm rekâtlarda farzdır. Ancak kolaylık olması için rekâtların çoğunda kıratın yapılması tümünün yerine geçer.146

Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de iki rekâtta kıraat yapılıp diğer iki rekâtta kıraat yapılmazsa namazın iade edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.147

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf’da mezhepte sahih olan görüşe göre Fatiha okumanın tüm rekâtlarda farz olduğunu ifade etmektedir.148

İbn Rüşd (ö. 595/1198) de Bidâye’de Mâlikî mezhebinin meşhur görüşüne göre Fatiha okumanın bütün rekâtlarda vacip olduğunu ifade etmiştir.149

139 Buharî, “İstiskâ”, 1. 140 Kâsânî, Bedâi‘, II, 262. 141

Mâlik, Muvatta’, “Salât”, 512. Sehnûn, Müdevvene, I, 166. 142

İbn Rüşd, Bidâye, s. 201. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, II, 112. Dusûkî, Hâşiye, I, 406. 143

Kâsânî, Bedâi‘, II, 263. 144

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 239. Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 406. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı

Halîl, II, 110. Dusûkî, Hâşiye, I, 406. 145 Kâsânî, Bedâi‘, I, 524. 146 Kâsânî, Bedâi‘, I, 524. 147 Sehnûn, Müdevvene, I, 65. 148

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I,258. 149

(33)

22

Harâşî (ö. 1011/1690), Fatiha okumanın bütün rekâtlarda farz olduğunu, bunu terk edenin namazının tam olmayacağını söylemiştir.150

Kâsânî, Fatiha’nın değil, kıratın üç rekâtta farz olduğunu ifade etmiştir. Kıraat yapmak Fatiha okumayı da içine almaktadır. Bundan dolayı Fatiha’nın hükmü aynı zamanda kıraatın da hükmü olmaktadır. Fatiha okumanın hükmünün bütün rekâtlarda farz olduğu naklettiğimiz kaynaklardan anlaşılmaktadır. Kâsânî’nin bu görüşte hata ettiği görülmektedir.

 Ezan iki defa "ﺮﺒﻛا ﷲا" diyerek bitirilir. Bu lafız başta iki defa söylendiği gibi sonda da iki defa söylenir.151

Sehnûn, Müdevvene’de ezanın tarifini verirken ezanı "ﷲا ﻻإ ﮫﻟإ ﻻ" lafzı ile bitirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.152

İbnü’l-Cellâb da Tefrî‘’de ezanın tarifini yaparken ezanı tehlîl yani "ﷲا ﻻإ ﮫﻟإ ﻻ" lafzı ile bitiriyor.153 Bu iki eserden anlaşıldığına göre ezan "ﺮﺒﻛا ﷲا" lafzı ile değil " ﻻ

ﷲا ﻻإ ﮫﻟإ

" lafzı ile bitiyor. Kâsânî’nin bu görüşünde isabet etmediği açıktır.

 Kâmette " ةﻼﺼﻟا ﺖﻣﺎﻗ ﺪﻗ" lafzı hariç diğer lafızlar birer defa söylenir.154

Delil: Enes b. Mâlik’ten (r.a.) rivayet edilen ﺔﻣﺎﻗﻹا ﺮﺗﻮﯾ نأو ناذﻷا ﻊﻔﺸﯾ نأ لﻼﺑ ﺮﻣأ (Bilal ezanı çift okumakla, kâmeti tek okumakla emredildi)155 rivayetidir. Bunu emredenin Rasûlullah olduğu açıktır.156

Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de kâmeti tarif ederken " ةﻼﺼﻟا ﺖﻣﺎﻗ ﺪﻗ" lafzı ile baştaki ve sondaki "ﺮﺒﻛا ﷲا" lafızları hariç diğer lafızların tek okunması gerektiğini ifade etmiştir.157

İbnü’l-Cellâb da Tefrî‘’de baştaki ve sondaki "ﺮﺒﻛا ﷲا" lafzı ile " ةﻼﺼﻟا ﺖﻣﺎﻗ ﺪﻗ" lafızlarının iki defa, diğerlerinin bir defa okunacağını ifade etmiştir.158 Görüldüğü gibi Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüş isabetli değildir.

150

Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 270. 151 Kâsânî, Bedâi‘, I, 637. 152 Sehnûn, Müdevvene, I, 57. 153 İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘ , I, 222. 154 Kâsânî, Bedâi‘, I, 639. 155 Buhari, “Ezan”, 2. 156 Kâsânî, Bedâi‘, I, 639. 157 Sehnûn, Müdevvene, I, 58. 158 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 222.

