C- ÇALIŞMADA İZLENEN YÖNTEM
2- Nisbetinde hata ettiği görüşler
Namazda farz olan kıraat üç rekâttadır.145
Delil: Kıraat namazın rükünlerinden biridir. Diğer rükünler kıyam kıraat, rükû, secdeler tüm rekâtlarda farzdır. Ancak kolaylık olması için rekâtların çoğunda kıratın yapılması tümünün yerine geçer.146
Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de iki rekâtta kıraat yapılıp diğer iki rekâtta kıraat yapılmazsa namazın iade edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.147
Kadı Ebû Muhammed, İşrâf’da mezhepte sahih olan görüşe göre Fatiha okumanın tüm rekâtlarda farz olduğunu ifade etmektedir.148
İbn Rüşd (ö. 595/1198) de Bidâye’de Mâlikî mezhebinin meşhur görüşüne göre Fatiha okumanın bütün rekâtlarda vacip olduğunu ifade etmiştir.149
139 Buharî, “İstiskâ”, 1. 140 Kâsânî, Bedâi‘, II, 262. 141
Mâlik, Muvatta’, “Salât”, 512. Sehnûn, Müdevvene, I, 166. 142
İbn Rüşd, Bidâye, s. 201. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, II, 112. Dusûkî, Hâşiye, I, 406. 143
Kâsânî, Bedâi‘, II, 263. 144
İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 239. Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 406. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı
Halîl, II, 110. Dusûkî, Hâşiye, I, 406. 145 Kâsânî, Bedâi‘, I, 524. 146 Kâsânî, Bedâi‘, I, 524. 147 Sehnûn, Müdevvene, I, 65. 148
Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I,258. 149
22
Harâşî (ö. 1011/1690), Fatiha okumanın bütün rekâtlarda farz olduğunu, bunu terk edenin namazının tam olmayacağını söylemiştir.150
Kâsânî, Fatiha’nın değil, kıratın üç rekâtta farz olduğunu ifade etmiştir. Kıraat yapmak Fatiha okumayı da içine almaktadır. Bundan dolayı Fatiha’nın hükmü aynı zamanda kıraatın da hükmü olmaktadır. Fatiha okumanın hükmünün bütün rekâtlarda farz olduğu naklettiğimiz kaynaklardan anlaşılmaktadır. Kâsânî’nin bu görüşte hata ettiği görülmektedir.
Ezan iki defa "ﺮﺒﻛا ﷲا" diyerek bitirilir. Bu lafız başta iki defa söylendiği gibi sonda da iki defa söylenir.151
Sehnûn, Müdevvene’de ezanın tarifini verirken ezanı "ﷲا ﻻإ ﮫﻟإ ﻻ" lafzı ile bitirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.152
İbnü’l-Cellâb da Tefrî‘’de ezanın tarifini yaparken ezanı tehlîl yani "ﷲا ﻻإ ﮫﻟإ ﻻ" lafzı ile bitiriyor.153 Bu iki eserden anlaşıldığına göre ezan "ﺮﺒﻛا ﷲا" lafzı ile değil " ﻻ
ﷲا ﻻإ ﮫﻟإ
" lafzı ile bitiyor. Kâsânî’nin bu görüşünde isabet etmediği açıktır.
Kâmette " ةﻼﺼﻟا ﺖﻣﺎﻗ ﺪﻗ" lafzı hariç diğer lafızlar birer defa söylenir.154
Delil: Enes b. Mâlik’ten (r.a.) rivayet edilen ﺔﻣﺎﻗﻹا ﺮﺗﻮﯾ نأو ناذﻷا ﻊﻔﺸﯾ نأ لﻼﺑ ﺮﻣأ (Bilal ezanı çift okumakla, kâmeti tek okumakla emredildi)155 rivayetidir. Bunu emredenin Rasûlullah olduğu açıktır.156
Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de kâmeti tarif ederken " ةﻼﺼﻟا ﺖﻣﺎﻗ ﺪﻗ" lafzı ile baştaki ve sondaki "ﺮﺒﻛا ﷲا" lafızları hariç diğer lafızların tek okunması gerektiğini ifade etmiştir.157
İbnü’l-Cellâb da Tefrî‘’de baştaki ve sondaki "ﺮﺒﻛا ﷲا" lafzı ile " ةﻼﺼﻟا ﺖﻣﺎﻗ ﺪﻗ" lafızlarının iki defa, diğerlerinin bir defa okunacağını ifade etmiştir.158 Görüldüğü gibi Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüş isabetli değildir.
