• Sonuç bulunamadı

Şimdi nasıl?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şimdi nasıl?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3 MART 1983 d

p n i İ T f l/A

i

«

q

ÖT!

r C İ Mehmed

rU U

i

\m

VB Usİ

„51

KEMÂL

Şimdi jNasil ?

Cemal Süreya’nm bir yazısında okumuştum. Yılmaz Gruda, «Neydi o günler, iki Özen arasın­ da» dermiş. Servet Öz diye ünlü bir futbolcunun işlettiği, Bulvar üstündeki bu iki dükkândan biri Kızılay’a bitişikti, öteki Uçar stvağa girerken sol köşedeydi. Çocuk Esirgeme Kurumu apartman­ larının altında.. Bu yapının, şim i Anadolu Kulübüne bakan öteki köşesinde ..e Şair Ah­ met Muhip Dranas otururdu. Muhip, o zaman­ lar Çocuk Esirgeme Kurumu’nun başkanıydı. Başkanlıktan ayrıldığında, yerine gelen yeni yönetim onu. oradan hamencecik çıkarmıştı.

Özen’lerden Kızılay’a bitişik olanı söğüş kelleden, Arnavut ciğerinden, su muhallebisine kadar çok şeyler satan bir dükkandı. Bakanlık memurları öğle yemeklerini ucuzundan burada yerlerdi. Öteki Özen, oldukça görkemli bir pas­ taneydi. Karşı köşede de Kutlu vardı. Kutlu ve Özen daha çok edebiyatçı ve sanatçıların uğ­ rağı olan kahvelerdi. Bir çaya, bir sütlü kahve­ ye buralarda Öğleyi ederdik. Gelenlerle de sa­ nat, şür konuşulurdu. 1940’lı yılların başın­ dan sonuna değin uğrağımız buralardı. Bütün bir İkinci Dünya Savaşı’nm tartışmaları, kim kazanacak? Kim yitirecek? diye burada geçmiştir. Mihver devletlerini tutanlar da. Müt­ tefikleri tutanlar da belliydi. Mihver ve Müt­ tefik tartışmasından, sağcılık ve solculuk çıkar­ dı.

Sadrl Ertem,. Nurullah Ataç, Abdülhak Şi- nasi Hisar, Sabahattin Eyüpoğlu, Ahmet Ham- di Tanpmar, koltuğunun altında yabancı gaze­ teler bulunan bir zamanlar ünlü, şimdilerde ünü yitmiş daha bir alay kişi de gelirdi. Şair­ lerden Ahmet Muhip, Orhan Veli, Melih Cev­ det, Necati Cumalı, Paris’ten dönenlerden Ca­ hit Sıtkı, Oktay Rifat bunlardan ayrı gibi gö­ rünen Şahap Sıtkı, Fethi Giray, Suat Taşer, Suphi Taşhan, adı dergilerde yiten bir çok genç şair, hikayeci, yazar. Belleğimin bir kıyısında ıpıl ıpıl aşina yüzler beliriyor. O zaman bilmez­ dik, sonradan görmek bize nasip oldu, Paris kahvelerine benzerdi bura! İstanbul’dan bu­ raya yolu düşen sanatçı dostlar da, bildik kişi­ leri görmek için buralara gelirlerdi. Kenan Ha­ run’a bir yakınından bir miras mı düşmüştü ne, Oktay Akbai’ı bir süre burada görmüştüm. Tarih söylemiyorum, küçük bir yanlışı hemen düzeltir, tarihini kendi bulsun, ya da düşünsün.

Oktay Rifat’m, «Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler»! yeniden basıldı. Bu kitabı yeniden okurken Özen ve Kutlu günleri­ ni anımsadım. Bu şürlerin çoğunu, daha yazıl­ dıklarında, sıcağı sıcağına Oktay Rifat’tan bu kahvelerde, ya da Acem’in meyhanesinde ağ­ zından dinlemiştim. Oktay’la aynı bakanlıkta çalışırdık. Oktay, Maliye Bakanlığı hesabına Fransa’da okuduğu için bakanlığın muhasebe servisinde çalışırdı, ben de başka bir bölümün­ de. İş çıkışlarında buluşur, bu kahvelere gider­ dik. Kazançlarımız azdı, ucun ucuna zar zor geçinirdik.. Önün için, «Param olsa satarmıy- dım kahverengi elbisemi» gibi yazdığı şiirler içimize dokunur, bizi sarardı.

