18 - 7 - 1953
AM ERİ K ADAN
A
tVTUĞPUL
rrüRK
KADINININ
GÖZÜ İLE AMERİKA: Il
San'atkâr
ailenin
kızı: Şirin Devrim
| Uzun yıllar Amerika'da kalan ve değerli bir sahne
sanatkârı olan Şirin, Amerika'nın bilhassa insan- j
farını seviyor
Şimdi, eşiyle beraber, Amerikanın birçok şehirlerinde oyna nan piyeslerin baş rollerine çıkan Türk sanatkârı Şirin Devrim
T^ew York (Haziran) — 1946 yılmdanberi Amerikada o- turan. zengin, fakir pek çok Amerikalı ile ahbaplık eden, güneyden kuzeye, batıdan do ğuya Amerikanın hemen he men her şehrini dolaşmış olan Şirin Devrim Lau, bize yeni dünya hakkında etraflı bir fi kir verebilir.
İsmi gibi şirin ve güzel olan bu genç Tiirk kadını, memle ketimizin pek iyi tanıdığı İzzet Melih Devrim’in kızıdır. Mil letlerarası bir şöhrete sahip o- lan annesi ressam Fahrünnisa Zeyid bakımından sanatkâr bir aileye mensup olan Şi rinin, teyzesi Füreyya K ılıç’ın son senelerde yarattığı sera mikleri ile, diğer teyzesi Aliye Berger’i de gravürleri ile ta nırız. Şirinin ailesindeki sa natkâr sayısı o kadar çoktur ki hepsini teker teker sayma ya kalksam işin içinden çıka mam. Meselâ, bir dayısı da Halikarnas balıkçısıdır. 1946 yılında İstanbul Amerikan ko lejinden Amerikaya gelen Şi rin, 1950 yılında meşhur Ya le üniversitesinin tiyatro kıs mından mezun olmuştur. Şirin, bugün kendisi gibi san’atla s- lâkadaı- olan bir gençle evlidir. Kan koca Amerikanın bir çok yerlerinde aynı piyeslerde baş rolleri beraber oynamışlardır. Bu Türk kızımız, Kolejden me zun olduktan sonra Amerikada sahnede ve televizyonda muh telif rollere çıkmıştır.
Ş
irin, Amerika hakkında ne ler düşündüğünü şu şekilde anlatıyor:«Hakikî Amerikayı tam mâ- nasiyle tanıyabilmek, bu yeni dünya hakkında tam bir fikir edinebilmek için Amerikanın her tarafını ayrı ayrı gezmek, buralarda uzun zaman otur mak, Amerikalılarla konuşmak ahbaplık etmek lâzımdır. New York’a hiç bir zaman hakikî Amerika diyemeyiz. Burada bulunduğum uzun seneler zar fında Amerikanın hemen he men her yerini dolaştım, pek çok Amerikan ailesinin yanın da oturdum, onları içten tanı dım.
Bence Amerikanın en büyük meziyeti, insanlara verdiği im
kânlardır. Fakat burada sokak ların altınla ve parayla dolup taştığını söylemek istemiyo rum. Amerika, Hollywood film lerinde gördüğümüz Amerika da değildir. Burada, kabiliyeti ve çalışına hevesi olan kimse lere yollar daima açıktır. Da imi bir mücadele ve rekabet neticesinde her şeyin iyisi o r taya çıkıyor. Müesseseler ve insanlar, kabiliyetlerden azamî istifade yolunu tuttuğu için kabiliyeti olan bir kimse işin de yavaş yavaş yükselmek hat tâ günün birinde devlet başka nı bile olmak fırsatını bulabi liyor. Bir müessesede çalışan bir kimse ne kadar iyi olursa o müessese o kadar çok kazanç temin ettiği için, her müesse se sahibi en iyi adamı tutmak tan ve ona en iyi parayı ver mekten kaçınmıyor.
✓
üurada insanların, bilhassa * * kadınların, rahatını temin için bin bir türlü vasıta icat edilmiş. Hiç bir şey insana yük olmuyor. Meselâ ev işlerindeki kolaylıklar veya bir gün içer sinde bir dükkâna girip boş bir evi kabından kaçağına, eş yasına kadar tepeden tırnağa döşeyebilmek. Muhtelif mües- seselerc telefon edip gene bir gün içersinde1 cam temizletir, ziyafet hazırlar, eşya taşıtır ve ya aklınıza gçlen her şeyi yap tırabilirsiniz.