150
Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 270. 151 Kâsânî, Bedâi‘, I, 637. 152 Sehnûn, Müdevvene, I, 57. 153 İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘ , I, 222. 154 Kâsânî, Bedâi‘, I, 639. 155 Buhari, “Ezan”, 2. 156 Kâsânî, Bedâi‘, I, 639. 157 Sehnûn, Müdevvene, I, 58. 158 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 222.
23
Fatiha’dan sonra bir sûre okumak farzdır.159
Delil: 160"ﺎﮭﻌﻣ ةرﻮﺳو بﺎﺘﻜﻟا ﺔﺤﺗﺎﻔﺑ ﻻإ ةﻼﺻ ﻻ" ( Fatiha ve onunla beraber bir sûre olmadan namaz olmaz) veya "ﺎﮭﻌﻣ ﺊﺷو" ( Fatiha ile beraber bir şey) hadisidir. Peygamber (s.a.v)’in buna namazında devam etmesi bunun farziyetine delalet eder.161
Mâlikî kaynaklarında namazda Fatiha’dan sonra bir sûre okumanın farz değil sünnet olduğu ifade edilmiştir.162
Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüş hatalıdır. Çünkü Fatiha’dan sonra bir sûrenin okunması farz değil sünnettir.
Namaz kılan kişi rükû ve secde tekbirlerinde yanlışlık yaparsa, bayram
namazları tekbirlerine kıyasen bu kişiye sehiv secdesi gerekir.163
Sehnûn, Müdevvene’de secde ve rükû tekbirlerinde yanlışlık yapanın veya bunları unutanın sehiv secdesi yapmasının gerekli olmadığını ifade etmiştir.164
İbnü’l-Cellâb da Tefrî‘’de rükû ve secde tekbirlerinde bir defa yanılma olması halinde sehiv secdesi gerekmediği ancak yanılmanın iki veya daha fazla olması halinde sehiv secdesi gerektiğini ifade etmiştir.165
İbn Abdilber (ö. 463/1071) de İstizkâr’da rükû ve secde tekbirlerini kasten terk edenin sehiv secdesi yapmasının gerekmediğini zikretmiştir.166
Harâşî (ö. 1011/1690) ve Dusûkî (ö. 1230/1815) bayram ve ihram tekbirleri hariç diğer tekbirlerde sehiv secdesi gerekmediğini çünkü bunların sünnet-i hafife olduklarını söylemişlerdir.167
Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşünde isabet etmediği görülmektedir. 159 Kâsânî, Bedâi‘, I, 681. 160 İbn Mâce, “Salât”, 11. 161 Kâsânî, Bedâi‘, I, 681,682. 162
İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 243. Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 274. Dusûkî, Hâşiye, I, 236. 163 Kâsânî, Bedâi‘, I, 700. 164 Sehnûn, Müdevvene, I, 138. 165 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 246. 166
İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 122. 167
24
İftitah tekbirinde eller başın hizasına kaldırılır.168
Kadı Ebû Muhammed (ö. 422/1031), İşrâf’da iftitah tekbirinde ellerin kaldırılacağını ve tercih edilen görüşe göre ellerin omuzlara kadar kaldırılması gerektiğini ifade etmiştir.169
İbn Rüşd (ö. 595/1198), Bidâye’de İmâm Mâlike göre iftitah tekbirinde ellerin omuz hizasına kaldırılacağını ifade etmiştir.170
Harâşî de aynı şekilde iftitah tekbirinde ellerin omuz hizasına kadar kaldırılacağını ve bunun mendup olduğunu ifade etmiştir.171
Aktardığımız bu kaynaklara göre Kâsânî, İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşünde hata yapmıştır.