O yıllarda Yenişehir kahveleri olduğu gibi, Yenişehir akşamları da vardı. Vali Nevzat Tan- doğan, Yenişehir’de meyhane açılmasına izin vermediği için, Ulus Meydam’ndaki meyhaneler­

de içer, yürüye yürüye Yenişehir akşamlarını yaşamak üzere bu kahvelere gelirdik. Ceplerimi­ ze sığdırdığımız cep konyaklarından gizliden gizliye birer yudum alır, sade kahvelerimizi içerdik. Arada bir bardaklarını kullansak bile, garson dostlarımız üstümüze varmazlardı, bizi utandırmazlardı. Kavaklıdere’ye doğru yürüyüş­ ler de yapardık. Bu yürüyüşlerde konuşulan, okunan sadece şiirdi. İçimizde belleğinde en çok şiir yükü taşıyan Nurullah Ataç’tı. Galip Dede’ye tutkundu. Tardiyelerinden birkaçını, başından başiar, sona değin, bir çırpıda bu yol culuklar arasında okurdu. Biraz kekemeydi Ataç... Ama şiir okurken kekemeliği geçer, ta­ ne tane okurdu. Sesi, beş on metre uzaktan du­ yulacak kadar gürdü. Bu yüzden, okuduğu şiir­ leri dinlemek üzere ardımızda önümüzde insan­ lar belirirdi. Aldırmazdık.

Ellilerden sonra, bu kahveler birer İkişer banka oldu. Yollar kazıldı, kanalizasyonsuz ya- pümış olan Yenişehir’e kanalizasyonlar yap­ mak için her taraf oyuldu. Çukurlar açıldı. Ağaçlar (at kestaneleri) kesildi, özenler. Kut­ lu saatleri bitti. İktidar değişmişti. Yeni iktidar eskisinin kurallarını çiğnedikçe, bize özgürlük­ ler geliyormuş gibi göründü. Yeni iktidarın ye­ ni kahveleri, yeni meyhaneleri açıldı. Karpiç’e gidemiyenler de, gitmeye başladılar. Ankara Palas, yeni müşterileri ile donandı. Falih Rıfkı’ larm. tek parti yazarlarının elleri etekleri bura­ lardan çekildi.

Ankara, şimdi nasıldır acaba?

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Falih Rıfkı, 40’lı yıllarda köy enstitülerinden ki­ milerini, bu arada “Aksu" Köy Enstitüsünü, kurulduğu Antalya yöresini dolaşır.. Falih Rıfkı,

Nasıl 27 Mayıs 1960’ta göz yummadılarsa, daha sonraki yıllar­ da nasıl zaman zaman uyan mektuplanyla, anımsatmalan ikti­ darı ellerinde tutanlan Atatürk devriminin

Hastaların yaşı, yoğun bakımda kalış süreleri, APACHE II skorları ve ventilasyon desteği gereken gün sayısı açısından gruplar arasında anlamlı bir

Yurdumuzda bu büyük ozanın adını bilmeyen, şiirlerinden birkaç dize duymayan yoktur sanırım.. Diğer uluslar ise onu biz­ den daha iyi

Dünyaca ünlü Türk şairi Nazım Hikm et1 in MHP’li bakanların sert tepkisini gören Nazım vatandaşlık hakkının iade edilmesiyle ilgili Hikmet Kararnamesi için,

Bu araştırmada da karma- şık organik kimyasal yapıların oluştur- duğu ilkel çorbanın içinde en ilkel ya- şam biçimlerinin yıldızların oluşmasın- dan çok kısa bir

Enerji Tarihi Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye atılan nükleer bombalardan 6 yıl sonra 20 Aralık 1951’de ABD’li bilim insanları nükleer enerjiyi elektrik enerjisine

İstanbulini .geçirdiği sel felâk eti­ ni yerinde incelem ek için dün şeh­ rimize gelen B ayındırlık B akanı K em al Zeytinoğlu öğleden sonra K adıköy