Çâlışan bir kadın saat beşle evine gelip iki saat içersinde on beş kişilik yemek hazırlar ve misafirlerini ağırlar. Seb zeyi ayıklamak, eti kesmek gi bi meseleler burada mevzu ba his değildir. Hattâ konserve yi yecekler bile pek âlâ işinizi görebilir. Zaten bence Am eıi- ka kadın memleketi. Her şey kadın için hazırlanmış. Koca karısı için çalışır, para kadın dadır. Burada bizdekinin aksi ne kadın evinin erkeği, ailesi nin başıdır, daima onun sözü geçer. Kocasının üzerindeki te siri pek büyüktür.
Bütün bunlara rağmen koca, karısına tapar onu başının üs tünde tutar. Kadına tapma da ha orta mektepten hattâ pek küçük yaşlardan başlar. Bunun için de buradaki «Date» siste
mini yâni kızla erkek arasında ki arkadaşlık ve küçük yaşlar dan başbasa gezmek usulünü anlatmak İsterim. Kızlar on iij yaşından itibaren erkek arka daşları ile gezmeye başlarlar, beraber dansa, sinemaya, plaja giderler. Hattâ bir kızı kimse gezmeye çıkarmadı mı ana ba ba üzülür ve «Acaba kızımız çirkin mi, bir kusuru mu var?» der, tasalanır. Daha küçük yaş larda erkek arkadaşlarından çiçek, hediye, ve saire almaya başlıyan genç kız, bir çok er kek arkadaşı ile ayrı ayrı gez meyi koleje ve daha sonrasına kadar devam ettirir, neticede beğendiği, sevdiği, ve kendi seçtiği bir kimse ile evlenir. Bu bence karar ve fikir hürriyeti ni gösterir. Mektebini bitiren
bir kız veya erkek artık hayat yolunu seçmiş ve o yolda is tediği gibi çalışmak veya aile yuvası kurmak imkânını bul muştur.
7t merikanm en hoşuma giden “ bir tarafı da insanları. İn sanlar yüze gülüp arkadan lâf etmezler. Hakkınızdaki fikirle ri, düşünceleri ne ise bunu dob ra dobra söylerler.
Burada en rahat ve güzel şeylerden biri de bir Amerikan ailesinin evine, gece yatısına misafirliğe gitmektir. .Kendini zi katlyyen yabancı hissetmez siniz. Kimse hiç bir şey için ısrar etmez. İstediğiniz saatte uyur, istediğiniz saatte kalkar, canınız ne zaman isterse o za man yemek yer ve aile efradın dan biri gibi olursunuz.
Beğenmediğim taraflarından biri de insanların kendi seviye lerindeki diğer insanlar gibi ol mak istemeleridir. Meselâ Ah- medin otomobili varsa benim de olsun, şu kadın yeni şapka aldıysa ben de alayını derler.
T J e r sahada olduğu gibi ti- yatro da burada ticarî ve hususî teşebbüsle kurulmuş bir müessese halindedir. Bir pi yes ne kadar güzel olursa ol sun halk tarafından beğenil medi mi para getirmedi mi, derhal sona erer ve yerine baş kası konur. San’atı san’at için kabul etmezler. Amerikanın en beğendiği piyes şekli, müzikli komedidir, İyi mevzuları, en güzel elbiseleri, dansları bun larda görmek, en güzel şarkıla ri buralarda dinlemek kabil dir. Amerikada, müzikli piyes 1er hakikaten çok şahane ve göz alıcıdır.
Hollywood film leri ecnebi ler için ne kadar yabancı ve bu filmlerde görülen Amerika ne kadar insanı hayran ediciy se Amerikan halkı için de ay nı şeydir. Amerikalılar, bu film leri hayran hayran seyrederler ve seyrederlerken hiç bilme dikleri, hayatlarında görmedik leri bambaşka bir âleme, bir rüya diyarına sürüklenirler.
Memleket içinde seyahat ve yol boyunca motel denen bi rer odalık konforlu garajlı oda larda kalabilmek hakikaten çok güzel ve rahattır. Amerikanın bütün rahatlığına rağmen İs tanbul, bilhassa Ada gözümde tütüyor.»
Şirin, bu sözleri söyledikten sonra son baharda İstanbu'.a gideceğini ve şehrimizdeki ti yatrolardan bilinde muvakkat bir zaman için rol alacağını ve Türk sahnesinde oynıyacağını ilâve etti.
Kendisine muvaffakiyetler di lerim.
Taha Toros Arşivi