İrsâl (kıyamda elleri salıvermek) sünnettir.172
Delil: Namazda irsal daha meşakkatlidir. Elleri birbiri üstüne koymak ise istirahat içindir. İbrahim en-Nehaî’den (ö. 96/714) gelen “Onlar (sahabeler) kanın parmak uçlarına toplanmasından korktukları için ellerini birbirleri üzerine koyuyorlardı” rivayeti bunu gösteriyor.173
Sehnûn (ö. 240/854), Müdevvene’de kıyamda sağ eli sol el üzerine koymanın farz namazlarda olmadığını, kıyamın uzaması durumunda bunun nafile namazlarda olabileceğini ifade etmiştir.174
İbn Rüşd (ö. 595/1198) Bidâye’de kıyamda sağ eli sol el üzerine koymanın farz namazlarda mekruh olduğunu, nafile namazlarda ise caiz olduğunu ifade etmiştir.175 Harâşî (ö. 1011/1690), kıyamda elleri bağlamanın mekruh olduğunu ve elleri salıvermek gerektiğini ifade etmiştir.176
Bu üç kaynaktan Mâlikî mezhebinde irsalın namazda olması gerektiğini anlıyoruz. Ancak bu üç kaynaktan irsalın hükmünün ne olduğu anlaşılmamaktadır. Bu konudaki açık hükmü Dusûkî’de buluyoruz.
168
Kâsânî, Bedâi‘, II, 22. 169
Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 247,250. 170
İbn Rüşd, Bidâye, s. 128. 171
Harâşî, Şerh ‘‘ala Muhtasarı Halîl, I, 280. 172 Kâsânî, Bedâi‘, II, 27. 173 Kâsânî, Bedâi‘, II, 27. 174 Sehnûn, Müdevvene, I, 74. 175 İbn Rüşd, Bidâye, s. 130,131. 176
25
Dusûkî, farz namazlarda elleri bağlamanın mekruh olduğunu, nafilelerde caiz olduğunu ifade etmiştir. İrsalın hükmünün ise mendup olduğunu ifade etmiştir.177 Bu hüküm Kâsânî’nin irsal için ifade ettiği hüküm ile aynı değildir. Dolayısıyla Kâsânî İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşünde hata etmiştir.
Bir görüşe göre kim rükû’da "ﻢﯿﻈﻌﻟا ﻰﺑر نﺎﺤﺒﺳ" tesbihini terk ederse namazı batıl olur.178
İbnü’l-Cellâb (ö. 378/989), Tefrî‘’de rükû ve secde tesbihlerinin namazın faziletlerinden olduğunu ve namazın faziletlerini terk eden için bir şeyin gerekmediğini ifade etmiştir.179
Kadı Ebû Muhammed de İşrâf’da rükû ve secde tesbihlerinin vacip olmadığını ifade etmiştir.180 Vacip olmayan bir şey ise namazı batıl kılmaz.
Dusûkî (ö. 1230/1815), rükû ve secde tesbihlerinin mendup olduğunu ifade etmiştir.181
Kâsânî’nin bu görüşte isabet etmediği açıktır.
Son oturuşta teşehhüt miktarı oturmak sünnettir.182
Delil: Namaz (ةﻼﺼﻟا) ismi son oturuşu içine almaz. Birisi namaz kılmama üzerine yemin etse, sonra namaza dursa ve kıraat, rükû‘ ve secdeleri yapsa ve son oturuşu yapmazsa dahi yeminini bozmuş olur.183
Mâlikî kaynaklarında son oturuşun namazın farzlarından olduğu ifade edilmektedir.184
Bu kaynaklara bakıldığında Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşünde hata ettiği görülmektedir. 177 Dusûkî, Hâşiye, I, 250. 178 Kâsânî, Bedâi‘, II, 52. 179 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 244,243. 180
Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 270. 181 Dusûkî, Hâşiye, I, 248. 182 Kâsânî, Bedâi‘, I, 532. 183 Kâsânî, Bedâi‘, I,532. 184
Kadı Ebû Muhammed, Telkîn, I, 97. Karâfî, Zahîra, II, 198. Haraşi, , Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 273. Dusûkî, Haşiye, I, 240.