(34)

23

 Fatiha’dan sonra bir sûre okumak farzdır.159

Delil: 160"ﺎﮭﻌﻣ ةرﻮﺳو بﺎﺘﻜﻟا ﺔﺤﺗﺎﻔﺑ ﻻإ ةﻼﺻ ﻻ" ( Fatiha ve onunla beraber bir sûre olmadan namaz olmaz) veya "ﺎﮭﻌﻣ ﺊﺷو" ( Fatiha ile beraber bir şey) hadisidir. Peygamber (s.a.v)’in buna namazında devam etmesi bunun farziyetine delalet eder.161

Mâlikî kaynaklarında namazda Fatiha’dan sonra bir sûre okumanın farz değil sünnet olduğu ifade edilmiştir.162

Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüş hatalıdır. Çünkü Fatiha’dan sonra bir sûrenin okunması farz değil sünnettir.

 Namaz kılan kişi rükû ve secde tekbirlerinde yanlışlık yaparsa, bayram

namazları tekbirlerine kıyasen bu kişiye sehiv secdesi gerekir.163

Sehnûn, Müdevvene’de secde ve rükû tekbirlerinde yanlışlık yapanın veya bunları unutanın sehiv secdesi yapmasının gerekli olmadığını ifade etmiştir.164

İbnü’l-Cellâb da Tefrî‘’de rükû ve secde tekbirlerinde bir defa yanılma olması halinde sehiv secdesi gerekmediği ancak yanılmanın iki veya daha fazla olması halinde sehiv secdesi gerektiğini ifade etmiştir.165

İbn Abdilber (ö. 463/1071) de İstizkâr’da rükû ve secde tekbirlerini kasten terk edenin sehiv secdesi yapmasının gerekmediğini zikretmiştir.166

Harâşî (ö. 1011/1690) ve Dusûkî (ö. 1230/1815) bayram ve ihram tekbirleri hariç diğer tekbirlerde sehiv secdesi gerekmediğini çünkü bunların sünnet-i hafife olduklarını söylemişlerdir.167

Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşünde isabet etmediği görülmektedir. 159 Kâsânî, Bedâi‘, I, 681. 160 İbn Mâce, “Salât”, 11. 161 Kâsânî, Bedâi‘, I, 681,682. 162

İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 243. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 274. Dusûkî, Hâşiye, I, 236. 163 Kâsânî, Bedâi‘, I, 700. 164 Sehnûn, Müdevvene, I, 138. 165 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 246. 166

İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 122. 167

(35)

24

 İftitah tekbirinde eller başın hizasına kaldırılır.168

Kadı Ebû Muhammed (ö. 422/1031), İşrâf’da iftitah tekbirinde ellerin kaldırılacağını ve tercih edilen görüşe göre ellerin omuzlara kadar kaldırılması gerektiğini ifade etmiştir.169

İbn Rüşd (ö. 595/1198), Bidâye’de İmâm Mâlike göre iftitah tekbirinde ellerin omuz hizasına kaldırılacağını ifade etmiştir.170

Harâşî de aynı şekilde iftitah tekbirinde ellerin omuz hizasına kadar kaldırılacağını ve bunun mendup olduğunu ifade etmiştir.171

Aktardığımız bu kaynaklara göre Kâsânî, İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşünde hata yapmıştır.

 İrsâl (kıyamda elleri salıvermek) sünnettir.172

Delil: Namazda irsal daha meşakkatlidir. Elleri birbiri üstüne koymak ise istirahat içindir. İbrahim en-Nehaî’den (ö. 96/714) gelen “Onlar (sahabeler) kanın parmak uçlarına toplanmasından korktukları için ellerini birbirleri üzerine koyuyorlardı” rivayeti bunu gösteriyor.173

Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de kıyamda sağ eli sol el üzerine koymanın farz namazlarda olmadığını, kıyamın uzaması durumunda bunun nafile namazlarda olabileceğini ifade etmiştir.174

İbn Rüşd (ö. 595/1198) Bidâye’de kıyamda sağ eli sol el üzerine koymanın farz namazlarda mekruh olduğunu, nafile namazlarda ise caiz olduğunu ifade etmiştir.175 Harâşî (ö. 1011/1690), kıyamda elleri bağlamanın mekruh olduğunu ve elleri salıvermek gerektiğini ifade etmiştir.176

Bu üç kaynaktan Mâlikî mezhebinde irsalın namazda olması gerektiğini anlıyoruz. Ancak bu üç kaynaktan irsalın hükmünün ne olduğu anlaşılmamaktadır. Bu konudaki açık hükmü Dusûkî’de buluyoruz.