26 Teşehhüt ﻰﺒﻨﻟا ﺎﮭﯾا ﻚﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا ﷲ تﺎﺒﯿﻄﻟا ﺖﻛرﺎﺒﻤﻟا تﺎﯿﻛاﺰﻟا تﺎﯿﻣﺎﻨﻟا تﺎﯿﺤﺘﻟا " ﻤﺣرو ﺔ و ﷲا ﺑ ﻻ نا ﺪﮭﺷا ﻦﯿﺤﻟﺎﺼﻟا ﷲا دﺎﺒﻋ ﻰﻠﻋو ﺎﻨﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا ﮫﺗﺎﻛﺮ هﺪﺒﻋ اﺪﻤﺤﻣ نا ﺪﮭﺷاو ﷲا ﻻا ﮫﻟا و ﮫﻟﻮﺳر " şeklindedir.185
Delil: Hz. Ömer (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.) minberinde insanlara teşehhüdü bu şekilde öğretmiştir.186
Mâlikî kaynaklarında tahiyyatın tarifi şöyle geçmektedir: ﷲتﺎﯿﻛاﺰﻟا ﷲ تﺎﯿﺤﺘﻟا" ةاﻮﻠﺼﻟا تﺎﺒﯿﻄﻟا ﺔﻤﺣرو ﻰﺒﻨﻟا ﺎﮭﯾا ﻚﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا ﷲ نا ﺪﮭﺷا ﻦﯿﺤﻟﺎﺼﻟا ﷲا دﺎﺒﻋ ﻰﻠﻋو ﺎﻨﯿﻠﻋ مﻼﺴﻟا ﮫﺗﺎﻛﺮﺑو ﷲا ﮫﻟﻮﺳرو هﺪﺒﻋ اﺪﻤﺤﻣ نا ﺪﮭﺷا و ﷲا ﻻا ﮫﻟا ﻻ " 187
Yukarda da görüldüğü gibi Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği tahiyatta تﺎﯿﻣﺎﻨﻟا ve ﻛرﺎﺒﻤﻟا
ﺎ
ت kelimeleri varken bu kelimeler Mâlikî kaynaklarındaki tahiyatta bulunmamaktadır. Aynı zamanda ةاﻮﻠﺼﻟا kelimesi Mâlikî kaynaklarında mevcut iken Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği tahiyatta bulunmamaktadır. Ayrıca Mâlikî kaynaklarında baştaki ilk iki kelimeden sonra ﷲ kelimesi mevcut iken bu kelime Kâsânî’nin İmam Mâlik’e atfettiği tahiyatta baştaki beşinci kelimeden sonra gelmektedir. Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüşte isabet etmediği açıktır.
Namazların ilk oturuşlarında tahiyattan sonra "ﺪﻤﺤﻣ ﻰﻠﻋ ﻞﺻ ﻢﮭﻠﻟا" ilavesi yapılır.188
Delil: "ﻦﯿﺤﻟﺎﺼﻟا ﷲا دﺎﺒﻋ ﻦﻣ ﻢﮭﻌﺒﺗ ﻦﻣ ﻰﻠﻋو ،ﻦﯿﻠﺳﺮﻤﻟا ﻰﻠﻋ ﻢﻠﺳو ،ﺪﮭﺸﺘﻓ ﻦﯿﺘﻌﻛر ﻞﻛ ﻲﻓ و" ( Her iki rek‘atta bir teşehhüt getir, rasullere ve onlardan sonra gelen Allah’ın salih kullarına selâm getir) hadisidir.189
Kadı Ebû Muhammed (ö. 422/1031), İşrâf’da Hz. Peygambere salât getirmenin sünnet olduğunu ifade etmiştir.190
Karâfî (ö. 684/1285) de Zahîra’da aynı şeyi söylemiştir.191 Ancak bu iki kaynakta salâtın hangi rekâta yapılacağı belirtilmemiştir. Salâtın hangi rekâta yapılacağını başka kaynaklardan öğreniyoruz:
185 Kâsânî, Bedâi‘, II, 66. 186 Kâsânî, Bedâi‘, II, 66. 187
Sehnûn, Müdevvene, I, 143. İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘, I, 223. İbn Abdilber, İstizkâr, IV, 274. Harâşî,
Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 288. Dusûkî, Hâşiye, I, 251. 188
Kâsânî, Bedâi‘, II, 68. 189
Kâsânî, Bedâi‘, II, 68. 190
Kadı Ebû Muhammed, İşrâf, I, 286. 191
Karâfî, Şihabuddîn Ahmet b. İdris, ez-Zahîra, Daru’l-Ğarbi’l-İslamiyye, yy. ty, II, 218.
27
Harâşî (ö. 1011/1690), Hz. Peygambere salât getirmenin ikinci oturuşta olduğunu ifade etmiştir.192
Bu konuda Adevî (Derdîr) (ö. 1201/1786) de eş-Şerhu’l-Kebîr’de bu bilgiyi vermektedir. Adevî bu eserinde Hz. Peygambere salâtın ikinci oturuşta yapılacağını ifade etmektedir.193
Ayrıca ibn Tâhir, el-Fıkhu’l-Mâlikî ve Edilletihi adlı eserinde son oturuştan sonra Hz. Peygambere salât getirmenin sünnet olduğunu zikretmiştir.194
Aktardığımız bütün bu bilgilerden sonra Kâsânî’nin İmâm Mâlik’e atfetmiş olduğu bu görüşte hata ettiğini görüyoruz.
Cuma günü gusül abdesti almak farzdır.195
Delil: Rasûlullah’tan rivayet edilen ﻰﻠﻋ ﻖﺣ وأ ﻢﻠﺘﺤﻣ ﻞﻛ ﻰﻠﻋ ﺐﺟاو ﺔﻌﻤﺠﻟا مﻮﯾ ﻞﺴﻏ" ﻢﻠﺘﺤﻣ
" 196
( Cuma günü gusül abdesti almak ergenliğe ulaşmış herkes için vaciptir veya ergenliğe ulaşmış herkesin üzerine haktır) hadisidir.”197
Sehnûn, Müdevvene’de Cumayı idrak eden kimsenin gusül abdesti alması gerektiğini ifade etmiştir. Sehnûn, bunu Rasûlullahtan rivayet edilen ﺔﻌﻤﺠﻟا مﻮﯾ ﻞﺴﻏ"
ﻞﻛ ﻰﻠﻋ ﺐﺟاو ﻢﻠﺴﻣ
" (Cuma günü gusül abdesti almak her Müslüman üzerine gereklidir) hadisine dayandırmıştır.198 Sehnûn, Cuma günü gusül abdesti almanın hükmünü açıkça belirtmemiştir.
Cuma günü gusül abdesti almanın hükmünü İbnü’l-Cellâb, Tefrî‘’de belirtmiş ve bunun farz değil sünnet olduğunu ifade etmiştir.199
Kadı Ebû Muhammed de İşrâf’da Cuma günü gusül abdesti almanın müekked sünnet olduğunu ifade etmiştir.200
Yukarıdaki ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır ki Kâsânî’nin bu konuda İmâm Mâlik’e atfettiği bu görüş hatalıdır.
192
Harâşî, Şerh ‘ala Muhtasarı Halîl, I, 288. 193
Adevî, Ebû’l-Berekât Ahmet b. Muhammed, Şerhu Kebîr li’d-Derdîr, Mevki‘u Ye‘sûb, ty, yy, I, 251.
194
İbn Tâhir, el-Habîb, el-Fıkhu’l-Mâlikî ve Edilletuhu, Beyrut 1428/1998, I, 220. 195
Kâsânî, Bedâi‘, II, 215. 196
Muvatta, “Salât”, 335. Buhari, “Cuma”, 3. Müslim, “Cuma”, 7. 197 Kâsânî, Bedâi‘, II, 215. 198 Sehnûn, Müdevvene, I, 146. 199 İbnü’l-Cellâb, Tefrî ‘, I, 231. 200
28