168

Kâsânî, Bedâi‘, II, 22. 169

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 247,250. 170

İbn Rüşd, Bidâye, s. 128. 171

Harâşî, Şerh ‘‘ala Muhtasarı Halîl, I, 280. 172 Kâsânî, Bedâi‘, II, 27. 173 Kâsânî, Bedâi‘, II, 27. 174 Sehnûn, Müdevvene, I, 74. 175 İbn Rüşd, Bidâye, s. 130,131. 176

(36)

25

Dusûkî, farz namazlarda elleri bağlamanın mekruh olduğunu, nafilelerde caiz olduğunu ifade etmiştir. İrsalın hükmünün ise mendup olduğunu ifade etmiştir.177 Bu hüküm Kâsânî’nin irsal için ifade ettiği hüküm ile aynı değildir. Dolayısıyla Kâsânî İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşünde hata etmiştir.

 Bir görüşe göre kim rükû’da "ﻢﯿﻈﻌﻟا ﻰﺑر نﺎﺤﺒﺳ" tesbihini terk ederse namazı batıl olur.178

İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989), Tefrî‘’de rükû ve secde tesbihlerinin namazın faziletlerinden olduğunu ve namazın faziletlerini terk eden için bir şeyin gerekmediğini ifade etmiştir.179

Kadı Ebû Muhammed de İşrâf’da rükû ve secde tesbihlerinin vacip olmadığını ifade etmiştir.180 Vacip olmayan bir şey ise namazı batıl kılmaz.

Dusûkî (ö. 1230/1815), rükû ve secde tesbihlerinin mendup olduğunu ifade etmiştir.181

Kâsânî’nin bu görüşte isabet etmediği açıktır.

 Son oturuşta teşehhüt miktarı oturmak sünnettir.182

Delil: Namaz (ةﻼﺼﻟا) ismi son oturuşu içine almaz. Birisi namaz kılmama üzerine yemin etse, sonra namaza dursa ve kıraat, rükû‘ ve secdeleri yapsa ve son oturuşu yapmazsa dahi yeminini bozmuş olur.183

Mâlikî kaynaklarında son oturuşun namazın farzlarından olduğu ifade edilmektedir.184

Bu kaynaklara bakıldığında Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşünde hata ettiği görülmektedir. 177 Dusûkî, Hâşiye, I, 250. 178 Kâsânî, Bedâi‘, II, 52. 179 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 244,243. 180

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 270. 181 Dusûkî, Hâşiye, I, 248. 182 Kâsânî, Bedâi‘, I, 532. 183 Kâsânî, Bedâi‘, I,532. 184

Kadı Ebû Muhammed, Telkîn, I, 97. Karâfî, Zahîra, II, 198. Haraşi, , Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 273. Dusûkî, Haşiye, I, 240.

(37)

26  Teşehhüt ﻰﺒﻨﻟا ﺎﮭﯾا ﻚﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا ﷲ تﺎﺒﯿﻄﻟا ﺖﻛرﺎﺒﻤﻟا تﺎﯿﻛاﺰﻟا تﺎﯿﻣﺎﻨﻟا تﺎﯿﺤﺘﻟا " ﻤﺣرو و ﷲا ﻻ نا ﺪﮭﺷا ﻦﯿﺤﻟﺎﺼﻟا ﷲا دﺎﺒﻋ ﻰﻠﻋو ﺎﻨﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا ﮫﺗﺎﻛﺮ هﺪﺒﻋ اﺪﻤﺤﻣ نا ﺪﮭﺷاو ﷲا ﻻا ﮫﻟا و ﮫﻟﻮﺳر " şeklindedir.185

Delil: Hz. Ömer (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.) minberinde insanlara teşehhüdü bu şekilde öğretmiştir.186

Mâlikî kaynaklarında tahiyyatın tarifi şöyle geçmektedir: ﷲتﺎﯿﻛاﺰﻟا ﷲ تﺎﯿﺤﺘﻟا" ةاﻮﻠﺼﻟا تﺎﺒﯿﻄﻟا ﺔﻤﺣرو ﻰﺒﻨﻟا ﺎﮭﯾا ﻚﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا ﷲ نا ﺪﮭﺷا ﻦﯿﺤﻟﺎﺼﻟا ﷲا دﺎﺒﻋ ﻰﻠﻋو ﺎﻨﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا ﮫﺗﺎﻛﺮﺑو ﷲا ﮫﻟﻮﺳرو هﺪﺒﻋ اﺪﻤﺤﻣ نا ﺪﮭﺷا و ﷲا ﻻا ﮫﻟا ﻻ " 187

Yukarda da görüldüğü gibi Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği tahiyatta تﺎﯿﻣﺎﻨﻟا ve ﻛرﺎﺒﻤﻟا

ت kelimeleri varken bu kelimeler Mâlikî kaynaklarındaki tahiyatta bulunmamaktadır. Aynı zamanda ةاﻮﻠﺼﻟا kelimesi Mâlikî kaynaklarında mevcut iken Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği tahiyatta bulunmamaktadır. Ayrıca Mâlikî kaynaklarında baştaki ilk iki kelimeden sonra ﷲ kelimesi mevcut iken bu kelime Kâsânî’nin İmam Mâlik’e atfettiği tahiyatta baştaki beşinci kelimeden sonra gelmektedir. Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşte isabet etmediği açıktır.

 Namazların ilk oturuşlarında tahiyattan sonra "ﺪﻤﺤﻣ ﻰﻠﻋ ﻞﺻ ﻢﮭﻠﻟا" ilavesi yapılır.188

Delil: "ﻦﯿﺤﻟﺎﺼﻟا ﷲا دﺎﺒﻋ ﻦﻣ ﻢﮭﻌﺒﺗ ﻦﻣ ﻰﻠﻋو ،ﻦﯿﻠﺳﺮﻤﻟا ﻰﻠﻋ ﻢﻠﺳو ،ﺪﮭﺸﺘﻓ ﻦﯿﺘﻌﻛر ﻞﻛ ﻲﻓ و" ( Her iki rek‘atta bir teşehhüt getir, rasullere ve onlardan sonra gelen Allah’ın salih kullarına selâm getir) hadisidir.189

Kadı Ebû Muhammed (ö. 422/1031), İşrâf’da Hz. Peygambere salât getirmenin sünnet olduğunu ifade etmiştir.190

Karâfî (ö. 684/1285) de Zahîra’da aynı şeyi söylemiştir.191 Ancak bu iki kaynakta salâtın hangi rekâta yapılacağı belirtilmemiştir. Salâtın hangi rekâta yapılacağını başka kaynaklardan öğreniyoruz:

185 Kâsânî, Bedâi‘, II, 66. 186 Kâsânî, Bedâi‘, II, 66. 187

Sehnûn, Müdevvene, I, 143. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 223. İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 274. Harâşî,

Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 288. Dusûkî, Hâşiye, I, 251. 188

Kâsânî, Bedâi‘, II, 68. 189

Kâsânî, Bedâi‘, II, 68. 190

Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 286. 191

Karâfî, Şihabuddîn Ahmet b. İdris, ez-Zahîra, Daru’l-Ğarbi’l-İslamiyye, yy. ty, II, 218.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu yeni hayat tarzına uyabilmemiz için binalarımızın bir çok unsurları şekillerini değiştirdi- ler; hatta büsbütün yenileştiler; bu suretle bugüne kadar görmediğimiz

 Ülke kalkınma politikaları ve bölgesel gelişme stratejilerini mekânsal düzeyde ilişkilendiren, bölge planlarının ekonomik ve sosyal potansiyel, hedef ve

68 AYINI DOLDURAN VE 79 AYDAN GÜN ALMAMIŞ OLAN ÖĞRENCİLER İSE SAĞLIK RAPORU İLE OKUL ÖNCESİ EĞİTİME BİR YIL.. DAHA

KAPANIŞ OTURUMU Toplumsal Cinsiyet, Şiddet ve Hukuk (Kemal Kurdaş Salonu) Oturum Başkanı: Ayşe Ayata. Katılımcılar: F eride Acar

Bir ayna kullanarak doğru bir şekilde Sleepbuds™ kulaklıklarının arkaya doğru çevirdiğinizden, kulaklık ucu kanadını içeri aldığınızdan ve her taraf için en

''IRCA QMS Auditor/Lead Auditor Training Course/KYS Baş Denetçi Eğitim Sınav'' IRCA ISO 9001:2008 Baş Denetçi eğitim sınavına ancak ISO 9001 eğitimi almış

Yine oyun, çocukların sosyal uyum, zeka ve becerisini geliştiren, belirli bir yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, sadece1. eğlenme yolu ile

Öğrenme üzerinde etkili olduğu genel kabul gören ve öğretim teknolojileri planlamasında dikkate alınması gereken öğrenci özelliklerini üç temel kategoride